Dul Kalan Eşin Yeniden Evlenme İhtimali, Destekten Yoksun Kalma Tazminatının Hesaplanmasında Dikkate Alınır mı
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Özel durumlar: Ölüm ve bedensel zarar
Ölüm – Madde 53
Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
Belirlenmesi – Madde 55
Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
Bu Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.
Manevi tazminat – Madde 56
Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Dul Kalan Eşin Yeniden Evlenme İhtimalinin Hesaplanması
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2038 Karar No: 2019/979 Karar Tarihi: 01.10.2019
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen 11.06.2013 tarihli ve 2011/304 E., 2013/207 K. sayılı karar davalılar Dubai Group Sigorta A.Ş., … Türk ve … vekilleri tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.01.2015 tarihli ve 2013/13891 E., 2015/456 K. sayılı kararı ile;
“…Davacılar vekili, davalıların trafik sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu aracın tam kusurlu hareketi ile 04/05/2011 tarihinde müvekkillerinin eşi/babası/oğlu olan …’in içinde bulunduğu araca çarparak murisin ölümüne sebebiyet ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı eş … ve davacı çocuk… için ayrı ayrı 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, davacı eş … ve davacı anne… için ayrı ayrı 50.000,00 TL, davacı çocuk için 25.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 148.164,90 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü Ahmet’in tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı eş … için 146.170,74 TL, davacı çocuk… için 1.994,16 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (davalı … şirketi için poliçe limitiyle sınırlı ve dava tarihinden itibaren), davacı eş … ve davacı anne… için ayrı ayrı 25.000,00 TL, davacı çocuk için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve Ahmet’ten olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar … Türk ve … vekili ile davalı …vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 47.maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalıların aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Dava, trafik kazasından kaynaklanan destek tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Olay tarihi itibariyle 39 yaşında olan davacı eş …’in, yaşadığı çevre, sosyal ekonomik durumu itibariyle AYİM tablosuna göre yeniden evlenme ihtimali % 9 olup, davacının 18 yaşın altında bir çocuğunun bulunması dikkate alındığında ve çocuk için % 5 oranında indirim yapıldığında davacının yeniden evlenme ihtimali % 4 olmasına karşın, hükme esas alınan 11.02.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacı eş …’ın rapor tarihi itibarıyla 41 yaşında olduğu ve çocuk sayısı gözetildiğinde evlenme şansı bulunmadığı belirtilerek tazminat hesaplanması doğru bulunmamıştır. Mahkemece, Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre eşin evlenme ihtimalinin olay tarihi itibarıyla AYİM tablosuna göre değerlendirilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle ve oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; davalıların zorunlu trafik sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu aracın müvekkillerinin desteği …’in içinde bulunduğu araca çarparak ölümüne neden olduğunu, kazanın davalı tarafın kusuruyla meydana geldiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı eş … ve davacı çocuk… için 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, davacı eş … ve davacı anne… için 50.000,00’er TL, davacı çocuk için 25.000,00TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebi 148.164,90TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı …Ş. vekili; müvekkili şirketin kusur oranı ve poliçe teminatındaki limit ile sınırlı olarak sorumluluğunun bulunduğunu, kusur oranını kabul etmediklerini, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatının kapsamı dışında kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Türk ve … vekili; kazanın meydana gelmesinde kendilerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü Ahmet’in tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı eş … için 146.170,74TL, davacı çocuk… için 1.994,16TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (davalı … şirketi için poliçe limitiyle sınırlı ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davacı eş … ve davacı anne… için 25.000,00’er TL, davacı çocuk için 10.000,00TL manevi tazminatın davalılar … ve Ahmet’ten olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Davalı …Ş. vekili ve davalılar … Türk ile … vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle oy çokluğu ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; 11.06.2013 tarihli karara esas alınan bilirkişi raporuna göre eşin evlenme şansı bulunmadığı kabul edildiğinden önceki kararda ısrar edilmesinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı …Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; destekten yoksun kalma tazminatı hesabında yeniden evlenme ihtimali oranı belirlenirken sağ kalan eşe ilişkin olarak olay tarihindeki verilerin mi yoksa rapor tarihindeki verilerin mi esas alınması gerektiği, burada varılacak sonuca göre mahkemece benimsenen bilirkişi raporunun hükme esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
I) Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece “eşin olay tarihinde 39, hâlen (rapor tarihinde) 41 yaşında ve çocuk sayısına nazaran, yeniden evlenme şansı bulunmadığı” şeklinde görüş beyan eden bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulduğu, kararın Özel Dairece; “dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimalinin hesaplanmasında eşin olay tarihindeki yaşının nazara alınmasının ve AYİM tablosuna göre eşin %4 oranında evlenme ihtimali bulunduğundan bilirkişiden bu yönde ek rapor alınmasının gerektiği” gerekçesi ile bozulduğu, direnme adı altında verilen kararda ise “11.06.2013 günlü kararına esas alınan bilirkişi raporuna göre eşin evlenme şansı bulunmadığı kabul edildiğinden önceki kararda ısrar edilmesinin gerektiğinin belirtildiği”, direnme adı altında verilen bu karara karşı davalı …Ş. vekilince “hükmün gerekçe içermediği” de ileri sürülmek suretiyle temyiz yoluna başvurduğu dikkate alındığında; temyize konu direnme kararının, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141. maddesinin 3. fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddeleri anlamında, direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiş ve yerel mahkemece direnme kararında ilk kararın gerekçesine ve hükme esas alınan, sağ kalan eşin rapor tarihindeki yaşına göre değerlendirme yapan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğinin ayrıca belirtilmiş olmasına göre direnme kararının gerekçe içerdiği ve bu nedenle ön sorunun olmadığı oy birliği ile kabul edilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
II) İşin esasının incelenmesinde;
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal mevzuatın ve ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtiva eder.
Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.”
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise;
“Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.”
Görüldüğü üzere mülga 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 45/2. ve sonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddeleri uyarınca ölüm hâlinde ölenin yardımlarından/desteğinden faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı tazminat olarak sorumlusundan talep edebileceklerdir (Gürsoy, K.T: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 29, Sayı: I, Yayın Tarihi: 1972, s.143).
Ölenin desteğinden faydalananların ölüm nedeniyle uğradıkları zararı sorumlulardan tazmin etmelerini sağlayan hukuki kurum ise destekten yoksun kalma tazminatıdır (Antalya,G: Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, İstanbul 2015,s.116; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.06.2018 tarihli ve 2016/5 E., 2018/6 K. sayılı kararı).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarihli ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Ölüm olmasaydı ileride kurulacak ilişkinin bir destek ilişkisi olacağı kesin ise, destekten yoksun kalma tazminatı istenebilir (Çelik, A.Ç.: Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksunluk, Ankara, 2016, s. 47). Var olan desteklik kanıtlandıktan sonra destek tutarının hesaplamasında göz önünde tutulan kriterlerin tamamı dikkate alınarak faraziye hesaplama yapılmaktadır. Bu tazminat ile güdülen amaç; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.1984 tarihli ve 1984/9-301 E., 1984/619 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi destek yaşamış olsaydı, yardım ettiği kimseye yapabileceği yardım tutarını sağlamaktır. Destekten yoksun kalma tazminatında hesaplama yapılırken, destekten yoksun kalan eşin yeniden evlenme ihtimali, zararı azaltan durumlardan sayılmakta, olasılığın oranına göre tazminattan indirim yapılması gerekmektedir.
Dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimalinin belirlenmesinde aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, kişiliğine, çocuk sayısına, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına bakılarak bir sonuca varılması gerekir. Bu hususta, gerektiğinde konusunun uzmanı bilirkişilerin görüş ve düşüncesine de başvurulabilir.
