Manevi Tazminat Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Kararlar Temyiz Edilebilir mi

Manevi Tazminat Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Karara Karşı Temyize Başvurulabilir mi - Kayseri Borçlar Hukuku Avukatı - Kayseri Tazminat Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Manevi Tazminat Davasında Temyiz Sınırı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar Madde 341

(1) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:

a) Nihai kararlar.

b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.

(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.

(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.

Temyiz edilebilen kararlar – Madde 361

(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

(2) Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.

Temyiz edilemeyen kararlar – Madde 362

(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:

a) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.

b) Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar.

c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.

ç) Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar.

d) Soybağına ilişkin sonuçlar doğuran davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalarla ilgili kararlar.

e) Yargı çevresi içindeki ilk derece mahkemeleri hâkimlerinin davayı görmeye hukuki veya fiilî engellerinin çıkması hâlinde, davanın o yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye nakline ilişkin kararlar.

f) Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar.

g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.

(2) Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir.

Parasal sınırların artırılması – Ek Madde 1

(1) 200 üncü, 201 inci, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.

(2) 200 üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.

Manevi Tazminat Davasında Temyiz Sınırının Miktar İtibarıyla Altında Kalan Kararlara Karşı Temyize Başvurulabilir mi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2021/682 Karar No: 2022/1299 Karar Tarihi: 18.10.2022

Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; 31.08.2005 tarihinde müvekkili …’in kullandığı hafif kamyonet tarzda araç ile müvekkillerinin hepsinin ön koltukta oturur vaziyette yolculuk ettikleri sırada davalının elinde bulunan otomatik av tüfeğini müvekkillerine doğrultup ateş etmek üzere iken durumu fark eden …’in eşine ve çocuklarına aracın içine yatmalarını söylediğini, panik içinde aracı hızlandırıp uzaklaşmak isterken davalının aracı hedef alıp yakın mesafeden ve arkalarından ateş ettiğini, aracın kasasında delikler oluştuğunu, müvekkillerinin korku ve panik yaşamalarına neden olunduğunu, davalıyı tanımadıklarını, davalı ile aralarında herhangi bir husumet olmadığını ileri sürerek her bir davacı için ayrı ayrı 15.000TL olmak üzere toplam 60.000TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def”înde bulunduğunu, esas yönden ise manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, müvekkilinin davacılara karşı kasıtlı bir hareketi olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli ve 2015/452 E., 2016/211 K. sayılı kararı ile; davalının davacılara yönelik “silahla tehdit ve mala zarar verme” suçlarından dolayı … Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda cezalandırılmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesi sebebiyle maddi vakıa tespitinin mahkemeyi bağladığı, gerçekleşen eylemler sebebiyle davacıların kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu, davacıların itibarlarının zedelendiği, yaşadıkları korku ve stres nedeniyle manen yıpranmış oldukları gerekçesiyle her bir davacı için ayrı ayrı 3.000TL olmak üzere toplam 12.000TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. … Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 05.12.2018 tarihli ve 2016/12754 E., 2018/7640 K. sayılı kararı ile;

“… Uyuşmazlık haksız eylemden kaynaklanmakta olup, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi uyarınca; haksız fiilden doğan zararın tazminine ilişkin davalar, zarar görenin zararı ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde haksız eylem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zaman aşımına uğrar. Eğer eylem, ceza kanunları uyarınca daha uzun zaman aşımı süresi bulunan cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş ise ceza zaman aşımı süresi uygulanır.

Şu halde, davaya konu olayın 31/08/2005 tarihinde gerçekleştiği ve işbu davanın 14/10/2015 tarihinde açılmış olduğu dikkate alınarak yasada öngörülen ceza ve genel zaman aşımı süresi dolmuştur. Bu sebeple davanın zaman aşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir….”

gerekçesiyle bozma nedenine göre davacıların temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2020/40 E., 2020/105 K. sayılı kararı ile; davalının gerçekleştiği eylem nedeniyle … Ağır Ceza Mahkemesinde verilen mahkûmiyet kararının 10.11.2014 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 14.10.2015 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, ceza dosyasında verilen kararın kesinleştiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın zamanaşımı süresi içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; ihtiyari dava arkadaşı durumunda olan davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarlarının direnme kararının verildiği tarih itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş; bu Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada bir takım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.

