İşçilik Alacağı Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Karar Temyiz Edilebilir mi

İşçilik Alacağı Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Karar Temyiz Edilebilir mi - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Kayseri Sosyal Güvenlik Hukuku Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

İşçilik Alacağı Davasında Temyiz Sınırı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Temyiz edilebilen kararlar – Madde 361

(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.

Temyiz edilemeyen kararlar – Madde 362

(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:

a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.

b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.

c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.

ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.

d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.

e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.

f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.

g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.

(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.

Parasal sınırların artırılması – Ek Madde 1

(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.

(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.

İşçilik Alacağı Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Karara Karşı Temyiz Yoluna Başvurulabilir mi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2022/712 Karar No: 2022/1842 Karar Tarihi: 27.12.2022

Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 15. İş Mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 25.03.2010 tarihinden iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği 16.08.2013 tarihine kadar en son proje müdürü olarak çalıştığını, Ankara 19. İş Mahkemesinde açtıkları davada feshin geçersizliğinin tespiti ile müvekkilinin işe iadesine yönelik verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, bu karar üzerine Ankara 38. Noterliğinden gönderilen ihtarname ile işe başlatılma talebinde bulunulduğunu, davalının da Ankara 35. Noterliğinden gönderdiği ihtarname ile müvekkilini işe başlaması için davet ettiğini, ancak müvekkilinin işe başlatıldığı 09.02.2015 tarihinden itibaren oda, telefon, araba, bilgisayar tahsis edilmediğini, sorumlu olduğu işlerin başka çalışan tarafından yürütüldüğünü, kötü koşullar sebebiyle işten ayrılmak zorunda bırakıldığını, bu sebeplerle iş sözleşmesinin 13.02.2015 tarihli ihtarname ile müvekkili tarafından haklı feshedildiğini ileri sürerek boşta geçen süre ücreti, işe başlatmama ve kıdem tazminatları ile yıllık izin ücreti ve ödenmeyen ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının işe başlama konusunda samimi olmadığını, müvekkiline yönelik ileri sürülen iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 15. İş Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli ve 2016/239 E., 2019/615 K. sayılı kararı ile; davacının 25.03.2010-16.08.2013 ile 09.02.2015-13.02.2015 tarihleri arasında çalıştığı şirketlerin davalı holdingin iştiraki olduğu, iş sözleşmesi feshedilen davacının açtığı davada feshin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine karar verildiği, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onanması üzerine yeniden işe başladığı, ayrıca Ankara 14. İş Mahkemesinin 2014/1309 E. sayılı dosyasında kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağına ilişkin açtığı davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmişse de feragat iradesinin alacaktan feragat anlamını taşımadığından kesin hüküm oluşturmadığı, davalı işverenin davacıyı işe başlatma davetinin samimi olmadığı davacının kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, ödenmeyen ücret, boşta geçen süre ücreti ve işe almama tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. Ankara 15. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 13.10.2021 tarihli ve 2019/4362 E., 2021/2701 K. sayılı kararı ile;

“Davacının Ankara 14. İş Mahkemesinde açtığı davadan ve hakkından feragat etmesi sebebiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, eldeki davada da kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı taleplerinin kesin hüküm sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.”

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.12.2021 tarihli ve 2021/12452 E., 2021/16687 K. sayılı kararı ile;

“…1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Ankara 14. İş Mahkemesinin 2014/1309 esas sayılı dosyasında verilen feragat nedeniyle red kararının, işbu dosya bakımından kesin hükmün sonuçlarını doğurup doğurmayacağı noktasında toplanmaktadır.

