Kasten Yaralama Fiilinin Yüzde Sabit İze Neden Olup Olmadığına İlişkin Rapor Alınma Süresi

Kasten Yaralama Fiilinin Yüzde Sabit İze Neden Olup Olmadığına İlişkin Rapor Alınma Süresi - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Kasten Yaralama Fiilinin Yüzde Sabit İze Neden Olup Olmadığının Tespit Edilmesi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2016/626 Karar No: 2018/288 Karar Tarihi: 19.06.2018

Kararı veren Yargıtay Dairesi: 3. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

Özet: Katılanın yüzündeki kesilerin TCK’nın 87/1-c maddesinde belirtilen şekilde yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığının özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olup, katılanın duruşmadaki beyanıyla veya hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenme ihtimalinin bulunmadığı, böyle bir değerlendirmenin ancak bilimsel verilere dayanan ve istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda, olay tarihinden itibaren en az 6 ay geçtikten ve iyileşme süreci tamamlandıktan sonra yapılacak muayene sonucu düzenlenecek rapora göre yapılabileceği göz önüne alındığında, bu süre geçmeden alınan rapora dayanılarak katılandaki yaralanmaların yüzde sabit iz oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.

İçtihat Metni

Kasten yaralama suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 86/1, 86/3-e, 87/1-c-son, 53 ve 58/6-7 maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.05.2008 gün ve 55-270 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 15.02.2012 gün ve 25535-5035 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.02.2016 gün ve 23603 sayı ile;

“… Sanık tarafından cam bira bardağı ile yüzüne vurulan mağdur …’in Kütahya Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 08.01.2007 gün ve 2007/27 sayılı raporuna göre yüzde sabit iz kalacak şekilde yaralandığı, raporun olay tarihi olan 27.07.2006 tarihinden itibaren 5 ay 11 gün geçtikten sonra 08.01.2007 tarihinde yapılan muayene sonucu düzenlendiği, yerleşik adli tıp uygulamaları ve Yargıtay kararları doğrultusunda yüzde sabit ize ilişkin raporların olay tarihinden itibaren altı (6) ay geçtikten sonra yapılacak muayene ile verilmesi gerektiğinden bu süre geçmeden alınan rapora dayanılarak hüküm kurulması nedeniyle hükmün bozulması gerektiği”

görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 09.03.2016 gün ve 3022-6181 sayı ile, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık hakkında tehdit ve hakaret suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; olay tarihi üzerinden 6 aylık süre geçmeden düzenlenen ve yaralama sonucu katılanın yüzünde sabit iz kaldığına ilişkin rapora dayanılarak, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 87/1-c fıkrası uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Kütahya Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 27.07.2006 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında; il merkezinde bulunan Kibar Bar isimli iş yerinde kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarının işlendiğinin ihbar edilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olay yerinin temizlenmiş olduğu, herhangi bir cam kırığına ve suç unsuruna rastlanılmadığı, barın iç kısmından dış kapıya kadar, zeminde kan damlalarının bulunduğu tespitlerine yer verildiği,

Katılan … hakkında Kütahya Devlet Hastanesince hazırlanan 27.07.2006 günlü raporda; katılanın sol yanağında iki adet 3-4 santimetre uzunluğunda, sol göz dış yanda iki adet 2 santimetre uzunluğunda, sol göz üst kapakta 2 santimetre uzunluğunda, yine sol frontal bölgede 1 ve 2 santimetre uzunluğunda kesiler bulunduğunun bildirildiği,

Adli Tıp Kurumu Kütahya Şube Müdürlüğünce düzenlenen 31.07.2006 tarihli raporda; önceki rapordaki tespitler tekrarlandıktan sonra, mevcut yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, yaralanmanın şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, olay tarihinden 6 ay sonra, yüzde sabit iz açısından değerlendirme yapılması gerektiği kanaatinin bildirildiği,

Adli Tıp Kurumu Kütahya Şube Müdürlüğünce olay tarihinden 5 ay 11 gün sonra düzenlenen 08.01.2007 günlü raporda ise; katılanın yapılan muayenesinde, sol zigomatik bölge üst kısımda 1,5 santimetre, sol yanakta 3,5 santimetre, sol zigomatik bölge alt kısımda 2,5 santimetre, sol kaş altında 1 santimetre uzunluğunda cilt seviyesine yakın, ilk bakışta dikkati çeker özellikte yara izleri gözlendiğinin, tarif edilen bu yara izlerinin şahsın yüzünde sabit iz niteliğinde olduğunun bildirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan … aşamalarda; Kütahya il merkezinde bulunan Kibar Bar isimli iş yerinde sorumlu müdür olarak görev yaptığını, kiracı olarak faaliyet gösterdikleri iş yerinin bulunduğu taşınmazın sahibi sanık …’ın olay gecesi saat 01.00 sıralarında bara geldiğini, oturup konuştukları sırada sanığın kendisinden dükkânı boşaltmasını istediğini, durumu kocası ile konuşması gerektiğini söylemesi üzerine sanığın kendisine hakaret ettiğini, tehdit içerikli sözler sarf ettiğini, elinde bulunan bira bardağını masaya çarpıp kırdıktan sonra yüzüne savurduğunu, sanıktan şikâyetçi olduğunu, olay tarihinden 9 ay 25 gün sonra 22.05.2007 günlü oturumda; sol kulak memesinin etrafında iz kaldığını,

Tanık …; barda zaman zaman katılana yardımcı olduğunu, sanığın olay gecesi tartıştığı katılanın yüzüne elindeki bira bardağını fırlattığını,

Tanık …; katılanın kızı olduğunu, sanığın olay gecesi katılan ile tartışmaya başladığını, hakaret ve tehdit içerikli sözler sarf ettiğini, daha sonra elinde bulunan bira bardağını kırarak katılanın yüzüne fırlattığını,

İfade etmişlerdir.

