Konkordato Projesinin Tasdiki ve Konkordato Kararı
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4653 Karar No: 2021/2252 Karar Tarihi: 14.12.2021
Mahkemesi: Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki konkordato davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Yargıtay Kararı
Davacı vekili, davacı şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini ileri sürerek, İcra ve İflas Kanunu’nun 285. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 286. madde hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, konkordatonun başarıya ulaşamayacağı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 292/1.b bendine göre, davacı borçlu şirketin iflası gerektiği belirtilerek, davacı şirketin konkordato talebinin reddi ile iflasının açılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi tarafından, kesin mühlet sonunda projenin başarıya ulaşamayacağı anlaşıldığından iflasa hükmedilmesinin doğru olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Talep, borçlu şirket hakkında, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
Konkordato, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için başvurabileceği kendine özgü bir cebri icra kurumudur. Konkordatoda amaç, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklıların, borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran, daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Konkordato ile alacaklılar, alacaklarının bir kısmından vazgeçerler ve/veya borçluya, ödeme konusunda belirli bir vade tanırlar. Bu durumdaki bir borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olur. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran veya vadeyle ödeme imkanı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Alacaklılar arasında eşitlik esasına dayalı bir ödeme sağlanır ve borçlu iktisadi faaliyetlerine devam eder. Böylece borçlu, piyasadaki varlığını sürdürürken, piyasadaki istikrar ve istihdam imkanları da korunmuş olur.
Konkordato iflas ertelemenin aksine şirket kurtarma yolu değildir. Alacaklıların alacağına kavuşmasını amaçlayan bu kurum özünde borçlu şirketin faaliyetlerine devamını sağlamayı ve bu sayede borçların ödenmesini amaçlamaktadır. Konkordatonun tasdik şartlarından biri alacaklının eline olası bir iflasta geçecek bedelden daha fazlasının geçmesidir. Bu aslında konkordatonun amaçladığı sonuçlardan biridir.
Konkordato sürecinde, dava teorisinin aksine yargılama sırasında değişen sermaye artırımı, iş ortaklığı yapılması vs. gibi durumların da nazara alınması, değişen hususların projenin uygulanabilirliğine etkisinin tartışılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, dosyaya ibraz edilen maden sahasının işletilmesine yönelik iş ortaklığı anlaşmasının projenin uygulanabilirliğine etkilerini değerlendirilen rapor tanzimi yoluna gidilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ortaklık sözleşmesinin projenin uygulanamadığının kanıtı olarak nitelendirilmesinde isabet bulunmamıştır.
2- Kabule göre, borca batıklığın tespitinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 376. maddesi uyarınca borçlu malvarlığının rayiç değerlerinin dikkate alınması gerekirken, yalnızca şirket hesap ve kayıtlı üzerinde yapılan inceleme sonuçları ile yetinilmesi de doğru olmamıştır.
Sonuç
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 31.05.2021 tarih ve 2021/724 Esas, 2021/923 Karar sayılı kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4647 Karar No: 2021/2251 Karar Tarihi: 14.12.2021
Özet: Olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 304/2. maddesi kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 08.09.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 50 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 18 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur. Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.
(2004 s. K. m. 285, 304) (6100 s. K. m. 355, 373) (6102 s. K. m. 286)
Yargıtay Kararı
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili ile davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Talep edenler vekili, davacı şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini, davacı gerçek kişilerin ise şirket borçlarından müteselsil sorumlulukları bulunan yetkililer olduklarını ileri sürerek, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 285. Maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 286. madde hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, konkordato sürecinin başarıyla tamamlanmasının tüm davacılar açısından olanaklı olduğu belirtilerek, davacı şirketin konkordato projesinin tasdikine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı bir kısım alacaklılar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından, ilk derece mahkemesince, İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2. maddesine uygun bir ara kararı alınmaksızın, duruşmanın kesin mühletin dolduğu tarihten sonrasına bırakılması ve kesin mühletin bitiminden çok sonra tasdik kararı verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, ilk derece kararının düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi ile konkordato istemlerinin usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı, talep edenler vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre, alacaklı Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Talep edenler vekilinin temyiz itirazları yönünden:
Talep, borçlu şirket ve yetkilileri hakkında, İcra ve İflas Kanunu’nun 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise “Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir.” hükmünü içermektedir.
Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 304. maddesinin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.
Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.
Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır. Bu yargılama sırasında İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması da mümkündür.
Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 08.09.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 50 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 18 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.
Sonuç:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden talep edenler yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, HMK 373/2. maddesi gereğince dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Konkordato Projesinin Tasdiki için Alacaklılar Açısından Konkordatonun İflastan Daha Faydalı Olması Gerekir
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2076 Karar No: 2022/4779 Karar Tarihi: 17-10-2022
Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki bir kısım ilgili kişiler T. … Bankası, … A.Ş:, … Bankası, … Bankası vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Dava ve Karar
Davacı vekili, davacı şirketin kumaş çeşitlerinin ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, ancak zaman içinde ekonomik durumunun bozulduğunu ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 286.maddesi kapsamında davanın kabulü ile 3 aylık geçici mühlet kararı ve sonrasında kesin mühlet kararı verilmesini ve konkordato projesinin tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacının konkordato projesinin kanunun aradığı şartlara haiz olduğu gerekçesiyle tasdikine karar verilmiştir. Bu karara karşı bir kısım alacaklılar vekillerinin yaptığı istinaf başvurusunu inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesince, bir kısım alacaklıların istinaf istemlerinin esastan; bir kısım alacaklıların istinaf istemlerinin ise istinaf hakları bulunmadığından bahisle reddine karar verilmiştir.
İcra ve İflas Kanununun 285. maddesi ve devamında, borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebileceği hükmü yer almıştır. Bu hüküm doğrultusunda amaç, borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklılara borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran, daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Ancak bu hüküm kaleme alınırken kanun koyucu bilinçli olarak konkordatonun tasdikini bazı şartlara bağlamış ve mahkemeye bu şartların varlığını resen değerlendirme görevi yüklemiştir.
Konkordato projesinin tasdiki için evvela projenin kanunun aradığı nisapla alacaklılar tarafından kabul edilmiş olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra davacı borçlu tarafından teklif edilen tutarın kaynaklarıyla orantılı olması ve olası bir iflas halinde alacaklıların eline geçecek tutarın konkordato projesinde vaat edilen tutardan az olması yani konkordatonun alacaklılar için iflasa nazaran daha avantajlı olması gerekir. Bu şartlarla birlikte tasdik harcının yatırılması, imtiyazlı alacakların ve mühlet içi borçların da ödenmesi veya teminata bağlanması diğer şartlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Somut olaya bakıldığında, konkordatonun tasdik edilmesi için aranan iki asıl unsurun dosyada muğlak kaldığı, mahkemece yeterince tartışılmadığı görülmektedir.
Alacaklılar toplantısı yapıldıktan sonra dosyaya ibraz edilen 30.03.2021 havale tarihli komiser raporuna göre, davacı borçlunun aktifleri pasiflerinin neredeyse iki katı değerinde olup şirket borca batık değildir. Ancak mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda davacı borçlunun özvarlığının -5.704.919,53TL tutarında olduğu, varlıklarının borçlarını karşılamadığı tespiti yapılmış, borçlunun bu duruma konkordato tedbirlerine rağmen geldiği anlaşılmıştır. Öncelikle malvarlığı borçlarının 2 katı tutarında olan bir şirketin projesinde olduğu şekilde teminat konkordatosu talep etmesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 305/1-b maddesinde ifade edilen “teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” hükmüne uygun düşmemektedir. Kaldı ki konkordato tedbirlerine rağmen aktifi fazla olan bir şirketin kısa sürede bu şekilde borca batık hale gelmesi ve bu hususun denetlenemiyor olması düşündürücüdür.
