Nitelikli Dolandırıcılık Suçu: Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu: Banka veya Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Dolandırıcılık – Madde 157

(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

Nitelikli dolandırıcılık – Madde 158 

(1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu: Banka veya Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2013/192 Karar No: 2017/204 Karar Tarihi: 28.03.2017

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 15. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi

İçtihat Metni

Sanıklar …, … ve …’ın nitelikli dolandırıcılık, sanıklar … ve …’nın nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından beraatlerine ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.12.2011 gün ve 5-661 sayılı hükümlerden, Cumhuriyet savcısınca resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerin, katılanlar vekilleri tarafından ise tüm hükümlerin temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 21.11.2012 gün ve 7880-44065 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.01.2013 gün ve 119869 sayı ile;

“Somut olaydaki sorun; sanıkların sabit olan eylemlerinin suç oluşturup oluşturmadığının ve hangi suç niteliğine uyduğunun belirlenmesine ilişkindir.

Dolandırıcılık suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 157. Maddesinde “(1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Madde metninde dolandırıcılık suçu tanımlanmıştır. Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.

Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlâl edilmektedir.

Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddî unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1) Fail tarafından hileli davranışlar yapılmalıdır. Mağdurun inceleme eğilimini etkisiz kılacak nitelikte bir takım davranışlarda bulunulmalıdır.

2) Fail tarafından yapılan hileli davranışlar bir kimseyi aldatabilecek nitelikte olmalıdır.

3) Mağdurun veya başkasının zararına, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlanmalıdır.

Madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güven bozulmaktadır. Bu suretle kişinin irade serbestîsi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.

Dolandırıcılık suçunu diğer malvarlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Bu nedenle, dolandırıcılık suçu, birden çok hukuki konusu olan bir suçtur. Bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemektedir. Malvarlığı zarara uğratılırken, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de, hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.

Bu aşamada ‘hileli davranışlar’ kavramının incelenmesinde yarar bulunmaktadır.

Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, yanılgıya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde, ‘birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika’ (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s.891) şeklinde,

Uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir

Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide de şu görüşlere yer verilmiştir; ‘Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir’ (Prof. Dr. Özbek, Veli Özer- Yrd. Doç. Dr. Kanbur, M.Nihat- Dr. Doğan, Koray- Arş. Gör. Bacaksız, Pınar- Arş. Gör. Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler 2010, sf.687), ‘Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır’ (Prof. Dr. Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler 6. Baskı, sf.343), ‘Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.’ (Centel/Zafer/Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar 2007, Cilt I. sf.457)

Maddi ceza hukukunda, suç vasfı, suçun nitelendirilmesi, tipiklik unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği sanığın veya sanıkların kastına göre belirlenir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 21. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.’

Dolandırıcılık suçunda hiçbir zaman ve hiçbir durumda mağdura sanığın veya sanıkların kastının aranması mükellefiyeti yüklenemez. Diğer bir deyişle mağdurdan sanıkların kasıtlarının ne olduğunu veya ne olacağını yada hileli davranışların saikini araştırması istenemez.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanıkların … kendilerini büyük iş yapan, gelirleri yüksek, olmayan vergi matrahı ve yüksek bilançolar düzenledikleri, bu bağlamda sahte vergi kaydı ve sahte bilanço hazırlamaları, paraya ihtiyaçları olduğu şeklinde oluşturdukları mizansenle katılan bankanın kendilerine olan güvenini iyice pekiştirmek ve denetleme olanağını ortadan kaldırmak amacıyla katılana tahsil edilemeyeceğini bildikleri senet ve çekleri vermeleri şeklindeki davranışları hileli olup katılan bankaya sahte evrak vermelerindeki asıl amaçlarının bankadan haksız yere kredi alıp ödememek olduğu, sanıkların aynı eylem ve fikir birliği ile, yaptıkları bu hileli davranışlarla, kendi yararlarına, katılan banka zararına sahte evraklarla kredi kullandıkları anlaşılmakla;

aa) Resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından, sanık …’nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 204/1, 53; 158/1-f, 43, 53; sanık … …’nın 204/1, 43, 53; 158/1-f, 43 ve 53;

bb) Dolandırıcılık suçundan, sanıklar …, …, … ve …’un 158/1-f, 53; sanıklar … ve …’in 158/1-f, 43 ve 53 maddeleri gereğince cezalandırılmaları yerine haklarında beraat kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu”

görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 30.01.2013 gün ve 9-1582 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan kurulan beraat hükümleri ile sanıklar …, …, …, …, …, … ve inceleme dışı sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar inceleme dışı olup itirazın kapsamına göre inceleme, tüm sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık, sanıklar … ve … hakkında ayrıca resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan beraat hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı,

2- Nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluştuğunun kabulü halinde, sanıkların eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 158/1-j maddesi mi yoksa 158/1-f maddesi kapsamında mı kaldığı,

3- Sanıklar … ve …’ya atılı resmi belgede sahtecilik suçunun sabit olup olmadığının tespitine ilişkin ise de öncelikle, eksik araştırma sonucu hüküm kurulup kurulmadığı, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden itirazın kabulü halinde inceleme günü itibarıyla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği,

Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanık …’un sahte evrak düzenlediği ve bu evrakları kullandığı yönündeki ihbar üzerine emniyet müdürlüğünce yapılan istihbarî faaliyetler neticesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 17.11.2006 tarih ve 1632 ile 15.02.2007 tarih ve 234, Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 12.04.2007 tarih ve 531, Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.05.2007 tarih ve 508 sayılı kararları ile sanıklar …, … ve inceleme dışı sanık … hakkında iletişimin tespiti kararları alındığı,

Yürütülen teknik takipler ve soruşturma sonucunda, … Özel Güvenlik Ltd. Şti. ortağının sanıklar …, … Medikal Ltd. Şti. ortaklarının sanıklar … ve …, … Kimya Ltd. Şti. yetkili müdürünün sanık …, … Oto Ltd. Şti. ortağının sanık …,… Plastik Ltd. Şti. ortağının sanık …, … Yapı İnşaat Ltd. Şti. ortağının… ve … oldukları, sanıkların, belirtilen şirketlerin ortaklık yapıları farklı olmakla birlikte birbirlerini alacaklı göstermek suretiyle kendileri adına senet ve çekler düzenleyip sanıklar … ve … aracılığıyla inceleme dışı sanık …’ın matbaasında düzenlenen sahte belgeleri de kullanarak, katılan … Şubesinden kredi kullandıkları, sanık …’nın ise … Oto ve… Plastik Ltd. Şti.’ne kredi kullandırılmasına aracılık ettiği iddiasıyla sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kamu davaları açıldığı,

Katılan …’nin 23.09.2008 tarihinde alacağın temliki sözleşmesi ile kredi kullanımından kaynaklanan alacaklarını katılan … Yönetimi A.Ş.’ne devretmesi nedeniyle, Girişim Varlık Yönetimi A.Ş.’nin davaya katılma talebinde bulunduğu ve mahkemece 07.05.2009 tarihinde bu şirketin davaya katılmasına karar verildiği,

Sanık …’ın ortağı ve yetkili müdürü olduğu … Oto Bakım ve Servis Ltd. Şti.’ne katılan … Şubesi tarafından 18.05.2007 tarihinde 50.000 Lira kredi tahsisiyle ilgili olarak, sanıklar … ve …’in kullandığı telefon hatlarına ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarında özetle;

15.05.2007 tarihinde saat 10.04 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “o şeyler hazır olunca yani bilanço milanço onları dedi, sonra şey yaparız onları, hemen bana fakslasınlar”, …’nın “o bilançoyu … konuşmuş, şimdi ben şey yapıcam hazırlayacak pazartesi tek yapacağız diyor, iki tane daha evrak isteyeceğim getireceksiniz diyo, bilanço milanço yok zaten de onu şey yapıcam anladın”, …’in “anladım abi, onları ben hazırlattırırım”, …’nın “orada değil, mi evraklar” …’in “burada değil, …’nın vergi levhası falan yok yani yanında, abi o ayrı şirketler ya”,

Aynı gün saat 11.52’de yapılan görüşmede; …’nın “bir tane şey yapacağız şirket, kredi çekecem ya, konuştum dün kızla ne yapayım abi senin için girerim dedi, 40-50 milyar borcum var 14-15 yetmiyor dedim, bul abi o zaman sana 50 milyar vereyim dedi, bi bak sen yine tamam mı”, …’in “tamam ben şimdi bi gazete alayım da sağlam şirketlere bakayım, o kızı ara de ki arkadaşımızın bir şirketi var, bir senedir iki senedir durdurmuşlar işlem yapmıyorlar şirket müdürü de hazır şirket de hazır de”, …’nın “şirket var diyeceğim”, …’in “geleyim öyle konuşalım, angili dingili aynı geçen sefer ki gibi yaparız”,

