Kamu Görevinden Çıkarmaya ilişkin 375 sayılı KHK Geçici 35. Maddesinin Anayasa’ya Uygunluk Denetimi

İhraç ve Kamu Görevinden Çıkarmaya ilişkin 375 sayılı KHK Geçici 35. Maddesinin Anayasa’ya Uygunluk Denetimi - Kayseri Ceza Avukatı - Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru - AİHM Başvuru - AYM Kararları- Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İhraç ve Kamu Görevinden Çıkarmaya ilişkin 375 sayılı KHK Geçici 35. Maddesinin Anayasa’ya Uygunluk Denetimi

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Esas Sayısı: 2018/137 Karar Sayısı : 2022/86

Karar Tarihi : 30/6/2022 R.G. Tarih-Sayı : 12/1/2023-32071

İPTAL DAVALARINI AÇANLAR

1. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 138 milletvekili (E.2018/137)

2. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL, Engin ÖZKOÇ ile birlikte 132 milletvekili (E.2021/106)

İPTAL DAVALARININ KONUSU

A. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

1. 1. maddesiyle 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragrafın,

2. 2. maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na eklenen;

a. 56/A maddesinin birinci fıkrasının “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri…” bölümünün,

b. 56/B maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…gerektiğinde el ile…” ibaresi ile üçüncü ve dördüncü cümlelerinin,

3. 5. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 7. maddenin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin,

4. 6. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen 15/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin,

5. 8. maddesiyle 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak…” ibaresinin,

6. 9. maddesiyle 2911 sayılı Kanun’un 7. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının,

7. 10. maddesiyle 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 30. maddesine eklenen dördüncü ve beşinci fıkraların,

8. 11. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler” ibaresinin “26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler” şeklinde değiştirilmesi ile anılan maddeye eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların,

9. 12. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…”  ve  “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir…” bölümlerinin,

10. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin,

11. 16. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin;

a. (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…Cumhuriyet savcısının istemi üzerine…” ibaresinin “hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından…” şeklinde değiştiren ibarede bulunan “…veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı…” ibaresinin,

b. (1) numaralı fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerin,

c. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine eklenen “ya da işlemin uzun sürecek olması” ibaresinin,

12. 21. maddesiyle 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen üçüncü cümlenin,

13. 22. maddesiyle 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının;

a. Üçüncü cümlesinin,

b. Dördüncü cümlesinin “…Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine…” bölümünün,

c. Dokuzuncu ve on üçüncü cümlelerinin,

14. 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesinin,

15. 24. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,

16. 26. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin,

17. Geçici 1. maddesinin,

B. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

1. 11. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’un geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin, 

2. 20. maddesiyle 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesinin, 

3. 23. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geçici 35. maddesinin (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,

Anayasa’nın Başlangıç kısmı, 2., 6., 9., 10., 13., 15., 17., 19., 20., 22., 23., 34., 35., 36., 38., 40., 48., 49., 70., 74., 118., 119., 125., 128., 129., 138., 142. ve 153.  maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talepleridir.

I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKÜMLERİ

A. 7145 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;

1. – 15.  (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.)

16. 26. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) eklenen geçici 35. madde şöyledir:

Geçici Madde 35

A) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, askeri hâkimler hakkında Milli Savunma Bakanının başkanlığında, Milli Savunma Bakanı tarafından birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Bu kişiler hakkında alınan kararlar on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler hakkında bu maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı hükümleri uygulanır. Ayrıca askeri hâkimlerin askeri rütbeleri, mahkûmiyet kararı aranmaksızın alınır.

B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;

1) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

2) 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

3) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

4) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

5) Milli Savunma Bakanına bağlı personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

6) Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

7) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.

8) Mahalli idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

9) 657 sayılı Kanuna ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu görevinden çıkarılır. Bu maddenin (A) fıkrasında belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu fıkradaki usule göre yapılır.

10) Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır, bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu paragrafta sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu paragraf hükümleri uygulanır.

Bu fıkraya göre görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.

Bu fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemler aynı usullerle yapılır. Bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir.

C) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; haklarında (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenler, işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir. Bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilebilir. İlgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir.

Ç) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş.’de veya bu Bankayla ilgili olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında bulunan her türlü bilgi, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verilir ve bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlama uygulanmaz.

D) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle;

1) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan, Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 926 sayılı Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında haklarında işlem tesis edilenlerden,

2) Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığından emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, ilişiği kesilen, disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan, istifa eden veya çekilmiş sayılan subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerden,

3) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin ondokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan,

terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin rütbeleri ilgili bakanın onayıyla alınır. Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevine yeniden kabul edilmez, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemez ve bu kişiler on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, emekli kimlikleri, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.

E) Bu maddenin (A), (B) ve (D) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilenler uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz.

F) Bu maddenin (A), (B) ve (D) fıkraları kapsamındaki görevler yerine getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma ve kovuşturma yapılması ilgisine göre ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısının iznine tabidir.

G) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan;

a) Soruşturmaya başlama süresi uygulanmaz.

b) Disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma süreleri bir yıl olarak uygulanır ve bu süre ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilir.

c) Adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmaz.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemi tesis edilen ve ilgili mevzuatında yer alan süreleri dolan kamu görevlilerinin durumu, işlemi tesis eden makamca en geç üç ay içinde gözden geçirilir ve yeniden bu fıkra hükümlerine göre karar verilir. Karar verilinceye kadar, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına devam olunur.

Bu maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verilir. Verilen süre içinde savunmasını yapmayanlar, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.”

17. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.)

B. 7333 sayılı Kanun’un iptali talep edilen kuralların da yer aldığı;

1.- 2. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.)

3. 23. maddesiyle 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin ibare değişiklikleri yapılan (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) fıkraları şöyledir: 

A) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, askeri hâkimler hakkında Milli Savunma Bakanının başkanlığında, Milli Savunma Bakanı tarafından birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazetede yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Bu kişiler hakkında alınan kararlar on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler hakkında bu maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı hükümleri uygulanır. Ayrıca askeri hâkimlerin askeri rütbeleri, mahkûmiyet kararı aranmaksızın alınır.

B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;

1) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

2) 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

3) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

4) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

5) Milli Savunma Bakanına bağlı personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

6) Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

7) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.

8) Mahalli idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

9) 657 sayılı Kanuna ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu görevinden çıkarılır. Bu maddenin (A) fıkrasında belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu fıkradaki usule göre yapılır.

10) Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır, bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu paragrafta sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu paragraf hükümleri uygulanır.

Bu fıkraya göre görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.

Bu fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemler aynı usullerle yapılır. Bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz. Bu personelin görevlerine iadesi, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebilir.

C) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; haklarında (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenler, işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirilir. Bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilebilir. İlgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportlar da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebilir.

Ç) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş.’de veya bu Bankayla ilgili olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında bulunan her türlü bilgi, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verilir ve bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlama uygulanmaz.

D) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle;

1) Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan, Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 926 sayılı Kanunun geçici 32 nci maddesi kapsamında haklarında işlem tesis edilenlerden,

2) Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığından emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, ilişiği kesilen, disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan, istifa eden veya çekilmiş sayılan subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, Devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerden,

3) 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun 55 inci maddesinin ondokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27 nci maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya disiplin hükümlerine göre meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanlardan,

terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin rütbeleri ilgili bakanın onayıyla alınır. Bu kişiler görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevine yeniden kabul edilmez, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemez ve bu kişiler on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Ayrıca bunlar uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz. Bu kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, emekli kimlikleri, gemi adamlığına ilişkin belgeleri, pilot lisansları ve ilgili pasaport birimlerince pasaportları iptal edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.

G) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan;

a) Soruşturmaya başlama süresi uygulanmaz.

b) Disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma süreleri bir yıl olarak uygulanır ve bu süre ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilir.

c) Adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmaz.”

II. İLK İNCELEME

A. 2018/137 E. Sayılı Başvuru Yönünden

1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELİ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ’in katılımlarıyla 17/10/2018 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

B. 2021/106 E. Sayılı Başvuru Yönünden

2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın katılımlarıyla 13/10/2021 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

III. BİRLEŞTİRME KARARI

3. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

A. 11. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,

B. 20. maddesiyle 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,

C. 23. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin,

iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulması talebiyle açılan davaya ilişkin E.2021/106 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle E.2018/137 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esas incelemenin E.2018/137 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 13/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

IV. ESASIN İNCELENMESİ

4. Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Yakup MACİT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, dava konusu kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

5. – 496. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.)

M. 7145 sayılı Kanun’un 26. Maddesiyle 375 Sayılı KHK’ya Eklenen Geçici 35. Madde ile 7333 Sayılı Kanun’un 23. Maddesiyle Geçici 35. Maddenin (A), (B), (C), (Ç), (D) ve (G) Fıkralarında Yer Alan “…üç yıl…” İbarelerinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesinin İncelenmesi

1. (A) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi

497. Dava dilekçesinde özetle;

Kamu görevinden çıkarılan kişilerin isim ve kimlik bilgilerinin Resmî Gazete’de yayımlanmasının itibarlarını zedelediği, kamu görevinden çıkarma, ruhsat ve lisanslarının iptal edilmesi, unvan ve sıfatların alınması tedbirleri nedeniyle kişilerin maaş ve sosyal güvenlik haklarında kayıplar meydana geldiği, pasaportların iptal edilmesinin seyahat özgürlüğünü engellediği, bu kişilerin kamu görevine girmeleri ya da kamu hizmetinde çalışmaları, özel güvenlik şirketinin kurucusu ve ortağı olma imkânlarının ellerinden alınması suretiyle çalışma hak ve özgürlüğü ile kamu hizmetine girme hakkına kısıtlama getirildiği,

Kurallar kapsamında kişilerin kamu görevinden çıkarılmasında benimsenen usulün Avrupa’da değişik ülkelerde uygulanan arındırma süreçlerinden oldukça farklı yönlerinin bulunduğu, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği’nin yetkili organlarının arındırma süreci ile ilgili benimsedikleri ilkelere kurallar kapsamında yer verilmediği, AİHM’in usule ilişkin temel güvencelere ve savunma hakkına saygı gösterilmeden kamu görevinden çıkarma işleminin uygulanmasının özel hayata saygı hakkına ölçüsüz sınırlama oluşturduğu yönünde kararlarının bulunduğu, yine AİHM’e göre özel hayata yapılan sınırlamanın usule ilişkin güvencelere uyulmadan gerçekleştirilmesinin ya da sınırlamanın hukuka uygunluğunu denetletmede etkin yargısal denetiminin oluşturulmamasının da ihlal sonucunu doğuracağı, BM İnsan Hakları Komitesinin de kişilerin ancak objektif ve makul ölçütlere dayalı adil yargılanma güvencelerine uygun yapılacak bireysel değerlendirmeler sonucunda kamu görevinden çıkarılabileceklerine ilişkin kararlar verdiği,

Anayasa’da yer alan suç ve cezalara ilişkin ilkelerin hem ceza hukuku hem de disiplin hukuku kapsamındaki eylemler bakımından geçerli olduğu, Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda verdiği kararlarda söz konusu anayasal ilkelerin disiplin suç ve cezaları için de geçerli olduğunun ifade edildiği, kurallara dayanılarak yapılan işlemlerin disiplin yaptırımı niteliğinde olduğu, bu itibarla disiplin suç ve cezalarına ilişkin anayasal ilkelerin uygulanması gerektiği,

Kurallarda yer alan mensubiyet, iltisak ve irtibat kavramlarının belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu, bu kavramların hukukumuza ilk defa 22/7/2016 tarihinde girdiği, anılan kavramların bu tarihten önceki fiillere uygulanmasının yanı sıra terör örgütü ya da MGK’ca millî güvenliğe tehdit oluşturduğu belirtilen yapı, oluşum ve grupların tespiti açısından kuralların geçmişe yürütüldüğü, kurallarda geçmişe yürütülerek uygulama yapılmasını engelleyecek bir açıklığın bulunmadığı, ayrıca siyasi ve idari bir organ olan MGK’nın kararına dayalı olarak tedbir uygulanmasının da hukukilik sorunu doğuracağı,

Kuralların 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin kamu görevinden çıkarma tedbirine ilişkin hükümleriyle aynı nitelikte olduğu, Anayasa Mahkemesinin söz konusu KHK hükümlerine göre kamu görevinden çıkardığı iki üyeyle ilgili yaptığı değerlendirmelerin dava konusu kural yönünden de uygulayıcılar tarafından dikkate alınacağı, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararında; kamu görevinden çıkarmada kişinin herhangi bir örgüt, yapı ya da oluşuma üye olmasına gerek olmadığı gibi mensubiyet, iltisak veya irtibat şeklinde bir bağın varlığının da somut delille ispatlanmasına gerek bulunmadığının bu konuda bir kanaatin oluşmasının yeterli olduğunun, ancak bu kanaatin oluşmasında keyfîliğin bulunmaması gerektiğinin belirtildiği, bu değerlendirmeler kapsamında kamu görevlilerinin delil aranmadan tamamen soyut ve subjektif değerlendirmelerle kamu görevinden çıkarılmalarının mümkün hâle geldiği, Anayasa Mahkemesinin kurallarda yer alan kavramlara ilişkin söz konusu yorumunun bu kavramların muğlak ve keyfî uygulamaya elverişli olduğunu gösterdiği,

Kurallarla kişilerin kamu görevinden çıkarılmalarında örgüt ya da diğer yapı ve oluşumlarla bağlantılarının yetkili mercilerce değerlendirilmesinin yeterli görülmesinin bu konuda somut deliller çerçevesinde iddiaların sübuta ermesi gerekliliğini ortadan kaldırdığı,

Kurallarda öngörülen yaptırıma esas olan fiillerin niteliği ve yaptırımın ağırlığı dikkate alındığında kamu görevinden çıkarma işleminin cezai nitelikte bir yaptırım olduğu, bu nedenle söz konusu yaptırımlar uygulanırken adil yargılanma hakkının usule yönelik güvencelerine uyulması gerektiği, ancak kurallarda bu konuda herhangi bir güvenceye yer verilmediği, kamu görevlilerine savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilememesinin anayasal bir teminat olduğu, geçici 35. maddenin (G) fıkrasının son paragrafına göre anılan madde kapsamında soruşturulanlara yedi günden az olmamak üzere savunma hakkının tanınacağı, bu sürede savunma vermeyenlerin savunma haklarından vazgeçmiş sayılacağının hükme bağlandığı ancak gerçek bir savunma hakkından söz edilebilmesi için kişilere yöneltilen suçlamaların ne olduğunun açık bir şekilde bildirilmesinin gerektiği, kurallarda suçlamaların ilgili kişilere bildirileceği yönünde bir düzenlemeye yer verilmediği, ayrıca kurallarda hangi fiillerin suç olarak kabul edileceğini belirleyecek bir ölçütün bulunmadığı, kurallara konu kamu görevinden çıkarma tedbirinde kurum kanaatinin esas alındığı, bu itibarla soruşturma sürecinin adil yargılanma şartlarını sağlamaktan uzak olduğu, ayrıca kamu görevinden çıkarma kararında hangi hususlara dayanıldığını bilmeyen kişilerin açtıkları davalarda etkili bir savunma yapmalarının beklenemeyeceği, böyle bir durumda gerçek anlamda bir yargılama faaliyetinin yürütülemeyeceği,

Kurallar kapsamında kamu görevinden çıkarılan kişilerin isimlerinin Resmî Gazetede yayımlanmasının itibarlarını zedelediği gibi birçok temel haklarını ihlal ettiği,

Kamu görevlilerinin disiplin işlerinin kanunla düzenlenmesinin anayasal bir zorunluluk olduğu, kişilerin kamu görevinden çıkarılmasını öngören kurallarda yer alan kavramların muğlak ve içeriğinin belirsiz olması nedeniyle söz konusu anayasal ölçütün yerine getirilmediği,

Kurallarla Anayasa’nın birçok maddesine olağan zamanda öngörülemeyecek şekilde ölçüsüz sınırlamalar getirildiği, söz konusu kuralların uygulanabilirliğinin olağanüstü hâl rejiminin sona erdiği tarihten sonrasına da uzatıldığı, olağanüstü hâl düzenlemesi niteliğinde olan kuralların ancak usulüne uygun olağanüstü hâl kararı ilan edilerek Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılması gerektiği hâlde bunların kanun yoluyla ihdas edildiği,

belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118.,125., 128. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasaya Aykırılık Sorunu
i. Fıkranın Birinci Paragrafında Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

498. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafında yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

499. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

ii. Fıkranın Birinci Paragrafının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” İbaresi

500. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci cümlesinde anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay daire başkanı ve üyeleri, Danıştay daire başkanı ve üyeleri, hâkim ve savcılar, askerî hâkimler ve Sayıştay meslek mensuplarının meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verme usulü düzenlenmiştir. Anılan cümlede yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

501. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

502. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 125., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

iii. Fıkranın Birinci Paragrafının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” İbaresi

503. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının dava konusu kuralın da yer aldığı birinci cümlesinde, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay Başkan ve üyeleri, Danıştay Başkan ve üyeleri, hâkim ve savcılar, askerî hâkimler ve Sayıştay meslek memurlarının meslekten çıkarılmaları hüküm altına alınmıştır. Dava konusu kural, cümlede yer alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibaresidir.

504. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

505. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 48., 49., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

iv. Fıkranın Birinci Paragrafının Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı ve Dördüncü Cümlesi ile Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi

506. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci cümlesinin dava konusu kalan kısmında terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay daire başkanı ve üyeleri, Danıştay daire başkanı ve üyeleri, hâkim ve savcılar, askerî hâkimler ve Sayıştay meslek mensuplarının meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verme usulü düzenlenmiş; bu usulün dört yıl süreyle uygulanması öngörülmüştür.

507. Buna göre, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca, Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca, Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca, hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, askerî hâkimler hakkında millî savunma bakanının başkanlığında, millî savunma bakanı tarafından birinci sınıf askerî hâkimler arasından seçilecek iki askerî hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca bu kişilerin meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilecektir. Fıkranın dava konusu dördüncü cümlesinde ise kamu görevinden çıkarılanlar hakkında alınan kararların on beş gün içinde mülga Devlet Personel Başkanlığı’na bildirileceği belirtilmiştir.

508. Dava konusu kurallarla kamu görevlileri hakkında yetkili kurul ve komisyonların yapacağı değerlendirmeler sonucu her bir kamu görevlisi nezdinde bireysel nitelikte idari işlem tesis edilerek meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.

509. Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarda; özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkının kişinin çevresinde bulunanlarla temas kurma hakkını içerdiğini, kişilerin mesleki hayatları ile özel hayatları arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu, kişinin mesleği ile ilgili tasarrufların özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 37; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 62).

510. Bu çerçevede kişilerin ilgili kurul ve komisyonların tesis edeceği işlemle meslekten / kamu görevinden çıkarılmalarını öngören kurallar Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

511. Kurallarda kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlendiği, kurallarda yer alan ibareler genel kavram niteliğinde olmakla birlikte bunların kategorik olarak belirsiz olduğunun söylenemeyeceği gözetildiğinde kuralların temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerektiği yönündeki anayasal ilkeye aykırı bir yönü bulunmamaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. AYM, E.2018/81, K.2021/45, 24/6/2021, § 78).

512. Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülüklerinin bulunduğu belirtilmiştir. Anılan hüküm uyarınca devletin memurlar ve kamu görevlilerinden özel bir güven ve sadakat bağlılığı ile kamu görevini yerine getirmelerini talep etme yetkisi bulunmaktadır. Bu husus devletin faaliyetlerine güven duyulmasının bir gereğidir.

513. Anayasa’ya sadakat yükümlülüğüyle bağdaşmayacak biçimde terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kişilerin meslekten / kamu görevinden çıkarılmasını öngören kuralların millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanarak buna yönelik hizmetlerin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kurallarla öngörülen sınırlamanın anayasal anlamda meşru bir amacının bulunduğu açıktır.

514. Diğer yandan kamu düzeni ve güvenliğini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerde bulunan örgüt, yapı ve oluşumlarla bağlantılı kişilerin kamu görevinden uzaklaştırılmaları suretiyle anayasal devlet düzenini korumayı amaçlayan kuralları demokratik bir toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik olmadığı söylenemez.

515. Kurallarda öngörülen meslekten / kamu görevinden çıkarma işleminin belli bir kurumun veya mesleğin disiplinini sağlamaktan ziyade devlet kurumlarına yönelik güveni yeniden tesis etmek suretiyle demokratik anayasal düzenin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi nedeniyle uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu açıdan söz konusu işlemin cezalandırma amacına yönelik olmadığı gibi bunlar için uygulanan usulün de ceza usul hukuku alanındaki yargısal uygulamalarla veya disiplin cezalarıyla herhangi bir benzerliği bulunmamaktadır. Bu nedenle kuralda öngörülen işlemin tedbir niteliğinde olduğu açıktır.

516. Dolayısıyla devletin varlığına, demokratik düzenine ve millî güvenliğine tehlike oluşturabileceği değerlendirilen kamu görevlilerinin devlet aygıtından arındırılması için öngörülen tedbirlerin millî güvenlik, demokratik anayasal düzen ve kamu güvenliğinin sağlanması ve korunması amaçlarına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı da savunulamaz.

517. Kurallarla geçici 35. maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle geçerli olmak üzere terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu ilgili kurul ve komisyonca değerlendirilen kişilerin meslekten / kamu görevinden çıkarılmasına imkân tanınmaktadır.

518. Kurallar kapsamında ilgili Kurul ve Komisyonlarca meslekten çıkarma kararı verilirken esas alınan ölçütler ile benimsenen yöntemin kuralların orantılılığında dikkate alınması gerekir. Kuralların orantılı olması temel hak ve özgürlüğe yapılan sınırlama ile ulaşılmak istenen meşru amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesinin gerekliliğini ifade etmektedir. Dolayısıyla meşru amacı gerçekleştirme bakımından gerek içerik ve gerekse yöntem itibarıyla kişilerin meslekten / kamu görevinden çıkarılmalarıyla makul dengenin sağlanıp sağlanmadığı belirlenmelidir.

519. Kuşkusuz kanun koyucunun kamu güvenliği aleyhine faaliyetlerde bulunan örgüt veya benzeri yapılarla bağlantıları nedeniyle Anayasa’dan kaynaklanan sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan kamu görevlileri hakkında meslekten / kamu görevinden çıkarma veya benzer işlemler tesis etmesinde, buna yönelik şartları ve usulleri belirlemesinde geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Nitekim kamu görevlilerinin meslekten / kamu görevinden çıkarılmalarına ilişkin usul ve şartlar farklı mevzuatlarda düzenlenmiştir. Bu bağlamda dava konusu kurallar kapsamında yer alan kişilerin tabi oldukları özel mevzuatlarda da meslekten veya devlet memurluğundan çıkarılmayla ilgili benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

520. Kurallar kapsamında söz konusu düzenlemelerde belirtilen şartların dışında meslekten çıkarılmayla ilgili farklı esas ve usullerin benimsenmesi ihtiyacı kuralların orantılılığının tespiti açısından oldukça önemlidir. Başka bir ifadeyle kişilerin kurallarda benimsenen esas ve yöntem çerçevesinde kamu görevinden çıkarılmalarıyla meşru amaç arasında makul dengenin sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi zorunludur.

521. Meslekten çıkarma tedbirinin uygulanması için öngörülen ölçütler (irtibat ve iltisak boyutunda fiiller ve idarenin takdiri) dava konusu kuralların esaslı unsurlarını oluşturmaktadır. Bu çerçevede tedbiri gerektiren eylemlerin niteliği ile bunların kurallar kapsamında belirlenen ölçütlere uygun olup olmadığını değerlendirmede yetkili kurul ve komisyonlara tanınan takdir yetkisinin sınırlarının ele alınması gerekir.

522. Kurallarda öngörülen meslekten çıkarma ve diğer tedbirlerin uygulanmasına esas olan fiil terör örgütlerine veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olmaktır. Bu yönüyle kanun koyucu meslekten / kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanmasında millî güvenliğe aykırı faaliyette bulunan yapı ve oluşumlarla irtibatlı ve iltisaklı olmayı temel ölçüt olarak belirlemiştir. Söz konusu ölçütün kavramsal olarak belirlenebilir nitelikte olup olmadığı hususuna kuralları kanunilik incelemesinde değinilmiştir.

523. Ancak kurallar kapsamında bir kişinin meslekten çıkarılmasına karar verilirken irtibat ve iltisak kavramlarının olay ve olgular çerçevesinde hangi ölçütlere göre belirlenebileceği hususuna ayrıca değinilmesi gerekmektedir. Nitekim kurallarda buna yönelik bir belirleme yapılmadığı gibi meslekten çıkarmaya esas alınan fiillerin irtibat ve iltisak kapsamında bulunup bulunmadığının tespiti yetkili kurul ve komisyonların değerlendirmelerine bırakılmıştır.