…Somut olayda, davacı tarafından Ankara 14. İş Mahkemesinin 2014/1309 esas sayılı dosyası ile kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti talepli dava açıldığı, bu dosyanın yargılaması devam ederken halen derdest olan Ankara 19. İş Mahkemesi’nin 2013/121 esas sayılı dosyası ile davacının işe iadesine karar verilmesi ve davalının davacıyı işe davet etmesi nedeniyle davacı vekili tarafından 13/04/2014 tarihli celsede “davanın dayanağı olan Ankara 19 iş mahkemesinin kararı gereğince müvekkilim 09/02/2015 tarihinde işe davet edilip davete icabet ettiğinden davamız konusuz kalmıştır, ancak davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet verdiği için yargılama gideri ve vekalet ücreti talebimiz vardır, ancak davamızdan feragat ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunulduğu, bunun üzerine Ankara 14. İş Mahkemesince davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve dosyanın taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı, davalının işe davetinin samimi olmadığı iddiasıyla iş akdini feshetmiş ve kıdem tazminatı ile yıllık izin talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından davacı vekilinin Ankara 14. İş Mahkemesi nezdindeki feragat beyanı davadan feragat olarak değerlendirilip davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti talepleri hüküm altına alınmış ise de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı olarak haktan feragat olarak kabul edilerek bu taleplerin reddine karar verilmiştir. Ankara 14. İş Mahkemesi’nde açıklanan feragat beyanının işe iade davası sonrası yapılan işe davet nedeniyle açıklandığı, davacının haktan feragat anlamında iradesinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerinin reddine karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…”

gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 03.03.2022 tarihli ve 2022/268 E., 2022/725 K. sayılı kararı ile; davacının hukukî fesih tarihinin işe başlamak üzere başvuru yaptığı tarihten itibaren bir aylık sürenin dolduğu 14.02.2015 tarihi olduğu, işe iade davası devam ederken 12.06.2014 tarihinde kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ücreti alacağı talepleriyle açılan alacak davasında davacı vekilinin feragat yönünde beyanda bulunması üzerine mahkemece 13.04.2015 tarihinde davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, feragat tarihinde hukukî fesih tarihi dikkate alındığında feshe bağlı haklar olan kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağını talep etme hakkının doğduğu, vekilinin kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı talep etme hakkı doğduktan sonra bu haklardan feragat ettiği, doğmamış bir haktan feragatin söz konusu olmadığı, eldeki davada aynı çalışma dönemi için daha önce dava konusu yaptığı ve feragat nedeniyle ret ile sonuçlanan kıdem ve yıllık izin alacağını tekrar dava konusu yaptığı, her ne kadar Yargıtay bozma ilamında davacının önceki dava ile haktan feragat etmediği belirtilerek kesin hükme konu karar tartışmaya açılmışsa da davacının iradesi farklı yönde olsa dahi karar feragat nedeniyle ret kararı olarak kesinleşmiş olduğundan kararın hatalı olup olmadığı, davacının iradesine uygun olup olmadığı konularının tartışılmaz hâle geldiği, kesin hüküm olan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davaya konu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücret alacağına ilişkin olarak davacı tarafından daha önce açılan ve feragat ile sonuçlanan Ankara 14. İş Mahkemesinin 2014/1309 E. sayılı dosyasında davacı vekilinin duruşmadaki beyanının haktan feragat mahiyetinde olup olmadığı, söz konusu davada feragat nedeniyle red kararı verilmesi karşısında eldeki davada da bu taleplerin kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle;

A. Davacı vekilinin temyizi yönünden; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a ve Ek 1. maddelerindeki hükümler kapsamında direnme kararının verildiği 03.03.2022 tarihinde geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 107.090TL olması karşısında Özel Dairece sair temyiz itirazlarının reddedilen davacı yönünden Bölge Adliye Mahkemesince direnme konusunu oluşturan uyuşmazlıkların (kıdem ve yıllık izin) toplamının 26.137,05TL olduğu dikkate alındığında direnme kararına yönelik temyiz isteminin temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği,

B- Davalı vekilinin temyizi yönünden; Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararının taraf vekilleri tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın davacı yararına bozulduğu dikkate alındığında davalı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukukî yararının bulunup bulunmadığı,

hususları ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

A. Davacı vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

15. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiili olarak göreve başlamıştır.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar, aynı Kanun’un 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca “miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulmaz. Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir.

17. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-a maddesinde öngörülen parasal sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341., 362. ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır.

18. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 03.03.2022 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 107.090TL’dir.

19. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.

Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

20. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı, işe başlatmama ve kıdem tazminatları, boşta geçen süre ve yıllık izin ücretleri ile ödenmeyen ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

21. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş ve Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerini reddine, işe başlatmama tazminatı, ücret ve boşta geçen süre ücreti taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.

22. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı ve davalı vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davalı vekilinin temyizi yönünden tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile davacının önceki açtığı işçilik alacakları davasından feragat etmesinin haktan feragat anlamına gelmediği, kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davacının kıdem ve yıllık izin ücreti taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesi tarafından önceki hükümde direnilmiştir.

23. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmeyip Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı vekili tarafından temyiz edildiği açıktır. Bu durumda davacı vekili yönünden uyuşmazlık konusu olan kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağı bakımından reddedilen miktar olan 26.137,05TL direnme kararının verildiği 03.03.2022 tarihinde geçerli olan 107.090TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün değildir.

24. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle reddine karar verilmelidir.

B. Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

25. Bilindiği üzere, hukukî yarar dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş ancak davalı vekilinin tüm temyiz itirazları Özel Dairece reddedilmiştir. Bu itibarla, artık davalı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukukî yararı bulunmadığından, temyiz isteminin reddine karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

I- Davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE (III-A),

II- Davalı vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III-B),

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2022/602 Karar No: 2022/1444 Karar Tarihi: 08.11.2022

Mahkemesi: Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Serik İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle verilen karara yönelik davacı ve davalı … Belediye Başkanlığı vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ücretinin 2.150TL olmasına rağmen son zamanlarda ücretlerinin eksik ödendiğini, toplu iş sözleşmesinin 47. maddesinde düzenlenen ücret artışlarının yapılmadığını, bu nedenle hem çıplak ücretinden eksik ödenen hem de toplu iş sözleşmesinin 47. maddesinin uygulanmaması sebebi ile eksik ödenen ücret artışlarını talep ettiklerini, toplu iş sözleşmesinin 6. bölümünde düzenlenen sosyal yardımların ödenmediğini, müvekkilinin 25.05.2014-30.11.2015 tarihleri arasında Serik Belediyesinde personel şoförlüğü ve traktör şoförlüğü yaptığını, 30.11.2015 tarihinde ücretsiz izne gönderildiğini, sezon başladığında tekrar çağrılacağı söylenerek iş sözleşmesinin askıya alındığını ancak tekrar işe çağrılmayarak iş sözleşmesi feshedildiğinden kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi gerektiğini, yoğunluk yaz aylarında olmak üzere fazla çalışma yaptığını, hafta tatilleri ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını, yıllık izinlerinin çoğunun kullandırılmadığını, kıdemi müvekkilinden az olan pek çok işçi varken müvekkili işten çıkartılarak toplu iş sözleşmesinin 26. maddesinin ihlâl edildiğini, bu nedenle 12 aylık giydirilmiş brüt ücretin cezai şart olarak ödenmesi gerektiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları, yıllık izin ücreti, ücret, sosyal yardım ve cezai şart alacaklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı … Belediye Başkanlığı (Belediye) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile diğer davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığından müvekkilinin davada taraf sıfatının olmadığını, davacının iş sözleşmesinin diğer davalı tarafından feshedildiğini, Belek Belediyesi döneminde davalı şirket ile yapılan toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanmadığı ileri sürülmüşse de söz konusu toplu iş sözleşmesinin iptali istemiyle açılan davanın Serik 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/481 E. sayılı dosyasında görülmekte olduğunu ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davacının taleplerinin haksız olduğunu ve reddi gerektiğini savunmuştur.

