İcra İflas Hukuku – Kayseri İcra Avukatı
Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir.
İcra ve İflas Hukuku, borçlarını zamanında ve rızası ile yerine getirmeyen borçlulara karşı; alacaklıların alacaklarını tahsilinin usul ve esaslarını düzenlemektedir. İcra hukuku; alacaklının talebi üzerine borcunu ödemeyen borçlunun varsa taşınır ve taşınmaz mallarına ve diğer haklarına, devlet zoruyla el konulmasını ve bunların satılarak paraya çevrilmesi yoluyla alacağını tahsil etmesini düzenlemektedir.
İflas Hukuku ise; iflasına karar verilen bir borçlunun bünyesindeki haczedilebilen taşınır, taşınmaz tüm mal varlığının ve haklarının, icra yoluyla paraya çevrilerek, alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan takip yoludur. İcra İflas Hukuku ile ilgili hükümler, takip yolları, bunların süreleri ile izlenecek süreç ve prosedürler 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir.
15 yılı aşkın deneyimi ile Kayseri icra avukatı kadromuz, ihtiyati haciz kararı alınması ve uygulanmasında ve sonrasında açılacak davalarda müvekkillerimizi alacaklı vekili olarak temsil etmektedir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen İhtiyati haciz, borçlunun alacaklıdan mallarını kaçırması ihtimaline karşı öngörülmüş bir tedbirdir. Ödeme emri gönderilerek icra takibi başlatılması durumunda, kötü niyetli borçlunun hile ile mal kaçırması söz konusu olabileceğinden dolayı alacağı kambiyo senedi, (Çek, Senet) fatura, sözleşme gibi bir belgeye bağlı olan alacaklının, kötü niyetli borçlulara karşı ihtiyati haciz yoluna başvurma imkânı vardır.
İhtiyati haciz, vadesi gelmiş borçların yanında, şartlarının oluşması halinde vadesi gelmemiş bir borçtan dolayı da istenebilir.
Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun taşınır taşınmaz mallarını ya da üçüncü kişilerdeki alacaklarını ihtiyaten haczettirebilir. Alacaklının vadesi gelmiş bir alacak için ihtiyati haciz istemesi temel kuraldır. Çekte vade söz konusu olmadığı için, bankaya ibraz edilen çekin karşılığı yoksa ihtiyati haciz istenebilir.
Senette vadesi geldiğinde ihtiyati haciz istenebilir. Alacak bir sözleşmeden doğuyorsa ve borcun vadesi sözleşmede kararlaştırılmışsa, bu vadenin geçmesiyle diğer şartların varlığı halinde ihtiyati haciz istenebilir. Banka kredilerinde hesap kesimiyle kredi muaccel hale gelir ve ihtiyati haciz istenebilir.
Vadesi gelmemiş bir para borcu olması durumunda ihtiyati haciz ancak aşağıdaki şartlar mevcutsa istenebilir:
– Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
– Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu iki halden birinin gerçekleşmesi durumunda bu durum gerekçe gösterilerek alınan ihtiyati haciz kararı, muaccel olmayan borcu muaccel hale getirir. Borcun muaccel hale gelmesi sadece borçlu bakımından olup, kefil veya garanti verenler yönünden değildir.
İstirdat davalarında müvekkillerini temsil eden Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yıllık deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir. İstirdat davası açılması için ilk şart, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. Borçlunun, ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına karşın itirazının kesin kaldırılması nedeniyle, kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakden, gerek malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.
İstirdat davasının açılmasının ikinci şartı ise, maddi hukuk bakımından, aslında borçlu olmadığı bir parayı cebi icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun 62. maddesi hükmünün aksine, istirdat davasında davacı (borçlu) sadece borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlüdür; bu parayı hataen, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir.
