Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu
Anayasa
Konut dokunulmazlığı – Madde 21
Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Konut dokunulmazlığının ihlali – Madde 116
(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Madde Gerekçesi
Madde, Anayasanın 21 inci maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlâl fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlâli, kişinin kendisine özgü barış ve sükununu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı için varolması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir.
Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükunu ihlâl eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.
Maddenin birinci fıkrasında konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun temel şekli düzenlenmiştir. Buna göre; bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak girilmesi veya rıza ile girildikten sonra buradan çıkılmaması konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun temel şeklini oluşturmaktadır. Bu suç, herkes tarafından işlenebilir. Bu suç, icraî bir davranışla işlenebileceği gibi, ihmali davranışla da işlenebilir. Başkasının konutuna veya konutun eklentilerine rıza ile girdikten sonra, çıkmama hâlinde, konut dokunulmazlığı ihmali davranışla ihlâl edilmektedir.
Konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun oluşabilmesi için, yetkili kişinin konuta girme konusunda rızasının olmaması gerekir. Konut sahibinin konuta girildiğinden haberdar olmaması, aynı zamanda rızasının da olmaması anlamına gelir. Bu nedenle, konuta gizlice veya hileyle girilmiş olması hâlinde, bu suç oluşur. Sahibinin rızasına dayalı olarak konuta girildikten sonra, bu rızanın geri alınması hâlinde konutun terk edilmesi gerekir. Aksi takdirde söz konusu suç oluşur. Belirtilen nedenlerle, konut sahibinin rızasının olmaması, bu suçun bir unsurunu oluşturmaktadır.
Konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun hukuka aykırılık vasfını ortadan kaldıran rızanın, hukuken geçerli rıza olması gerekir. Kişinin konuta girme konusunda rıza açıklamaya yetkili olmasının yanı sıra, açıklanan rızanın da örneğin hile dolayısıyla sakatlanmamış olması gerekir.
Maddenin ikinci fıkrası, söz konusu suçun hukuka aykırılık vasfını ortadan kaldıran rıza ile ilgili bazı durumlara ilişkin hükümler içermektedir. Buna göre, evlilik birliğinde aile bireylerinden birinin rızasının olması, söz konusu suça ilişkin hukuka aykırılık vasfını ortadan kaldırır. Keza, konutun birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda bu kişilerden birinin konuta girme konusunda rıza göstermesi, fiilin hukuka uygun hâle getirir. Ancak bu hâllerde konuta girişin hukuka uygun sayılabilmesi için, rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir. Bu bakımdan örneğin, konuttaki teknik bir arızanın tamiri için, diğerinin bilgisi olmaksızın, eşlerden birinin tamircinin konuta girmesine rıza göstermesi hâlinde, bu rıza geçerli bir rıza olarak kabul edilmelidir. Buna karşılık, eşlerden birinin bir başkasını zina yapmak üzere konuta kabul etmesi durumunda, bu kişinin konuta girmesine gösterilen rızanın, geçerli bir rıza olarak kabul edilmesi imkânsızdır ve bu durumda diğer eşe karşı işlenmiş konut dokunulmazlığını ihlâl suçu söz konusudur.
Maddeye göre, girilen veya çıkılmayan yerin bir konut veya bunun eklentisi olması gerekir.
Konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun soruşturma ve kovuşturması mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrası suçun konusu bakımından farklı bir hüküm içermektedir. Buna göre, birinci fıkrada tanımlanan fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu fıkranın uygulanmasında, birinci fıkrada söz konusu olan koşullar aranacaktır. Niteliği itibarıyla açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış (mutat) olan yerler dışında kalan yerlere rıza olmaksızın girilmesi bu suçu oluşturacaktır. Avukatlık bürosu ve özel muayenehane, bu gibi izinle girilmesi gereken yerlere örnek olarak gösterilebilir. Keza, herkesin herhangi bir koşulu yerine getirmeksizin girebileceği yerlere, söz gelimi süper marketlere, dükkânlara, mağazalara halka açık olmadıkları zamanlarda, meselâ mesai saatleri dışında rıza hilafına girilmesi hâlinde de bu suç oluşacaktır. Ancak, halka açık oldukları sırada girildiği takdirde suç oluşmayacaktır. Zira hak sahipleri bu gibi yerlere isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış sayılırlar.