524. Kurallarda temel ölçüt olarak öngörülen, kavuşan, bitişen, birleşen anlamına gelen iltisaklı kavramı ile iki unsur arasında ilişki sağlamayı ifade eden irtibatlı kavramları arasında derece/aşama ve yoğunluk olarak fark bulunsa da kurallar bağlamında söz konusu kavramların terör örgütü veya benzeri yapıların düşünce ve amacının benimsenerek hareket edilmesi ya da farklı nedenlerle de olsa söz konusu örgüt ya da yapının faaliyetleriyle ilgili ve uyumlu davranışlarda bulunulması anlamına geldiği açıktır. Başka bir ifadeyle kurallar kapsamında meslekten çıkarılmayı gerektiren fiillerin, millî güvenliğe aykırı faaliyette bulunan örgüt veya oluşumların düşünce ve amacının içselleştirildiği ya da olağanlaştırıldığı sonucunu doğurmaya elverişli olması gerekir.

525. Kurallarda geçen söz konusu ölçütlerden ne anlaşılması gerektiğinin yanında irtibatlı ve iltisaklı olma hususunun, somut ispatlanabilir olay ve olgulara dayanması gerektiği açıktır. Başka bir ifadeyle irtibat ve iltisaka esas alınan fiillerin varlığı (gerçeklik) ile bunların hakikaten irtibat ve iltisak boyutunda olduğunun (hukuksal nitelendirme) objektif ve kabul edilebilir gerekçelerle ortaya konulması gerekmektedir. Bu itibarla meslekten çıkarmada yetkili kurul ve komisyonlarca yapılacak değerlendirmelerdeki takdir yetkisinin sübjektif, soyut kanaatten ziyade somut bulgulara dayalı sebep-sonuç ilişkisi içinde objektif ve açıklanabilir nitelikte olması zorunludur. Tahmine, varsayıma ya da olgusal temellerden yoksun çıkarımlara dayalı değerlendirmelerin keyfî uygulamalara yol açabileceği açıktır. Dolayısıyla meslekten çıkarma tedbirinin sebep unsurunu oluşturan irtibat ve iltisak kavramlarının yetkili kurul ve komisyonlara sınırsız bir takdir yetkisi tanıdığı söylenemez.

526. Bununla birlikte olağanüstü hâl döneminde uygulanan kamu görevinden çıkarma ve diğer tedbirlerde de esas alınan irtibat, iltisak kavramlarının -devletin karşı karşıya kaldığı tehlikenin yoğunluğu dikkate alındığında- olağan dönem koşullarına göre farklı değerlendirilmesi söz konusu olabilir. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında anılan kavramların içinde bulunulan döneme göre farklı yorumlanabilmesinin mümkün olduğunu, olağanüstü hâlin ilanına neden olan tehdit ve tehlikeler gözetilerek olağanüstü hâl döneminde millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı bulunup bulunmadığının tespiti bakımından anılan yapı, oluşum, grup ya da terör örgütleriyle üyeler arasındaki bağın varlığı konusunda yapılacak değerlendirme ile olağan dönemde yapılacak değerlendirmenin farklı olabileceğinin kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir (AYM, E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019, §§ 30, 31).

527. Söz konusu kararlarda olağan dönemde kişilerin millî güvenliği tehdit eden örgüt yapı ve oluşumlarla bağlarının varlığına yönelik yapılacak değerlendirmede somut olgulara dayalı bir temele sahip bulunması esasının benimsenmesi gerektiği, bunun kanunların Anayasa’ya uygun olarak yorumlanması gereğinin doğal bir sonucu olduğu, kişilerin kamu görevinden (meslekten) çıkarılmalarını haklı kılacak nitelikte olgusal temeli olan bağlantılarının aidiyet, iltisak ve irtibat olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (AYM, E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020, § 38).

528. Ayrıca kuralların orantılılığı değerlendirilirken 15 Temmuz darbe teşebbüsünde rol oynayan FETÖ/PDY’nin yapısı ve darbe girişiminden sonraki gelişmelerin de dikkate alınması gerekir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, demokratik devlet düzenine karşı tehlikenin kaynağını oluşturan FETÖ/PDY’nin kamu kurumlarının neredeyse tamamında örgütlendiği ve kesinleşmiş yargı kararlarına da konu olan birçok kanun dışı faaliyeti gerçekleştirecek operasyonel bir güç hâline geldiği, darbe girişimiyle birlikte söz konusu tehdidin mevcut, yakın ve açık bir tehlikeye dönüştüğü ifade edilmiştir. Anılan kararlarda, FETÖ/PDY’nin yapısındaki gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kripto üyelerinin tespit edilmesindeki güçlük ve bunların eylem yapma potansiyeli, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi özellikleri dikkate alındığında darbe girişiminin üzerinden belirli bir sürenin geçmesinin de daha farklı yöntemlerle mücadele edilmesi ihtiyacını ortadan kaldırmayacağı bunun dışında diğer terör örgütü, grup ve oluşumlarla da aynı şekilde mücadele edilmesi zorunluluğunun ortaya çıkabileceği belirtilmiştir (AYM, E.2018/81, K.2021/45, 24/6/2021, §§ 113-116).

529. Bu kapsamda uzun yıllar devlet içinde gizlilik prensibi ile yapılanmış olan FETÖ/PDY veya millî güvenlik aleyhine faaliyette bulunan diğer terör örgütü, yapı ve oluşumlarla bağlantılı kişilerin tespit edilerek devlet aygıtından uzaklaştırılması için kanun koyucunun olağan dönem koşullarında farklı yöntemler benimsemesi söz konusu olabilir. Nitekim FETÖ/PDY veya diğer örgüt ve yapıların yürüttükleri faaliyetlerin niteliği ve bağlantılı kişilerin tespit edilmesindeki güçlük dikkate alındığında söz konusu mücadelelerin kısa sürede sonuçlanması mümkün olmayabilir. Ancak devletin bu konudaki farklı mücadele yönteminin anayasal ilkeler gözetilerek hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik sınırları içinde uygulanması gerektiği açıktır.

530. Bu yönüyle objektif anlamı, kapsam ve sınırları belirlenebilir olan irtibat ve iltisak kavramlarının kamu görevlilerinin terör örgütü ya da benzeri oluşumlara aidiyetini ya da birlikteliğini ortaya koymak suretiyle bu kişilerin Anayasa’dan kaynaklanan sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduğunu ispatlamaya elverişli nitelikte kavramlar olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kurallarda yer alan irtibat ve iltisak kavramlarına sonuç bağlanarak meslekten / kamu görevinden çıkarma işleminin yetkili kurul ve komisyonların değerlendirmelerine bırakılması ile millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması ve kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amaçları arasındaki dengenin bozulduğu söylenemez.

531. Kurallarda benimsenen yöntem ise meslekten çıkarma tedbirinde uygulanan usulün sınırlama getirilen temel hak ve özgürlükler bağlamında değerlendirilmesini gerekli kılar. Tedbirde uygulanan yöntemin niteliği orantılılık incelemesinde dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur. Buna göre meslekten çıkarılan kişilerin tedbirin uygulanması aşamasına kadarki sürece ne şekilde dâhil edildiği, bireysel durumları değerlendirilerek tedbir kapsamında olmalarını gerektiren fiilî ve hukuki olgulardan haberdar edilip edilmedikleri, kişilere haklarındaki iddialara karşı cevap verme ve delil sunma, sürece karşı etkili idari ya da yargısal yollara başvuru imkânının sağlanıp sağlanmadığının gözönüne alınması gerekir. Kısacası söz konusu mesele, kişilerin meslekten / kamu görevinden çıkarılması sürecinde bireyselleştirmenin ne ölçüde sağlandığının incelenmesiyle açığa kavuşturulur.

532. Anayasa Mahkemesi liste usulüyle kişilerin kamu görevinden çıkarılmalarını düzenleyen kanunlaşan OHAL KHK’ları ile ilgili verdiği 24/6/2021 tarihli ve E.2018/81, K.2021/45 sayılı kararında, kamu görevinden çıkarma tedbiri uygulanırken her bir kişi nezdinde bireyselleştirme yapılması gerektiği hususuna vurgu yapmış; kurallar kapsamında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerine bir iddia yöneltilerek bunlara karşı savunma ve delil sunma imkânı tanınmadan kamu görevinden çıkarılmalarını olağan dönem koşullarında dava konusu kuralları kanunilik boyutundan uzaklaştırdığını ayrıca söz konusu yöntemle kişilerin özel hayatının korunmasını isteme hakkına getirilen sınırlamanın da demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesiyle bağdaşmadığını belirtmiştir (bkz. § 89)

533. Anılan karardan anlaşılacağı üzere meslekten çıkarma tedbiri uygulanmadan önce kişilere bir iddia yöneltilerek bunlara karşı savunma ve delil sunma imkânının tanınması ve bu yönde usule ilişkin güvencelerin oluşturulması kuralların ölçülülüğünde temel alınması gereken ögelerdendir.

534. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin dava konusu kurallara atıf yapan (G) fıkrasının üçüncü paragrafında, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerine yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkının verileceği, bu süre içinde savunmasını yapmayanların, savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

535. Dava konusu kurallar kapsamında yer alan kişilerin tabi oldukları özel mevzuatlarda meslekten veya devlet memurluğundan çıkarılmanın usul ve şartları disiplin hükümleri çerçevesinde düzenlenmiştir. Kurallarda meslekten çıkarma sürecinde uygulanacak usulle ilgili kişilerin tabi olduğu özel kanun hükümlerine açıkça atıfta bulunulmadığı gibi bu konuda ayrıntılı düzenlemelere de yer verilmemiştir. Ancak meslekten çıkarılacak kişilere yedi günden az olmamak üzere tanınan savunma imkânıyla Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilen bireyselleştirmenin ne ölçüde sağlandığının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

536. Öncelikle meslekten çıkarma sürecinde kişilere sağlanan usule ilişkin güvencelerin hukuk sistemindeki mevcut usullerden bağımsız olarak temel hak ve özgürlükler bağlamında anayasal özerk bir yorumla değerlendirilerek bireyselleştirme ölçütünün karşılanıp karşılanmadığı tespit edilmelidir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında kişilere meslekten / kamu görevinden çıkarma sürecinde haklarındaki isnatlara cevap verme ve bunlara karşı delil sunma imkânının tanındığı bir soruşturma sürecinin yürütülmesini ve bu süreç sonunda somut olgu ve olaylar çerçevesinde iddia, savunma ve delillerin tartışılarak ulaşılan sonucun dayandığı maddi ve hukuki temelleri gösteren gerekçelerin açıklanmasını bireyselleştirme için yeterli görmüştür.

537. Kurallar kapsamında kişilere en az yedi günlük savunma hakkının tanınması, meslekten çıkarılma sürecinde soruşturma yürütülerek kamu görevlilerine haklarında ileri sürülen iddiaların bildirilmesini, isnat edilen eylemlere karşı beyan ve delil sunma hakkı tanınmasını, tedbir uygulanacak kişinin delil sunması hâlinde bu bilgi ve belgelerin toplanmasını ve en son tesis edilen işlemin ilgili mercilerce iddia, savunma ve deliller çerçevesinde temellendirilerek gerekçeli olarak açıklanmasını gerektirdiği açıktır. Aksi durum savunma hakkı verilmesini anlamsız kılacaktır.

538. Dolayısıyla kurallar kapsamında meslekten çıkarılan kamu görevlilerine yedi günden az olmamak üzere savunma hakkının tanınması ve bu süre içinde savunmasını yapmayanların savunma hakkından vazgeçmiş sayılmasıyla tedbir öncesi bireyselleştirme koşulunun yerine getirilmediği söylenemez. Buna göre meslekten çıkarmada benimsenen usulün millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amaçlarına ulaşma bakımından orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

539. Bunun yanında tedbir sürecinde meslekten çıkarma kararına karşı etkili denetim mekanizmasının öngörülmesi gerekir. Bu durum keyfîliğe karşı hukukun mutlak üstünlüğünü öngören hukuk devleti ilkesinin zorunlu bir sonucu olduğu gibi Anayasa’nın 40. maddesinin de bir gereğidir.

540. Anayasa’nın anılan maddesinde Anayasa ile tanınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmaktadır. Kurallar kapsamında komisyon ve kurulların idari işlem niteliğindeki kararlarına karşı ilgililerin idari yargıda dava açma haklarının bulunduğu açıktır.

541. Bu açıdan geçici 35. maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle geçerli olmak üzere terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu ilgili kurul ve komisyonlarca değerlendirilen kamu görevlilerine en az yedi gün savunma hakkı vermek suretiyle bu kişilerin meslekten / kamu görevinden çıkarılmalarını öngören kuralların millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ile kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amaçlarına ulaşma bakımından kişilerin özel hayatının korunmasını isteme hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

542. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal taleplerinin reddi gerekir.

Kuralların, Anayasa’nın 2., 6., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralların Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48. ve 49. maddeleriyle de ilgisi görülmemiştir.

v. Fıkranın Birinci Paragrafının İkinci ve Üçüncü Cümleleri
(1) “…Resmî Gazetede yayımlanır…” İbareleri

543. Dava konusu kurallarda 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi kapsamında ilgili kurum ve komisyonlarca verilen meslekten çıkarma kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılacağı, meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararların da Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

544. Kurallar kapsamında meslekten çıkarma kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasının kişilerin meslek yaşamı, özel sektörde iş bulma veya ticari faaliyette bulunma şartlarını etkileyeceği açıktır. Ancak söz konusu kararların yayımlanarak meslekten çıkarılan kişilerin isimlerinin bu şekilde kamuya açıklanması suretiyle alenileştirilmesinde etkilenen değer kişinin şeref ve itibarıdır. Bu nedenle meslekten çıkarılanların isim ve sicil numaraları gibi bilgilerin Resmî Gazete’de yayımlanmasının Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

545. Anayasa’nın 17. maddesinde, “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır.

546. Bireyin kişisel şeref ve itibarı, Anayasa’nın anılan maddesinde yer alan manevi varlık kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan kişisel şeref ve itibara keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 30). Başka bir deyişle kişisel itibarın korunması hakkı Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının koruması altındadır (Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, § 36; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 42).

547. Maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, devlete kişinin söz konusu hakka saygı gösterme yükümlülüğünü öngörmektedir. Bu yükümlülük öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka keyfî bir şekilde müdahale etmemesini, kişilerin fiziksel ve ruhsal yönden zarar görmelerine neden olmamalarını gerektiren negatif bir ödevdir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235, 10/3/2016, § 90).

548. Kurallar kapsamında meslekten çıkarma kararıyla kişilerin isimlerinin Resmî Gazete’de yayımlanması Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının koruma ve geliştirme hakkına sınırlama getirmektedir.

549. Kurallarda öngörülen işlemin kapsam ve sınırlarının herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır

550. Öte yandan kurallarla 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte FETÖ/PDY ile diğer terör örgütü ve oluşumlarla yapılan mücadele kapsamında bunlarla bağlantılı kamu görevlilerini devlet teşkilatından seri ve hızlı bir şekilde uzaklaştırılması suretiyle millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın meşru bir amaca dayandığı açıktır.

551. Meslekten çıkarma kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanmasının ve bu yayımın tebliğ hükmünde olmasının FETÖ/PDY ve diğer terör örgütü ve oluşumlarla bağlantılı kamu görevlilerinin devlet teşkilatından hızlıca uzaklaştırılmasına katkıda bulunacağı gözetildiğinde kuralların anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez.

552. Kuralların gerekliliği belirlenirken meslekten çıkarma sürecinin hızlandırılarak millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amacına ulaşma bakımından kişilerin isimlerinin Resmî Gazete’de yayımlanmasının zorunlu olması, söz konusu amaca daha hafif sınırlama aracı ile ulaşılmasının mümkün olmaması gerekir.

553. Tedbir niteliğinde olan meslekten çıkarma kararı üzerine ilgili mevzuat uyarınca kişilerin görevlerinden el çektirilmeleri mümkün olduğu gibi söz konusu kararların verildiği anda hüküm ve sonuç doğurmasına engel bir durum da bulunmamaktadır. Ayrıca meslekten çıkarma kararlarının her durumda tebligat mevzuatı gereğince usulüne uygun bir şekilde ilgili kişilere tebliğ edilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

554. Dolayısıyla terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantısı olduğu değerlendirilen kamu görevlileri hakkında meslekten çıkarma kararının verildiği anda hüküm ve sonuçlarını doğurma imkânının bulunması ya da kişilerin soruşturma sürecinde görevden el çektirilmeleri veya meslekten çıkarma kararının verildiği anda görevden uzaklaştırılarak bu dönemde verilen kararların tebligat mevzuatı hükümleri gereğince ilgili kişilere tebliğ edilmesi mümkün olduğu hâlde sürecin hızlı bir şekilde tamamlanması için bu kararların Resmî Gazete’de yayımlanarak kararlara konu kişilerin alenileştirilmesini gerektiren bir zorunluluk bulunmamaktadır.

555. Bu açıdan yetkili kurum ve komisyonlarca verilen meslekten çıkarma kararları ile bu kararlara karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca yapılan itiraz veya yeniden inceleme talebi üzerine verilen kararların Resmî Gazete’de yayımlanarak tebliğ edilmesini öngören kurallarla kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına getirilen sınırlamanın gerekli olduğu söylenemez.

556. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 17. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13. ve 17. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 15., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118., 125., 128., 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(2) Kalan Kısımlar

557. Dava konusu kurallarda 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesi kapsamında ilgili kurum ve komisyonlarca verilen ve Resmî Gazete’de yayımlanan meslekten çıkarma ile itiraz ve yeniden inceleme talebi üzerine verilen kararların yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.

558. Fıkranın birinci paragrafının ikinci ve üçüncü cümlelerinde yer alan “…Resmî Gazetede yayımlanır…” ibarelerinin iptalleri nedeniyle cümlelerin kalan kısmının uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle söz konusu kısımlar 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu kısımlar yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.

vi. Fıkranın Birinci Paragrafının Beşinci Cümlesi
(1) Cümlede Yer Alan “Görevden uzaklaştırılanlar veya…” İbaresi

559. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 23. maddesi yönünden de incelenmiştir.

560. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafının beşinci cümlesinde, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişiler hakkında yürütülen soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılanların silah ruhsatları ve pasaportlarının iptal edileceği, bu kişilerin oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilecekleri hükme bağlanmıştır. Anılan cümlede yer alan “Görevden uzaklaştırılanlar veya…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

561. Ruhsatın, ekonomik bir mal varlığı değeri ifade eden silah üzerinde tasarruf etme yetkisi sağladığı dikkate alındığında görevden uzaklaştırılan kişilerin silah ruhsatının iptal edilmesi suretiyle silahın devri zorunluluğu sonucunu öngören kuralın mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Nitekim Anayasa Mahkemesi ekonomik bir değer ifade eden bir işin yürütülmesi için verilen ruhsat ve izinlerin sona erdirilmesini mülkiyet hakkı kapsamında incelemiştir (Ahmet Bal, B. No: 2015/19400, 11/6/2018, § 36; Hidayet Metin, B. No: 2014/7329, 6/4/2017, § 40; Ohannes Tomarcı, B. No: 2015/18992, 28/6/2018, § 37; Çağdaş Petrol Ürünleri Pazarlama Otomotiv Tic. ve Tur. Ltd. Şti., B. No: 2015/12306, 28/11/2018 § 41; Cevdet Timur, B. No: 2015/3742, 10/1/2019, § 56).

562. Silah ruhsatının edinilmesinin belirli şartlara bağlanması, bu şartların ortadan kalkması ya da silah edinilmesi amacına aykırı durumların oluşması hâlinde ruhsatın iptal edilmesi, kamu yararının önemli bir yönü olan kamu güvenliğinin sağlanması ve bu yöndeki faaliyetlerin kontrol edilmesini amaçlayan tedbirler kapsamındadır. Dolayısıyla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma yürütülen kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesi suretiyle mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın Anayasa’nın 35. maddesinin mülkün (silahın) kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine ilişkin üçüncü fıkrası çerçevesinde incelenmesi gerekir.

563. Bunun yanında kişilerin ekonomik olarak daha uygun koşullarda oturdukları kamu konutları ve lojmanlarından tahliye edilmelerinin parayla değerlendirilebilecek nitelikte birtakım menfaatlerini etkileyeceği açıktır. Dolayısıyla kurallarda görevden uzaklaştırılan kişilerin söz konusu yerlerden tahliyesinin öngörülmesi de mülkiyet hakkıyla yakından ilgilidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, belediye tarafından tahsis edilen işyerinden tahliyeye yönelik işlemi mülkiyet hakkı kapsamında incelemiştir (Ayşe Öztürk, B. No: 2013/6670, 10/6/2015, § 85).

564. Kural, terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılan kişilerin silah ruhsatlarının iptali ile bu kişilerin oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından tahliye edilmelerini öngörmekle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.

565. Kuralda hangi malvarlığı değerlerinin iptal edileceğinin açık ve net olarak düzenlendiği gözönüne alındığında kuralın temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması gerektiği yönündeki anayasal ilkeye aykırı bir yönünün bulunmadığı anlaşılmaktadır

566. Öte yandan terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında görevden uzaklaştırma kararı verilen kişilerin silah ruhsatlarının iptali ile kamu konutları ve vakıf lojmanlarından tahliye edilmelerinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması biçimindeki kamu yararı amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kural anayasal anlamda meşru bir amaca dayanmaktadır.

567. Kural kapsamında görevinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin silah ruhsatlarının iptal edilmesi ve lojmandan tahliye edilmelerinin anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralla öngörülen sınırlama ile yukarıda açıklanan kamu yararı amacı arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekir.

568. Kuralla görevden uzaklaştırılan kişilerin hangi sebeple edinildiğine bakılmaksızın, her türlü silah ruhsatlarının iptal edileceği hükme bağlanmaktadır. Silah ruhsatının edinilmesi ya da iptali ile ilgili koşulları belirlemede kanun koyucunun geniş bir takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bunun yanında kanun koyucunun kamu görevlilerinin sosyal hakları içinde yer alan kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından yararlanma hakları ile ilgili düzenlemeleri belirleme konusunda da takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak söz konusu düzenlemelerde anayasal ilkelere bağlı olarak hareket edilmesi gerekmektedir.

569. Kural kapsamında yer alan kişilerle ilgili özel hükümlerin varlığının yanı sıra görevden uzaklaştırmaya ilişkin hükümlere genel olarak memurlara yönelik düzenlemelerin yapıldığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yer verilmiştir. Söz konusu düzenlemelere göre görevden uzaklaştırmanın hakkında idari bir soruşturma yürütülen kamu görevlisinin belirli amaçlarla görevden geçici olarak el çektirilmesini sağlayan bir tedbir olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönüyle görevden uzaklaştırmayla kamu görevinden çıkarılmanın hüküm ve sonuçlarından farklı olarak kişilerin belirli hususlar dışında kamu görevlisi sıfatından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerin devam ettiği açıktır. Bunun yanında açığa alınan bir kamu görevlisi hakkında meslekten çıkarma kararı verilmemesi veya soruşturma sürecinde açığa alma tedbirinin sona erdirilmesi de mümkündür.

570. Kural, kişilerin haklarında terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı oldukları gerekçesiyle yürütülen soruşturma süreci tamamlanmadan yani iddiaların doğruluğu tespit edilmeden kamu görevlisi sıfatının sağladığı haklardan olan silah ruhsatı edinme ve lojmanlardan yararlanma imkânlarından yoksun bırakılmalarına neden olmaktadır. Başka bir ifadeyle kuralla meslekten çıkarma işleminin sebep unsurunu oluşturan terör örgütü veya benzeri yapılarla iltisaklı veya irtibatlı olma şartının gerçekleştiği kesinleşmiş bir soruşturma süreci ile ortaya konulmadan kişilerin kamu görevlisi sıfatından kaynaklanan birtakım hakları sona erdirilmektedir.

571. Dolayısıyla görevden uzaklaştırma tedbirinin niteliği, soruşturmanın her aşamasında yetkili mercilerce sona erdirilmesinin mümkün olması, süreç sonunda meslekten çıkarma kararının verilmemesi ihtimalinin varlığı dikkate alındığında meslekten çıkarma kararı kesinleşmeden soruşturmanın devam ettiği süreçte görevden uzaklaştırılan kişilerin silah ruhsatının iptali ile kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından tahliyesini öngören kuralla mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın öngörülen kamu yararı amacı bakımından orantılı olduğu söylenemez.

572. Diğer yandan kural görevden uzaklaştırılan kişilerin pasaportlarının iptal edilmesini hükme bağlamakla yurtdışına çıkma özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.

573. Anayasa’nın 23. maddesinin üçüncü fıkrasında vatandaşın yurt dışına çıkma özgürlüğünün ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebiyle hâkim kararıyla sınırlanabileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak anılan hükümde öngörülen teminatın niteliği itibarıyla ancak bireysel durumlarda işlerlik kazanabileceği, dolayısıyla bu özel sınırlama sebebinin yalnızca bireysel olarak belirli kişi veya kişilerin yurt dışına çıkış haklarının sınırlanması hâlinde söz konusu olabileceği, buna karşılık yurt dışına çıkış hakkını genel olarak sınırlayan düzenlemelere yönelik herhangi bir sınırlama nedenine Anayasa’nın 23. maddesinde yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın başka maddelerinde yer alan hak ve özgürlükler ile devlete yüklenen ödevler yurt dışına çıkma özgürlüğüne sınır teşkil edebilir (AYM, E.2019/94, K.2022/32, 24/03/2022, § § 117, 118).

