Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle Tazminat Davası Öncesinde Uzlaşma için İdareye Başvurulması

Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle Tazminat Davası Öncesinde Uzlaşma için İdareye Başvurulması Zorunlu mu - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Taşınmaz Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle Tazminat Davası

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu

Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti – Geçici Madde 6

Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.

İdarenin daveti veya malikin müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının idarenin daveti veya malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, idarenin daveti veya malikin müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.

Uzlaşma; idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması suretiyle veya bunların mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden yapılabilir.

Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir.

Uzlaşılan bedel, bütçe imkanları dâhilinde sonraki yıllara sâri olacak şekilde taksitli olarak da ödenebilir. Taksitli ödeme süresince, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir.

İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği tarihten itibaren üç ay içinde malik veya idare tarafından bedel tespiti davası açılabilir. Dava açılması hâlinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir. Tespit edilen bedel, bu maddenin sekizinci fıkrasına göre idarece ödenir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen bedele ilişkin temyiz hakkı saklıdır.

Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir.

Kesinleşen mahkeme kararlarına istinaden bu madde uyarınca ödemelerde kullanılmak üzere, ihtiyaç olması hâlinde, merkezi yönetim bütçesine dâhil idarelerin yılı bütçelerinde sermaye giderleri için öngörülen ödeneklerinin (Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinin güvenlik ve savunmaya yönelik mal ve hizmet alımları ile yapım giderleri için ayrılan ödeneklerin) yüzde ikisi, belediye ve il özel idareleri ile bağlı idareleri için en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının, diğer idareler için en son kesinleşmiş bütçe giderleri toplamının en az yüzde ikisi oranında yılı bütçelerinde pay ayrılır. Kesinleşen alacakların toplam tutarının ayrılan ödeneğin toplam tutarını aşması hâlinde, ödemeler, sonraki yıllara sâri olacak şekilde, garameten ve taksitlerle gerçekleştirilir. Taksitlendirmede, bütçe imkanları ile alacakların tutarları dikkate alınır. Taksitli ödeme süresince, 3095 sayılı Kanuna göre ayrıca kanuni faiz ödenir. İdare tarafından, mahkeme kararı gereğince nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları da teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Bu maddenin bedele ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması hâlinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu madde uyarınca ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacakları haczedilemez.

Bu madde uyarınca açılacak davalarda 15 inci maddede düzenlenen bilirkişiliğe ilişkin hükümler uygulanır.

Kamulaştırmasız El Koyma Sebebiyle Tazminat Davası Öncesinde Uzlaşma için İdareye Başvurulması Zorunlu mu

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/2798 Karar No: 2018/1889 Karar tarihi: 11.12.2018

Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hak düşürücü süre aşımına uğraması sebebiyle reddine dair verilen 22.10.2013 tarihli ve … sayılı karar, davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 19.01.2015 tarihli ve 2014/21620 E., 2015/554 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı dava dilekçesinde belediye sınırları içerisinde kalan su deposu ile boru hattının davalı tarafından yapılan İbrala Barajı sahasında kaldığını, kamulaştırma yapılmadan işgal edildiğini ileri sürerek bedelinin tazminini istemiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde davacı belediye sınırları içerisinde İbrala Barajı’nın yapım ve su tutulması işlemlerine başlanıldığı, su altında davacı belediyenin su deposu ile su borusu hattının kaldığının tespit edildiği, ancak bunlar için kamulaştırma kararı alınmadığı, davacı belediye tarafından davalı idareden bedelinin istendiği, ancak buna ilişkin bir işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Buna göre uyuşmazlığın kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat istemine ilişkin bulunmasına göre 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu‘nun Geçici 6. maddeleri kapsamında çözümlenmesi gerekmektedir. Davanın 05.02.2013 tarihinde açılmış bulunması, daha sonra yürürlüğe giren ve derdest davalarla ilgili olarak uzlaşma yoluna başvurulması hususunda 3 aylık sürenin öngörüldüğü gözetildiğinde mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

