Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Muhalefet Suçu
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
Manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz – Madde 71
Bu Kanunda koruma altına alınan fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali veya bağlantılı hakları ihlal ederek:
1. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın işleyen, temsil eden, çoğaltan, değiştiren, dağıtan, her türlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ileten, yayımlayan ya da hukuka aykırı olarak işlenen veya çoğaltılan eserleri satışa arz eden, satan, kiralamak veya ödünç vermek suretiyle ya da sair şekilde yayan, ticarî amaçla satın alan, ithal veya ihraç eden, kişisel kullanım amacı dışında elinde bulunduran ya da depolayan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
2. Başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koyan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır. Bu fiilin dağıtmak veya yayımlamak suretiyle işlenmesi hâlinde, hapis cezasının üst sınırı beş yıl olup, adlî para cezasına hükmolunamaz.
3. Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.
4. Hak sahibi kişilerin izni olmaksızın, alenileşmemiş bir eserin muhtevası hakkında kamuya açıklamada bulunan kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
5. Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
6. Bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı, tanınmış bir başkasının adını kullanarak çoğaltan, dağıtan, yayan veya yayımlayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bu Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bahsi geçen fiilleri yetkisiz olarak işleyenler ile bu Kanunda tanınmış hakları ihlâl etmeye devam eden bilgi içerik sağlayıcılar hakkında, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Hukuka aykırı olarak üretilmiş, işlenmiş, çoğaltılmış, dağıtılmış veya yayımlanmış bir eseri, icrayı, fonogramı veya yapımı satışa arz eden, satan veya satın alan kişi, kovuşturma evresinden önce bunları kimden temin ettiğini bildirerek yakalanmalarını sağladığı takdirde, hakkında verilecek cezadan indirim yapılabileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Teknolojik önlemleri etkisiz kılma – Madde 72
Bu Kanunda yer alan hakların korunması amacıyla eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanımının kontrolünü sağlamak üzere erişim kontrolü veya şifreleme gibi koruma yöntemi ya da çoğaltım kontrol mekanizması uygulamalarıyla sağlanan etkili teknolojik önlemleri etkisiz kılmaya yönelik;
a) Ürün ve araçları imal veya ithal eden, dağıtan, satan, kiraya veren veya ticari amaçla elinde bulunduranlar,
b) Ürün ve araçların reklam, pazarlama, tasarım veya uygulama hizmetlerini sunanlar,
altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Soruşturma ve kovuşturma – Madde 75
71 ve 72 nci maddelerde sayılan suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması şikâyete bağlıdır. Yapılan şikâyetin geçerli kabul edilebilmesi için hak sahiplerinin veya üyesi oldukları meslek birliklerinin haklarını kanıtlayan belge ve sair delilleri Cumhuriyet başsavcılığına vermeleri gerekir. Bu belge ve sair delillerin şikâyet süresi içinde Cumhuriyet başsavcılığına verilmemesi hâlinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Bu Kanunda yer alan soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı suçlar dolayısıyla başta Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri olmak üzere ilgili gerçek ve tüzel kişiler tarafından, eser üzerinde manevi ve malî hak sahibi kişiler şikâyet haklarını kullanabilmelerini sağlamak amacıyla durumdan haberdar edilirler.
Şikâyet üzerine Cumhuriyet savcısı suç konusu eşya ile ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre elkoyma koruma tedbirinin alınmasına ilişkin gerekli işlemleri yapar. Cumhuriyet savcısı ayrıca, gerek görmesi hâlinde, hukuka aykırı olarak çoğaltıldığı iddia edilen eserlerin çoğaltılmasıyla sınırlı olarak faaliyetin durdurulmasına karar verebilir. Ancak, bu karar yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim tarafından yirmidört saat içinde onaylanmayan karar hükümsüz kalır.
Haklara tecavüzün önlenmesi – Madde 81
Musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur. Ayrıca, kolay kopyalanmaya müsait diğer eserlerin çoğaltılmış nüshalarına da eser veya hak sahibinin talebi üzerine bandrol yapıştırılması zorunludur. Bandroller, Bakanlıkça bastırılır ve satılır. Bakanlıkça belirlenen satış fiyatı üzerinden meslek birlikleri aracılığı ile de bandrol satışı yapılabilir.