574. Kuralla, kişilerin pasaportlarının iptaline ilişkin tedbirin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinden yurtdışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamada kanunilik şartının sağlandığı anlaşılmaktadır.

575. Terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında görevden uzaklaştırma kararı verilen kişilerin pasaportlarının iptal edilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması biçimindeki kamu yararı amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın anayasal anlamda meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır.

576. Kural kapsamında görevinden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin pasaportlarının iptal edilmesinin anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralla öngörülen sınırlama ile meşru amaç arasında makul bir dengenin sağlanması gerekir.

577. Bu başlık altında mülkiyet hakkı kapsamında açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde yurt dışına çıkma özgürlüğü yönünden de geçerlidir. Bu itibarla meslekten çıkarma işleminin sebep unsurunu oluşturan terör örgütü veya benzeri yapılarla iltisaklı veya irtibatlı olma şartının gerçekleştiği kesinleşmiş bir soruşturma süreci ile ortaya konulmadan görevden uzaklaştırılan kamu görevlilerinin pasaportlarının iptal edilmesini öngören kuralla yurt dışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamanın kamu düzeni ve güvenliğini sağlama amacı bakımından ölçülü olduğu söylenemez.

578. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 23. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13., 23. ve 35. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca 2., 6., 15., 17., 20., 36., 38., 48., 49., 70., 118., 125., 128., 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(2) Cümlenin Kalan Kısmı
(a) Cümlenin Kalan Kısmında Yer Alan “…silah ruhsatları…” İbaresi

579. Kural, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek görevlerine son verilen kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesini hükme bağlamaktadır.

580. Kural kapsamında meslekten çıkarılmalarına karar verilen kamu görevlilerinin hangi sebeple edinildiğine bakılmaksızın her türlü silah ruhsatının iptal edileceği öngörülmekle mülkiyet hakkına sınırlama getirilmektedir.

581. Kuralda silah ruhsatlarının iptalinin usul ve şartları açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın kanuni temele dayandığı açıktır.

582. Terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında meslekten çıkarma kararı verilen kişilerin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına amacıyla silah ruhsatlarının iptal edilmesinde kamu yararı amacının bulunduğu açıktır. Bu itibarla kural anayasal anlamda meşru bir amaca dayanmaktadır.

583. Kural kapsamında görevlerine son verilen kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesinin anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

584. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

585. Dolayısıyla terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla mücadele etmek amacıyla görevlerine son verilen kişilerin silah ruhsatlarının iptal edilmesini öngören kuralla millî güvenlik ile kamu düzeninin korunması amacı bakımından mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirildiği söylenemez.

586. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 20., 36., 38., 48., 49. ve 118. addeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(b) Cümlenin Kalan Kısmında Yer Alan “…ve pasaportları…” İbaresi

587. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 23. maddesi yönünden de incelenmiştir.

588. Kural, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek görevlerine son verilen kişilerin pasaportlarının iptal edilmesini hükme bağlamaktadır.

589. Kural kapsamında pasaportların iptal edilmesinin hükme bağlanmasıyla yurtdışına çıkma özgürlüğüne sınırlama getirilmektedir.

590. Kuralla kişilerin pasaportlarının iptaline ilişkin tedbirin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde yurtdışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamada kanunilik şartının sağlandığı anlaşılmaktadır.

591. Meslekten çıkarılmalarına karar verilen kişilerin bir kısmının tedbire konu fiillerle ilgili yürütülen ceza soruşturmalarına muhatap olabilmeleri mümkündür. Pasaporta sahip olan bu kişilerin bu belgenin sağladığı avantajlarla millî güvenlik aleyhine birtakım faaliyetlerde (soruşturmaların akamete uğratılması amacıyla kişilerin yurt dışına çıkabilmesi vb.) bulunmaları söz konusu olabilir. Dolayısıyla kanun koyucunun bu tür faaliyetlere karşı tedbirler alması ve buna yönelik düzenlemeler yapması doğal karşılanabilir.

592. Dolayısıyla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında kamu görevinden (meslekten) çıkarma kararı verilen kişilerin pasaportlarının iptal edilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla kural, anayasal anlamda meşru bir amaca dayanmaktadır.

593. Kural kapsamında meslekten çıkarılan kişilerin pasaportları iptal edilmek suretiyle bu belgenin sağladığı birtakım avantajların kamu güvenliği aleyhine kullanılmasının önüne geçilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik amaçlara ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralla öngörülen sınırlama ile meşru amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekir.

594. Kural, millî güvenlik aleyhine faaliyette bulunan yapı ve oluşumlarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden (meslekten) çıkarılmasına karar verilen kişiler hakkında ilave tedbir öngörmektedir. Söz konusu tedbir kararına bağlı olarak pasaportlarının iptal edilmesinin özellikle yürütülen ceza soruşturmaları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

595. Nitekim kural kapsamında pasaportları iptal edilen kişiler hakkında aynı nedenlerden dolayı devam etmekte olan herhangi bir idari veya adli soruşturma veya kovuşturma bulunmayanlara, kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine, ceza verilmesine yer olmadığına, davanın reddine veya düşmesine karar verilenlere, mahkûmiyet kararı bulunanlardan cezası tümüyle infaz edilenlere veya ertelenenlere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilenlere, başvurmaları hâlinde kolluk birimlerince yapılacak araştırma sonucuna göre İçişleri Bakanlığınca pasaport verilebileceğini düzenleyen 5682 sayılı Kanun’un ek 7. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 3/6/2021 tarihli ve E.2019/114, K.2021/36 sayılı kararıyla iptal edilmesinin ardından bu kişilerin tekrar pasaport talebinde bulunmalarına ve bu kapsamda yapılan işlemlere karşı yargı mercilerine başvurmalarına engel bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır.

596. Ayrıca kuralda öngörülen tedbirin her bir birey yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesi için idare mahkemesine başvuru imkânı bulunmaktadır. Dolayısıyla keyfî uygulamalara karşı etkili yargısal güvencelerin sağlandığı açıktır.

597. Bu itibarla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında kamu görevinden (meslekten) çıkarma kararı verilen kişilerin pasaportlarının iptal edilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amaçlarına ulaşma bakımından yurtdışına çıkma özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

598. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 23. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 23. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. addeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(c) Cümlenin Kalan Kısmında Yer Alan Diğer İbareler

599. Kural, terör örgütlerine devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek görevlerine son verilen kişilerin kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilmelerini hükme bağlamaktadır.

600. Kural kapsamında kişilerin oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından tahliye edilmeleri düzenlenmekle mülkiyet hakkına sınırlama getirilmektedir.

601. Kuralda öngörülen tedbirin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın kanuni temele dayandığı açıktır.

602. Terör örgütleri veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı ya da bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden (meslekten) çıkarılan kişilerin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına amacıyla kamu konutları veya vakıf lojmanlarından tahliyesinin öngörülmesinde kamu yararı amacının bulunduğu açıktır.

603. Kuralın millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunması amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralla söz konusu hakka getirilen sınırlama ile yukarıda açıklanan kamu yararı amacı arasında makul bir dengenin gözetilmesi zorunludur.

604. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

605. Kuralda öngörülen tedbirin her bir birey yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesi için ilgili kanunlarda yeterli güvencelere yer verildiği görülmektedir. Başka bir ifadeyle tedbirin her bir birey yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesi için yargı mercilerine başvuru imkânı getirilmek suretiyle etkili yargısal güvenceler sağlanmıştır. Buna göre keyfîliğe yol açabilecek uygulamalara karşı Kanun’da gerekli güvencelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

606. Bu itibarla terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla mücadele etmek amacıyla görevlerine son verilen kişilerin tedbirin doğrudan bir sonucu olarak kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından tahliyesini öngören kuralın millî güvenlik ile kamu düzeninin korunması amacı bakımından mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

607. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 20., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

vii. Fıkranın İkinci Paragrafı
(1) Paragrafın Birinci Cümlesi

608. Dava konusu kuralla 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler hakkında anılan maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

(a) (B) Fıkrasının İkinci Paragrafının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez;..” İbaresi ile Paragrafın İkinci Cümlesinde Yer Alan “…bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez.” İbaresi Yönünden

609. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci fıkrası uyarınca görevlerine son verilen kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyeceklerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmeyeceklerini ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmeyeceklerini hükme bağlamaktadır.

610. Kural kapsamında meslekten çıkarma tedbirine kamu hizmetinde istihdam edilme, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilme ve yeniden kamu görevlerine kabul edilme açısından sonuç bağlanmaktadır. Kural bu yönüyle Anayasa’nın 70. maddesinde düzenlenen kamu hizmetine girme hakkıyla ilgilidir.

611. Kamu hizmeti, toplumun genel ve ortak gereksinimlerini karşılamak üzere topluma sunulan sürekli ve düzenli etkinlikler olarak açıklanabilir (AYM, E.2017/180, K.2018/109, 6/12/2018, § 56). Devletin kamu görevlileri aracılığıyla yerine getirdiği ve kamu hizmetinin daha dar kapsamlı bir faaliyet alanını ifade eden kamu görevi ile kamu hizmeti arasında yakın bir bağ bulunmaktadır.

612. Anayasa’nın kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen 70. maddesinde, kamu hizmetine alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrımın gözetilemeyeceği öngörülerek bir yandan hizmet alımında aranacak şartların belirlenmesi hususunda kanun koyucuya takdir yetkisi tanınmış, diğer yandan da söz konusu şartlar belirlenirken bu hakka getirilecek sınırlamaların ancak görevin gerektirdiği niteliklerle uyumlu olması hâlinde mümkün olabileceği ifade edilmiştir. Buna göre kamu hizmetine girme hakkına koşul belirlemek suretiyle getirilecek sınırlama görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir şarta bağlanamaz. Bu husus, anılan maddenin gerekçesinde “…Kamu hizmetine alınacak memur ve kamu görevlileri ile ilgili düzenlemede bu hakkın kötüye kullanılmasını önleyecek hükümler getirilmiştir” biçiminde vurgulanmıştır (AYM, E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019, § 16).

613. Kural, kişilerin kamu hizmetinde istihdam edilmelerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmelerini, kamu görevlerine kabul edilmelerini kamu görevinden (meslekten) çıkarılmama şartına bağlamak suretiyle kamu hizmetine girme hakkına sınırlama getirmektedir.

614. Kuralda kamu hizmetine girme yeniden kamu görevlerine kabul edilmenin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın kanuni temele dayandığı açıktır.

615. Devletle sadakat ve güven temelinde yürütülmesi gereken kamu hizmeti ve görevinde istihdam edilecek kişilerin terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatının olmaması bu alandaki güvenilirliğin sağlanmasına, kamu hizmeti ve görevlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine katkı sağlayacağı açıktır. Bu itibarla kuralın kamu hizmeti ve görevlerinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesine yönelik meşru bir amacının olduğu anlaşılmaktadır.

616. Kamu hizmeti ve görevi adı altında yapılan faaliyetlerin kamu güvenliği ve düzeni ile yakından ilişkisi bulunmaktadır. Kanun koyucunun anılan hususları gözeterek bu alanda istihdam edilecek kişilere yönelik birtakım tedbirler almasında, gerekli şartları belirlemesinde takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bu açıdan kuralda öngörülen şartın Anayasa’nın 70. maddesi bağlamında görevin gerektirdiği nitelikler kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.

617. Bu bağlamda kural yönünden 15 Temmuz darbe girişimi ve olağanüstü hâlden sonra terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplarla irtibatlı veya iltisaklı olan kamu görevlilerine karşı yürütülen tasfiye süreci ile özellikle komünizm sonrası Avrupa ülkelerinde uygulanan ve arındırma olarak adlandırılan kamu hizmeti ve görevinden tasfiyeye yönelik uygulamalar çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekir. Avrupa ve Türkiye’deki kamudan tasfiye süreçleri arasında birtakım benzerlikler olsa da arındırmanın temelinde yatan nedenler açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır. Avrupa’da farklı ülkelerde çıkarılan arındırma kanunları, genel olarak demokrasiye geçişten önceki devlet yapısında anayasa ve kanunlara uygun konumda çalışan kişileri kamu görevinden uzaklaştırarak kamuya dönüş imkânlarını ortadan kaldırırken ya da sınırlarken kural kapsamında kamuda çalışmalarına yasak getirilen kişiler, demokratik devlet yapısını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir örgüt ya da oluşumla bağlantıları olduğu gerekçesiyle söz konusu tedbire maruz bırakılmıştır.

618. Bu yönüyle millî güvenlik bakımından risk oluşturabilecek durumları nedeniyle görevlerine son verilen kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilmemelerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmemelerini ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmemelerini öngören kuralın millî güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanarak kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

619. Kural, kişilerin devletin kamu otoritesiyle bağlantılı olmayan özel sektör alanında istihdam edilme imkânını ortadan kaldıracak herhangi bir kısıtlama getirmemektedir. Ayrıca kuralda öngörülen tedbirin her bir birey yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesi için ilgili kanunlarda gerekli güvencelere yer verilmiştir. Başka bir ifadeyle tedbirin her bir birey yönünden hukuka uygunluğunun denetlenmesi için yargısal güvenceler sağlanmıştır. Buna göre keyfîliğe yol açabilecek uygulamalara karşı gerekli güvencelerin bulunduğu anlaşılmaktadır.

620. Bu itibarla devletin demokratik düzenine açık ve yakın bir tehlike oluşturan terör örgütleriyle mücadele etmek amacıyla görevlerine son verilen kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilmemelerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmemelerini ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmemelerini öngören kuralın kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlama bakımından kamu hizmetine girme hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

621. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 20., 48., 49., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 20., 48., 49., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 20., 36., 38. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(b) (B) Fıkrasının İkinci Paragrafının Birinci Cümlesinde Yer Alan “…görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.” İbaresi Yönünden

622. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafı uyarınca görevlerine son verilen kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevlerinin de sona ermiş sayılacağını hükme bağlamaktadır.

623. Kuralda, mütevelli heyet, kurul, komisyon üyeliği gibi görevler bakımından kamu ya da özel sektöre ilişkin herhangi bir ayrım yapılmamıştır. Dolayısıyla kuralın özel ya da kamu sektöründe çok geniş bir alanda faaliyet gösteren kamu iktisadi teşebbüsleri, kamu kurumuna bağlı ya da özel nitelikte şirket, vakıf veya farklı topluluklar bünyesinde ifa edilen üyeliklere yönelik olduğu söylenebilir. Diğer yandan kişilerin söz konusu üyeliklere kamu görevine bağlı olarak atanabilecekleri gibi bu durumdan bağımsız olarak doğrudan idarenin tasarrufuyla da getirilmeleri mümkündür.

624. Kuralın amacının terör örgütleri ve devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya gruplarla bağlantısı olan kişilerin devlet teşkilatından arındırılması olduğundan söz konusu üyeliklerin -kişilerin memur veya kamu görevlisi sıfatına bağlı olarak kendi kurumları dışında- tüm kurum ve kuruluşlardaki mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve diğer görevleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

625. Kural, meslekten çıkarılan kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevlerini sona erdirmiş olmakla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

626. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

627. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(c) (B) Fıkrasının İkinci Paragrafının İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve memuriyetleri…” İbaresi Yönünden

628. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci fıkrası uyarınca görevlerine son verilen kişilerin memuriyetlerinin geri alınacağını hükme bağlamaktadır.

629. Kural kapsamında meslekten çıkarılan kişilerin memuriyetlerinin alınması Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkını sınırlandırmaktadır.

630. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

631. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(2) Paragrafın İkinci Cümlesi

632. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci fıkrası uyarınca görevlerine son verilen askerî hâkimlerin askeri rütbelerinin mahkûmiyet kararı aranmaksızın alınacağını hükme bağlamaktadır.

633. Kural, meslekten çıkarılan askerî hâkimlerin askerî rütbelerinin alınmasını düzenlemekle kişilerin özel hayatının korunmasını isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

634. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’nın eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

635. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

2. (B) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi

636. Dava dilekçesinde özetle; 7145 sayılı Kanun’la 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrası ve 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesine yönelik gerekçelerle kuralların Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118.,125., 128. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasaya Aykırılık Sorunu
i. Fıkranın Birinci Paragrafı
(1) Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

637. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafında yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

638. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

(2) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” İbaresi

639. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci cümlesinde anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kural kapsamında yer alan kişilerin kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan cümlede yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

640. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

641. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 125., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(3) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” İbaresi

642. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen belirli kamu görevlilerinin kamu görevlerinden çıkarılmaları hüküm altına alınmıştır. Anılan paragrafta yer alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

643. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

644. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 48., 49., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(4) Paragrafın Kalan Kısmı ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi ile Fıkranın İkinci Paragrafının İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.” İbaresi

645. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin birinci paragrafında maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili yetkili makam ve mercilerce uygulanacak meslekten çıkarma ve diğer tedbirler hüküm altına alınmıştır.

646. Dava konusu birinci paragrafın;

(1) numaralı bendinde 926 sayılı Kanun’a tabi personelin Millî Savunma Bakanının onayıyla,

(2) numaralı bendinde 3269 sayılı Kanun’a tabi personelden TSK’da istihdam edilenlerin Millî Savunma Bakanının onayıyla,

(3) numaralı bendinde 4678 sayılı Kanuna tabi personelden TSK’da istihdam edilenlerin Millî Savunma Bakanının onayıyla,

(4) numaralı bendinde 6191 sayılı Kanun’a tabi personelden TSK’da istihdam edilenlerin Millî Savunma Bakanının onayıyla,

(5) numaralı bendinde Millî Savunma Bakanına bağlı personelin Millî Savunma Bakanının onayıyla,

(6) numaralı bendinde Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin İçişleri Bakanının onayıyla,

(7) numaralı bendinde 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’na tabi personelin, Yükseköğretim Kurulu başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla, yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanun’a tabi personelin ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla,

(8) numaralı bendinde mahalli idareler personelinin valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla,

(9) numaralı bendinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personelin ilgili kurum veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla,

(10) numaralı bendinde bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personelin birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla,

kamu görevinden çıkarılacağı hükme bağlanmıştır.

647. Fıkranın ikinci paragrafının ikinci cümlesinde ise TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirileceği belirtilmiştir. Anılan cümlede yer alan “…ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.” ibaresi dava konusu diğer kuralı oluşturmaktadır. 

648. Kurallar kapsamında yer alan kamu görevlileri hakkında yetkili makam ve mercilerin yapacağı değerlendirmeler sonucu her bir kamu görevlisi nezdinde bireysel nitelikte idari işlem tesis edilerek kamu görevinden çıkarma kararı verilebileceği anlaşılmaktadır.

649. İlgili makam ve mercilerin tesis edeceği işlemle kişilerin kamu görevinden çıkarılmalarını öngören kurallar Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

650. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

651. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.

Kuralların Anayasa’nın 2., 6., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.  

Kuralların Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48. ve 49. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

i. Fıkranın İkinci Paragrafı
(1) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez;…” İbaresi ile Anılan Paragrafın İkinci Cümlesinde Yer Alan “…bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez…” İbaresi

652. Dava konusu kurallarla 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci fıkrası uyarınca görevlerine son verilen kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemeyecekleri, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyecekleri ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmeyecekleri hükme bağlanmıştır.

653. Kurallar, kişilerin kamu hizmetinde istihdam edilmelerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmelerini ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmelerini 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafı kapsamında meslekten çıkarılmama şartına bağlamak suretiyle kamu hizmetine girme hakkına sınırlama getirmektedir.

654. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinde yer alan “…bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez;…” ibaresi ile anılan paragrafın ikinci cümlesinde yer alan “…bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez…” ibaresi yönünden yapılan Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.

655. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.

Kuralların Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralların Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(2) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.” İbaresi

656. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafı uyarınca kamu görevinden çıkarılan kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevlerinin de sona ermiş sayılacağını hükme bağlamaktadır.

657. Kural, meslekten çıkarılan kişilerin uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevlerini sona erdirmiş olmakla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

658. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinde yer alan “…görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.” ibaresi yönünden yapılan Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

659. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(3) Paragrafın İkinci Cümlesinin “Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır…” Bölümü

660. Dava konusu kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının birinci paragrafı uyarınca TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların mahkeme kararı aranmaksızın karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetlerinin geri alınacağını hükme bağlamaktadır.

661. Kural kapsamında kamu görevinden çıkarılan kişilerin rütbe ve memuriyetlerinin alınmasıyla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme sınırlama getirilmektedir.

662. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafının ikinci cümlesinde yer alan “…ve memuriyetleri…” ibaresi yönünden yapılan Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

663. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13., 70. ve 118. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 20., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(4) Paragrafın Üçüncü Cümlesi
(a) Anlam ve Kapsam

664. Dava konusu kuralla 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafında sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayan kişiler hakkında da anılan paragraf hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

665. Kuralda bahsedilen kişilerin tüm kurum ve kuruluşlarda kamu görevinden bağımsız olarak yerine getirdikleri mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair faaliyetleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

666. Bu itibarla kamu görevlisi sıfatını taşımayan ancak terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek söz konusu görevleri sona erdirilen kişiler hakkında anılan paragrafta yer alan tedbirler uygulanabilecektir.

(b) Anayasaya Aykırılık Sorunu
ı. Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez;..” İbaresi ile İkinci Cümlesinde Yer Alan “…bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez,…” İbaresi Yönünden

667. Kurallar, kamu görevlisi sıfatı taşımayan, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek kurum ve kuruluşlardaki her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri sona erdirilen kişilerin bir daha kamu hizmetinde istihdam edilememelerini doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmemelerini ve yeniden kamu görevlerine kabul edilmemelerini hükme bağlamaktadır.

668. Kurallar, kamu görevlisi sıfatı taşımayan kişilerin kamu hizmetinde istihdam edilmelerini, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilmelerini, kamu görevlerine kabul edilmelerini 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafında yer alan kamu görevi niteliğinde olan görevlerin sona erdirilmemesi şartına bağlamak suretiyle kamu hizmetine girme hakkına sınırlama getirmektedir.

669. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinde yer alan “…bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez;…” ibaresi ile anılan paragrafın ikinci cümlesinde yer alan “…bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez…” ibaresi yönünden yapılan Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

670. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 70. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.

Kuralların Anayasa’nın 2., 6., 20. ve 125. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 70. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 20. ve 125. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralların Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49., 118., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

ıı. Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…görevinden çıkartılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.” İbaresi Yönünden

671. Kural, kamu görevlisi sıfatı taşımayan ve terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilerek kurum ve kuruluşlardaki her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri sona erdirilen kişilerin uhdelerinde bulunan bu nitelikteki varsa diğer görevlerin de sona ermiş sayılacağını hükme bağlamaktadır.

672. Kural kapsamında yer alan görevlerin sona erdirilmiş olmasıyla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirilmektedir.

673. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinin (B) fıkrasının ikinci paragrafının birinci cümlesinde yer alan “…görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır.” ibaresi yönünden yapılan Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

674. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70. ve 125. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. ve 125. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 35., 36., 38., 48., 49., 118., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

ii. Fıkranın Üçüncü Paragrafı
(1) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…silah ruhsatları…” İbaresi

675. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasına göre görevlerine son verilenlerin silah ruhsatlarının iptal edileceğini hükme bağlamaktadır.

676. Kural kapsamında meslekten çıkarılmasına karar verilen kamu görevlilerinin hangi sebeple edinildiğine bakılmaksızın her türlü silah ruhsatının iptal edileceği düzenlemek suretiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkına sınırlama getirilmektedir.

677. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının beşinci cümlesinin kalan kısmında yer alan “…silah ruhsatları…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

678. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 20., 36., 38., 48., 49. ve 118.maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(2) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…gemi adamlığına ilişkin belgeleri…” İbaresi

679. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasına göre görevlerine son verilenlerin gemi adamlığına ilişkin belgelerinin iptal edilmesini hükme bağlamaktadır.

680. Gemi adamlarının yeterlikleri, eğitimleri, sınavları, belgelendirilmeleri, sağlık durumları, elektronik kayıt işlemleri, vardiya tutmalarına ve disiplin işlemlerine ilişkin hükümler 10/2/2018 tarihli ve 30328 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Gemi Adamları ve Kılavuz Kaptanlar Yönetmeliği’nde düzenlenmiştir. Anılan Yönetmelik’te gemi adamı, geminin kaptanı, zabitler, yardımcı zabitler, stajyerler, tayfalar ve yardımcı hizmet personeli olarak tanımlanmış, bu çerçevede gemi adamı yeterlik dereceleri tespit edilmiştir.

