Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinde Kıdem Tazminatı ve Yıllık İzin Ücretinin Hizmet Alım Sözleşmesine Göre Rücuen Tahsili
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2022/1210 Karar No: 2023/869 Karar Tarihi: 27-09-2023
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve 2019/279 Esas, 2020/179 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalılar arasında muhtelif tarihli hizmet alım sözleşmeleri imzalandığını, davalıların işçisi olan dava dışı …’ın iş mahkemesinde açtığı davanın kısmen kabul edilmesi üzerine müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinde dava dışı işçi …’a 17.09.2013 tarihinde 20.928,70 TL ödendiğini, müvekkilinin ödediği bu tutardan davalıların müteselsilen borçlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.928,70 TL’nin rücuen davalı şirketlerden ödeme tarihi itibariyle işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı iş ortaklığı … Grup İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.-… Grup Sos. Hiz. Pro. Tem. Gıda Sağ. İnş. Tur. Taş. San. Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; alt işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatları ile ilgili 6552 sayılı İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’un 8 inci maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112 nci maddesine eklenen fıkra gereğince müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı … Grup Sos. Hiz. Sağ. Med. Dan. Tem. Teks. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; dava dışı işçi …’ın müvekkili şirkette sadece bir ay süre ile çalıştığını, davacının rücuen tahsilini talep ettiği kıdem tazminatından müvekkili şirketin sorumluluğunun işçinin çalıştığı dönem ile sınırlı olduğunu, işçinin müvekkili şirketten sonra diğer davalı şirketlerde çalışmaya devam etmesi nedeniyle yıllık izin alacağından da müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Diğer davalı şirketler usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, yargılamaya da katılmamışlardır.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
8. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli ve 2014/394 Esas, 2015/515 Karar sayılı kararı ile; uyuşmazlığın işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna ilişkin olduğu, taraflar arasında tanzim edilen genel ve teknik şartnameler ile sözleşmelerde herhangi bir düzenleme yapılmadığından tarafların ödenen miktardan yarı yarıya sorumlu oldukları, 1475 sayılı (mülga) İş Kanunu’nun 14/3 üncü maddesi gereğince son işveren dışındaki önceki alt işverenlerin sorumluluğunun sadece kıdem tazminatı yönünden ve çalıştırdıkları süre-ücretle sınırlı olduğu, her bir alt işverenin kendi çalıştırdığı dönem ile sınırlı olmak üzere üst işverene karşı sorumlu olacağı; yıllık izin ücreti, bu alacağa ilişkin faiz ve oranına isabet eden yargılama gideri, masraf ve vekâlet ücretinden sadece son işveren … Sosyal Hiz. Bil. Gıda Medikal Turz. İnş. Mad. San. Ltd. Şti.’nin sorumlu olacağı, kıdem tazminatı, kıdem tazminatının faizi ve bu faiz ile asıl alacağa ilişkin yargılama giderlerinden ise her bir işverenin kendi döneminden sorumlu olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 10.464,36 TL’nin 5.662,92 TL’sinin davalı … Ltd. Şti.’den, 294.94 TL’sinin davalı … Grup Sos. Hiz. Pro. Tem. Gıd. Sağ. İnş. Tur. Taş. San. Tic. A.Ş – … İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. iş ortaklığından, 4.447,51 TL’nin … Sosyal Hiz. Bil. Gıda Medikal Turz. İnş. Mad. San. Ltd. Şti.’den, 58,99 TL’nin … Grup Sos. Hiz. Sağ. Med. Dan. Tem. Teks. İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’den 20.09.2013 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 16.01.2020 tarihli ve 2019/279 Esas, 2020/179 Karar sayılı kararı ile;
“…Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin 4857 sayılı İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.
Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.
İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.
İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.
Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.
Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davalıların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.11.2020 tarihli ve 2020/228 Esas, 2020/266 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmeler ile genel ve teknik şartnamelerde, işçiye ödenen tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olacaklarına dair düzenleme bulunmadığından, tarafların ödenen miktardan yarı yarıya sorumlu oldukları kanaatiyle karar verildiği, yerleşmiş içtihatların da bu yönde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava dışı işçiye ödediği kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretini, davalılar ile imzalanan hizmet alım sözleşmelerine göre rücuen tahsilini talep ettiği somut olayda, davacı işverenin işçiyi çalıştıran davalı yüklenicilerden, yaptığı ödemelerin ve fer’îlerinin tamamını talep etme hakkının bulunup bulunmadığı, davalıların ödemelerin tamamından mı yoksa yarısından mı sorumlu tutulacağı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
15. Bilindiği üzere borç ilişkilerinin kaynakları, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte olan ve somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerinde, birinci kısımda ve üç fasılda gösterilmiştir. “Borçların Teşekkülü” başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md. 1– 40) ile haksız fiilden doğan borçlar (md. 41– 60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak haksız (sebepsiz) iktisaba (md. 61– 66) yer verilmiştir.
16. Bunların dışında bir de kanundan doğan borçlar bulunmaktadır.
17. Böylelikle, hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiştir.
18. Hukuki işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı ise sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukuki ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdî ilişki” denir. Sözleşme; hukuki bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder.
19. Bu noktada uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “hizmet sözleşmesi” ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklığa kavuşturulmasında fayda vardır.
20. Hizmet sözleşmesi, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 313/1 inci maddesinde; “Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeği ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmıştır.
21. Aynı düzenlemenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki karşılığı “Genel Hizmet Sözleşmesi” başlığı altında yer alan 393/1 inci maddesi olup, bu maddede hizmet sözleşmesinin, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme olduğu belirtilmiştir.
22. Anılan hükümler gereğince hizmet akdinin unsurları; hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanmasıdır. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur. Hizmet akdinin belirleyici ve ayırıcı unsurları zaman ve bağımlılıktır. Zaman ve bağımlılık unsurlarını birlikte gerçekleştirecek biçimde çalışmanın varlığı hâlinde aradaki ilişkinin hizmet akdine dayalı olduğunun kabulü gerekir.
23. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2021 tarihli ve 2017/(23)15-1692 Esas, 2021/949 Karar; 09.12.2021 tarihli ve 2017/(23)6-868 Esas, 2021/1646 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
24. İdarece yapılan hizmet alım sözleşmeleri ise, ihale şartları ile belirlenen işin taraflarca sözleşmede belirlenen bedel ile yüklenici tarafından yapılması üstlenilen sözleşme türü olup yüklenici, sözleşme konusu edimi kendi işçisi ile yerine getirmekte, işveren tarafından ise iş bedelinin ödenmesi kararlaştırılmaktadır.
25. Hizmet alımına ilişkin tip sözleşmelerde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi ve sosyal haklarının takibi dışında işçiye karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. İşveren ve yüklenicinin, 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uyarınca işçiye karşı müteselsilen sorumluluğu bulunmasına karşın, tarafların kendi aralarındaki rücu ilişkisinde ise imzaladıkları sözleşmenin uygulanması gerekmektedir.
26. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, davacı … tarafından yükleniciler ile farklı dönemlere ilişkin olarak temizlik hizmeti alım işine ait tip sözleşmeler imzalanmış olup, davalı yüklenicilerin işçisi olan dava dışı … tarafından davacıya karşı işçilik alacaklarının tahsili talebiyle açılan alacak davası sonucunda, Ankara 1. İş Mahkemesinin 17.05.2012 tarihli ve 2010/903 Esas, 2012/502 Karar sayılı kararı ile 9.583,39 TL kıdem tazminatının ve 4.157,40 TL yıllık izin ücretinin üniversiteden tahsiline karar verilmiştir.
27. Dava dışı işçi … tarafından yukarıda anılan mahkeme kararı uyarınca başlatılan icra takibi nedeniyle, eldeki davanın davacısı olan Gazi Üniversitesi tarafından 20.928,70 TL’nin davalı yüklenicilerin işçisi …’a ödenmesi üzerine, ödenen bedelin davalı yüklenicilerden rücuen tahsili talep edilmiştir.