Uygulamada, dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimalinin belirlenmesinde daha çok, hazır tablolardan yararlanılmaktadır. En sık başvurulan İsviçreli Hans Moser’in tablosu ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından kullanılan tablodur. Moser’in tablosu 1940’dan önceye ait olup, günümüz koşullarına ve ülkemiz şartlarına uyduğu söylenemez. Gene, İsviçre kaynaklı Stauffer/Schaetzle tablosu daha yakın tarihli ise de, bu tablonun da Türkiye koşulları dikkate alınarak hazırlanmadığı açıktır. Bu durumda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından kullanılan tablonun mevcut koşullarda ülkemiz koşullarına daha çok uyumlu olduğu değerlendirilebilir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimali saptanırken, olay tarihindeki yaşına göre değil, rapor tarihindeki ve hüküm tarihine en yakın tarihteki yaşına göre evlenme şansını belirlemek gerekmektedir. Çünkü:
a) Tazminat hesabında, rapor (hüküm) tarihindeki en son veriler dikkate alınır.
b) Gerçek belli iken varsayımlara göre değerlendirme yapılamaz (Çelik, s. 288).
Destekten yoksun kalma tazminatında bilinmeyen dönem için farazi bazı kriterlere göre hesaplama yapılmakta ise de, dul kalan eşin hesap tarihi itibari ile evlenip evlenmediği belirlenebilir bir veridir.
Somut olayda kazanın 04.05.2011 tarihinde gerçekleştiği ve desteğin de aynı tarihte öldüğü, davanın 19.09.2011 tarihinde açıldığı, destekten yoksun kalma tazminatı talep eden sağ kalan eş …’ın 28.01.1972 doğumlu olduğu ve 13.07.1994 doğumlu bir çocuğunun bulunduğu, sağ kalan eşin bilirkişi raporunun alındığı 11.02.2013 tarihinde 41 yaşında, çocuğunun ise 19 yaşında olduğu ve eşin evlenmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dul kalan eşin evlenme ihtimali tartışılmış ve dul kalan eşin evlenme ihtimali konusunda birçok faktörün rol oynadığı, dul kalan eşin yaşı, çocuk sayısı, fiziki durumu, eşin ölümü nedeniyle içine düştüğü sosyo- ekonomik durumu, ölen eşine bağlılık durumu gibi kişiye özel mahrem duyguların yanı sıra, mahalli örf ve âdetlerin de yeniden evlenme şansını etkileyecek hususlar olduğu, anılan ilkeler özellikle dul kalan eşin olay tarihinde 39, halen 41 yaşında ve çocuk sayısına nazaran yeniden evlenme ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir.
AYİM tablosuna göre, 41-50 yaş aralığındaki dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimali %2 olup, AYİM uygulamasında 18 yaşından küçük her bir çocuk için evlenme şansından %5 indirim yapılması gerekir. Davacı dul kalan eşin rapor tarihindeki yaşı, çocuk sayısı, AYİM tablosu, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum ile ülke ve yöre koşulları dikkate alındığında, yeniden evlenme şansının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında sağ kalan eşin evlenme ihtimalinin bir veri değil de tazminattan indirim nedeni olarak değerlendirilebileceği, hesaplamada muhtemel yaşam süreleri belirlenirken desteğin ölüm tarihinin esas alındığı, tüm unsurlarda desteğin ölüm tarihi esas alınırken evlenme şansının değerlendirilmesinde rapor tarihinin baz alınmasının bir çelişki olduğu, değerlendirmenin haksız fiilin meydana geldiği ve zararın doğduğu tarih olan ölüm tarihi itibari ile yapılması gerektiği, tazminatın belirlenmesindeki ilkelerin herkese eşit olarak uygulanması gerektiği, olay tarihindeki verilerin dikkate alınmaması durumunda aynı tarihte desteklerini yitiren, aynı konumda olan sağ kalan eşlere raporun alındığı tarihlerin farklı olmasına bağlı olarak başka başka indirimlerin uygulanabileceği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Bu nedenle, davacı eşin rapor tarihindeki yaşına, çocuk sayısına, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum ile ülke ve yöre koşullarına, rapor tarihine kadar geçen zamanda da evlenmemiş olmasına göre evlenme şansı bulunmadığı yönündeki bilirkişi raporunun hükme esas alınmak suretiyle tazminattan bir indirime gidilmesine yer olmadığına ilişkin direnme kararı yerindedir.
Sonuç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ön sorun olmadığının kabulüne oy birliği ile,
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı …Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Borçlar hukuku, sigorta ve tazminat hukuku alanında yetkin, maddi ve manevi tazminat davalarında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.
Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Kayseri tazminat avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.