Mahkemece tüm deliller toplanarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki bilgi ve belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kamulaştırmasız el konulan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı vekili; davalı idare tarafından yapılan kamulaştırma çalışmaları sırasında baraj havzası içerisinde bulunan içme suyu şebeke hatlarına ve mevcut su deposuna kamulaştırma kararı olmaksızın davalı idare tarafından el konulduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 125.000,00TL’nin davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili; eldeki davada görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğunu, kaldı ki davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davanın kamulaştırmasız el koyma kurallarına dayandığı, Yargıtay’ın uygulamalarına göre kamulaştırmasız el koyma yönündeki istemlerde Kamulaştırma Kanunu hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu‘na 30.06.2010 tarih ve 5999 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 6. madde hükmüne göre kamulaştırma kararı olmaksızın kamu hizmeti için el konulan ve fiilen kullanılan taşınmazlar yönünden malik tarafından mülkiyet hakkına dayanılarak ilgili idareden zararın giderilmesinin talep edilebileceği, söz konusu bu maddeye göre öncelikle malikin idare ile uzlaşmak için başvuruda bulunmasının ve başvuru tarihinden itibaren 6 ay içerisinde idare tarafından talep sahibinin uzlaşmaya çağırılmaması ya da uzlaşma görüşmelerine başlandıktan sonra 6 ay içerisinde konunun sonuçlandırılmaması durumunda bu tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde davanın açılmasının gerektiği, davalı idare tarafından ibraz edilen Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 tarihli ve 2013/2176 E., 2013/5886 K. sayılı kararında uzlaşma için başvuru şartının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi uyarınca diğer Kanunlarda yer alan dava şartlarından olduğu ve 3 aylık sürenin hak düşürücü süre niteliğinde bulunduğu, kararda uzlaşmak için idareye başvurma hususunun dava şartı olarak öngörülmesi ve 3 aylık süre tanınmasına ilişkin getirilen düzenlemelerin hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu belirtilerek iptali istemiyle yapılan başvurunun Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildiği hususuna da değinildiği, öte yandan Geçici 6. maddede 24.05.2013 tarih ve 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile bir değişiklik daha yapıldığı ve bu değişiklik ile uzlaşma için başvuru şartının açıkça dava şartı olarak nitelendirildiği, dosya içerisinde bulunan 07.01.2011 tarihli yazı içeriğine göre davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı’nın 09.07.2010 tarihinde zararın tazmini için davalı idareye başvuruda bulunduğu, davanın ise 05.02.2013 tarihinde açıldığı, bu durumda 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle hak düşürücü süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel mahkemece; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca Kanunun sözü ve özü ile değindiği bütün konularda uygulanacağı, yani bir hukuki ilişkinin Kanun tarafından düzenlenmesi durumunda Kanundaki düzenlemeye göre çözüme kavuşturulmasının gerektiği, kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazminat istemli eldeki davanın 05.02.2013 tarihinde açıldığı, söz konusu bu davanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu‘nun Geçici 6. maddesinde düzenlendiği, ilgili bu maddenin 18.06.2010 tarih ve 5999 sayılı Kanun ile eklendiği ve sonrasında da 24.05.2013 tarih ve 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişikliğe uğradığı, davanın açıldığı 05.02.2013 tarihi itibariyle uygulanması gereken Kanunun, 6487 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmadan önceki düzenleme olduğu, bu düzenlemeye göre öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesinin ve müracaat üzerine en geç 6 ay içerisinde idare tarafından malikin uzlaşma görüşmelerine davet edilmesinin gerektiği, idare tarafından karşı tarafın uzlaşmaya davet edilmediği durumda ise 6 aylık sürenin sona erdiği tarihten, uzlaşmaya davet edilir ancak uzlaşma sağlanamaz ise uzlaşmazlık tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde malik tarafından kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan tazminat davasının açılmasının gerektiği ve bu 3 aylık sürenin hak düşürücü süre niteliğinde bulunduğu, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 03.06.2013 tarihli ve 2013/6474 E., 2013/9549 K. sayılı kararında ve benzer kararlarında 3 aylık sürenin hak düşürücü süre olduğunun ve mahkemece resen göz önüne alınması gerektiğinin vurgulandığı, Anayasa Mahkemesi’nin 3 aylık sürenin hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle yapılan iptal başvurusunu reddettiğine yönelik kararının da Özel Daire tarafından benimsendiği, dosyada bulunan 07.01.2011 tarihli yazı içeriğine göre davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı tarafından 09.07.2010 tarihinde zararın tazmini için başvuruda bulunulduğu, 2. fıkrada öngörülen 6 aylık sürenin 09.01.2011 tarihinde sona erdiği, davanın ancak 09.04.2011 tarihine kadar açılmasının gerektiği, davanın ise 05.02.2013 tarihinde açıldığı, mahkemece Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin uygulamaları esas alınarak davanın hak düşürücü süre bakımından reddedildiği, ne var ki Özel Daire bozma kararında da Geçici 6. madde hükmüne değinildiği, 05.02.2013 tarihinden sonra yürürlüğe giren Kanuna göre hüküm kurulmasının hatalı olduğuna yer verildiği, oysa mahkemece 05.02.2013 tarihinden sonra yürürlüğe giren Kanuna göre değil, 18.06.2010 tarih ve 5999 sayılı Kanun ile eklenen Geçici 6. maddesine göre hüküm kurulduğu, kaldı ki 24.05.2013 tarihinde 6487 sayılı Kanunla yapılan değişiklikte 3 aylık hak düşürücü sürenin korunduğu, Özel Daire’nin 6487 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonraki kararlarında da 3 aylık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği hususuna yer verildiği, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 6487 sayılı Kanunla değişik Geçici 6. maddenin yürürlüğe girmesinden sonra 17.06.2013 tarihinde verdiği 2013/9610 E., 2013/10606 K. sayılı kararında da 3 aylık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiğine işaret etmesine karşın Kanundaki değişikliğin etkili olacağına dair herhangi bir belirlemede bulunmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı … (Yeşildere Belediye Başkanlığı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kamulaştırmasız el koymadan kaynaklanan tazminat istemiyle 05.02.2013 tarihinde açılan eldeki davada 3 aylık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.

Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 5999 sayılı Kanunla eklenen ve 30.06.2010 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici 6. maddedeki ve 11.06.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişikliğe uğrayan Geçici 6. maddedeki yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu‘na 5999 sayılı Kanunla eklenen ve 30.06.2010 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Kamulaştırmasız el koyma sebebiyle tazmin” başlıklı Geçici 6. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde, öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.

Tazminat müracaatı üzerine, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının malikin müracaat ettiği tarihteki tahmini değeri; bu Kanunun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre teşkil edilen kıymet takdir komisyonu marifetiyle, taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak ve bu Kanunun 11 inci ve 12 nci maddelerine göre hesaplanmak suretiyle tespit edilir. Tespitten sonra, bu Kanunun 8 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre teşkil olunan uzlaşma komisyonunca, müracaat tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde 7201 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliğ edilen bir yazı ile, tahmini değer bildirilmeksizin, talep sahibi uzlaşma görüşmelerine davet edilir.

Uzlaşma görüşmeleri, hukuki veya fiili engel bulunmadığı takdirde davete icabet tarihinden itibaren en geç altı ay içerisinde sonuçlandırılır ve uzlaşmaya varılıp varılmadığı, malik veya temsilcisi ile komisyon üyeleri tarafından imzalanan bir tutanağa bağlanır. Bu tutanak ile uzlaşma görüşmelerine ilişkin bilgi ve belgeler, açılacak davalarda taraflar aleyhine delil teşkil etmez. Uzlaşmaya varılması halinde, üzerinde uzlaşılan hakkın türünü, tanınma şart ve usullerini, nakdi ödemede bulunulacak ise miktarını ve ödeme şartları ile taşınmazların tesciline veya terkinine dair muvafakati de ihtiva eden bir sözleşme akdedilerek bu sözleşme çerçevesinde işlem yapılır ve uzlaşma konusu taşınmazlar resen tapuya tescil veya terkin edilir.

İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde malik tarafından sadece tazminat davası açılabilir. Dava açılması halinde, fiilen el konulan taşınmazın veya üzerinde tesis edilen irtifak hakkının müracaat tarihindeki değeri, ikinci fıkranın birinci cümlesindeki esaslara göre mahkemece tespit ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine ve malike tazminat ödenmesine hükmedilir. Tescile veya terkine ilişkin hüküm kesin olup tarafların hükmedilen tazminata ilişkin temyiz hakkı saklıdır…

Bu maddenin tazminata ilişkin hükümleri, vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı açtıkları tazminat davası süre bakımından dava hakkının düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olanlar hakkında da uygulanır. Evvelce açtıkları davalar sonunda tazminat almaya hak kazanmış veya süre dışındaki sebeplerden dolayı davaları reddedilmiş olanlar hakkında bu madde hükümleri uygulanmaz. Ancak, gerek iç hukuka ve gerekse milletlerarası hukuka göre evvelce açtıkları davalar sonunda hak kazanmış oldukları tazminat henüz ödenmemiş olanlara, idare tarafından nakdi ödeme yerine, üçüncü fıkrada belirtilen diğer uzlaşma yolları teklif edilebilir ve bu maddenin uzlaşmaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılabilir.

Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması halinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir.”

Bu arada, 25.02.2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un Geçici 2. maddesiyle de; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle geçerli olmak üzere; 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun geçici 6 ncı maddesi hükmü, 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerine de uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 22.02.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 01.11.2012 tarihli ve 2010/83 E., 2012/169 K. sayılı kararı ile 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesi iptal edilmiş; ancak iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra 11.06.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesi değiştirilmiştir.

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu‘nun Geçici 6. maddesinde değişiklik yapan ve 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun’un “Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” başlıklı Geçici 6. maddesinin 1. ve 10. fıkralarında yer alan düzenlemeye göre;

Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.”

“Vuku bulduğu tarih itibarı ile bu maddenin kapsamında olan kamulaştırmasız el koymadan dolayı bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce tazmin talebiyle dava açmış olanlar; bu madde hükümlerine göre uzlaşma yoluna gitmeyi isteyip istemediklerini bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren üç ay içinde idareye ve mahkemeye verecekleri dilekçeler ile bildirebilirler. Uzlaşma talebi üzerine, uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar dava bekletilir; uzlaşılamaması halinde, uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edilir. Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır. Kararı kesinleşen davalara ise, bu maddenin yalnızca sekizinci fıkra hükümleri uygulanır…”

Buna göre, maddenin 1. fıkrasında; 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında taşınmazına fiilen el konulan malik tarafından, mülkiyet hakkından doğan taleplerin bulunması hâlinde bedel tespiti ve diğer işlemlerin bu madde hükümlerine göre yapılacağı ve uzlaşma usulünün dava şartı olduğu hükmü düzenlenmiştir.

Yine aynı maddenin 10. fıkrasında ise bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce açılan davalar yönünden, bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içerisinde idareye ve mahkemeye verilecek dilekçe ile uzlaşma talebinde bulunulabileceği, bu hâlde uzlaşma görüşmelerinin neticesine kadar davanın bekletileceği, uzlaşılamaması hâlinde uzlaşmazlık tutanağının mahkemeye sunulmasından sonra davaya devam edileceği hükmü öngörülmüştür.

Yukarıda açıklanan düzenlemeler karşısında; 09.11.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında el konulan taşınmazlar için 6487 sayılı Kanun’un 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda uzlaşma dava şartı olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten önce açılan davalar için ise uzlaşma yoluna başvurulması için 3 aylık süre öngörülmekle birlikte uzlaşmaya başvurulması zorunlu hâle getirilmemiştir. Bu nedenle, 6487 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce açılan davalarda uzlaşmaya başvurulmaması nedeniyle davanın reddi yoluna gidilemez.