28. İşçilik alacakları davacı tarafından ödenen işçinin, yüklenicilerin işçisi olması, taraflar arasında imzalanan sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dâhil olması, davacı işverenin işçilik alacaklarından ayrıca sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması dikkate alındığında, davacı işverenin, işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve fer’îlerinin tamamını talep etme hakkı bulunmaktadır.
29. Bu kapsamda yükleniciler işçiye ödenen kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı-orantılı olarak işverene karşı sorumlu olacaklardır.
30. İşçinin çalıştığı dönemde hak kazandığı yıllık izinler kullanılmadığı taktirde, iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşecektir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerin de bu fesih ile ücrete dönüştüğü göz önüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenicinin sorumlu olması gerekmektedir.
31. Ayrıca fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, ücret alacağı gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olup, işveren tarafından bu ödemelerin fer’î niteliğinde yapılan ödemeler de yüklenicilerden tahsil edilebilecektir. İhbar tazminatından ise son işveren sorumludur.
32. Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı konumunda değildirler. Borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme de bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise, icra takibinin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.
33. Bu durumda taraflar arasında imzalanan sözleşme ve şartname hükümlerinde, davacı işverenin, davalı yükleniciler tarafından çalıştırılan işçinin ücretlerinin ödenmemesi hâlinde sorumlu olacağına dair aksine bir düzenleme bulunmadığından, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile tarafların ödenen bedelin yarısından sorumlu tutulması doğru olmamıştır.
34. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
35. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının da asıl işveren sıfatıyla davalı yüklenicilerin çalıştırdığı işçinin ücretlerinden sorumlu olduğu ve direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440-III/1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
27.09.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2023/46 Karar No: 2024/203 Karar Tarihi: 24-04-2024
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 12.03.2020 tarihli ve 2019/1011 Esas, 2020/1789 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı üniversite vekili ile davalı On İlaçlama Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı üniversite vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin alt işveren sıfatıyla dava dışı Yasin Yıldırım isimli işçiyi davalı üniversite hastanesinde hasta bakıcılık işinde 01.01.2014-18.02.2014 tarihleri arasında belirli ve çok kısa süreli olarak çalıştırdığını, emeklilik sebebiyle iş akdini tek taraflı olarak fesheden dava dışı işçinin kıdem tazminatı alacağının tahsili için Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 2014/162 Esas, 2014/753 Karar sayılı dosyasında açtığı davada müvekkili şirketin asıl işveren olan üniversite ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, mahkeme kararının Eskişehir 8. İcra Müdürlüğünün 2014/14631 Esas sayılı dosyasında takibe konulması üzerine borç miktarının tamamı olan 21.062,48 TL’nin 10.02.2015 tarihinde haciz tehdidi altında kalan müvekkili şirket tarafından faiz ve tüm masraflarıyla birlikte ödendiğini, oysa davalı üniversitenin asıl işveren sıfatıyla dava dışı işçinin tüm alacaklarından tek başına sorumlu olduğunu, bu nedenle işçiye ödenen ücret ve tüm tazminat alacaklarının müvekkili şirket tarafından rücu edilmesi gerektiğini, mahkemece davalı rektörlüğün tek başına sorumlu olduğunun kabul edilmemesi hâlinde asıl işveren olan üniversite ile birlikte davalı On İlaçlama Şirketinin de dava dışı işçiye ödenen bedellerin yarısı oranında sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile öncelikle davalı kurumun personele ödenen miktardan tek başına asıl işveren sıfatıyla sorumlu olduğuna ve işçiye ödenen bedellerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine, bu talebin kabul edilmemesi hâlinde ise davalı kurumun tek başına sorumlu olduğu dönem ile müvekkili şirketle birlikte sorumlu olduğu dönemlerin ayrı ayrı bilirkişi marifetiyle hesaplanmasına ve müvekkilinin davalı kurum ile birlikte sorumlu olduğu dönemden de yarı yarıya sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulmasına, davalı şirketin de kendi dönemine ilişkin kıdem tazminatından sorumlu tutulmasına, bu dönemden de davalı kurum ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna ve şimdilik 10.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 05.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile, dava değerini 229,24 TL arttırarak toplam 10.229,24 TL’ye yükseltmiş; 9.004,39 TL’nin davalı üniversiteden, 1.224,85 TL’nin ise diğer davalı On İlaçlama Şirketinden ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar Cevabı