Sanık … aşamalarda; sahibi olduğu yeri katılanın eşine kiraladığını, ancak kira bedelinin ödenmediğini, bu hususu konuşmak için olay gecesi Kibar Bar isimli iş yerine gittiğini, katılanla bu hususu konuştuğu sırada tartışma çıktığını, sinirlenerek masaya vurunca, masadan fırlayan bira bardağının katılanın yüzüne kaza sonucu çarptığını, suçsuz olduğunu savunmuştur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten Yaralama” başlıklı 86. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

(3) Kasten yaralama suçunun; …

e) Silâhla,

İşlenmesi hâlinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Aynı Kanunun “Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” başlıklı 87. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde ise;

“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun; …

c) Yüzünde sabit ize, …

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az olamaz…”

Buna göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 86. maddesinin 1. fıkrasında suçun temel şekli düzenlenerek bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, 3. fıkrasında ise nitelikli hâller sıralandıktan sonra, bu fıkrada sayılan nitelikli hâl veya hâller gerçekleştiğinde, “cezanın yarı oranında” artırılacağı, 87. maddenin 1 ve 2. fıkralarında ise, belirtilen hâllerin gerçekleşmesi durumunda, 86. maddeye göre belirlenen cezaların bir ila iki kat artırılacağı, ancak bu cezaların belirli miktarlardan az olamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Bu aşamada; yüzde sabit ize neden olan kasten yaralama fiili açısından alınması gereken raporlarla ilgili adli tıp uygulamalarına değinmekte yarar bulunmaktadır.

Oluşan yara az ya da çok iz bırakır, ancak her iz yüzde sabit iz niteliğinde değerlendirilmez. Yaralanma esnasında, yüz sınırları içerisinde oluşan yaranın iyileştikten sonra bıraktığı iz, gün ışığında veya iyi aydınlatılmış bir ortamda, insanlar arası sözel diyalog mesafesinden (1-2 metre) ilk bakışta belirgin bir şekilde fark edilebilir durumda ise yüzde sabit izden bahsedilir. İzin, sabit iz olup olmadığının değerlendirilmesi açısından iyileşme sürecinin tamamlanmış olması gerekir. Bu nedenle, adli tıp uygulamalarında, bu konudaki değerlendirme yaralanmadan en az altı ay sonra yapılmaktadır. Hekim gerek görürse bu süre uzayabilir. (Türk Ceza Kanununda Tanımlanan Yaralama Suçlarının Adli Tıp Açısından Değerlendirilmesi, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı-Adli Tıp Uzmanları Derneği-Adli Tıp Derneği, Haziran 2005, Sayfa 5)

Yargıtay uygulamaları da aynı doğrultuda olup, hekimin daha uzun bir süreye gerek görmediği hâllerde, olayın üzerinden en az altı aylık süre geçtikten sonra yapılacak değerlendirmeye istinaden düzenlenen ve yüzde sabit izin varlığını ya da yokluğunu tespit eden raporların hükme esas alınabileceği, bu süre geçmeden düzenlenen raporların ise yüzde sabit izin varlığının tespiti açısından yeterli olmadığı ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, 27.07.2006 günü saat 01.00 sıralarında, sahibi olduğu ve katılanın bar olarak işlettiği iş yerine giderek kira alacağı nedeniyle katılanla tartışmaya başladığı, tartışmanın hararetlenmesi üzerine, elindeki bira bardağını masaya vurup kırdığı, kırık cam bardağını katılanın yüzüne savurarak katılanı yüzünde kesiler oluşacak şekilde yaraladığı, Adli Tıp Kurumu Kütahya Şube Müdürlüğünce olay tarihinden 5 ay 11 gün sonra düzenlenen 08.01.2007 günlü raporda, katılanın sol zigomatik bölge üst kısımda 1,5 santimetre, sol yanakta 3,5 santimetre, sol zigomatik bölge alt kısımda 2,5 santimetre, sol kaş altında 1 santimetre uzunluğunda cilt seviyesine yakın, ilk bakışta dikkati çeker özellikte yara izleri gözlendiği, tarif edilen bu yara izlerinin şahsın yüzünde sabit iz niteliğinde olduğunun bildirildiği anlaşılan olayda; katılanın yüzündeki kesilerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 87/1-c maddesinde belirtilen şekilde yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığının özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu, katılanın duruşmadaki beyanı ile veya hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olmadığı, böyle bir değerlendirmenin ancak bilimsel verilere dayanan ve istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda, olay tarihinden itibaren en az 6 ay geçtikten ve iyileşme sürecinin tamamlanmasından sonra yapılacak muayene sonucu düzenlenecek rapora göre yapılabileceği göz önüne alındığında, bu süre geçmeden alınan rapora dayanılarak katılandaki yaralanmaların yüzde sabit iz oluşturduğunun kabulü ile hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden kaldırılmasına, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmünün, olay tarihi üzerinden 6 aylık süre geçmeden düzenlenen ve yaralama sonucu katılanın yüzünde sabit iz kaldığına ilişkin rapora dayanılarak, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 87/1-c fıkrası uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15.02.2012 gün ve 25535-5035 sayılı onama kararının, sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden KALDIRILMASINA,

3- Kütahya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.05.2008 gün ve 55-270 sayılı, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükmün; olay tarihi üzerinden 6 aylık süre geçmeden düzenlenen ve yaralama sonucu katılanın yüzünde sabit iz kaldığına ilişkin rapora dayanılarak, sanık hakkında TCK’nun 87/1-c fıkrası uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.06.2018 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.