Aynı Konuttaki Farklı Kişilere Ait Eşyaları Çalan Sanığa Mağdur Sayısınca Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi

Aynı Konuttaki Farklı Kişilere Ait Eşyaları Çalan Sanığa Mağdur Sayısınca Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Mağdur Sayısınca Hırsızlık Suçundan Ceza Verilebilir mi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Hırsızlık – Madde 141

(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Zincirleme suç – Madde 43

(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.

(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.

Aynı Konuttaki Farklı Kişilere Ait Eşyaları Çalan Sanığa Mağdur Sayısınca Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2014/208 Karar No: 2015/304 Karar tarihi: 06.10.2015

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

İçtihat Metni

Hırsızlık suçundan sanıkların 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-b, 31/3 ve 63. maddeleri uyarınca her bir mağdura karşı gerçekleştirilen fiilleri nedeniyle ayrı ayrı 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve mahsuba ilişkin, … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay …. Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;

“Suça sürüklenen çocukların mağdurlara ait konuta girerek aynı ailenin bireylerine karşı aynı anda gerçekleştirdikleri hırsızlık eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-b maddesi kapsamında tek suç oluşturacağı gözetilmeksizin, mağdur sayısınca suç oluştuğunun kabulüyle ayrı ayrı üç kez cezalandırılmaları suretiyle fazla ceza belirlenmesi”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;

“…Somut olayda mağdurların yaz ayı olması nedeniyle mağdur …’ın evinin balkonunda, kızı mağdur …’ın evin salonunda, eşi olan mağdur …’ın ise oturma odasında uyudukları, sanıkların olay günü evin yatak odasında mağdur …’a ait pantolonun cebinden içerisinde farklı bankalara ait kredi kartlarıyla ATM kartları bulunan, mavi kaplı cüzdanını ayrıca yine aynı yerde bulunan mağdur …’ye ait pantolonun sağ cebinde bulunan 31 adet kağıt 100 TL, 1 adet kağıt 5 TL den oluşan toplam 3.105 TL ile yine aynı cepte bulunan … akaryakıt kartı, … marka minibüse ait kontak anahtarı, sol cebinde bulunan 50-70 TL civarında bulunan kağıt para, salonda konsolun üzerinde bulunan siyah ve gri renkli … marka cep telefonunu aldıkları, mağdur …’ın ise oturma odasında uyuduğu yerin ayak uçunda bulunan … marka, kasası beyaz ön yüzü siyah şeritli cep telefonunu aldıkları, mağdur …’ın ise salonda uyuduğu ve sanıkların uyuyan mağdurun belinde bulunan … marka cep telefonunu aldıkları sabittir. Bu hususta Özel Daire ile bir uyuşmazlık yoktur.

Buna göre sanıkların üç ayrı yerde yatmakta olan mağdurlara ait yukarıda belirtilen eşyaları alırlarken suça konu eşyaların hepsinin farklı kişilere ait olduğunu bilebilecek durumdadırlar. Nitekim mağdurlar … ve …’nın cep telefonları her ikisinin de ayrı ayrı yattıkları odada olup yanlarındadır. Başka bir anlatımla her iki cep telefonu da bilfiil her ikisinin ayrı ayrı zilyetlikleri altındadır. Mağdur …’ın ise yatak odasında bulunan pantolonundaki paralar ve cüzdan alınmıştır. Bu haliyle sanıkların hırsızlık yaparken her üç mağdura karşı hırsızlık yaptığının bildiklerinin kabulü gerekmektedir. Sanıklar için bu mağdurların aynı aileden olmalarının bir önemi yoktur. Bu durumda mahkememizin bozulan hükmünün kanuna uygun anlaşıldığı…”

gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.