5. Davalı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörlüğü vekili cevap dilekçesinde; rücu davasının dayanağı Eskişehir 2. İş Mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenmesi ve bekletici mesele yapılması gerektiğini, müvekkili üniversitenin İş Kanunu’nun 2/son maddesine göre kanundan dolayı sorumlu olduğunu, hukuki dayanağı olmayan davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının icra dosyasına yatırdığı tutarın belli olduğunu ve belirsiz alacak davası açamayacağını, davacı ile üniversite arasında yapılan sözleşme gereğince her türlü işçi alacağının davacı tarafından ödenmesi gerektiğini ve müvekkilinin kıdem tazminatından sorumlu olmayacağını, davacının ödediği miktarın yarısını kanunen işçiye karşı sorumlu olan üniversiteden talep edemeyeceğini, davacının ödeme tarihinden itibaren faiz talebinin temerrüde ilişkin şartlar oluşmadığından reddedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı … Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; 6552 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereğince davacının talep ettiği işçilik alacaklarının asıl işveren konumunda olan üniversiteye ödetilmesi gerektiğini, eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava konusu alacağa sebebiyet verenin üniversitenin kendi işçisi olduğunu, ihale şartnamesinde müvekkili şirketin şartname kapsamında kurum bünyesinde çalışan daimi işçilerin işçilik alacaklarını ödeyeceğine dair herhangi bir hüküm bulunmadığını, son ihaleyi alan şirketin müvekkili olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin dava dışı işçinin iş akdinin sona erdiğinden haberi dahi olmadığını, müvekkili şirkette 01.03.2013 ile 31.12.2013 tarihleri arasında sadece dokuz aylık bir çalışması olan dava dışı işçinin işe başlangıç tarihinden itibaren çalışmalarına ilişkin tüm alacaklarından müvekkilinin sorumlu tutulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
7. Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.06.2016 tarihli ve 2015/366 Esas, 2016/318 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 22 nci maddesinde genel şartnamenin 6 ncı bölümüne atıf yapıldığı, genel şartnamenin 6 ncı bölümünde ise personele ilişkin sorumluluğun yükleniciye ait olacağına dair bir hüküm bulunmadığı, bu itibarla dava konusu uyuşmazlıkta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 167 nci maddesinin uygulanması gerektiği, buna göre davalı şirketin kıdem tazminatı yönünden sadece kendi dönemi ile ödediği son ücret üzerinden, davalı üniversitenin ise geriye kalan tüm çalışma dönemlerinden ve alacak kalemlerinden % 50 oranında sorumlu olması gerektiği, davacının dava dışı işçiye kıdem tazminatı nedeniyle ödemek zorunda kaldığı toplam 21.062,48 TL’nin 1.224,85 TL’sini davalı şirketten, 9.004,39 TL’sini ise davalı üniversiteden talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 9.004,39 TL’nin davalı üniversiteden, 1.224,85 TL’nin ise davalı On İlaçlama Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti.den ödeme tarihi olan 10.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı üniversite vekili ile davalı On İlaçlama Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 12.03.2020 tarihli ve 2019/1011 Esas, 2020/1789 Karar sayılı kararı ile;
“…1) Davalılardan On İlaçlama Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazları yönünden;
5219 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (HUMK) 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle HUMK’a eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2016 yılı için 2.190,00 TL’dir. Davalı On İlaçlama Ltd. Şti. vekilince temyize konu yapılan 1.224,85 TL’lik kısım yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığından temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davalı üniversite vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. Sözleşme uyarınca işçilerin ücretlerinden hizmet veren yüklenici sorumludur. Bu husus sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasa dahi bu husus işçilerin yüklenici tarafından çalıştırılıyor olmasının doğal sonucudur.
