Tapu İptali ve Tescili Davasında Ön Alım Bedelinin Enflasyon Nedeniyle Değer Kaybına Uğraması

Ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında ön alım bedelinin dava sürecinde nemalandırılmaması ve enflasyon nedeniyle değer kaybına uğratılarak ödenmesi, mülkiyet hakkının ihlalidir. - AYM Bireysel Başvuru - Emsal AYM Kararı - Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Ön Alım Hakkına Dayalı Tapu İptali ve Tescil Davasında Ön Alım Bedelinin Değer Kaybına Uğratılarak Ödenmesi

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru

İlkay Mahanoğlu Başvurusu

Başvuru Numarası: 2018/17652

Karar Tarihi: 19/10/2023 R.G. Tarih ve Sayı: 25/1/2024-32440

Birinci Bölüm – Karar

Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler: Muammer TOPAL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN

Raportör: Heysem KOCAÇİNAR

Başvurucu: İlkay MAHANOĞLU

I. Başvurunun Özeti

1. Başvuru, aleyhine açılan ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında başvurucuya ait ön alım bedelinin yaklaşık altı yıllık dava sürecinde nemalandırılmaması ve değer kaybına uğratılarak ödenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Mersin ili Yenişehir ilçesi Emirler köyü Çeşmegediği mevkiinde bulunan 102 ada 162 parsel numaralı taşınmazın 4417/8835 hissesini 22/5/2012 tarihinde 706.680 TL bedel karşılığında satın almıştır.

3. Bu taşınmazda 1/4 hissesi olan paydaş Ş.K. kanuni ön alım hakkına dayalı olarak 22/11/2012 tarihinde başvurucu aleyhine Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Davacı Ş.K. dava dilekçesinde, ön alım hakkının kullanılmasını önlemek amacıyla bedelin yüksek gösterildiğini belirterek bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ve mahkemece belirlenecek gerçek bedel karşılığında taşınmazın tapusunun iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

4. Başvurucu 11/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde 706.680 TL satış bedeli ve tapu masraflarının ödenmesi şartıyla davayı kabul ettiğini belirtmiştir.

5. Mahkemece davacının bedelde muvazaa iddiası nedeniyle yargılama boyunca sırasıyla 7/5/2013, 6/12/2014 ve 26/5/2015 tarihlerinde üç kez mahallinde keşif icra edilmiş, ek raporlar da dâhil olmak üzere aynı olguya ilişkin birden çok bilirkişi raporu temin edilmiştir.

6. Mahkeme 5/11/2015 tarihli duruşmada ön alım hakkını kullanmak isteyen davacıya satış bedeli ve tapu masraflarından oluşan toplam 718.502,72 TL’yi vezneye depo etmesi için kesin süre vermiş ve davacı da 3/12/2015 tarihinde belirlenen ön alım bedelini depo etmiştir. Mahkeme 10/12/2015 tarihinde davanın kabulüne karar vererek başvurucuya ait payın iptaliyle davacı adına tesciline ve depo edilen 718.502,72 TL ön alım bedelinin hüküm kesinleştiğinde başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.

7. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 14. Dairesince (Daire) 28/3/2017 tarihinde onanmıştır. Karar düzeltme talebi de Daire tarafından 19/4/2018 tarihinde reddedilmiştir.

8. Başvurucu 718.502,72 TL ön alım bedelini 21/5/2018 tarihinde tahsil etmiştir.

9. Başvurucu, nihai hükmü 18/5/2018 tarihinde öğrendikten sonra 7/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. Değerlendirme

11. Başvurucu 22/11/2012 tarihinde aleyhinde açılan ön alım hakkı davasının yargılamanın gereksiz uzamasına sebebiyet verilerek beş yılı aşkın bir süre sonra kabul edildiğini ve bunun sonucunda satış bedelini ödediği 22/5/2012 ile ön alım bedelini teslim aldığı 21/5/2018 tarihleri arasında oluşan enflasyon farkı nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucunun uyuşmazlığa konu taşınmaz payını tapuda satın aldığı dikkate alındığında başvurucu yönünden Anayasa’nın 35. maddesi anlamında mülkün mevcut olduğu kuşkusuzdur.