Bu nedenle mahkemece gerek kayyımlardan gerekse bilirkişi marifetiyle denetime elverişli rapor alınıp davacının gerçek durumu tespit edilip raporlar arasındaki çelişkilerde giderilerek konkordatoya layık olup olmadığı değerlendirilmeli; malvarlığı ilk raporlarda belirlendiği üzere borçlarından önemli miktarda fazla ise tenzilat talebi değerlendirilerek İİK’nın 305/son maddesi de göz önünde bulundurulup bir karar verilmelidir.
Bu hususlar nazara alınarak kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Sonuç:
Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45.Hukuk Dairesinin 02.03.2022 tarih ve 2021/1184 Esas, 2022/263 Karar sayılı kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, gönderilmesine, 17.10.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Konkordato Projesinin Tasdiki: Komiser Raporunda Alacaklıların ve Alacak Miktarları Belirtilmesi Gerekir
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/5668 Karar No: 2021/2531 Karar tarihi: 23-12-2021
Özet: Somut olayda, davacı … ve … ayrı konkordato ön projesi sunmuş olsa da ödeme planları ve ödeme tekliflerinin davacı şirket konkordato ön projesiyle aynı olduğu, komiser raporunda davacı gerçek kişilerin alacaklıları, alacak miktarları belirtilmediği gibi konkordato projelerinin alacaklılarının oylamasına sunulmadığı ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun ilgili maddesinde konkordato projesinin tasdiki için aranan diğer koşulların gerçek kişiler yönünden değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar incelenmeden şirket ortağı olan davacıların ekonomik varlıklarının tehlikeye düşmesinin davacı şirketin ticari faaliyetinin sekteye uğratacağı gerekçesiyle verilen konkordato projesinin tasdiki kararı doğru görülmemiştir.
(2004 s. K. m. 285, 302, 305)
Dava ve Karar
Taraflar arasındaki konkordato davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde müdahil T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilince duruşmalı, diğer müdahiller …, Anadolubank Anonim Şirketi, …. Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Denizbank Anonim Şirketi, …, …, Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi ile … vekillerince duruşmasız olarak temyiz edilmiştir. Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar vekili, müvekkili şirketin mandıracılık geçmişi olup, yedi yıldır market zinciri olarak hizmeti verdiğini, ayrıca restorant işletmeciliği yaptığını, gerçek kişi müvekkillerinin şirket ortakları olup, şirketin borçlarına müşterek ve müteselsil kefil olduklarını, yaşanan ekonomik daralmalar nedeniyle şirketin borca batık ve vadesi gelen borçlarını ödeyemez hale geldiğini, konkordato projesinin uygulanarak borçların ödenebileceğini ileri sürerek, geçici ve kesin mühlet verilerek konkordatonun tasdikini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davacı şirketin konkordato tasdik şartlarının oluştuğu, şirket ortakları olan davacıların ekonomik varlıklarının tehlikeye düşmesinin davacı şirket ticari faaliyetini sekteye uğratabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararın bir kısım alacaklılar vekillerince istinaf edilmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 302/3 maddesinde aranan çoğunlukla konkordato projesinin kabul edildiği, şirketin iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel meblağın teklif edilen meblağdan daha az olacağı, çekişmeli alacaklar için pay ayrılması mahkemenin takdirine bırakıldığından bu yönde karar verilmemesinin eksiklik olmadığı, rehinli malların satışının yapılması halinde davacı şirketin faaliyetlerinin olumsuz olarak etkileneceği ve ekonomik sıkıntıya gireceği gerekçesiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, alacaklılar Anadolu Bank A.