Bandrol alınabilmesi için, bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunludur. Bakanlıkça tespit edilen diğer evrak ve belgelerle birlikte başvuru yapılır. Bakanlık, bu başvuru üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın on iş günü içinde bandrol vermek mecburiyetindedir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz.
Bandrol yapıştırılması zorunlu nüshaların tespit edilmesi ve çoğaltılmasına ilişkin materyalleri üreten veya bu materyallerin dolum ve çoğaltımını yapan yerler, bu maddede belirtilen taahhütnamenin bir kopyasını almak, saklamak ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmekle yükümlüdür.
Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bakanlık ile mülkî idare amirleri bandrollenmesi zorunlu olan nüshaların ve süreli olmayan yayınların, bandrollü olup olmadıklarını her zaman denetleyebilir. Gerekli görüldüğünde, mülkî idare amirleri re’sen veya Bakanlığın talebi ile bu denetimi gerçekleştirmek üzere illerde denetim komisyonu oluşturabilir. İhtiyaç hâlinde, bu komisyonlarda Bakanlık ve ilgili alan meslek birlikleri temsilcileri de görev alabilirler.
Bu denetimler sırasında bu Kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır.
Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.
Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
Sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Bu Kanunda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular – Madde 58
(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa Muhalefet Suçunda Lehe Kanun ve Tekerrür Hükümleri Uygulanabilir mi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/344 Karar No: 2017/496 Karar Tarihi: 28.11.2017
Kararı veren Yargıtay Dairesi: 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan sanık …’ün, aynı Kanunun 5101 sayılı Kanunla değişik 81/9-1-a, 75/son; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 14.01.2010 gün ve 1215-17 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 20.01.2014 gün ve 15295-562 sayı ile;
”… 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 75/son maddesindeki özel tekerrür kuralının, hükümden önce 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 140. maddesi ile değişik 5846 sayılı Kanunun 75. maddesindeki yeni düzenlemede yer almadığından, mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda mahkemesince yeniden bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi”
isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.03.2014 gün ve 206496 sayı ile;
“…Yasal mevzuatımız incelendiğinde;
A) Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 81/7. maddesi şöyledir;
“Bu kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu nüshalara da genel kolluk veya zabıta gördüğü yerde el koymak ve topladığı nüsha ve yayınları yetkili mercilere göndermek zorundadır. Bu şekilde toplanan nüsha ve yayınların, satış veya diğer yollarla değerlendirilme şekli ilgili alan meslek birliklerinin de görüşlerini almak suretiyle Bakanlıkça belirlenir.”
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 81/9-1-a ve b. maddesi ise şöyledir;
“Bu madde hükümlerine aykırı olarak kasten,
1. Bu Kanuna göre bandrol alınması gereken eser, icra ve yapımların tespit edildiği kaset, CD, VCD ve DVD gibi taşıyıcı materyaller ile süreli olmayan yayınları;
a) Bu maddenin yedinci fıkrasında sayılan yerlerde, bandrol almaksızın satanlar hakkında, üç aydan iki yıla kadar hapis veya beşmilyar liradan ellimilyar liraya kadar adli para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden,
b) Bandrol almaksızın çoğaltan ve yayan veya eser sahibinin ve bağlantılı hak sahibinin haklarını ihlal edecek şekilde bedelsiz yayan, bu Kanuna ve ilgili mevzuata uygun alınmış bandrolleri mevzuatta belirlenen şekilde yapıştırmadan bedelli ve bedelsiz yayan kişiler hakkında, iki yıldan dört yıla kadar hapis veya ellimilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar adli para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden,
hükmolunur.”
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 75/son maddesi ise şöyledir;
“Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olan kişi, iki yıl içinde aynı suçu bir defa daha işler ise yeni suçtan dolayı verilecek ceza bir kat artırılır. Tekerrür üzerine verilen hapis cezası ertelenemez ve para cezasına veya tedbire çevrilemez. Bu Kanunda belirtilen suçlara, unsurlarını taşıması halinde 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.”
