Eski Binanın Depremde Zarar Görmesi Halinde Yüklenici Müteahhit Zarardan Sorumlu Tutulabilir mi

Eski Binanın Depremde Zarar Görmesi Halinde Yüklenici Müteahhit Zarardan Sorumlu Tutulabilir mi - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Borçlar Hukuku Avukatı - Kayseri Tazminat Avukatı Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Eski Binanın Depremde Zarar Görmesi Halinde Yüklenici Müteahhit Zarardan Sorumlu Tutulabilir mi

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

Eser Sözleşmesi: Tanımı – Madde 470

Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.

Yüklenicinin borçları: Genel olarak – Madde 471

Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.

Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.

Yüklenici, meydana getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür. Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına da yaptırabilir.

Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.

Ayıp sebebiyle sorumluluk

Ayıbın belirlenmesi – Madde 474 

İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.

Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun bir raporla belirlenmesini isteyebilir.

İşsahibinin seçimlik hakları – Madde 475

Eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:

1. Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.

2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.

3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.

İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.

Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.

İşsahibinin sorumluluğu – Madde 476

Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz.

Eserin kabulü – Madde 477

Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.

İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.

Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.

Zamanaşımı – Madde 478

Yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

Eski Binanın Depremde Zarar Görmesi Halinde Yüklenici Müteahhit Zarardan Sorumlu Tutulabilir mi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/15-254 Karar No: 2020/6 Karar Tarihi: 14.01.2020

Özet: Mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266 vd. maddeleri ve 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesi hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişi ya da bilirkişiler kurulu aracılığıyla gerektiğinde yerinde yeniden keşif yapılarak hüküm kurmaya ve denetime elverişli olacak şekilde rapor almak ve dava konusu, davalı yüklenici tarafından yapılan A blokta zararın bulunup bulunmadığı, zarar var ise; zararın kaynağı ve niteliği ile bu zarardan binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre davalı yüklenicinin sorumlu olup olmadığı hususu tespit edilerek, ortaya çıkan sonuca göre karar vermekten ibarettir.

(818 s. K. m. 355)

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I.YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili 10.06.2010 harç tarihli dava dilekçesinde; 2009 yılında Konya’da meydana gelen deprem nedeniyle davalı tarafından yapılan binanın taşıyıcı kolonlarında patlamalar, demirlerinde eğilme ve deformasyonlar olduğunu, binayı yapan müteahhit ve mühendislerin çağırılması üzerine B blokun yüklenicisinin hatasını kabul ederek gerekli olan güçlendirmeleri yaptığını, ancak A blokun yüklenicisi olan davalının ilk başta kabul etmesine rağmen binadaki güçlendirmeleri yapmadığını, taşınmazın bulunduğu yer Belediyeleri ve Kaymakamlığının yaptığı tespitler sonucu binada acilen güçlendirme yapılması gerektiğinden mevcut işyeri yönetiminin bu güçlendirmeleri yaparak 52.000,00TL harcadığını, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen davalının bu bedeli ödemediğini, hasarın binadaki gizli ayıplardan kaynaklandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 52.000,00TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili 12.10.2010 tarihli cevap dilekçesinde; davacı yönetimin tüzel kişiliği bulunmadığından dava ehliyetinin olmadığını, meydana gelen 4.9 şiddetindeki deprem dolayısıyla kolonların hasar gördüğü iddiasının kanıtlanması gerektiğini, B blokta olan olayların A blokta da olduğu iddiasının doğru olmadığını, her iki blokun eş zamanlı yapılmasına rağmen teknik açıdan birbirinden farklı olduğunu, iki blokun yüklenicilerinin inşaatı yürütme tekniklerinin ve gösterdikleri hassasiyetin birbirinden tamamen farklı olduğunu, A blokun projeye ve projede öngörülen teknik kurallara uygun yapıldığını, ortada açık ya da gizli bir ayıp bulunmadığını, binanın depreme dayanıklı olup olmadığına yönelik karot numunelerinin alınıp testlerinin yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

6. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.11.2013 tarihli ve 2010/344 E., 2013/774 K. sayılı kararı ile; dava konusu A blok üzerinde yapılan teknik incelemeler ve 2007 Yılı Deprem Yönetmeliğinin öngördüğü yükler kapsamında değerlendirme yapan bilirkişi kurulu raporu ve ek raporu benimsenerek davanın kısmen kabulü ile 44.250,00TL gizli ayıp nedeniyle oluşan maddi zararın 10.06.2010 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 15. Hukuk Dairesince 20.11.2014 tarihli ve 2014/289 E., 2014/6702 K. sayılı kararı ile;

