Kullanılmayan Metruk Binaya Girilmesi Halinde Konut veya İşyeri Dokunulmazlığını İhlal Suçu Oluşur mu

Kullanılmayan Metruk Binaya Girilmesi Halinde Konut veya İşyeri Dokunulmazlığının İhlali Suçu Oluşur mu - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Kullanılmayan, Boş Haldeki Metruk Binaya Girilmesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Konut dokunulmazlığının ihlali – Madde 116

(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Kullanılmayan, Boş Haldeki Metruk Binaya Girilmesi Halinde Konut veya İşyeri Dokunulmazlığının İhlali Suçu Oluşur mu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2014/777 Karar No: 2016/264 Karar Tarihi: 24.05.2016

Mahkemesi: Çocuk Mahkemesi

İçtihat Metni

İşyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan sanıkların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/2, 119/1, 31/3, 62/1, 52/2. maddeleri gereğince 4.000 TL, mala zarar verme suçundan aynı kanunun 151/1, 31/3, 62/1, 52/2, 52/4. maddeleri uyarınca 1.320 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, … Çocuk Mahkemesince verilen … gün ve …-.. sayılı hükmün sanık … ile sanıklar … ve … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve …-… sayı ile;

“1- Mala zarar verme suçundan hükmolunan adli para cezalarının miktarları ve 1412 sayılı CMUK’nın 305/2. maddesindeki temyiz sınırı karşısında hükümlerin kesin olması nedeniyle bu suça yönelik temyiz istemlerinin reddine,

2- Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlere gelince;

a) Sanıkların, katılana ait metruk ve kullanılmayan, bu nedenle de işyeri niteliğinde bulunmayan binaya girmeleri şeklindeki eyleminde işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunun unsurları oluşmadığından beraatları yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,

b) Kabule göre de suç tarihinde onbeş yaşını doldurup onsekiz yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanıklar hakkında sosyal inceleme raporu alınmadığı gibi alınmama gerekçesinin de gösterilmemesi”

isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

Çocuk Mahkemesi ise … gün ve … sayı ile;

“Şüphelilerin olay günü müştekiye ait depo olarak kullanılan binanın camlarını kırıp içeri girdikleri ve içeride iken yakalandıkları, her ne kadar mala zarar vermediklerini ve suç kasıtları olmadığını belirtmiş iseler de savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik bulunduğu, dosya içeriğine göre mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarını işledikleri, müştekinin uzlaşmak istemediği, zararının giderilmediği anlaşılmakla sanıkların sabit kabul edilen eylemleri nedeniyle cezalandırılmalarına karar vermek gerektiği sonucuna varılmıştır.

Dava konusu deponun katılana ait bulunduğu, olaydan önce depoyu kiraya verdiği, kiracının tahliye etmesi üzerine kapı ve pencereleri kilitli olarak durmakta olduğu, olay günü sanıkların deponun camlarını kırıp içeri girdikleri, yazıhane şeklinde ayrılmış bölümün tahta duvarlarını sökerek yaktıkları sırada bir vatandaşın katılanı arayıp haber verdiği, katılanın karakola gidip polislerle birlikte olay yerine geldiği, sanıkların işyerinin içerisinde oldukları ve suçüstü yakalandıkları, deponun terk edilmiş virane yer olmadığı, sanıkların camları kırıp içerisindeki yazıhane bölümüne zarar vermeleri üzerine krokide belirtilen duruma getirildiği, eylemlerinin üzerinden uzun süre geçmeden olay yerinde yakalandıkları, söz konusu işyerinin katılan tarafından halen kiraya verilmek suretiyle kullanıldığı ve terk edilmiş olmadığı, rızası dışında camlarını kırarak içeriye giren sanıkların, işyeri dokunulmazlığını ihlal eylemlerinin oluştuğu, aksi halde sahibi işyerini ya da evini kiraya vermediği dönemde rızası aranmaksızın meşru olmayan amaçlarla isteyenin istediği gibi içeriye girebileceğini kabul etmek gerekir ki mevcut hukuki düzenleme karşısında terki söz konusu olmayan işyerine rıza dışı girilmekle atılı suçun oluştuğu kanaatine varıldığından direnme kararı vermek gerekmiştir.

UYAP kayıtlarına bakıldığında sanıkların çok sayıda kaydı mevcut olduğu, halen derdest olan dosyaları bulunduğu gibi temyizde de pek çok dosyaları bulunduğu, suç işlemeyi alışkanlık haline getirdikleri görülerek meydana getirilen zarar ve tehlikenin ağırlığı ile suça ilişkin eğilimleri dikkate alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı”

gerekçesiyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan cezalandırılmalarına karar vermiştir.

