Açık Bir Rızaya Gerek Duyulmaksızın Girilmesi Mutat Olan Yerlerde İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Suçu

Açık Bir Rızaya Gerek Duyulmaksızın Girilmesi Mutat Olan Yerlerde İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Suçu - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Suçu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Konut dokunulmazlığının ihlali – Madde 116

(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Açık Bir Rızaya Gerek Duyulmaksızın Girilmesi Mutat Olan Yerlerde İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Suçu Oluşur mu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2015/3 Karar No: 2018/423 Karar Tarihi: 11.10.2018

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 4. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

İçtihat Metni

İş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan sanık …’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 116/2, 62/1, 52/2-4. maddeleri uyarınca 3.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.04.2011 tarihli ve 467-117 sayılı hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 26.03.2014 tarih ve 28088-9302 sayı ile;

“Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 116/2. maddesi gereğince işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun oluşması için eylemin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi gerektiği, sanığın, şikayetçiye ait girilmesi mutat yerlerden olan şarküteriye girmesi ve müştekiyi yaralaması eyleminde işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun konu nitelikli maddi unsurunun oluşmadığı gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçe ile mahkumiyet hükmü kurulması…”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.04.2014 tarih ve 351214 sayı ile;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun Konut dokunulmazlığının ihlali başlıklı 116. Maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”

İşyeri dokunulmazlığını ihlal suçu, bir kimsenin işyerine açık rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutad olan yerler dışında kalan işyerlerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra oradan çıkmayan kişinin eylemi olarak tanımlanmaktadır.

Bu suçun oluşabilmesi için işyeri tanımının yapılması gerekmektedir. Bireyin mesleki faaliyetinin icra edildiği, konut dışındaki yerler işyeri sayılmaktadır. Herhangi bir faaliyetin bulunmadığı depolar hayvan ahırları işyeri olarak kabul edilmemektedir.

İşyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun oluşabilmesi için girilen yerin ‘açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri’ olması gerekmektedir. Kural olarak işyeri herkesin, girip çıkabileceği, alışveriş yapabileceği, sunulan hizmeti alabileceği yerlerdir. Örnek vermek gerekirse, ‘marketler, dükkanlar, mağazalar, manavlar kasaplar, lokantalar kahvehane, bar, hastane, banka şubesi’ gibi yerler sayılabilir. Bu tür yerlere halka açık saatlerde girilmesi işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunu oluşturmayacaktır. Bu tür yerlere bireylerin girmesi belirli bir süre içeride kalması ve çıkmaları hak sahibinin iznine tabi değildir.

Bu tür işyerlerine kapandığı saatten sonra ya da açılmadan içeriye giren failin eylemi işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunu oluşturacaktır.

Bunun dışında işyerine girdikten sonra hak sahibinin çıkmasını istediği ve rıza göstermediği durumlarda failin işyerinden çıkmamakta direnmesi halinde, işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu oluşacaktır.

Maddi olayda, sanık … kocasının ilişkisi olduğunu düşündüğü katılan …’ın şarküteri dükkanına gittiği ve dükkanın müşterisinin olmadığı bir zamanda katılanın dükkanına girdiği, kapıyı içeriden kapattığı ve daha sonra sanığın fırıncılık yapan eşi olan … ile katılan arasında arkadaşlık olduğunu iddia ederek yaptıkları tartışmanın kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında sanığın elinde bulunan taşlar ile katılanın kafasına vurarak hayatını tehlikeye sokmadan, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaraladığı, o sırada dükkana müşteri olarak gelen …’ın bağırması üzerine yan tarafta işyeri bulunan berber …’ın gelerek katılan … …’ı kurtardığı şeklinde gerçekleşen eylemde,

Sanığın katılan …’ın şarküteri dükkanına gittiği ve içeriyi gözetleyerek kimsenin bulunmadığı bir anda içeri girip dükkan kapısını kapatarak katılana etkili eylemde bulunduğu, katılanın kendisine ait işyerinde sanığın bulunması konusunda rızasının bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Sanığın eyleminin açık rızaya gerek duyulmaksızın girilebilen mutad yerlerden olduğu anlaşılmakta ise de, sanık dükkan kapısını kapatarak ve müştekiyle tartışarak yaralanma kastıyla hakaret etmiştir. Katılan …’ın, sanığın kendi dükkanına girdikten sonra rızasının bulunmadığı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Sanığın işyerinden çıkmayarak işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunu işlediği…”

görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 13.11.2014 tarih ve 20414-32958 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık … hakkında tehdit suçundan verilen beraat hükmü temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin bozma kararına yönelik herhangi bir itirazda da bulunulmadığından, itirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkındaki işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