Bu durumda açıklanan maddi olaylar ve hukuki durum karşısında davacı şirketin kendi bünyesinde çalıştırdığı işçi için ödediği tazminatı davalı üniversiteden talep etmesine olanak yoktur.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı üniversite yönünden davanın reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.03.2021 tarihli ve 2020/202 Esas, 2021/100 Karar sayılı kararı ile; davalı On İlaçlama Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. yönünden önceki karar kesinleştiğinden bu konuda ayrıca karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, davalı üniversite yönünden işveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen, rücu ilişkisinde nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda tarafların kendi aralarında sözleşme yapabileceği, nitekim bu hususun 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 167 nci maddesinde müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırabileceği şeklinde düzenlendiği, bu nedenle müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenledikleri sözleşme hükümlerinin kendilerini bağlayacağı, dış ilişkide ise kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep etme hakkı bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
11. Direnme kararı süresi içinde davalı üniversite vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı üniversite ile aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunan somut olayda, davacı şirketin asıl işveren olan davalı üniversite ile yaptığı hizmet alım sözleşmesi kapsamında üniversiteye ait hastanede hasta bakıcı olarak çalıştırdığı işçiye ödediği tazminatı davalı üniversiteden talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Bilindiği üzere hukuki işlemden doğan borç ilişkilerinin başlıca kaynağı sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukuki ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdî ilişki” denir. Sözleşme; hukuki bir sonuç doğurmak üzere, iki veya daha ziyade kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının uyuşmasını ifade eder.
14. Bu noktada uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “hizmet alım (temini) sözleşmesi” ile ilgili açıklama yapılmalıdır.
15. Hizmet alım (temini) sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği iş görme sözleşmelerindendir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. Hizmet temini sözleşmelerinde hizmet veren taraf işçi veya hükmî şahıs olabilir.
16. Hizmet alım tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 25.11.2021 tarihli ve 2017/(23)6-869 E., 2021/1508 K.; 27.09.2023 tarihli ve 2022/(23)6-1210 E., 2023/869 K. sayılı kararları). Bu sözleşmelerde işçilerin ücretlerinden hizmet veren yüklenici sorumludur. Sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasa dahi bu husus işçilerin yüklenici tarafından çalıştırılıyor olmasının doğal sonucudur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.
17. Gelinen aşamada davacı şirket ile davalı üniversite arasında imzalanan sözleşme ve eklerine değinmekte fayda vardır.
18. Taraflar arasında 01.01.2014 ile 28.02.2014 tarihlerini kapsayan dönem için imzalanan “Temizlik ve Yardımcı Hizmetler Hizmeti Alımına Ait Sözleşme”nin 8 inci maddesinde sözleşmenin ekleri sayılmış, 8.1 inci maddesinde “İhale dokümanı, bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olup, İdareyi ve Yükleniciyi bağlar. Ancak, sözleşme hükümleri ile ihale dokümanını oluşturan belgelerdeki hükümler arasında çelişki veya farklılık olması hâlinde, İhale dokümanında yer alan hükümler esas alınır.” düzenlemesine yer verilmiş; 8.2 nci maddesinde ise, ihale dokümanını oluşturan belgeler arasındaki öncelik sıralaması maddeler hâlinde belirtilerek ikinci sırada İdari Şartname sözleşmenin eki olarak kararlaştırılmıştır.
19. Sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olarak belirlenen İdari Şartnamenin “Diğer giderler” başlıklı 25.3.4 üncü maddesinde; “%3 oranındaki sözleşme giderleri (damga vergileri, KİK payı, noter masrafları gibi giderler) ve genel giderler (bu giderler amortisman, kıdem tazminatı, iş yeri hekimliği ücreti, oryantasyon eğitimi gideri, yaka kartı ve bu mahiyetteki giderleri kapsar) yüklenici firmaya aittir.” şeklinde işçinin kıdem tazminatından davacı yüklenicinin sorumlu olacağı açıkça düzenlenmiştir.
