Ateş Ederken Hayati Bölgenin Hedef Alınması, Nitelikli Kasten Öldürme Suçuna Teşebbüs Olarak Değerlendirilmelidir
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/406 Karar No: 2018/458 Karar Tarihi: 23.10.2018
Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
Sanık … hakkında nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-a, e, 87/3, 62, 53, 63 ve 54 maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğunda, mahsuba ve müsadereye ilişkin Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.11.2009 tarihli ve 125-356 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.04.2013 tarih ve 4465-3178 sayı ile;
“Oluşa ve dosya içeriğine göre; katılan …’in Adana İcra Dairesinde diğer kardeşi ….’ın kiracı olarak oturduğu gayrimenkulün satış ihalesine girmek istediği, tarafların ağabeyi olan sanık …’in bu ihaleye kardeşi ….’ın tek başına girmesi gerektiğini katılana söylediği, olay günü bu teklifini kabul etmeyen ve arabasıyla iş yerinden ayrılan katılanın önüne pompalı av tüfeğiyle çıktığı, sanığın etkili mesafeden katılanı hedef gözeterek yaklaşık yedi el ateş ettiği, katılanı sol ön kol proksimal ve sol kol distalden üç isabetle sol ulna distal diafiz şaft kırığına sebebiyet verecek şekilde yaraladığı, yaralanmanın basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ve kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkiler nitelikte olduğu olayda; atış sayısı, atış mesafesi, hedef alınan bölge, isabet yerleri, olayda kullanılan silahın niteliği ve olayın bütünlüğü dikkate alındığında sanığın kardeşi katılana yönelik kastının öldürme olduğu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82/1-d, 35, 62 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması,”
isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 09.10.2013 tarih ve 239-423 sayı ile; bozma kararına direnerek önceki hükümdeki gibi sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafileri ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.01.2015 tarihli ve 392872 sayılı “düzeltilerek onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 56-510 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun‘a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 07.03.2017 tarih ve 268-680 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü, yoksa kasten yaralama suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
16.03.2009 tarihli olay yeri inceleme, görgü ve tespit tutanağında; saat 13.15 sıralarında Güzelevler Mahallesi, Şehit Fikret Aslan Caddesinde bulunan “Ankara Mobilya” adlı iş yerinin önünde bir aracın kurşunlandığı ve sürücüsünün vurulduğunun anons edilmesi üzerine olay yerinde yapılan incelemelerde, 33 AJP 84 plaka sayılı BMW marka aracın yol üzerinde durduğu, ön camında on yedi adet kurşun deliği olduğu, deliklerin yolcu koltuğunun hizasında olup yolcu koltuğu ve arka koltukta da kurşun delikleri olduğu, aracın şoför tarafındaki kapı camının ve dikiz aynasının kırık olduğu, yerde cam kırıklarının bulunduğu, şoför kapısının yanında yerde ve yol kenarında kan damlalarının görüldüğü, yol içinde araçtan 10 metre ileride yerde beş adet boş kartuş, bir adet dolu kartuş, şoför kapısının yanında 2 metre uzakta bir adet boş kartuş bulunduğunun belirtildiği,
16.03.2009 tarihli olay yeri inceleme ve tespit tutanağında ise; 33 AJP 84 plaka sayılı aracın ön camında sol taraftan 62 cm sağında on yedi adet 1×3 cm ebadında mermi giriş çıkış delikleri olduğu, buradan giriş çıkış yapan mermilerin ön sağ koltuk üzerinde altı adet giriş deliği oluşturduğu, sağ arka koltuk üzerinde sekiz adet giriş deliği ve sağ ön koltuk üzerinde pompalı tüfek fişeğinden çıkan altı adet metal bilye ve plastik tapa görüldüğü, sol ön kapı üzerinde, orta kapı direğine 63 cm mesafede kapı camı fitiline bitişik 2×3 cm ve bitişiğinde 3×4 cm ebadında iki adet giriş deliği olduğu, sol ön kapı camının kırılmış hâlde bulunduğu ve cam kırıklarının araç içerisine ve yol üzerine dağıldığı, asfalt yol üzerinde 12 numara altı adet boş, bir adet dolu av tüfeği kartuşu bulunduğu, olay yerinde yapılan incelemelerden sonra Yüreğir Devlet Hastanesine gidilerek katılan …’in her iki elinin iç ve dış svaplarının alındığı bilgilerine yer verildiği,
Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Merkezince düzenlenen 16.03.2009 tarihli raporda; katılanın genel durumunun iyi olduğu, sol ön kol 1/3 proksimalde dış yüzde 10 cm çaplı hematom, birer adet ateşli silah giriş ve çıkış deliği, yine sol kol distalde dış yüzde iki adet kurşun giriş deliği olduğu, aynı yerde kemik deformasyonu görüldüğü, ön kol dirsek grafisinde ulna kemiği, distalde parçalı kırık bulunduğu, hayati tehlikesinin olmadığı; Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 26.03.2009 tarihli raporda ise; sol ulna distal diafiz şaft kırığı saptanan ve sirküler alçı uygulanan katılanın yaralanmasının yaşamsal tehlike oluşturmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kırığın hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (3) derecede olduğu tespitlerine yer verildiği,
Ortadoğu Özel Sağlık Hastanesinde bulunan polis memuru ve güvenlik görevlisince düzenlenen 28.03.2009 tarihli tutanakta; hastaneye getirilen katılanın kolundan ameliyat esnasında çıkartılan iki adet mermi çekirdeğinin (doğrusu iri saçma tanesinin) görevli polis memurlarına teslim edildiğinin bildirildiği,
25.03.2009 tarihli tutanakta; karakola gelerek teslim olan sanığın, suçta kullandığı 3400 seri numaralı, Zümrüt marka, 12 kalibre pompalı av tüfeği ile bu tüfeğe ait üç adet dolu fişeği görevlilere teslim ettiğinin belirtildiği; fotokopisi çekilerek dosya içerisine alınan 01.11.1995 tarihli av tezkeresinin 01.11.2000 tarihinde süresinin dolduğunun görüldüğü,
Sanığın kollukta savunması alınırken düzenlenen 25.03.2009 tarihli ifade tutanağında; sanığın cep telefonunun mesajlar bölümünün incelenmesinde, katılan tarafından gönderildiği tespit edilen 16.10.2008 tarihli mesajda “Hani erkek sözü gelecektin seni borcunu ödemek uyarıyorum bilmiş ol”, 15.10.2008 tarihli mesajda ise “Erkek adam yalan söylemez kaçmaz ve borcunu öder” şeklinde ibareler bulunduğunun belirtildiği,
Adana Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 26.03.2009 tarihli raporda; katılan …’e ait svap bantlarının tamamında, atış artıklarından “antimon”un mevcut olduğunun; aynı kurum tarafından düzenlenen 20.04.2009 tarihli raporda ise, 12 numara av fişeği atan, Zümrüt marka, sabit ağaç dipçikli, tüp şarjörlü, yivsiz tek namlulu, pompa sistemiyle çalışan av tüfeğinin, atışına mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, yapılan deneme atışlarında çapına uygun av fişeklerini normal olarak patlattığı, olay yerinde elde edilen altı adet boş kartuşun incelemeye konu av tüfeği ile atıldıklarının tespit edildiği, söz konusu av tüfeği ve fişeklerin, münhasıran avda ve sporda kullanılmak amacıyla imal edildiği, 6136 sayılı Kanun’a göre yasak nitelikteki ateşli silah ve fişeklerden olmadığı, ancak av tüfeğinin taşınması ve bulundurulmasının 2521 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu bilgilerine yer verildiği,
10.07.2009 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonrası düzenlenen 25.08.2009 tarihli bilirkişi raporunda; olay yerinde altı adet boş kartuş bulunduğuna göre en az altı defa ateş edildiği, boş kartuşların konumları ile aralarında bulunan mesafelerin, ateş eden şahsın araca doğru hareket hâlinde ateş ettiği anlamına geleceği, olayda tespiti yapılan en uzaktaki boş kartuşun araca 22-25 metre mesafede bulunduğu, diğer boş kartuşların araca uzaklığının 1 ila 3 metre aralıklarla devam ettiği, aracın yanındaki boş kartuşun ise araca 2-3 metre mesafede olduğu, bu atışın aracın durumuna göre şoförün bulunduğu kısma doğru yapıldığı, aracın sol kaportası, sol aynası ve devamındaki iç kapı döşemesi üst kısmının üzerinde ateşli silah isabet izinin bulunması ve isabet izinin araç kaportası üzerinde oluşturduğu deformasyon karşısında, aracın sol ön lastik tarafına yakın bir yerden, sol dikiz aynası tarafına doğru ateş edildiği, sol kapı camının kırılma şekli ve kırılan camların bir kısmının çerçevede kalması nedeniyle aracın sol ön kapı camının kapalı vaziyette iken kırılmış olduğu kanaatinin belirtildiği,