“…Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı yüklenici tarafından eser sözleşmesi hükümleri gereği yapılan binada Konya’da meydana gelen deprem sonucu oluşan zararın tazmini gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Davalı yüklenici şirketin dava dışı malikler ile aralarında yaptığı dava konusu binanın inşaasına ilişkin sözleşme, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Davalının varsa sorumluluğunun bu hükümlere göre değerlendirilmesi zorunludur.

Somut olayda; davacı tarafından davalı yüklenicinin yaptığı A blokun 10-11.09.2009 tarihinde Konya’da meydana gelen depremde zarar gördüğü ve güçlendirilmesi gerektiğinden bahisle güçlendirme bedelinin tahsili için talepte bulunulmuş ve mahkemece yapılan yargılama sonucu davalının sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemece yeterli araştırma yapılarak hüküm kurulduğundan söz edilemez.

Davalı yüklenici yapımını üstlendiği A blokta herhangi bir hasar bulunmadığını, güçlendirme yapılmasına gerek bulunmadığını, binanın projeye ve projede belirlenen teknik kurallara uygun yapıldığını ve binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliğinde yer alan ilke ve kurallara uygun imalat yapıldığını savunduğuna göre yargılama yapılırken bu hususların üzerinde durulması gerekmektedir. Gerçekten de dosyada mevcut Belediye yazılarından da anlaşıldığı üzere dava konusu edilen binanın inşaat ruhsatı 1987 yılında alınmış ve 13.10.1992 yılında iskan ruhsatı alınarak kullanılmaya başlanmış olup, binanın yapımı sırasında 1975 yılı Deprem Yönetmeliği yürürlüktedir. Davalı yüklenicinin sorumluluğu bu Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilmelidir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında bu tür bir inceleme ve yeterli değerlendirme yapılmamıştır.

O hâlde mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişi ya da bilirkişiler kurulu aracılığıyla gerektiğinde yerinde keşif yapılmak suretiyle bilirkişiden mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınarak, dava konusu davalı yüklenici tarafından yapılan A blokta zararın bulunup bulunmadığı, zarar var ise; zararın kaynağı ve niteliği ile bu zarardan binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre davalı yüklenicinin sorumlu olup olmadığı hususunu saptamak, sonucuna uygun hüküm kurmaktan ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile hükme varılması, usul ve yasaya aykırı olmuş kararın bozulması gerekmiştir…”

gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.05.2015 tarihli ve 2015/114E., 2015/338 K. sayılı kararı ile;

“Davalının yaptığı binanın inşaat ruhsatının 1987 yılında, iskan ruhsatının da 13.10.1992 tarihinde alındığının belli olduğu, davalının sorumluluğunun 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği hükümleriyle sınırlandırılmasının kanuna uygun olmadığı, bunun kabulü hâlinde dava konusu binadan önce ve sonra yapılan civardaki sağlam binalarda yüklenicilerin gerektiğinden fazla özen gösterdiği sonucuna varılacağı, bu sonucun, “eser vasıfları” önceden kararlaştırılmamış olsa bile işin uzmanı ve basiretli bir tacir olan davalı yükleniciyi dürüstlük kuralına ve hakkaniyete aykırı bir şekilde edimi amacına uygun yerine getirmekten kurtaracağı, mahkemenin hükme esas aldığı 03.07.2013 tarihli raporun içerik itibariyle doğru olduğu, çünkü davalının özen yükümünü gereği gibi yerine getirmediği, bozma ilamında söz edilen 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği’nin davalının özen yükümünün sınırlarını daraltamayacağı, aksi takdirde “işin uzmanı” olan davalının özen yükümünün bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde haksız bir şekilde sınırlandırılmış olacağı, bu durumun dürüstlük kuralına da aykırı olduğu, ayrıca usulen direnme kararı bozulan karar ile aynı olması gerektiğinden önceki gibi hüküm kurulduğu, bozmadan sonra davalının ölümü nedeniyle mirasçıların davaya dahil edildiği”

gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davalı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı yüklenicinin yaptığı binanın inşaat ruhsatının 1987 yılında, iskân ruhsatının 13.10.1992 yılında alındığı gözetildiğinde 2009 yılında meydana gelen depremde binanın yapımındaki gizli ayıp nedeni ile binada hasar oluştuğu iddiasıyla açılan eldeki davada, davalı yüklenicinin sorumluluğunun bina yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği hükümlerine göre mi yoksa 2007 tarihli Deprem Yönetmeliği hükümlerine göre mi belirlenmesi gerektiği, bu noktada yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olup olmadığı ve benimsenen bilirkişi raporunun hükme esas alınıp alınamayacağı, burada varılacak sonuca göre mahkemece, dava konusu davalı yüklenici tarafından yapılan A blokta zararın bulunup bulunmadığı, zarar var ise; zararın kaynağı ve niteliği ile bu zarardan davalı yüklenicinin sorumlu olup olmadığı hususu saptanarak sonucuna göre bir karar vermek gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE:

12. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalât nedeniyle doğan zararın tazmini istemine ilişkindir.

13. Uyuşmazlık yapım sözleşmesinin yapıldığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirilmelidir.

14. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 355. hükmüne göre, eser sözleşmesi öyle bir sözleşmedir ki; onunla yüklenici, iş yani eser sahibinin ödemeyi üstlendiği ücret karşılığında bir eser meydana getirmeyi borçlanır. Eser sözleşmeleri iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir tür iş görme sözleşmesidir. Yüklenici, aynı Kanunun 356. maddesi kapsamında arsa sahibine karşı yüklendikleri özen borcu kapsamında inşaatı yasa ve sözleşme hükümlerine, fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yaparak, eseri bu kurallara uygun olarak zamanında tamamlayarak arsa sahiplerine teslim etmekle yükümlüdür. Yüklenicinin özen borcunun kapsamının belirlenmesinde sözleşme hükümleri ve yasal düzenlemeler göz önünde tutulmalıdır.

15. Yükleniciye ait olan yapıyı sözleşmeye, fenne ve amacına uygun olarak meydana getirerek arsa sahibine teslim etmek şeklindeki bu temel borç, ayıba karşı tekeffül borcu olarak devam etmektedir.

16. Ayıp, bir malda sözleşme ve yasa hükümlerine göre, normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunması olarak tanımlanabilir. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda, açık ayıplarda 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 359. maddesi; gizli ayıplarda ise 362. maddesi hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunulduğu takdirde iş sahibi, Kanun’un 360. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Eserin tesliminden sonra işlerin olağan gidişine göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve kusurları varsa açık ayıpları yükleniciye derhal bildirmek zorundadır. Tersi durumunda yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulmuş olur (BK md. 359). Yüklenicinin kasten sakladığı ayıplarla usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer meydana getirilen eserin teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan kusurları görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Ayıp, sonradan ortaya çıkarsa, yükleniciye derhal bildirmek zorundadır. İş sahibi bu yükümlülüğünü yerine getirmemişse, eseri zımnen kabul etmiş sayılır (BK m. 362) (Yavuz, N: Türk Borçlar Kanunu’na Göre Eser ve Hizmet Sözleşmeleri, Ankara, 2011, s. 381).

17. Davacı tarafça, deprem nedeniyle binanın taşıyıcı kolonlarında patlamalar, demirlerde eğilme ve deformasyonlar olduğu, gizli ayıp niteliğinde oluşan hasardan yüklenicinin sorumluluğunun bulunduğu ileri sürülmüş; davalı taraf yapımı üstlenilen A blokta herhangi bir hasar bulunmadığından, güçlendirme yapılmasına da gerek olmadığını, binanın projeye ve projede belirlenen teknik kurallara, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Deprem Yönetmeliği’nde yer alan ilkelere uygun olarak yapıldığından sorumluluğunun bulunmadığı savunulmuştur.

18. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 21. maddesine göre, Kanun kapsamına giren tüm yapılar için ilgili belediye ve valiliklerden yapı ruhsatı alınması zorunludur. İstisnai durumlar haricinde ruhsatı alınan yapıda bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınması koşuluna bağlanmıştır. Bu nedenle yapı ruhsatı alınması için yapılacak başvuruya tapu ile mimari ve statik projelerin eklenmesi gerekmektedir. Belirlenen proje kapsamında binanın yapımı yani inşaatına başlanabilmesi için alınması gereken ruhsat, inşaat ruhsatıdır. Bu usul izlenerek belirlenmiş projeye uygun olarak tamamlanan yapılar için alınan belge ise yapı kullanma izni olarak da tanımlanan iskân ruhsatıdır. Kanun’a göre iskân belgesi alabilmek için binanın yapı denetimlerinin tamamlamış olması şarttır. Zira bu belge bir nevi binanın fen, teknik ve sanat kurallarına uygun olarak yapıldığının göstergesidir.

19. Aktif deprem kuşağında yer alan ülkemiz bu güne kadar pek çok yıkıcı depremle karşı karşıya kalmıştır. Yaşanan yıkıcı depremlerdeki can ve mal kayıpları göz önüne alınarak yapıların inşasına ilişkin olarak bazı kurallar getirilerek deprem yönetmelikleri oluşturulmuştur. Bu kapsamda ülkemizdeki ilk deprem yönetmeliği 1940 tarihinde yürürlüğe girmiş; yönetmelikler günümüz bilgi ve teknolojisi, değişen ihtiyaçlar, mevcut binaların bir kısmının deprem dayanımının yetersizliği, yaşanan deneyimler dikkate alınarak bu güne kadar toplam dokuz kez yenilenmiştir. Son olarak; “yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmî ve özel tüm binaların ve bina türü yapıların tamamının veya bölümlerinin deprem etkisi altında tasarımı ve yapımı ile mevcut binaların deprem etkisi altındaki performanslarının değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi için gerekli kuralları ve minimum koşulları belirlemek” amacıyla 01.01.2019 tarihinde Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği yürürlüğe girmiştir. İmar mevzuatının bir parçası olan tüm deprem yönetmeliklerinde oluşturulan yapılar için uyulması gereken minimum şartlar yer almakta olup, yapım konusunda taraflarca sözleşmede açıkça kararlaştırılmak koşuluyla daha nitelikli şartlar da elbette belirlenebilir.

20. Dava konusu edilen binanın inşaat ruhsatının 1987 yılında, iskân ruhsatının ise 13.10.1992 yılında alınarak yapının kullanılmaya başlanıldığı, binanın yapımı sırasında 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği’nin yürürlükte olduğu hususlarında bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Dosya kapsamında yapının yürürlükte olan yönetmelik hükümlerinden daha üstün nitelikte yapılacağına dair bir sözleşme bulunmayıp, bu yönde bir iddia da yer almamaktadır. Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler 2007 tarihli Deprem Yönetmeliği’ne göre yapılmıştır. 1975 tarihli Deprem Yönetmeliği’nin yürürlükte olduğu sırada bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde inşa edilen binada, yüklenicinin yapım ve teslimden sonra meydana gelen gelişmeleri bilmesi ve öngörmesi kendisinden beklenemeyeceğinden, sonradan yürürlüğe girip yüklenicinin sorumluluklarını arttıran aleyhe hükümlerin de yüklenicilere uygulanamayacağı açıktır. Bu nedenle yüklenicinin sorumluluğu ve özen borcu, binanın yapımı ve teslimi sırasında yürürlükte bulunan 1975 yılı Deprem Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilmedir. Ne var ki dosya kapsamında bu yönde bir değerlendirme yapılmamış, eksik araştırma ve inceleme ile oluşturulan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuştur.

21. O hâlde mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266 vd. maddeleri ve 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3. maddesi hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişi yada bilirkişiler kurulu aracılığıyla gerektiğinde yerinde yeniden keşif yapılarak hüküm kurmaya ve denetime elverişli olacak şekilde rapor almak ve dava konusu, davalı yüklenici tarafından yapılan A blokta zararın bulunup bulunmadığı, zarar var ise; zararın kaynağı ve niteliği ile bu zarardan binanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre davalı yüklenicinin sorumlu olup olmadığı hususu tespit edilerek, ortaya çıkan sonuca göre karar vermekten ibarettir.

22. Bu nedenle direnme kararının Özel Daire bozma kararında yer alan ve yüklenicinin özen yükümlülüğü ve Bilirkişilik Kanunu kapsamında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.

IV. Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı mirasçıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.01.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Borçlar hukuku, sigorta ve tazminat hukuku alanında yetkin, maddi ve manevi tazminat davalarında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. 

Kayseri tazminat avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.