19.04.2010 tarihli tutanağa göre; olay günü … adresinde kavga çıktığının anons edilmesi üzerine polis memurlarınca belirtilen yerde bulunan … isimli markete gelindiği, yapılan incelemede; marketi işleten katılan … …’ın başından ve boyun bölgesinden gözle görülür biçimde yaralandığının belirlendiği, katılanın kendisini yaralayan kişinin… isimli sanık olduğunu beyan etmesi üzerine civarda yapılan araştırma sonucu olayın …Fırını isimli işyerini işleten tanık …’in eşi olan sanık … tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edildiği, katılanın ambulansla hastaneye sevkinin ardından … ve …’in polis merkezine götürüldüğü,

19.04.2010, 04.05.2010 ve 17.03.2011 tarihli adli raporlara göre; katılanın muayenelerinde; saçlı deride 4-5 cm yaralanma tespit edildiği ve dikiş atıldığı, bilinç açık ve koopere oryante olduğu, nörodefisiti olmadığı, bu durumda hayati tehlike geçirmediği ve yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu,

Anlaşılmıştır.

Katılan … soruşturma evresinde; olay günü saat 10.30 sıralarında işletmekte olduğu şarküteri dükkânına ismini… olarak bildiği ve şahsen tanıdığı sanığın girdiğini, dükkânın kapısını kapatarak elinde bulunan taşlarla kafasına vurduğunu, boğazını sıkıp, tezgâhın altında bulunan bıçağı alarak “Senin ölümün benim elimden olacak” şeklinde sözler söylediğini ve bıçağı karın bölgesine değdirdiğini, bu sırada sanığı iterek kurtulmaya çalıştığını, sanığın da dükkândan çıkarak kaçtığını, düştüğü yerden kalktığını, gelen komşularının kendisine yardım ettiğini, kovuşturma evresinde ise; olay günü saat 10.00 – 10.30 sıralarında kendisini takip eden sanığın, işyerine gelerek kimsenin olmadığından emin olduğunda içeri girdiğini ve kapıyı içeriden örttüğünü, ellerinde iki tane taş olduğunu, taşlarla kafasına vurarak “O…pu, senin ölümün benim elimden” şeklinde sözler söylediğini, boynunu sıkıp, kafasını duvara vurduğunu, daha sonra kendisini dolabın arkasına doğru ittiğini, bu nedenle yere düştüğünü, sanığın da üzerine düştüğünü, bu sırada boynunu sıkmaya devam ettiğini, tezgâhın üzerinde bulunan bıçağı alıp, sol bacağına üç kez vurduğunu, bıçağın ucunun tahminen 2 cm kadar bacağına battığını, daha sonra bıçağı karnına dayadığını, o sırada dükkâna iki müşterinin gelerek kendisini sanığın elinden kurtardıklarını, sanık ve eşinin fırıncılık yaptığını, bir yıl öncesine kadar sanığın eşinden, işyerinde satmak üzere ekmek aldığını, sanığın, kendisini eşinden kıskandığını ve olayı bu nedenle gerçekleştirdiğini söylediğini, bu olay nedeniyle kendi eşinden boşanmak zorunda kaldığını,

Tanık … soruşturma evresinde; babası tanık …’in yaklaşık bir buçuk yıldır katılan ile birlikteliği olduğunu, bu konuyu konuşmak üzere olaydan önce hatırlamadığı bir tarihte annesi olan sanık ile birlikte katılanın dükkânına gittiklerini, sanığın katılana “Senin eşim ile birlikte olduğundan şüpheleniyorum” dediğini, olay günü ise nelerin yaşandığını bilmediğini, kovuşturma evresinde de; sanık ile katılan arasındaki kavga ve tehdit olayından haberdar olmadığını, katılanın, işlettiği şarküteri dükkânında satmak için ihtiyaç duyduğu ekmeği kendi fırınlarından aldığı dönemde babasıyla ilişkiye girdiğini, bu durumu fark etmeleri üzerine sanık ile birlikte katılanın işyerine gittiklerini, katılana “Yuvamızı yıkma” dediklerini, ancak katılanın babası ile olan ilişkisini inkâr ettiğini,

Tanık … soruşturma evresinde; sanığın eşi olduğunu, fırıncılık yaptığı için katılanın kendisinden ekmek aldığını, katılan ile bir ilişkisi olmadığı hâlde sanığın, böyle bir ilişki varmış gibi duyumlar aldığını, panik atak olan sanığın en önemsiz konularda bile şüpheci davrandığını, olay günü sağlık ocağına gittiği için yaşananlardan haberdar olmadığını, kovuşturma evresinde ise; olayın oluş şekli hakkında görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, olay yerine gittiğinde polislerin orada olduğunu gördüğünü, katılanın oturduğu binanın sahibinin sanığa, katılan tarafından kendisine büyü yapıldığını ve yuvasının dağılacağını söylediğini, sanığın da bunu saplantı hâline getirdiğini, bu nedenle böyle bir iddiada bulunduğunu,

