Orman Kanunu 2B Maddesi Uyarınca Orman Sınırı Dışına Çıkarılan Yerler
6831 sayılı Orman Kanunu
Madde 1
Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır…
Madde 2
Orman sayılan yerlerden:
A) Öncelikle orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen yerleştirilmesi maksadıyla, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler ile halen orman rejimi içinde bulunan funda ve makilerle örtülü yerlerden tarım alanlarına dönüştürülmesinde yarar olduğu tespit edilen yerler,
B) 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları,
Orman sınırları dışına çıkartılır.
Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.
Bu yerler dışında orman sınırlarında hiçbir suretle daraltma yapılamaz.
Bu madde hükümleri; muhafaza ormanı, millî park alanları, tabiat parkları, tabiatı koruma alanları, izin ve irtifak hakkı tesis edilen ormanlık alanlar ve 3 üncü madde ile orman rejimi içine alınan yerlerde bu niteliklerinin devamı süresince; yanan orman sahalarında ise hiçbir şekilde uygulanmaz.
Bu maddenin (B) bendi ile orman sınırları dışına çıkarılıp, 2924 sayılı Kanunun 11 ve 12 nci maddeleri gereğince fiili durumlarına göre ifraz edilerek bedeli karşılığı satılacak yer, yapı ve tesisleri kullananlardan, satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecri misil alınmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2023/901 Karar No: 2023/1211 Karar Tarihi: 06.12.2023
Taraflar arasındaki dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 2/B maddesi ile ormandan çıkartılan yer olduğu hususunun tapuya şerh verilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. Dava
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 1942 yılında yapılan orman tahdidi sonucunda kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığını, 1976 yılında ise 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 2/B maddesi kapsamında çalışma yapıldığını ve taşınmazın orman sınırı dışına çıkarıldığını, buna karşın tapu kaydında 2/B parseli olduğuna dair şerh bulunmadığından müvekkilinin taşınmazı satın alamadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydına Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğunun ve yarı payının zilyetliğinde bulunduğuna dair tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verilmesini talep etmiştir.
II. Cevap
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; bir yerin orman olup olmadığı ya da orman sınırları dışına çıkarılıp çıkarılmadığının buna ilişkin tutanak ve haritalara göre belirleneceğini, taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olmadığı gibi tapu kaydının beyanlar hanesinde de böyle bir şerhin bulunmadığını, eldeki davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İlk Derece Mahkemesi Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 29.05.2018 tarihli ve 2016/403 Esas, 2018/200 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın … Kadastro Mahkemesinin kesinleşen ilâmına göre 1976 yılında 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi hükmü gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığının sabit olduğu, ancak davacının zilyetliliğinde bulunduğuna ilişkin şerh verilmesi hususunun idareye başvuru yapılarak çözülebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile … ili, … ilçesi, … … Mahallesi (eski 1402 parsel ) 28125 ada 59 parselin Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğunun tapuya şerh verilmesine, davacının zilyetliğinde olduğunun tapuya şerh verilmesine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İstinaf
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.03.2019 tarihli ve 2018/802 Esas, 2019/111 Karar sayılı kararıyla; ilk derece mahkemesi tarafından çekişmeli taşınmazın beyanlar hanesine 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 2/B maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarıldığının şerh verilmesi bakımından kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, zilyetlik şerhi verilmesi isteminin ise idareye başvuru yapılarak sonuçlandırılması gerektiğinden ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Hazine vekili yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekâlet ücretine hükmedilmemesi doğru olmadığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile … ili, … ilçesi, … … Mahallesi (eski 1402 parsel) 28125 ada 59 parselin Orman Kanunu’nun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğunun tapuya şerh verilmesine, davacının zilyetliğinde olduğunun tapuya şerh verilmesine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
V. Bozma ve Bozmadan Sonraki Yargılama Süreci
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmiş ise de bilirkişi raporları ve aynı bölgeye ait Dairemizin temyiz incelemesinden geçen diğer dosyalardaki tahdit evraklarından çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre ilk kez 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğu, Vakıflar İdaresinin Muratpaşa Vakfına ait tapu kaydına dayanarak 1942 tahdidine itiraz etmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı iptal kararının sadece vakfın tapulu taşınmazlarına ilişkin olduğu, bu itibarla Vakıf tapusu kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden tahdidin kesinleştiği ve geçerliliğini sürdürdüğü, 1952 yılında makiye tefrik çalışmalarına konu edildiği, makiye tefrik işleminin bir tespit niteliğinde olup orman sınırları dışına çıkarma işlemi olmadığı, bu hususa 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında “3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak, tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığına, teknik ve hukuki anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığına” şeklinde de işaret edildiği, 1976 yılında orman kadastro komisyonunca “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının 19.12.1947 tarihli ve 208 nolu hakem kararı gereğince eski tahdit hattı iptal edilen Devlet ormanının tekrar kadastrosu yapılmak üzere” nitelendirilmesiyle 03.06.1976 tarihli işe başlama tutanağı ile orman kadastrosuna başlanıldığı, bu çalışma kapsamında 1942 yılında yapılan orman tahdidinin tamamen iptal edildiği kabul edildiğinden, önce çekişmeli taşınmazın orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 14.07.1976 tarihinde II nolu parsel sahası olarak 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun’un 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, tahdit ve 2. madde uygulamasının 15.07.1976 tarihinde ilan edildiği, süresi içinde itiraz edilmesi üzerine itirazları inceleme komisyonunca 09.11.1976 tarihli itirazları inceleme tutanağında belirtildiği üzere “2 nolu parselin 6831 sayılı Orman Kanun’un 1. maddesinin istisna fıkraları hükmüne giren yerlerden olduğu tespit edildiğinden, 2 nolu parsel ile içerisinde mevcut itirazlı sahanın 6831 sayılı Kanun’un orman saymadığı yerlerden olarak orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemin bu şekilde düzeltilmesine” karar verilmek suretiyle orman sınırları dışında orman sayılmayan yerde bırakıldığı, söz konusu komisyon tutanağının 09.12.1976 tarihinde ilan edildiği, daha sonra 1989 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarına konu edilmediği, yapılan işlemlerin ilanından sonra ilan tarihlerinde yürürlükte bulunan kanunlardaki hak düşürücü sürelerin de geçmesiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan orman kadastro çalışmaları ışığında dava konusu parselin içinde bulunduğu anlaşılan II nolu parselin, itirazları inceleme komisyonunca önceki ekip çalışmasının düzeltilmesine karar verilmiş olması nedeniyle 2. madde ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olmadığı ve daha sonra 1989 yılında yapılan çalışmalarda 2/B uygulamasına da konu edilmediği anlaşılmakta olup, çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararının hüküm fıkrasında belirtilmeyen, ancak gerekçe kısmında yer verilen taşınmazın 2. madde ya da 2/B alanında olduğu yönündeki belirlemenin kesin hüküm olarak değerlendirilmesi de hukuken mümkün bulunmamaktadır. Zira, kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davadaki hüküm fıkrası ile diğer davadaki talep sonucunun aynı olması gerektiği gibi; kesin hükümle bağlılık, kural olarak hüküm fıkrasına münhasırdır ve gerekçeye sirayet etmez.
Hal böyle olunca; dava, tapu kaydının beyanlar hanesine 2/B şerhi verilmesine yönelik olduğuna ve taşınmazın 2. madde kapsamında veya 2/B alanında kalmadığı anlaşıldığına göre Bölge Adliye Mahkemesince bu hususlar dikkate alınarak taşınmazın 2/B ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğuna ilişkin şerh verilmesi yönündeki talebin de reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda açıklandığı üzere çekişmeli taşınmazın 2/B alanında bulunmadığı, ayrıca 5831 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek-4. maddesi kapsamında yapılan kullanım veya güncelleme kadastrosuna da konu olmadığı ve bu tür bir çalışma yapılmadan zilyetlik şerhi verilmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir…”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılan tahditte orman sınırı içinde kaldığı, 1976 yılında yapılan işlemin aplikasyon kabul edilerek yine orman tahdidi içinde olduğu ve 1961 yılından önce nitelik yitirdiği kabul edilerek Hazine adına P.II nolu blok parseli içerisinde orman dışına çıkarıldığı, itirazları inceleme komisyonunun yalnızca kendisine gelen itirazlar yönünden karar vermesi gerekirken poligonun tamamı yönünden karar vermesinin geçerli olmayacağı gibi 1942 yılı tahdidinin kesinleştiği ve içerisinde kalan taşınmazları 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 1 inci maddesinin istisnai fıkraları uyarınca orman dışında ziraat arazisi olarak bırakma yetkisi bulunmadığından yaptığı işlemin yok hükmünde olduğu, ayrıca kadastro mahkemesinde taşınmazın öncesi ve niteliğine yönelik kabulün tarafları bağlayacağının kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle adalete duyulan güvenin sarsılmaması ve aynı durumdaki kişilerin aynı hukuki durumu elde etmesi gereği nazara alındığında taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı kabul edilerek bu hususun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesi gerektiği kanaatiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. Temyiz
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın orman tahdit uygulamalarında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanda kalmadığını, bu nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davacı yararına haksız olarak hükmedilen vekâlet ücretinin de kaldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesi ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre bu hususun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
i. 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 2/B maddesi
ii. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı kararı
2. Değerlendirme
1. Büyük bir öneme sahip olan ormanların korunması ve geliştirilmesi 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169 uncu maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan madde uyarınca Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının hepsi devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir, bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
2. Diğer yandan ormanların hukuki durumu Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yürürlüğe giren özel kanunlar ile de düzenleme altına alınmıştır. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukuki tanımı ilk defa bu Kanun’da yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun ile orman tanımının yer aldığı 1 inci maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnalar hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.
3. 08.02.1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu’nun 1 inci maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerler ile beraber orman sayılır.” şeklinde, 24.03.1950 tarihli 5653 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesinde ise; “Kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup her hangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri yerleriyle birlikte orman sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. 31.08.1956 tarihli 6831 sayılı Orman Kanunu‘nda da orman tanımına yer verilmiştir. Buna göre orman; “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.” şeklinde tanımlanarak maddenin kapsamı daha da genişletilmiştir.
4. Ülkemizde orman kadastrosuyla ilgili olarak da ilk kez 3116 sayılı Orman Kanunu’nda düzenleme yapıldığı görülmektedir. