Trafik Sicilinde Üçüncü Kişi Adına Kayıtlı Aracın Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilmesi Mümkün mü

Trafik Sicilinde Üçüncü Kişi Adına Kayıtlı Aracın Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilmesi Mümkün mü - Kayseri Boşanma Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Trafik Sicilinde Üçüncü Kişi Adına Kayıtlı Aracın Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilmesi Mümkün mü

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu

Mal rejiminin tasfiyesi: Boşanma hâlinde – Madde 179

Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.

Yasal mal rejimi – Madde 202

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.

Edinilmiş mallar – Madde 219

Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,

2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,

4. Kişisel mallarının gelirleri,

5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler.

Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiyeMadde 225

Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.

Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.

Eşlerin paylarının hesaplanması: Eklenecek değerler – Madde 229

Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:

1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.

Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.

Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme -Madde 230

Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.

Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.

Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.

Artık değer – Madde 231

Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.

Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.

Değerlendirme anı – Madde 235

Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.

Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.

Artık değere katılmaMadde 236

Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.

Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.

Trafik Sicilinde Üçüncü Kişi Adına Kayıtlı Aracın Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilmesi Mümkün mü

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/1555 Karar No: 2019/561 Karar Tarihi: 14.05.2019

Mahkemesi: Aile Mahkemesi

Yargıtay Kararı

Taraflar arasındaki katkı payı alacağının tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 9. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.03.2012 tarihli ve 2009/1107 E., 2012/499 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.05.2014 tarihli ve 2013/10650 E., 2014/8995 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen aracın davalının tasarrufunda bulunduğunu, vekil edeninin katkısı olduğunu açıklayarak, 10.000 TL. katkı payının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, adına kayıtlı araç bulunmadığını, arkadaşına ait aracı zaman zaman ödünç alarak kullandığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, niza konusu aracın davalı adına kayıtlı olmadığı ve aracın varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 23.06.2000 tarihinde evlenmiş, 09.07.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 16.09.2009 (boşanma yönünden) da kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Dava konusu 2000 model, Toyota Corolla marka 06 … plakalı aracın dava dışı 3.kişi adına kayıtlı olduğu bildirilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı (mülga) Türk Kanunu Medenisi’nin 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.

Türk Medeni Kanunu’nun 225/2. maddesi uyarınca eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir.

Davacı taraf, niza konusu aracın evlilik birliği içinde satın alınmasına rağmen trafik sicilinde devrinin yapılmadığı iddiasıyla talepte bulunmuş; davalı taraf ise arkadaşı adına kayıtlı aracı kullanmak üzere bazı zamanlar aldığını, adına kayıtlı bulunmadığı gibi, satın da alınmadığını savunmuştur. Niza konusu aracın trafik sicilinde davalı adına kayıtlı olmadığı ihtilaf konusu değildir. Temyiz incelemesine konu dava, boşanma davasıyla birlikte açılmış ve tefrik edilmiştir. Tarafların boşanmalarına ilişkin Ankara 9. Aile Mahkemesi’nin 2008/823 Esas ve 2009/1020 Karar sayılı dosyasında mevcut, taraflarla görüşülmek suretiyle hazırlanan psikolog ve pedagog bilirkişilerin 03.02.2009 tarihli raporlarında; “…davalının, araba alırken davacının babasından aldıkları borcu ödemek üzere davacının maaş kartının babasına bırakıldığını…” bildirdiği anlaşılmaktadır. Yine boşanma davasında 11.02.2009 günlü celsede dinlenen davacı tanığı Nermin Bostan “….tarafların aldığı Toyota marka araba nedeniyle borçlandıkları davacının babasına bir süreliğine davacının maaş kartının verildiğini…” davalı tanığı-abisi Erdoğan Şimşekoğlu “…kardeşinin arabası olduğunu kendilerine söylediğini, ruhsatına baktıklarında üzerine kayıtlı olmadığını gördüklerini..”; 20.04.2009 günlü celsede dinlenen davalı tanığı-abisi … “..kardeşinin 5000 dolar istediğini ve bu araba ile geldiklerini, duyduğuna göre 5000 TL de kayınpederinden aldığını…” bildirmiştir. Gerek birbirini doğrulayan bu açıklamalara, gerekse nizalı aracın sigorta poliçesi ödemelerinin davalının kredi kartıyla yapılmış bulunmasına göre, her ne kadar uyuşmazlık konusu araç kayden davalı adına kayıtlı değil ise de, evlilik birliği içinde edinildiği hususu sabit bulunmaktadır. Mahkemece yapılacak iş, uyuşmazlık konusu aracın kayıt dışı alımı tarihinin boşanma dosyası ve incelemeye konu dosyada mevcut beyanların değerlendirilmesi ve gerekirse bu hususta tanıkların yeniden dinlenilmesi suretiyle tespitine çalışılması, saptanacak edinim tarihine göre tarafların tabi olduğu mal rejimi hükümlerine göre talebin değerlendirilmesi, nizalı aracın 01.01.2002 tarihinden önce edinildiğinin belirlenmesi halinde, tarafların evlenme tarihinden edinim tarihine kadar gelir bilgilerinin getirtilerek usule uygun şekilde davacının katkı payı alacağının tespiti, aracın 01.01.2002 tarihinden sonra edinildiğinin saptanması halinde ise davacının katılma alacağının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 219, 231, 235 ve 236. maddelerine göre belirlenmesi suretiyle sonucuna göre, taleple de bağlı kalınarak bir karar verilmesidir…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava katkı payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili, dava dilekçesinde ve duruşmadaki sözlü beyanlarında müvekkili ile davalının 23.06.2000 tarihinde evlendiklerini, davalının davacıya sürekli şiddet uyguladığını ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 174/2. maddesi uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini, evlilik birliği içerisinde 2002 yılından sonra edinildiği hâlde davalı adına kayıtlı olmayan 06 … plaka sayılı aracın satın alınmasında katkısı bulunduğunu ileri sürerek 10.000TL katkı payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, dava konusu aracın arkadaşı Selim Demirel adına kayıtlı olup ihtiyacı olduğunda zaman zaman kendisinin kullandığını, evlilik birliği içinde hiçbir birikimleri olmaması ve davacının maaşının tamamını babasına vermesi nedeniyle katkı payı talebinin reddi gerektiğini savunmuştur.

