Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Başlaması için Tebliğ Gerekir mi

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Başlaması için Tebliğ Gerekir mi - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri İdare Hukuku Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali için Dava Açma Süresi

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu

Dava açma süresi – Madde 7

1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

2. Bu süreler;

a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,

b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;

Tarihi izleyen günden başlar.

3. Adresleri belli olmayanlara özel kanunlarındaki hükümlere göre ilan yoluyla bildirim yapılan hallerde, özel kanununda aksine bir hüküm bulunmadıkça süre, son ilan tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar.

4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.

Arazi Toplulaştırma İşleminin İptali: Dava Açma Süresinin Belirlenmesinde İlanen Tebliğ Tarihi Esas Alınabilir mi

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas No: 2016/4086 Karar No: 2018/2287 Karar Tarihi: 03.05.2018

Özet: uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği şeklindeki yorumun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği sonucuna varıldığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet görülmemiştir.

(2577 S. K. m. 7, 9) (5403 S. K. m. 17)

İstemin Özeti: Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 18/05/2016 günlü, E:2016/417, K:2016/732 sayılı ısrar kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti: İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddedilmesi gerektiği Balıkesir Valiliği tarafından savunulmuş; Ayvalık Belediye Başkanlığı tarafından savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakiminin Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; Balıkesir İli, Ayvalık İlçesi, … Beldesi, 62 pafta, 3487 parsel sayılı taşınmazın 910 m2 lik kısmının 1997-2001 tarihleri arasında yapılan toplulaştırma işlemi sonucu 234 ada, 2 parsel olarak … Belediyesi adına tescil edilmesine ilişkin işlem ve toplulaştırma kararı ile dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açılmıştır.

Balıkesir İdare Mahkemesinin 23/03/2011 günlü, E:2008/930, K:2011/484 sayılı kararıyla; dava konusu edilen 1/1000 ölçekli uygulama imar planının 15/11/1982 – 15/12/1982 tarihleri arasında askıya çıkarılmak suretiyle ilan edildiği, askı süreleri içinde davacı tarafından itiraz edilmemesi nedeniyle planın son ilan tarihini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içinde doğrudan veya yapılacak bir itiraz başvurusu üzerine verilecek cevaba göre kalan dava açma süresi içinde açılması gereken bu davanın belirtilen dava açma süreleri geçirildikten çok uzun zaman sonra 02/07/2008 tarihinde açılması nedeniyle süre aşımı bulunduğu, toplulaştırma işlemi yönünden ise; 1997-2001 tarihleri arasında yürütülen toplulaştırma faaliyeti sonucu oluşturulan 234 ada, 2 sayılı parselin askıya çıkarılıp kesinleştirildikten sonra tescil için gönderildiği Ayvalık Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından 05/07/2001 tarihinde tapuya tescil edildiği, nitekim dayanağı toplulaştırma kararının ise 14/07/1997 günlü, 83 sayılı Bakanlık kararı ile ihaleye çıkarıldığı, çalışmaların (Mülga) Gediz Planlama ve Proje Müdürlüğünce 1999 yılında tamamlandığı, hazırlanan geçici ve kesin projelerin 15 er gün süre ile askıya çıkarılarak sonuçların kesinleştirildiği ve tescil için 2001 yılında tapuya gönderildiği, toplulaştırma sürecinde … Belediyesi adına oluşturulan 234 ada, 2 sayılı parselin ve toplulaştırma kararının askıya çıkarılmak suretiyle aleniyet kazandırılarak kesinleştirildiği ve nihayetinde 2001 yılında tapuya tescil için gönderildiği dikkate alındığında, bu sürelerin üzerinden uzunca bir zaman geçtikten sonra açılan davanın bu kısmında süre aşımı bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Anılan karar, karar düzeltme aşamasında Danıştay Altıncı Dairesinin 26/11/2015 günlü, E:2013/7030, K:2015/6912 sayılı kararıyla; uyuşmazlığın 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin kısmı bakımından; uygulama işlemi üzerine sadece dayanağı düzenleyici işleme karşı dava açılabileceği gibi, uygulama işlemi ile düzenleyici işleme karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabileceği, uygulama işlemi ile düzenleyici işlemin birlikte dava konusu edilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, planların düzenleyici işlem; parselasyon, ruhsat, ruhsat iptali ve yıkım işlemlerinin ise planların uygulanmasına yönelik işlemler olduğunda duraksama bulunmadığı, … Belediye Encümeninin 07/11/2006 günlü, 2006/491 sayılı ruhsat iptali ve yıkım kararının tebliği üzerine 07/11/2006 tarihinde (Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev ret kararının kesinleşmesi üzerine süresi içerisinde idare mahkemesine başvurulmak suretiyle) açılan davanın süresinde olduğu sonucuna varıldığından, işin esası hakkında inceleme yapılarak bir karara varılması gerekirken, davanın imar planına ilişkin kısmının süre aşımı yönünden reddine yönelik temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı, uyuşmazlığın, 62 pafta, 3487 parsel sayılı taşınmazın 910 m²lik kısmının 1997-2001 tarihleri arasında yapılan toplulaştırma işlemi sonucu 234 ada, 2 sayılı parsel olarak … Belediyesi adına ihdas edilmesine yönelik toplulaştıma kararına ilişkin kısmına gelince, toplulaştırma işleminin davacıya tebliğ edilmediği, davalı idarelerce dava konusu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin ortaya konulamadığı, davacı tarafından taşınmazı hakkında tesis edilen ruhsat iptali ve yıkım kararının tebliği sonucu toplulaştırma kararının öğrenilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Uyuşmazlığın 1/1000 ölçekli uygulama imar planına ilişkin kısmı bakımından;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu, aynı maddenin 4. fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerin düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri belirtilmiştir.