Aynı gün saat 13.51’de yapılan görüşmede; …’nın “dedim ki para lazım, abi evraklar geldi bunlar çok eski 93’ün dedi, ondan sonra da yok ya duruyor faaliyette, dükkanın bir sıkıntısı yok bugün sen bi para ver de bankaları kapatayım dedim, tamam abi o zaman ben sana 6-7 şey yapayım dedi”, …’in “6-7 yetmez, öbür çocuklara da bana da yetmez”, …’nın “10’a çıktı, ben buradan 14’e çıkarttım tamam mı, evraklar gittikten sonra yine verecek bize bu, yalnız gelip birinin çekmesi lazım dedi”, …’in “abi ben firma sahibini getiririm”, …’nın “eğer o gelmiyorsa bak yazıyor ya … Otomotiv bilmem ne birine şey versin dedi”, …’in “abi yok gelir kendi alır aha şimdi alır”, …’nın “kendisini alır gelirsin giyimi miyimi iyi değil mi”, …’in “ iyi iyi normal, işçi adam abi ne olacak”,

Aynı gün saat 13.57’de yapılan görüşmede; …’nın “Atakule’nin orda Hoşdere’ye dönünce binanın altı Akbank… Şubesi … Hanım, merdivenden çıkıyosun en son masa gözlüklü bir bayan; ‘merhaba ablacağım, Basrı abi gönderdi bizi’ dersin”, …’in “tamam abi”, …’nın “kaşeyi basacak imzayı atacak, şeyi aldığın zaman sen girmeyecen mi bankaya”, …’in “girerim canım”,

Aynı gün saat 14.11’de yapılan görüşmede; …’nın “aradım işler hazır dedi, gelsinler dedi”, …’in “tamam abi biz şimdi Muharrem abi ile direk bankaya gidicez”,

23.05.2007 tarihinde saat 19.28 sıralarında sanık … ile … arasında yapılan görüşmede; sanık …’in, sanık …’i kastederek “yarın bir abimizi göndericem sana”, …’ın “olmaz kendin gelicen”, …’in “olmaz yok iş var elimde banka işimiz var, gündüzleyin verirsek öbür güne para çıkacak anladın mı, o sana bişey yapmayacak sana bırakacak çıkacak”, …’ın “ne kâr çıkacak ne zarar çıkıcak ne kadar olacak, onu senle konuşarak yaparım”, …’in “çok sevdiğim bir abimin işi benim yapmam gerekiyor, bu sadece bilanço başka bir şey yok”, …’ın “yarın gel hallederiz oğlum ben sana anlatıyom ne kadar alıcı”, …’in “ben onu söylerim, elinde 2005 var tamam mı”, …’ın “anladım 2005’den çıkartıcam eklicem bişey yapıcam”, …’in “hiç bir şey çıkarma sadece formalite, 2005’in aynısı 2006 olarak çıkart sen ne yapacaksın imza atmıycan, vatandaşı bir saat sonra gönderiyorum”,

23.05.2007 tarihinde saat 19.35’de sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “abi şimdi arkadaşla konuştum, adresi aklında tut rica ettik işi halledecek, yalnız elinde o 2005’in şeyini götür mutlaka yani onun aynısını 2006 olarak çıkartacak yeterli değil mi bu”, …’in “aynısı mı çıkacak, değişik çıkmasın mı”, …’in “aynısını 2006 olarak çıkartsın”, …’in “oraya 2005-2006’yı vericez ya” …’in “abi onlar değişecek işte diyorum ya anlamadın sana sıfırdan nasıl yapacak elde bir veri yok ki, uydurma olmayacak mı”, …’in “uydurulacak” …’in “o da uydurma aynı şey 2005’in aynısı 2006 olarak yapacak sana” …’in “ama 2005-2006 verilecek bankaya”,

25.05.2007 tarihinde saat 18.13 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “sana bir adres vericem Kızılay’da Konur Sokakta, o adrese gideceksin arkadaşın yanına, şeyi verirsin, önünü o hazırlar bir saat sonra gider alırsın tamam mı”, Muharrem’in “tamam ben sabahleyin seni arıyorum”,

02.07.2007 tarihinde sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “Muharrem ustanın şirketi var ya yeni yapılan”, …’in “…”, …’in “bana bir tane çıkarıp getirsen”, …’in “mümkün değil abi senin öbür istediğini çıkarmaya çalışıyorum yazıcıyla boğuşuyorum”

Şeklinde konuştuklarının tespit edildiği,

Sanık …’ın ortağı ve yetkili müdürü olduğu… Plastik Oto Bakım ve Servis Tic. Ltd. Şti.’ne katılan … Şubesi tarafından 02.07.2007 tarihinde 25.000 Lira kredi tahsisi ile ilgili olarak, sanıklar … ve …’in kullandığı telefon hatlarına ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarında özetle;

22.06.2007 tarihinde saat 15.40 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “şimdi ben …’le konuştum da o bir taksiye binsin, abi bu çocuğa para verilecek çocuk dediğim … yani binsin senin yanına gelsin, sen dosyayı ona ver o güzel bir şey ayarlayacak yarın yapacak sabah da ben ondan alırım”, …’nın “tamam”,

25.06.2007 tarihinde saat 13.50 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “bu … Bey’in dosyasını vermiştik ya, Basrı abiden aldıydın, onu bugün içeriye vermemiz lazım”, …’in “o dosya gibi fotokopi şeklinde mi vereceksiniz”, …’in “aynı dosyayı vericez fotokopi şeklinde”, …’in “orjinallerini vermicez demi öyle olursa benim için daha kolay hazırlamak”, …’in “ama vergi dairesinden alınanların aslını isterler”, …’in “aslını isterler diyorsun tamam”,

Aynı gün saat 14.40’da yapılan görüşmede; …’in “abi şeyler hazır da basmak için fırsat kolluyorum”, …’in “peki bu… Plastikle alakalı bilançolar tasdik edilmemiş”, …’in “onlar da tasdik yoktu ki orjinalinde de yoktu, ben neyse ona göre yaptım, abi orjinalinde olmayan bir şeyi ben görmediğim bir şeyi nasıl tasdik edeyim, neye göre tasdik edeyim”,

25.06.2007 tarihinde saat 16.39’da sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “ben sana bilançoyu hazırlattırıyorum bugün”, … …’nin “abi hazırlattırıyorsun da aynı yer olmaz ki zaten”,

Aynı gün saat saat 16.41’de yapılan görüşmede; … …’nin “abi son altı ayı yılbaşından sonrakini çıkarttık, öteki matrahsız çıktı, vergi levhasının son altı ayı çıktı”, …’in “onlar yanlış yazılmış zaten”, … …’nin “son altı ayı çıkartsak problem değil, son altı ayı 2007’ye giriyor problem olmaz yani”, …’in “sen zaten 2007’yi boşvermişsin, verdiğin evrağı bilmiyorsun sana yarın gösteririm”,

26.06.2007 tarihinde saat 12.02 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “şimdi bak evrakı tamamlattık da, bu kadın öncekini gördü ya, bir kıllık etmesin, sen gönderiyorum arkadaşın işini hallet de”, …’nın “tamam tamam nerdesiniz şimdi”, …’in “… çıkacak bankaya ben gözükmem bankada, bankaya girmeden sana alo deriz telefon edersin biz öyle gideriz konuş onunla”, …’nın “ben akşam konuştum”, …’in “yok işte vergi dairesinden soruşturuyorum falan filan muamelesi yapmasın”, …’nın “yok yok”, …’in “öyle bir şey yapmazsan problem yok abi dört dörtlük direk 100 lira da isteyebiliriz yani şirketle”,

Aynı gün saat 14.30’de yapılan görüşmede; …’in “abi herhalde problem var bi arasana 10-15 dakika oldu daha çıkmadı”, …’nın “şey mi … mi problem yoktu belki bekliyordur sıra vardır”, …’in “yok ya şimdi aradım nasıl giriş yaptın diye sonra ararım biraz zor gibi dedi”, …’nın “kardeşim biz o kadar sıkboğaz edince şey olacak ben ararım yanında müdür falan vardır, masalar yan yana rahat hareket edemiyordur”,

