Rızaya Dayalı Evlilik Dışı İlişki, Kasten Öldürme Suçunda Haksız Tahrik Olarak Değerlendirilemez
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/830 Karar No: 2016/360 K. Tarihi: 11.10.2016
Özet: Sanığın reşit olan boşanmış ablasının, maktul ile olan rızaya dayalı evlilik dışı ilişki kurması sanık açısından haksız tahrik oluşturmaz.
İçtihat Metni
Yargıtay Dairesi: 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
Kasten öldürme suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 29, 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.10.2013 gün ve 299–383 sayılı hükmün sanık müdafii ve katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.04.2015 gün ve 6339–2319 sayı ile;
“…Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine;
Ancak ;
Dosya kapsamı ve içeriğine göre; maktulden sanığa yönelik tahrik oluşturacak haksız söz ve davranışın bulunmadığı anlaşılmakla, reşit kız kardeşinin maktul ile birlikte yaşamasının sanık lehine haksız tahrik oluşturmayacağı gözetilmeksizin, sanığın cezadan indirim almaya yönelik geliştirdiği, tanıkların ilk ifadeleri ve dosya içeriği ile uyuşmayan savunmasına itibar edilerek haksız tahrik indirimi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini”
isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 25.06.2015 gün ve 236–222 sayı ile;
“…Maktul … ile müşteki ….’nın suç tarihinden önce gayriresmi olarak birlikte yaşadıkları, maktulün sık sık müştekinin evine gelip gittiği, olay tarihinde de maktul …’nın müşteki ….’nın evinde iken saat 22.10 sıralarında müşteki ….’nın kardeşi olan sanığın ….’yı ziyarete geldiği, maktul …’ı evde pijamayla görünce aralarında kısa bir tartışma yaşandığı, tartışma sırasında maktulün sanığa küfür ederek üstüne yürüdüğü, bunun üzerine sanığın evden çıkıp kısa süre içerisinde arabasında taşıdığı av tüfeğini alarak tekrar eve geldiği ve kapıyı çaldığı, ablası …. Küçük’ün kapıyı açmakta geciktiği ve bu esnada müştekinin maktul …’ı bahçeye çıkarıp saklamaya çalıştığı, müşteki ….’nın daha sonra kapıyı açtığında sanığın bir şey söylemeden içeriye girerek odaları kontrol ettiği, …’ı göremeyince bahçeye yöneldiği, müşteki ….’nın da bu sırada sanığa ‘ne oluyor’ dediği, sanığın bunun üzerine bir anda deri montunu kaldırarak omuzuna takmış olduğu av tüfeğini çıkartıp müşteki ….’ya doğrulttuğu, sonra arka kapıdan bahçeye çıktığı ve bahçe duvarından atlamaya çalışan …’ı tüfekle iki el ateş ederek batın bölgesinden yaraladığı, bu yaralamanın etkisiyle maktulün hayatını kaybettiği, sanığın ateş etmesinden önce müşteki ….’nın kardeşini engellemeye çalıştığı, fakat sanığın ….’ya silah doğrultarak onu silahla tehdit etmesi sebebiyle engelleyemediği, sanığın öldürme eylemini kabul ettiği ve kendisine karşı hakarette bulunulması sebebiyle söz konusu eylemi gerçekleştirdiğini söylediği, bu savunmasının aksine herhangi bir delil bulunmadığı gibi toplumdaki değer yargıları da nazara alındığında evli olan maktulün, küçük bir kız çocuğunun da bulunduğu eve gelerek sanığın ablası ile ilişkiye girmesinin sanık üzerinde haksız tahrik meydana getirdiğinin kabulünün gerektiği kanaatına varıldığı”
gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.10.2015 gün ve 314205 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında mağdur ….’ya yönelik silahla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın ablası olan mağdur …. ile maktulün suç tarihinden yaklaşık üç ay önce ev tutarak birlikte yaşamaya başladıkları, suç tarihinde saat 22.00 sıralarında sanığın bu eve geldiği, evde maktulün olduğunu anlaması üzerine ikametten ayrılıp bir süre sonra montunun altına sakladığı av tüfeği ile geri döndüğü, gelenin sanık olduğunu anlayan maktulün ikametin arka kapısından bahçeye çıktığı, sanığın bir şey söylemeden içeriye girerek odaları kontrol edip bahçeye çıktıktan sonra maktulü görmesi üzerine tüfekle iki el ateş ederek maktulü yaralayıp evden ayrıldığı, maktulün ise tedavi için kaldırıldığı Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’nde öldüğü,