Aynı Kanun’un 9/1. maddesinde ise; çözümlenmesi Danıştayın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği hâlde, adlî ve askerî yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi hâlinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı merciine başvurma tarihinin, Danıştaya, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği hükümlerine yer verilmiştir.

Anılan yasa maddesinin değerlendirilmesinden, uygulama işlemi üzerine sadece dayanağı düzenleyici işleme karşı dava açılabileceği gibi, uygulama işlemi ile düzenleyici işleme karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabileceği, uygulama işlemi ile düzenleyici işlemin birlikte dava konusu edilmesi zorunluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacının hissedarı olduğu Balıkesir İli, Ayvalık ilçesi, … Beldesi, 62 pafta, 3487 parsel sayılı 10440 m² yüzölçümlü taşınmazın … Belediye Encümeninin 27/03/1987 günlü, 184 sayılı kararı ile 3370 m²lik kısmının imar planına göre yola terk edildiği, kalan 7070 m²lik kısmının ise arsa olarak tescil edildiği, ancak tescil edilen yeni parselin 910 m²lik kısmının da imar planı sınırı dışında kalması nedeniyle, bu kısmın ayırma çapı ile ayrılarak imar parseli dışında bırakılması gerekirken imar parseli olarak değerlendirildiği, 1987 yılında alınan yapı ruhsatı ile zaman içerisinde yapılaşmanın tamamlandığı ve 42 adet villa için yapı kullanma izinlerinin alındığı, diğer taraftan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yapılan toplulaştırma işlemleri sırasında taşınmazın imar planı sınırı dışında kalan 910 m²lik kısmının da artık parsel olarak değerlendirilerek davalı belediye adına ihdas edildiği ve mükerrer tapu kaydı oluşturulduğu, daha sonra davalı belediye tarafından, ihdas edilen taşınmazın, ihale yoluyla dava dışı 3. şahsa satıldığı, akabinde inşa edilen yapılardan 4 adedinin plan onama sınırı dışında, 2 adedinin ise yapı çekme mesafesi içerisinde kaldığından bahisle … Belediye Encümeninin 07/11/2006 günlü, 2006/491 sayılı kararı ile plan onama sınırı dışında kalan davacıya ait bağımsız yapı yönünden ruhsatın iptaline ve yapının yıkılmasına karar verildiği, buna karşı davacının 07/11/2006 günlü dilekçe ile Ayvalık Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açmış olduğu davanın, uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi gereken nitelikte olduğundan bahisle Mahkemenin 08/05/2007 günlü, E:2006/609, K:2007/164 sayılı kararı ile görev yönünden reddedildiği, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07/05/2008 günlü, 2008/3976, K:2008/5752 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen kararın 03/06/2008 tarihinde davacı vekiline tebliği üzerine, 02/07/2008 günlü dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Temyize konu kararın imar planına ilişkin kısmının incelenmesinden, imar planlarının düzenleyici işlemler; parselasyon, ruhsat, ruhsat iptali ve yıkım işlemlerinin ise planların uygulanmasına yönelik işlemler olduğunda duraksama bulunmadığından, … Belediye Encümeninin 07/11/2006 günlü, 2006/491 sayılı kararının tebliği üzerine 07/11/2006 tarihinde (Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev ret kararının kesinleşmesi üzerine süresi içerisinde idare mahkemesine başvurulmak suretiyle) açılan davanın süresinde olduğunun kabulü ile, işin esası hakkında inceleme yapılarak bir karara varılması gerekirken, davanın imar planına ilişkin kısmının süre aşımı yönünden reddine yönelik temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Kararın, 62 pafta, 3487 parsel sayılı taşınmazın 910 m²lik kısmının 1997-2001 tarihleri arasında yapılan toplulaştırma işlemi sonucu 234 ada, 2 sayılı parsel olarak … Belediyesi adına ihdas edilmesine yönelik toplulaştırma kararına ilişkin kısmına gelince,