681. Gemi adamı belgesine sahip olabilmek için Yönetmelik’te belirtilen gemi adamı yeterlik dereceleri için ön şart olan yaş, öğrenim derecesi, deniz hizmet süresi ve diğer gereklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Eğitimler, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı (UAB) tarafından akredite edilmiş eğitim kurumlarında verilmekte olup Yönetmelik’te belirtilen şartları yerine getiren kişilerin gemi adamı yeterlik belgesi ve diğer sertifikaları UAB tarafından gemi adamı cüzdanına işlenmektedir. Bu kapsamda gemi adamı olabilmek için şartları taşıyan kişilere gemi adamı yeterlik belgesi, gemi adamı uzmanlık belgeleri ve belge kanıtlarını da içeren gemi adamı cüzdanı UAB tarafından verilmektedir.

682. Yönetmelik kapsamında yeterlik belgesi iptal edilen gemi adamının gemi adamı cüzdanı ile gemi adamı yeterlik belgesi geri alınarak durum Gemi Adamları Bilgi Sistemi’ne işlenecektir. Meslekten men edilenler hariç gemi adamına ilişkin Yönetmelik’te belirtilen şartların tekrar sağlanması durumunda gemi adamı cüzdanı ve gemi adamı yeterlik belgesi ilgili kişiye yeniden verilecektir.

683. 15/7/1950 tarihli ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu’nun 12. maddesinde gemi adamı cüzdanları, pasaport ve bunların yerini tutan belgeler arasında sayılmıştır. Aynı Kanun’un 20. maddesinde, gemi adamı cüzdanı düzenlemeye yetkili kurum ve kuruluşların ilgililerin Kanun’un 22. maddesi kapsamındaki durumlarını yetkili merciden teyit etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. 22. maddede ise yurt dışına çıkmaları mahkemelerce yasaklananlara, memleketten ayrılmalarında genel güvenlik bakımından mahzur bulunduğu İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere ve terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı belirlenen yurt dışındaki her türlü eğitim, öğretim ve sağlık kuruluşları ile vakıf, dernek veya şirketlerin kurucu ve yöneticisi olduğu veya bu yerlerde çalıştığı İçişleri Bakanlığınca tespit edilenlere pasaport veya seyahat vesikasının verilmeyeceği belirtilmiştir.

684. 5682 sayılı Kanun’un 22. maddesinde belirtilen özellikleri taşımayan kişilere aynı Kanun’un 20. maddesine uygun olarak gemi adamı cüzdanı verilmekte ve gemi adamı cüzdanları beş yıl süreli olarak düzenlenmektedir.

685. Gemi adamı yeterlik derecelerinin çalışma alanları ve edinme şartlarına ilişkin düzenlemelere Yönetmelik’in 6. ila 28. maddelerinde yer verilmiştir. Anılan maddelerde her yeterlik belgesi için aranan koşullar ayrı ayrı tespit edilmiştir. Buna göre gemi adamı belgesinin tayfalıktan uzak yol gemi kaptanlığına kadar kişilerin mesleki olarak denizcilik alanında faaliyette bulunmalarını sağlayan bir belge olduğu anlaşılmaktadır.

686. Gemi adamı belgesine, fiilen denizcilik sektöründe çalışan kamu görevlileri (kaptan, tekniker hemşire gibi kamu görevlileri) ya da farklı bir kamu görevinde istihdam edildiği hâlde mevzuattaki şartları yerine getiren kişiler sahip olabilmektedir. Ancak bu belgenin sahibine her ne durumda olursa olsun özel sektörde çalışma imkânı sağladığı açıktır. Bu açıdan kamu görevinden çıkarılan kişilerin gemi adamı belgesinin iptal edilmesinin, kişilerin denizcilik alanındaki her türlü faaliyetleri üzerinde doğrudan ve belirleyici bir etkisinin olduğu açıktır.

687. Dava konusu kural, kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mevzuatta sayılan her türlü gemi adamı yeterlik belgesi, uzmanlık belgesi ve gemi adamı cüzdanının tayfa sınıfı veya zabitan sınıfı ayrımı yapılmaksızın iptal edileceğini öngörmektedir. Yine kural uyarınca kamu kurum ve kuruluşlarında çalışırken eğitim görerek mevzuatta belirtilen şartları yerine getirenler ile kamu görevine girmeden önce gemi adamı cüzdanına sahip olan kişilerin de gemi adamı cüzdanlarının iptal edileceği anlaşılmaktadır.

688. Anayasa’nın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti” başlıklı 48. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir./Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” denilerek çalışma ve teşebbüs özgürlüğü güvence altına alınmıştır.

689. Çalışma özgürlüğü kişinin çalışıp çalışmama, çalışacağı işi seçme ve çalıştığı işten ayrılma özgürlüğünü korumakta, ücretli olarak bağımlı çalışma hakkı kadar iktisadi ve ticari faaliyet yapma ve mesleki faaliyette bulunma hakkını içermektedir (AYM, E.2019/48, K.2019/74, 19/9/2019, § 14).

690. Anayasa’nın 49. maddesinde çalışmanın herkesin hakkı ve ödevi olduğu, devletin çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Çalışma özgürlüğü, herkesin dilediği mesleği seçmede özgür olmasını ve zorla çalıştırılmamayı ifade eder. Birey bu özgürlüğünü kullanarak dilediği alanı ve işi seçebilir. Çalışma hakkı ise bireyin özgür iradesiyle seçtiği mesleği veya işi icra etmesi, devletin de çalışmak isteyenlere iş temin etmek için gereken tedbirleri almasıdır (AYM, E.2016/141, K.2018/27, 28/2/2018, §§ 13-16).

691. Kural, gemi adamlığına ilişkin belgelerin iptallerini öngörmek suretiyle denizcilik alanında özel sektörde faaliyette bulunma imkânını ortadan kaldırmakla kişilerin Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınan çalışma hak ve özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.

692. Kuralda gemi adamlığı belgesinin iptalinin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde çalışma hak ve özgürlüğüne getirilen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

693. Gemi adamı belgesinin 5682 sayılı Kanun gereğince pasaport yerine geçen belgelerden olması nedeniyle bu belgeye sahip kişilerin belgenin sağladığı imkânlarla millî güvenlik aleyhine birtakım faaliyetlerde (belge sahibi olanlar ya da başka kişiler hakkında yürütülen soruşturmaların akamete uğratılması amacıyla deniz yoluyla kişilerin yurt dışına çıkışının sağlanması gibi) bulunmalarının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca gemi adamı belgesiyle denizcilik alanında yürütülen faaliyetin kamu güvenliği ile ilgisinin bulunması nedeniyle kanun koyucunun denizcilik sektöründe faaliyette bulunmak isteyen bireylere yönelik tedbirler alması ve buna yönelik düzenlemeler yapması doğal karşılanabilir. Bu yönüyle kuralın meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.

694. Öte yandan kural kapsamında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin gemi adamı belgeleri iptal edilmek suretiyle bu belgelerin sağladığı bir takım avantajların kamu güvenliği aleyhine kullanılmasının önüne geçilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik amaçlara ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

695. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

696. Bu itibarla darbe girişimiyle devletin demokratik düzenine açık ve yakın bir tehlike oluşturan terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla mücadele etmek amacıyla bunlarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin gemi adamı belgelerinin iptal edilmesini öngören kuralın demokratik anayasal düzenin ve kamu güvenliğinin korunması amacı bakımından kişilerin çalışma özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

697. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 38., 70. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(3) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…ve pilot lisansları…” İbaresi

698. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasına göre görevlerine son verilenlerin pilot lisanslarının iptal edileceğini hükme bağlamaktadır.

699. Pilot lisansları ile ilgili düzenlemeler 14/10/1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve 2/6/2017 tarihli ve 30084 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Pilot Lisans Yönetmeliği (SHY-1) ve bunlara bağlı olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce yayımlanan talimatlarda yer almaktadır.

700. 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’nun 95. maddesinde, pilotlar ile hava aracının sevk ve idaresi bakımından gerekli personelin bu alanda faaliyette bulunabilmeleri için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından yeterlik belgesi almalarının ve bu belgeleri belirli süreler içinde yenilemelerinin zorunlu olduğu, yeterlik belgesi alması gerekenlerin kategorilerinin saptanması, belge verilmesi, geçerliliği, yenilenmesi, geri alınması ve sicillerin tutulması ile ilgili hususların Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte düzenleneceği belirtilmiştir.

701. Anılan Yönetmelik’in 16. maddesinde; sağlık sertifikasına sahip olmak, belirli suçlardan hüküm giymemek, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunulduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek kamu görevinden çıkarılmamış olmak gibi hususlar pilot lisansına sahip olmanın şartları arasında sayılmıştır.

702. Bunun yanında Yönetmelik’in 8. maddesinde; lisans ve yetkiler için başvuruda bulunan devlet hava araçlarında görev alan pilotların devlet hava araçlarında görev yaparken kazandıkları bilgi, tecrübe ve yeteneklerinin mevzuattaki gereklilikler doğrultusunda kredilendirileceği, kredilendirme ve lisanslandırmayla ilgili izlenecek usullerin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından Avrupa Havacılık Emniyet Ajansına (EASA) bildirileceği belirtilmiştir.

703. Yönetmelik’in 16. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde, kamu görevinden çıkarılan askerî ve polis pilotların kredilendirme yapmak suretiyle sivil pilot lisansına sahip olmalarının mümkün olmadığı, 37. maddesinin (5) numaralı fıkrasında; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünce düzenlenen pilot lisanslarının iptal edildiği kişilerin pilotluk yaptığı döneme ilişkin aldığı eğitimler, uçuş süreleri ve benzeri hususlar hakkında kredilendirme ve/veya dönüştürmenin yapılmayacağı, yeni pilot lisansının düzenlenmeyeceği, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden aldıkları pilot lisansları ile birlikte lisanslarına bağlı tüm sertifika ve yetkilerin iptal edileceği belirtilmiştir.

704. Pilot lisansına sahip kişilerin havacılık alanında özel sektörde faaliyette bulunma imkânını ortadan kaldıran kural, çalışma hak ve özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.

705. Kuralda pilot lisansının iptalinin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde çalışma hak ve özgürlüğüne getirilen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

706. Darbe girişiminde kullanılan araçlarla (özellikle uçak, helikopter) gerçekleştirilen şiddetin boyutu, örgüt mensuplarının sadakat ve bağlılık potansiyeli, uçak ya da benzeri hava araçlarının emniyet ve asayişe karşı oluşturabileceği tehlike dikkate alındığında pilot lisansı ile icra edilen havacılık faaliyetleri çerçevesinde kamu güvenliği aleyhine çok ciddi sonuçlar meydana getirebilecek eylemlerde bulunulması mümkündür. Bu nedenle terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin pilot lisanslarının iptal edilmesini öngören kuralın meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.

707. Esasen uçak ve benzeri hava araçlarının emniyet ve asayişe karşı faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde diğer vasıtalara nispetle daha elverişli bir niteliğinin olması, bunlarla ilgili güvenlik meselesini ön plana çıkarmaktadır. 15 Temmuz darbe girişiminde aktif rol alan örgüt bağlantılı pilotların gerçekleştirdiği eylemler ve darbe girişiminden sonra örgüte sadakat bağıyla hareket eden kişilerce ya da farklı terör örgütü üyesi mensuplarınca işlenen fiillerin güvenlik açısından meydana getirdiği ciddi tehlikeler dikkate alındığında kanun koyucunun güvenlik boyutunun ön planda olduğu havacılık faaliyetlerinin kaynağını oluşturan pilot lisanslarına yönelik düzenlemeler yapması doğal karşılanabilir.

708. Kural kapsamında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin pilot lisansları iptal edilmek suretiyle bu belgelerin sağladığı bir takım avantajların kamu güvenliği aleyhine kullanılmasının önüne geçilmesinin millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik amaçlara ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralla söz konusu hakka getirilen sınırlama ile yukarıda açıklanan kamu yararı amacı arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekir.

709. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

710. Bu itibarla devletin demokratik düzenine açık ve yakın bir tehlike oluşturan terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla mücadele etmek amacıyla bunlarla bağlantısı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin pilot lisanslarının iptalini düzenleyen kuralın kamu güvenliğinin korunması amacı bakımından çalışma hak ve özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

711. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 38., 70. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(4) Paragrafın Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı

712. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasına göre görevlerine son verilenlerin kamu konutları ve vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilmelerini hükme bağlamaktadır.

713. Kural kapsamında meslekten çıkarılmalarına karar verilen kişilerin oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından tahliye edilmeleri düzenlenmekle mülkiyet hakkına sınırlama getirilmektedir.

714. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının beşinci cümlesinin kalan kısmında yer alan diğer ibarelerin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

715. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 36., 70., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 36., 70., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(5) Paragrafın İkinci Cümlesi

716. Kural, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasına göre görevlerine son verilenlerin özel güvenlik şirketlerinin kurucusu ortağı ve çalışanı olamayacaklarını hükme bağlamaktadır.

717. Özel güvenlik şirketleri ile ilgili düzenlemeler 10/6/2004 tarihli ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’da yer almaktadır. Anılan Kanun’un 1. maddesinde, düzenlemenin amacının kamu güvenliğini tamamlayıcı mahiyetteki özel güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu ifade edilmiştir.

718. Kanun’un 5. maddesinde, şirketlerin özel güvenlik alanında faaliyette bulunmasının İçişleri Bakanlığının iznine tabi olduğu belirtilmiş; 6. maddesinde, kamu güvenliğinin sağlanması yönünden 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile vali ve kaymakamlara verilen yetkilerin kullanılması durumunda özel güvenlik birimi ve özel güvenlik personelinin, mülki idare amirinin ve genel kolluk amirinin emirlerini yerine getirmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.

719. 5188 sayılı Kanun’un 8. maddesinde ise hangi koruma ve güvenlik hizmeti için ne miktar ve özellikte ateşli silah bulundurulabileceğinin özel güvenlik komisyonu tarafından belirleneceği, özel güvenlik şirketlerine, para ve değerli eşya nakli, geçici süreli koruma ve güvenlik hizmetlerinde kullanılmak üzere, özel güvenlik eğitimi veren kurumlara, silah eğitiminde kullanılmak üzere, özel güvenlik komisyonunun kararı ve valinin onayı ile silah alma, kullanma ve taşıma izni verilebileceği belirtilmiştir.

720. Kanun’un 23. maddesinde, özel güvenlik görevlilerinin görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi, bunlara karşı görevleri dolayısıyla suç işleyenlerin de kamu görevlisine karşı suç işlemiş gibi cezalandırılacakları hükme bağlanmıştır.

721. Yine Kanun’un 7. maddesinde, kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-Ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. ve 168. maddeleri gereğince yakalama, görev alanında haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama, kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama, eşyaları emanete alma, belirli şartlarda zor kullanma işyeri ve konutlara girme, özel güvenlik görevlilerinin yetkileri arasında sayılmıştır.

722. Söz konusu düzenlemelere göre özel güvenlik şirketlerinin ve çalışanlarının kamu güvenliği alanında hizmet ifa ettikleri, çalışanlarının kendi görev sahalarında bireyler üzerinde yakalama, arama faaliyeti icra edebildikleri, gerektiğinde silah kullanma yetkisine sahip oldukları, özel güvenlik birimleri ve bu alandaki şirketlerin kuruluş ve faaliyetlerinin yetkili makamların izin ve gözetimi altında gerçekleştiği dikkate alındığında bu şirketlerin kurucularının, ortaklarının ve çalışanlarının diğer özel sektörde faaliyet gösteren kişi ve kuruluşlardan farklı özellikler taşıdığı açıktır.

723. Özel güvenlik hizmetleri alanında müteşebbis ya da çalışan olarak icra edilebilecek faaliyetler, devletin gözetimi ve denetimi altında, belirli kanuni çerçeve içinde yerine getirilmektedir. Kamu görevinden çıkarılan kişilerin güvenlik alanında özel sektörde faaliyette bulunma imkânını ortadan kaldıran kural, çalışma hak ve özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.

724. Kuralda özel güvenlik alanında faaliyette bulunmanın kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

725. Millî güvenliğin sağlanması ve kamu düzeninin korunması amacıyla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatlı oldukları gerekçesiyle kamu görevinden çıkarıldıkları anlaşılan kişilerin özel güvenlik şirketlerinde görev almalarının yasaklanmasının anayasal anlamda meşru amaca dayandığı açıktır.

726. Kişilerin özel güvenlik alanında gösterdiği faaliyetlerin kamu güvenliği ile doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Nitekim kanun koyucu, bu alanda faaliyette bulunmak veya çalışmak isteyen kişi ve kuruluşlara ilişkin belirli şartlar öngörmüş, bunları yetkili makamların iznine tabi kılmıştır. Kanun koyucunun anılan hususları gözeterek özel güvenlik alanında faaliyette bulunmak isteyen bireylere yönelik tedbir almasında, istihdamla ilgili şartları belirlemesinde takdir yetkisinin bulunduğu açıktır. Bunun bir gereği olarak kimlerin özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ya da çalışanı olacağına yönelik düzenlemeler yapılması doğaldır. Dolayısıyla kuralın millî güvenliğin sağlanması ve kamu düzeninin korunması amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

727. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili olarak açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

728. Bu itibarla devletin demokratik düzenine açık ve yakın bir tehlike oluşturan terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla mücadele etmek amacıyla bunlarla bağlantılı oldukları gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamayacaklarını düzenleyen kuralın demokratik anayasal düzenin ve kamu güvenliğinin korunması amacı bakımından kişilerin çalışma hak ve özgürlüğüne ölçüsüz bir sınırlama getirdiği söylenemez.

729. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13., 48. ve 49. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 17., 20., 35., 36., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 38., 70. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

iii. Fıkranın Dördüncü Paragrafı
(1) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” İbaresi

730. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının dördüncü paragrafının birinci cümlesinde terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek kamu görevinden çıkarılan kişilerin itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemlerin de aynı usullerle yapılacağı öngörülmüştür. Anılan cümlede yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

731. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

732. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 125., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(2) Paragrafın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” İbaresi

733. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının dördüncü paragrafının birinci cümlesinde anılan fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemlerin de aynı usullerle yapılacağı öngörülmüştür. Anılan cümlede yer alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır. 

734. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

735. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 48., 49., 70., 118., 125., 128., ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(3) Paragrafın Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı ile İkinci Cümlesi

736. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının dördüncü paragrafının birinci cümlesinin dava konusu kalan kısmında anılan fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemlerin aynı usullerle yapılacağı öngörülmüştür.

737. Paragrafın dava konusu ikinci cümlesinde ise bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal haklarının ödeneceği hükme bağlanmıştır.

738. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan hukuk devletinin temel unsurlarından biri “belirlilik ilkesi”dir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarına göre anılan ilke, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olmasını gerektirmektedir. Belirlilik ilkesi; hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasal düzenlemeden belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır.

739. Kurallar kamu görevinden çıkarma kararlarına karşı yapılacak itirazlar üzerine verilecek göreve iade kararlarında da geçici 35. maddenin (B) fıkrasının birinci paragrafında belirtilen usulün uygulanacağını, başka bir ifadeyle kamu görevinden çıkarma tedbirini uygulamaya yetkili makam ve mercilerce söz konusu prosedür uygulanarak göreve iade işleminin gerçekleştirileceğini düzenlemiştir.

740. Kamu görevine iade kararlarının uygulanmasına ilişkin usule yönelik düzenleme içeren kuralların kapsam, hüküm ve sonuçları itibarıyla herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık, net ve öngörülebilir nitelikte oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kurallarda hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.

741. Ayrıca kurallarda göreve iade edilmenin doğrudan bir sonucu olarak kişilerin hukuka aykırı bir şekilde kamu görevinden çıkarıldıkları döneme tekabül eden ücret maaş ve diğer mali ve sosyal haklarının ilgiliye ödeneceğinin hükme bağlandığı gözetildiğinde kuralların mülkiyet hakkına yönelik herhangi bir sınırlama getirmediği açıktır. Bu nedenle kuralların mülkiyet hakkına ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır.

742. Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptalleri talebinin reddi gerekir.

Kuralların Anayasa’nın 6., 13., 15., 17., 20., 36., 38., 48., 49., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(4) Paragrafın Üçüncü Cümlesi

743. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 40. maddesi yönünden de incelenmiştir.

744. Kural 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrası uyarınca kamu görevinden çıkarılıp yetkili makam ve mercilerce görevine iade edilenlerin kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacaklarını hükme bağlamaktadır.

745. Kamu görevine iade edilen kişilerin hukuka aykırı bir şekilde haklarında tedbir uygulanması nedeniyle uğradıkları zararlara karşı etkili giderim imkânı tanınıp tanınmamasının Anayasa’nın 40. maddesi kapsamında etkili başvuru hakkı yönünden değerlendirilmesi gerekir.

746. 7145 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının on üçüncü cümlesinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

747. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 40. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 40. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(5) Paragrafın Dördüncü Cümlesi

748. Kural, kamu görevinden çıkarılan kişilerin yetkili makam ve mercilerce göreve iadesinin kamu görevlerinden çıkarıldıkları tarihte bulundukları yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanmak suretiyle de yerine getirilebileceğini hükme bağlamaktadır.

749. Meslek hayatını etkileyen bir düzenlemenin sebep unsurunu özel hayata ilişkin davranışlar oluşturmamakla birlikte söz konusu düzenleme, sonuçları itibarıyla kişilerin özel hayatını önemli ölçüde etkileyebilir. Kamu görevlilerinin yönetici kadro veya pozisyonlarına veya bu görevlerden alınarak başka bir kadroya atanmasına yönelik düzenlemeler kişilerin kariyerlerini etkileyeceği gibi meslek hayatında üçüncü kişilerle kuracağı ilişkiler ve bu kişiler nezdindeki itibarı üzerinde de etkili olabilir. Dolayısıyla kişilerin kariyerlerini önemli ölçüde etkileyen düzenlemelerin özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getireceği açıktır. Bu çerçevede kişilerin meslek hayatlarında yönetici pozisyonuna atanamamasını düzenleyen kural, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

750. Kural kapsamında göreve iade edilen kişilerin yeniden atanmalarının kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde kuralla öngörülen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

751. Anayasa’nın 129. maddesinin birinci fıkrasında memurlar ve kamu görevlilerinin Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunma yükümlülükleri düzenlenmiştir. Bu çerçevede yönetici pozisyonunda görev yapmaktayken terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılan kişilerin yetkili makam veya merci kararıyla yeniden atamalarında yöneticilik görevi dışında kazanılmış haklarına uygun kadro ve pozisyonların dikkate alınmasına imkân tanınmasının kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın anayasal anlamda meşru bir amaç taşıdığı açıktır.

752. Anayasa’nın 128. maddesinde devletin kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ile diğer özlük işlerinin mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklı kalmak kaydıyla kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır (AYM, E.2018/159, K.2019/93, 24/12/2019, § 22).

753. Kamu görevlileri ile idare arasındaki ilişki, yasama organı tarafından hizmetin gereklerine göre kanunla düzenlenmektedir. Kamu görevlisi belirli bir statüde, kanunla çerçevesi belirlenmiş kurallara göre hizmet yürütmekte; o statünün sağladığı aylık, ücret, atanma, yükselme, nakil gibi haklara sahip olmaktadır. Kanun koyucu, bir kamu hizmetinde görevin gerektirdiği nitelikleri ve koşulları belirlemeyi ya da belirlenmiş olanları değiştirmeyi, anayasal ilkeler içinde kalmak kaydıyla görevin ve ülkenin gereklerine göre serbestçe takdir edebilir (AYM, E.2018/159, K.2019/93, 24/12/2019, § 23).

754. İdare de takdir yetkisi kapsamında yönetici kadro ve pozisyonlarına atayabileceği kamu görevlilerini yine aynı yetki kapsamında bu görevlerden alabilir. Bu durumda bulunan kişiler yönünden kural olarak bulundukları statülerden doğan, tahakkuk etmiş ve kendileri yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haklardan yahut bu durumunun devam edeceği yönündeki haklı beklentiden söz edilemez (AYM, E.2018/159, K.2019/93, 24/12/2019, § 24).

755. Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesi demokratik bir toplumda gerekli olabilir. Bu kapsamda kamu makamlarının faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunması doğaldır. Ancak özel hayatın gizliliği hakkının mahremiyet hakkı gibi en gizli yönleri söz konusu olduğunda kamu makamlarının takdir yetkisi daha dardır ve bu alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için kamu makamlarınca ciddi gerekçelerin özellikle gösterilmesi gerekir (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 47).

756. Kuralda idareye kamu kurum ve kuruluşlarında yönetici olarak çalışırken kamu görevinden çıkarılan kişilerin iade kararı sonrasındaki atamalarında yöneticilik görevleri dışında başka kadro ve pozisyonlara atanmalarına imkân tanınmıştır. Bu durumda idarece kişilerin öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerinin dikkate alınması gerekmektedir.

757. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrasının dördüncü paragrafı uyarınca kamu görevinden çıkarma işlemine karşı yapılacak itirazda ilgili makam ve mercilerin değerlendirmelerinin doğrudan işlemin sebep unsuruna yönelik olacağı açıktır. Anılan hüküm kapsamında kişilerin kamu görevinden çıkarılma sebebi, bunların terör örgütleri veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı ya da irtibatlı olmalarıdır. Bu kapsamda itiraz üzerine yapılacak değerlendirmede göreve iade kararı verilmesi, idari işlemin sebep unsurunun gerçekleşmediği yani bu kişilerin söz konusu örgüt ve oluşumlarla bağlantılarının bulunmadığı ya da bunun belirlenemediği, dolayısıyla kamu görevinden çıkarma işleminin haksız olduğunun idarece tespit edilmesi anlamına gelmektedir.