21.05.2013 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında, maktulün vücudunda bir adet av tüfeği saçma taneli toplu giriş yarası tespit edildiği, giriş yarası, yara etrafı ve giriş yarası altı bulgularına göre av tüfeği saçma taneleri atışının yakın atış mesafesinden yapıldığı, maktulün vücudunda tespit edilen bir adet giriş yarasının tek başına öldürücü nitelikte olduğu, maktulün ölümünün av tüfeği saçma taneleri toplu giriş yaralanmasına bağlı iç organ laserasyonu, büyük damar yırtılmasından gelişen iç ve dış kanama neticesinde meydana geldiği, av tüfeği atışı esnasındaki kişinin vücut pozisyonunun kişilerin yaşamları esnasında mobil yani hareketli hedefler olmaları nedeniyle tespitinin tıbben mümkün olmadığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan …; maktulün resmi nikahlı eşi olduğunu, maktul ile mağdur …. arasındaki ilişkiden haberdar olduğunu ancak çocukları için ses çıkarmadığını,
Mağdur …. Danış kollukta; maktul ile bir arkadaşı vasıtasıyla tanışıp imam nikahı yaptıklarını, suç tarihinde saat 22.10 sıralarında maktul ile ikametlerindeyken sanığın geldiğini, yaklaşık on dakika oturan sanığın maktulün evde olduğunu öğrenmesi üzerine evden bir şey söylemeden ayrılıp saat 23.30 sıralarında tekrar geldiğini, maktulün sanığın kötü bir şey yapacağını sezerek bahçeye çıktığını, içeri giren sanığın maktulün bulunduğu odaya bakıp maktulü bulamayınca bahçeye yöneldiğini, sanığa “ne oluyor” dediğinde birden montunun altındaki tüfeği çıkartıp kendisine doğrulttuğunu, sonrasında sanığın bahçe kapısından dışarı çıkıp bahçe duvarından atlamaya çalışan maktule tüfekle iki kez ateş ettiğini, yaralanan maktulün yere düştüğünü, bu esnada sanığın “ben namus için yaşıyorum” diyerek evden ayrıldığını,
Kovuşturma evresinde ise; ilişki yaşadığı maktulün Konya’ya geldiği zamanlar kendisinde kaldığını, ilişkisinden ailesinin haberi olmadığını, suç tarihinde sanığın aniden evine geldiğini, maktul ve sanığın tartışmaya başladıklarını, sanığın maktule hitaben “ablamın evinde ne işin var” diye sorduğunu, maktulün ise “yanlış anlaşılacak bir şey yok” şeklinde cevap verdiğini, evden ayrılan sanığın yaklaşık bir saat sonra geri geldiğini, odalara bakıp bahçeye çıktığını, bu sırada bir el silah sesi duyduğunu, dışarı çıktığında maktulü yerde yatarken gördüğünü, kollukta verdiği beyanının da doğru olduğunu, maktulün evli olduğunu olaydan önce bilmediğini,
Tanık … kollukta; annesi olan …. ile maktulün suç tarihinden üç ay önce birlikte yaşamaya başladıklarını, bu süre zarfında maktulün eve ara sıra gelip birkaç gün kalıp gittiğini, olaydan önce bakkaldan eve dönerken saat 22.10 sıralarında dayısı olan sanıkla karşılaştıklarını, eve birlikte girdiklerini, ancak sanığın evde maktulün olduğunu öğrenmesi üzerine ayrılıp yarım saat kadar sonra geri döndüğünü, sanığın geldiğini anlayan maktulün bahçeden dışarı çıktığını, annesi ….’nın kapıyı açması üzerine sanığın arkasına sakladığı tüfekle içeri girdiğini, bütün odalara bakıp bir şey söylemeden balkona çıktığını, bu sırada bahçede bulunan televizyon sehpasının arkasına saklanmaya çalışan maktul ile karşılaştığını, maktulün kendisini fark eden sanığa hitaben “biz ciddiyiz, sakin ol abim” dediğini, kendisinin korkudan içeri girip ağlamaya başladığını, bu esnada bir el silah sesi duyduğunu, sanığın annesi ….’ya “Ben namus için yaşıyorum, sen niye böyle yapıyorsun” diyerek tüfeğiyle birlikte evden ayrıldığını,