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 17. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenir ve uygulanır. Bakanlar Kurulunun bu kararı toplulaştırma ve diğer işlemler yönünden kamu yararı kararı sayılır. Bu karar sonucu isteğe bağlı olarak veya maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması, köy gelişim ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesi Bakanlık tarafından yapılır veya yaptırılır. Uygulamada isteğe bağlı toplulaştırmalara öncelik tanınır.”

Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına ilişkin Tüzük’ün 24. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Arazi derecelendirme komisyonu tarafından tespit edilen dönüşüm katsayılarını ve parsellerin birim değeri cinsinden karşılıklarını gösterir mülkiyet listesi ve arazi derecelendirme haritası, muhtarlık veya belediyece uygun görülecek yerlerde on beş gün süre ile asılarak ilan olunur ve yerel imkanlarla duyurulur. Askıdan indirme tutanakla saptanır.

(2) Arazi malikleri ve diğer ilgililer, arazi derecelendirme haritası ile liste ve tablosuna ilişkin itirazlarını, ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde yazılı olarak arazi derecelendirme komisyonuna yapabilirler. Arazi derecelendirme komisyonu, yapılan itirazları en geç on beş gün içinde karara bağlayarak ilgililere yazılı olarak bildirir ve yeniden on beş gün süre ile askıya çıkararak ilan eder. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde, proje idaresine itiraz edebilirler. Proje idaresi bu itirazları otuz gün içinde karara bağlar. Proje idaresinin kararı kesin olup ilgililere yazılı olarak bildirilir.

(3) Süresi içinde itiraz edilmeyen arazi derecelendirmeleri kesinleşir.”

Aynı Tüzük’ün 27. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Proje idaresince arazi derecelendirmeleri esas alınarak yapılan veya yaptırılan yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri mahallinde on beş gün süre ile askıya çıkarılarak ilan edilir. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde proje idaresine itiraz edebilirler, itirazlar en geç otuz gün içinde karara bağlanır. Yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri Bakanlığın onayı ile kesinleşir.

(2) Kesinleşen parselasyon planına uygun olarak yeni parseller hak sahiplerine dağıtılır. Bu konuda doğabilecek anlaşmazlıklar yeni duruma göre sonuçlandırılır.

(3) Anlaşmazlıkların parselasyon planının onayından sonra sonuçlanması halinde, ilave alan ihtiyacı öncelikle tahsisli arazilerden, mümkün olmaması durumunda kamulaştırma bedeli ödenerek karşılanır.

Fazla arazi verilmiş fazla miktar için rayiç bedeli malikten talep edilir. Malik, bu bedeli ödemekten imtina ederse, fazla miktar köy tüzel kişiliği adına hisseli olarak tescil edilir.”

Dosyanın incelenmesinden, 1997-2001 tarihleri arasında yürütülen toplulaştırma faaliyeti sonucu oluşturulan 234 ada, 2 sayılı parselin askıya çıkarılıp kesinleştirildikten sonra tescil için gönderildiği Ayvalık Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından 05/07/2001 gününde tapuya tescil edildiği, bu işlemlerin dayanağını oluşturan toplulaştırma kararının ise 14/07/1997 günlü, 83 sayılı Bakanlık kararı ile ihaleye çıkarıldığı, çalışmaların (Mülga) Gediz Planlama ve Proje Müdürlüğünce 1999 yılında tamamlandığı, hazırlanan geçici ve kesin projelerin 15 er gün süre ile askıya çıkarılarak sonuçların kesinleştirildiği ve tescil için 2001 yılında tapuya gönderildiği, davacıya yapılan herhangi bir tebligatın bulunmadığı, taşınmazı hakkında tesis edilen ruhsat iptali ve yıkıma yönelik … Belediye Encümeninin 07/11/2006 günlü, 2006/491 sayılı kararının içeriği sonucu toplulaştırma suretiyle mükerrer tapu kaydı oluşturulduğunun öğrenilmesi üzerine 07/11/2006 tarihinde (Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görev ret kararının kesinleşmesi üzerine süresi içerisinde idare mahkemesine başvurulmak suretiyle) bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Mülkiyetin korunması” başlıklı Ek Protokolünün 1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”