Yerel Mahkemece, dava konusu aracın davalı adına kayıtlı olmadığı, üçüncü kişiye ait olduğu ve aracın davalıya ait olduğunun tanık beyanlarından tam olarak anlaşılmadığı, aracın kasko bedelinin birkaç kez araç sahibinin ekonomik sıkıntısı nedeniyle davalı tarafından ödendiğine ilişkin davalı beyanının aksinin davacı tarafından kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçelerle ve özellikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 985/1 maddesine göre taşınır malın zilyedinin onun sahibi sayılacağı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 19. maddesine göre de aracın trafik siciline kaydedilmesi ile malikin kayıtlarda görünen kişi olacağı, dava konusu aracın sicil kaydının aksine davalıya ait olduğunun davacı tarafından kanıtlanmadığı, davalının aracın kendisinin olmadığını arkadaşına ait olduğunu savunduğu, davalının aracı bir süre kullanmasının onun malik olduğunu göstermeyeceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda üçüncü kişi adına kayıtlı olan 06 … plaka sayılı aracın davalı tarafından evlilik birliği içinde edinildiğinin davacı yanca kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK md. 229) ve denkleştirmeden (TMK md. 230) elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK md. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK md. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK md. 236/1).

Katılma alacağı, Kanun’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.

Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK md. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye anı karar tarihidir.

Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.

Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK md. 222).

Davacı, üçüncü kişi adına kayıtlı olan aracın gerçekte davalı eşi adına kayıtlı olduğu iddiasında bulunması nedeniyle uyuşmazlığın çözümü için motorlu araçların mülkiyetinin devrinin nasıl yapılacağına ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, taşınmaz mülkiyetini takiben üçüncü bölümde taşınır mülkiyetini düzenlemiştir. Fakat taşınmaz mülkiyetinden farklı olarak, Kanun sadece taşınır mülkiyetinin konusuna, kazanılmasına ve kaybına ilişkin kurallar koymuş; bu mülkiyetin kapsam ve kısıtlamalarına hiçbir hüküm ayırmamıştır.

Zira taşınır mülkiyetinin kapsamı, konusunu oluşturan taşınır malın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 684. maddesine göre bütünleyici parçasını oluşturan şeyler ile sınırlıdır. Bu hususta başka kural sevkini gerektirecek bir sebep yoktur.

Taşınır mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları ise, kamu hukukuna dayananlar (bu bağlamda Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, Karayolları Trafik Kanunu) bir tarafa bırakılırsa, medeni hukuk bakımından hakkın kötüye kullanılması gibi her türlü hakları kapsayan bir kısıtlamadan ibarettir (Oğuzman K., Eşya Hukuku, F., Kitapevi, İstanbul, 2009, s. 586 vd.) .