6. Davalı Sin-Kar Turizm Emlak Gıda Tarım Organizasyon Çiçekçilik İnşaat Malzemeleri İnşaat Matbaacılık Yayıncılık Taşımacılık Yemekcilik Yönetim Danışmanlığı Petrol Fırıncılık Su Mahsulleri Evcil Hayvanlar Temizlik İçecek Mobilya Özel Eğitim İthalat İhracaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (Sin-Kar Ltd. Şti.) vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin içinde bulunduğu ekonomik durum ve sezon sonunun gelmesi sebebi ile davacının ücretsiz izne gönderilmek istendiğini ancak kabul etmediği için iş sözleşmesinin 30.11.2015 tarihinde haklı nedenle feshedildiğini, davacının eksik ödenen ücretinin bulunmadığını, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiğini, cezai şart isteminin yerinde olmadığını, zira cezai şartın geçerli olabilmesi için karşılıklı olması gerektiğini fakat toplu iş sözleşmesindeki düzenlemenin tek taraflı olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Serik İş Mahkemesinin 19.02.2020 tarihli ve 2019/145 E., 2020/167 K. sayılı kararı ile; davalı Sin-Kar Ltd. Şti. ile Tüm Belediye ve Genel Hizmet İşçileri Sendikası (Hizmet-İş Sendikası) arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinin iptali için Sin-Kar Ltd. Şti. tarafından açılan davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği ancak 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında tüzel kişilikleri kaldırılan belediyelerin iş ve toplu iş sözleşmesi yapmaları hâlinde bunların katılacakları ilçe belediyesinin onayına bağlı olduğu, katılınılacak belediye tarafından onaylanmadığı takdirde geçerlilik kazanamayacağı ve hüküm doğurmayacağının ifade edildiği, 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 2. fıkrası dikkate alındığında davalı … tarafından toplu iş sözleşmesinin yazılı olarak onaylanmamış olması karşısında toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanamayacağı, davalı Sin-Kar Ltd. Şti.’nin sermayesinin tamamının diğer davalı … Belediyesine ait olduğu, davalı şirket ile Belediye arasında organik bağ bulunduğu ve bu sebeple işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davacının iş güvencesinden faydalandığı ve cezai şartı talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. Serik İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

9. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 11.02.2021 tarihli ve 2021/272 E., 2021/401 K. sayılı kararı ile;

Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise belirsiz alacak davasına konu edilen alacaklara işletilecek faizin başlangıcının temerrüt tarihi olması gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı … Belediye Başkanlığı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 04.10.2021 tarihli ve 2021/9410 E., 2021/13551 K. sayılı kararı ile; birinci bendinde davacı ve davalı Belediye vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra;

“2- Taraflar arasında 6360 sayılı Yasa ile tüzel kişiliği kaldırılan Belek Belediyesi döneminde imzalanan Toplu İş Sözleşmesi’nin geçerli olup olmadığı ve bu itibarla toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Somut uyuşmazlıkta, davacının davalı Sin-Kar Ltd. Şti. elemanı olarak çalışmaya başladığı, 28.03.2014 tarihinde davalı Sin-Kar Ltd. Şti. ile Hizmet İş Sendikası arasında 28.03.2014-27.03.2017 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi imzalandığı ve davacının da adı geçen sendikaya 22.12.2014 tarihinde üye olduğu görülmüştür.