Aynı gün saat 15.08’de yapılan görüşmede; …’in “abi şimdi vergi levhasını onaylattırdık gelir gider tablosunu da onaylatırız demiş vergi dairesinden, onaylattırdığımızı geri götürüyoruz, o demişti ya, 15-20 ancak çıkar sen telefon et de fazla versinler para lazım de”, …’nın “ben konuşurum onu tamam”,

02.07.2007 tarihinde saat 11.16 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan telefon görüşmesinde; …’in “vergi levhasını yanlış yazmışsın onla uğraşıyoruz, yoksa sabahtan aldıydık parayı”, …’in “neyi yanlış yazmışız abi”, …’in “033 yazacağına 083 yazmışsın”, …’in “bana verilen fotokopiye baksana”, …’in “baktık baktık”, …’in “düzeltilseydi”, …’in “olur canım normal yani”, …’in “fotokopi silik çıkmıştır, ben onu sekiz gibi görmüşümdür”, …’in “doğrudur onu hallettik bakalım, ikincisi şey diyecem o gün Muharrem abinin evraklarından beş on tane lazım bugün bankadan para alıcaz illa ki sana şeyimiz var yani, biz sana 500 sıkarız bu güzelliği … yapmış olur ben vesile olurum”, …’in “eyvallah abi ondan şüphemiz yok”,

02.07.2007 tarihinde sanıklar … ile … arasında saat 12.19’de yapılan görüşmede; …’nın “öğleden sonraya kaldı, müdür gelmemiş”, …’in “bir buçukta gidicem müdür yok dedi”, …’nın “beni aradı şimdi, şeylerin devre faizi ne olacak diyor, …’in, öyle bir daraldım ki diyor her yerden bunaltıyorlar bura diyor pek güvenilir şey değil diyor”,

Aynı gün saat 14.29’da yapılan görüşmede; …’in “içeri girdi abi …”, …’nın “konuştum da 15 dakika önce müdür gelmemiş şimdi geldiyse bilmiyorum”, …’in “şimdi gönderdim içeri”,

Aynı gün saat 15.20’de yapılan görüşmede; …’nın “10 yatırmışlar tamam mı 15’i de on dakika içinde yatıyormuş”, …’in “tamam abi”, …’nın “al da buraya çıkın hadi görüşürüz”

Şeklinde konuştuklarının belirtildiği,

Sanık …’nun yetkili müdürü olduğu … Kimya Gıda İnşaat Medikal Kırtasiye Turizm şirketine katılan … şubesi tarafından 25.01.2007 tarihinde 25.000 Lira, 05.02.2007 tarihinde 25.000 Lira kredi tahsisiyle ilgili olarak, sanıklar … ve …’in kullandığı telefon hatlarına ilişkin iletişimin tespiti tutanaklarında özetle;

19.03.2007 tarihinde saat 16.04 sıralarında sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “sakın imzayı değiştirme, imzayı değiştirirsen bizi bitirirsin”, …’in “ben sana abi her şeyi açık açık söylerim, kimseyi satmam, değiştireceğim zaman haberin olur”, …’in “değiştireceğin zaman haberin olur değil, değiştirmeyeceksin, bu sefer beni satmış olursun”,

Aynı gün saat 15.43’de yapılan görüşmede; …’in “ben şimdi aradım …’yi, dedim böyle böyle bana kalleşlik yapıldı, sahte imzayla şey aldınız dedim para çektiniz, şimdi bak bunlar 25 milyarı aldı ya, …’nin hesabına 25 milyar da ortak çektiler ya % 50 onundu, bak söyledim diye kızdı, 12,5 milyar aldı mı, 2 milyar sen aldın mı, 1 milyar ben aldım mı etti 3, 4 de şey aldı bizim …, 3,5 demi kaç Lira kaldı abi yok şimdi 12,5 dan ne kaldı, bankadayım ben”, …’in “telefonda konuşmayalım yok yok 7 milyar 200 milyon para vermiş karı”, …’in “kime”, …’in “…’a”, …’in “sabah konuştum ya 12 milyar Lira”, …’in “karı kendi bana dedi”, …’in “abi ben daha yeni konuştum, para istedim para gönderdiler bana 1.250 Lira benim paramı gönderin yoksa ben varıp şey yaparım dedim, imza da atmam dedim”, …’in “şimdi ben bunlara çarşamba gününe kadar müsaade ettim, ondan sonra kimse beni bağlamıyor”, …’in “ben de böyle böyle dedim, benim hakkımı gönderin % 5 değilmiydi abi, 50 milyar çekilmedi mi, 1 milyar 250 aldım, 250 de yarın alacam hakkımı aldım yani”, …’in “ biz napıcaz abi”, …’in “sen de hakkını al abi”, …’in “sen de …’ı ara söyle o zaman kalleşlik yapıyo hiç para almadım diye”, …’in “çekle alakalı bir söz verdiler, onları yapmazsa çarşamba günü gidecem bunlarla kendim konuşucam, seni de alıcam bankaya gidicez, bankayı da sahtekarlıkla suçlayacağız, bunları da anladın mı” …’in “şimdi ne diye bankaya gidicen” …’in “o imzayı değiştiricem” …’in “kesinlikle değiştirme daha 3-4 milyar benim yaram var” …’in “tamam baba 25 milyar direk hesabımıza direk geçer o zaman, benim alacağım vereceğim de kalmadı onu da söyliyeyim”,

26.03.2007 tarihinde sanıklar … ile … arasında saat 14.11 sıralarında yapılan görüşmede; …’in “vergi dairesinden aradılar abi, dedim, böyle böyle ayrıldım ordan dedim, haberim yok bir şeyden dedim”, …’in “niye seni arıyorlar ki”, …’in “telefon numaramı verdik ya”, …’in “birşey olmaz, Resmi Gazete’de senin üzerine geçmedi ya vekalet aldıydım geri bıraktım anlaşamadık diyeceksin”,

06.04.2007 tarihinde sanıklar … ile … arasında saat 15.20 sıralarında yapılan görüşmede; …’in “bankaya vardım söyledim abi böyle böyle parayı kullanmadık, sahte imzayla …gil kullandı diye, şimdi …’nin annesi beni arıyor illa yanıma gel diyor, haberin olsun sen beni bilmiyorsun telefona cevap vermiyor de tamam mı, şimdi bana ne yapıcan biliyon mu, şirketi temizlettiricem ben”, …’in “anladım”, …’in “ben dedim organizeye gidiyorum …Hanım’a, nasıl para verdiniz şirket yerinde yok öyle bir şirket yok dedim, bu şirket temizlenecek dedim, … ile anası illa yazaneye gel diyor”,

06.04.2007 tarihinde saat 15.50’de sanıklar … ile … arasında yapılan telefon görüşmesinde; …’nın “… gitmiş oraya biz silah zoruyla götürüp kredi açtırmışız, savcılığa veriyormuş”, …’in “şimdi bir saat önce aradı dedi ki yatırılmamış bu nerden çıktı ben çözemedim”, …’nın “kimse kimseden bir şey talep etmeyecek …cim herkes ne çektiyse …’e ödeyecek, …’in hesabı kapanacak”, …’in “en güzeli o olur”, …’nın “… şimdi orayı ödesin, faizini de ödesin tamam mı”, …’in “herkes aldığını ödesin o zaman”, …’nın “benim orada senden, sizden kredi …’den çekilenden kredi kullandım doğru bana da kullandırdınız, ben çeklerimi sizin firmaya koydum kullandım, günü gelince zaten benim çeklerim ödenecek”,

Aynı gün saat 19.52’de yapılan görüşmede; …’nın “… şirket ortağı görünmüyormuş”, …’in “kim diyo onu”, …’nın “…Hanım söylemiş”, …’in “abla Resmi Gazete’ye bakmış mı, ticaret siciline baksın görsün …, … diye şimdi oraya gitmedi, imza atmadı şu bu olmadı ya o yüzden kimse bilmiyor ya”, …’nın “bu şirket kaç senelikti”, …’in “şirket 2 senedir bizde gazeteden ilanla almıştık”,

18.04.2007 tarihinde saat 17.24’de sanıklar … ile … arasında yapılan görüşmede; …’in “on tane var bir tanesi tutmuş, eski şeyi yazmış biliyo musun ilk başlığı yazmış”, …’in “ilk başlık aynı zaten değişmiyecek”, …’in “başlık değil, şimdi bunda ne yazdı biliyo musun, …”, …’in “Kimya Medikal İnşaat cart curt”, …’in “kimya falan filan, yani ne inşaat var ne kırtasiye var anladın mı”, …’in “yok mu inşaatla kırtasiye, vay eşşekler”, …’in “bu da harbi matbaacı Ceylan amca’ya gitti tanıdığında bastırdı”, …’in “Ceylan’ın yapacağı budur sen … yazdırdığına dua et, zarfımı ayarla”

