Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışanlar ile Esnaf ve Sanatkârların Sigortalı Sayılması

Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışanlar ile Esnaf ve Sanatkârların Sigortalı Sayılması - Kayseri İcra Avukatı - Kayseri İş Hukuku Avukatı - Kayseri Sosyal Güvenlik Hukuku Avukatı - Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışanlar

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu

Sigortalı sayılanlar – Madde 4

Bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kolları uygulaması bakımından;

a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar,

b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;

1) Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,

2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,

3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,

4) Tarımsal faaliyette bulunanlar, …

sigortalı sayılırlar.

Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışanlar ile Esnaf ve Sanatkârların Sigortalı Sayılması

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2015/533 Karar No: 2017/1312 Karar Tarihi: 08.11.2017

Mahkemesi: İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … İş Mahkemesince kabulüne dair verilen 13.03.2014 gün ve 2013/454 E.-2014/191 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı SGK vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 09.06.2014 gün ve 2014/9311 E., 2014/14108 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı, 18.03.1985-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilen süreler haricinde 1479 sayılı Kanun’a tabi sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.

Davanın yasal dayanağı,1479 sayılı Kanun’un 24 ve 25 maddeleridir.

01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun’un 24 ve 25. maddelerinde “…kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler…”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.

22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.