B) Hüküm tarihinde, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanun ile 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 143. maddesi ile değişik ve anılan 81. maddenin 9. fıkrasının 1. bendinin (a) ve (b) alt bendlerinin karşılığı olarak düzenlendiği anlaşılan 81/4. madde ise; “Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticari amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.” hükmünü getirmiştir.
C) Suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 7/2. maddesi ise şöyledir;
“Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”
Ceza Genel Kurulunun 20.12.2011 gün ve 305-275 sayılı hükmünde; “01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun ‘Zaman bakımından uygulama’ başlıklı 7. maddesi, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, her iki maddede de; ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması, ‘geçmişe etkili uygulama’ veya ‘geçmişe yürürlük’ ilkesine de yer verilmiştir.
Bu ilke uyarınca, suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren yasa, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda;
Hapis cezasını öngören yasanın, adli para cezası kabul eden yasaya göre, aynı nev’i ceza içeren yasalardan; yukarı sınırları aynı, aşağı sınırı fazla olanın, aşağı sınırı az olan yasaya göre, aşağı sınırları aynı, yukarı sınırı fazla olanın, üst sınırı az olana göre, alt ve üst sınırlarının farklı olması halinde, üst sınırı fazla olanın, az olana göre aleyhe olduğu kabul görmektedir.
Yine, şikâyete tabi olan suçu, kamu adına kovuşturulması gereken suç hâline getiren yasanın aleyhe, kamu adına kovuşturulan suçu, şikâyete tabi suç hâline getiren kanunun lehe, aynı cezaya ilave olarak güvenlik önlemi kabul eden kanunun aleyhe olduğu söylenebilir ise de, bu kuralların her somut olayda, mutlak olarak aynı sonucu doğuracağının kabulü olanaksızdır. Ancak bazı somut durumlarda yetersiz de olsa bu ölçütler, kanunlarda kısmi değişikliklerin yapıldığı dönemlerde benimsenilmesi gereken temel ilkeleri göstermesi bakımından önemlidir.
Lehe kanunun tespiti açısından bu ölçütlere yeni kriterler eklenmesi yönündeki görüş ve uygulamalar, öğreti ve yargısal kararlara da konu olmuş, değişen ceza mevzuatı karşısında dahi halen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, ‘Suçun işlendiği zamanın yasası ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin farklı olması halinde, her iki yasanın birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı’ şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem ana hatlarıyla belirtilmiştir.
Öğretide de anılan İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler benimsenerek, uygulanma olanağı bulunan tüm kanunların leh ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren kanunun belirlenip son hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür. (Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer-Prof. Dr. S. Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, 11. Bası, sh.167 vd.; Ord. Prof. Dr. S. Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, sh.64 vd.; Prof. Dr. M. E. Artuk-Doç. Dr. A. Gökçen-Arş. Gör. A. C. Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.I, sh.221 vd.)’ denilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 24.04.2012 gün ve 524-174 sayılı hükmünde;
‘…1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenen suçlarla ilgili olarak, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu uyarınca uygulanması gereken cezanın tayini sırasında 765 sayılı TCK’daki artırım nedenlerinden birisi olarak düzenlenen 81. maddenin de nazara alınması gerektiği ve 765 sayılı TCK’nın daha lehe ve uygulanması gereken kanun olduğunun saptanması hâlinde de ‘suçta tekerrür’ nedeniyle 81. madde uyarınca artırım yapılması zorunluluğu Ceza Genel Kurulunun kararlarında istikrarlı olarak vurgulanmaktadır.