6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında “Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.” 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1. maddesinin 3. fıkrasında “Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.” 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında : “1 inci maddeye göre tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köyler, mevcut personelini, taşınır ve taşınmazlarını, iş makineleri ve diğer taşıtları ile kamu kurum ve kuruluşlarına olan alacak ve borçlarını katılacakları ilçe belediyesine bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren bir ay içinde bildirir. Bu belediye ve köylerin taşınmazlarının tahsisi ve kiralanması, iş ve toplu iş sözleşmesinin yapılması, yeni nazım ve uygulama imar planının yapılması, imar planı değişikliği ve revizyonu ile her türlü imar uygulaması (inşaat ruhsatı hariç), iş makineleri ve diğer taşıtların satışı ile borçlanmaları katılacakları ilçe belediyesinin onayına bağlıdır. Henüz ilçe belediyesi oluşmamış yerlerde bildirimler il belediyesine yapılır ve onaylar il belediyesince verilir. Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı yapılmış memur alımları hariç olmak kaydıyla, yine bu Kanun ile tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köyler tarafından nakil yoluyla atanacaklar da dâhil olmak üzere hiçbir şekilde yeni personel alımı yapılamaz ve bu belediye ve köyler tarafından aynı tarihten itibaren tüzel kişiliğin sona ereceği tarihi geçecek şekilde veya mevcut hizmet alımlarının kapsamını ve personel sayısını genişletecek şekilde hizmet alımı sözleşmesi düzenlenemez”, şeklinde düzenlenmiştir.

Mahkemece ; 6360 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinin 2. fıkrasıyla getirilen düzenleme ile açıkça tüzel kişilikleri kaldırılan belediyelerin İş ve Toplu İş Sözleşmesi yapmaları halinde bunların katılacakları ilçe belediyesinin onayına bağlı olacağı, katılınılacak Belediye tarafından onaylanmadığı taktirde geçerlilik kazanamayacağı ve hüküm doğurmayacağının ifade edildiği, davalı … tarafından Toplu İş Sözleşmesinin yazılı olarak onaylanmamış olması karşısında 6360 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 2. fıkrası gereğince somut uyuşmazlıkta toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanma yeri olmadığı kabul edilmiş ise de yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemiş ve Dairemizce temyiz incelemesi yapılarak onanmak sureti ile kesinleşen çok sayıda emsal dosyaya da ( örn; 2017/3317 Esas, 2017/13398 Esas, 2017/18996 Esas ) aykırı olmuştur. Şöyle ki, davacının davalı Sin-Kar Ltd Şti elemanı olduğu ve uyuşmazlık konusu toplu iş sözleşmesinin de davalı Sin -Kar Ltd. Şti. ile Hizmet İş Sendikası arasında imzalandığı, bu itibarla davacının alt işveren şirket elemanı olup belediyenin asıl işçisi olarak çalışmadığı ve imzalan toplu iş sözleşmesinin de dava dışı Belek Belediyesi tarafından imzalanmadığı görülmekle, 6360 sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükmün de kapatılan bir belediyenin toplu iş sözleşmesi yapması halinde katılacağı ilçe belediyesinin onayı olmadan hüküm ifade etmeyeceği anlamını taşıdığı açık olup şirket tarafından imzalanan toplu iş sözleşmesinin onaya ihtiyaç duymadığı aşikardır. Bu açıklamalar karşısında, davacının sendika üyeliğinin davalıya bildirildiği tarihten itibaren davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanacağı hükmü de göz ardı edilmeden, kıdem ve ihbar tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve sosyal yardım alacaklarının toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı gerekçe ile somut uyuşmazlıkta toplu iş sözleşmesi hükümlerinin uygulanma yeri olmadığının tespiti ile karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

3- Davacının fazla mesai yapıp yapmadığı ve hafta tatili günlerinde çalışıp çalışmadığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Davacı işçi, yaz aylarında personel şoförlüğü yaptığını, akşamları da turistleri taşıyan traktörü kullandığını, fazla mesai yapmasına rağmen karşılığının ödenmediğini, hafta sonu tatillerini kullanmadığını ileri sürerek fazla mesai ve hafta tatili alacaklarını talep etmiştir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacı tanıklarının ortak beyanlarına göre, sezonun yoğun olduğu dönemde davacının haftanın 6 günü saat 07.30-24.00 saatleri arası çalıştığının kabulü ile haftalık 42 saat fazla mesai yaptığı kabul edilmiş ve yine davacı tanıklarının ortak beyanlarına dayalı olarak, davacının yaz sezonunda 15 günde bir hafta tatili kullandığı kabul edilerek hafta tatili hesaplaması yapılmıştır.