Şeklinde konuştuklarının tespit edildiği,

Akbank T.A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığının 25.07.2007 tarihli soruşturma raporunda; … Özel Güvenlik Ltd. Şti., … Kimya Ltd. Şti., … Medikal Ltd. Şti., … Yapı İnşaat Ltd. Şti., … Oto Ltd. Şti. ve… Plastik Ltd. Şti. firmalarına toplam 480.000 Lira kredi kullandırıldığı, bu firmalar nezdinde kullandırılan kredilerin teminatında firmalar ile bağlantılı şahısların keşide ettikleri 336,895 Liralık çek/senet ile sanıklar …, …, …, …’ın kefalet imzalarının bulunduğu, tahsil kabiliyeti olmayan çek ile senetlerin karşılıksız çıktığı ve protesto olduğu, kredilerin geri ödenmediği, … Özel Güvenlik, … Kimya, … Oto ve… Plastik firmalarının ticari olarak faal olmadıkları ve bir kısmına ulaşılamadığı, firmalara tahsis edilen kredilerin … Medikal firması ve ortağı sanık … … tarafından kullanıldığı, kullandıkları kredilerin teminatı olmak üzere birbirlerinin borçlusu olduğu veya tahsil kabiliyeti olmayan çek ve senet verdikleri, kredi kullanım aşamasında verilen sanık … ve…’ın maaş belgeleri, … Oto firmasının vergi levhası,… Plastik firmasının vergi levhası ve bilançosu üzerindeki vergi dairesi mührünün sahte olduğu, şubece moralitesi yüksek ve güvenilir olarak tanınan Sam Medikal firmasının ortağı … isimli şahıs ile ilişkilerini kullanan sanıklar … ve …’nın, …’la ilişkisi olan banka görevlisi … ile de yakın ilişkiler tesis ederek bankanın… şubesinden kredi temin ettikleri, faal oldukları ve kredileri geri ödeyecekleri yönünde izlenim yaratan şahısların gerekli teminatları sağlayacaklarını söyleyerek şubeyi oyaladıkları, referans olduğu veya perde arkasında asıl sahibi olduğu firmalar üzerinden kredi temin edildiği, sahte evrakla kredi temin eden ve gerçekte faal olmadıkları anlaşılan … Oto ve… Plastik firmalarına kredi kullandırılmasında ise, sanık …’nın yanında şubeye gelip giderek personel ile samimiyet geliştiren sanık …’nın referansının etkili olduğu yönünde açıklamalara yer verildiği,

Yeminli Mali Müşavir, Bankalar Yeminli Murakıbı ve Sahtecilik Uzmanı tarafından düzenlenen 13.12.2010 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; … Özel Güvenlik Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredi ile ilgili olarak; şirketin 03.06.2005 tarihinde kurulduğu, 08.06.2006 tarihi itibarıyla ortaklık yapısının değiştirildiği, şirketin sanık …’ya ait olduğu, firmaya 12.10.2006 tarihinde 250.000 Liralık kredi tahsis edildiği, bu kredinin talimatlara istinaden 225.998 Lirasının firma ortağı sanık …’nın oğlu olan ve … Medikal firmasında % 50 hissesi bulunan sanık …’ya ödendiği, yine … Medikal firması şoförü olduğu belirtilen Yılmaz Öteyüz’e 9.200 Lira ödendiği, kalan miktarın … Medikal şirketine havale ile gönderildiği, kredinin teminatı olarak ipotek alınmasının gündeme geldiği, gayrimenkul için ekspertiz incelemelerinin yaptırıldığı ancak ipotek tesis edilmeden kredinin kullandırıldığı, kredi teminatına sanık …’nın kefalet imzasıyla çeşitli firmaların borçlu ve keşideci olduğu senet ve çeklerin alındığı, müfettiş raporuna göre toplam 197.125 Lira tutarında 16 adet senedin protesto edildiği, rapor itibarıyla toplam 263.695 Lira tutarlı senet ve çeklerin vadesinin gelmediği, 75.000 Liralık 3 adet senedin cirantasının … Medikal Şirketi olduğu, hatıra dayalı senetlerin ve çeklerin hukuken geçerli olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle sahteciliğin söz konusu olmadığı, sonuç olarak … Özel Güvenlik şirketine kredi tahsisi ve kullandırılımında sahteciliğin söz konusu olmadığı, teminatı alınan çek ve senetlerin büyük çoğunluğunda borçluların şüpheli kişi veya firmalardan oluşmadığı, kredinin geri ödenmemesinin firmanın kredi değerliliğinin doğru tespit edilememesi, mali tahlil ve istihbaratın layıkıyla yapılamamasından kaynaklandığı,

… Medikal Ltd.Şti.’ne kullandırılan kredi ile ilgili olarak; 2001 yılında kurulan firmanın …ve … tarafından 26.12.2005 tarihinde devralındığı, firmanın müdürlüğünü 2007 yılı başından itibaren sanık …’nun yürüttüğü, firmaya toplam 50.092 Lira kredi tahsis edildiği, 26.01.2007 tarihinde 25.000 Liranın sanık … …’ya, 05.02.2007 tarihinde 24.880 Liranın … Medikal Ltd.Şti.’ne aktarıldığı, kredi teminatı olarak üç ayrı senet ile … Medikal Ltd. Şti.’nin keşide ettiği çeklerin alındığı, alınan çeklerin iade edildiği, senetlerin ise ödenmediği, firmanın kredi başvurusunda bulunurken şubeye ibraz ettiği belgeler arasında; 02.01.2006 tarihinde işe başlandığına ilişkin vergi levhası ve 2004 – 2005 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tablolarının bulunduğu, şube tarafından Yenimahalle Vergi Dairesine 16.07.2007 tarihinde yazılan yazıya verilen cevapta, … Medikal Ltd. Şti.’nin 2005 – 2006 yıllarında kurumlar vergisi beyannamesini vermemiş olması ve firmanın adresinde bulunamaması nedeniyle vergi incelemesi başlatıldığının bildirildiği, Yenimahalle Vergi Dairesi yetkililerinin kayıtları kontrol ettiklerinde taraflarınca onaylanan vergi levhasının bulunmadığını ifade ettikleri hususunun müfettiş raporunda yer aldığı, kredi başvurusunda bulunulurken şubeye verilen bilanço ve gelir tablolarının 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin olması, ayrıca vergi dairesinden gelen yazıda 2005 ve 2006 yılı kurumlar vergi beyannamesi vermediklerinden bahsedilirken diğer ifadeyle 02.01.2006 tarihinden önce de şirketin faal olduğu resmi kayıtlarında açıkca anlaşılmasına karşın vergi levhasında işe başlama tarihinin 02.01.2006 olarak gösterilmiş olmasının vergi levhasının vergi dairesince düzenlenmediğini ortaya koyduğu, ayrıca 2004 ve 2005 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tablolarında firma ünvanının … Medikal Maden Ltd. Şti. olarak yer aldığı, buna karşılık imzalayan firma ünvanının … Kimya Gıda Ltd. Şti. olduğunun tespit edildiği, bu ayrımın da belgelerin gerçekliğinde şüphe uyandıracak mahiyette bulunduğu, kredi başvurusunda gerekli evraklar arasında yer alan vergi levhasının sahte olarak düzenlendiği, vergi levhası ile bilanço ve gelir tablosunun da tarih itibarıyla birbirleri ile uyumlu olmadığı, sanık …’nun şirket müdürü olduğu ve belgeleri müdür sıfatıyla imzaladığı, sahte olduğu anlaşılan vergi levhasının kredi tahsisinde kullanılması nedeniyle iğfal kabiliyetinin bulunduğu,