13. Yine başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

14. Mülkiyet hakkının korunmasının devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklediği hususu Anayasa’nın 35. maddesinin lafzında açık bir biçimde düzenlenmemiş ise de bu güvencenin sadece devlete atfedilebilen müdahalelere yönelik sınırlamalar getirdiği, bireyi üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı korumasız bıraktığı düşünülemez. Pozitif yükümlülüklerin ortaya çıkmasının nedeni gerçek anlamda koruma sağlanmasıdır. Buna göre anılan maddede bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının gerçekten ve etkili bir şekilde korunabilmesi yalnızca devletin müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Gerçek anlamda koruma sağlanması için devletin negatif yükümlülükleri dışında pozitif yükümlülüklerinin de olması gerekir. Dolayısıyla Anayasa’nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu pozitif yükümlülükler, kimi durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (Türkiye Emekliler Derneği, B. No: 2012/1035, 17/7/2014, §§ 34-38; Eyyüp Boynukara, B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-41; Osmanoğlu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 43).

15. Başvurucunun taşınmaz üzerindeki payı 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 732., 733. ve 734. maddelerine istinaden davacı adına tescil edilmiş olup belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün varlığı tartışmasızdır. Ayrıca mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme imkânının da başvurucuya tanındığı anlaşılmıştır.

16. Ön alım hakkının kullandırılmasının ve ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında bedelin geç depo edilmesi, depo edilen bedelin vadeli hesapta nemalandırılmamasının mülkiyet hakkı yönünden başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yükleyip yüklemediği önemlidir. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun koyucuya ve somut olayın şartları gözönünde bulundurularak derece mahkemelerine aittir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Abbas Korkmaz ve diğerleri, B. No: 2014/17715, 9/11/2017, § 48).

17. Anayasa Mahkemesi daha önce ön alım bedelinin enflasyon karşısında uğradığı değer kaybına ilişkin şikâyetleri karara bağlamıştır. Buna göre ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında mahkeme, ön alım bedelinde oluşan değer kaybı şikâyeti yönünden dava açıldıktan sonra makul bir süre içinde ön alım bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde basit tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin kişiler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânına sahip olup mahkemenin bu tedbirleri almamış olması, mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmaktadır (benzer bir değerlendirme için bkz. Hüseyin Ak, B. No: 2016/77854, 1/7/2020, § 71). Öte yandan Anayasa Mahkemesi özel kişiler arası icrai bir uyuşmazlığın söz konusu olduğu Fatma Yıldırım (B. No: 2014/6577, 16/2/2017, §§ 53-63) başvurusunda da ihale bedelinin icra sürecinde nemalandırılmamasının mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurduğu değerlendirmesini yapmıştır.

18. Somut olayda 22/5/2012 tarihinde satın alınan taşınmaza ilişkin 14/6/2012 tarihli noter ihtarnamesinden sonra ön alım hakkına dayalı olarak başvurucu aleyhine 22/11/2012 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Başvurucunun 11/12/2012 tarihli cevap dilekçesinde davacının ön alım talebini kabul ettiğini belirtmesine, ayrıca 20/3/2013 tarihli ön inceleme duruşmasında bu kabulünü yinelemesine rağmen Mahkemece yargılama boyunca üç kez mahallinde keşif yapılmış; ek raporlar da dâhil olmak üzere aynı olguya ilişkin birden fazla bilirkişi raporu temini yoluna gidilmiştir. Yargılama sürecinin sonunda başvurucunun savunma ve itirazları da dikkate alınarak 10/12/2015 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Temyiz edilen karar 28/3/2017 tarihinde onanmış, karar düzeltme talebi de Daire tarafından 19/4/2018 tarihinde reddedilmiştir. Bu süreçte Mahkemenin nihai kararını tesis etmeden bir önceki celsede verdiği 5/11/2015 tarihli ara kararı üzerine davacı tarafından 3/12/2015 tarihinde 718.502,72 TL ön alım bedeli Mahkeme veznesine depo edilmiştir.