Ş. vekili, …. Gıda…Aş. vekili, Denizbank AŞ. vekili, Akbank A.Ş. vekili, Tukland Bank A.Ş. vekili, Garanti Bankası A.Ş. vekili, Ziraat Bankası A.Ş. vekili, İş Bankası A.Ş vekili, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ve konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı şirket konkordato projesinin tasdikine dair verilen karardan sonra 09.09.2021 tarihinde dosyaya sunulan kayyım raporuna göre davacı şirketin ticari faaliyetlerini durdurma kararı aldığı ve artık ticari faaliyetin sona erdiği, bugün itibariyle davacı şirketin proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetinin bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Konkordato talebine ilişkin yargılama dava teorisinden farklı olarak, dava sonrası gelişmeler değerlendirmeye tabi tutulabilir. Bu kabulden hareketle davadan sonra şirketin malvarlığı ile ilgili lehe ve aleyhe olan gelişmelerin değerlendirilmesi gerekir. Karardan sonra dosyaya sunulan kayyım raporu şirket faaliyetlerinin durduğu noktasındadır. Bu durumda mahkemece, davacı şirketin ticari faaliyetini durdurmuş olduğu hususu değerlendirilerek gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, konkordato isteminde bulunan her bir davacı için ayrı konkordato ön projesi sunulmalı ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 305.maddesinde konkordatonun tasdiki için aranan şartlar her bir davacı için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda, davacı … ve … ayrı konkordato ön projesi sunmuş olsa da ödeme planları ve ödeme tekliflerinin davacı şirket konkordato ön projesiyle aynı olduğu, komiser raporunda davacı gerçek kişilerin alacaklıları, alacak miktarları belirtilmediği gibi konkordato projelerinin alacaklılarının oylamasına sunulmadığı ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 305.maddesinde konkordato projesinin tasdiki için aranan diğer koşulların gerçek kişiler yönünden değerlendirilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar incelenmeden şirket ortağı olan davacıların ekonomik varlıklarının tehlikeye düşmesinin davacı şirketin ticari faaliyetinin sekteye uğratacağı gerekçesiyle verilen konkordato projesinin tasdiki kararı doğru görülmemiştir.
Sonuç
Yukarıda açıklanan nedenlerle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 25.06.2021 tarih ve 2021/994 Esas, 2021/1209 Karar sayılı kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının temyiz edenler yararına BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden asli müdahillere iadesine, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.12.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/6645 Karar No: 2022/4644 Karar Tarihi: 10.10.2022
Özet: İcra ve İflas Kanunu’nun 306/1.maddesi “Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtilir.” hükmünü içermektedir. Hakimin konkordato kararına ilişkin hüküm fıkrasında, alacaklıların alacağının ne kadarından feragat edecekleri, ödemeleri ne şekilde yapacakları, hangi ayda başlayıp hangi oranda ödeme yapacağı hususlarını açık ve net olarak göstermesi gerekir. Mahkemece infaz edilecek hüküm kısmında hem tasdik tarihinden hem de kesinleşme tarihinden bahsederek infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmiştir. Bu şekilde oluşturulan hüküm hem 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesi hem de konkordato hükmü için özel olarak düzenlenmiş 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 306/1 maddesine aykırılık teşkil eder. Kararın bu nedenle bozulması uygun görülmüştür.