758. Kamu makamlarının darbe girişimi sonrası terör örgütü veya benzeri yapılarla mücadele açısından kamu görevlilerinin tabi olduğu disiplin mevzuatı dışında kural kapsamında benimsediği yöntemle kamu görevinden çıkardığı yönetici pozisyonunda görev yapan bir kişiyle ilgili aciliyet unsurunun kalktığı bir dönemde yapacağı değerlendirmede (itiraz aşaması) vereceği iade kararının yukarıdaki tespit (haksız işlem) açısından ne derece önem arz ettiği açıktır.

759. Bu açıdan kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsurunun ortadan kalktığı hâlde yönetici pozisyonunda iken kamu görevinden çıkarılıp ilgili makam ve merci kararıyla kamu görevine dönen kişilerin atanmasında yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak ve aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanabilmelerine imkân tanınması, bu kişiler hakkındaki kamu görevinden çıkarma işleminin sebep unsurunun ortadan kalkmadığı izlenimini doğurmaktadır. Başka bir ifadeyle kural kapsamında idareye verilen yetki, iade kararındaki haksız işlem tespitini önemsiz ve değersiz kılabilecek niteliktedir.

760. Kural ayrıca yönetici olarak kamu görevinden çıkarıldıktan sonra görevine iade edilen kişilerin yöneticilik dışındaki başka görevlere atanmalarında idareye takdir yetkisi tanımaktadır. Başka bir ifadeyle kural, kişilerin göreve iadesinde yöneticilik dışındaki görevlere atanmaları hususunda idareye herhangi bir zorunluluk öngörmemektedir.

761. Ancak kuralda kamu görevine iade edilen kişilerin yeniden yönetici olarak atanıp atanmayacaklarına ilişkin idarece hangi ölçütlere göre değerlendirme yapılacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır. Her ne kadar idarenin bu konuda kamu hizmetlerinin gerekleri ve etkinliğini dikkate alarak değerlendirme yapma imkânının bulunduğu söylenebilirse de yönetici olarak görev yapmaktayken haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kamu görevinden çıkarılan kişiler açısından farklı bir pozisyonda görevlendirme yapılabilmesinde –özellikle kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına temas eden durumlarda- idarenin takdir yetkisini sınırlandıran, somut, denetlenebilir, ciddi gerekçe gösterilmesini zorunlu kılan ölçütlerin ortaya konulması gerekir. Bunun yanında kuralda yetkili makam ve mercilerin iade kararlarına karşı idari yargıda iptal davası açılabilmesi mümkün ise de idarenin yapacağı değerlendirmeyle ilgili herhangi bir ölçütün tespit edilmemesi, etkin bir yargısal denetim yapılması imkânını da ortadan kaldırmaktadır.

762. Bu açıdan kapsam ve sınırlarının açık, net ve anlaşılır olmaması nedeniyle daha önce yönetici olup göreve iade edilen kişilerin aynı pozisyonda atanıp atanmayacağı hususunda idareye tanınan yetki keyfî uygulamalara yol açabilecek niteliktedir.

763. Dolayısıyla kuralda keyfîliği önleyecek bir güvenceye yer verilmediği gibi bu kişilerin kamu görevinden çıkarılmadan önceki pozisyonlarına atanmamasını gerektirecek hukuki ve fiilî zorunluluklar da gösterilmemiştir. Nitekim kural, yalnızca itiraz üzerine yetkili makam ve mercilerce kamu görevine iade edilen kişilerin yöneticilik pozisyonunda görevlendirilmemesine imkân tanımaktadır. Buna karşın yargı kararıyla kamu görevine iade edilen benzer durumdaki bir kişinin yönetici pozisyonunda tekrar atanmasını engelleyen bir durum ise bulunmamaktadır.

764. Bu çerçevede terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatının bulunmadığı tespit edilerek kamu görevine iade edilen kişilerin yöneticilik görevi dışında öğrenim durumları ve kazanılmış hak aylık derecelerine uygun kadro ve pozisyonlara atanabilmesine imkân tanınmasının kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacını gerçekleştirmek bakımından zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralla kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına getirilen sınırlamanın kamu hizmetinin etkin ve sağlıklı bir biçimde yürütülmesi amacına ulaşılabilmesi bakımından elverişli bir araç olduğu söylenemez.

765. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 15., 17., 20., 35., 38., 48., 49., 70., 118., 125., 128., ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

3. Maddenin (C) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi

766. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallarda kamu görevinden çıkarılanlar ile haklarında ceza soruşturması yürütülenlerin pasaportların iptal edilmesinin yurt dışına çıkma özgürlüğünün yalnızca suç soruşturması ve kovuşturması sebebiyle ve ancak hâkim kararıyla sınırlanabileceğine ilişkin anayasal güvenceye aykırı olduğu, ayrıca kuralların sadece kamu görevinden çıkarılan ya da hakkında soruşturma açılan kişileri kapsamadığı, bunların eşlerinin pasaportlarının da iptaline imkân tanıdığı, suçların şahsiliği ilkesine göre bir kişinin eşinin fiillerinden dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olamayacağı, suç işlediği yönünde herhangi bir bilgi veya delil olmayan ve hakkında bu yönde soruşturma da açılmayan, ayrıca hâkim tarafından herhangi bir tedbir kararı verilmeyen kişinin pasaportunun iptal edilmesinin söz konusu ilkeye aykırılık oluşturacağı, ayrıca bu durumun Anayasa Mahkemesinin daha önce ilave tedbirlere karşı etkili denetim mekanizmalarının oluşturulmaması nedeniyle verdiği iptal kararıyla da çeliştiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 23., 38. ve 153. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasaya Aykırılık Sorunu
i. Fıkranın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

767. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (C) fıkrasının birinci cümlesinde yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

768. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

ii. Fıkranın Kalan Kısmı ile Fıkrada Değişiklik Yapan “…dört yıl…” İbaresi

769. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.

770. Kurallar 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, haklarında 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ile aynı gerekçeyle haklarında suç soruşturması veya kovuşturması yürütülenlerin işlemi yapan kurum ve kuruluşlarca ilgili pasaport birimine derhâl bildirileceğini, bu bildirim üzerine ilgili pasaport birimlerince pasaportlarının iptal edilebileceğini, ilgili pasaport birimine isimleri bildirilen kişilerin eşlerine ait pasaportların da genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde aynı tarihte İçişleri Bakanlığınca iptal edilebileceğini hükme bağlamaktadır.

771. Kurallarla 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkralarında yer alan terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek haklarında meslekten veya kamu görevinden çıkarılmasına yönelik işlem tesis edilen kamu görevlileri ile yine söz konusu örgüt veya yapılarla bağlantıları nedeniyle haklarında ceza soruşturması yürütülen kişilerin pasaportlarının pasaport birimleri tarafından, bu kişilerin eşlerine ait pasaportlarının ise genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde iptal edilebilmesine imkân tanınmaktadır.

772. Kurallarda pasaportların iptal edilmesine ilişkin işlemin kapsamını kamu görevinden ve meslekten çıkarılanlar ya da bu amaçla yürütülen soruşturmada işlem yapılanlar ile kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı oldukları gerekçesiyle ceza soruşturmasına muhatap olanlar ve bu kişilerin eşlerinin oluşturduğu, kamu görevlileri yönünden kişilerin terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantıları nedeniyle kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanması ya da buna yönelik farklı işlem yapılması, kamu görevlisi sıfatına bakılmaksızın aynı gerekçelerle kişiler hakkında ise ceza soruşturması yürütülmesi ve bu kişilerin eşlerinin genel güvenlik açısından mahzurlu olması pasaportlarının idare tarafından iptal edilmesinin sebep unsurunu oluşturmaktadır.

773. Kurallar, idareye kişilerin pasaportlarının iptal edilmesine imkân tanımakla yurtdışına çıkma özgürlüğüne sınırlama getirmektedir.

774. Yurt dışına çıkma özgürlüğüne yönelik sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır. Ancak sınırlamanın kanuni dayanağının şeklen var olması yeterli olmayıp kuralın keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli nitelikleri olması gerekir. Bu kapsamda düzenlemeler belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir olmalıdır.

775. Dolayısıyla söz konusu niteliklere sahip bir kanuni düzenlemeden bahsedilebilmesi kuralın kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlenmesiyle mümkün olabilir. Aksi durum kurallara dayalı olarak idarece tesis edilecek işlemlerde keyfî uygulamalara sebebiyet verebilecektir.

776. Kuralların kapsamını oluşturan fıkranın birinci cümlesinde yer alan haklarında 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkraları uyarınca idari işlem tesis edilenler ibaresinin kamu görevinden (meslekten) çıkarılan kişiler olduğu değerlendirildiğinde 375 sayılı KHK’nın (A) fıkrasının birinci paragrafının beşinci cümlesinde de bu kişiler hakkında pasaportlarının iptalinin emredici bir şekilde hükme bağlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla dava konusu 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (C) fıkrasının birinci cümlesinde aynı kişiler hakkında anılan KHK’nın (A) fıkrasıyla çelişki oluşturacak şekilde idareye takdir yetkisi verilmek suretiyle bir kez daha pasaportların iptaline imkân tanınmıştır.

777. Buna karşın anılan ibarenin, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek haklarında idari soruşturma açılan kişileri ve bu kapsamda yapılabilecek farklı işlemleri içerdiği değerlendirilebilirse de kuralların belirsizliğe yol açabilecek ölçüde farklı yorumlara ve uygulamalara elverişli olduğu açıktır.

778. Bunun yanında kurallar kapsamında yer alan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (B) fıkrası uyarınca kamu görevinden (meslekten) çıkarılanlar ile terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantıları nedeniyle haklarında ceza soruşturması yürütülen kişiler ve genel güvenlik açısından mahzurlu görülmesi hâlinde bu kişilerin eşlerinin pasaportlarının iptal edilmesinde idareye tanınan takdir yetkisinin kapsam ve sınırlarının da belirsiz olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle kurallar tedbirin uygulanmasında idareye hangi ölçütlere göre değerlendirme yapacağı hususunda herhangi bir belirlilik içermemektedir.

779. Bu itibarla kurallarla yurtdışına çıkma özgürlüğüne getirilen sınırlamada Anayasa’da öngörülen temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği koşulunun yerine getirilmediği, dolayısıyla sınırlamanın anayasal anlamda kanuni bir dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

780. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 23. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.

Kuralların Anayasa’nın 38. ve 153. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

4. Maddenin (Ç) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbarelerinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. Fıkranın Birinci Paragrafı ve Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
i. İptal Talebinin Gerekçesi

781. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kurallar kapsamında haklarında soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ait kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelere ulaşılmasına imkân sağlanmasının kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına aykırılık oluşturacağı, kuralların ayrıca soruşturmaya muhatap kişilerin eş ve çocuklarının eylemlerinden sorumlu tutulmasına imkân tanımak suretiyle suçların şahsiliği ilkesini ihlal ettiği, öte yandan kurallarda hâkim kararı olmaksızın yetkili mercilere telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti imkânı getirilmesinin haberleşme özgürlüğünü sınırladığı, yine kurallara konu işlemlerin MGK kararına dayanılarak yapılmasının yetki gaspı anlamına geldiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 20., 22. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

ii. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
(1) Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

782. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının birinci paragrafında yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

783. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

(2) Paragrafın “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” İbaresi Dışında Kalan Kısmı ile Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi

784. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13., 36. ve 118. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

785. Kurallar, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan -telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere- her türlü bilgi ve belgenin kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca soruşturma makamlarına vakit geçirilmeksizin verileceğini öngörmektedir.

786. Kurallar kapsamında haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca soruşturma makamlarına vakit geçirilmeksizin verilmesi öngörülen her türlü bilgi ve belgenin kişisel veri niteliğinde olduğu açıktır. Kurallar, haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarının özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili her türlü bilgi ve belgelerin alınmasına ve kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

787. Kuralda belirli kişilerle ilgili tüm kişisel verilere erişime izin verildiği gözetildiğinde kuralın kapsam ve sınırlarının açık ve net olduğu açıktır. Bu nedenle kuralla kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına getirilen sınırlamada kanunilik şartının sağlandığı anlaşılmaktadır

788. Kuralların kişi yönünden kapsamını hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bu kişilerin eş ve çocukları oluşturmaktadır. Kuşkusuz kurallar bağlamında yetkili mercilere inceleme ve soruşturmaya muhatap kamu görevlilerinin kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelere erişme imkânının tanınması ile hakkında inceleme ve soruşturma bulunmayan kişilere (eş ve çocuklar) ait bilgi ve belgelere ulaşma yetkisinin verilmesi arasında farklılıklar bulunmaktadır.

789. Hukuk devletinde terör örgütü veya benzeri yapılarla irtibat ya da iltisakları hususunda herhangi bir şüphe bulunmayan kişilerin (eş ve çocuklar) -bankacılık mevzuatı çerçevesindeki istisna haricinde- yakınlarıyla ilgili yürütülen bir soruşturmada kullanılmak üzere bütün kişisel verilerine erişimine imkânı tanınmasının millî güvenlik, kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması amacına hizmet ettiği söylenemez.

790. Dolayısıyla, terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı oldukları gerekçesiyle haklarında soruşturma yürütülen kişilerin eş ve çocuklarıyla ilgili kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlara kişisel veri niteliğindeki bilgileri temin etme yükümlülüğü öngörülmesinin anayasal anlamda meşru bir amaç taşıdığı söylenemez. Dolayısıyla kuralın hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerin eş ve çocukları yönünden meşru amacı bulunmamaktadır.

791. Buna karşın terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler açısından durumun benzer olduğu söylenemez.

792. Kamu kurum ve kuruluşlarında terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantıları bulunan kişilerin görev almasının millî güvenlik ve kamu düzeni açısından tehdit oluşturacağı açıktır. Dolayısıyla kurallar kapsamında haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerin tespit edilebilmesi için bu kişilerin kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerine erişimine imkân tanınması millî güvenlik ve kamu düzeni amacına ulaşılmasına katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla kurallar bu kişiler açısından meşru amaç taşımaktadır.

793. Terör örgütleri veya benzeri yapılarla mücadele edilerek kamu düzeninin sağlanmasını amaçlayan kuralların demokratik bir toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamaya yönelik olmadığı da söylenemez.

794. Terör örgütü ve benzeri yapılarla bağlantısı olduğu iddia edilerek haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerle ilgili kişisel veri niteliğindeki bilgilere erişime imkân tanıyan kuralların yukarıda açıklanan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

795. Anayasa’nın 129. maddesi uyarınca Anayasa ve kanunlara sadakat yükümlülüğü bulunan kamu görevlilerinden söz konusu yükümlülüğe aykırı davrananların tespit edilerek bunlarla ilgili tedbir alınması ve tedbire ilişkin yöntemlerin belirlenmesinde kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu alanda yapılacak düzenlemelerde kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbir uygulama yetkisi verildiğinin açık olarak gösterilmesi ve keyfîliğe karşı yeterli güvencelerin sağlanması gerekir.

796. Anayasa Mahkemesi kamu makamlarına kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelere erişme yetkisi sağlayan kurallarla ilgili yaptığı değerlendirmelerde bazı temel ölçütler belirlemiştir. Öncelikle kamu mercileri tarafından bireyin iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınması, kaydedilmesi, saklanması ve kullanılması özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir. Kamu makamlarına kişisel veri niteliğindeki bilgilere erişim yetkisinin tanınması kanun koyucunun takdir yetkisindedir. Ancak bu alanda yapılacak düzenlemelerde ilgili makamlara tanınan yetkinin kapsamının ayrıntılı olarak gösterilmesi ve keyfîliğe karşı yeterli güvencelerin sağlanması gerekmektedir. Başka bir ifadeyle kurallarda kamu makamlarınca istenecek bilgi ve belgelerin neler olduğu, bunların ne şekilde kullanılacağı, hangi şartlarda ne kadar süre ile muhafaza edileceği, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının bulunup bulunmadığı, bilgilerin belirli süre sonunda imha edilip edilmeyeceği, edilecekse hangi usulün uygulanacağı, keyfî uygulamalara, yetki aşımına karşı yapılacak denetim ve uygulanacak yaptırıma ilişkin hususlara ayrıntılı olarak yer verilmelidir (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/7/2019, § 171; AYM, E.2018/163, K.2020/13, 19/2/2020, § 16; AYM, E.2020/24, K.2021/39, 3/6/2021, § 48; AYM, E.2018/91, K.2020/10, 19/2/2020, § 133; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, §§ 89, 90; Turgut Duman, 29/5/2019, B. No: 2014/15365, § 88).

797. Anayasa Mahkemesinin söz konusu değerlendirmelerinden anlaşılacağı üzere yetkili kurul, komisyon ve mercilerce ihtiyaç duyulan kişisel verilerin gerçekten soruşturma amacının gerektirdiği ölçüde bilgi ve belge içermesi, bunlara ulaşılmasının nihai amaç olan kamu hizmetinin etkinliğinin sağlanması açısından zorunlu olması gerekmektedir. Dolayısıyla inceleme ve soruşturma yürüten makamlara verilecek kişisel verilerin toptancı bir yaklaşımla ilgili-ilgisiz tüm bilgi ve belgeleri içermesi söz konusu gerekliliği ortadan kaldıracaktır. Bu itibarla söz konusu tedbirin amacına uygun bir şekilde kullanılması, tedbir için gerekli şartların belirlenmesi ve bunlara karşı yeterli güvencelerin oluşturulmasıyla mümkündür.

798. Kişisel verilerin işlenmesinde, kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek suretiyle bu konuda özel güvenceler öngören 24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun kurallar bakımından uygulanma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının bu bağlamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

799. Anılan Kanun’un “İstisnalar” başlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde, “kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini veya ekonomik güvenliği sağlamaya yönelik olarak kanunla görev ve yetki verilmiş kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında işlenmesi hâlinde” söz konusu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.

800. Dolayısıyla yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından millî güvenlik, kamu güvenliği ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla önleyici, koruyucu ve istihbari faaliyetler kapsamında elde edilen kişisel verilerin işlenmesinde 6698 sayılı Kanun hükümlerinde yer alan güvencelere yer verilmeyecektir.

801. Kurallar kapsamında yetkili mercilerce erişimine izin verilen kişisel verilerin millî güvenlik, kamu güvenliği ve kamu düzeni amacını sağlamaya yönelik olarak önleyici ve koruyucu faaliyetler kapsamında elde edilmediği söylenemez. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararlarında millî güvenlik, kamu güvenliği ve kamu düzenini sağlama amacıyla uygulanan kamu görevinden çıkarmanın cezai boyuttan yoksun bir tedbir olduğu belirtilmiştir. Tedbir işleminin niteliği itibarıyla önleyici ve koruyucu bir işleve sahip olduğu açıktır.

802. Bu açıdan kamu görevinden çıkarma amacıyla yapılan inceleme ve soruşturma sırasında kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşılmasına imkân tanıyan kuralların 6698 sayılı Kanun’da yer alan güvenceler kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır.

803. Devletle arasında sadakat bağı olan kamu görevlileriyle ilgili yapılan inceleme ve soruşturma kapsamında bu kişilerle ilgili kişisel verilere ulaşmanın bağlam, kapsam ve sınırlarının ne olacağı, elde edilen bilgilerin başka amaçla kullanılıp kullanılmayacağı gibi farklı güvencelere bağlanması gereken sorunları gündeme getirmektedir.

804. Bu yönüyle kişisel verilerin elde edilmesinde söz konusu yönteme başvurulmasını gerektirecek sebeplerin niteliği, ilgili kişilerin tedbir kapsamındaki konumu, bilgi ve belgelerin içeriği, incelenme, değerlendirilme ve korunmasına ilişkin esaslar ile verilerin başkalarıyla paylaşılması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin güvencelerin kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi gereklidir.

805. Kurallarda terör örgütü veya benzeri yapılara irtibatı veya iltisakı olduğu gerekçesiyle haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kamu görevlilerine ilişkin yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerin kapsam ve sınırı, bunların alınmasına, kullanılmasına ve imha edilmesine ilişkin esaslar, özellikle keyfîliğe karşı denetim ve uygulanacak yaptırımlarla ilgili yeterli güvencelerin öngörülmediği anlaşılmaktadır.

806. Dolayısıyla 6698 sayılı Kanun kapsamında yer almadığı anlaşılan kurallarda söz konusu güvenceler ve temel ilkeler belirlenmeksizin kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca soruşturma makamlarına verilmesine imkân tanınması suretiyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına getirilen sınırlama Anayasa’yla bağdaşmamaktadır.

807. Öte yandan kurallar kapsamında haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerle ilgili ilgili yapılacak işlemde MGK kararına atıf yapılması, bu kişilerin terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üye veya mensup oldukları gerekçesiyle inceleme ve soruşturma yürütüldüğünün belirtilmesi nedeniyle fıkranın birinci paragrafında yer alan “… Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

808. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.

809. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 20., 36., 38. ve 118. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 22. maddesi yönünden incelenmemiştir.

(3) Paragrafta Yer Alan “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” İbaresi

810. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının birinci paragrafında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, 5411 sayılı Kanun uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belgenin kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca soruşturma makamlarına vakit geçirilmeksizin verileceği belirtilmiştir. Anılan paragrafta yer alan “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır. Bu itibarla kuralla 5411 sayılı Kanun uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilen bilgi ve belgeler yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce talep edilebilecek bilgi ve belgelerden hariç tutulmuştur.

811. Anılan paragrafının kalan kısmının iptali nedeniyle kuralın uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle söz konusu ibare 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu ibare yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.

b. Fıkranın İkinci Paragrafı ile Anılan Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
i. İptal Talebinin Gerekçesi

812. Dava dilekçesinde özetle; 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının birinci paragrafına yönelik gerekçelerle kuralların Anayasa’nın 20., 22. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

ii. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
(1) Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

813. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının ikinci paragrafında yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

814. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

(2) Paragrafın Kalan Kısmı ile Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi

815. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar, ilgileri nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.

816. Kurallarla, 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, kamu kurum ve kuruluşlarının personeline ve bunların eş ve çocuklarına ait olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen ve faaliyet izni kaldırılan Asya Katılım Bankası A.Ş. de (Bank Asya) veya bu Bankayla ilgili olarak TMSF’de, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda (BDDK) ya da Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığında (MASAK) bulunan her türlü bilginin, bu personelin çalıştığı kurum ve kuruluşlarca talepte bulunulması durumunda gecikmeksizin verileceği, bu işlemlere ilişkin olarak 5411 sayılı Kanunun 73. maddesinin birinci fıkrasında yer alan sınırlamanın uygulanmayacağı hükme bağlanmaktadır.

817. Kurallar kamu kurum ve kuruluşlarına, kişilerle ilgili olarak kapatılan Bank Asya, TMSF, BDDK, MASAK bünyesinde bulunan her türlü bilgiye erişme imkânı sağlamakla kişisel verilerin korunması hakkına sınırlama getirmektedir.

818. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının birinci paragrafın “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” ibaresi dışında kalan kısmı ile paragrafta yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

819. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca 22. maddesi yönünden incelenmemiştir.

Kuralların Anayasa’nın 38. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

5. Maddenin (D) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi

820. Dava dilekçesinde özetle; 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkralarına yönelik gerekçelerle kuralların Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 23., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118.,125., 128. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Fıkranın Birinci Cümlesinde Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

821. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının birinci cümlesinde yer alan dava konusu “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

822. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

ii. Fıkranın Birinci Cümlesinin Kalan Kısmı ile Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi

823. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının birinci cümlesinin kalan kısmında anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, TSK’dan, Jandarma Genel Komutanlığından, Sahil Güvenlik Komutanlığından ve Emniyet Teşkilatından herhangi bir sebeple ayrılmış veya çıkarılmış olanlardan terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin rütbelerinin ilgili bakanın onayıyla alınacağı öngörülmüştür..

824. Kural kapsamında yer alan kamu görevlilerinden fıkranın;

(1) numaralı bendinde TSK’dan emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, 6413 sayılı Kanun hükümlerine göre Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezası alan, devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan veya istifa eden subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler ile 926 sayılı Kanun’un geçici 32. maddesi kapsamında haklarında işlem tesis edilen kişilerin,

(2) numaralı bendinde Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığından emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan, ilişiği kesilen, disiplin hükümlerine göre meslekten veya devlet memurluğundan çıkarılan, sözleşmeleri feshedilen, müstafi sayılan, istifa eden veya çekilmiş sayılan subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, devlet memuru, işçi, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erlerin,

(3) numaralı bendinde 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 55. maddesinin on dokuzuncu ve yirminci fıkraları ile geçici 27. maddesi uyarınca resen emekliye sevk edilen, kendi isteğiyle emekli olan veya disiplin hükümlerine göre meslekten veya devlet memurluğundan çıkarılanlar ile müstafi sayılanların,

rütbelerinin ilgili bakanın onayıyla alınacağı hükme bağlanmıştır.