14. 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen geçici 3. maddesine (Ek:31.03.2011– 6217/30 md.) göre Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427. ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır.

15. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.

16. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.

17. Bu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz ya da karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.

18. Buradaki “karar” teriminin, mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

19. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava, haksız fiilden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin olup, dava dilekçesinde her bir davacı için ayrı ayrı 15.000TL olmak üzere toplam 60.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsili talep edilmiştir.

20. İlk derece mahkemesince; davacı … için 3.000TL, davacı … için 3.000TL, davacı … için 3.000TL, davacı … için de 3.000TL olmak üzere toplam 12.000TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, taraf vekillerinin temyizi üzerine karar davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına karşı direnilmiştir.

21. Talep sonucunun niteliğine göre, eldeki davada davacılar arasında mecburi dava arkadaşlığı değil, ihtiyari dava arkadaşlığı mevcuttur.

22. Bilindiği üzere, davanın birden fazla kişi hakkında aynı sebepten doğması hâlinde, birden fazla kişi birlikte dava açabilir veya dava edilebilirler (HUMK’nın 43/2. maddesi). İhtiyari dava arkadaşlığında her dava arkadaşının davası diğerlerinden bağımsız ise de, tahkikat safhası ortaktır. Yani dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır. Her bir dava arkadaşı hükme karşı ayrı ayrı kanun yoluna başvurabileceği gibi birlikte de başvurabilirler. Öte yandan gerek temyiz gerekse karar düzeltme incelemesi yapılabilmesi için gereken miktarların belirlenmesinde her bir davacının talebinin ayrı ayrı dikkate alınması gereklidir.

23. Temyiz istemine konu direnme kararının verildiği 27.02.2020 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 3.920TL’dir.

24. Somut olayda; karar davalı vekilince temyiz edilmiş ise de; ihtiyari dava arkadaşı olan davacılar lehine ayrı ayrı hükmedilen manevi tazminat miktarları, temyiz incelemesi için gereken 3.920TL’lik değerin altında olduğundan, adı geçen davacılar hakkındaki hükme karşı temyiz kanun yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.

25. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, dava konusu olayda tek bir haksız eylem bulunduğundan kararın miktar itibariyle temyiz kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığının, davalı aleyhine hükmedilen tazminat miktarının toplamı üzerinden belirlenmesi gerektiği, her bir davacı açısından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasının hak kayıplarına neden olacağı, bu nedenle işin esasına girilerek davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi gerektiği, bu itibarla ön sorunun bulunmadığı görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca; davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.10.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2020/695 Karar No: 2022/1162 Karar Tarihi: 27.09.2022

Mahkemesi: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ve ref’i ile maddi ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davacı vekili tarafından manevi tazminat yönünden temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davacı vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl ve Birleşen Davada Davacı İstemi:

4. Asıl ve birleşen davada davacı vekili; müvekkili şirketin tekstil sektöründe faaliyet gösterdiğini ve birçok tescilli tasarımının bulunduğunu, müvekkili adına tescilli 2014/00326-9 ve 2013/05648-1 sayılı tescilli tasarımlara konu ürünlerinin davalılar tarafından taklit edilerek “www.tesetturısland.com.tr” adlı internet sitesinde satışa sunulduğunu, buna ilişkin İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/29 D. İş sayılı dosyasında tespit yapıldığını, davalılar eyleminin müvekkilinin tescilli tasarımına tecavüz oluşturduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek asıl davada tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 30.000TL manevi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada ise 554 sayılı (mülga) Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) 52/1-c maddesi gereğince şimdilik 1.000TL maddi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında maddi tazminat talebini 19.537,50TL olarak belirlemiştir.