(2004 s. K. m. 276, 305, 306) (6100 s. K. m. 297)
Yargıtay Kararı
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki müdahiller T…. Bankası, …, … Bankası A.Ş. ve … A.Ş. vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar vekili, müvekkili şirketlerin 2017 yılından itibaren faaliyet gösterdiğini, müvekkili … Elektrik şirketinin müşterilerine enerji ve zayıf akım kabloları ile elektrik malzemeleri tedariki yaptığını, diğer davacı … Kablo şirketinin kablo imal ettiğini, davacı gerçek kişinin ise iki şirketin tek yetkilisi olup, şirketlerin borçları için malvarlığında kefalet ve rehin tesis ettiğini, döviz kurlarında yaşanan istikrarsızlık, bazı alacaklarının tahsil edilememesi, faizlerin artması ve uzun vadeli borçlanma koşullarının zorlaşması gibi etkenlerle şirketlerin borçlarını ödemekte güçlük çektiğini ileri sürerek, davanın kabulü ile 3 aylık geçici mühlet kararı ve sonrasında kesin mühlet kararı verilmesini ve konkordato projesinin tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı şirketler açısından konkordato tasdik şartları gerçekleştiği gerekçesiyle konkordatonun tasdikine, davacı gerçek kişi yönünden davanın reddine dair verilen karara karşı bir kısım alacaklılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesince 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 305.maddesinde öngörülen tasdik şartlarının sağlandığı gerekçesiyle SGK istinaf talebinin hukuki yarar yokluğundan, Garanti Bankası istinaf talebinin süreden, diğer alacaklılar istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, alacaklılar … A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş ile SGK vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin istinaf dilekçesin de belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre, alacaklılar … A.Ş., … Bankası A.Ş, … Bankası A.Ş ve SGK vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Talep 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 276. ve devamı maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297/2. maddesinde; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Bunun amacı, hükmün infaz edilecek kısmı sonuç kısmı olacağından sonuç kısmının infaz ve uygulamaya elverişli olarak yazılmasını sağlamaktır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 306/1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Konkordatonun tasdiki kararında alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun borçlarını hangi takvim çerçevesinde ödeyeceği belirtilir.”
Yukarıda anılan yasa hükümleri dikkate alındığında, hakimin konkordato kararına ilişkin hüküm fıkrasında, alacaklıların alacağının ne kadarından feragat edecekleri, ödemeleri ne şekilde yapacakları, hangi ayda başlayıp hangi oranda ödeme yapacağı hususlarını açık ve net olarak göstermesi gerekir.
Mahkemece infaz edilecek hüküm kısmında hem tasdik tarihinden hem de kesinleşme tarihinden bahsederek infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmiştir. Bu şekilde oluşturulan hüküm hem HMK’nın 297/2. maddesi hem de konkordato hükmü için özel olarak düzenlenmiş İİK’nın 306/1. maddesine aykırılık teşkil eder. Kararın bu nedenle bozulması uygun görülmüştür.
Sonuç:
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle … A.Ş., … Bankası A.Ş, … Bankası A.Ş ve SGK vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 04/11/2021 tarihli ve 2021/1229 Esas, 2021/1250 Karar sayılı kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edenler müdahil T…. Bankası, Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. Ve … A.Ş.’den alınmasına, müdahil SGK harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 10.10.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1668 Karar No: 2022/4221 Karar tarihi: 19.09.2022
Mahkemesi: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: Yalova 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki müdahiller Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., T. İş Bankası A.Ş. ve Garanti Bankası A.Ş. vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Yargıtay Kararı
Davacılar vekili, davacı şirketin hafriyat sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacı gerçek kişilerin ise şirket ortağı ve kefili olduğunu, ancak zaman içinde davacı şirketin ekonomik durumunun bozulduğunu ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 286.maddesi kapsamında davanın kabulü ile 3 aylık geçici mühlet kararı ve sonrasında kesin mühlet kararı verilmesini ve konkordato projesinin tasdikini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı şirket ve davacı gerçek kişiler yönünden davanın kabulü ile konkordatonun tasdikine karar verilmiş, karar tarihinden sonra davacılardan …’un davadan feragati nedeniyle ek kararla feragat nedeniyle davası reddedilmiştir. Bu karara karşı bir kısım alacaklılar vekillerinin yaptığı istinaf başvurusunu inceleyen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunda bulunan bir kısım alacaklıların istinaf başvurularının esastan, bir kısım alacaklıların istinaf başvurularının ise usulden reddine karar verilmiştir.
Talep, borçlu şirket ve ortakları hakkında, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, alacaklı İş Bankası A.Ş. vekilinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.