Tanık … kovuşturma evresinde; olay tarihinde mahalleye taşınalı bir hafta kadar olduğunu, katılanı ve sanığı tanımadığını, alışveriş yapmak için katılanın işlettiği dükkâna gittiğinde kapının kapalı olduğunu gördüğünü, kapıyı iterek açtığında, sanığın katılanı yere yatırarak elindeki taş ile katılanın başına vurduğunu gördüğünü, sanığı itmesine karşın katılanın üzerinden kalkmadığını, bunun üzerine dışarıya çıkarak komşulardan yardım istediğini, gelen komşularla birlikte müdahale ederek kavgayı sonlandırdıklarını, olay sırasında kim olduğunu bilmediği bir kadının bakkalın karşısında sanığı beklediğini, sanığın tehdit ve hakaret içerikli sözler söylediğini duymadığını,

Tanık … kovuşturma evresinde; katılanın işyeri komşusu olduğunu, olay tarihinde müşterisi ile ilgilenirken bir kadının bağırdığını duyması üzerine dışarı çıkıp baktığını, ancak kimseyi görmediğini, yaklaşık 10-15 saniye sonra bir ses daha duyduğunu, bu kez katılanın sesi olduğunu anladığını, katılanın dükkânına girdiğinde yerde yattığını gördüğünü, içeride bulunanlara “Ne oluyor?” diye bağırarak sorduğunu, bu sırada tanımadığı bir kadının içeri girerek sanığı alıp çıktığını, dağınık vaziyetteki dükkânın duvarında kan lekeleri, yerde ise taş olduğunu,

Beyan etmişlerdir.

Sanık … soruşturma evresinde; tanık … ile evli olduğunu, eşinin yaklaşık iki yıldır katılan ile ilişkisi olduğunu öğrendiğini, bu konuyu eşiyle görüştüğünde “Tamam, Lemay’ı bırakacağım” demesine karşın katılandan ayrılamadığını ve kendisini sürekli oyaladığını, olay günü katılanın işyerine giderek, kendisini yalnız görünce içeri girdiğini, katılana “Seninle konuşmaya geldim, ben seninle kaç kere konuştum, senden rica ettim, benim kocamı bırak” dediğini, ancak katılanın “S.. ol git, sen kimsin benim işyerime geliyorsun, kötü olacak” diyerek üzerine geldiğini, kendisine yumruk atmak isteyen katılanı ittiğini, bu nedenle katılanın kafasının duvara çarptığını, bunun üzerine işyerindeki masada bulunan bıçağı alarak üzerine gelen katılanın bileğinden tutarak bıçağı yere düşürdüğünü, daha sonra kendisini kaybettiğini, katılanın işyerine yuvasının dağılmaması için konuşmak üzere gittiğini, kendisine taş atmadığını ve bıçak çekmediğini, ölümle tehdit etmediğini, kovuşturma evresinde ise; tanık … ile ekmek fırını işlettiklerini ve katılanın müşterileri olduğunu, bu sırada eşi ile katılan arasında duygusal ilişki başladığını, bu ilişkinin yaklaşık üç yıldır devam ettiğini, söz konusu olay nedeniyle aile düzeninin bozulduğunu, katılana sürekli giderek eşiyle ilişkisini kesmesini, yuvasını yıkmamasını söylediğini, buna rağmen ilişkinin hâlen devam ettiğini, iddianameye konu suçlamayı kabul etmediğini, olay günü katılanın masada bulunan bıçağı alıp saldırması üzerine kendisini korumak amacıyla katılanın bileğinden tutarak bıçağı yere düşürdüğünü, bu sırada arbede çıktığını savunmuştur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Konut dokunulmazlığının ihlali” başlıklı 116. maddesinin birinci fıkrası; Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.“, ikinci fıkrası ise; “Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin işyeri dokunulmazlığının ihlalini düzenleyen ikinci fıkrasının gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;