İstirdat davasının, borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1(bir) yıl içerisinde açılması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, Kanunda öngörülen bir yıllık dava açma süresini geçiren borçlunun açtığı istirdat davası reddedilecektir. Kanunda öngörülen 1 yıllık süre, hak düşürücü süre olduğundan; taraflarca ileri sürülmese bile mahkemece re’sen dikkate alınabilir. Başka bir ifadeyle Mahkemenin, yargılama sürecinin her aşamasında hak düşürücü süreyi kendiliğinden dikkate alması gerekir. Sürelerin hak düşürücü olması sebebiyle istirdat davalarında uzman ve deneyimli bir avukattan hukuki yardım alınması önem arz etmektedir.
15 yılı aşkın deneyimi ve Kayseri icra avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, menfi tespit davalarında müvekkillerimizi temsil etmektedir. Menfi tespit hukuki olarak “borçlu olunmadığının tespiti” anlamına gelmektedir. Bu davaya “Borçtan Kurtulma” davası da denebilir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen menfi tespit davası, hukukumuzda sıkça başvurulan bir dava yoludur.
İcra ve İflas Kanunu’nda yetkili mahkeme, menfi tespit ve istirdat davaları yönünden takibin yapıldığı icra dairesi veya davalının ikamet adresinin bağlı olduğu mahkeme olarak belirtmiştir. Menfi tespit davalarında uygulanacak harç oranı ise nispi olarak, yani beyan edilen bedel üzerinden belirlenecektir. Davada ispat yükü ise borçlu olmadığını veya borcu haksız yere ödediğini iddia eden borçluya aittir.
Menfi tespit davalarına ilişkin görevli mahkeme hususunda Kanunda özel bir düzenleme yapılmamıştır. Bu nedenle görevli mahkeme, açılacak davanın içeriğine göre belirlenecektir. Örneğin menfi tespit davası eğer kira alacağından kaynaklanıyorsa dava sulh hukuk mahkemesinde; eğer kambiyo senetlerine dayalı bir alacak söz konusu ise bedeline göre dava Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılacaktır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açılabileceği hükme bağlanmıştır. İki durum arasındaki fark, icra takibinden önce %15 teminat ile icranın durması yönünde tedbir kararı alınabilirken icra takibinden sonra icra dosyasının borcunun tamamen kapatılması ve bundan sonra %15 teminatla tedbir kararı alınabilmesidir. Eğer borçlu menfi tespit davası açmasına rağmen tedbir kararı almamışsa ve borcu ödemişse; mahkeme davaya borcun ödendiğini öğrendiği andan itibaren ödenmiş bedelin geri alınması anlamındaki “İstirdat Davası” olarak bakacaktır.
Takibe itiraz etmeyen veya itirazı kaldırılan borçlu eğer borcu ödemiş ise, ödediği tarihten itibaren 1 sene içerisinde mahkemede dava açarak bu paranın geri alınmasını isteyebilir. 1 senelik sürenin geçmesi ile zamanaşımı söz konusu olacaktır.
Menfi tespit davaları ile ilgili kanuni düzenlemelerde teminat için alt sınır belirtilmiş ancak üst sınır mahkeme takdirine bırakılmıştır. Uygulamada genel olarak mahkemeler kanunda belirtilen alt sınır üzerinden teminat belirlemektedir. Bu sebeple icra takibinden önce açılmış menfi tespit davalarında teminat miktarı, dava bedelinin %15’i üzerinden hesaplanmaktadır.
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında ise borçludan öncelikle icra takibine konu borcun tüm ferileri ile birlikte tamamen ödenmesi istenecek; sonrasında %15 teminat ile ödenen paranın alacaklıya dava sonuna kadar ödenmemesi yönünde tedbir kararı verilecektir. Dava sonucunda davayı kazanması durumunda borçlu, icra dosyasında yatırdığı parayı ve teminatını geri alabilir. Ancak davayı kaybederse icra dosyasına yatırdığı bedeli geri alamayacak, üstelik yatırdığı bedelin üzerinde faiz vb. masraflar çıkarsa bunları da ödemek zorunda kalacaktır. Mahkemenin kötüniyet tazminatına hükmetmesi durumunda ise haksız olduğu için teminatını da geri alamayacaktır.
İcra ve İflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.
© 2023 Zülküf Arslan Hukuk Bürosu – Tüm hakları saklıdır.
Bize Ulaşın