Aynı Sözleşmenin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

Söz konusu hakkın yorumlanması, hayata geçirilmesi anlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları referans olarak görülmektedir. Mahkeme kararlarında görüleceği üzere adil yargılanma hakkının sağlanmasında tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususu önem arz etmektedir. Mahkemeye erişim hakkının yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususları hak ihlali olarak kabul edildiği gibi, usul kurallarının katı yorumlanması çerçevesinde dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da hak ihlali kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Mahkeme “De Geouffre de la pradelle -Fransa”davasında; doğal sit ilanına karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki kararın mahkemeye erişim hakkını kısıtladığını, dava açma süresinin başlangıcının net olmadığını vurgulamış, “Stubbing ve Diğerleri ile Birleşik Krallık” kararında da süre açısından yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ifade etmiştir.

İdari davalarda dava açma süresi idari istikrarın sağlanması anlamında kamu düzeninin bir gereği olarak öngörülen bir usul kuralıdır. Diğer taraftan dava açma süresinin değerlendirilmesinde hukuki uyuşmazlığın tarafı olan davacıların bilgiye erişim hakkı da dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı idareler tesis ettiği idari işlemlerin hukukilik karinesinden yararlanması anlamında davacılara nazaran daha ayrıcalıklı bir konumdadır. Bilgiye erişim hakkının bir gereği olarak idarelerce uyuşmazlığın özünü ilgilendiren hususlarda muhatapların dava konusu işlemin tüm unsurlarıyla öğrenilmesi, bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlama konusunda davalı idarelerin sorumlulukları bulunmaktadır. Öte yandan, bilgiye erişim hakkı, sözleşmenin yukarıda ifade edilen 6. maddesi kapsamında “silahların eşitliği ve çekişmeli yargılamanın sağlanması” konusunda da önem arz etmektedir. Söz konusu ilke uyarınca tarafların eşit bir şekilde hukuki argümanlarını Mahkemeye sunabilme imkanlarının bulunması gerekmekte, yargılamanın taraflarının kural olarak bütün kanıt, görüş ve belgeler konusunda bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu durum yargılamada taraflar arasında sağlanması gereken eşitliğin bir gereğidir. Mahkemenin “J.J.-Hollanda”, “Göç- Türkiye” ve “Meral- Türkiye” kararlarında söz konusu ilkenin önemi vurgulanmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda tesis edilen arazi toplulaştırması işlemi özü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile temel bir insan hakkı olarak öngörülen mülkiyet hakkı ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan, niteliği itibarıyla teknik bir konu olması anlamında mühendislik uygulamalarını da içeren uygulamanın ne şekilde gerçekleştiğinin muhataplarınca tam olarak öğrenilmesinin sağlanması adına davalı idarece işlemin tüm unsurlarıyla davacılara tebliğ edilmesi, açıklanması gerekmektedir.

Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, tarımsal işletme verimliliğinin arttırılması, optimum tarımsal arazi büyüklüklerinin sağlanması adına arazi toplulaştırmasının yapılabileceği, arazi toplulaştırma sürecinin; uygulama alanı belirlenmesi, arazi derecelendirmesinin yapılması, mülkiyet durumunun tespiti ile parselasyon yapılarak yeni parsellerin oluşması şeklinde gerçekleştiği, anılan süreçte tesis edilen işlemlerin tebliği konusunda ilan yönteminin öngörüldüğü ve itiraz süreleri tanındığı, parselasyon ile yapılan dağıtım ve yeni mülkiyet listelerinin ilanı sonrasında yapılan itiraz üzerine tesis edilecek işlemlerin ne şekilde tebliğ edileceği hususunda bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.

Diğer taraftan; arazi toplulaştırma işleminin mahiyeti itibarıyla; bir uygulama alanında proje uygulanması şeklinde gerçekleşmesine rağmen kişilerin maliki oldukları taşınmazların her biri açısından subjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olduğu; aynı zamanda kişilerin malik oldukları taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulması konusunda idarelere yetki tanınması anlamında mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirdiği, hukuki uyuşmazlıkların da adil yargılanma hakkı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır.

Uyuşmazlıkta, toplulaştırma işleminin davacıya tebliğ edilmediği, davalı idarelerce dava konusu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacı tarafından öğrenildiğinin ortaya konulamadığı, davacı tarafından taşınmazı hakkında tesis edilen ruhsat iptali ve yıkım kararının tebliği sonucu toplulaştırma kararının öğrenilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.

Bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, davacının bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği şeklindeki yorumun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği sonucuna varıldığından, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bu kısmında da hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 18/05/2016 günlü, E:2016/417, K:2016/732 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/05/2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.