19. Bu durumda makul bir süre içinde satışı diğer paydaşlara bildiren ve hüküm altına alınan ön alım bedeline daha yargılamanın başında razı olan başvurucunun bedelin depo edilmesinde ve yargılamanın uzamasında herhangi bir kusurunun bulunduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi, makul bir süre içinde depo kararı ve sonrasında depo edilen paranın vadeli hesapta tutulması kararı verme imkânına sahipken bu yollara tevessül etmediğinden başvurucunun alacağının enflasyon karşısında değer kaybına uğramasına yol açmıştır. Mahkeme, bu tutumu sonucunda ön alım bedeline ilişkin alacağı basit bir tedbirle yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucu üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirme imkânını kaçırmış ve mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlaline neden olmuştur.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. Giderim

21. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesiyle 484.767 TL maddi ve 50.000 TL manevi zararının ödenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.

22. İncelenen başvuruda dava açıldıktan sonra makul bir süre içinde depo kararı verilerek ön alım bedelinin vadeli bir mevduat hesabına yatırılması biçiminde bir tedbirin alınmaması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

23. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamakta olup başvurucunun uğradığı maddi kaybın tazmin edilmesi yeterli bir giderim oluşturacaktır. Bu kapsamda yapılması gereken iş, Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun olarak başvurucuya tazminat ödenmesinden ibarettir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

24. Mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle başvurucunun uğradığı zarar miktarı, mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen alacağının uğradığı değer kaybı bedelidir. Başvurucunun davayı kabul ettiği tarih ile kararın kesinleştiği tarih arasındaki süre de dikkate alındığında başvurucuya 436.983 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Belirtilen maddi tazminat miktarı yeterli giderim sağladığından manevi tazminata ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekir.

25. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. Hüküm

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 436.983 TL maddi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/427, K.2015/573) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru

Harun İlhan Başvurusu

Başvuru Numarası: 2019/2048 Karar Tarihi: 6/9/2023

İkinci Bölüm – Karar

Başkan: Kadir ÖZKAYA

Üyeler: Engin YILDIRIM, Yıldız SEFERİNOĞLU, Basri BAĞCI, Kenan YAŞAR

Raportör: Mahmut ALTIN

Başvurucu: Harun İLHAN

I. Başvurunun Özeti

1. Başvuru; ön alım bedelinin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının, aleyhe yüksek yargılama giderlerine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvuru konusu taşınmazlarda hisse sahibi olan H.E. 30/5/2014 tarihinde hissesini başvurucuya satmıştır. Bunun üzerine diğer hissedarlar Z.Ş., T.E., ve N.E. tarafından sırasıyla 3/6/2014, 19/6/2014 ve 26/3/2015 tarihlerinde başvurucuya karşı ayrı ayrı ön alım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Bu davalar daha sonra Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) birleştirilmiştir. Başvurucu cevap dilekçesinde davacıların satış tarihinin üzerinden bir hafta geçmeden dava açtıkları için satıştan önce veya sonra gönderilebilecek olan bildirim imkânını kullanamadığını vurgulamıştır. Başvurucu bu nedenle davanın açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddi ile yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini savunmuştur.

3. 18/6/2015 tarihinde 300.000 TL satış bedeli ve 7.100 TL tapu masrafı olmak üzere toplam 307.100 TL mahkeme veznesine depo edilmiştir. Ardından Mahkemece 13/7/2015 tarihinde davaların kabulüyle depo edilen 307.100 TL’nin karar kesinleştiğinde başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun dava açılmasına sebebiyet vermediğini savunmasına rağmen cevap dilekçesinde davayı kabul etmediğini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmesi nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulduğu ifade edilmiştir. Hükmün yargılama giderlerine ilişkin ilgili kısmı şöyledir:

 “…3- Alınması gereken 20.978,68-TL karar ve ilam harcından, peşin alınmış olan 5.123,25-TL harç, birleşen Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasına yatırılan 1.707,75-TL harç ve birleşen Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasına yatırılan 5.123,25-TL harcın mahsubu ile bakiye 9.024,43-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,

4- Asıl dava yönünden; davacı … kendisini vekille temsil ettirmekle, yürürlükteki Av.Asg.Ücret Tarifesi gereğince 10.589,00-TL vekalet ücreti taktirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

5- Birleşen 2014/482E. Nolu dava yönünden; davacı … kendisini vekille temsil ettirmekle, yürürlükteki Av.Asg.Ücret Tarifesi gereğince 10.589,00-TL vekalet ücreti taktirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

6- Birleşen 2015/220E. Nolu dava yönünden; davacı … kendisini vekille temsil ettirmekle, yürürlükteki Av.Asg.Ücret Tarifesi gereğince 10.589,00-TL vekalet ücreti taktirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

7- Asıl dava yönünden davacı … tarafından yatırılan 5.153,25-TL peşin harç, 25,20-TL başvurma harcı, 3,80-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 5.182,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

8- Birleşen Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/220E.nolu dosyasına davacı … tarafından yatırılan 1.707,75-TL peşin harç, 27,70-TL başvurma harcı, 4,10-TL vekalet harçı olmak üzere toplam 1.739,55-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

9- Birleşen Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/482E. nolu dosyasına davacı … tarafından yatırılan 5.123,25-TLpeşin harç, 25,20-TL başvurma harcı, 3,80-TL vekalet harçı olmak üzere toplam 5.182,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, bu davacıya verilmesine,

10- Dosyaya yatırılan 99,60-TL tebligat ve yazışma giderinin davalıdan alınarak, davacı tarafa verilmesine,..

4. Başvurucu bu karara karşı temyiz isteminde bulunmuştur. Başvurucu 12/10/2015 tarihli temyiz dilekçesinde dava açılmasına sebebiyet vermediğini belirterek kararın yargılama giderlerine -dava harç, gider avansı ve vekâlet ücretine- ilişkin hükümlerini temyiz ettiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte bu talebinin kabul edilmemesi hâlinde her üç davacının da davalarını açarken ön alım hakkını taşınmazların tamamı için ileri sürdüğünü ancak Mahkemece ön alım hakkını her üç pay malikinin de kullanmış olması nedeniyle, hissesinin 1/3 oranında davacılar adına tesciline karar verilmesi nedeniyle yargılama giderlerinin tamamından değil, her bir davacı yönünden 1/3 oranında sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürmüştür. Öte yandan ön alım bedeli yönünden kesinleştirme işlemi yapılarak bedelin ödenmesini istemiştir. Mahkemece hükmün temyizi nedeniyle başvurucudan 838,16 TL nispi temyiz karar harcı alınmıştır. Yargıtayca 25/12/2017 tarihinde kararın onanmasına karar verilmiştir. Onama kararında ayrıca 20.978,68 TL onama harcından kalan 20.140,52 TL’nin başvurucudan tahsiline hükmedilmiştir.

5. Ardından başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Başvurucu karar düzeltme dilekçesinde, temyiz dilekçesindeki açıklamalarına ek olarak temyiz isteminin açık ve net olarak yargılama giderlerine ilişkin olduğunu, ön alım bedeline ilişkin itirazının bulunmadığını ifade etmesine rağmen temyiz dilekçesinin hatalı yorumlandığını ve ön alım bedeli gözetilerek fahiş miktarda onama harcına hükmedildiğini belirtmiştir. Başvurucu özellikle temyize konu yargılama gideri toplamı üzerinden onama harcına hükmedilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bununla birlikte onama kararının da gerekçesiz olduğunu dile getirilmiştir. Karar düzeltme istemi 3/12/2018 tarihinde reddedilmiştir.

6. Başvurucu, nihai kararı 25/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 14/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. Değerlendirme

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu, ön alım bedeline itirazda bulunmaması nedeniyle kesinleşen ön alım bedelinin ödenmesi gerekirken davanın kesinleşmesinin beklenmesinden ve vadeli hesaba yatırılan bedele düşük faiz işletilmesinden yakınmıştır.