Asıl ve Birleşen Davada Davalılar Cevabı:

5. Asıl ve birleşen davada davalılar vekili; davacı tasarımlarının harcıalem olduklarını ve davacının davaya konu tasarımları kötü niyetle tescil ettirdiğini ileri sürerek asıl ve birleşen davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 28.12.2016 tarihli ve 2014/258 E., 2016/520 K. sayılı kararı ile; davalı şirkete ait internet sitesinde davacı adına tescilli tasarımlarla iltibas yaratacak derecede benzer ürünlerin satışa sunulduğu, aynı nitelikteki ürünlerin davalı tarafa ait mağazada da tespit edildiği, 554 sayılı KHK’nın 49. maddesi uyarınca tasarımdan doğan hakları tecavüze uğrayan tasarım hakkı sahibinin tecavüzün giderilmesi ile birlikte maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebileceği gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescilli tasarımlara tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına ve önlenmesine, 20.000TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı … hakkındaki davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 19.537,50TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 08.03.2018 tarihli ve 2017/1399 E., 2018/266 K. sayılı kararı ile;

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 50/3. maddesi gereğince bir tüzel kişinin organlarının kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olduğu, davalı …’ın, diğer davalı şirketi tek başına temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olduğu, dolayısıyla dava konusu tecavüz eylemlerinden davalı … Kızak’ın da kişisel olarak sorumluğunun bulunduğu, öte yandan maddi tazminatın davalı şirketin işyerinde ele geçirilen 214 adet ürün miktarı esas alınarak hesaplanması gerektiği, ayrıca ele geçirilen ürünlerin niteliği, sayısı, değerleri ve tecavüzün süresi gözetildiğinde 5.000TL manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, asıl davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescilli tasarımlara tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 5.000TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 836,20TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen asıl davada verilen kararı, süresi içinde davacı vekili tarafından manevi tazminat yönünden temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.06.2019 tarihli ve 2018/2686 E., 2019/4362 K. sayılı kararı ile;

“…Olaya uygulanacak mülga 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi uyarınca, tescilli tasarıma konu ürünleri veya belirgin şekilde benzerlerinin üretimi, piyasaya sunulması, satılması, sözleşme yapmak için icapta bulunulması, kullanılması, ithal edilmesi veya bu amaçlarla depolanması ve elde bulundurulması tasarım hakkına tecavüz sayılmaktadır.

Tasarım hakkına tecavüz halinde tescil hakkı sahibi KHK’nın 49. maddesi uyarınca tecavüzün giderilmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilecektir. Manevi tazminata karar verilirken, tecavüz eyleminin şekli, süresi, mütecavizin üretici veya satıcı olup olmadığı, yapılan üretim veya satış miktarı gibi hususların dikkate alınması gerekir.

KHK’nın 48/1-d maddesinde “Kendisinde bulunan ve haksız olarak üretilen veya ticaret alanına çıkarılan eşyanın nereden alındığını veya nasıl sağlandığını bildirmekten kaçınmak” tasarıma tecavüzün diğer bir şekli olarak düzenlenmiştir. Tescilli bir tasarıma konu taklit ürünleri elinde bulunduran kişilerin bu ürünleri nereden, kimden ve nasıl sağlandığını ayrıntılı ve samimi bir şekilde bildirmemesi halinde, taklit ürünleri kendisinin üretmiş olduğu kabul edilmelidir. Bir taklit ürünün kaç adet üretilmiş olduğu ise varsa yazılı delil ve belgelere göre, aksi takdirde alanında uzman bilirkişiler yardımıyla böyle bir ürünün çeşidi ve özellikleri itibariyle ortalama kaç adet üretilmiş olduğu farazi olarak tespit edilmelidir. Somut olayda da, ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında rapor alınan bilirkişi kurulu tarafından, usulüne uygun olarak davaya konu taklit ürünün minimum 2.500 adet üretilmiş olduğu tespitine varılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince, davalı tarafın bu miktar taklit ürünü izinsiz olarak ürettiği ve piyasaya sunduğu kabul edilerek manevi tazminat belirlemesi yapılması gerekirken, davalı işyerinde ele geçirilen toplam 214 adet ürün miktarı esas alınarak manevi tazminata hüküm olunması doğru olmamış ve hükmün temyiz edenin sıfatı ve temyiz sebepleriyle bağlı olarak sadece bu nedenle davacı taraf yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/1110 E., 2019/1041 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, 554 sayılı KHK’nın 48/1-d bendinin ihlâli nedeniyle tecavüz teşkil eden ürünleri elinde bulunduran kişinin doğrudan ürünün üreticisi olarak kabulünün mümkün olmadığı, dolayısıyla davalının tasarıma tecavüzü tespit edildiğine göre genel hükümler çerçevesinde, davacının talep edebileceği maddi ve manevi tazminatın tespitinin gerektiği, davalının tecavüze konu ürünlerin üreticisi olduğu hususunun davacı tarafça ispat edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asıl davada manevi tazminat miktarı belirlenirken tescilli bir tasarıma konu taklit ürünleri elinde bulunduran davalı şirketin bu ürünleri nereden, kimden ve nasıl sağlandığını ayrıntılı ve samimi bir şekilde bildirmemesi karşısında anılan davalının 554 sayılı KHK’nın 48/1-d maddesi gereğince taklit ürünleri kendisinin üretmiş olduğunun kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, uyuşmazlık konusu olan asıl davada manevi tazminat olarak talep edilen miktarın 30.000TL olduğu dikkate alındığında Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 23.10.2019 tarihi itibariyle 58.800TL olan temyiz kesinlik sınırı altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre asıl davada davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan reddinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

