Sanığın Yararına Olan Hukuka Aykırılık Halinde Hükmün Sanık Aleyhine Bozulması Mümkün mü?

Sanığın Yararına Olan Hukuka Aykırılık Halinde Hükmün Sanık Aleyhine Bozulması Mümkün mü? - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Sanığın Yararına Olan Hukuka Aykırılık Halinde C. Savcısı Hükmün Sanık Aleyhine Bozulması için Temyize Başvurabilir mi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2013/481 Karar No: 2015/519 Karar Tarihi: 15.12.2015

Mahkemesi: Sulh Ceza Mahkemesi

Kasten yaralama suçundan sanık hakkında açılan kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine ilişkin, … Sulh Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;

“Sanığın mağdura yönelik Türk Ceza Kanunu’nun 6/1-f maddesine göre silahtan sayılan taşla yaralama eyleminin şikayete bağlı olmadığı ve açılan davanın vazgeçmeyle düşmeyeceği gözetilmeden hatalı değerlendirme ile düşme kararı verilmesi”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise … gün ve … sayı ile;

“Cumhuriyet savcısının temyiz istemi, suçun sübutuna, niteliğine ya da işlenme şekline ilişkin olmayıp, sadece sanık lehine getirilmiş bir hukuk kuralına aykırı davranılmak suretiyle verilen düşme kararına yöneliktir. Mahkemece bu hukuk kuralına aykırı davranılsa bile sonuçta sanık lehine bir karar verilmiş ve verilen bu karara karşı sanık tarafından bir itiraz yapılmamıştır. Bu aşamada sanıktan vazgeçmeye karşı diyeceklerinin sorulması gerektiğine ilişkin bir bozmanın hiçbir fayda sağlamayacağı da ortadadır.

Ayrıca Cumhuriyet savcısının temyizi düşme kararı verilmemesi gerektiğine ilişkin değil, sanıktan sorulmadan ve rızası alınmadan verilmesine ilişkindir. Her ne kadar temyiz istemi düşme kararına yönelik olsa bile, sanık aleyhine bir temyiz olmadığından bozmadan sonra da sanık aleyhine sonuç doğuracak bir karar verilmesi de mümkün görülmemektedir.

Özel Dairenin Cumhuriyet savcısının sanık lehine getirilen hukuk kuralına aykırı uygulamadan dolayı hükmün sanık aleyhine bozulmasını isteyemeyeceğini gözetmeden, temyiz isteminin reddine karar vermesi yerine sanığın mağdura yönelik fiilini silahtan sayılan taşla işlemesi nedeniyle suçun takibinin şikayete bağlı olmadığı, kamu davasının vazgeçme nedeniyle düşürülmesine karar verilemeyeceği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi isabetli değildir”

düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına ve temyiz isteminin reddine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Daire tarafından 02.05.2013 gün ve 12834-17831 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilen davada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 73/6. maddesinde düzenlenmiş bulunan “kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez” şeklindeki kuralın, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 309. maddesi kapsamında sadece sanık lehine konulmuş bir kural olup olmadığı ve şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediğinin sanıktan sorulması gerektiği kuralına aykırı davranılması hâlinde, bu aykırılıktan bahisle Cumhuriyet savcısının hükmü sanık aleyhine temyiz edip edemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık ile mağdurenin aynı köyde yaşadıkları, aralarında önceye dayalı anlaşmazlıklar bulunduğu, mağdurenin sanığın taş atarak kendisini yaraladığını ileri sürüp şikayetçi olduğu, bunun üzerine başlatılan soruşturma neticesinde, sanık hakkında kasten yaralama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 86/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

… tarihli, sanığın hazır bulunmadığı duruşmada mağdurenin sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği, aynı celsede şikayetten vazgeçme nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verildiği,

Cumhuriyet savcısınca kararın; sanığa hakkındaki şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilmeden yokluğunda düşme kararı verilmesinin kanuna aykırı olduğundan bahisle temyiz edildiği,

Gerekçeli kararın tebliğ edildiği sanığın herhangi bir temyiz talebinde bulunmadığı,

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için, konuya ilişkin kanuni düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu‘nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte olan 309. maddesi; “Maznunun lehine olan hukuki kaidelere muhalefet, maznunun aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet Müddeiumumîliğine bir hak vermez” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 290. maddesinde de; “Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 290. maddesinin gerekçesinde ise; “Cumhuriyet savcısı gerçeğin araştırılması amacına yönelik veya kamu yararına ilişkin olmayan, yalnızca sanık yararına kabul edilmiş hukuk kuralının uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanmış olması nedeniyle hükmün sanık aleyhine bozulması için temyiz yoluna başvuramaz” denilmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca Cumhuriyet savcısı, amacı yalnızca sanığın hak ve menfaatlerini korumak olan bir hukuk kuralının ihlal edilmiş bulunması durumunda sanığın lehine olan bu ihlali ileri sürerek, temyiz kanun yoluna müracaat edip hükmün sanık aleyhine bozulmasını isteyemeyecektir.