9. Başvurucunun şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

11. Somut olayda başvuru konusu taşınmaz hissesinin başvurucu tarafından tapuda satın alındığı dikkate alındığında başvurucu yönünden Anayasa’nın 35. maddesi anlamında mülkün mevcut olduğu kuşkusuzdur.

12. Başvuru konusu olayda başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak kamu makamlarınca doğrudan yapılan bir müdahale mevcut olmayıp özel kişiler arası bir uyuşmazlık söz konusudur. Dolayısıyla başvuruda, devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri yönünden inceleme yapılması gerekmektedir.

13. Bu bağlamda ilk olarak ön alım hakkının kullandırılması ile ilgili belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün varlığı hususu irdelenmelidir. Başvurucunun taşınmazlar üzerindeki hisseleri 2/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 732., 733. ve 734. maddelerine istinaden davacılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Anılan Kanun hükümlerinin ulaşılabilir, öngörülebilir ve belirli olduğunda kuşku bulunmadığından başvuruya konu müdahalenin kanuna dayalı olduğu sonucuna varılmıştır. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının onlara tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. Mülkiyet hakkının ihlali iddiasına konu edilen yargılama sürecinin bütününe bakıldığında başvurucunun itiraz ve savunmalarını ortaya koyabilme ve delillerini sunabilme olanağının tanındığı anlaşılmaktadır.

14. Son olarak ön alım hakkının kullandırılmasının ve ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davasında depo edilen bedelin değer kaybına uğratılarak ödenmesinin başvurucunun mülkiyet hakkı yönünden şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yükleyip yüklemediği değerlendirilmelidir.

15. Anayasa Mahkemesi olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Mümin Gider ve Süleyman Sarnav (B. No: 2016/62537, 20/11/2019) ve Hüseyin Ak (B. No: 2016/77854, 1/7/2020) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil davası sürecinde pozitif yükümlülükler bağlamında başvuruculara aşırı bir külfet yüklenmemesi için iptal edilen tapu karşılığında ödenen ön alım bedelinin önemli ölçüde değer kaybına uğratılmaması gerektiği belirtilmiştir. Bu nokta özellikle depo edilen bedelin vadeli bir mevduat hesabına yatırılmasının yargı sürecinin hızlı işlememesinin başvurucular üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri asgari seviyeye indirgeyeceğine dikkat çekilmiştir. Bu kapsamda depo edilen bedelin vadeli bir mevduat hesabına yatırılmamasının mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğuracağı vurgulanmıştır.

16. Başvuru konusu davada ön alım bedelinin vadeli hesaba yatırıldığı hususunda ihtilaf yoktur. Mahkemece ön alım bedelinin karar kesinleştiğinde başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Başvurucu 12/10/2015 tarihli temyiz dilekçesinde ön alım bedeline ilişkin temyiz itirazında bulunmayıp sadece yargılama giderine ilişkin şikâyetlerini dile getirmiş ve ön alım bedeli yönünden kesinleştirme işlemi yapılarak bedelin ödenmesini istemiştir. Buna karşın ön alım bedelinin temyiz konusu yapılmaması nedeniyle kesinleştiği kabul edilerek başvurucuya ödenmesi gerekirken ödenmediği anlaşılmaktadır.

17. Dolayısıyla temyiz tarihi ile karar düzeltme talebinin reddi tarihi arasındaki dönem yönünden ön alım bedelinin geç ödenmesinde başvurucunun herhangi bir kusurunun bulunmaması nedeniyle 12/10/2015-3/12/2018 tarihler arasında ön alım bedelinin uğradığı değer kaybının hesaplanması gerekir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre başvurucuya ödenmesi gereken 307.100 TL tutarındaki ön alım bedeli alacağının 2018 yılı Aralık ayı itibarıyla enflasyon karşısında değer kaybının giderilmiş karşılığı 452.696,66 TL olup değer kaybını telafi edecek fark 145.596,66 TL’dir. Buna karşılık, derece mahkemelerince vadeli hesaba yatırılan ön alım bedeline yasal faiz işletilerek yalnızca 86.930,33 TL tutarında faiz ödemesi yapılmıştır. Bu veriler ışığında ön alım bedelinde %19,1 oranında enflasyon farkı meydana geldiği ve ön alım bedelinin enflasyon karşısında söz konusu tarihler arasında 58.666,33 TL değer kaybına uğratıldığı anlaşılmaktadır.