2- Konkordato isteminde bulunan her bir davacı için ayrı konkordato ön projesi sunulmalı ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 305. maddesinde konkordatonun tasdiki için aranan şartlar her bir davacı için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Somut olayda, davacılar … ve … yönünden ayrı oylama yapılmış olsa da davacı şirketten ayrı bir konkordato projeleri olmadığı anlaşılmaktadır. Kendi ticari mevcudiyetleri dahi bizatihi şirkete bağlıdır. Bu itibarla konkordatoya tabi olan borçları için ayrı bir kaynakları, malvarlıkları ve özgün projeleri bulunmayan davacı gerçek kişiler hakkında konkordatonun tasdikine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Konkordato müessesi, vadesi geldiği halde borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçluları hacizlerin veya iflasın ağır sonuçlarından korumak amacıyla getirilmiştir. Böylece borçlunun maddi hukuktan kaynaklanan borçları, mahkemenin gözetimi altında tasfiye edilecek bu vesileyle hem borçlunun mali durumu düzelecek hem de alacaklılar arasında eşitlik prensibi korunarak alacaklarına kavuşmaları sağlanacaktır. Kanun koyucu, bu müesseseyle aynı zamanda alacaklılara konkordatoyu kontrol etme ve projeye uyulmadığı takdirde fesih isteyerek süreci sona erdirme hakkı tanımıştır. Amaç, hem davacı talep sahibinin hem alacaklıların hem de kamunun menfaatini gözetmek ve korumaktır. Bu vesileyle, kanun koyucu tarafından mahkemeye projeyi denetleme hususunda hareket serbestisi tanınmıştır. Somut olaya baktığımızda, mahkemeye sunulan konkordato projesi somut bir nakit akım öngörüsü içermediği gibi denetime elverişli bir şekilde projeye ilişkin kaynakların ne şekilde yaratılacağını ve borç tasfiye planını göstermemektedir. Oysa mahkeme, tasdik yargılaması sırasında konkordato projesini kontrol etmeli, projenin hayatiyetini tartışmalı ve bunu yaparken gerek alacaklının gerekse borçlunun menfaatini eşit bir dengede gözetmelidir. Bu işlemler ise ancak somut mali verilere ve somut bir öngörüye bağlı konkordato projesinin varlığı halinde mümkündür.
Mahkeme, konkordato projesini değerlendirirken alacaklılar arasında dengeli ve adil bir ödeme planı ortaya konulması, alacaklıların da buna göre tatmin edilmesinin sağlanması gerektiğini göz önünde bulundurmalıdır. Somut olayda, tasdik edilen konkordato projesinde davacı şirketin ve gerçek kişi şirket ortaklarının proje kapsamında yapacakları ödemelerin tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 18 ay ödemesiz dönem sonrasında başladığı anlaşılmaktadır. Davacıların konkordato tedbirlerinden yararlandıkları tarihler de nazara alındığında ödemelerin başlaması için bu denli uzun bir sürenin beklenmesi alacaklılar ile borçlu arasındaki menfaat dengesini borçlu lehine bozar mahiyettedir.