Her iki hüküm de sanıkların haklarını korumak ve lehlerine doğmuş olan bir durumun, aleyhlerine olacak şekilde ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, maddedeki “sanık yararına” sözcüğünün; “sadece sanık yararına konulmuş olan” örneğin; sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, önceden kendisine tebliğ olunan iddianamenin sorgudan önce okunmaması gibi “hukuki kaideler” ibaresinin “usul hükümleri” olarak anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamada kabul edilmektedir. Sadece sanık yararına değil, aynı zamanda kamu düzenine veya yargılamanın işleyişine ilişkin usul kurallarının ihlali halinde bu hüküm uygulanmayacaktır. Yalnız sanık yararına kabul edilmiş usul kurallarına aykırılık halinde sanık aleyhine bir netice meydana gelmişse Cumhuriyet savcısının hükmü sanık lehine temyiz etmesinin önünde ise herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.

Öğretide yer verilen görüşlere göre;

 “Ceza muhakemesi normları iki çeşittir. Çoğunluğu oluşturan normların amacı hakikatin araştırılmasıdır. Azınlıkta olanlar, şüpheden yararlanması gereken sanığın lehine kabul edilmişlerdir. Hakikatin araştırılması için ve dolayısı ile sanık dâhil herkesin yani toplumun lehine kabul edilmiş norma aykırılık elbet bozma nedeni olacaktır. Fakat sadece sanık yararlansın diye konulmuş norma aykırı hareket edildi diye hükmün sanık aleyhine bozulmasının amaca ters düşeceği açıktır. Bu konuda bütün güçlük, normun hakikatin araştırılması için mi, yoksa yalnızca sanık lehine mi konulmuş olduğunun tayininde ortaya çıkmaktadır. Suçun mahiyeti değişince sanığın müdafaasını yapabilecek halde bulundurulması, sanık lehine temyizde cezanın ağırlaştırılmaması normlarının sanık lehine konuldukları şüphe götürmez. Buna karşılık kısmen de olsa hakikatin araştırılması için kabul edilmiş normlar sadece sanık lehine kabul edilmiş sayılmaz.” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Bası, Beta Yayınevi, İstanbul 2007, s. 1427)

“Madde, sırf maznun lehine bir hüküm tesis etmiştir. Yalnız maznunun menfaati değil, umumi menfaat düşüncesi ile konulmuş olan hükümler buraya dâhil değildir.” (Muhtar Çağlayan, Ceza Muhakemesi Usulü, 1980, s. 105)

“Sanık lehine olan kaidelere aykırılık, hükmün sanık aleyhine bozulması için hak vermez. Örneğin; sanık beraat etmişse karar sanığa son söz verilmedi diye bozulamaz. Son sözün sanığa verilmesinin sebebi, kendi lehine bulup çıkaracağı bir delil ile lehinde karar verebilmektir. Burada en lehe karar verildiğine göre, son söz verilmemiş olması daha lehe bir durum doğuracak değildir.” (Öztekin Tosun, Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Muhakemenin Yürüyüşü, İstanbul 1973, Sulhi Garan Matbaası s. 209)

“Hukuk kurallarına aykırı verilen kararın temyiz denetiminde bozulacak olması doğaldır. Bu, hukuka aykırılıkların giderilmesi için başvurulacak zorunlu bir yoldur. Ancak bazen mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılık, kararın bozulmasını gerektirmez. Gerçekten sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez. Böyle bir kuralın getirilmesinin amacı sanık menfaatine uygun olarak ortaya çıkan bir durum veya neticenin ortadan kaldırılmasını engellemektir.” (Özbek-Kanbur- Doğan-Bacaksız, Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Bası, Seçkin Yayınevi, 2011, s. 750)

“Amacı sanığın menfaatlerinin korunması olan hukuk kuralının ihlal edilmiş olması halinde Cumhuriyet savcısı, sanığın lehine olan bu ihlali öne sürerek kararın temyiz incelemesi sonunda bozulmasını isteyemeyecektir. Bu kuralın getirilmiş olmasının amacı, sanık menfaatine uygun olarak ortaya çıkmış olan halin veya neticenin ortadan kaldırılmasını engellemektir.” (Ceza Muhakemesi Kanunu İzmir Şerhi, Veli Özer Özbek, Birinci Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 1128)

“Sanığın yararına konulan kurallara aykırı davranılması, ilke olarak hükmün bozulmasını gerektirir ise de, bu aykırılık hükmün sanık aleyhine bozulması için Cumhuriyet savcısına hak vermemektedir.” (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Beşinci Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara 2011, c. 3, s. 3987)

Uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Kasten yaralama suçundan sanık hakkındaki kamu davasının mağdurenin şikayetten vazgeçmesi nedeniyle düşmesine dair gerekçeli kararın sanığa tebliğ edildiği, söz konusu karara karşı herhangi bir kanun yoluna müracaat etmeyen sanığın şikayetten vazgeçmeyi zımni olarak kabul etmiş olduğu, sanık lehine konulan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 73/6. maddesindeki “kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez” usul kuralının ihlalinin 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi delaletiyle halen yürürlükte bulunan 308. maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısına hükmün sanık aleyhine bozulması için bir hak ve yetki tanınmadığı kabul edilmelidir.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun … gün ve … sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Cumhuriyet savcısının temyizi isteminin reddine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay … Ceza Dairesinin … gün ve … sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu‘nun 309. maddesi uyarınca sanık yararına getirilen hukuk kuralına aykırılıktan dolayı Cumhuriyet savcısının hükmün sanık aleyhine bozulmasını isteme hakkı bulunmadığından, aynı Kanunun 317. maddesi gereğince REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.12.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.