18. Buna göre başvurucunun bir kusurunun olduğunun da gösterilemediği başvuru konusu yargılamada, ön alım bedelinin değer kaybına uğraması ve böylece menfaatler dengesinin bozulması mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüğün ihlali sonucunu doğurmaktadır.

19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Yargılama Giderleri Yönünden

20. Başvurucu, davacıların satış tarihinin üzerinden bir hafta geçmeden dava açtıkları için satıştan önce veya sonra gönderilebilecek olan bildirim imkânını kullanamadığını belirterek davanın açılmasına sebebiyet vermediğini iddia etmiştir. Başvurucu bu sebeple yargılama giderlerinden -dava harç, gider avansı ve vekâlet ücretine- sorumlu olmadığını öne sürmüştür. Bununla birlikte başvurucu her üç davacının da davalarını açarken ön alım hakkını taşınmazların tamamı için ileri sürdüğünü ancak Mahkemece ön alım hakkını her üç pay malikinin de kullanmış olması nedeniyle, kendi hissesinin 1/3 oranında davacılar adına tesciline karar verildiğini vurgulamıştır. Dolaysıyla davaların kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle yargılama giderlerinin tamamından değil, her bir davacı yönünden 1/3 oranında sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürmüştür.

21. Başvurucunun şikâyetleri adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünde incelenmiştir.

22. Belirtilmelidir ki öncelikle başvurucunun Mahkemece hükmedilen yargılama giderlerine ilişkin şikâyetleri değerlendirilecek olup ardından Yargıtayca hükmedilen onama harcına ilişkin şikâyeti irdelenecektir.

23. Mahkemece hüküm altına alınan yargılama giderlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Hüseyin Ak kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararda kaybeden öder kuralı çerçevesinde yargılama sırasında yapılan masrafların davayı kaybeden tarafça ödenmesi, gereksiz davaların önüne geçilmesi suretiyle yargılamaların etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlanması bakımından büyük önem taşıdığı vurgulanmıştır. Öte yandan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 734. maddesine göre yasal ön alım hakkı ancak dava açılarak kullanılabilen bir hak olduğu davacılar tarafından da bu hakkın dava yoluyla kullanıldığına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermediğini belirterek yargılamanın ilk duruşmasında davacının talep sonucunu kabul etmiş olması durumunda 6100 sayılı Kanun’un 312. maddesine göre aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmeyebileceğine işaret edilmiştir. Buna karşın başvurucunun başta ilk derece mahkemesi olmak üzere yargılamaya ilişkin tüm süreçlerde muhtelif iddialarla davanın reddedilmesi gerektiğini savunduğu belirtilmiştir. Bu itibarla yargılama sürecinde davanın reddedilmesi gerektiğini savunan başvurucu aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin, söz konusu vekâlet ücreti tutarının miktarı da gözetildiğinde mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.

24. Somut olayda başvurucu aleyhine açılmış bulunan üç ayrı davanın birleştirilerek tek bir dava konusu olacak şekilde yargılamaya konu edildiği ve Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüyle başvurucu aleyhine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre tek bir vekâlet ücretine karar verildiği saptanmıştır. Buna göre hükmedilen yargılama giderlerinin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326. maddesi ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda başvurucunun davanın reddini talep ettiği dikkate alınarak ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan yargılama giderlerine ilişkin olarak anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olayın özellikleri itibarıyla aleyhe yargılama giderlerine hükmedilmesi yoluyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kamu yararı ile karşılaştırıldığında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği, başvurucunun bu şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.