Bu nedenle lehe kanunun 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu olarak belirlendiği ve suç tarihinin 22.05.2005 olduğu somut olayda, 21.02.2005 tarihinde infaz edilmiş olan hükümlülük nedeniyle, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır…’ denilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde,
1- Yasal mevzuat ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı dikkate alındığında, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Kanunun 81. maddesinin 9. fıkrasının 1. bendinin (a) alt bendi uyarınca, sanık hakkında açık alanda bandrolsüz CD satmaktan kamu davası açılmış olup ceza olarak, ‘üç aydan iki yıla kadar hapis veya beşmilyar Liradan ellimilyar Liraya kadar adli para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden hükmolunacağı’ ve iki yıllık bir sürede anılan suçun mükerriri olması halinde ise cezanın bir kat artırılacağı belirtilmiştir. Aynı eyleme karşılık olarak düzenlenen ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 81/4. maddesi ise ‘bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası’ getirilmiştir.
2- Yasal mevzuat ve Ceza Genel Kurulu kararları dikkate alındığında Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi uyarınca suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanacaktır. Yine lehe kanun uygulanırken, suçun işlendiği zamanın kanunu ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin farklı olması hâlinde, her iki kanunun birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalıdır. Yine lehe kanun uygulaması yapılırken, lehe kanun hükümleri içerisinde yer alan bir hükmün (örneğin TCK’nın 765. maddesinde yer alan ve artırım maddesi olarak düzenlenen tekerrüre ilişkin 81. maddenin) aleyhe kabul edilen yeni kanunda karşılığının düzenlenmemiş olması veya yapısının değiştirilmiş olmasının lehe kanun uygulamasında dikkate alınmayacağı yani aleyhe de olsa uygulanacağı anlaşılmaktadır.
3- Bu hâlde yerel mahkeme tarafından lehe ve aleyhe kanun karşılaştırması kanuna uygun olarak yapılmış olup, sanık hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 81/9-1-a, 75/son, TCK’nun 62. maddesi uyarınca 5 ay hapis cezasının tercih edileceği, 5846 sayılı Kanunun 81/4. maddesinin uygulanması hâlinde ise 10 ay hapis ve 4 gün adli para cezasının tercih edileceği, bu sebeple de 5846 sayılı Kanunun 81/9-1-a, 75/son maddelerinin sanığın lehine olduğunu belirterek uygulama yapmıştır.
Anılan sebeplerle, yerel mahkemenin sanık hakkındaki uygulaması doğru olup bozma kararının hatalı olduğu”
düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Ceza Dairesince 07.04.2014 gün, 8771-7124 sayı ve oyçokluğuyla, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, yerel mahkemece, sanık hakkında lehe olduğu kabul edilen 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5101 sayılı Kanunla değişik hükümlerinin uygulanması esnasında aynı Kanunun 75/son maddesinin de tatbik edilip edilemeyeceği, bu bağlamda Türk Ceza Kanunu’nun 58. maddesinin uygulanma şartlarının tartışılmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, suç tarihinin tespiti ve buna bağlı olarak lehe kanun değerlendirmesi yapılmaksızın sanık hakkında 5846 sayılı Kanunun 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla değişik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yayıncılar Meslek Birliği vekilince “…07/2008” tarihinde Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına verilen şikâyet dilekçesiyle, Gürpınar Belediyesi yaz festivali alanında korsan kitap satışı yapanlar hakkında kanuni işlem yapılmasının talep edildiği,
16.07.2008 tarihli olay, elkoyma ve yediemin tutanağına göre; sanığın aynı gün Gürpınar Belediyesi yaz festivali alanında seyyar bir tezgahta 1.750 adet bandrolsüz kitabı satışa arz ettiği sırada kolluk görevlilerince yakalandığı ve aynı tarihte kollukta ifadesinin alındığı,
Büyükçekmece Sulh Ceza Mahkemesinin 17.07.2008 gün ve 1243 değişik iş sayılı kararı ile söz konusu kitaplara elkonulduğu,
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma dosyasının 31.07.2008 tarihli fezleke ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca suç tarihi “16.07.2007” olarak belirtilmek suretiyle 05.09.2008 tarihli iddianameyle sanık hakkında kamu davası açıldığı,
Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince gerekçeli kararda suç tarihinin “16.07.2007” olarak gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun konuyla ilgili hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun, 12.03.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5101 sayılı Kanunun 24. maddesiyle değişik “Haklara tecavüzün önlenmesi“ başlıklı 81. maddesinin konuyla ilgili dokuzuncu fıkrasının 1/a alt bendinde yer alan düzenlemeye göre;
“Bu madde hükümlerine aykırı olarak kasten,
1. Bu Kanuna göre bandrol alınması gereken eser, icra ve yapımların tespit edildiği kaset, CD, VCD ve DVD gibi taşıyıcı materyaller ile süreli olmayan yayınları;
a) Bu maddenin yedinci fıkrasında sayılan yerlerde, bandrol almaksızın satanlar hakkında, üç aydan iki yıla kadar hapis veya beşmilyar liradan ellimilyar liraya kadar ağır para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her ikisine birden, …
hükmolunur.”