Kovuşturma evresinde ise ilk ifadesinden farklı olarak; suç tarihinde sanığın eve geldiğini, o sırada evde olan maktulü görmediğini, bir süre kendileriyle sohbet edip ayrıldığını, kendisinin kötü davrandığı için maktulden rahatsız olduğunu, bir süre sonra sanığın tekrar eve geldiğini, sanığın geldiğini anlayan annesi ….’nın telaşlanarak maktulü saklamaya çalıştığını, annesi kapıyı açarken maktulün de bahçeye çıktığını, sanığın elinde silahla odalara baktığını, dışarıdan gelen sesi duyarak bahçeye çıkan sanıkla maktulün karşılaşması üzerine tartışma yaşandığını, maktulün sanığa küfür ettiğini, bu esnada iki el silah sesi duyduğunu, sanığın “ben namusum için yaşıyorum” diyerek evden ayrıldığını, kollukta vermiş olduğu beyanının annesi tarafından kendisine öğretildiğini,
Tanıklar Ayfer Altunkaynak ve Sinan Danış; sanığın kardeşleri olduğunu, olayı görmediklerini, mağdur ….’nın oturduğu evi sanığın kiraladığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık …; ablası olan ….’nın boşandığı eşi …. tarafından zaman zaman tehdit edildiğini, bu nedenle yanında tüfek taşımaya başladığını, tehdit olayı nedeniyle savcılığa şikayette bulunduklarını, ablasının evini sık sık ziyaret ettiğini, olay günü de bir ihtiyaçları olup olmadığını öğrenmek için ablasının evine uğradığını, bir süre oturduktan sonra evden ayrılıp arkadaşlarının yanına gittiğini, saat 23.30 sıralarında markete uğrayıp yeğenlerine birkaç şey aldıktan sonra tekrar ablasına geçtiğini, zili çalmasına rağmen kapının açılmadığını, kapı deliğinden baktığında içeride bir erkek şahsın olduğunu gördüğünü, bu kişinin ….’nın eski eşi …. olabileceğini ve ablası ile yeğenlerine zarar verebileceğini düşündüğünü, elindeki poşeti aracına bırakarak tüfeği yanına aldığını, eve döndüğünde kapının tanık…. tarafından açıldığını, tıkırtı sesi gelmesi üzerine bahçeye çıktığını ve tanımadığı bir şahısla karşılaştığını, bu şahsın kendisine “ben ….’nın sevgilisiyim” diyerek üzerine yürüdüğünü ve küfür ettiğini, panik halinde olduğu için korkutmak amacıyla sağ tarafa boşluğa doğru bir el ateş ettiğini, ancak şahsın yeniden küfür ederek üzerine doğru gelmesi nedeniyle tüfeğini doğrultmak isterken tüfeğin ateş aldığını, öldürme kastının olmadığını savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Haksız tahrik” başlıklı 29. maddesinde yer alan; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklindeki düzenleme ile kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden fiil, mağdurdan sadır olmalıdır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Öğretide yer alan görüşlere göre de; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddetin etkisi altında bir suç işlemesi halinde kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eden haksız tahrik, bu yönüyle, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan menfi bir nedendir. Başka bir deyişle, bu halde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte ve böylece, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği, önemli ölçüde zayıflamış bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde;
Haksız tahrik teşkil eden fiilin sanığa yönelmesi şart olmayıp üçüncü kişilere karşı yapılan haksız eylemler nedeniyle de haksız tahrik hükmünün uygulanabileceği konusunda şüphe bulunmamakta ise de, reşit olan ve eşinden boşanan sanığın ablası mağdur ….’nın, maktul ile olan rızaya dayalı evlilik dışı ilişkisinin sanık açısından haksız tahrik oluşturmayacağı kabul edilmelidir.
Ayrıca sanık, maktulün küfür ederek üzerine yürüdüğünü iddia etmiş ise de, mağdur …. ile tanık ….’nın olaydan hemen sonra alınan soruşturma evresindeki beyanlarında, maktulden kaynaklanan haksız bir hareketten bahsetmedikleri gibi maktulün sanıktan kaçarak ve saklanarak kurtulmaya çalıştığı yönündeki samimi anlatımları karşısında, salt maktulün ablası ile resmi nikah olmaksızın birlikte yaşamasından doğan kızgınlıkla hareket ettiği anlaşılan sanık hakkında haksız tahrik şartlarının oluştuğunun kabulü mümkün değildir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.