20. Tüm bu bilgiler ışığında değerlendirilen somut olayda ise; davacı şirket ile davalı üniversite arasında imzalanan ve az yukarıda değinilen sözleşme kapsamında davacı yüklenicinin işçisi olarak davalı üniversiteye ait hastanede hasta bakıcılık işinde çalışan dava dışı işçi Yasin Yıldırım’ın kıdem tazminatının tahsili istemiyle eldeki davada davacı olan yüklenici şirket ile davalı üniversite aleyhine açtığı alacak davası sonucunda, Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 27.11.2014 tarihli ve … Karar sayılı kararı ile 13.907,12 TL kıdem tazminatının yüklenici ve üniversiteden müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği görülmektedir.
21. Dava dışı işçi Yasin Yıldırım’ın anılan iş mahkemesi kararı uyarınca başlattığı icra takibinde de davacı yüklenici tarafından kıdem tazminatı ve fer’îlerinden oluşan toplam borç miktarı 21.062,48 TL’nin 10.02.2015 tarihinde Yasin Yıldırım’a ödendiği, devamında da davacı tarafından eldeki davada davalı üniversitenin asıl işveren olması nedeniyle tek başına sorumlu olduğu, aksi kanaate varılması hâlinde ise davalı kurumun diğer davalı On İlaçlama Sağlık Hizmetleri İnşaat Elektrik Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. ile yarı yarıya birlikte sorumlu oldukları ileri sürülerek dava dışı işçiye ödenen bedelin rücuen tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
22. Hemen belirtilmelidir ki; kıdem tazminatı ödenen dava dışı işçinin davacı yüklenicinin işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, davalı işveren üniversitenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşme ve eklerinde herhangi bir hüküm bulunmaması hususları dikkate alındığında davacı yüklenicinin kendi çalıştırdığı işçisi için ödediği bedeli ve ferilerini davalı üniversiteden talep etmesine imkân bulunmamaktadır.
23. Bu kapsamda yine dava konusu sözleşmenin eki idari şartnamenin 25.3.4 üncü maddesinde de taraflarca açıkça kararlaştırıldığı üzere davacı yüklenici şirketin imzaladığı hizmet alım sözleşmesi uyarınca davalı üniversiteye ait hastanede hasta bakıcı olarak çalıştırdığı işçiye ödediği tazminatın tamamından sorumludur.
24. Netice itibariyle mahkemece davacı şirketin kendi bünyesinde çalıştırdığı işçi için ödediği tazminatı davalı üniversiteye rücu etmesinin mümkün bulunmadığı gözetilerek davalı üniversite yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davalı üniversitenin sorumlu tutulması doğru olmamıştır.
25. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki belge ve delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı üniversite vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
24.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat için Tıklayınız
4857 sayılı İş Kanunu
Tanımlar – Madde 2
Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.
İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.
İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.
(Mülga dördüncü fıkra: 20/6/2012-6331/37 md.)
İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.
Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.
Kanuna veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayanılarak kurulan kamu kurum ve kuruluşları ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin en az yüzde ellisine sahip oldukları ortaklıklarda, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu veya diğer kanun hükümleri çerçevesinde, hizmet alımı amacıyla yapılan sözleşmeler gereğince, yüklenici aracılığıyla çalıştırılanlar, bu şekilde çalışmış olmalarına dayanarak;
a) Bu kurum, kuruluş ve ortaklıklara ait kadro veya pozisyonlara atanmaya,
b) Bu kurum, kuruluş ve ortaklıklara ait işyerlerinin kadro veya pozisyonlarında çalışanlar için toplu iş sözleşmesi, personel kanunları veya ilgili diğer mevzuat hükümlerine göre belirlenen her türlü malî haklar ile sosyal yardımlardan yararlanmaya,
hak kazanamazlar.