Bütün bu açıklamalar ışığında, gerçek kişi ortaklar yönünden ayrı bir proje sunmayan, somut verilere dayanmayan, ödeme süresinin uzunluğu nedeniyle alacaklıların aleyhine olacak şekilde menfaat dengesini bozan konkordato projesinin tüm davacılar yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, tasdikine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Yukarıda(1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; alacaklı İş Bankası A,Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2 ve 3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle alacaklı Garanti Bankası A.Ş. ve alacaklı Yapı Kredi A.Ş. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 02.02.2022 tarih ve 2021/2741 Esas, 2022/158 Karar sayılı kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, alınması gereken harç peşin olarak yatırıldığından müdahil T. İş Bankası A.Ş.’den yeniden harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden müdahiller Garanti Bankası A.Ş. ve Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.’ye iadesine, HMK 373/1 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 19.09.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Konkordato Kararına Karşı Kanun Yoluna Başvurulması
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4645 Karar No: 2022/3922 Karar Tarihi: 07.09.2022
Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi: Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki bir kısım alacaklılar vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Yargıtay Kararı
Davacı vekili, müvekkili şirketin inşaat, nakliye ve akaryakıt işiyle iştigal ettiğini, mali açıdan zor duruma düştüğünü, sunulu proje kapsamında borçlarını ödeyeceğini ileri sürerek, öncelikle 3 aylık geçici mühlet verilmesini ve konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, davacının konkordato projesinin tasdik talebinin rehinli alacaklar yönünden reddine, adi alacaklar yönünden kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı, bir kısım alacaklılar vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince alacaklı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, alacaklı Garanti Finansal A.Ş. vekilinin duruşmaya katılmamış olduğundan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkı bulunmadığından istinaf dilekçesinin reddine, Çetinkayalar Otomotiv A.Ş. vekilinin rehinli alacaklı olmadığından istinaf dilekçesinin reddine, alacaklılar Koç Finansman A.Ş. ve İ..06 İnşaat…Ltd. Şti. vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir. Kararı, Garanti Finansal A.Ş. vekili, Çetinkayalar Otomotiv A.Ş. vekili, Koç Finansman A.Ş. vekili ve İ..06 İnşaat…Ltd. Şti. temyiz etmiştir.
1- Alacaklı Garanti Finansal A.Ş. vekili temyiz istemi yönünden; Talep, İcra ve İflas Kanunu’nun 276. ve devamı maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin davacının konkordato talebini İİK’nın 306 maddesi çerçevesinde tasdik etmesi üzerine karar alacaklı tarafından istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından talep, İİK’nın 308/a maddesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
Konkordato hakkında verilen karara karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 308/a maddesi uyarınca itiraz edenler kanun yoluna başvurabilir. İtiraz edenler kavramı, İİK’nın 304. maddesinde belirlenen şekliyle dar yorumlandığı takdirde, sadece duruşma öncesi itiraz eden alacaklıların kararı kanun yoluna taşıyabileceklerini kabul etmek gerekir. Ancak böyle bir yorum hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz. Bu nedenle kanun koyucunun itiraz edenlerden kastının konkordato toplantılarında veya iltihak süresi içinde olumsuz oy kullananlar olduğunun kabulü gerekir. Bu bağlamda kanundaki “itiraz edenler” ifadesinin konkordatoya red oyu verenlere teşmil edilmesi hukuk usulünün genel hükümlerine uygun düşer. Nitekim öğretide alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde red oyu vermiş alacaklıların tasdik kararını istinaf edebilecekleri kabul edilmektedir.(Prof Dr. Selçuk Öztek, Prof Dr.Ali Cem Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel, Doç.Dr. Serdar Kale, Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordoto Hukuku, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara-2019, shf. 569)
Somut olayda, Garanti Finansal A.Ş. vekilinin toplantıya katıldığı ve toplantıda da red oyu kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda Garanti Finansal A.Ş’nin istinaf hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine karar vermesinde isabet bulunmamış olduğundan kararının bozulmasına, alacaklı Garanti Finansal A.Ş.’nin istinaf itirazları hakkında inceleme yapılmak üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre, alacaklılar Çetinkayalar Otomotiv A.Ş. vekili, Koç Finansman A.Ş. vekili ve İ..06 İnşaat…Ltd. Şti. vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Sonuç:
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, alacaklı Garanti Finansal A.Ş. vekilinin temiyiz itirazlarının kabulü ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin, 16.06.2021 tarih 2021/761 Esas, 2021/925 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre diğer alacaklılar vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden alacaklılara iadelerine, Garanti Finansal A.Ş’nin istinaf istemlerinin incelenmesi için dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 07.09.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
Kayseri Ticaret Avukatı
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tazminat hukuku, borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.
Ticaret ve şirketler hukuku ile ilgili davalarda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.