Cezaevine Yasak Eşya Sokma
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak – Madde 297
(1) İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.
(2) Birinci fıkra kapsamı dışında kalan;
a) Firarı kolaylaştırıcı her türlü alet ve malzemeyi,
b) Her türlü saldırı ve savunma araçları ile yangın çıkarmaya yarayan malzemeyi,
c) Alkol içeren her türlü içeceği,
d) Kumar oynanmasına olanak sağlayan eşya ve malzemeyi,
e) 188 inci maddede tanımlanan suçlar saklı kalmak üzere, yeşil reçeteye tabi ilaçları,
f) Kurum idaresince incelenmek üzere alınanlar hariç, mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını,
g) Yetkili makamlarca izin verilenler hariç, ses ve görüntü almaya yarayan araçları,
ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir.
Madde Gerekçesi
Madde metninde bazı eşyaların yetkisiz olarak ceza infaz kurumlarına sokulması veya bulundurulması, suç hâline getirilmiştir.
Birinci fıkrada, infaz kurumu veya tutukevine sokulan veya bulundurulan eşyanın silâh, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı olması hâlinde verilecek ceza belirlenmiştir. Ancak, bunlardan silâhın, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin temin edilmesi ya da bulundurulması esasen suç teşkil etmektedir. Bu durumda fikri içtima hükümlerine göre fail daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacaktır. Ancak, bu şekilde belirlenen ceza, fıkrada belirtilen oranda artırılacaktır.
İkinci fıkrada ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı dışında kalıp da, kanuna uygun olarak yasaklanmış olan her türlü eşya, araç, gereç veya malzemeleri ceza infaz kurumları ve tutukevlerine sokanlar hakkında uygulanacak cezalar öngörülmüştür. Ancak, bu suçun oluşabilmesi için, suç konusu eşyanın infaz kurumuna veya tutukevine sokulmasının mevzuat çerçevesinde yasaklanmış olduğunun fail tarafından bilinmesi gerekir. Yani bu suç, ancak doğrudan kastla işlenebilir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, ceza infaz kurumu veya tutukevine yasak eşya sokma suçlarının tutuklu veya hükümlülerin muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi, bu suçlar açısından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.
Dördüncü fıkrada ise, suç konusu yasak eşyayı infaz kurumu veya tutukevinde bulunduran kişiler açısından bir etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir.
Cezaevine Yasak Eşya Sokmak: Temin Edilmesi veya Bulundurulması Ayrı Bir Suç Oluşturmayan Eşya
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/706 Karar No: 2018/266 Karar Tarihi: 05.06.2018
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
Özet: Sanığın hükümlü olarak kaldığı ceza infaz kurumundaki koğuşta bulundurduğu uç kısmı 2.2 cm, sap kısmı 12,5 cm uzunluğunda olan kalem içine monte edilmiş ve tığ olarak kullanılan aletin, bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda savunma ve saldırıya elverişli, delici nitelikte, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturmayan ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 6/1. maddesinin (f) bendinin 3. alt bendi kapsamındaki silahlardan olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında kaldığının ve sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçunun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
İçtihat Metni
İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan sanık …’nun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Akşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.03.2015 gün ve 51-232 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 13.10.2015 gün ve 4581-3237 sayı ile;
“Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Aşamalardaki savunmalarında suça konu tığı nasıl temin ettiği yönünde bilgi verdiği kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 297/4. maddesi hükmünün uygulanması suretiyle cezasında indirim yapılması ve suça konu edilen eşyanın müsadere edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın 1412 sayılı (mülga) CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297/1-birinci ve ikinci cümle uyarınca hükmedilen 2 yıl hapis cezasından anılan Kanunun 297/4. maddesi uyarınca 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılması, bu cezadan da aynı Kanunun 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak sonuç hapis cezasının 10 aya indirilmesi ve hükmün son fıkrasına ‘Adli emanetin 2015/16 sırasına kayıtlı 1 adet siyah kapaklı pilot kalem ucuna eritilerek yapıştırılmış tığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine’ cümlesinin eklenmesi”
suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.12.2015 gün ve 108747 sayı ile;
“…Bilirkişi raporu, suça konu ‘sap kısmı 12,5 cm plastik pilot kalem gövdesinden oluşan uç kısmı 2,2 cm metal tığ ucu pilot kalem gövdesine eritilerek sabitlenmiş’ aletin metal ucunun kalınlığı hususunda bir bilgi içermemesi itibarıyla yeterli değil ise de; bilinen kalınlığı 1-2 mm’den fazla olmayan 2,2 cm uzunluğundaki bir metal tığın, sanığın savunmasında belirttiği el işi yapımı dışında, cezaevinde de olsa insanın çevresinde bulunan ve kullanımı serbest olan diğer birçok eşyadan daha fazla savunma ve saldırıya elverişliliği bulunmadığı gözetilerek silah vasfını taşımadığının kabul edilmesi gerekirken, alete kabiliyetinden çok fazla bir önem ve vahamet yüklenerek hakkaniyete aykırı bir neticeye varılması ve hakkında ancak Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin 14. maddesine aykırı davranması nedeniyle Cezaevi Müdürlüğünce disiplin takibatı uygulanması gereken sanığın Akşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2015 gün ve 2015/51 E. 2015/232 K. sayılı kararıyla infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasının yasaya aykırı görüldüğü”
görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 02.02.2016 gün ve 8763-405 sayı ile, itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
05.12.2014 tarihli arama tutanağına göre; aynı gün Akşehir T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan sanık …’nun koğuşunda infaz kurumu görevlilerince yapılan aramada, sanık …’ya ait bir kaleme takılmış tığ şeklinde alet bulunarak elkonulması üzerine sanık hakkında suç duyurusunda bulunulduğu,
Yürütülen soruşturma sonucunda sanık hakkında infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçundan kamu davası açıldığı, kovuşturma aşamasında mahkemece tayin edilen polis memuru bilirkişi tarafından suça konu tığın incelenmesi sonucunda; pilot kalemin gövdesine eritilerek sabitlenmiş metal tığ ucunun, uç kısmının 2.2 cm, sap kısmının ise 12.5 cm uzunluğunda olup 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen savunma ve saldırıya elverişli, delici alet olduğunun ve silah kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık …; infaz koruma memuru olarak görev yaptığını, sanık …’in kaldığı koğuşta yapılan arama sonrasında pilot kalemin ucuna takılmış tığın bulunması üzerine sanık …’in bu aletin kendisine ait olduğunu söylediğini,
Tanıklar Ayhan Candan ve Hayri Şeker; sanık ile aynı koğuşta kaldıklarını, olay günü suça konu tığın bulunması üzerine sanık …’in bunun kendisine ait olduğunu söylediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık …; bahse konu pilot kalem ucuna takılmış tığın kendisine ait olduğunu, ceza infaz kurumlarında uzun yıllardır kaldığını ve buralarda tığ kullanıldığını gördüğünü, söz konusu aleti el işi yapımında kullandığını savunmuştur.
Suç ve karar tarihi itibarıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak” başlıklı 297. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.
(2) (İptal: Anayasa Mahkemesinin 7/7/2011 tarihli ve E.:2010/69, K.:2011/116 sayılı Kararı ile.)
(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin ikinci fıkrası suç ve karar tarihinden önce “Birinci fıkrada sayılanların dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumuna veya tutukevine sokan veya bulunduran ya da kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır“ şeklinde ve anılan maddenin birinci fıkrasında sayılanlar dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumu veya tutukevine sokma, bu kurumlarda bulundurma veya kullanma eylemleri aynı maddenin ikinci fıkrasında suç olarak düzenlenmişken, söz konusu ikinci fıkra Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 tarihli ve 69-116 sayılı kararında belirtilen;
“…297. maddenin (1) numaralı fıkrasında suça konu olabilecek eşyaların nitelikleri tek tek sayılmış olmasına karşın, itiraz konusu kuralda böyle bir nitelik belirlemesi yapılmadan, sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanda idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirleme yetkisi tanınmıştır. Buna göre kuralda, idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirlerken hangi nitelikleri esas alacağı hususuna açık ve belirgin olarak yer verilmediğinden dolayı kural, belirli ve öngörülebilir olmadığı gibi suçun yasallığı ilkesine de uygun değildir.”
şeklindeki gerekçeyle iptal edilmiş ve iptal kararı Resmi Gazete’de yayımlandığı 21.10.2011 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.
Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile anılan maddenin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmiştir;
“Birinci fıkra kapsamı dışında kalan;
a) Firarı kolaylaştırıcı her türlü alet ve malzemeyi,
b) Her türlü saldırı ve savunma araçları ile yangın çıkarmaya yarayan malzemeyi,
c) Alkol içeren her türlü içeceği,
d) Kumar oynanmasına olanak sağlayan eşya ve malzemeyi,
e) 188 inci maddede tanımlanan suçlar saklı kalmak üzere, yeşil reçeteye tabi ilaçları,
f) Kurum idaresince incelenmek üzere alınanlar hariç, mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçlarını,
g) Yetkili makamlarca izin verilenler hariç, ses ve görüntü almaya yarayan araçları,
Ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin 6763 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ikinci fıkrasının gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;
“Madde ile, Türk Ceza Kanununun 297. maddesinin ikinci fikrası yeniden diizenlenerek, birinci fıkra kapsamı dışında kalan eşya ve malzemelerden hangilerinin ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokulmasının ya da buralarda bulundurulmasının veya kullanılmasının suç oluşturacağı açıkça belirlenmektedir.
Anayasa Mahkemesi 7/7/2011 tarihli ve E.: 2010/69, K.: 2011/116 sayılı Kararında, Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birinin belirlilik ilkesi olduğunu, bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerektiğini belirterek söz konusu ikinci fıkrayı iptal etmiştir.
Yapılan düzenlemeyle, ceza infaz kurumuna sokulması ya da bu kurumlarda bulundurulması veya kullanılması yasak olan eşyalar açıkça belirlenmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin bahse konu iptal kararı doğrultusunda hüküm getirilmektedir”
Buna göre; Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 tarihli ve 69-116 sayılı iptal kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda ilgili fıkra yeniden düzenlenerek, maddenin birinci fıkrası kapsamındaki silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı dışında kalan eşya ve malzemelerden hangilerinin ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokulmasının ya da buralarda bulundurulmasının veya kullanılmasının suç oluşturacağı belirlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasına göre, suçun oluşabilmesi için iki seçimlik hareket öngörülmüş olup bunlardan birincisi; “İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokma”, ikincisi ise; “İnfaz kurumunda veya tutukevinde silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı bulundurma”dır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için bu iki seçimlik hareketten birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Fıkrada sayılan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde ise, Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesi gereğince fikri içtima hükümleri uyarınca belirlenecek cezanın yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.
“Bulundurma” kavramı, maddede sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında tutulması anlamına gelmektedir. Ancak bulundurmanın kabul edilebilmesi için kişinin yasak eşyayı üzerinde veya hakimiyet alanında tutması fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir. Başka bir kişi tarafından üstte veya hâkimiyet alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eylemi tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyecektir. (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, c.6, s. 8591) “Yasak eşya sokma” biçimindeki seçimlik hareket ise, belirtilen yasak eşyanın çeşitli yol ve yöntemlerle dışarıdan infaz kurumuna veya tutukevinin içine sokulması suretiyle gerçekleştirilebilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.10.2017 gün ve 797-415 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşabilmek için Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin üzerinde de durulması gerekmektedir.
17.06.2005 gün ve 25848 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin “El işi faaliyetleri” başlıklı 14. maddesi;
“Hükümlülerin, gerekli malzemeler kantinden temin edilmek koşuluyla, el işi faaliyetlerini, ceza infaz kurumlarının uygun bölümlerinde yapmaları esastır.
Ceza infaz kurumunun güvenliğini bozmamak kaydı ile bu faaliyetlerin devamına koğuş, oda ve eklentilerinde izin verilebilir.
Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici alet ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmez.”
biçiminde düzenlenerek, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların el işi faaliyetlerini nerede ve ne şekilde yürütebileceklerine dair usul ve esaslar belirlenmiştir. Buna göre, hükümlü ve tutukluların koğuş, oda ve eklentilerinde el işi faaliyetleri yapmaları izne tabi tutulmuştur. Ancak, maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici aletler ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin anılan yerlerde bulundurulmasına izin verilmeyeceği belirtilmiştir.
Gelinen bu aşamada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde belirtilen “silah”; aynı fıkranın ikinci cümlesindeki “bu silahın temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması“ ve aynı maddenin 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “her türlü saldırı ve savunma araçları” tabirleri de irdelenmelidir.