Sekizinci fıkrada belirtilen işyerlerinde yükleniciler dışında kalan işverenler tarafından çalıştırılanlar ile bu işyerlerinin tâbi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde kendi nam ve hesabına sözleşme yaparak üstlendiği ihale konusu işte doğrudan kendileri çalışanlar da aynı hükümlere tâbidir. Sekizinci fıkrada belirtilen kurum, kuruluş veya ortaklıkların sermayesine katıldıkları ortaklıkların kadro veya pozisyonlarında çalışan işçilerin, ortak durumundaki kamu kurum, kuruluş veya ortaklıkların kadro veya pozisyonlarına atanma ya da bu kurum, kuruluş veya ortaklıklarda geçerli olan malî haklar ile sosyal yardımlardan yararlanma talepleri hakkında da sekizinci fıkra hükümleri uygulanır. Hizmet alımına dayanak teşkil edecek sözleşme ve şartnamelere;
a) İşe alınacak kişilerin belirlenmesi ve işten çıkarma yetkisinin kamu kurum, kuruluşları ve ortaklıklarına bırakılması,
b) Hizmet alım sözleşmeleri çerçevesinde ya da geçici işçi olarak aynı iş yerinde daha önce çalışmış olanların çalıştırılmasına devam olunması,
yönünde hükümler konulamaz.
Kamu makamlarının ve asıl işverenlerin hakedişlerinden ücreti kesme yükümlülüğü – Madde 36
Genel ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesine dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hakedişlerinden öderler.
Bunun için hakediş ödeneceği ilgili idare tarafından işyerinde şantiye şefliği işyeri ilân tahtası veya işçilerin toplu bulunduğu yerler gibi işçilerin görebileceği yerlere yazılı ilân asılmak suretiyle duyurulur. Ücret alacağı olan işçilerin her hakediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmez.
Anılan müteahhitlerin bu işverenlerdeki her çeşit teminat ve hakedişleri üzerinde yapılacak her türlü devir ve el değiştirme işlemleri veya haciz ve icra takibi bu işte çalışan işçilerin ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.
Bir işverenin üçüncü kişiye karşı olan borçlarından dolayı işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılacak haciz ve icra takibi, bu işyerinde çalışan işçilerin icra kararının alındığı tarihten önceki üç aylık dönem içindeki ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.
İşverenler, alt işverene iş vermeleri hâlinde, bunların işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini işçinin başvurusu üzerine veya aylık olarak resen kontrol etmekle ve varsa ödenmeyen ücretleri hak edişlerinden keserek işçilerin banka hesabına yatırmakla yükümlüdür.
Yıllık ücretli iznin uygulanması – Madde 56
Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez.
Bu iznin 53 üncü maddede gösterilen süreler içinde işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur.
Ancak, 53 üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir.
İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez.
Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.
Alt işveren işçilerinden, alt işvereni değiştiği hâlde aynı işyerinde çalışmaya devam edenlerin yıllık ücretli izin süresi, aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanır. Asıl işveren, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek ve ilgili yıl içinde kullanılmasını sağlamakla, alt işveren ise altıncı fıkraya göre tutmak zorunda olduğu izin kayıt belgesinin bir örneğini asıl işverene vermekle yükümlüdür.
İş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin dava ve uyuşmazlıklarda taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için iş hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır. Kayseri iş hukuku avukatı kadromuz, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanında 15 yılı aşan deneyimi ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde; ihbar tazminatı davası, kıdem tazminatı davası, işe iade davası, fazla mesai alacağı, ilave tediye alacağı ve benzer davaların açılması ve takibi, mobbing ve kötü niyet tazminatlarına ilişkin davaların açılması ve takibi, fazla mesai ücretleri ve yıllık ücretli izinlerin kullandırılması, hesaplanması ve tahsili davaları açılması ve takibi konuları başta olmak üzere -bunlarla sınırlı olmamak üzere- iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku ile ilgili her türlü konuda müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri iş hukuku avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; iş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.