… Oto Bakım ve Servis Ltd. Şti.’ne kullandırılan kredi ile ilgili olarak; firmanın … ve…’ın %50’şer paylı ortaklığı ile kurulduğu, firmaya 18.05.2007 tarihinde 50.000 liralık kredi tahsis edildiği, müfettişlikçe yapılan aramada firmanın Ostim’deki adresinde bulunmadığı, Ostim Vergi Dairesinin 16.07.2007 tarihli yazısında, firmanın vergi mükellefiyetinin 31.05.2005 tarihinde sona erdiği, vergi levhasının dairece onaylanmadığı ve 2005 hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmediğinin belirtildiği, oysa kredi başvurusu sırasında şubeye firmanın 2005 ve 2006 yılına ilişkin bilanço ve gelir tablosu 2005 yılına ait vergi matrahı ve kurumlar vergisi tahakkuk ettirildiğine dair vergi levhası ibraz edildiği, Ostim Vergi Dairesinin yazısı dikkate alındığında, vergi levhası ile 2005-2006 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tablolarının gerçek olmadığı ve sahte olarak düzenlendiği, telefon görüşmeleri değerlendirildiğinde, sanık …’nın, … Oto Bakım Ltd. Şti. adına kredi alınması için şube yetkilisi …ile görüştüğü, istenilen belgeleri …’e ilettiği, eksik belgeler tamamlanıncaya kadar şubenin firmaya 14.000 Lira kredi kullandırmayı kabul ettiği, 14.000 Liranın 18.05.2007 tarihinde ödendiği, bu tutarın sanık … ile firma tarafından alındığı ancak kimin ne kadar aldığının belirlenemediği, 24.05.2007 tarihinde 25.000 Lira daha ödeme yapıldığı, bu ödemeye ilişkin olarak firmanın 2006 yılına ilişkin bilançosunun 2005 yılı kayıtlarına uygun olacak şekilde sanık … tarafından sahte olarak hazırlattırıldığı, görüşme konularının bankada gerçekleştirilen işlemlerle örtüştüğü,

… Plastik Oto Bakım ve Servis Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan krediye ilişkin olarak; firmanın 2004 yılında kurulduğu, 03.03.2006 tarihinde de sanık … tarafından satın alındığı, firmaya 02.07.2007 tarihinde 25.000 Lira kredi tahsisinde bulunulduğu ve bu miktarın sanık …’a ödendiği, kredi müracaatında şubeye firmanın vergi levhasıyla 2006 yılı bilanço ve gelir tablosunun ibraz edildiği, müfettişlikçe yapılan araştırmada firmanın faal olduğu ancak vergi levhasının vergi dairesi kayıtlarına uygun olmadığı bilgisine ulaşıldığı, Ostim Vergi Dairesinin 16.07.2007 tarihli yazısı dikkate alındığında kredi müracaatında bankaya verilen vergi levhası ile 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tablolarının gerçek olmadığı, sahte olarak düzenlendiği,

Tespitlerine yer verildiği,

Aynı bilirkişi kurulunun 09.06.2011 tarihli ek raporunda; … Medikal şirketine, … Oto Bakım ve Servis Ltd. Şti.’ne ve… Plastik Oto Bakım ve Ltd. Şti.’ne kullandırılan krediye ilişkin olarak düzenlenen vergi levhalarının ve ilgili bilançoların iğfal kabiliyetini haiz olduklarının bildirildiği,

Bilirkişi kurulunca, sahteliği iddia olunan belgelerin fotokopileri üzerinden inceleme yapıldığı, söz konusu belgelerin asıllarının ya da onaylı örneklerinin dosya arasında bulunmadığı, ancak sanıkların ev ve iş yerinde yapılan aramalar sırasında ele geçirilerek el konulan, adı geçen şirketlere ilişkin bir takım belge asıllarının emanette kayıtlı olduğu, sahte olduğu iddia edilen belgelerin aldatma yeteneğinin olup olmadığı hususunun mahkemece de değerlendirilmediği,

… Medikal Ltd. Şti. ortaklarının sanıklar … ile … olduğu, firma adına 500.000 Liralık kredi talebinde bulunulduğu, ancak gerekli teminatların sağlanamaması nedeniyle katılan bankaca adı geçen şirketin kredi talebinin onaylanmadığı, müfettişlikçe düzenlenen raporda; Maltepe Vergi Dairesi nezdinde yapılan araştırmada firmanın vergi levhasındaki 2005 verilerinin uyuştuğunun ancak 2004 beyanının sistemde görünen değerlerle uyuşmadığının şifahi olarak ifade edildiğinin belirtildiği,

Yine dava konusu olan … Yapı Sanayi Ltd. Şti. ortaklarının haklarında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen… ve … olduğu, firma adına 250.000 Liralık kredi talebinde bulunulduğu, ipotek tesis edilemediğinden katılan bankaca kredinin kullandırılamadığı, müfettişlikçe düzenlenen raporda; firmanın Ticaret Sicil Gazetesinde belirtilen adreste bulunamadığı bilgisinin yer aldığı, bu krediye ilişkin olarak… adına düzenlenilerek katılan bankaya verilen ve … Medikal Ltd. Şti. tarafından tanzim edilen maaş belgesinde,…’ın 2.750 Lira maaş ile bu firmanın çalışanı olduğu hususunun belirtildiği,

Sanık …’ın,… Plastik Ltd. Şti. adına katılan bankadan çektiği kredinin tamamını bankaya geri ödediği ve kredilerin kapandığına dair ibranamenin dosya içerisinde bulunduğu,

Ticari kredi tahsisinde, ticari ve kurumsal müşterilere yönelik kredi tahsis ve kredi politikaları gereğince, bankaca alınması gerekli bilgi ve belgelere ilişkin olarak katılan … tarafından dosyaya sunulan 2005 tarihli genelgeye göre; tüm kredi tekliflerinde, temel bilgi formu, kredi teklif ve onay formu, teklifin gerekçesi, kredinin şartları, ilişki notu, mali analiz bilgileri, risk santralizasyonu, firma ve kefillerine ait protesto ve karşılıksız çek bilgileri, protesto ve geri dönme oranları, teklifin yapıldığı tarih itibarıyla diğer banka borçları, son 3 yıla ait bilanço, gelir tabloları ve nakit alım tabloları ile risk analiz özeti ve mali tablolar analizi bilgilerinin banka yetkililerince “akrobat” adı verilen sisteme girilmesi gerektiği, yine Bankalar Kanunu ve banka mevzuatı gereği kredili firmalardan, içinde bulunan yıla ait bağlı oldukları Ticaret ve Sanayi Odasından alınan faaliyet belgesi, şirket kuruluşu, sermaye artırımı ve statü değişikliğine dair ticaret sicili gazetesi, şirket ana sözleşmesi, hesap durumu belgesi, vergi dairesi onaylı son 3 yıllık bilanço, gelir tablosu ya da işletme hesap özeti, son mali yıla ait vergi levhası, istihbarat yapılmasına yetki veren belge, TCMB memzuç kayıtlarının alınması için beyanname ve varsa şirket ortakları adına kayıtlı gayrimenkullerin tapu fotokopileri, ekspertiz raporları ve sigorta poliçelerinin alınması gerektiği, ancak katılan banka yetkililerince kredi tahsisi sırasında davaya konu şirketlerden, vergi kaydı, bilanço, ticaret sicili gazetesi, şirket sözleşmesi dışında listede belirtilen diğer belgelerin alınmadığı, yine söz konusu şirketler ile ilgili olarak herhangi bir araştırmanın da yapılmadığı,

Anlaşılmaktadır.

Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen … kollukta; katılan bankada şirket müşteri ilişkileri temsilcisi olarak yedi yıldır görev yaptığını, firmaların ticari işlerine baktığını, hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen …’i, sanıklar … ve … isimli şahısların sahibi olduğu … Medikal ve … Güvenlik isimli firmaların sekreterliğini yapması sebebiyle tanıdığını, ancak herhangi bir samimiyetinin olmadığını, sanık …’ı,… isimli firmanın sahibi olması ve şubelerine kredi başvurusunda bulunmasından dolayı tanıdığını, sanık …’yı ise sanıklar …ve … vesilesiyle tanıdığını, bu şahsın da şubelerinden kredi kullandığını ve… Plastik ve … Oto isimli firmaların ticari kredi yönlendirmelerini yaptığını, erkek arkadaşı olan … ile birlikte bir defa sanık …’nın evinde yemek yediklerini, sanık …’yu da … Medikal isimli firmanın şirket müdürü olması sebebiyle tanıdığını, bu şahıs ile kredi görüşmeleri dışında bir görüşmesinin olmadığını, … Medikal şirketinin, şubelerinden iki seferde 25.000 Liralık kredi kullandığını, buna ilişkin evrakın … Medikal ve … Özel Güvenlik isimli firmaların sahibi olan sanıklar … ve … tarafından iletildiğini, bundan sonraki kredi aşamalarında yetkili müdür olan … ile muhatap olduğunu, bu kredi işleminden iki ay sonra sanık …’nun, … Medikal adına kullanılan 50.000 Liralık kredinin 25.000 Lirasından haberinin olduğunu diğer 25.000 Lirasından haberinin olmadığını ve imzasının taklit edilerek kredinin çekildiğini ifade etmesi üzerine sanık …’ya el yazısı ile talimat yazmasını söylediğini, ancak sanık …’in, ortağı ile arasında problemleri olduğunu ve bundan dolayı özür dilediğini söylediğini, yine… Plastik Ltd. Şti. isimli firmanın sahibi olan sanık … …’ı bankaya sanık …’nın tavsiye ettiğini, kredi başvuru müracaatının bizzat sanık … tarafından yapıldığını, kredi kapsamında evrakın tamamlandığını ve bu şekilde kredi kullandırıldığını, … Özel Güvenlik ve … Medikal isimli firmanın sahiplerine 250.000 Liralık kredi kullandırıldığını, bunun da usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, yine sanık …’nın … İnşaat isimli şirketi tavsiye edip bu şirketin de kredi başvurularının olacağını söylediğini, bu firmanın kredi başvurularını sanık …’nın getirdiğini ve bankadan 250.000 Liralık ticari kredi istendiğini, ancak bu firmanın sahibi olarak görünen kişinin yaşının şirket sahibi olamayacak kadar küçük ve noter devrinin de yeni olması nedeniyle, ipotek göstermesi durumunda taksitli olarak kredi verileceğini söylediğini, eksperlerin ipotek olarak gösterilen dairelere değer biçememeleri sebebiyle de kredilerinin onaylanmadığını, bankanın ticari kredilerde politikasının bankaya kredi kazandırmak olduğunu, bu nedenle kendisinin ve kendisiyle aynı görevi yapan arkadaşlarının birlikte değişik firmalara giderek firma sahipleriyle tanıştıklarını, firmaların referansları doğrultusunda müşteri kazandıklarını, … Medikal, … Medikal, … Özel Güvenlik, … Plastik isimli firmalara kullandırılan kredilerin kriterlere uygun olduğunu, herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olmadığını,

Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen … kollukta; sanıklar …, … ve …’yu tanıdığını, bu şahıslarla ticari ilişkisinin olmadığını, sanık …’yu sanık …’in elemanı olarak bildiğini, sanık …’le 06.04.2007 ve 23.05.2007 tarihlerinde yaptığı telefon görüşmeleri okunarak sorulduğunda ise; … Medikal isimli firmanın sanık …’e ait olduğunu, sanık …’ya … Medikal adına bankadan 50.000 Liralık kredi çekildiğini, bu kredinin 43.000 Lirasını sanık …’nın, kalan 7.000 Lirasını da sanık …’in aldığını bildiğini,

Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen … kollukta; … Medikal şirketinin sahibi olan sanık …’nın yanında yaklaşık bir sene önce sekreter olarak çalışmaya başladığını ve 600 Lira maaş aldığını, sanık …’nın kendisine maddi olarak zorda olduğunu, … Medikal ve … Özel Güvenlik isimli firmaları kapatacağını, yeni bir firmaya ihtiyaç olduğunu ancak kendi üzerine şirket kuramayacağını, kısa süreliğine … Yapı İnşaat isimli firmanın kendisi ve aynı iş yerinde çalışan … üzerinde görüneceğini söylediğini, kendisinin ve…’ın bu durumu kabul ettiğini, bu firma ile ilgili olarak herhangi bir işin yapılmadığını, sanık …’nın ricası üzerine kredi başvurusunda bulunulduğunu,

Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen … kollukta; muhasebeci olduğunu, sanık …’i tanıdığını, … Medikal şirketiyle ilgili olarak herhangi bir işlem yapmadığını, sanık …’in bir gün kendisine maaş bordrosu düzenlemesini istediğini, kendisinin de yasal çerçevede bu işi yapacağını söylediğini,

İfade etmişlerdir.

İnceleme dışı sanık …; sanık …’u tanıdığını, ancak aralarında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, diğer sanıkları tanımadığını,

Sanık … aşamalarda; inceleme dışı sanık … ile sanık …’i tanıdığını, Kadir’in bilgisayar ve teknik konularda kendisine yardımcı olduğunu, ancak herhangi bir ortaklığının bulunmadığını, piyasada götürü usulüyle elektrik, telefon santrali montajı, asansör bakım ve arıza işleri yaptığını, diğer sanıkları tanımadığını, iddia konusu evraklarda herhangi bir yazı, imza ve cirosunun bulunmadığını, mahkemece, ev ve iş yerinde yapılan arama sonucunda ele geçirilen belgelerle ilgili olarak sorulduğunda ise; ele geçirilen sahte bankamatik kartını kendisinin çıkarttığını, borçları olduğunu, adına hesap açmaktan çekindiği için bu kartı düzenlediğini, ancak kartı kullanmadığını, inceleme dışı sanık …’ın iş yerindeki bilgisayarlarda bulunan belgelerin de kendisine ait olduğunu, bu belgelerin kopya olduğunu, eline geçen orijinal bulduğu belge ve evrakı resmi ve özel ayırmadan arşiv şeklinde sakladığını,

Sanık … aşamalarda; … Medikal isimli şirketin …adına kayıtlı olduğunu, ancak bu şahsın yaşlı ve kanser hastası olup ayakkabı boyacılığı yaptığını, bu şahsın kimlik bilgileri kullanılarak şirketi … Süslü ile sanıklar … ve …’nın kurduğunu, kendisinin de bu şirkette sigortalı işçi olarak çalışmaya başladığını, bu sanıkların adına vekaletname düzenlettirdikten sonra buna dayalı olarak şirket adına bankadan iki kez 25.000’er Lira kredi çektiklerini, çekilen kredilerden birine ait evrakda bulunan imzaların kendisine ait olmadığını, kendi adına sanık … ya da … tarafından imzalanmış olabileceğini, kredi çıktıktan sonra krediyi aldığına dair imzaları kendisinin attığını, çekilen kredi bedellerinin tamamının … Medikal şirketine aktarıldığını, kendi imzası olmadan alınan kredi için daha sonra … ve sanık …’nin zorlamasıyla evrakı yeniden imzaladığını, bu işten bir menfaati olmadığını, daha sonra başka krediler için de müracaatını istediklerini ancak kabul etmediğini, … Şirketinin resmi ve faal bir şirket olduğunu, sanık …’in aynı zamanda sahte fatura düzenleyip piyasaya sürdüğünü, yine şirket kaşeleri basılmış halde boş kâğıtları ve senetleri kendisine imzalatmak istediklerini ancak kendisinin imzalamadığını,

Sanık … kollukta; sanıklar … ve …’i ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen …’i tanıdığını, … firması adına kredi çekmesi sırasında katılan bankaya giderek sanık …’e referans olduğunu, sanık …’yu tanımadığını, sadece onun … Şirketinin sigortalı çalışanı olduğunu bildiğini, … Şirketinin gerçekte kime ait olduğunu bilmediğini, bu şirket adına çekilen kredinin 50.000 Lira olduğunu, …’e günü gelmiş çekleri olduğunu söylediğini, bu nedenle …’un çekilen kredi bedelini kendisine havale ettiğini, aldığı paranın bir miktarını nakit olarak elden verdiğini, kalanını ödemediğini, bu firmaya halen borcunun bulunduğunu, … Özel Güvenlik ve … Medikal isimli şirketlerin kendisine ait olduğunu, ödeme güçlüğü çektiğinden ihalelere katılamadığını, bu nedenle iş yerinde çalışan… ve …’e ricada bulunarak … Yapı isimli şirketi onların adına aldığını,

Mahkemede; … Medikal isimli firmanın ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, … Özel Güvenlik firmasının da aynı adreste faaliyette bulunduğunu, daha önce de bankalarla çalıştığını ve hiçbir sorun yaşamadığını, ofisine gelen banka görevlisi … ve onun arkadaşı …’ın, katılan …’ın şirketlere ticari kredi verdiğini, kendisine de kredi vermek istediklerini söylemeleri üzerine katılan bankadan kredi almayı kabul ettiğini, belgeleri bankaya sunduğunu, hiçbir evrakın sahte olmadığını, diğer sanıklarla bir bağı bulunmadığını, … firmasının … Medikal Şirketine borcu bulunması sebebiyle kredi çekildiği sırada sanık … ile tanıştığını ve kredinin çekilerek bu şirket tarafından borcun ödendiğini,