Motorlu araç hukuki bakımdan taşınır bir eşyadır. Taşınır eşya olan motorlu araçlar, taşıdıkları önem ve risk yüzünden hukuk düzeni tarafından diğer taşınır eşyanın bağlı olduğu mülkiyet devri rejiminden farklı olarak daha sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuştur.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 18.06.1985 tarihine kadar motorlu araçların mülkiyet devirlerini düzenleyen bir hüküm bulunmadığı için bu alanda genel hükümler yani Medeni Kanun ve Borçlar Kanununun taşınır satımı ve mülkiyetine ilişkin hükümleri geçerli idi. Bu bakımdan aracın evvelce tescil edilmiş olup olmamasının bir rolü bulunmamaktaydı. Ancak Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi ile tescil edilmiş motorlu araçlar bakımından mülkiyetin devrini öngören sözleşmelerin noterde yapılması zorunluluğu getirilmiştir.

Kamu hukukuna dayanan kısıtlamalardan birisi olan2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 24.12.2009 tarih ve 5942 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik 20. maddesinin (d) bendinde yer alan düzenlemeye göre:

Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması halinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.

Satış ve devir işlemi, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilir. Bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işlemi gerçekleşmiş sayılır.”

Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, satış ve devri yapılacak araçtan dolayı motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası ve trafik idari para cezası borcu bulunmadığının tespit edilmesi ve taşıt üzerinde satış ve/veya devri kısıtlayıcı herhangi bir tedbir veya kayıt bulunmaması hâlinde, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılır. Noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.

Gelinen bu aşamada trafik sicilinin hukuki niteliği hakkında da kısa bir açıklama yapılmalıdır.

Trafik sicili, devlet eliyle resen tutulan, motorlu araçların teknik ve fiziki özellikleri ile üzerlerinde yer alan başta mülkiyet hakkı olmak üzere mutlak hakları ve çeşitli kısıtlamaları gösteren resmi bir kayıt sistemidir. Trafik sicili, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 7. maddesinde belirtilen resmî sicillerden sayılırken, bu sicile dayanarak üretilen araç tescil belgeleri de (ruhsatname) aynı hükümde belirtilen resmî senetlerden sayılırlar. Dolayısıyla belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluştururlar (Ertaş, Ş.: Trafik Sicilinin Hukuki İşlevleri, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:1982, Sayı:1., s.19.). Zira bu hükme göre aksi kanıtlanmadıkça, resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.

Tüm bu yasal düzenlemeler kapsamında somut olaya gelindiğinde; davacı üçüncü kişi adına kayıtlı olan 06 … plaka sayılı aracın eşi tarafından evlilik birliği içinde alındığı hâlde trafik sicilinde devrinin yapılmadığı iddiasıyla talepte bulunmuş, davalı ise aracı kendisinin satın almadığını aracın arkadaşına ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. 06 … plaka sayılı aracın dava dışı S. Demirel adına kayıtlı olduğu tartışmasızdır. Yukarıda da ifade edildiği üzere trafik sicil kayıtları resmî sicillerden olup aksi kanıtlanabilir ise de eldeki davada bu sicil kaydının doğru olmadığı davacı tarafından ispatlanamamıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, araç üçüncü kişi adına kayıtlı olsa bile, gerek birbirini doğrulayan tanık beyanları gerekse dava konusu aracın kasko ödemesinin davalı tarafından yapılması hususları birlikte dikkate alındığında dava konusu aracın evlilik birliği içinde davalı tarafından edinildiğinin kanıtlandığı, zira muvazaa iddiasının her türlü delil ile ispatının mümkün olduğu, o hâlde mahkemece aracın tam olarak hangi tarihte alındığı belirlendikten sonra dava konusu aracın 01.01.2002 tarihinden önce edinildiğinin belirlenmesi hâlinde, tarafların evlenme tarihinden edinim tarihine kadar gelir bilgilerinin getirtilerek usule uygun şekilde davacının katkı payı alacağının tespiti, aracın 01.01.2002 tarihinden sonra edinildiğinin saptanması hâlinde ise davacının katılma alacağının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 219, 231, 235 ve 236. maddelerine göre belirlenmesi gerektiğine işaret eden Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu ve direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hâl böyle olunca yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.

Sonuç:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin yatırıldığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.05.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir.

Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davası, boşanma sonrası mal paylaşımı, nafaka davası, velayet davası ve velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat davası gibi aile hukuku alanına giren konularda uzmanlığa ve 15 yılı aşkın tecrübeye sahiptir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.