Davaya konu somut olayda; davacı 15.06.1987 tarihli giriş bildirgesi ile 18.03.1985 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında tescil edilmiş olup; davacının Kurumca kabul edilen 18.03.1985-02.05.1985, 16.07.2003-30.09.2003 ve 01.04.2008-30.04.2008 tarihleri arasındaki dönem haricinde davaya konu dönemde vergi mükellefiyeti yoksa da, 19.03.1985-04.04.2008 tarihleri arasında Diyarbakır Bakkallar odası, 08.12.1994-15.08.2005 tarihleri arasında İzmir Pazarcılar odası kaydının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemenin 08.12.1994-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen dönemlerde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı olduğunun kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, 18.03.1985 – 08.12.1994 tarihleri arasındaki dönem yönünden davacının, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın oluşumu için “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, Diyarbakır Bakkallar Odası kaydının bulunduğu anılan tarihler arasında kendi nam ve hesabına bakkal işletip işletmediği, bu bağlamda çalışmasının bulunup bulunmadığı ve varsa süreleri tereddütsüz belirlenmeli, bu çerçevede resen araştırma yapılarak zabıta marifeti ile ihtilaf konusu dönemde davacının geçimini ne şekilde temin ettiği mahallinde yapılacak araştırma ile belirlenmeli, davacı tarafından bildirilecek ve mahkemece resen belirlenecek tanıklar yoluyla kendi nam ve hesabına çalışmaların varlığı tespit edilmeli, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, kendi nam ve hesabına çalışmanın olmaması halinde, davacının anılan dönemde prim ödemesinin bulunmaması ve af kapsamında prim ödemelerinin de olmaması karşısında isteğe bağlı sigortalı kabul edilemeyeceği de gözetilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı davalı Kurum tarafından 18.03.1985 ile 30.04.2008 tarihleri arasında 23 yıllık Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının iptal edildiğini, primlerini ödediği bu dönemde aralıksız sigortalı kabul edilmesi gerektiğini, 18.03.1985 ile 30.04.2008 tarihleri arasında Kurum tarafından kabul edilen süreler haricinde 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Kurum vekili davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece 06.12.2010 tarihli kararda davacının Kurumca kabul edilen 18.03.1985-02.05.1985, 16.07.2003-30.09.2003, 01.04.2008-30.04.2008 tarihleri dışında kalan sürelerde Bağ-Kur sigortalısı olmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığını belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının temyizi üzerine Özel Dairece 19.03.2012 tarihli kararda, davacı tarafından talep edilen dönemler için kendi nam ve hesabına çalışmasına ilişkin işyeri kayıtları ile oda ve sicil kayıtlarının varlığı araştırılarak, işyerinin vergi muafiyeti kapsamında olup olmadığı belirlenerek, sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılmaz yapısı gereği yöntemince ve resen araştırma yapılarak 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olduğu dönemlerin belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Mahkemece 21.02.2013 tarihli kararda bozma kararına uyularak yapılan araştırma sonucunda talep edilen tüm dönemde davacının kendi nam ve hesabına çalışma olgusunun kesintisiz olarak devam ettiği, davacının sigortalılığını sonlandırma konusunda bir irade beyanının bulunmadığı, faaliyet konusunun vergi kaydı gerektirmeyecek düzeyde bulunduğu, vergi-oda-sicil kaydının şekli şartları oluşturduğu, aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının 18.03.1985-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen sürelerde de 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 29.04.2013 tarihli kararda, uyulmasına karar verilen bozma kararının gereğinin yerine getirilmediği, davacının talep ettiği dönemde kayıtlarının bulunduğu Diyarbakır’da mı, İzmir’de mi ikamet ettiğinin belirlenmesi gerektiği, Diyarbakır Bakkallar Odası ve İzmir Pazarcılar Odası kayıtlarının çakışması nedeniyle kendi adına ve hesabına hangi faaliyeti yürüttüğü veya çalışmasının bulunup bulunmadığı, varsa sürelerinin net şekilde ortaya konması, ayrıca Diyarbakır ve İzmir’deki çalışmaların geçtiği belediye başkanlığı nezdinde davacı adına herhangi bir kayıt bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği ve 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılık süresinin bu şekilde belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Mahkemece 13.03.2014 tarihli kararda bozma kararına uyularak yapılan araştırma sonucunda davacının kendi nam ve hesabına ne tür faaliyette bulunduğuna ilişkin belgelerin yargılamanın başından beri dosya içerisinde mevcut olduğu, ek bir kayıt olmayacağı belirgin olmasına rağmen davanın reddine ilişkin hükmün bozulup, davacının kendi nam ve hesabına faaliyetinin varlığı konusunda araştırma yapılmasının istendiği, ilk bozma ve ikinci bozma üzerine yapılan araştırmaların davacının önce seyyar bakkaliye sonra pazarcılık faaliyetini yaptığının açıkça ortaya konduğu, mevcut deliller doğrultusunda karar verilmesi gerektiği, davacının tescilinden sonra sigortalılığını sonlandırma yönünde iradesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının 18.03.1985-30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen sürelerde de 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Davalı Kurum vekilini temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece 16.07.2010 tarihinde açılan davada araştırılacak başka bir delil bulunmadığı, davanın esası yönünde bir sonuca varılması gerektiği belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme hükmü, davalı Kurum vekili tarafından temyize getirilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacının 18.03.1985-08.12.1994 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen süreler haricinde 1479 sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamında sigortalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacı sigortalının 15.06.1987 tarihli Esnaf Bağ-Kur giriş bildirgesine istinaden re’sen Kuruma kayıt ve tescilinin yapıldığı, 18.03.1985-02.05.1985, 16.07.2003-30.09.2003, 01.04.2008-30.04.2008 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu, vergi kaydının bulunduğu tarihler arasında Kurumca sigortalı kabul edildiği ve bu tarihler yönünden ihtilaf bulunmadığı, 09.03.1985-04.04.2008 ile 18.03.1985-02.05.1985 tarihleri aralığında oda kaydının bulunduğu, davacının 2008 yılında toplu prim ödemesi yaptığı, dinlenen tanıkların davacının İzmir’de pazarcılık mesleğini icra ettiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Davanın yasal dayanağı olan ve 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun’un 24′ üncü ve 25′ inci maddelerinde kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler, meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren zorunlu sigortalı sayılmış iken, anılan maddelerde 2229 sayılı Kanun ile yapılan ve 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, kendi adına ve hesabına çalışma olgusu sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Daha sonra, Kanunun 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanunla değişik 24 üncü maddesinin (1) numaralı bendinin (a) ve (h) fıkralarında, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanların zorunlu sigortalı kabul edilebilmesi için, esnaf ve sanatkârlar gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar yönünden vergi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden Kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı bulunma koşulu getirilmiş; anılan madde 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunla bir kez daha değiştirilip kapsam genişletilerek, gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar (vergi kaydı bulunanlar) veya esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar ya da Kanunla kurulu meslek kuruluşunda usulüne uygun kaydı olanlar zorunlu sigortalı olarak kabul edilmiş, anılan düzenleme 4956 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar geçerliliğini korumuştur.