Ayrıca, 25.02.2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un Geçici 2. maddesinin, Anayasa Mahkemesi’nin 01.11.2012 tarihli ve 2010/83 E., 2012/169 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, 04.11.1983 tarihinden sonra el konulan taşınmazlar yönünden açılacak davalarda uzlaşmanın dava şartı olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.

Eldeki davada, davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı vekili tarafından baraj havzası içerisinde bulunan içme suyu şebeke hatlarına ve mevcut su deposuna kamulaştırma kararı olmaksızın davalı idare tarafından el konulduğu, bu nedenle davacının taşınmaz üzerinde tasarruf imkânının kalmadığı ileri sürülerek 25.11.2011 tarihinde 2011/97 Değişik İş sayılı dosyası üzerinden tespit talebinde bulunulduğu, aynı dosyada aldırılan 29.11.2011 tarihli raporda el koyma olgusunun mevcut olduğunun belirlendiği, bu tespit dosyasına dayanılarak da tazminat davasının açıldığı görülmüştür.

Diğer yandan, davacı Yeşildere Belediye Başkanlığı vekili tarafından davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne hitaben yazılan 25.11.2010 tarihli dilekçe ile; tarım arazilerini sulayan Akköprü mevkiinden başlayan baraj altında kalacak olan Denircik Mahallesinden Kayaönü Mahallesine kadar devam eden ve Belediye tarafından yaptırılan su bentlerinin ve su arkların İbrala Barajı altında kaldığı, bu nedenle DSİ tarafından yapılan İbrala Barajı su toplama havzası içinde kalacak olan yerlere yönelik zararların tazmininin gerektiğini belirterek başvuruda bulunulduğu, ancak davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından bu başvuruya karşı bir cevap verilmediği anlaşılmaktadır.

Yine T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü 4. Bölge Müdürlüğünün 20.02.2013 tarihli yazısında su altında kalacak yerleşim yerlerinde mevcut sağ ve sol sahil diye adlandırılan iki adet içme ve kullanma suyu hattının mevcut olduğu, sağ sahilde bulunan hattın 6175 m olduğu ve 3760 m’lik kısmının göl alanında, diğer 2415 m’lik kısmının ise göl alanı dışında kalacağı; mevcut olan bahçe içi konutların bu hatlardan yararlanmaya devam edeceği, diğer bir hat olan sol sahilin ise 6052 m olup 2560 m’lik kısmının göl alanında, diğer 3492 m’lik kısmının ise göl alanı dışında kalacağı ve mevcut şebekeden istenildiği takdirde üst kotlardan yararlanılmaya devam edilebileceği ifade edilmiştir.

Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki vakıalara göre somut olaya dönüldüğünde; 6487 sayılı Kanun 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Davanın açıldığı tarih 05.02.2013’tür. Dava konusu taşınmaza el koyma tarihi ise delil tespitinin yapıldığı 25.11.2011’dir.

Az yukarıda da ifade edildiği üzere 6487 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile değişikliğe uğrayan Geçici 6. maddedeki düzenlemeye göre, 09.10.1956 tarihi ile 04.11.1983 tarihi arasında el konulan taşınmazlar yönünden ve bu Kanunun yürürlük tarihi olan 11.06.2013 tarihinden sonra açılan davalar için uzlaşma dava şartı olarak kabul edilmelidir.

Bu durumda taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra el konulduğundan Geçici 6. madde kapsamında bulunmamaktadır. Kanun kapsamında olmuş olsaydı bile dava tarihi, 6487 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 11.06.2013 tarihinden önce olduğundan yine uzlaşmaya tabi olmamaktadır.

Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek gerekli araştırmalar yapılıp sonucuna göre karar verilmelidir.

O hâlde, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan genişletilmiş nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacı … (Yeşildere Belediye Başkanlığı) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde peşin temyiz harcının iadesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.