825. Dava konusu kurallarda yer alan kişiler hakkında yapılacak değerlendirmeler sonucunda her bir kişi nezdinde bireysel nitelikte idari işlem tesis edilerek rütbelerin alınması kararının verilebileceği anlaşılmaktadır.

826. Kural kapsamında TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatından emeklilik, istifa, disiplin, sözleşmenin feshi gibi nedenlerle ayrılan ve terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantısı olduğu değerlendirilen kişilerin rütbelerinin alınması bunların sağladığı haklardan ve statüden yararlanma gibi birtakım kazanımlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaktadır. Bu açıdan kuralda öngörülen tedbirin Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirdiği açıktır.

827. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtildiği gibi kuralda geçen iltisak ve irtibat kavramlarının objektif anlamının, kapsam ve sınırlarının durum ve şartlara göre yargı içtihatlarıyla değerlendirilerek belirlenebileceği gözetildiğinde anılan ifadelerin kategorik olarak belirsiz olduğu söylenemez (AYM, E.2018/89, K.2019/84, 14/11/2019; AYM, E.2018/81, K.2021/45, 24/6/2021). Dolayısıyla kurallarla söz konusu hakka, kanuna dayalı olarak kısıtlama getirildiği açıktır.

828. Kurallarda yer alan kişilerin doğrudan kamu otoritesini kullanma yetkisi olmasa da millî güvenlik aleyhine faaliyette bulunmak isteyen terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı kişilerin daha önce çalıştığı kurumun sağladığı statüden kaynaklanan avantajları kamu güvenliği aleyhine kullanabilmesi mümkündür. Daha önce kamu görevinde bulunma nedeniyle belirli bir unvana sahip olmanın, kişiler ve devlet nezdinde güven oluşturmada etkili bir araç olarak kullanılamayacağı, bu güvenin devlet ve kamu güvenliği aleyhine bazı faaliyetlerde bulunmayı kolaylaştırmayacağı söylenemez.

829. Kurallarda kişilerin rütbeleri alınırken bu sıfatın sağladığı avantajlar ortadan kaldırılmaktadır. Nitekim daha önce kamu görevlisi olarak çalışmak, kişilere silah taşıma ruhsatına sahip olma, pilot lisansı, dalgıçlık sertifikasına sahip olma, özel güvenlik sertifikasına sahip olma, emekli emniyet mensubu kimliğine bağlı olarak sosyal tesislerden yararlanma gibi birtakım avantajlar sağlamaktadır.

830. Dolayısıyla kurallar kapsamında kamu görevinden farklı nedenlerle ayrılmış olan kişilerin terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantıları olduğu gerekçesiyle rütbelerinin alınmasının millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanmasına yönelik meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmaktadır.

831. Daha önce farklı kurumlarda kamu görevlisi olarak çalışan ve devletin varlığına, demokratik düzenine ve millî güvenliğine tehlike oluşturan terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantısı olduğu değerlendirilen kişilerin rütbelerinin alınmasını öngören kuralın millî güvenlik, demokratik anayasal düzen ve kamu güvenliğinin sağlanması ve korunması amaçlarına ulaşma bakımından elverişli olmadığı söylenemez.

832. Kurallar kapsamında rütbelerin alınması kararı verilirken esas alınan ölçütler ile benimsenen yöntemin iptal davasına konu kuralların gerekliliğinde dikkate alınması gerekir. Kuralların gerekliliği, rütbelerin alınması tedbirinin gerek içerik ve gerekse yöntem itibarıyla meşru amacı gerçekleştirmede temel hak ve özgürlüklere daha az sınırlama oluşturabilecek başka araçlara başvurulması ihtimalini ortaya çıkarıp çıkarmadığıyla belirlenebilecektir.

833. Kuşkusuz kanun koyucunun kamu güvenliği aleyhine faaliyetlerde bulunan örgüt veya benzeri yapılarla bağlantıları nedeniyle daha önce kamu görevinde bulunmanın sağlayacağı kazanımlarla ilgili işlemler tesis etmesi, buna yönelik şartları ve usulleri belirlemesinde geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Nitekim dava konusu kurallarda yer alan kişilerin bir kısmının tabi olduğu özel düzenlemelerde de mahkûmiyet hükmüne bağlı olarak rütbelerin alınmasıyla ilgili benzer hükümlere yer verilmiştir.

834. Kurallar kapsamında söz konusu mevzuatlarda belirtilen şartların dışında rütbelerin alınmasıyla ilgili farklı esas ve usullerin benimsenmesi ihtiyacı kuralların gerekliliğinin tespiti açısından oldukça önemlidir. Başka bir ifadeyle olağan koşullarda bir mahkeme hükmüne bağlı olarak ya da farklı nedenlerle kişilerin rütbelerinin alınması mümkünken dava konusu kuralda benimsenen esaslar çerçevesinde söz konusu tedbirin uygulanmasının meşru amaca ulaşma bakımından gerekli olup olmadığının ortaya konulması zorunludur.

835. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesi başlığı altında asıl tedbir olan kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri ile ilgili yapılan değerlendirmelerde belirtildiği gibi kurallarda irtibat ve iltisak kavramlarına sonuç bağlanarak rütbelerin alınması işleminin yetkili mercilerin değerlendirmelerine bırakılmasının millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması amaçlarına ulaşma bakımından gerekli olduğu söylenebilir.

836. Kuralda benimsenen yöntem açısından olağan dönemde rütbelerin alınması tedbiri uygulanmadan önce kişilere bir iddia yöneltilerek bunlara karşı savunma ve delil sunma imkânının tanınması ve bu yönde usule ilişkin güvencelerin oluşturulmasının kuralların ölçülülüğünde temel alınması gereken unsurlardan olduğu açıktır.

837. Kurallarda terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olduğu değerlendirilen TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatından emeklilik, istifa, disiplin, sözleşmenin feshi gibi nedenlerle ayrılan kişiler hakkında rütbelerin alınması kararı verilmeden önce ilgili merciler tarafından uygun vasıtalarla savunma ve delil sunma imkânı sağlanmak suretiyle kişilerin sürece katılımını sağlayacak herhangi bir usulün benimsenmediği görülmektedir.

838. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının üçüncü paragrafında, anılan maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından savunma hakkının verileceği belirtildiği hâlde kurallarda buna yönelik bir düzenleme yapılmamıştır.

839. Dolayısıyla kurallar kapsamında TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatından emeklilik, istifa, disiplin, sözleşmenin feshi gibi nedenlerle ayrılanlardan terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisaklı yahut irtibatlı olduğu değerlendirilen kişilerin haklarındaki isnatlara cevap verme ve bunlara karşı delil sunma imkânının tanındığı bir soruşturma süreci yürütülmeden ve bu süreç sonunda somut olgu ve olaylar çerçevesinde iddia, savunma ve delillerin tartışılarak ulaşılan sonucun dayandığı maddi ve hukuki temelleri gösteren gerekçeler açıklanmadan yetkili mercilerce rütbelerinin alınmasına imkân tanınmasının millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amacı bakımından demokratik bir toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğu söylenemez.

840. Bunun yanında tedbir kararına karşı idari yargıda dava açma imkânının bulunması olağan dönem koşullarında rütbelerin alınması kararı öncesinde bireyselleştirme koşulunun sağlanmadığı söz konusu tedbir sürecini millî güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması amacı bakımından ölçülü hâle getirmez.

841. Öte yandan kurallar kapsamında TSK, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatından ayrılan kişilerle ilgili yapılacak işlemde MGK kararına atıf yapılması, bu kişilerin terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üye veya mensup oldukları gerekçesiyle tedbir uygulandığının belirtilmesi nedeniyle fıkranın birinci paragrafında yer alan “… Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

842. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.

843. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 20., 36., 38. ve 118. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13., 20., 36., 38. ve 118. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 2., 6., 15., 17., 23., 35., 48., 49., 70., 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

iii. Fıkranın İkinci ila Altıncı Cümleleri

844. Fıkranın dava konusu kuralları içeren ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı cümlelerinde rütbelerin alınması kararına bağlı olarak uygulanacak usul ve ilave tedbirler düzenlenmiştir.

845. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının dava konusu ikinci ila altıncı cümlelerinde; rütbeleri alınan kişilerin görev yaptıkları teşkilata ve kamu görevine yeniden kabul edilmeyecekleri, doğrudan veya dolaylı görevlendirilemeyecekleri, bu kişilerin on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirileceği, bunların uhdelerinde taşımış oldukları mesleki unvanları ve sıfatlarını kullanamayacakları, bu unvan ve sıfatlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamayacakları, uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve diğer görevlerinin de sona ermiş sayılacağı, silah ruhsatlarının, emekli kimliklerinin, gemi adamlığına ilişkin belgelerinin, pilot lisansları ile ilgili pasaport birimlerince pasaportlarının iptal edileceği, özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamayacakları belirtilmiştir.

846. Anılan fıkranın birinci cümlesinin iptali nedeniyle kuralların uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle söz konusu cümleler 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu cümleler yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.

6. Maddenin (E) Fıkrası
a. İptal Talebinin Gerekçesi

847. Dava dilekçesinde özetle; 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkralarına yönelik gerekçelerle kuralların Anayasa’nın 2., 6., 13., 15., 17., 20., 23., 35., 36., 38., 48., 49., 70., 118.,125., 128. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Fıkrada Yer Alan “… ve (D)…” İbaresi Yönünden

848. Dava konusu kuralla 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (D) fıkrası uyarınca haklarında işlem tesis edilenlerin uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamayacakları ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamayacakları hükme bağlanmıştır.

849. Anılan fıkranın birinci cümlesinin iptali nedeniyle kuralın uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle söz konusu ibare 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu ibare yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.

ii. Fıkranın Kalan Kısmı

850. Dava konusu kural 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkraları gereğince meslekten ve kamu görevinden çıkarılan kişilerin uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamayacakları ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamayacaklarını öngörmektedir.

851. Kural, meslekten ve kamu görevinden çıkarılan kişilerin büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamayacaklarını, bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamayacaklarını düzenlemekle Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sınırlama getirmektedir.

852. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinin kalan kısmı ve dördüncü cümlesi ile 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle anılan fıkrada yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

853. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddelerine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 2., 6., 70. 125., 128. ve 129. maddeleri yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

Kuralın Anayasa’nın 15., 17., 23., 35., 36., 38., 48., 49. ve 118. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

7. Maddenin (F) Fıkrası
a. İptal Talebinin Gerekçesi

854. Dava dilekçesinde özetle; dava konusu kural kapsamında içeriği belirsiz kavramlarla yürütülen soruşturmalarda görev alan kişiler için getirilen dokunulmazlığın keyfî uygulamalara yol açabileceği, kamu görevlilerinin sorumluluktan kurtulmalarına imkân tanınmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

b. Anayasaya Aykırılık Sorunu
i. Fıkrada Yer Alan “… ve (D)…” İbaresi

855. Kural 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (D) fıkrası kapsamındaki görevler yerine getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma ile kovuşturma yapılmasının ilgisine göre ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısının iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıştır.

856. Anılan fıkranın birinci cümlesinin iptali nedeniyle kuralın uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle söz konusu ibare 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu ibare yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.

ii. Fıkranın Kalan Kısmı

857. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (F) fıkrasının dava konusu kalan kısmında anılan maddenin (A) ve (B) fıkraları kapsamındaki görevler yerine getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma ile kovuşturma yapılmasının ilgisine göre ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısının iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıştır.

858. Kuralda kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbirleriyle ilgili olarak yürütülen soruşturmalarda görev alan kişiler hakkında disiplin ve cezai yönden özel soruşturma ve kovuşturma usulleri düzenlenmektedir.

859. Bu çerçevede, adli ve idari soruşturma ve kovuşturma konusu fiillerin 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkraları kapsamında kamu görevinden (meslek) çıkarma işlemiyle ilgili yürütülen soruşturma sürecindeki görevlerin yerine getirilmesi sırasında işlenmesi, söz konusu fiillerin görevin niteliğinden doğması ya da görevle ilgili olması gerekmektedir. Bu durumda soruşturma sürecinde görev alan kişiler hakkında adli ve idari soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi ilgisine göre ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısının iznine tabi olacaktır.

860. Anayasa’nın 2. maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesine göre kanuni düzenlemeler, kişiler ve idarece kapsam ve sınırlarının herhangi bir tereddüde mahal vermeyecek ölçüde açık ve net olmalıdır. Bu bağlamda hukuki belirlilik ilkesi gereği yasal düzenlemelerin istikrarlı bir şekilde aynı olaylarda benzer sonucu doğuracak şekilde uygulanmaya elverişli olması, hukuka aykırı davranışlar için öngörülen yaptırımlar ile bu kapsamda idareye tanınan yetkinin kullanımının kişiler ve idarece belirli bir kesinlik içinde yerine getirileceğinin öngörülmesi gerekmektedir. Bu durum aynı zamanda hukuki güvenliğin sağlanmasına da katkı sunmaktadır.

861. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) fıkrasında Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay daire başkanı ve üyeleri, Danıştay daire başkanı ve üyeleri, hâkim ve savcılar, askerî hâkimler ve Sayıştay meslek mensupları hakkında hangi kurul ya da komisyonlar tarafından kamu görevinden (meslekten) çıkarma tedbiri uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

862. Anılan maddenin (B) fıkrasında ise TSK, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, yükseköğretim kurumları, mahallî idareler ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre her türlü kadro, pozisyon ve statüde istihdam edilen personelin Millî Savunma, İçişleri ya da ilgili bakanın onayıyla, yükseköğretim ve üniversite yönetim kurulu kararıyla, açıkça bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan kurumlarda ise atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarma tedbirinin uygulanacağı belirtilmiştir.

863. Dava konusu kuralda 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A) ve (B) fıkraları kapsamındaki kurul ya da komisyonlarda görev alan kişiler hakkında soruşturma ya da kovuşturma iznini kimin vereceği hususunda herhangi bir belirlilik bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle söz konusu fıkralarda farklı kurumlarda görev yapan farklı statüdeki kamu görevlileriyle ilgili soruşturma yürüten kurul ve komisyonlarda görev alan kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma izni verecek makamların her bir kurul ve komisyon nezdinde eşleştirme yapılmak suretiyle ayırt edici bir şekilde tespit edilmediği anlaşılmaktadır.

864. Bunun yanında kural kapsamında izin vermeye yetkili makamların ilgili bakan, Cumhurbaşkanı veya yetkilendireceği Cumhurbaşkanı yardımcısı olduğu belirtilmişse de herhangi bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan kurumlardaki kamu görevlileri hakkında soruşturma ve kovuşturma izninin kim tarafından verileceği hususunda da bir açıklık bulunmamaktadır. Dolayısıyla kuralın izin vermeye yetkili makamlar yönünden belirsizlik içerdiği açıktır. Bu itibarla her durum ve şartta objektif ve nesnel olarak uygulanabilir nitelikte, açık ve net olmayan kuralın hukuk devleti ilkesiyle bağdaşan bir yönü bulunmamaktadır.

865. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

8. Maddenin (G) Fıkrası ve Anılan Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi
a. İptal Talebinin Gerekçesi

866. Dava dilekçesinde özetle; kişiler hakkında yürütülen soruşturmalar ve görevden uzaklaştırma işlemlerinin uzun sürmesinin onların mali ve sosyal haklarını etkileyeceği, itibarlarını zedeleyeceği, soruşturma ve görevden uzaklaştırma sürelerinin uzatılmasının kişilerin adil yargılanma hakkı ile makul sürede yargılanma hakkını ihlal edeceği, öte yandan kişilerin hangi fiiller dolayısıyla soruşturmaya maruz kaldığı ve haklarındaki delillerin nelerden ibaret olduğunun kendilerine bildirilmemesi nedeniyle gerçek anlamda savunma hakkının kullanılamayacağı, kurallarda yer alan işlemlerin MGK kararına dayanılarak yapılmasının da yetki gaspı anlamına geldiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 17., 35., 36., 118. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür

b. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
i. Fıkranın Birinci Paragrafı
(1) Paragrafta Yer Alan “…üç yıl…” İbaresi

867. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresi 7333 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle “…dört yıl…” olarak değiştirilmiştir.

868. Açıklanan nedenle konusu kalmayan ibareye ilişkin iptal talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.

(2) Paragrafta Yer Alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” İbaresi

869. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafında terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştıranlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan soruşturmaya başlama, görevden uzaklaştırma ve değerlendirme süreleriyle ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan paragrafta yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

870. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

871. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 118. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 17., 35., 36. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(3) Paragrafta Yer Alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” İbaresi

872. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesi yönünden de incelenmiştir.

873. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafında terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlar bakımından uygulanacak süreler düzenlenmiştir. Anılan paragrafta yer alan “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibaresi dava konusu kuralı oluşturmaktadır.

874. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibaresinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

875. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 17., 35., 118. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(4) Paragrafın (a) Bendi

876. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

877. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddenin (G) fıkrasının (a) bendinde maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan soruşturmaya başlama süresinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

878. Kural kapsamındaki görevden uzaklaştırma ve açığa alma tedbirlerinin anılan maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca yürütülen idari soruşturmalarla ilgili olduğu açıktır.

879. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. maddesinde görevden uzaklaştırma tedbiri düzenlenmiştir. Anılan maddede görevden uzaklaştırmanın kamu hizmetlerinin gerektirdiği hâllerde, görevi başında kalmasında sakınca görülen devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbir olduğu belirtilmiştir.

880. Dolayısıyla söz konusu tedbir kapsamında, memur hakkında idari inceleme ve soruşturma yapılmasını gerektiren ve kamu hizmetinin yerine getirilmesini önemli ölçüde etkileyecek fiillerle ilgili ortaya atılan iddiaların açığa kavuşturulması, bu süreçte idari hizmetlerin sağlıklı işleyişini sağlamak amacıyla kişilerin belirli bir süre görevden uzaklaştırılması mümkündür. Söz konusu Kanun’da görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanıp uygulanmaması hususunda yetkili mercilere takdir yetkisi tanınmıştır.

881. Memurlar hakkında idari soruşturma açılmadan da görevden uzaklaştırma tedbirinin başlatılması mümkündür. Ancak bu durumda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 139. maddesine göre görevden uzaklaştırmayı izleyen on iş günü içinde idari soruşturmaya başlanması zorunludur. Kanun’un 140. maddesinde ise haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan devlet memurlarının da görevden uzaklaştırılabilecekleri öngörülmüştür.

882. Kanun’un 145. maddesinde görevden uzaklaştırmanın bir disiplin kovuşturması nedeniyle olduğu takdirde en çok üç ay devam edebileceği, bu süre sonunda soruşturma hakkında bir karar verilmediği takdirde memurun görevine başlatılacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla başlatılan bir disiplin soruşturması kapsamında memur hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri en çok üç ay için uygulanabilecektir. Ancak söz konusu süre 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının (b) bendi uyarınca yetkili merciler tarafından bir yıla kadar uzatılabilecektir.

883. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 141. maddesinde görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisinin ödeneceği, bu durumdaki kişilerin Kanun’un öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edecekleri, memurun göreve tekrar başlatılmasını gerektiren hâllerde, aylıklarından kesilen miktarın kendilerine ödeneceği ve görevden uzakta geçirdikleri sürenin, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmının üst dereceye yükselmeleri hâlinde bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirileceği belirtilmiştir.

884. Dolayısıyla görevden uzaklaştırma tedbirinin geçerli olduğu dönemde kişilerin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndan kaynaklanan mali haklarının bir kısmından yoksun bırakıldıkları anlaşılmaktadır.

885. Görevden uzaklaştırma tedbiri idari işlem niteliğinde olduğundan ilgililerin tedbirle ilgili verilen kararlara ya da tedbirin kaldırılması için yapılan başvuruya cevap verilmemesi hâlinde idari yargıda dava açma imkânları bulunmaktadır.

886. TSK’ya mensup subaylar ve astsubaylarla ilgili hükümlerin yer aldığı 926 sayılı Kanun’un 65. maddesinde ise açığa alınma tedbiri düzenlenmiştir. Anılan maddede, belirli suçlardan dolayı haklarında kamu davası açılanların, ilgili kuvvet komutanlığının teklifi üzerine veya resen Millî Savunma Bakanlığı tarafından açığa alınabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla asker kişiler hakkında açığa alınmanın ceza kovuşturmasının başlamasıyla birlikte uygulanabilen bir tedbir olduğu anlaşılmaktadır.

887. Kişilerin meslekleriyle ilgili görev ve yetkilerini kullanmalarının engellenmesi onların sosyal hayatında üçüncü kişilerle kuracağı ilişkiler ve itibarları üzerinde ciddi etkiler oluşturabilir. Dolayısıyla kuralda öngörülen tedbirin kişilerin meslek hayatlarını, kişisel gelişimlerini ve itibarlarını ciddi ölçüde etkileyebilecektir. Bu nedenle kuralın Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkıyla yakından ilgili olduğu açıktır.

888. Bunun yanında kural kapsamında kişilerin görevden uzaklaştırılmaları veya açığa alınmaları nedeniyle bir kısım mali haklardan yoksun bırakılmaları mülkiyet hakkını etkileyebilir. Buna göre, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan soruşturmaya başlama süresinin uygulanmayacağını düzenleyen kural, kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.

889. Kuralda idari soruşturmalara ilişkin öngörülen düzenlemenin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde kuralla getirilen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

890. Diğer yandan kuralın kamu görevlilerinin terör örgütü veya benzeri yapılarla bağlantılı olup olmadıklarını tespit etmek üzere yürütülen soruşturmaların etkin ve verimli olarak tamamlanması amacına hizmet ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla suç işlenmesinin önlenmesi ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla soruşturma başlama süresinin uygulanmayacağını öngören kuralın meşru bir amaca dayandığı açıktır. Bu itibarla kural, Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu düzeninin sağlanması ve 35. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu yararı amacıyla anılan haklara sınırlama getirmektedir.

891. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte terör örgütleri veya benzeri yapılarla bağlantılı olan kamu görevlileri hakkında çok sayıda idari soruşturmanın yürütülmesi, soruşturma konusu işlemlerin karmaşık ve bağlantılı kişilerin sayısının çokluğu, gizli örgütlenme nedeniyle kişilere isnat olunan fiiller arasındaki bağın tespitindeki güçlük gibi nedenlerle kanun koyucunun olağan usullerden farklı soruşturma usulleri benimsemesi söz konusu olabilir. Kişiler hakkında görevden uzaklaştırma veya açığa alma tedbirleri uygulanırken yeterli delil elde edilmemesi nedeniyle kısa süre içinde idari soruşturma başlatılması mümkün olmayabilir. Dolayısıyla tedbirin niteliği de dikkate alındığında soruşturma için delillerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi, kuralda yer verilen usulün benimsenmesi açısından objektif ve kabul edilebilir bir neden olarak görülebilir.

892. Bu açıdan terör örgütü ve benzeri yapılarla bağlantısı olduğu iddia edilerek görevden uzaklaştırılan veya açığa alınan kişilerle ilgili soruşturma başlatma süresini ortadan kaldıran kuralın yukarıda açıklanan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

893. İdari bir soruşturma sırasında veya öncesinde görevden uzaklaştırılan (veya açığa alınan) memurların sosyal çevresi ve gündelik yaşamında soruşturma konusu iddialarla daha yoğun bir şekilde yüzleşebilecekleri söylenebilir. Başka bir ifadeyle hakkında soruşturma açılan bir memurun görevden uzaklaştırılmasının söz konusu tedbir uygulanmayan bir memura göre üçüncü kişiler nezdinde soruşturma konusu fiillerle arasında daha yoğun bir bağ kurulması sonucunu doğuracağı, bunun da kişilerin özel yaşamında daha olumsuz etkiler meydana getireceği açıktır. Dolayısıyla söz konusu tedbire önemli ve zorlayıcı koşulların varlığı hâlinde başvurulması, kişilere isnat edilen iddiaların mümkün olan en kısa sürede açıklığa kavuşturularak tedbir ve soruşturma sürecinin sonuçlandırılması gerekmektedir. Aksi durum kişilerin hukuki güvenliğini tehlikeye düşürebilecektir.

894. Belirli iddialarla görevden uzaklaştırılan veya açığa alınan bir kamu görevlisi hakkında makul süre içinde idari soruşturma başlatılarak söz konusu iddialarla ilgili kişilerin bilgilendirilmeleri, bunlara karşı itiraz ve delillerini sunmalarına imkân tanınması ve bu kapsamda yetkili mercilerce gerekçeli bir karar verilmek suretiyle soruşturmanın makul süre içinde sonuçlandırılması hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin bir gereğidir. Kural kapsamında yer alan kişilerin genel olarak tabi olduğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve bazı özel kanunlarda düzenlendiği gibi soruşturma başlatılmadan önce görevden uzaklaştırılan kişilerle ilgili belirli süre içinde soruşturmaya başlama zorunluluğunun öngörülmesiyle iddiaların bir an önce açıklığa kavuşturularak kamu görevlileriyle ilgili mesleki belirsizliğin ortadan kaldırılması ve keyfî uygulamaların önlenmesi amaçlanmaktadır.