Aynı Kanunun 5101 sayılı Kanunun 21. maddesiyle değişik “Kovuşturma ve tekerrür” başlıklı 75. maddesinin son fıkrasında ise;
“Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olan kişi, iki yıl içinde aynı suçu bir defa daha işler ise yeni suçtan dolayı verilecek ceza bir kat artırılır. Tekerrür üzerine verilen hapis cezası ertelenemez ve para cezasına veya tedbire çevrilemez. Bu Kanunda belirtilen suçlara, unsurlarını taşıması halinde 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.”
şeklinde özel bir tekerrür hükmüne yer verilmiş iken,
08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 143. maddesiyle 5846 sayılı Kanunun 81. maddesi değiştirilmiş ve maddenin dördüncü fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
“Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.”
Aynı Kanunun 140. maddesiyle de 5846 sayılı Kanunun 75. maddesi değiştirilmiş ve maddenin yeni hâlinde özel tekerrür hükmüne yer verilmemiştir.
Ceza hukukunda genel kural, suçun işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunun uygulanmasıdır. Sonradan yürürlüğe giren bir kanunun, yürürlük tarihinden önce işlenen suçlara tatbik edilebilmesi, ancak lehe sonuçlar doğurması durumunda mümkündür. Buna karşılık yeni kanun zamanında işlenen suçlara eski kanun hükmünün, lehe de olsa uygulanması mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, Yayıncılar Meslek Birliği vekilince 2008 yılı Temmuz ayında verilen şikayet dilekçesi üzerine yapılan çalışmalar sırasında, 16.07.2008 tarihli olay, elkoyma ve yediemin tutanağında belirtildiği şekilde, aynı gün Gürpınar Belediyesi yaz festivali alanında bandrolsüz olarak çoğaltılmış kitapları satışa arz ettiği sırada kolluk görevlilerince yakalandığının anlaşılması karşısında; suç tarihinin 16.07.2008 olduğu, ancak yerel mahkemece yanılgı sonucu 16.07.2007 olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemece “16.07.2008” olan suç tarihinin “16.07.2007” olarak kabul edilmesi ve gerekçeli karar başlığına da bu şekilde yazılması ile sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5728 sayılı Kanunla değişik hükümleri yerine, suç tarihinden önce yürürlükten kalkmış olması nedeniyle uygulanma imkânı bulunmayan 5101 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin dokuzuncu fıkrasının 1/a alt bendi ve 75. maddesinin son fıkrasının uygulanması usul ve kanuna aykırıdır.
Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 20.01.2014 gün ve 15295-562 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 14.01.2010 gün ve 1215-17 sayılı hükmünün,
a- “16.07.2008” olan suç tarihinin “16.07.2007” olarak kabul edilmesi ve gerekçeli karar başlığına da bu şekilde yazılması ile sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte olan 5846 sayılı Kanunun 5728 sayılı Kanunla değişik hükümleri yerine, suç tarihinden önce yürürlükten kalkmış olması nedeniyle uygulanma imkânı bulunmayan 5101 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin dokuzuncu fıkrasının 1/a alt bendi ve 75. maddesinin son fıkrasının uygulanması,
b- Hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması
Nedenlerinden, aleyhe yönelen temyiz olmaması nedeniyle 1412 sayılı (mülga) CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/son maddesine göre ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.11.2017 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.