Bu arada belirtilmelidir ki, 1479 sayılı Kanun’un 24/1 (a) bendinde yer alan Kanunla kurulu meslek kuruluşları kavramı 507 sayılı Kanunda sözü edilen esnaf ve sanatkârlar derneğini değil; esnaf ve sanatkârlar dışında bağımsız faaliyet gösteren diğer meslek gruplarını amaçlamaktadır.

Gerçekten Bağ-Kur kapsamında sigortalı kabul edilen mühendis, doktor, eczacı, muhasebeci gibi muhtelif meslek kuruluşu mensupları bulunmaktadır. İşte bu kişilerin de 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalılığı yönünden mensup oldukları ve Kanunla kurulu oda kayıtları gerekmektedir. 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Kanunu, 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Ticaret Borsaları Birliği Kanunu, 6643 sayılı Türk Eczacılar Birliği Kanunu, 3224 sayılı Türk Diş Hekimleri Kanunu, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebe Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu bu yönde gerekli kuruluş ve odaları göstermiştir.

Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde; davacı tarafından 18.03.1985 ile 30.04.2008 tarihleri arasında Kurumca sigortalı olarak kabul edilmeyen süreler değerlendirildiğinde, Özel Daire ve mahkeme arasında davacının 08.12.1994-30.04.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak talep edilen 18.03.1985 ile 08.12.1994 tarihleri arasında Kurumca sigortalı olarak kabul edilmeyen sürelerde davacının Diyarbakır Bakkallar, Bayiler ve Şekerciler Oda kaydının bulunması yeterli değildir. Mahkemece kanunun zorunlu sigortalılığının oluşumu yönünden asli unsur olarak kabul ettiği kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun 18.03.1985 ile 08.12.1994 tarihleri dönem yönünden yeterince araştırılmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz kamusal yapısı gereği ve resen araştırma ilkesi de göz önüne alınarak kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle 18.03.1985 ile 08.12.1994 tarihleri arasında Kurumca kabul edilmeyen sigortalı sürelerde Diyarbakır Bakkallar, Bayiler ve Şekerciler Oda kaydının bulunması, Kurum tarafından Diyarbakır’da bakkallık mesleğinden dolayı mevcut 18.03.1985-02.05.1985 tarihleri arasındaki vergi kaydından dolayı re’sen 15.06.1987 tarihli giriş bildirgesine istinaden tescilinin yapılması ve Kurum tarafından herhangi bir sahtecilik iddiasının bulunmaması nedeniyle kararın onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.11.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

İş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin dava ve uyuşmazlıklarda taleplerin etkili bir biçimde ileri sürülmesi ve hak kaybına uğramamak için iş hukuku alanında deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması faydalı olacaktır.  Kayseri iş hukuku avukatı kadromuz, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku alanında 15 yılı aşan deneyimi ile güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde; ihbar tazminatı davası, kıdem tazminatı davası, işe iade davası, fazla mesai alacağı, ilave tediye alacağı ve benzer davaların açılması ve takibi, mobbing ve kötü niyet tazminatlarına ilişkin davaların açılması ve takibi, fazla mesai ücretleri ve yıllık ücretli izinlerin kullandırılması, hesaplanması ve tahsili davaları açılması ve takibi konuları başta olmak üzere -bunlarla sınırlı olmamak üzere- iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku ile ilgili her türlü konuda müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri iş hukuku avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; iş hukuku ve sosyal güvenlik hukukuna ilişkin detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.