895. Soruşturmaya başlama süresinin uygulanmaması meselesinin 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafının (b) bendi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Anılan bentte disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma sürelerinin bir yıl uygulanacağı ve bu sürenin ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabileceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla kural kapsamında kişiler soruşturma başlamadan en fazla iki yıl süreyle görevden uzaklaştırılabilecekler süre sonunda görevlerine başlatılacaklardır.

896. İdari soruşturma başlatılmadan görevden uzaklaştırılanlar hakkında makul bir zaman içinde soruşturma başlatılmamasının, kişilerin hakkında bilgi sahibi olmadıkları iddialarla uzun sürelerle şüphe altında kalmalarına ve mali haklarının bir kısmından yoksun bırakılmalarına sebebiyet verebileceği açıktır. Geçici 35. maddenin (G) fıkrasının (b) bendi ile birlikte değerlendirildiğinde kural, kişilerin en fazla iki yıl süreye kadar haklarında herhangi bir soruşturma açılmadan görevden uzaklaştırılmalarına veya açığa alınmalarına imkân tanımaktadır. Dolayısıyla söz konusu tedbirlerin uygulanmasından itibaren soruşturma başlatılması için herhangi bir süre öngörülmemesinin kişiler üzerinde aşırı bir külfet meydana getireceği açıktır. Bunun yanında soruşturma başlatılıp başlatılmaması hususunda ilgili mercilere verilen yetkinin niteliği dikkate alındığında kural kapsamında kanundan kaynaklanan bu tür uygulamalara karşı etkin bir yargısal denetimin varlığından bahsetmek de mümkün değildir.

897. Dolayısıyla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan soruşturmaya başlama süresinin uygulanmamasını öngören ve bu suretle kamu görevlilerinin iki yıla kadar idari soruşturma açılmaksızın görevden el çektirilmelerine imkân tanıyan kuralla kişilerin özel hayatının korunmasını isteme hakkı ile mülkiyet hakkına getirilen sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü olduğu söylenemez.

898. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 20. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kural, Anayasa’nın 13., 20. ve 35. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca Anayasa’nın 17., 36., 118. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

(5) Paragrafın (b) Bendi

899. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

900. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddenin (G) fıkrasının (b) bendinde anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma sürelerinin bir yıl olarak uygulanacağı ve bu sürenin ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabileceği hükme bağlanmıştır.

901. Kural kapsamındaki görevden uzaklaştırma ve açığa alma tedbirlerinin maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca yürütülen idari soruşturmalarla ilgili olduğu, kamu görevlilerinin tabi olduğu ilgili mevzuatlarda yer alan disiplin hükümlerine atıf yapılmak suretiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma sürelerinin bir yıl olarak uygulanacağı ve yetkili mercilerce bu sürenin bir yıla kadar uzatılabileceği öngörülmüştür.

902. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 145. maddesine göre bir disiplin soruşturması kapsamında görevden uzaklaştırma en fazla üç ay devam edebilir. Bu süre sonunda soruşturmayla ilgili herhangi bir karar verilmediği takdirde memurun görevine başlatılması gerekir. Dava konusu kural, anılan Kanun’da düzenlenen üç aylık süre bir yıla çıkarılmaktadır. Ayrıca yetkili mercilerin gerekli görmesi durumunda bu süre bir yıla kadar daha uzatılabilecektir. Dolayısıyla kural kapsamındaki idari bir soruşturmada kamu görevlilerinin iki yıla kadar görevden uzaklaştırılmaları veya açığa alınmaları mümkün hâle gelmektedir.

903. Askerî hâkimler hariç subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve erler, erbaş ve erler ile askerî öğrencilerle ilgili disiplin hükümlerinin düzenlendiği 6413 sayılı Kanun’un 29. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, geçici olarak görevden uzaklaştırma kararının on beş iş gününe kadar verilebileceği, ihtiyaç duyulması hâlinde bu sürenin yetkili makamlarca bir katına, ilgili bakanın onayı ile de bir yıla kadar uzatılabileceği hükme bağlanmıştır.

904. 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 81. maddesinde hâkim ve savcılar hakkındaki görevden uzaklaştırmanın bir disiplin soruşturması gereği olarak en çok üç ay devam edebileceği, işin niteliğinin gerektirmesi hâlinde HSK’ca bu sürenin iki ay daha uzatılabileceği, süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde ilgilinin göreve başlatılacağı belirtilmiştir.

905. Yükseköğretim kurumlarında görevli öğretim elemanları ve diğer kamu görevlileri için görevden uzaklaştırma tedbirinin düzenlendiği 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/B maddesinde ise görevden uzaklaştırma tedbirinin disiplin veya ceza soruşturmasının herhangi bir safhasında üç ay süreyle alınabileceği, sürenin bitiminde tedbir kararının alınmasına ilişkin sebeplerin devam etmesi halinde tedbirin her defasında üç ay uzatılabileceği hükme bağlanmıştır.

906. Terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirilen kişiler hakkında yürütülen soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlarla ilgili tedbir süresinin bir yıl olarak uygulanacağını ve bu sürenin ilgili merciler tarafından bir yıla kadar uzatılabileceğini öngören kural, kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.

907. Kuralda görevden uzaklaştırma tedbirinin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde kuralla getirilen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

908. Bunun yanında kuralla, görevden uzaklaştırma veya açığa alma sürelerinin uzatılarak terörle veya benzeri örgütlerle bağlantılı kamu görevlilerinin tespiti amacıyla başlatılan soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanması suretiyle etkili soruşturma yapılarak suç işlenmesinin önlenmesinin ve kamu düzeninin sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın meşru bir amaca dayandığı açıktır. Bu itibarla kural, Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu düzeninin sağlanması ve 35. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu yararı amacıyla anılan haklara sınırlama getirmektedir.

909. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte kanun koyucunun terör örgütleri ve benzeri yapılara karşı yürütülen mücadele kapsamında bunlarla bağlantılı kişilerin tespit edilerek kamudan uzaklaştırılması için farklı soruşturma usullerinin benimsenmesi mümkündür. Düzenlemenin niteliği dikkate alındığında söz konusu amaca ulaşmada kuraldaki gibi bir usulün benimsenmesinde objektif ve kabul edilebilir nedenlerin bulunduğu söylenebilir.

910. Dolayısıyla kural kapsamında terör örgütü ve benzeri yapılarla bağlantısı olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlarla ilgili tedbir sürelerinin uzatılmasını düzenleyen kuralın anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

911. Kuralın orantılılık incelemesinde iki hususa vurgu yapılmalıdır. Bunlar tedbir için öngörülen azami iki yıllık süre ile soruşturma sürecinde tedbir koşullarını değerlendirilmede ilgili mercilere tanınan yetkinin etkili bir denetime tabi olup olmadığıdır.

912. Kanun koyucunun idari soruşturmalarda uygulanacak usul kurallarını belirlemede anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla takdir yetkisine sahip olduğu açıktır. Dolayısıyla bu alanda yapılacak düzenlemelerin kişiler açısından soruşturma ve tedbir sürecinde herhangi bir hukuki belirsizliğe yol açmaması, özellikle idarenin keyfî uygulamalarını karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekmektedir. Bu kapsamda kamu görevlileriyle ilgili uygulanan kamu görevinden uzaklaştırma tedbirinin şartlarının oluşup oluşmadığı hususunda yetkili mercilere tanınan takdir yetkisinin denetlenmesi keyfî uygulamaların önlenmesi bakımından oldukça önemlidir.

913. Özellikle soruşturmaların niteliği delillerin toplanmasındaki güçlükler idari soruşturmayla bağlantılı birçok ceza yargılamasının varlığı ve bunlardan elde edilecek delillerin soruşturmaları doğrudan etkilemesi gibi özellikler dikkate alındığında kısa sürede sonuçlandırılması mümkün olmayan idari soruşturmalarda kamu hizmetinin sağlıklı bir şekilde işleyişinin sürdürülmesi için kişilerin fiilen görevden uzaklaştırılmalarını gerektiren zorlayıcı koşulların devam etmesi söz konusu olabilir.

914. Kanun koyucu, terör örgütleriyle mücadele etmek üzere kamuda bunlarla bağlantılı olan kişilerin sağlıklı bir şekilde tespit edilmesi için kural kapsamında geçici süre uygulanmak üzere olağan soruşturma usullerinden ayrılarak görevden uzaklaştırma ve açığa alma süresini bir yıl olarak belirlemiş, ilgili makamlarca bu sürenin bir yıla kadar uzatılmasını öngörmüştür. Bir yıllık sürenin dolması hâlinde uzatma kararı alınmadığı takdirde tedbirin kendiliğinden son ereceği, azami iki yıllık süre sonunda ise tedbir işlemine devam edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca bu süreler içinde yetkili mercilerin her zaman görevden uzaklaştırma kararını kaldırabileceği anlaşılmaktadır. Bunun yanında hakkında soruşturma yürütülen kişilerin de herhangi bir sınırlama olmaksızın tedbir kararına itiraz edebileceği ve bu kapsamda yetkili mercilerce verilen kararların idari yargı denetimine tabi olduğu, bu yönüyle tedbir koşullarının yargı mercilerince her aşamada değerlendirilebileceği açıktır.

915. Bu itibarla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma sürelerinin bir yıl olarak uygulanması ve bu sürenin ilgili bakan, HSK, YÖK veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilmesine imkân tanıyan kuralın kişilerin özel hayatının korunmasını isteme hakkı ile mülkiyet hakkına demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan ölçüsüz sınırlama getirdiği söylenemez.

916. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13., 20. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 17., 36., 118. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(6) Paragrafın (c) Bendi

917. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.

918. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafının (c) bendinde, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemlerinde değerlendirme sürelerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.

919. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 145. maddesinin ikinci fıkrasında, bir ceza kovuşturması nedeniyle görevden uzaklaştırmaya yetkili amirin ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar vereceği ve kararın ilgiliye yazı ile tebliğ edileceği hükme bağlanmıştır.

920. 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 81. maddesinin ikinci fıkrasında ise bir ceza soruşturması veya kovuşturması nedeniyle görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulandığı durumlarda HSK’nın iki ayı aşmayan süreler içinde ilgilinin durumunu inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar vereceği belirtilmiştir.

921. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 65. maddesinin (c) bendinin (3) numaralı alt bendinde de TSK’ya mensup subay ve astsubaylardan açığa alınanlar hakkında her üç ayda bir değerlendirme yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

922. Kanun koyucunun idari soruşturmalarda uygulanacak usul kurallarını belirlemede anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla takdir yetkisine sahip olduğu açıktır. Görevden uzaklaştırılan veya açığa alınan kamu görevlileri hakkında tedbir şartlarının belirli aralıklarla değerlendirilmesi ve buna ilişkin kararların ilgililere bildirilmesi kişiler yönünden bir tür güvence oluşturmaktadır. Ceza soruşturması ve kovuşturması sebebiyle kamu görevlisi hakkında uygulanan görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirinin varlığı doğrudan cezai takibata bağlı olduğundan idari soruşturma ile ceza soruşturması ve kovuşturması arasındaki bağlantının yetkili mercilerce belirli aralıklarla denetlenmesi, ilgiler lehine tedbir koşullarını etkileyecek yeni vakıa veya delillerin gecikmeksizin dikkate alınmasına katkı sağlayabilecektir. Buna karşın kanun koyucunun tedbir şartlarının belirli aralıklarla denetlenmesinde ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirebilecek farklı usuller çerçevesinde düzenleme yapması söz konusu olabilir.

923. Kural kapsamında adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmayarak özellikle darbe girişimi sonrasında terörle veya benzeri örgütlerle bağlantılı kamu görevlilerinin tespit edilmesi için birçok yerde kapsamlı yürütülen soruşturmalarda yetkili mercilerin soruşturmaların esasına yoğunlaşmak suretiyle delillerin sağlıklı bir şekilde toplanması ve böylelikle etkili soruşturma yapılarak suç işlenmesinin önlenmesi ve kamu düzeni sağlanmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kuralın kamu yararı amacıyla öngörüldüğü açıktır.

924. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte kanun koyucunun terör örgütleri ve benzeri yapılara karşı yürütülen mücadelede bunlarla bağlantılı kamu görevlilerini tespit etmek için soruşturma usullerinden farklı yöntemler benimsemesi bu çerçevede mevcut bazı güvencelerden vazgeçmesi söz konusu olabilir. Ölçülülük incelemesinde, görevden uzaklaştırma ve açığa alınmanın şartlarının yetkili mercilerce belli dönemlerde değerlendirilmesinde beklenen amacın kısmen de olsa başka yöntemlerle sağlanıp sağlanmayacağının tespit edilmesi gerekir. Nitekim tedbir şartlarının kuralda vazgeçilen belli dönemlerde inceleme yöntemi dışında da değerlendirilmesine imkân tanıyan farklı usuller söz konusu olabilir.

925. Kuralda yer alan düzenlemenin niteliği dikkate alındığında meşru amaca ulaşmada kuraldaki gibi bir usulün uygulanmasında objektif ve kabul edilebilir nedenlerin olduğu söylenebilir. Dolayısıyla görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlarla ilgili değerlendirme sürelerinin uygulanmamasını düzenleyen kuralın yukarıda açıklanan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Ancak kuralda öngörülen düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin bulunması zorunludur.

926. Bu yönüyle soruşturma usulüyle ilgili düzenlemelerin kişiler açısından soruşturma ve tedbir sürecinde herhangi bir belirsizliğe yol açmaması, özellikle idarenin keyfî uygulamalarına karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekmektedir. Bu kapsamda kamu görevlileri hakkında kamu görevinden uzaklaştırma ve açığa alınma tedbirinin şartlarının denetlenmesi hususunda ilgililerin talepte bulunabilmesi ve buna ilişkin kararlara karşı da etkili denetimin sağlanması oldukça önem arz etmektedir.

927. Kural kapsamında değerlendirme sürelerinin kaldırılmasıyla tedbir şartlarının belli dönemlerde yetkili mercilerce resen değerlendirilmesi zorunluluğu sona erdirilmektedir. Kural, yetkili mercilerce soruşturmanın her aşamasında görevden uzaklaştırma ve açığa alınma işlemlerinin şartlarının incelenerek gerektiğinde tedbirlerin sona erdirebilmesi imkânını ortadan kaldırmamaktadır. Bunun yanında ilgili kişilerin ceza soruşturma ve kovuşturmasında elde edilen yeni deliller ya da başka nedenlerle görevden uzaklaştırma veya açığa alınmanın şartlarının ortadan kalktığını ve bu nedenle tedbirin sona erdirilmesi gerektiğini ileri sürmelerini engelleyen bir durumda da bulunmamaktadır. Ayrıca yetkili mercilerin bu kapsamda verdikleri kararlara karşı idari yargıda dava açılabilmesi mümkündür.

928. Bu yönüyle görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemlerinde değerlendirme sürelerinin uygulanmamasına yönelik düzenleme, yetkili mercilerin idari soruşturma sürecinin her aşamasında resen veya ilgililerin talebi üzerine tedbir şartlarını değerlendirmesine engel oluşturmamaktadır.

929. Dolayısıyla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemlerinde değerlendirme sürelerinin uygulanmayacağını düzenleyen kuralla kamu yararı ve kamu düzenini sağlama amacı arasında makul bir dengenin kurulmadığı söylenemez. Bu açıdan kuralın hukuk devleti ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

930. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 17., 35., 36., 118. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

(7) Paragrafın Kalan Kısmı ile Fıkrada Yer Alan “…üç yıl…” İbaresinin “…dört yıl…” Şeklinde Değiştirilmesi

931. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2., 13. ve 20. maddeleri yönünden incelenmiştir.

932. Kural, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlarla ilgili görevden uzaklaştırma ve değerlendirme sürelerini farklılaştıran düzenlemelerin yürürlük süresini bir yıl uzatmaktadır.

933. Kural, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlarla ilgili soruşturma başlatma ve görevden uzaklaştırma sürelerini düzenleyen 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının geçerlik süresini bir yıl uzatmaktadır.

934. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının birinci paragrafının (b) ve (c) bentlerinin Anayasa’ya uygunluk denetimi bölümünde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kural yönünden de geçerlidir.

935. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2., 13., 20. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 17., 36., 118. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

ii. Fıkranın İkinci Paragrafı

936. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kurallar ilgileri nedeniyle Anayasa’nın 13. ve 38. maddeleri yönünden de incelenmiştir.

937. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının ikinci paragrafında, anılan maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle haklarında görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemi tesis edilen ve ilgili mevzuatında yer alan süreleri dolan kamu görevlilerinin durumunun, işlemi tesis eden makamca en geç üç ay içinde gözden geçirileceği ve yeniden bu fıkra hükümlerine göre karar verileceği, karar verilinceye kadar, herhangi bir işleme gerek kalmaksızın görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına devam olunacağı öngörülmüştür.

938. 25/7/2016 tarihli ve 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Millî Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile bu KHK’yı onaylayan 9/11/2016 tarihli ve 6756 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Millî Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin Değiştirilerek Kabul Edilmesi Hakkında Kanun’un 3. maddesinde, 15/7/2016 tarihinden sonra millî güvenlik gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan kamu görevlileri hakkında ilgili mevzuatında öngörülen soruşturma açma sürelerinin olağanüstü hâl süresince uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

939. 3/10/2016 tarihli 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu OHAL KHK’sını onaylayan 6/2/2018 tarihli ve 7082 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 13. maddesinde, 15/7/2016 tarihinden 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla olağanüstü hâlin ilan edilmesine kadar geçen süre zarfında ve olağanüstü hâlin devam ettiği süre içinde görevden uzaklaştırılanlar hakkında ilgili mevzuatta bu tedbir için öngörülen süre sınırlamasının, olağanüstü hâl süresince uygulanmayacağı belirtilmiştir.

940. Söz konusu düzenlemelere göre, darbe teşebbüsünün yaşandığı 15/7/2016 tarihi ile OHAL uygulamasının sona erdiği 19/7/2018 tarihleri arasında kamu görevlileri hakkında soruşturma açılmadan ve herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın görevden uzaklaştırma ve açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına imkân tanındığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla OHAL’in sona ermesiyle birlikte kamu görevlileri hakkında ilgili mevzuatlarda yer alan hükümlerin uygulanması gerektiği açıktır.

941. Dava konusu birinci cümlenin kalan kısmında OHAL süresi boyunca soruşturma açılmaksızın görevden uzaklaştırılan veya açığa alınan kişilerle ilgili geçiş hükümleri öngörülmektedir. Bu bağlamda maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilgili mevzuatlara göre hakkında tedbir süresi dolan bu kişilerle ilgili en geç üç ay içinde tedbir koşullarının değerlendirileceği, şartlar oluştuğu takdirde maddenin (G) fıkrasına göre yeniden tedbir kararının verileceği hükme bağlanmıştır. Paragrafın dava konusu ikinci cümlesinde de tedbirle ilgili karar verilinceye kadar herhangi bir işleme gerek kalmaksızın görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına devam edileceği belirtilmiştir.

942. Kurallarla kapsam dahilindeki kamu görevlileri hakkında OHAL döneminde verilen ve ilgili mevzuatları uyarınca süreleri dolan görevden uzaklaştırma veya açığa alınma işlemlerinin herhangi bir karar alınmaksızın üç aya kadar devamı ile yetkili mercilerce (G) fıkrasındaki hükümler geçerli olmak üzere yeniden tedbir kararı verilmesine imkân tanınması kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile mülkiyet hakkına sınırlama getirmektedir.

943. Kurallarda görevden uzaklaştırma ve açığa alınma işlemlerinin kapsam ve sınırlarının açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kurallarla öngörülen sınırlamanın kanuni bir temele dayandığı açıktır.

944. Bunun yanında kurallar kapsamında hakkında daha önce tedbir kararı verilen kamu görevlileriyle ilgili geçiş süreci düzenlenerek özellikle darbe girişimi sonrasında terörle veya benzeri örgütlerle bağlantılı kamu görevlilerinin tespit edilmesi için birçok yerde yürütülen soruşturmalarda yetkili mercilerin soruşturmaların esasına yoğunlaşarak delillerin sağlıklı bir şekilde toplanması ve böylece etkili soruşturma yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu durum suç işlenmesinin önlenmesi ve kamu düzeninin sağlanmasına hizmet etmektedir. Dolayısıyla kuralların meşru bir amaca dayandığı açıktır. Bu itibarla kurallar, Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen kamu düzeninin sağlanması ve 35. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu yararı amacıyla anılan haklara sınırlama getirmektedir.

945. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte kanun koyucunun terör örgütleri ve benzeri yapılara karşı yürütülen mücadelede bunlarla bağlantılı kamu görevlilerini tespit etmek için soruşturma usullerinde farklı yöntemleri benimsemesi ve bu kapsamda olağanüstü dönemden olağan döneme geçişle ilgili hükümler öngörmesi takdir yetkisi kapsamındadır. Düzenlemelerin niteliği dikkate alındığında meşru amaca ulaşmada kurallardaki gibi bir usulün uygulanmasında objektif ve kabul edilebilir nedenlerin bulunduğu söylenebilir.

946. Dolayısıyla görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlarla ilgili geçiş hükümleri düzenleyen kuralların yukarıda açıklanan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.

947. İdari soruşturma kapsamında verilen tedbir kararlarıyla ilgili uygulanacak geçiş hükümlerine yönelik düzenlemelerin kişiler açısından soruşturma ve tedbir sürecinde herhangi bir belirsizliğe yol açmaması, özellikle idarenin keyfî uygulamalarına karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerekir. Bu kapsamda kamu görevlileri hakkında kamu görevinden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirinin şartlarının denetlenmesi hususunda ilgililerin talep hakkının bulunması ve buna ilişkin kararlara karşı etkili denetimin sağlanması oldukça önemlidir. Ancak kuralın bizatihi kendisinin belirsizliğe yol açtığı durumlarda etkili bir yargısal denetimin varlığından bahsedilemeyeceği açıktır.

948. Kurallar 15/7/2016 ile 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihleri arasında OHAL düzenlemeleri kapsamında görevden uzaklaştırılan veya açığa alınan kişiler hakkında anılan maddenin (G) fıkrasının birinci paragrafının (a), (b) ve (c) bentlerine göre yeniden tedbir işlemi tesis edilmesine imkân tanımaktadır. Anılan bentler kapsamında tedbir kararı verilirken her bir birey nezdinde tedbir şartlarının değerlendirilmesi için yetkili mercilere azami üç aylık süre verilmiştir. Bunun yanında yetkili mercilerin karar vereceği tarihe kadar kişiler hakkında görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanmasına devam edilecektir.

949. Ölçülülük incelemesinde özellikle kuralın temel ögelerini oluşturan 15/7/2016 tarihinden itibaren OHAL düzenlemeleriyle görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlar hakkında anılan fıkra hükümleri çerçevesinde yeniden tedbir kararı verilebilmesi, yetkili mercilere bu konuda tanınan üç aylık süre ve önceki tedbir kararlarının yeniden karar verilinceye kadar devam etmesinin sonuçlarının değerlendirilmesi gerekir.

950. Kurallar kapsamında haklarında idari soruşturma başlatılmadığı hâlde 15/7/2016 tarihinden itibaren tedbir uygulanan kamu görevlileri için yeniden görevden uzaklaştırma veya açığa alınma kararı verilebilmesi ile kural kapsamındaki üç aylık azami değerlendirme süresi dikkate alındığında bu kişilerin yaklaşık iki yıl üç aylık bir süre daha fiilen görevden uzaklaştırılmaları söz konusu olabilecektir.

951. Yine OHAL döneminde verilen görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirleriyle ilgili soruşturmaya başlama süresi ile tedbir için öngörülen azami süre sınırlamasının uygulanmayacağına ilişkin hükümlerin yürürlüğü OHAL’in sona ermesiyle birlikte 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Dolayısıyla bu tarihten itibaren kamu görevlileriyle ilgili mevzuatlarda yer alan azami tedbir süresi ve soruşturmaya başlama süresi ile ilgili hükümlerin yeniden uygulama alanı bulacağı ve daha önce verilen tedbir kararlarının ortadan kalkacağı açıktır.

952. Bu durumda kurallar yetkili mercilere haklarında tedbir kararı bulunmayan kişilerle ilgili tedbir şartlarının üç aya kadar değerlendirilmesine imkân tanımakla bu süre boyunca kişilerin herhangi bir tedbir kararı olmaksızın görevden uzaklaştırılmalarına veya açığa alınmalarına neden olabilecektir. Kurallarda, OHAL döneminde verilen tedbir kararlarının devam ettiği varsayımından hareketle bunlara atfen önceki tedbir kararlarının yeniden karar verilinceye kadar devam edeceğinin öngörülmesi kanun koyucu tarafından doğrudan kişiler hakkında yetkili mercilerce bireysel değerlendirme yapılmadan görevden uzaklaştırma veya açığa alınma tedbirlerinin uygulanması sonucunu doğurmaktadır.