“Birinci fıkrada tanımlanan fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyeri ve eklentileri hakkında işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkranın uygulanmasında, birinci fıkrada söz konusu olan koşullar aranacaktır. Niteliği itibarıyla açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış, mutat olan yerler dışında kalan yerlere rıza olmaksızın girilmesi bu suçu oluşturacaktır. Avukatlık bürosu ve özel muayenehane, bu gibi izinle girilmesi gereken yerlere örnek olarak gösterilebilir. Keza herkesin herhangi bir koşulu yerine getirmeksizin girebileceği yerlere, söz gelimi süpermarketlere, dükkânlara, mağazalara, halka açık olmadıkları zamanlarda, mesela mesai saatleri dışında rıza hilafına girilmesi halinde de bu suç oluşacaktır. Zira hak sahipleri bu gibi yerlere isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış sayılırlar”

İş yeri, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde; “Bir görevin yapıldığı yer, işçinin iş sözleşmesine göre çalıştığı yer” olarak tanımlanmış, öğretide de; “Esas olarak belirli bir zaman dilimi içinde ya da sürekli, sınai, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden, sabit ya da sabit olmayan kapalı işletme veya satış yerleri” şeklinde açıklanmıştır. (Serap Keskin Kiziroğlu, Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 68)

Kural olarak iş yerleri; sahibi ya da çalışanlarının iznine ihtiyaç duyulmaksızın, zımni bir rızanın varlığı kabul edilerek herkesin girebileceği ve sunulan hizmeti alabileceği, lokanta, dükkân, mağaza, manav, kasap, alışveriş merkezi, tiyatro, kahvehane, hastane, banka şubesi, sinema, okul gibi yerlerdir. Belirtilen işyerlerine halka açık bulundukları sırada veya mesai saatleri içinde girilmesi suç teşkil etmeyecektir. Ancak girildikten sonra işyeri sahibi ya da çalışanların çıkılması konusundaki uyarılarına rağmen içeride kalmaya devam edilmesi veya kapandıkları ya da çalışmaya ara verdikleri saatte işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu oluşacaktır.

İşyeri dokunulmazlığını ihlal suçunda seçimlik olarak düzenlenen hareketlerden birisi de “çıkmama” eylemidir. Bu eylem belli bir yerde kalmaya devam etmeyi ifade eder. Çıkmama eyleminin gerçekleşmesi için işyerine rıza ile girilmiş olması ve hak sahibinin söz, hareket veya tavırlarıyla faili çıkmaya davet etmesi, buna rağmen failin makul bir süre içerisinde işyerinden ayrılmaması gerekir. Ancak, kimi durumlarda doğrudan bildirilmiş olmasa bile yapılan hareketlerle rızanın ortadan kalktığı faile gösterilmiş olabilir. Bu anlamda; failin, çalışma saatleri içerisinde bir işyerine girdikten sonra, burada sunulan hizmetin amacına aykırı bir şekilde işyeri sahibine ya da burada bulunan müşteriye saldırması, sarkıntılık etmesi gibi hukuka aykırı davranışlarda bulunması ve makul bir süre içerisinde işyerini terk etmemesi hâllerinde de işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu oluşacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık …’in, eşi olan tanık … ile ilişkisi olduğunu düşünerek olay günü saat 11.15 sıralarında katılan … …’a ait şarküteriye, müşterinin bulunmadığı bir zamanda girerek kapıyı içeriden kapattığı, sanık ile katılanın belirtilen konu nedeniyle tartışmaya başladıkları, bu sırada sanığın ellerinde bulunan taşlarla katılanın kafasına vurarak katılanı basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde yaraladığı, tanıklar … ve …’ın gelmesi üzerine de sanığın işyerinden çıkarak ayrıldığı anlaşılmaktadır.

Müşterilere açık olduğu saatlerde herhangi bir şart aranmayacağı gibi açık bir rızaya da gerek duyulmadan herkesin giriş çıkış yapabileceği girilmesi mutat olan yerlerden sayılacağı hususunda gerek öğretide gerekse uygulamada herhangi bir duraksama bulunmayan katılana ait şarküteri dükkanına gündüz vaktine rastlayan zaman dilimi içerisinde konuşmak için giden sanığın, çıkan tartışma sonucunda katılanı yaralanmasından sonra, açıkça dile getirilmiş olmasa da; işyerinde bulunmasına katılanın rıza göstermeyeceği hususunda kuşku bulunmamasına karşın, zımni rızasızlığın yaralanma olayı ile çok net bir şekilde ortaya çıkmasıyla birlikte sanığın makul sayılamayacak bir süre içerisinde işyerini terk etmediğine dair savunmasının aksini ispatlayacak şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamaması karşısında; şüpheli durumun sanık lehine değerlendirilmesi suretiyle zımni rızasızlığın ortaya çıkmasıyla birlikte mevcut delillere göre makul süre içerisinde işyerini terk ettiği sonucuna ulaşılan sanık hakkında, işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.