Söz konusu alacakların varlığını ispat yükü davacıda olup, davacı delil olarak tanık beyanlarına dayanmışsa da işçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığı da araştırılmalıdır.

Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun tanıkla ilgili hükümleri incelendiğinde, 240/1 maddesinde “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir”, 250. maddesinde “Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir” ve 254. maddesinde ise “Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur” kurallarına yer verilmiştir.

Dairemizin istikrarlı uygulaması gereği, davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılması gerekir. Bu beyanlar diğer yan delillerle birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.

Somut uyuşmazlıkta; davacı tanıklarının kendi beyanlarından davalıya karşı dava açtıkları anlaşılmaktadır. Tanıkların konumu, tanıklıklarına duyulacak güveni etkileyecek durumdadır. Bu nedenle tanıklıkları ispat için tek başına yeterli kabul edilemez. Davacı fazla çalışma yaptığını ve hafta tatili günlerinde çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığından bu taleplerin reddi gerekirken kabulü hatalıdır…”

gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 22.02.2022 tarihli ve 2021/3623 E., 2022/470 K. sayılı kararı ile; fazla çalışma ile hafta tatili ücreti alacaklarının reddi gerektiği yönündeki (3) numaralı bozma sebebine uyulmasına karar verildikten sonra, 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 2. fıkrası dikkate alındığında davalı Belediye onayından geçmesi gereken ancak onaydan geçmeyen toplu iş sözleşmesi hükümlerinden davacının yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle (2) numaralı bozma sebebi yönünden direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının Belek Belediyesinde davalı Sin-Kar Ltd. Şti. işçisi olarak çalışırken üyesi olduğu Hizmet-İş Sendikası ile Sin-Kar Ltd. Şti. arasında 28.03.2014 tarihinde 28.03.2014-27.03.2017 yürürlük süreli toplu iş sözleşmesi imzalandıktan sonra 6360 sayılı Kanun gereği Belek Belediyesinin Serik Belediyesine katıldığı ve davacının da Serik Belediyesinde aynı şirket elemanı olarak çalışmaya devam ettiği somut olayda, toplu iş sözleşmesi hükümlerinin Belek Belediyesinin katıldığı Serik Belediyesinde uygulanmaya devam etmesi için 6360 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 2. fıkrası gereği davalı … Belediyesinin onay vermesinin gerekip gerekmediği, buradan varılacak sonuca göre davaya konu işçilik alacaklarının toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirlenmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davacı ve davalı … Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından temyizi nedeniyle Özel Dairece bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince önceki hükümde direnildiği dikkate alındığında; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a ve Ek 1. maddelerindeki hükümler kapsamında direnme kararının verildiği 22.02.2022 tarihinde geçerli temyiz edilebilirlik sınırının 107.090TL olması karşısında direnme kararına yönelik taraf vekillerinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

A. Direnme Kararının Temyizi Yönünden:

16. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış ve böylece istinaf yargılaması hukuk sistemimize dâhil olmuştur.

17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361. ve 362. maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.

18. Öte yandan hemen belirtilmelidir ki; kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

19. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Parasal sınırların artırılması” başlıklı Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasına göre, “… 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır”.

20. Bu açıklamalara göre direnme kararının verildiği 22.02.2022 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 107.090TL’dir.

21. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup, davacı vekili müvekkilinin haksız olarak işten çıkartıldığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatları, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları, yıllık izin ücreti, ücret, sosyal yardım ve cezai şart alacaklarına ilişkin fazlaya ilişkin haklar saklı tutarak her bir talep yönünden 100TL olmakla toplamda 900TL dava değeri üzerinden talepte bulunmuş, alınan bilirkişi raporları doğrultusunda kıdem tazminatını 40.100TL, ihbar tazminatını 8.183,28TL, ulusal bayram ve genel tatil ücretini 2.911,70TL, yıllık izin ücretini 2.106,85TL, sosyal yardım alacağını 21.936,87TL’ye çıkartmıştır.

22. İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulü yönünde verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi 11.02.2021 tarihli kararı ile İlk Derece Mahkemesi kararını sadece faiz başlangıç tarihi bakımından kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurmuş, cezai şart, ücret ile sosyal yardım alacak taleplerinin reddine, diğer alacak talepleri bakımından ise toplam 32.607,17TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermiştir.

23. Bölge Adliye Mahkemesinin 11.02.2021 tarihli kararının davacı ve davalı … Belediye Başkanlığı vekilleri tarafından temyizi üzerine karar Özel Dairece tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; (2) numaralı bentte davacının sendika üyeliğinin davalıya bildirildiği tarihten itibaren davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanacağı hükmü göz ardı edilmeden, kıdem ve ihbar tazminatı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve sosyal yardım alacaklarının toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak hüküm altına alınması; (3) numaralı bentte davacının fazla çalışma yaptığını ve hafta tatili günlerinde çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığından bu taleplerin reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

24. Bozma sonrası Bölge Adliye Mahkemesince 22.02.2022 tarihli duruşmada (3) numaralı bozma sebebine uyulmasına, (2) numaralı bozma sebebine ise direnilmesine karar verilmiş, direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

25. Bu durumda, davalı … Belediye Başkanlığı yönünden hüküm altına alınan ve temyize konu edilen alacak miktarı toplamının 9.802,01TL olduğu, davalı Sin-Kar Ltd. Şti. vekilinin Bölge Adliye Mahkemesinin 11.02.2021 tarihli kararını temyiz etmemesi karşısında bozma kararı öncesi verilen hükmün direnmede yeniden kurulduğu da dikkate alındığında davalı şirket yönünden hüküm altına alınan ve ilk karar temyiz edilmeyerek davalı Sin-Kar Ltd. Şti. yönünden kesinleşen temyize konu edilen miktarın toplam 32.607,17TL olduğu, davacı yönünden Özel Dairece sair temyiz itirazları reddedilen ve Bölge Adliye Mahkemesinin bozmaya uyduğu kısım dışında kalarak direnme konusunu oluşturan uyuşmazlıkların (kıdem ve ihbar tazminatları, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ve sosyal yardım alacakları) davacının ıslah dilekçesi dikkate alındığında dahi toplam talebinin 75.238,70TL olduğu dikkate alındığında direnme kararına yönelik temyiz istemlerinin açık biçimde direnme kararının verildiği 22.02.2022 tarihinde geçerli olan 107.090TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğu anlaşılmaktadır.

26. Hâl böyle olunca taraf vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz istemlerinin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Uyulmak Suretiyle Verilen Karara İlişkin Temyiz Yönünden:

27. Bölge Adliye Mahkemesince, Özel Dairenin bozma kararına kısmen uyulup kısmen direnildiği ve uyulan yönlere ilişkin bozma doğrultusunda işlem yapılarak karar verildiği anlaşılmıştır.

28. Bu durumda bozma kararına uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Dairece incelenmediğinden yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

(A) bendinde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin direnme kararına yönelik temyiz istemlerinin miktardan REDDİNE,

(B) bendinde açıklanan nedenlerle uyulan kısımlar yönünden yeni hükme yönelik olan temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 08.11.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

İş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin dava ve uyuşmazlıklarda taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için iş hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Kayseri iş hukuku avukatı kadromuz, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanında 15 yılı aşan deneyimi ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde; ihbar tazminatı davası, kıdem tazminatı davası, işe iade davası, fazla mesai alacağı, ilave tediye alacağı ve benzer davaların açılması ve takibi, mobbing ve kötü niyet tazminatlarına ilişkin davaların açılması ve takibi, fazla mesai ücretleri ve yıllık ücretli izinlerin kullandırılması, hesaplanması ve tahsili davaları açılması ve takibi konuları başta olmak üzere -bunlarla sınırlı olmamak üzere- iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku ile ilgili her türlü konuda müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri iş hukuku avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; iş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.