953. Dolayısıyla 15/7/2016 tarihinden itibaren görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanların OHAL’in sona ermesiyle birlikte bu dönemde verilen tedbir kararları ortadan kalktığı hâlde yetkili mercilere tanınan üç aylık süre boyunca fiilen görevden uzaklaştırılarak bu kişiler hakkında yeniden tedbir kararı verilmek suretiyle soruşturma açılmadan yaklaşık dört yıl gibi makul olmayan bir süreyle bu kişilerin görevden uzaklaştırılmalarına imkân tanıyan kuralların kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile mülkiyet hakkına demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve ölçülü bir sınırlama getirdiği söylenemez.

954. Öte yandan kurallar kapsamında görevden uzaklaştırılan veya açığa alınanlarla ilgili yapılacak işlemde MGK kararına atıf yapılması, bu kişilerin terör örgütlerine veya MGK’ca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üye veya mensup oldukları gerekçesiyle inceleme ve soruşturma yürütüldüğünün belirtilmesi nedeniyle fıkranın birinci paragrafında yer alan “… Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

955. 7145 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerinin Anayasa’ya uygunluk denetiminde açıklanan gerekçeler uygun olduğu ölçüde dava konusu kurallar yönünden de geçerlidir.

956. Açıklanan nedenlerle kurallar, Anayasa’nın 13., 20., 35., 36., 38. ve 118. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

Kurallar, Anayasa’nın 13., 20., 35., 36., 38. ve 118. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden ayrıca 17. ve 129. maddeleri yönünden incelenmemiştir.

iii. Fıkranın Üçüncü Paragrafı

957. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden incelenmiştir.

958. 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (G) fıkrasının üçüncü paragrafında, anılan maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verileceği, verilen süre içinde savunmasını yapmayanların savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağı öngörülmüştür.

959. Kuralda, madde kapsamında kamu görevinden ve meslekten çıkarılan kişiler hakkında yürütülen soruşturmalarda uygulanacak usule ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Buna göre idari soruşturmalarda kurum tarafından ilgililere savunma için uygun vasıtalarla yedi günden az olmamak üzere süre verilecek ve bu süre içinde savunma yapmayanlar bu haklarından vazgeçmiş sayılacaklardır.

960. Terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle soruşturma başlatılan kişilere haklarındaki isnatlara cevap verme ve bunlara karşı delil sunma imkânının tanınması ve süreç sonunda somut olgu ve olaylar çerçevesinde iddia, savunma ve delillerin tartışılarak tedbirle ilgili sağlıklı karar verilebilmesini sağlamak amacıyla savunma hakkının tanınmasında kamu yararı amacının bulunduğu açıktır.

961. Ayrıca tedbir sürecinde savunma hakkı verilmesi, yalnızca hakkında soruşturma yürütülenlerde değil adalet bekleyen toplumun her bir ferdi ile bunu sağlama yükümlülüğü olan devlet üzerinde doğrudan bir etki meydana getirmektedir. Söz konusu etki ise kamu düzeninin sağlanmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla kural kapsamında kişilere sağlanan savunma hakkının kamu düzeninin tesis edilmesine hizmet ettiği açıktır. Bu itibarla kuralların anılan amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez. Bunun yanında kuralda öngörülen savunma hakkı ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin bulunması zorunludur.

962. Orantılılık incelemesinde savunma hakkının usul ve kapsamını oluşturan süre, savunmanın yapılacağı makam, savunmanın verilme yöntemi gibi temel unsurlar dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir.

963. Kuralda kamu görevinden ve meslekten çıkarma işlemi uygulanacak kişilerin iddiaları öğrenmelerinden itibaren bunlara karşı beyanda bulunma ve delil sunmaları için belirlenen yedi günlük sürenin makul ve yeterli olmadığı söylenemez. Ayrıca kuralda soruşturma kapsamında ilgililere savunmak hakkı vereceği belirtilen ilgili kurumun maddenin (A) ve (B) fıkraları kapsamında işlem tesis etmeye yetkili makam, komisyon ve kurul ile bunların gözetiminde soruşturmayı yürüten yetkililer olduğu açıktır.

964. Yine kuralda ilgili kişilere savunma hakkının uygun vasıtalarla verileceği belirtilmiştir. Kişilerin soruşturma kapsamında haklarındaki iddiaların ve delillerin içeriğinden tam olarak haberdar edilmeleri gerekmektedir. Aksi durum savunma hakkı verilmesini anlamsız kılacaktır. Kural, savunma hakkı verilmesine ilişkin yöntem hususunda sınırlayıcı bir yaklaşım benimsememiştir. Dolayısıyla kuralda kişilerin soruşturma konusunu oluşturan fiillerin ne olduğunun açıkça kendilerine bildirilmesini engelleyecek bir durum bulunmamaktadır. Kaldı ki savunma hakkının kısıtlanmasını doğurabilecek uygulamaların yargı mercileri tarafından denetlenmesi mümkündür.

965. Bunun yanında kuralda yer alan yedi günlük süre içinde savunmasını yapmayanların bu haklarından vazgeçmiş sayılmasının savunma süresinin makul ve yeterli olduğu dikkate alındığında soruşturmalarda belirliliği sağlamak ve soruşturmaların kısa sürede sonuçlandırılması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

966. Bu itibarla terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle maddenin (A) ve (B) fıkraları kapsamında haklarında soruşturma başlatılan kişileri yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verilmesini ve bu süre içinde savunmasını yapmayanların savunma hakkından vazgeçmiş sayılmasını öngören kuralla, kamu yararı ve kamu düzenini sağlama amacı arasında makul bir dengenin sağlanmadığı söylenemez. Dolayısıyla kuralın hukuk devleti ilkesiyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır.

967. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. maddesine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.

Kuralın Anayasa’nın 17., 35., 36., 118. ve 129. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.

968. – 1202. (Anayasa Mahkemesi’nin 2018/137 Esas, 2022/86 Karar sayılı ve 30/6/2022 tarihli kararının diğer bölümlerine sitemizden ulaşabilirsiniz.)

V. İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ

1023. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.

1024. 7145 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle 2941 sayılı Kanun’un 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler…” ibaresinin “…26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler…” şeklinde değiştirilmesi ile anılan maddeye eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların iptalleri nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan anılan maddenin kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

1025. 7145 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesinin (1) numaralı fıkrası ile (2) numaralı fıkranın birinci cümlesinin iptali nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan anılan maddenin kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

1026. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (A) fıkrasının birinci paragrafının ikinci ve üçüncü cümlelerinde yer alan “…Resmî Gazetede yayımlanır…” ibarelerinin iptali nedeniyle anılan cümlelerin kalan kısımlarının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptalleri gerekir.

1027. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (Ç) fıkrasının birinci paragrafının “…üç yıl….” ve “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” ibareleri dışında kalan kısmının iptali nedeniyle “…19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç,…” ibaresinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

1208. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmının iptali nedeniyle fıkranın ikinci ila altıncı cümlelerinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

1029. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının birinci cümlesinin iptali nedeniyle anılan maddenin (E) fıkrasında yer alan “… ve (D)…” ibaresinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

1030. 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddesinin (D) fıkrasının birinci cümlesinin iptali nedeniyle anılan maddenin (F) fıkrasında yer alan “… ve (D)…” ibaresinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince iptali gerekir.

VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ

1031. Dava dilekçesinde özetle, dava konusu kuralların bu hâliyle uygulanmasının telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına sebebiyet vereceği belirtilerek kuralların yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

A. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

1. 2. maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na eklenen;

a. 56/A maddesinin birinci fıkrasının “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri…” bölümüne, 

b. 56/B maddesinin birinci fıkrasının;

i. İkinci cümlesinde yer alan “…gerektiğinde el ile…” ibaresine, 

ii. İkinci cümlede yer alan “…aracı,…” ibaresi yönünden üçüncü ve dördüncü cümlelerine,

2. 5. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 7. maddenin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresine, 

3. 6. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen 15/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresine,  

4. 9. maddesiyle 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 7. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasına,

5. 10. maddesiyle 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 30. maddesine eklenen beşinci fıkraya,

6. 11. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun ibare değişikliği yapılan ve fıkra eklenen 17. maddesine,

7. 12. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin;

a. “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerine,

b. “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir.” bölümüne,

8. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin (c) bendine,

9. 21. maddesiyle 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen üçüncü cümleye,

10. 22. maddesiyle 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının;

a. Dördüncü cümlesinin “…Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine…” bölümüne,

b. Dokuzuncu cümlesinde yer alan “…ile mali hakları…” ibaresine,

c. On üçüncü cümlesine,

11. 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesine,

12. 26. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin;

a. (A) fıkrasının birinci paragrafının;

i. Birinci cümlesinde yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerine,

ii. İkinci ve üçüncü cümlelerine,

iii. Beşinci cümlesinde yer alan Görevden uzaklaştırılanlar veya…” ibaresine,

b. (B) fıkrasının;

i. Birinci paragrafında yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerine,

ii. Dördüncü paragrafının;

(1) Birinci Cümlesinde yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerine,

(2) Üçüncü ve dördüncü cümlelerine,

c. (C) fıkrasının “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmına,  

ç. (Ç) fıkrasının;

i. Birinci paragrafının “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmına, 

ii. İkinci paragrafının “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmına,

d. (D) fıkrasının “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmına,  

e. (E) fıkrasında yer alan “…ve (D)…” ibaresine,

f. (F) fıkrasına,

g. (G) fıkrasının

i. Birinci;

(1) Paragrafında yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerine,

(2)  Paragrafının (a) bendine,

ii. İkinci paragrafına,

13. Geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasına,

B. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23. maddesiyle 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (C), (Ç) ve (D) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesine,

yönelik yürürlüğün durdurulması taleplerinin koşulları oluşmadığından REDDİNE,

C. 7145 sayılı Kanun’un;

1. 1. maddesiyle 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragrafa,

2.  2. maddesiyle 211 sayılı Kanun’a eklenen 56/B maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…üstleri,…” ve “…eşyaları…” ibareleri yönünden üçüncü ve dördüncü cümlelerine,

3. 8. maddesiyle 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…, vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak…” ibaresine,

4. 10. maddesiyle 2937 sayılı Kanun’un 30. maddesine eklenen dördüncü fıkraya,

5. 12. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…” bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerinin dışında kalan kısmına,

6. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin;

a. (a) ve (b) bentlerine,

b. (a), (b) ve (c) bentleri dışında kalan kısmına,

7. 16. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin;

a. (1) numaralı fıkranın birinci cümlesinin “…Cumhuriyet savcısının istemi üzerine…” ibaresinin “…hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından…” şeklinde değiştirilmesinde yer alan “…veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı…” ibaresine,

b. (1) numaralı fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerine,

c. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…ya da işlemin uzun sürecek olması…” ibaresine,

8. 22. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının dokuzuncu cümlesinin “…ile mali hakları…” ibaresi dışında kalan kısmına,

9. 24. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,

10.  26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin;

a. (A) fıkrasının;

i. Birinci paragrafının;

(1) Birinci cümlesinin “…üç yıl…”, “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibareleri dışında kalan kısmına,

(2) Dördüncü cümlesine,

(3) Beşinci cümlesinin Görevden uzaklaştırılanlar veya…” ibaresi dışında kalan kısmına,

ii. İkinci paragrafının birinci ve ikinci cümlelerine,

b. (B) fıkrasının;

i. Birinci paragrafının “…üç yıl…”, “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibareleri dışında kalan kısmına,

ii. İkinci ve üçüncü paragraflarına,

iii. Dördüncü paragrafının;

(1) Birinci cümlesinin “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin dışında kalan kısmına,

(2) İkinci cümlesine,

c. (E) fıkrasının “…ve (D)…” ibaresi dışında kalan kısmına,

ç. (G) fıkrasının;

i. Birinci paragrafının “…üç yıl…”, “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibareleri ile (a) bendi dışında kalan kısmına,

ii. Üçüncü paragrafına,

11. Geçici 1. maddesinin;

a.  (1) numaralı fıkrasının “…üç yıl…” ibaresi dışında kalan kısmına,

.b. (3) numaralı fıkrasına,

Ç. 7333 sayılı Kanun’un;

1. 11. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’un geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesine,

2. 20. maddesiyle 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesine,

3. 23. maddesiyle 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin (A), (B) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesine,

yönelik iptal talepleri 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararla reddedildiğinden bu fıkralara, paragraflara, bentlere, kısımlara, bölümlere, cümlelere, ve ibarelere ilişkin yürürlüğün durdurulması taleplerinin REDDİNE,

D. 7145 sayılı Kanun’un;

1. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin bentlerini bağlayan hükmünde yer alan “…üç yıl…” ibaresine,

2. 22. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının üçüncü cümlesine, 

3. 26. maddesiyle 375 sayılı KHK’ya eklenen geçici 35. maddenin;

a. (A) fıkrasının birinci paragrafının birinci cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine,

b. (B) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine, 

c. (C) fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine, 

ç. (Ç) fıkrasının;

i. Birinci paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine,

ii. İkinci paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine,

d. (D) fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine, 

e. (G) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine, 

4. Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresine, 

yönelik iptal talepleri hakkında 30/6/2022 tarihli ve E.2018/137, K.2022/86 sayılı kararla  karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden bu ibarelere ve cümleye ilişkin yürürlüğün durdurulması talepleri hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,

30/6/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

VII. HÜKÜM

A. 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

1. 1. maddesiyle 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesinin (C) fıkrasına eklenen ikinci paragrafın;

a. “…belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler için sınırlayabilir; belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenleyebilir veya kısıtlayabilir ve…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Kenan YAŞAR’ın  karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

b. Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

2. 2. maddesiyle 4/1/1961 tarihli ve 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’na eklenen;

a. 56/A maddesinin birinci fıkrasının “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde askerî birlik komutanının veya askerî kurum amirinin ya da hukuk hizmetleri başkanı veya birim amirinin yazılı emri…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Muammer TOPAL, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

b. 56/B maddesinin birinci fıkrasının;

i. İkinci cümlesinde yer alan “…gerektiğinde el ile…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Üçüncü ve dördüncü cümlelerinin;

(1) İkinci cümlede yer alan “…aracı,…” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(2) İkinci cümlede yer alan “…üstleri,…” ve “…eşyaları…” ibareleri yönünden Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptalleri talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

3. 5. maddesiyle 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na eklenen ek 7. maddenin birinci fıkrasında yer alan“…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Muammer TOPAL, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

4. 6. maddesiyle 10/3/1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na eklenen 15/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde birlik komutanının veya kurum amirinin yazılı emri…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Muammer TOPAL, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

5. 8. maddesiyle 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…, vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

6. 9. maddesiyle 2911 sayılı Kanun’un 7. maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

7. 10. maddesiyle 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 30. maddesine eklenen;

a. Dördüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. Beşinci fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Kadir ÖZKAYA, Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

8. 11. maddesiyle 4/11/1983 tarihli ve 2941 sayılı Seferberlik ve Savaş Hali Kanunu’nun;

a. 17. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 15 inci maddesinde yazılı suçları işleyenler…” ibaresinin “…26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109, 124, 148, 149, 170 ila 172, 179, 185 ila 188, 190, 202, 213 ila 217, 220, 223, 240, 299 ila 339 uncu maddelerinde belirtilen suçları işleyenler…” şeklinde değiştirilmesinin ve anılan maddeye eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraların Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. 17. maddesinin birinci fıkrasının kalan kısmının 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

9. 12. maddesiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen ek 4. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin;

a. “…ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti ve iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların…”;

i. Bölümünde yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti ve…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Bölümünün kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. “…bu silahların mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 8 inci maddesine göre ilgili idarelerce işlem tesis edilir.” bölümümün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE, 

10. 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’a eklenen geçici 19. maddenin;

a. Bentlerini bağlayan hükmünde yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

b. (a) bendinin;

i. Birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. İkinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ve Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

c. (b) bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

ç. (c) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

d. Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

11. 16. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 134. maddesinin;

a. (1) numaralı fıkranın birinci cümlesinin “…Cumhuriyet savcısının istemi üzerine…” İbaresinin “…hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından…” şeklinde değiştirilmesinde yer alan “…veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. (1) numaralı fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü ve dördüncü cümlelerin Anayasa’ya aykırı olmadıklarına ve iptal taleplerinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

c. (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesine eklenen “…ya da işlemin uzun sürecek olması…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

12. 21. maddesiyle 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasına eklenen üçüncü cümlenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Kadir ÖZKAYA, Muammer TOPAL, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

13. 22. maddesiyle 1/2/2018 tarihli ve 7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinin değiştirilen (1) numaralı fıkrasının;

a. Üçüncü cümlesine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

b. Dördüncü cümlesinin “…Ankara, İstanbul, İzmir illeri dışında ve 2006 yılından sonra kurulan yükseköğretim kurumlarına öncelik verilmek kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından kamu görevinden çıkarıldığı yükseköğretim kurumu haricinde tespit edilecek yükseköğretim kurumlarından birine…” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

c. Dokuzuncu;

i. Cümlesinde yer alan “…ile mali hakları…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Cümlesinin kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

ç. On üçüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

14. 23. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen 10/A maddesinin;

a. (1) numaralı fıkrası ile (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. Kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

15. 24. maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3. maddenin (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

16. 26. maddesiyle 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen geçici 35. maddenin;

a. (A) fıkrasının;

i. Birinci paragrafının;

(1) Birinci;

(a) Cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(b) Cümlesinde yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(c) Cümlesinin kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 

(2) İkinci ve üçüncü;

(a) Cümlelerinde yer alan “…Resmî Gazetede yayımlanır…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(b) Cümlelerin kalan kısımlarının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(3) Dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 

(4) Beşinci;

(a) Cümlesinde yer alan Görevden uzaklaştırılanlar veya…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

(b) Cümlesinin kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

ii. İkinci paragrafının;

(1) Birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 

(2) İkinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 

b. (B) fıkrasının;

i. Birinci;

(1) Paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(2) Paragrafında yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(3) Paragrafının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

ii. İkinci paragrafının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

iii. Üçüncü paragrafının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

iv. Dördüncü paragrafının;

(1) Birinci;

(a) Cümlesinde yer alan “…Millî Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(b) Cümlesinin kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

(2) İkinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

(3) Üçüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

(4) Dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

c. (C) fıkrasının;

i. Birinci cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

ii. Kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ç. (Ç) fıkrasının;

i. Birinci;

(1) Paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(2) Paragrafının Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren…süreyle; terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı nedeniyle hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişiler ile bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce ihtiyaç duyulan, … telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilgi ve belge, kamu ve özel tüm kurum ve kuruluşlarca vakit geçirilmeksizin verilir.” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

(3) Paragrafının kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. İkinci;

(1) Paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(2) Paragrafının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

d.  (D) fıkrasının;

i. Birinci;

(1) Cümlesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(2) Cümlesinin kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

e.  (E);

i. Fıkrasında yer alan “…ve (D)…” ibaresinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Fıkrasının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

f. (F);

i. Fıkrasında yer alan “…ve (D)…” ibaresinin 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

ii. Fıkrasının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

g. (G) fıkrasının;

i. Birinci;

(1) Paragrafında yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

(2) Paragrafında yer alan “…Milli Güvenlik Kurulunca…” ve “…üyeliği, mensubiyeti veya…” ibarelerinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

(3) Paragrafının (a) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE Kadir ÖZKAYA, Muammer TOPAL, Basri BAĞCI ve İrfan FİDAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

(4) Paragrafının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

ii. İkinci paragrafının Anayasa’ya aykırı olduğuna İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

iii. Üçüncü paragrafının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

17. Geçici 1. maddesinin;

a. (1) numaralı;

i. Fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresine ilişkin iptal talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA OYBİRLİĞİYLE,

ii. Fıkrasının kalan kısmının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

b. (2) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE OYBİRLİĞİYLE,

c. (3) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. 18/7/2021 tarihli ve 7333 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un;

1. 11. maddesiyle 3713 sayılı Kanun’un geçici 19. maddesinde yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

2. 20. maddesiyle 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…üç yıl…” ibaresinin “…altı yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE OYBİRLİĞİYLE,

3. 23. maddesiyle 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesinin;

a. (A), (B) ve (G) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin REDDİNE Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ ‘in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,

b. (C), (Ç) ve (D) fıkralarında yer alan “…üç yıl…” ibarelerinin “…dört yıl…” şeklinde değiştirilmesinin Anayasa’ya aykırı olduklarına ve İPTALLERİNE OYBİRLİĞİYLE,

30/6/2022 tarihinde karar verildi.

Anayasa Mahkemesinin K.2022/86 Kararı Sonrası 375 sayılı KHK Geçici 35. Madde

A) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun salt çoğunluğunca; Yargıtay daire başkanı ve üyeleri hakkında Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunca; Danıştay daire başkanı ve üyeleri hakkında Danıştay Başkanlık Kurulunca; hâkim ve savcılar hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca, askeri hâkimler hakkında Milli Savunma Bakanının başkanlığında, Milli Savunma Bakanı tarafından birinci sınıf askeri hâkimler arasından seçilecek iki askeri hâkimden oluşan komisyonca ve Sayıştay meslek mensupları hakkında Sayıştay Başkanının başkanlığında, başkan yardımcıları ile Sayıştay Başkanı tarafından belirlenecek bir daire başkanı ve bir üyeden oluşan komisyonca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. (İptal ikinci ve üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) Bu kişiler hakkında alınan kararlar on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler hakkında bu maddenin (B) fıkrasının ikinci paragrafı hükümleri uygulanır. Ayrıca askeri hâkimlerin askeri rütbeleri, mahkûmiyet kararı aranmaksızın alınır.

B) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen;(1)

1) 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

2) 18/3/1986 tarihli ve 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

3) 13/6/2001 tarihli ve 4678 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanuna tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

4) 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanununa tabi personelden Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilenler Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

5) Milli Savunma Bakanına bağlı personel Milli Savunma Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

6) Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü personeli İçişleri Bakanının onayı ile kamu görevinden çıkarılır.

7) 11/10/1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi personel, Yükseköğretim Kurulu Başkanının teklifi üzerine Yükseköğretim Kurulunun kararıyla; yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarındaki 657 sayılı Kanuna tabi personel ise yükseköğretim kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarının en üst yöneticisinin teklifi üzerine, yükseköğretim kurumlarında üniversite yönetim kurulunun, yükseköğretim üst kuruluşlarında ise Yükseköğretim Kurulunun kararıyla kamu görevinden çıkarılır.

8) Mahalli idareler personeli, valinin başkanlığında toplanan ve vali tarafından belirlenen kurulun teklifi üzerine İçişleri Bakanının onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

9) 657 sayılı Kanuna ve diğer mevzuata tabi her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, ilgili kurum veya kuruluşun en üst yöneticisi başkanlığında bağlı, ilgili veya ilişkili olunan bakan tarafından oluşturulan kurulun teklifi üzerine ilgili bakan onayıyla kamu görevinden çıkarılır. Bu maddenin (A) fıkrasında belirtilenlerin işlemleri ise söz konusu fıkradaki usule göre yapılır.

10) Bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personel, birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayıyla kamu görevinden çıkarılır.

Bu fıkranın birinci paragrafı uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemez; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Birinci paragraf uyarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden çıkarılanların, mahkeme kararı aranmaksızın, karar tarihinden geçerli olmak üzere rütbe ve memuriyetleri geri alınır, bu kişiler yeniden kamu görevlerine kabul edilmez ve on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bu paragrafta sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu paragraf hükümleri uygulanır.

Bu fıkraya göre görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamaz.

Bu fıkrada öngörülen usuller uyarınca, terör örgütlerine veya (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek idari işlem tesis edilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılanların itirazları üzerine yapılacak değerlendirme sonucunda görevlerine iadesine ilişkin işlemler aynı usullerle yapılır. Bu kapsamda görevine iade edilenlere kamu görevinden çıkarıldıkları tarihten göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. (İptal üçüncü ve dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

C) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

Ç) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

D) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

E) Bu maddenin (A), (B) (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilenler uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali gibi unvanları ve yüksek mahkeme başkan ve üyeliği, müsteşar, hâkim, savcı, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını kullanamaz ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan haklardan yararlanamaz.

F) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

G) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl süreyle; terör örgütlerine veya (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile) iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirildiği için görevden uzaklaştırılanlar veya açığa alınanlar hakkında ilgili mevzuatta yer alan;(1)

a) (İptal bent: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

b) Disiplin soruşturması sebebiyle görevden uzaklaştırma süreleri bir yıl olarak uygulanır ve bu süre ilgisine göre ilgili bakan, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yükseköğretim Kurulu veya ilgili kurul onayıyla bir yıla kadar uzatılabilir.

c) Adli soruşturma ve kovuşturma sebebiyle görevden uzaklaştırma veya açığa alma işlemlerinde değerlendirme süreleri uygulanmaz.

(İptal paragraf: Anayasa Mahkemesi’nin 30/06/2022 tarihli ve E.:2018/137, K.:2022/86 sayılı Kararı ile)

Bu maddenin (A) ve (B) fıkraları uyarınca haklarında işlem tesis edilecek olanlara yedi günden az olmamak üzere ilgili kurum tarafından uygun vasıtalarla savunma hakkı verilir. Verilen süre içinde savunmasını yapmayanlar, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.