Bu hükmün de sanıklar … ve … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.11.2014 tarih, 307571 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daireyle yerel mahkeme arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanıkların, katılana ait olup olay tarihi itibarıyla boş bulunan depo vasfındaki binaya girerek ateş yaktıkları ve ihbar üzerine katılanla birlikte olay mahalline gelen polis memurları tarafından yakalandıkları,

Görgü ve tespit tutanağında; suça konu binanın tek katlı betonarme olup, içerisinin boş ve kullanılmaz olduğu, oniki adet camının kırıldığı bilgilerine yer verildiği,

Yerel mahkemece suç tarihi itibarıyla onbeş yaşını tamamlamış ancak onsekiz yaşını bitirmemiş sanıklar hakkında sosyal inceleme raporu alınmadığı gibi, alınmama gerekçesinin de gösterilmediği,

Savunmalarının alındığı duruşmada hazır bulunan pedagog bilirkişinin; sanıkların fiziksel ve psikolojik gelişimlerinin yaşlarına uygun olduğunu, görünüşleri itibarıyla zihinsel gelişimlerinde bir sorunun da bulunmadığını belirttiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan; olay tarihinde ismini bilmediği bir kişinin kendisini arayarak sanıkların boş ve kapıları kilitli olup depo olarak kullandığı binaya girdiklerini bildirmesi üzerine karakola müracaat ettiğini, görevlilerle söz konusu yere gittiklerinde sanıkları depoda yakaladıklarını, deponun camlarının kırıldığını, ofis bölümünün tavan tahtalarının sökülerek ateş yakıldığını, üçyüz metrekare genişliğinde kapalı alanı bulunan depoda herhangi bir eşya bulunmadığını, depoyu daha önce kiraya verdiğini, ancak kiracısı çıktıktan sonra boş bulunduğunu, zararının giderilmediğini, olaydan sonra tamir ettirerek yeniden kiraya verdiğini, sanıklardan şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,

Sanık …; olay tarihinde havanın soğuk olması ve üşümesi nedeniyle daha önce arkadaşının babasının çalıştırdığı yerin kullanılmaz halde bulunduğunu düşünerek, ısınmak amacıyla içeri girdiklerini, binanın camlarının kırık ve kullanılmaz halde olduğunu, bu nedenle içeri girdiklerini, suç kastının bulunmadığını, deponun yıkık ve virane olduğunu, arka kısmındaki kapalı alana girip ateş yaktıklarını, kesinlikle camlarını kırmadıklarını, ahşap kısmına zarar vermediklerini, ahşap eşya yakmadıklarını, etrafta atılı bulunan bez parçalarını yaktıklarını, suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiş,

Sanık …; olay tarihinde ısınmak amacıyla daha önceden arkadaşının babasına ait olduğunu bildiği depoya girdiklerini, deponun kapısının açık olduğunu ve içeride değerli herhangi bir eşya bulunmadığını, deponun çevresinden topladıkları işe yaramaz tahta parçalarını yaktıklarını, söz konusu yerin katılana ait olduğunu bilmediğini, harabe, bakımsız ve terk edilmiş halde bulunduğunu, arkadaşının babasına ait olduğunu düşünerek girdiklerini, camlarını kırmadıklarını, başka bir zarar da vermediklerini, kırılan camla ilgileri olmadığını, içeriye girdiklerinde deponun camlarının kırık olduğunu dile getirmiş,

Sanık …; olay tarihinde ısınmak amacıyla bir arkadaşının babasına ait olduğunu bildiği kapısı açık depoya girdiklerini, içeride değerli eşya bulunmadığını, deponun çevresinden topladıkları işe yaramaz tahta parçalarını yaktıklarını, bir süre sonra da polislerin geldiğini, suça konu yerin katılana ait olduğunu bilmediğini, harabe, bakımsız ve terk edilmiş olduğunu, camını kırmadıklarını, başka bir zarar da vermediklerini, kırılan camlarla herhangi bir alakaları olmadığını, içeri girdiklerinde camların kırık olduğunu, suç kastının bulunmadığını, katılanın zararını karşılayacak ekonomik durumu olmadığını savunmuştur.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hürriyete karşı suçlar bölümünde yer alan “konut dokunulmazlığının ihlali” 116. maddesinin birinci fıkrasında; bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır,” işyeri dokunulmazlığının ihlalini yaptırım altına alan ikinci fıkrası ise; “birinci fıkra kapsamına giren fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi halinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere, maddenin ikinci fıkrasıyla, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri de konut dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından koruma altına alınmıştır.

Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun tanımlandığı birinci fıkranın gerekçesinde yer verilen açıklamaya göre;

Konut dokunulmazlığının ihlali, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamın sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir. Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlal eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.”

İşyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu düzenleyen ikinci fıkrasının gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre de;

“Birinci fıkrada tanımlanan fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyeri ve eklentileri hakkında işlenmesi ayrı suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkranın uygulanmasında, birinci fıkrada sözkonusu olan koşullar aranacaktır. Niteliği itibarıyla açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış, mutat olan yerler dışında kalan yerlere rıza bulunmaksızın girilmesi bu suçu oluşturacaktır. Avukatlık bürosu ve özel muayenehane gibi izinle girilmesi gereken yerlere örnek olarak gösterilebilir. Keza herkesin herhangi bir koşulu yerine getirmeksizin girebileceği yerlere, söz gelimi süpermarketlere, dükkânlara, mağazalara, halka açık olmadıkları zamanlarda, mesela mesai saatleri dışında rıza hilafına girilmesi halinde de bu suç oluşacaktır. Zira hak sahipleri bu gibi yerlere isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış sayılırlar”

Madde gerekçesinde özenle vurgulandığı üzere, konut dokunulmazlığının ihlali ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil kişi hürriyeti korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler bulunmakta olup, konut dokunulmazlığının ihlali suçu ile kişilerin huzur ve sükûnlarının yanında, işyeri ya da konutlarındaki güvenlik duygularının korunması amaçlanmaktadır.

Konut ya da işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarının maddi konusunu ise “konut ve eklentileri” ile “açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri” oluşturmaktadır.

Ancak gerek kanun gerekse gerekçesinde suçun maddi konusunu oluşturan “konut, işyeri ve eklenti” kavramlarının tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.

Uyuşmazlığa konu olan yerin işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından işyeri niteliğinde bulunup bulunmadığını belirleyebilmek için “işyeri” kavramı üzerinde durulması ve bu konuya ilişkin yasal düzenlemelere kısaca göz atılması gerekmektedir.

İşyeri, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde; “bir görevin yapıldığı yer, işçinin iş sözleşmesine göre çalıştığı yer” olarak tanımlanmış, öğretide; “esas olarak belirli bir zaman dilimi içinde ya da sürekli, sınaî, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden, sabit ya da sabit olmayan kapalı işletme veya satış yerleri” şeklinde açıklanmıştır. (Serap Keskin Kiziroğlu, Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 68)

4857 sayılı İş Kanunu’nun ikinci maddesinde; işveren tarafından mal veya hizmet üretebilmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçilerin birlikte örgütlendiği birime “işyeri” denileceği hükmüne yer verilmiştir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun üçüncü maddesinin (h) bendinde de işyerinin; mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile çalışanların birlikte örgütlendiği, işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı olan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene, bakım, beden ve mesleki eğitim yerleri ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçları da içeren organizasyonu ifade ettiği belirtilmiştir.

İş yapılan ya da çalışılan her yer, iş ve sosyal güvenlik hukuku bakımından bir işyeri olarak kabul edilemeyeceği gibi, hiçbir işçi çalışmadığı halde işyeri olarak tanımlanabilecek yerler de mevcuttur. Bu bağlamda; idarehane, yazıhane, muayenehane, imalathane, pansiyon, otel, kahvehane, mağaza, şube, eğlence ve spor salonları, hayvancılık tesisleri, çiftlik, tarla, bağ, bahçe, inşaat şantiyeleri, madenler, taş ocakları, vapur büfeleri gibi ticari, sınaî, zirai ya da mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerler de işyeri olarak kabul edilmektedir. Öte yandan bir yerin işyeri olarak vasıflandırılabilmesi için, geçici bir süre de olsa herhangi bir işe tahsis edilmesi gerekmektedir.

Metruk bir halde bulunan, ileride konut ya da işyeri olarak kullanmak amacıyla inşa veya tanzim edilen veya yapımı bitmiş ancak henüz içine girilmemiş ya da kiracısının çıkmış olması nedeniyle boş bulunan bir yer ise, konut dokunulmazlığının ihlali suçları bakımından işyeri veya ev olarak kabul edilemeyecektir.

Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Sanıkların, katılana ait olan bina vasfındaki depoya girip ateş yaktıkları sabit ise de, kiracısının boşaltması nedeniyle içerisinde herhangi bir eşya bulunmayan, mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane, kahvehane, eğlence ve spor yeri olarak kullanılmayan, ticari, sınaî, zirai ve mesleki bir faaliyetin icrasına da tahsis edilmemiş bulunan deponun, kişi hürriyetini koruma altına alan işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu bakımından işyeri olarak kabul edilmesine imkân bulunmadığından, sanıkların eylemlerinin işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir.

Öte yandan 1412 sayılı (mülga) CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan “hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbiki kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler” şeklinde hüküm altına alınmış, benzer düzenlemeleri içeren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi de; Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar biçiminde düzenlenmiş olup, bu hüküm, kararı temyiz etmeyen ya da temyiz istemi mahkemece reddedilen sanıkların, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla kanuna konulmuş, bu suretle temyiz edenler lehine oluşabilecek durumdan temyiz etmeyenlerin de yararlanması sağlanmıştır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta sadece anılan yasal düzenlemeler uyarınca sanık bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanıkların eylemlerinin konut ya da işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturmayacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına ve bozma kararının hakkında aynı suçtan kurulan hükmü temyiz etmeyen sanık …’a da sirayet ettirilmesine karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- … Çocuk Mahkemesinin … gün ve … sayılı direnme hükmünün, sanıkların eyleminin işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturmayacağının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

Kararın, hakkında aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmünü temyiz etmeyen sanık …’a da SİRAYETİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.05.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.