Katılan vekili tarafından ibraz edilen Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2011 tarihli ve 391-424 sayılı kararı ile; sanık … ve kardeşi olan …. Yıldırım hakkında aynı olay nedeniyle ihaleye fesat karıştırmak suçundan mahkûmiyet kararı verildiği ve hükmün onanarak kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan aşamalarda; sanık …’in ağabeyi olduğunu, aynı olay nedeniyle hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kardeşi ….’ın kiracı olarak bulunduğu iş yerinin satışına ilişkin Adana İcra Dairesinde yapılacak olan ihaleye girmek istediğini, kardeşi ….’ın kendisini arayarak ihaleye girmemesini söylediğini, buna rağmen ortağı ile görüşüp ihaleye girme kararı aldıklarını, daha sonra kendisini sanık …’in aradığını, ihaleye girmemesi için tehdit edip küfrettiğini, telefon görüşmesinden yaklaşık bir saat sonra saat 13.00 sıralarında iş yerinden çıkarak aracına bindiğini, yaklaşık 100 metre kadar ilerlemişken elinde av tüfeğiyle önüne çıkan sanığın, hareket hâlinde ön taraftan araca doğru yaklaşarak altı el ateş ettiğini, saha sonra aracın sol tarafına yaklaşarak yaklaşık bir metre mesafeden bir el daha ateş ettiğini, kolundan yaralandığını, aracın sol kapı camının patladığını, mermisinin bitmesi üzerine tüfeğin dipçiği ile iki defa omuzlarına vurduğunu, “Öl, geber ben sana ihaleye girme demiştim” diyerek aracına binip olay yerinden ayrıldığını, sanığın kendisine hedef alarak ateş ettiğini, olay sırasında ruhsatlı silahının yanında olmadığını, sanığa silah çekmediğini, silahının çantasında olduğunu,
Tanık Ayfer Gökçe aşamalarda; olay günü “Ankara Site Mobilya” adlı iş yerinde çalışıyorken dışarıdan patlama sesi gelmesi üzerine iş yerinin önüne çıktığını, yolda duran siyah renkli bir araç gördüğünü, bu araca 4-5 metre mesafede bulunan sanığın elindeki tüfeği bel hizasında tutarak hızlı adımlarla ilerleyip ateş ettiğini, toplam yedi veya sekiz kez ateş ettiğini, kanaatine göre sanığın araç içerisinde bulunan kişiyi hedef alarak ateş ettiğini, sanığın, aracın şoför kapısına yaklaşarak 1,5-2 metre mesafeden şoför koltuğunda bulunan katılana iki el ateş ettiğini, katılanın araç içerisinde atışlardan korunmak amacıyla sağa sola hareket ettiğini, son atışlardan birisiyle aracın sol dikiz aynasının ve camının kırıldığını, aracın ön camının kırılmadığını ancak camda mermi izlerinin oluştuğunu, daha sonra sanığın geri dönüp hızlıca aracına binerek olay yerinden uzaklaştığını, katılanın araçtan çıkarak vurulduğunu söylediğini, çevreden gelen kişilerin katılanın koluna kravat bağladıklarını, olay esnasında herhangi bir bağrışma duymadığını,
Tanık M. Yengüner aşamalarda; olay günü “Neptün Dekorasyon” adlı iş yerinin önünde bulunduğu sırada aynı cadde üzerinde mobilya mağazası bulunan katılan …’i mağazadan çıkıp aracına binerken gördüğünü, katılanın gittiği istikamette park hâlindeki bir araçtan çıkan sanığın pompalı tüfek ile katılanın aracına doğru beş el ateş ettiğini, katılanın aracını durdurduğunu, sanığın tüfeği bel hizasında tutarak namlusunu araca doğru yöneltip ateş ettiğini, aynı zamanda araca doğru ilerlediğini, sondan bir önceki atış esnasında araca 2-2,5 metre kadar yaklaşmış olduğunu, son atış esnasında kendisinin 155’i araması nedeniyle sanığın o sırada nerede olduğunu ve nereye ateş ettiğini tam olarak göremediğini, sanığın bu şekilde ateş ettikten sonra geri dönüp park hâlindeki aracına binerek uzaklaştığını, polise haber verdikten sonra katılanın yanına gittiğini, katılanın sol kolundan yaralanmış olduğunu, olaya müdahale eden kişilerin kravat ile katılanın kolunu sardıklarını, olay sırasında katılan tarafından ateş edildiğini ve araç içerisinde silah görmediğini,
Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen tanık …. Yıldırım kollukta; katılan …’in ağabeyi olduğunu, diğer ağabeyi olan sanık … ile katılan arasında yaşanan olayla bir ilgisinin olmadığını, olayı görmediğini, katılana ihaleye girmemesi hususunda baskı yapmadıklarını, sanığın katılanı neden yaraladığını bilmediğini, aralarında herhangi bir husumet bulunmadığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık soruşturma aşamasında; katılanın öz kardeşi olduğunu, 2005-2006 yılları arasında Kahramanmaraş’ta birlikte inşaat işi yaptıklarını, şirketin vergi borcunun olduğunu, katılanın bu parayı kendisinin ödemesi gerektiğini söylediğini, başkaca borçlarının da olduğunu belirterek tehdit ettiğini, cep telefonundaki mesajların çoğunu sildiğini, iki tanesinin hâlen telefonunda kayıtlı olduğunu, katılana borcu olmamasına rağmen katılanın sürekli kendisini tehdit ettiğini, olay tarihinde diğer kardeşi ….’ın kiracı olarak bulunduğu iş yerinin icra müdürlüğünde ihalesinin olduğunu, ihaleye her iki kardeşinin de katılmak istediklerini öğrendiğini, bunun üzerine aile büyüğü olarak sanığı telefonla arayarak ihaleye girmemesini, ….’ın kendilerinden küçük ve rahatsız olduğunu, bu nedenle burayı kardeşi ….’a bırakmasını söylediğini, ancak katılanın bu teklifini kabul etmeyerek kendisine küfrettiğini ve ihaleye gireceğini, gerekirse …. ne verirse iki katını ödeyeceğini söylediğini, kendisinin de katılana sakin olmasını söyleyerek yüz yüze görüşmek istediğini belirttiğini, katılanın da kendisiyle görüşmek üzere iş yerine çağırdığını, iş yerine giderken katılanı aracıyla karşı şeritten gelirken gördüğünü, kendisini görünce durduğunu, araçtan inerek yanına gittiğini, katılanın camı açtıktan sonra kendisine küfrederek önce borcunu ödemesini istediğini, katılanın yanında bulunan ruhsatlı silahını çekerek kendisini ve kardeşi ….’ı öldüreceğini söylediğini, korku ve panik ile hemen aracına dönerek araçta bulunan av tüfeğini aldığını, bu tüfeği hayvancılıkla uğraşması ve çiftliğinin ıssız bir yerde olması nedeniyle yanında bulundurduğunu, katılanın aracının yanına giderek önce tüfeğin dipçiğiyle dikiz aynasını kırdığını, daha sonra korkması için yine dipçikle kapı camını da kırdığını, katılanın hâlâ kendisini tehdit etmekte olduğunu ve kendisine silah doğrulttuğunu, bunun üzerine geriye doğru uzaklaşarak aracın ön camına doğru bir el ateş ettiğini, birkaç el de havaya ateş ettiğini, aracın sol tarafına doğru bir kez daha ateş edip hızlıca aracına binerek kaçtığını, amacının katılanı öldürmek ya da yaralamak olmadığını, isteseydi ilk atışta öldürebilecek durumda olduğunu, amacının sadece katılandan gelecek bir saldırıyı önlemek olduğunu, hedef almaksızın ateş ettiğini, katılanın kendisini çağırması üzerine iş yerine iyi niyetle gittiğini, olaydan sonra korktuğu için hemen teslim olmadığını, yaptığından pişman olduğunu,
Keşifte ve mahkemede bu beyanlarından farklı olarak; av tüfeğini eline alıp önce iki el havaya ateş ettiğini, 4-5 metre mesafeden aracın ön camının yolcu koltuğu hizasına ateş ettiğini, son atışını da aracın arkasından yaptığını, daha sonra aracın sol ön kapısına doğru yaklaşıp dipçikle aynayı kırdığını, tüfeğin namlu ucuyla katılanı dürterek sırtına vurduğunu, isteseydi katılanı öldürebileceğini, tüfeğindeki mermilerin hepsini sıkmadığını, kendi aracını da özellikle katılanın aracına ters istikamette olacak şekilde planlayarak park etmediğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suça teşebbüs” başlıklı 35. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur”
Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kast olunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir.
Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna “subjektif unsur” denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.)
Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde verilmiş olup kabul edilen ilkeler açısından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun teşebbüse ilişkin 35. maddesi yönüyle de varlığını devam ettiren 04.06.1990 tarihli ve 101-156 sayılı kararında da; “Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır” şeklinde açıklanmıştır.
Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan … ile sanık … kardeş olup aralarında önceden Kahramanmaraş’ta birlikte yaptıkları inşaat işlerinden kaynaklanan alacak verecek meselesi bulunduğu, katılanın, kendisine borcu olduğunu düşündüğü sanığa borcunu ödemesi için zaman zaman cep telefonuyla mesajlar gönderdiği, sanık ile katılanın kardeşleri olan ….’ın kiracı olarak kullandığı iş yerinin satışına ilişkin Adana İcra Müdürlüğünde yapılacak olan ihaleye katılan …’in de girmek istediği, ancak sanık …’in, bu ihaleye kardeşi ….’ın tek başına girmesini ve gayrimenkulü ….’ın almasını istediği, bu konuyu konuşmak üzere sanığın suç tarihinde katılanı cep telefonundan arayarak ihaleye girmemesini söylediği, katılanın ihaleye gireceğini belirtmesi üzerine sanığın yanına av tüfeğini de alarak katılanın mobilya mağazasına doğru gittiği, bu sırada katılanın da “Ankara Mobilya” adlı iş yerinden çıkarak aracına bindiği, sanığın katılana ait iş yerine geldiğinde aracını durdurup elinde bulunan av tüfeğiyle inerek henüz harekete yeni geçmiş olan katılanın aracının önüne geçip ateş etmeye başladığı, araca doğru ilerleyerek aracın önüne doğru beş el ateş ettiği, aracın ön camına on yedi adet saçma tanesi isabet ettiği, saçma tanelerinin aracın ön camını delerek aracın ön ve arka koltuklarına da isabet ettiği, sanığın daha sonra aracın sol ön kapısına doğru yöneldiği ve 2-3 metre mesafeden araç içerisinde bulunan katılanın oturduğu yöne doğru bir el daha ateş ettiği, aracın sol ön kapı camı ile sol dikiz aynasının kırıldığı, katılanın sol koluna da üç adet saçma tanesi isabet ettiği, son olarak sanığın tüfeğin dipçiğiyle katılanın omzuna vurduktan sonra hızlıca aracına doğru giderek kaçtığı, katılanın koluna isabet eden saçma taneleri nedeniyle hayati tehlike oluşturmayacak ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı olayda; olay öncesi sanıkla katılan arasında inşaat işinden kaynaklanan borç ilişkisi ve ihaleye katılma meselesinden kaynaklanan çekişme bulunması, suçta kullanılan silahın niteliği ve atış sayısı, aracın ön camı ile camı delip geçerek aracın koltuklarına isabet eden on yedi adet saçma tanesinin dağılımına göre sanığın katılanı hedef alarak etkili mesafeden önce 5 el ateş etmesi, arkasından aracın sol ön tarafına yaklaşarak bu sefer yakın mesafeden katılanın hayati bölgesini hedef alarak ateş etmesi, her ne kadar katılan hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralanmış ise de, araç içerisinde oturmakta olan katılanın pozisyonuna göre yaşamsal organlarının bulunduğu göğüs ve batın bölgesinin üzerinde konumlanan sol koluna üç adet saçma tanesinin isabet etmesi ve katılanın kolunda hayat fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek şekilde kemik kırığına neden olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, sanığın kastının yaralama olduğunu kabul eden Yerel Mahkemenin direnme kararında isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmakta olup, soruşturma aşamasında güvence miktarı yatırmak suretiyle adli kontrol tedbiri altına alınan sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiğinden, bu kararın infazına başlanmasıyla birlikte güvence miktarının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 115/3. maddesine göre iade edileceği gözetilmeden kararın infazına başlandığında doğrudan iadesine karar verilmesi isabetsizliğinden de bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.10.2013 tarihli ve 239-423 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün;
a) Sanığın eyleminin kasten nitelikli öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğu gözetilmeden kasten yaralama suçundan hüküm kurulması suretiyle suç vasfında yanılgıya düşülmesi,
b) Hükümden sonra 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin iptal edilen hükümleri gözetilerek, sanık hakkında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
c) Soruşturma aşamasında güvence miktarı yatırmak suretiyle adli kontrol tedbiri altına alınan sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiğinden, bu kararın infazına başlanmasıyla birlikte 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 115/3. maddesine göre güvence miktarının iade edileceği gözetilmeden kararın infazına başlandığında doğrudan iadesine karar verilmesi,
Nedenlerinden BOZULMASINA,
2. Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.