2. Yargıtay Onama Harcı Yönünden

25. Başvurucu, temyiz isteminin açık ve net olarak yargılama giderlerine ilişkin olduğunu, ön alım bedeline ilişkin itirazının bulunmadığını ifade etmesine rağmen temyiz dilekçesinin hatalı yorumlanarak ön alım bedeli üzerinden fahiş miktarda onama harcına hükmedilmesinden yakınmıştır.

26. Başvurucunun şikâyetleri adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünde incelenmiştir.

27. Başvurucunun Yargıtayca hükmedilen onama harcına ilişkin şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Başvuruya konu davada, başvurucu aleyhine 20.978,68 TL onama harcına hükmedilmesinin başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır. Dolayısıyla ilk olarak başvurucu aleyhine hükmedilen 20.978,68 TL onama harcı nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişimine getirilen sınırlamanın kanun tarafından öngörülme ölçütünü karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi gerekir.

29. Anayasa Mahkemesi olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Arzu Özcanoğlu (B. No: 2019/7244, 23/11/2022) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Kanuna aykırı olarak aleyhe nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin anılan kararda, öncelikle başvuru konusu davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu, gayrimenkulün aynına ilişkin bir dava olmadığı vurgulanmıştır. Ardından Mahkeme kararında, neden gayrimenkulün devir tarihindeki değeri üzerinden vekâlet ücretine hükmedildiğiyle ilgili olarak herhangi bir gerekçeye yer verilmediği belirtilerek dayanak kanun hükmünü nasıl yorumladığının anlaşılamadığı izah edilmiştir. Öte yandan başvurucunun temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde söz konusu vekâlet ücretine dair açıkça ileri sürdüğü iddialarına ilişkin olarak Yargıtay Dairesince açık bir değerlendirme yapılmadığı da ifade edilerek Mahkemenin reddettiği davada gayrimenkul değerini dikkate alarak yüksek miktarda nispi vekâlet ücretine hükmetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

30. Temyiz dilekçesinin içeriği ve mahkemece tahsil edilen harcın miktarından temyiz isteminin yalnızca yargılama giderlerine ilişkin olduğu görülmüştür. Bu durumda Yargıtayın incelemesinin de bu temyiz istemiyle aynı doğrultuda yapılması gerektiği 6100 sayılı Kanun’un 355. maddesinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla somut başvuruda da başvurucu temyiz isteminin açık ve net olarak yargılama giderlerine ilişkin olduğunu, ön alım bedeline ilişkin itirazının bulunmadığını ifade etmesine rağmen Yargıtayca gerekçe belirtilmeksizin ön alım bedeli üzerinden 20.978,68 TL onama harcına hükmedilmiştir. Başvurucu buna ilişkin itirazlarını karar düzeltme dilekçesinde dile getirmesine mukabil Yargıtayca açık bir değerlendirme yapılmadığı dikkate alındığında Arzu Özcanoğlu kararındaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Bu hâliyle Yargıtayın ön alım bedelini dikkate alarak yüksek miktarda onama harcına hükmetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden yakınmıştır.

33. Başvuru, makul sürede yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

34. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun’un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. Giderim

36. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminatın ödenmesi ve maddi zararlarının karşılanması talebinde bulunmuştur.

37. Mülkiyet hakkı ihlalinin mahkeme kararının sonucundan değil yargılama sürecinde alınmayan tedbirlerden kaynaklanmış olduğu dikkate alındığında mülkiyet hakkı yönünden ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan başvurucunun maddi zararları karşılanmalıdır. Bu çerçevede başvurucuya 58.666,33 TL değer kaybının maddi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

38. Başvuruda tespit edilen mahkemeye erişim hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. Hüküm

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya mülkiyet hakkının ihlali sebebiyle net 58.666,33 TL maddi tazminatın ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yeniden yargılama yapılması için Yargıtay 14. Hukuk Dairesine iletilmek üzere Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2014/389, K.2015/619) GÖNDERİLMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.