Silahtan neyin anlaşılması gerektiği, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde beş alt bent halinde sıralanmıştır. Buna göre;
1. Ateşli silâhlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
silah sayılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen suçun tipe uygun eylem unsuru, infaz kurumuna veya tutukevine silah sokulması yahut bulundurulması olduğundan, bu suçun işlenip işlenmediğinin tespiti için öncelikle somut olayda eyleme konu nesnenin, aynı Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen anlamda bir silah olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir (Yener Ünver, TCK’da Düzenlenen Adliyeye Karşı Suçlar, 4. Baskı, Seçkin Hukuk, Ankara, 2016, s. 586). Zira, Türk Ceza Kanunu’nun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde kastedilen “silah”ın, aynı Kanunun 6. maddesinde tanımlanan nesnelerden olduğu anlaşılmaktadır (Zeki Hafızoğulları/Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Millete ve Devlete Karşı Suçlar, 1. Baskı, US-A Yayıncılık, Ankara, 2017, s. 278).
Öte yandan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin birinci fıkrasının, “Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikrî içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.“ şeklinde düzenlenen ikinci cümlesinde, maddenin birinci fıkrasında sayılan silahın, infaz kurumuna veya tutukevine sokulması veya buralarda bulundurulması fiilleri ayrı bir suç oluşturduğu takdirde, örneğin ele geçirilen eşyanın 6136 sayılı Kanun kapsamına girmesi hâlinde, TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek cezanın yarı oranda artırılacağı hükme bağlanarak, kanun koyucu bu suçların faillerinin daha fazla ceza ile cezalandırılmaları yönünde iradesini ortaya koymuştur. Buna göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kalan bir silahın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde, 297. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi tatbik edilecek, aksi takdirde aynı fıkranın birinci cümlesi uygulanacaktır.
Diğer taraftan, 6763 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren anılan maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi “Her türlü saldırı ve savunma araçları…” şeklinde düzenlenmiş olup ikinci fıkranın ancak birinci fıkra kapsamı dışında kalan hâllerde uygulanabileceği madde metninde açıkça belirtilmiş, ikinci fıkranın gerekçesinde de bu husus vurgulanmıştır. Yine söz konusu gerekçede, anılan fıkranın düzenleniş amacı olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtilen ilkelerin gözetildiği belirtilmiştir. Bu bakımdan, 6763 sayılı Kanun ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin ikinci fıkrası ihdas edilirken, kanun koyucunun aynı maddenin birinci fıkrasının kapsamını daraltmayı ve suçun unsurlarını değiştirmeyi amaçlamadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar birlikte gözetildiğinde, Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında olduğu belirlenen silaha ilişkin olarak, aynı Kanunun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin tatbik edilmesi gerekirken, anılan Kanunun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kalmadığı saptanan, ancak her türlü saldırı ve savunma araçları tanımına giren bir aletle ilgili olarak, aynı Kanun 297. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin uygulanması gerekmektedir.
O hâlde; infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçuna konu aletin, “silah“, “bu silahın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması” ile “her türlü saldırı ve savunma araçları” tabirlerinden hangisine uyduğuna ilişkin yapılacak ayrımı şu şekilde sıralamak mümkündür.
1- Suça konu silahın temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde, silahın vasfına göre fikri içtima hükümleri uyarınca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi veya ilgili Kanun hükümleri gereği belirlenecek temel ceza, TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince yarı oranında artırılmalıdır.
2- Suça konu aletin temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturmadığının, ancak TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kaldığının tespit edilmesi durumunda, aynı Kanunun 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi tatbik edilmelidir.
3- Suça konu aletin, gerek temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturmadığının gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kalmadığının, ancak her türlü saldırı ve savunma araçları tanımına girdiğinin saptanması hâlinde, aynı Kanunun 297. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uygulanmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın hükümlü olarak kaldığı ceza infaz kurumunda koğuşta bulundurduğu, uç kısmı 2.2 cm, sap kısmı 12,5 cm uzunluğunda olan kalem içine monte edilmiş ve tığ olarak kullanılan aletin, bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda savunma ve saldırıya elverişli, delici nitelikte, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturmayan ve TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin üçüncü alt bendi kapsamındaki silahlardan olduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin TCK’nın 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi kapsamında kaldığının ve sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçunun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, Ceza Genel Kurulundaki müzakere sırasında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 297. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen ve Özel Dairece düzeltilerek onama konusu edilen etkin pişmanlık hükmünün, bozma nedeni mi yoksa düzeltilerek onama nedeni mi yapılacağının da tartışılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sanık aleyhine itirazının bulunmaması karşısında bu husus değerlendirilmemiştir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.