Dördüncü fıkrada, bu madde kapsamında tanımlanan suçların cebir veya tehdit kullanılarak ya da gece vakti işlenmesi, cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hâller olarak belirlenmiştir.
Burada söz konusu olan cebir, kasten yaralama suçunun daha az cezayı gerektiren hâli olarak düşünülmelidir. Bu nedenle, kullanılan cebir kişide basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmiş ise, hem konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan hem de kasten yaralama suçundan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
Konut Eklentisi Sayılan Depoya Girilmesi Halinde Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçundan Ceza Verilir mi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/418 Karar No: 2017/517 Karar Tarihi: 05.12.2017
Kararı veren Yargıtay Dairesi: 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
Sanıklar … ve …’ın konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 116/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.05.2008 gün ve 391-327 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.01.2014 gün ve 14540-507 sayı ile;
“Konut dokunulmazlığını bozma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesine karşın sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 119/1-c maddesinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.”
eleştirisiyle yargılama giderleri ve TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.05.2014 gün ve 164668 sayı ile;
“…olay yeri tespit tutanağında, evin metruk halde olduğu, içinde hurda eşyanın bulunduğu, evde kimsenin ikamet etmediğinin belirtildiği, katılanın da, hırsızlığın meydana geldiği ev ile ikamet ettiği ev arasında 90 metre mesafe olduğu ve burayı depo gibi kullandığını beyan etmesi karşısında; hırsızlık suçunun işlendiği binanın konut sayılamayacağı, konut dokunulmazlığının ihlâli suçunun unsurları yönünden oluşmayacağı, bu nedenle sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerektiği”
görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 30.05.2014 gün ve 8734-10870 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Direce inceleme dışı sanık … hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri bozulmuş, sanıklar … ve … ile inceleme dışı sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ise düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar … ve … hakkında konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara yüklenen konut dokunulmazlığının ihlâli suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
12.10.2006 tarihli tutanakta; sanık … ile inceleme dışı sanık …’in katılana ait iki katlı müstakil evin bahçe kısmında, sanık …’ın ise biraz ilerideki sokakta katılanın evinden aldığı ve içinde hoparlör, elektrik kablosu ve bir takım elektrik malzemeleri bulunan minyatür at arabası ile yakalandığı, katılana ait eve kapı kilidi kırılarak girildiği, girişte bulunan derin dondurucunun motorunun sökülerek bakırlarının alındığı ve evin tüm elektrik tesisatının söküldüğü bilgilerine yer verildiği,
13.10.2006 tarihli tespit tutanağında; söz konusu evin bahçe içerisinde kullanılmayan bir bina niteliğinde olduğu, bahçe kapısının asma kilidinin yerinde olmadığı, kapının açık olduğu, evin zemin kat giriş kapısının zorlanarak açıldığı, içerideki kabloların söküldüğü, metruk halde olan evde hurda eşyaların bulunduğu ve burada kimsenin ikamet etmediği tespitlerinin yapıldığı,
Dosya içinde mevcut olan ve suçun işlendiği yerde daha önce meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle düzenlenen 06.03.2004 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağında; suça konu yerin etrafının duvar ile çevrilmiş olduğunun belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan; aynı bahçe içinde iki adet müstakil evinin bulunduğunu, iki farklı girişi olan bahçede sokak ile irtibatı kesen bir kapı olduğunu, hırsızlık olayının, bahçenin ön tarafındaki evinde gerçekleştiğini, ikamet ettiği evin elektrik sisteminin hırsızlığın yapıldığı ve depo olarak kullandığı eve bağlı olduğunu, konutunda bulunduğu sırada elektriklerin kesilmesi üzerine dışarı çıktığında bir takım sesler duyduğunu, yanına köpeğini alarak ön taraftaki eve geldiğinde iki şahsı evden çıkarken, üçüncü şahsı da evin dışına çıkardığı minyatür at arabasına eşya yüklerken gördüğünü, bahçede yakaladığı iki şahsın köpekten korkarak kaçamadıklarını, diğer şahsın ise polisler tarafından yakalandığını, hırsızlık olayının meydana geldiği evde buzdolabı ve çeşitli iş yeri malzemelerini muhafaza ettiğini ve buraya her gün girip çıktığını,
İnceleme dışı sanık … müdafii 24.11.2006 tarihli oturumda; suça konu yerde bahçe duvarı olduğunu, bu yerin daha gerisinde de lüks bir evin bulunduğunu,
Beyan etmişlerdir.