Sanık … aşamalarda; hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen … ile sanık …’yı babasının arkadaşları, banka görevlisi …’ı arkadaşı olan …’ın kız arkadaşı, …’i de sekreterleri olması, sanık …’yu ise … Şirketiyle aralarındaki ticari ilişki nedeniyle tanıdığını, diğer sanıkları tanımadığını, sanık …’in, … Şirketinin müdürlüğünü yaptığını, bu şirketin … Medikal Şirketine borcu olduğundan Akbank… şubesinden çekilen kredi sırasında sanık … ile karşılaştığını ve kredinin çekilerek ortağı bulunduğu … Medikale olan borcun banka yoluyla kapatıldığını, atılı suçlamaları kabul etmediğini,

Sanık … aşamalarda; hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen … ve … ile sanıklar …, … ve …’yı tanıdığını, sanıklar …ve … arasında … Medikal şirketinden dolayı alacak verecek meselesi olduğunu bildiğini, sanık … ile arasının iyi olması nedeniyle sanık …’in bazen kendisini arayarak sanık …’dan olan alacağını istemesini söylediğini, yine sanık …’in kendisine arkadaşı olan … Otomotiv sahibinin kredi çekeceğini, tanıdık biri olup olmadığını sorduğunu, kendisinin de Akbank şubesinde …Hanımı tanıdığını söylediğini, bunun üzerine sanık …’in kendisi için kredi hususunu sormasını istediğini, kendisinin de …Hanımla görüştüğünü ve gereken evrakı öğrenerek sanık …’e bildirdiğini, şirket hakkında bilgisinin bulunmadığını, yalnızca bu şirketin Muharrem isminde bir şahsa ait olduğunu bildiğini,

Sanık … aşamalarda; … Plastik Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkili müdürü olduğunu, sanık …’i arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını, Akbank … şubesinde görevli olan …’ı ise kredi alımı sırasında tanıdığını, diğer sanıkları tanımadığını, olay tarihinde ekonomik durumu iyi olmadığından sahte bilanço ve sahte vergi levhası düzenleyerek bankadan kredi çektiğini, bu işlemleri tek başına yaptığını ancak aldığı kredinin tamamını bankaya geri ödediğini, bankanın herhangi bir araştırma yapmadığını, yapıldığı takdirde vergi müdürlüğünden gerçek durumun ortaya çıkabileceğini,

Sanık … mahkemede; sanık …’i tanıdığını, diğer sanıkları tanımadığını, … Oto Ltd. Şti.’nin kendisine ait olduğunu, bu şirketin gerçek olduğunu, katılan bankaya kredi almak üzere başvurduğunu ve toplam 50.000 Lira kredi kullandığını, kredi borcunun ilk taksitini ödediğini, ikinci taksiti ise işlerinin bozulması nedeniyle ödeyemediğini, borcunu kabul ettiğini, diğer sanıkların eylemlerine katılmadığını,

Sanık … kollukta; sanıklar …, …, … ve …’yu tanıdığını ancak herhangi bir ticari ilişkilerinin olmadığını,

Mahkemede; sahte belge düzenlemediğini, bankadan para çekmediğini, sanıklarla telefon görüşmesi yapmasından ötürü bağlantı kurulmaya çalışıldığını, sanık …’nun kendisine adına kredi çekildiğini ancak bunların kendisiyle bir ilgisinin olmadığını söylemesi üzerine ona bankaya gidip durumu iletmesini söylediğini, telefon konuşmalarının boş konuşmalar olduğunu,

Savunmuşlardır.

Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.

1- Sanıklara atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı,

Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için “dolandırıcılık” suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

Dolandırıcılık suçunun temel şekli 5237 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 157. maddesinde;Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli halleri sayılmıştır.

Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,

2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,

3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız yarar sağlaması,

Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.

Görüldüğü gibi dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olması karşısında, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.

Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.

Hile, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; “birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika” şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; “Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez” biçiminde tanımlanmıştır.

Öğretide de hile ile ilgili olarak; “Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde birtakım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir” (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s.453); “Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir” (Nur Centel – Hamide Zafer – Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.456) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.

Yerleşik yargısal uygulamalar ve öğretideki genel kabul gören görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda hile; maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail elinde bulunmayan imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli birtakım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde veya sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana birtakım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.

Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi bakımından öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: “Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir” (Veli Özer Özbek-M.Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, 4. Bası s.690); “Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır” (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara 2012 s.421); “Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir” (Nur Centel-Hamide Zafer-Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, İstanbul 2011, 2. Bası, Cilt I. s.462).

Esasen, hangi davranışların hileli olduğu ya da olmadığı veya bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği yolunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, somut olayın özelliklerine göre bir değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.

Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçu ise suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 158. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun;… j-…Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, … işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz şeklinde düzenlenmiştir.

Madde gerekçesinin bu bende ilişkin bölümünde yer verilen açıklamaya göre,

“Dolandırıcılık suçunun banka veya diğer kredi kurumlarından, esasta tahsil edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak amacıyla işlenmesi bir nitelikli unsur olarak tanımlanmıştır. Banka veya kredi kurumundan bir kredinin temini amacıyla hileli davranışlarda bulunulması ve buna dayalı olarak kredi adı altında bir yarar sağlanması durumunda bu nitelikli unsur oluşacaktır. Kredi kurumu deyiminden banka olmamasına karşın, kanunen borç para vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır.”

Banka ve kredi kurumları kanun ile kurulan, mevduat toplayan, gerçek ve tüzel kişilere kredi vererek kâr amacı güden kurumlardır. Bu bent ile banka ve kredi kurumlarının yanında bankacılık sektörü de korunmaktadır. Hileli davranışlar doğrudan doğruya banka veya diğer kredi kurumlarına yönelik olup sahte belgelerle kredi alınmalıdır. Bu suçtan zarar görenin banka veya kredi kurumu olması gerekir. Kredi verme yetkisi olmayan bir kişi veya kuruluşun hile kullanılarak aldatılıp kredi alınması durumunda bu nitelikli halin uygulanması olanağı bulunmamaktadır.

Bankanın her türlü işlemleri için dolandırılması, bu nitelikli halin uygulanmasını gerektirmez. Yalnızca banka veya diğer kredi kurumlarının bir kredinin tahsisini sağlamak amacıyla dolandırılması durumunda, bu nitelikli hâl uygulanacaktır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 48. maddesinde kredi tanımlanmıştır. Buna göre “Bankalarca verilen nakdi krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdi krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkları vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdi krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdi kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır…” (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, Cilt IV. s.5176-5177)

Hileli davranışın kredinin alınmasından sonra gerçekleştirilmesi halinde dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun oluşması için hileli davranışın menfaat elde etmeye yönelik olması ve bu davranışların sonunda çıkar sağlanması gerekir. Kredi alınıp çıkar sağlanmasından sonra, geri ödenmemesi üzerine sahte çek, senet, teminat belgesi verilmesi halinde bu belgeler, kredi alınmasına yani çıkar sağlanmasına yönelik olmayıp önceden doğan borcun ödenmesi için verildiğinden dolandırıcılık suçu oluşmaz, yalnızca sahtecilik suçu oluşur.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıklar … ve …’nın … Medika Ltd. Şti.’nin ortağı, sanık …’nın ayrıca … Özel Güvenlik Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkili müdürü, sanık …’nun … Kimya Ltd. Şti.’nin yetkili müdürü, sanık …’ın … Oto Ltd. Şti.’nin, sanık …’ın… Plastik Ltd. Şti.’nin, hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen … …’in de … Yapı İnşaat Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkili müdürü oldukları,

Sanık …’nın ortağı ve yetkili müdürü olduğu … Özel Güvenlik Şirketi adına katılan bankadan 250.000 Lira kredi aldığı, bu kredinin 225.998 Lirasının sanık …’nın oğlu olan sanık …’ye aktarıldığı, söz konusu kredi borcunun ödenmemesi üzerine kredi alımı sırasında sanık … tarafından bankaya teminat olarak verilen çek ve senetlerin katılan bankaca tahsil edilmek istendiği, ancak çeklerin karşılıksız çıkması, senetlerin de protesto edilmesi nedeniyle tahsil edilemediği,

Sanıklar …ve …’nin, sahte belgelerle bankalardan kredi alınmasını sağlayan sanık … ile, ticari olarak faal olmayan … Kimya Ltd. Şti. adına sahte belgelerle katılan bankadan kredi çekilmesi hususunda anlaştıkları, sanık …’in bu amaç doğrultusunda kredi tahsisi sırasında bankaya verilmesi gereken belgeleri sanık …’a sahte olarak düzenlettirdiği, akabinde adı geçen şirketin müdürü olarak tayin edilen sanık … vasıtasıyla katılan bankaya kredi başvurusunda bulunulduğu ve bu şirket adına farklı tarihlerde alınan toplam 50.000 Lira krediyi aralarında paylaştıkları,