16. 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiili olarak göreve başlamıştır.

17. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:

a) Nihai kararlar.

b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.

(2) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.

(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.”

Anılan düzenleme ile istinaf yoluna başvurulabilen kararların neler olduğu düzenlenmiştir.

18. Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361 ve 362. maddelerinde de temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır. HMK’nın 362/1-(a) maddesi uyarınca “Miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamaz.

19. 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek 1. madde ile aynı Kanun’un 362/1-(a) maddesinde öngörülen parasal sınır her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle ile belirlenmektedir. Anılan Ek 1. maddenin 2. fıkrasında ise HMK’nın 341, 362 ve 369. maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre direnme kararının verildiği 23.10.2019 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-(a) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 58.800TL’dir.

20. Belirtilmelidir ki; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır.

Buradaki “karar” teriminin, bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağından duraksama bulunmamaktadır.

21. Bundan başka kesinlik sınırı kamu düzenine ilişkin olup sınırın belirlenmesinde dava konusu alacağın değeri dikkate alınır. Başka bir deyişle alacak davalarında istinaf kesinlik sınırı belirlenirken yalnız alacağın aslı yani asıl talep nazara alınır; faiz, icra tazminatı, ihtarname, delil tespiti ve yargılama gideri gibi giderler hesaba katılmaz (Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, Cilt II, s. 1342).

22. Somut olayda, davacı vekili asıl davada tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 30.000TL manevi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; birleşen davada ise 554 sayılı KHK’nın 52/1-c maddesi gereğince şimdilik 1.000TL maddi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında maddi tazminat talebini 19.537,50TL olarak belirlemiştir. İlk derece mahkemesince asıl davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescilli tasarımlara tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasına ve önlenmesine, 20.000TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı … hakkındaki davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 19.537,50TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekilinin istinaf talebi sadece asıl ve birleşen davada davalı … hakkında verilen karara yöneliktir. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, asıl davanın kısmen kabulü ile davacı adına tescilli tasarımlara tecavüzün ve haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına ve önlenmesine, 5.000TL manevi tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 836,20TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

23. Bölge Adliye Mahkemesince verilen asıl davaya ilişkin kararın davacı vekili tarafından sadece manevi tazminat miktarı yönünden temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, karar, manevi tazminat yönünden davacı yararına bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.

24. Görüldüğü üzere Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk karar, sadece davacı vekili tarafından asıl dava yönünden manevi tazminat miktarına ilişkin olarak temyiz edildiğinden, temyiz konusu edilmeyen diğer hususların kesinleştiği gözetildiğinde direnmeye konu alacağın sadece manevi tazminat miktarına ilişkin olduğu açıktır. Bu durumda direnme kararının sadece davacı vekili tarafından temyiz edildiği de gözetildiğinde uyuşmazlık konusu olan 30.000TL manevi tazminat bakımından Bölge Adliye Mahkemesince direnme kararının verildiği 23.10.2019 tarihi itibariyle geçerli olan 58.800TL temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.

25. Hâl böyle olunca davacı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27.09.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Borçlar hukuku, sigorta ve tazminat hukuku alanında yetkin, maddi ve manevi tazminat davalarında uzman avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. 

Kayseri tazminat avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.