İnceleme dışı sanık …; olay günü sanık … ile birlikte Narlıdere sahilinde gezdikleri sırada yanlarına gelen katılanın kendilerini hırsızlıkla suçladığını, kimsenin evine girmediğini, sanık …’ı da tanımadığını,
Sanık …; atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık …; Sahilevleri civarında gezerken bir bahçe içinde hurda teller ve minyatür at arabası gördüğünü, bahçenin açık olan kapısından içeri girerek arabayı aldığını, üstüne de telleri koyarak oradan uzaklaştığı sırada polisler tarafından yakalandığını, diğer sanıklarla birlikte olmadığını,
Savunmuşlardır.
Konut dokunulmazlığının ihlâli suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Kişilere Karşı Suçlar” kısmının “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümündeki 116. maddesinde düzenlenmiştir;
“(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Madde gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;
“Madde, Anayasanın 21. maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlâl fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlâli, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir.
Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlâl eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.”
Madde gerekçesinde de özenle vurgulandığı üzere konut dokunulmazlığının ihlâli ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil kişi hürriyeti korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler bulunmakta olup, bu suçla kişilerin konutlarındaki güvenlik duygusu, sükûn ve huzurlarının korunması amaçlanmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 11.03.1993 gün ve 25-67, 21.06.1993 gün ve 155-184 ile 27.12.1993 gün ve 169-354 sayılı kararlarında da konut; “kişilerin, devamlı veya geçici olarak yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerlerdir” şeklinde tanımlanmış,
Öğretide, uyuşmazlık konusu olan “eklenti” kavramı ile ilgili olarak “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak konuta bağlı olup fiilen konutun kullanılmasına özgülenen veya onu tamamlayan, o yerin başkasına aidiyetini simgeleyen, engellerle dış dünyadan ayrı tutulmuş yer” (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Murat R. Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 15. Baskı, Ankara, 2017, s. 528); “binaya doğrudan veya dolayısıyla bağlı olan ve binanın hizmetine tahsis edilen, onu tamamlayan mahaller” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Yenerer Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 321); “konuta bitişik veya yakın olması şart olmayan, dış dünyadan belirli işaretlerle ayrılan ve rıza hilâfına girildiğinde konuttakilerin huzur ve sükûnunun bozulduğu yerler” (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 12. Baskı, Ankara, 2017, s. 432) şeklindeki tanımlamalara yer verilmiştir.
Bir yerin eklenti sayılabilmesi için etrafının mutlaka çevrili olması veya kapı ile kapalı ve kilitli olması şart değildir. Önemli olan o yerin başkasının hâkimiyetinde bulunduğunu ve başkalarının buraya girmesine rıza gösterilmeyeceğini belirtecek şekilde çit, tel örgü, ağaç dalları vb. gibi dış bir engelle ayrılmış olmasıdır. (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Ankara, 2015, s. 560)
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılanın depo olarak kullandığı bahçe içinde bulunan müstakil binanın giriş kapısını zorlayarak içeri giren sanıkların, buradaki bir takım eşyayı alıp uzaklaştıkları sırada katılan tarafından görülerek yakalandıkları olayda; katılanın ikamet ettiği ev ile suça konu yerin aynı bahçe içerisinde bulunması, bahçede sokak ile irtibatı kesen bir bahçe kapısının olması, inceleme dışı sanık … müdafiin suça konu yerde bahçe duvarı olduğuna ilişkin beyanı ile daha önceden aynı yerde meydana gelen başka bir hırsızlık olayı nedeniyle düzenlenen tutanaktaki, müstakil evlerin bulunduğu bahçenin duvar ile çevrilmiş olduğuna dair tespit işlemi birlikte değerlendirildiğinde; depo amacıyla kullanılan ve katılanın ikamet ettiği ev ile aynı bahçe içerisinde bulunan, başkalarının buraya girmesine engel olacak şekilde giriş ve çıkışı demir kapı ile sağlanan, etrafı dış bir engel olan duvarla çevrili suça konu yerin “konut eklentisi” vasfında olduğunun ve etrafı duvar ile çevrili söz konusu bahçe içine girilmekle dahi konut dokunulmazlığının ihlâli suçunun oluşacağının kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle sanıkların konut dokunulmazlığının ihlâli suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün düzeltilerek onanmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.