Sanıklar …ve …’nin ortağı oldukları … Medikal Ltd. Şti. adına, sanık … tarafından 09.04.2007 tarihinde 500.000 Lira kredi talebinde bulunulduğu, gerekli teminatların sağlanamaması nedeniyle bankaca kredi talebinin onaylanmadığı, yine sanık …’nın, bankadan kredi çekmek maksadıyla, … Yapı isimli şirketin ortaklarının sekreterleri olan ve haklarında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen… ve … olarak görünmelerini sağladıktan sonra, … ve …aracılığıyla katılan bankadan 27.04.2007 tarihinde 250.000 Lira kredi talebinde bulunduğu, ancak ipotek tesis edilemediğinden bankaca kredinin kullandırılmadığı,

… Oto Bakım ve Servis Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkili müdürü olan sanık …’ın, ticari olarak faal olmayan ve 31.05.2005 tarihi ile itibarıyla mükellefiyetinin sona erdiği belirlenen adı geçen şirket adına sahte belgelerle katılan bankadan 18.05.2007 tarihinde 50.000 Lira kredi kullandığı, kredi kullanımı sırasında bankaya verilen sahte belgelerin sanık … aracılığıyla sanık … tarafından hazırlandığı, sanık …’nın da bu kredinin temini hususunda diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği,

… Oto Bakım ve Servis Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı ve yetkili müdürü olan sanık … …’nın, adı geçen şirket adına sahte belgelerle katılan bankadan 02.07.2007 tarihinde 25.000 Lira kredi kullandığı, kredi kullanımı sırasında bankaya verilen sahte belgelerin sanık … aracılığıyla sanık … tarafından hazırlandığı, sanık …’nın da bu kredinin temini hususunda diğer sanıklarla birlikte hareket ettiği anlaşılan olayda;

Katılan …’nin, ticari kredi tahsisine ilişkin olarak, kredi talebinde bulunan firmalardan alınması gereken bilgi ve belgeler ile banka tarafından kredi isteğinde bulunan firmalarla ilgili olarak birtakım araştırmalar yapılması gerektiği hususlarını içeren 2005 tarihinde düzenlenen genelgeyi şubelerine duyurmasına rağmen, banka yetkililerince söz konusu genelgeye uygun hareket edilmediği, bu kapsamda davaya konu şirketler adına kredi tahsisi sırasında alınması gereken birçok bilgi ve belgenin şirket yetkililerinden alınmadığı, sanıklar tarafından sunulan belgelerin doğruluğunun da teyit ettirilmediği, ayrıca kredilerin geri dönüşümünün olup olmayacağı konusunda yeterli istihbari araştırmanın yapılmadığı, katılan banka yetkililerince, kredi tahsisi sırasında alınması gereken belgelerin tamamının eksiksiz alınması ve gerekli araştırmaların yapılması halinde söz konusu kredilerin kullandırılmayabileceği gözetildiğinde, sanıkların hileli davranışlarının, katılan bankanın inceleme ve denetim yükümlülüğünü etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olmadığı anlaşıldığından, dolandırıcılık suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla; bu uyuşmazlık yönünden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

2- Sanıkların eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-j maddesi mi yoksa 158/1-f maddesi kapsamında mı kaldığı

Birinci uyuşmazlıkla ilgili olarak ulaşılan sonuç nedeniyle ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

3- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümlerinin eksik araştırmaya dayalı olup olmadığı, itirazın kabulü halinde inceleme günü itibarıyla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;

Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 204. maddesinde düzenlenmiştir;

“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”

Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.

Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.

Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı ve beş duyuyla ilk bakışta anlaşılabilir olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.

Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup, hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.

Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.

Ceza yargılamasının amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması olup bunun için başvurulan ispat araçlarından biri de belgelerdir. Yargılama makamları suç isnadı nedeniyle oluşan uyuşmazlığı çözümlerken kendiliklerinden getirttikleri ya da iddia ve savunma doğrultusunda sunulan belgelerin güvenilirliğini denetlemek durumundadırlar. Güvenilirliğin denetlenebilmesi için, belgenin aslının veya bunun mümkün olmaması halinde aslına uygunluğu yetkili makam veya kişilerce onaylanmış örnek ya da kopyalarının dosyaya konulması gerekir. Bununla birlikte davanın esasına müessir olmayan ve hükme de dayanak yapılmayan veya işin esasının başka delillerle de çözülebildiği durumlarda onaysız fotokopi belgelerin bulunması gerçeğe ulaşma sonucunu da etkilemeyecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bilirkişi incelemesinin, kredi tahsisi sırasında katılan bankaya verilen belgelerin fotokopileri üzerinde yapıldığının, söz konusu belgelerin asıllarının ya da onaylı örneklerinin dosya arasında bulunmadığının, ancak sanıkların ev ve iş yerinde yapılan aramalar sırasında ele geçirilerek el konulan bir takım belgelerin emanette kayıtlı olduğunun anlaşılması karşısında; sanıklar tarafından kullanıldığı iddia edilen belgelerin asıllarının getirtilerek, sahteliğin aldatma yeteneğinin olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesi amacıyla duruşmada incelenmesi, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının öncelikle mahkemece değerlendirilmesi, duraksama halinde bu yönde uzman bilirkişiden rapor alınması, aldatma yeteneği ile ilgili değerlendirmenin gerekçeli karara yansıtılması gerekirken, sanıklar tarafından kredi tahsislerinde kullanılan belgelerin asılları getirtilip duruşmada incelenmeden ve aldatma yeteneği ile ilgili gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme yapılmadan eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan beraat hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

Bu itibarla, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulduğu anlaşıldığından, yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetsizdir.

Uyuşmazlığa ilişkin olarak varılan bu sonuç karşısında, inceleme günü itibarıyla dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.06.2011 gün ve 94-133; 22.11.2011 gün ve 203-238 sayılı kararlarında; Yargıtay ilgili Ceza Dairesince bir mahkûmiyet hükmü onanmakla kesinleşeceğinden, kesinleşme anına kadar işleyen dava zamanaşımının bu aşamada sona ereceği, bu karara karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine yapılan incelemede, Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulü halinde, Özel Daire onama kararı ile Ceza Genel Kurulunun karar tarihi arasında geçen sürenin, dava zamanaşımının hesaplanmasında göz önünde bulundurulmayacağı, ancak itirazın kabulü üzerine dosyanın derdest hale gelmesi nedeniyle yargılamaya devam edildiğinde, Ceza Genel Kurulunca itirazın kabulü tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sürenin işlemeye devam edeceği ve dava zamanaşımının buna göre hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. İncelemeye konu dosyada ise, Özel Dairece onanmasına karar verilen hüküm, mahkûmiyet hükmü olmayıp beraat hükmü olduğundan, bu hükmün kesinleşmesinin zamanaşımını kesen, durduran veya sona erdiren bir sebep olarak değerlendirilemeyeceği kabul edilmelidir.

Buna göre; sanıklara atılı resmi belgede sahtecilik suçunun yaptırımı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiş olup aynı Kanunun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun tabi olduğu asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise oniki yıldır.

Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve sanık … yönünden 12.10.2006, 25.01.2007, 05.02.2007 ve 27.04.2007 tarihlerinde, sanık … yönünden ise 18.05.2007 ve 02.07.2007 tarihlerinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemlerle ilgili olarak, dava zamanaşımını kesen en son işleminin sanık … …hakkında 30.05.2008 tarihli sorgu; sanık … hakkında ise 28.02.2008 tarihli sorgu olduğu, bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir işlem olmadığı gözetildiğinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık asli dava zamanaşımı sanık … yönünden 30.05.2016 tarihinde, sanık … yönünden ise 28.02.2016 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, ancak, atılı suç için 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66/1-e maddesinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce dolduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı (mülga) CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;

a) Sanıklar …, …, … ve … hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümler yönünden REDDİNE,

b) Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümler yönünden ise değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 21.11.2012 gün ve 7880-44065 sayılı, resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar … ve … hakkında verilen beraat hükümlerine ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.12.2011 gün ve 5-661 sayılı sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümlerinin, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,

Ancak, atılı suç için 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66/1-e maddesinde öngörülen dava zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce dolduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı (mülga) CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkındaki kamu davalarının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66/1-e ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.03.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.