Bu hükmün de sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.04.2014 gün ve 230037 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanıkların nitelikli hırsızlık suçundan mağdur sayısınca uygulama yapılmak suretiyle mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; aynı evde ikamet eden mağdurların eşyalarını alan sanıkların eylemlerinin tek bir hırsızlık suçunu mu, yoksa mağdur sayısınca üç ayrı hırsızlık suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanıkların mağdur …’ye ait ikametgâha olay gecesi saat 05.50 sıralarında hırsızlık amacıyla girdikleri, salon kısmında koltukta yatan 17 yaşındaki mağdur …’e ait belinin alt kısmında bulunan …  marka, oturma odasında yer yatağında yatan mağdur …’ya ait ayak ucunda bulunan … marka, salonun balkonunda yatan mağdur …’ye ait olup salondaki aynalı komidin üzerinde bulunan … marka cep telefonlarını, yatak odasındaki …’nin pantolonunun ceplerinden toplam 3165 Lira parasını, içerisinde banka, kredi kartları ile çeşitli işyerlerine ait müşteri sadakat kartları bulunan cüzdanı ve aracının anahtarını çaldıkları, uyanan mağdur …’in sanıkları görünce bağırması üzerine evden kaçtıkları, mağdur …’nin 40-50 metre sanıkları kovaladığı, ancak yakalayamadığı, polise haber vermesi üzerine kolluk güçlerince kaçtıkları bölgede yapılan araştırma esnasında park halindeki araçların altına bir şey attıkları görülünce şüphe üzerine durdurulduklarında araçların altında yapılan kontrolde mağdurlara ait cep telefonlarının ele geçirildiği, ayrıca sanıkların bindirildiği ekip otosu nezarethanesindeki oturağın alt kısmında mağdur …’ye ait bir akaryakıt şirketine ait sadakat kartının ele geçirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Mağdur …; olay gecesi saat 05.50 sıralarında evin yatak odasında uyurken bir elin beline doğru temas ettiğini hissettiğini, gözünü açınca sanık Sinan ile karşı karşıya geldiğini, bağırınca odada bulunan diğer sanık …’la birlikte kaçmaya başladıklarını, babasının peşlerinden koştuğunu, ancak yakalayamayınca polisi aradıklarını,

Mağdur …; saat 05.50 sıralarında kızı …’in bağırması üzerine uyanıp yataktan fırladığını, sanıkları evin içerisinden kaçmaya çalışırken gördüğünü, peşlerinden koştuğunu, yakalayamayınca polise haber verdiğini,

Mağdur …; olay günü saat 05.30-06.00 sıralarında uyandığında bir şahsın kapıyı açıp çıktığını, balkona çıktığında 100-150 metre ileride 2-3 şahsın koşturduğunu gördüğünü, evde yaptıkları kontrollerde cep telefonları, paraları ve diğer eşyalarının çalındığını anladıklarını, sadece cep telefonlarının polisler tarafından iade edildiğini,

Beyan etmişlerdir.

Sanıklar ise tüm aşamalarda; üzerlerine atılı suçu işlemediklerini savunmuşlardır.

Uyuşmazlığın isabeti bir biçimde çözümlenebilmesi için “zincirleme suç” hükümleri üzerinde durulmalıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘na hakim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak,kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla i…ili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” şeklinde dile getirilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, Türk Ceza Kanunu’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.

Zincirleme suç, 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 43. maddesinin ilk fıkrasında;Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında;Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;

a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,

b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,

c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 43/1. maddesinin düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.

Zincirleme suça ilişkin bu genel açıklamalardan sonra, öğretide aynı neviden fikri içtima olarak tanımlanan Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin ikinci fıkrasının da değerlendirilmesi gerekmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 43. maddesinin ikinci fıkrası; Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.

Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmasıdır. Bazen suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuki anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk ve tekme vurmak suretiyle yaralaması, yalan tanıklık yapan failin birden fazla beyanda bulunması, kasten öldürme fiilinin her biri tek başına öldürücü nitelikte beş bıçak darbesi ile işlenmesi gibi. Bazı suç tiplerinde ise, kanundaki tanımda belirtilen birbirinin alternatifi olan birden fazla hareketin gerçekleştirilmesiyle suç işlenebilmektedir. Öğretide “seçimlik hareketli suçlar” olarak isimlendirilen bu suç tiplerinde, sayılan seçimlik hareketlerin herhangi birisinin gerçekleştirilmesi suçun oluşumu açısından yeterlidir. Belirtilen seçimlik hareketlerden birkaçının ya da tamamının yapılması halinde de birden fazla suç değil, tek suç oluşacaktır. Ancak seçimlik hareketli suçtan söz edebilmek için kanunda sayılan seçimlik hareketlerin aynı konuya ilişkin olması gerekmektedir.(Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, İzzet Özgenç, Seçkin Yayınevi, 11. Bası, Ankara, 2015, s.169; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Adalet Yayınevi, 8. Bası, Ankara, 2015, s.114)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda bazı suçlarda özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne yer verilmiştir. Örneğin; belirsiz sayıda kişilerin sağlığını bozmak amacıyla ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli olacak surette, radyasyona tabi tutulması …nde, radyasyon yayma suçunun temel şekline nazaran daha ağır ceza öngörülmüştür. (TCK 172/2) Bu suçlar için özel bir aynı neviden fikri içtima kuralı öngörülmüş olduğundan, ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesi uyarınca cezanın arttırılması yoluna gidilmeyecektir.

Aynı neviden fikri içtimadan söz edilebilmesi için;

1- Hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması,

2- Birden fazla suçun işlenmiş olması,

3- İşlenen birden fazla suçun “aynı suç” olması,

4- Bu suçların mağdurlarının farklı olması gerekmektedir.

Bu dört şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, faile tek ceza verilecek, ancak bu ceza artırılacaktır. Örneğin; bir sözle birden çok kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması, bir mektupla birden çok kişiye hakaret edilmesi, bir odada bulunan çok sayıda kişinin üzerine kapının kilitlenmesi suretiyle hürriyetlerinden yoksun kılınmaları hallerinde aynı neviden fikri içtima söz konusu olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 43/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.

Yapılan bu açıklamalar bağlamında uyuşmazlık konusu olan hırsızlık suçuyla ilgili olarak hukuki anlamda tek bir fiil ile aynı konutta oturan farklı kişilere ait eşyaların çalınması halinde “aynı neviden farklı içtima” hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmelidir.

Çalınan eşyalar bir konut içerisinden alınmış ise konuttaki eşyalar üzerinde konutta bulunan bütün kişiler müşterek zilyed konumunda bulunduğu için bir hırsızlık suçunun işlendiği kabul edilmelidir. Başka bir ifadeyle bu gibi durumlarda birden fazla kişinin mağdur edildiği düşüncesinden hareket edilerek mağdur sayısınca suç oluştuğu, dolayısıyla da gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmamalıdır. Nitekim hırsızlık suçlarının temyiz incelemesini yapan Özel Dairelerin uygulamaları ve öğreti görüşleri de bu yöndedir. (2. CD’nin 06.07.2015 gün ve 2143-13984; 6. CD’nin 26.06.2014 gün ve 19651-13246; 13. CD’nin 17.03.2015 gün 8057-4751; 17. CD’nin 26.05.2015 gün 257-2842 sayılı ilamları, İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 11. Bası, Ankara, 2015, s.588, Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Bası, Ankara, 2015, s. 483)

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanıkların karı-koca olan mağdurlar … ve …’nın konutuna girerek mağdurlar … ve … ile kızları mağdur …’e ait cep telefonlarını, mağdur …’ye ait para ve çeşitli eşyaları çaldıkları olayda; çalınan eşyalar farklı kişilere ait olsa bile aynı konuttan, aynı zaman diliminde çalınan bu eşyalar üzerinde mağdurların müşterek zilyetlik durumu söz konusu olduğundan sanıkların eyleminin tek bir hırsızlık suçunun oluştuğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanıkların eyleminin tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- … Asliye Ceza Mahkemesinin … gün ve 145-400 sayılı direnme hükmünün sanıkların eyleminin tek bir hırsızlık suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.10.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.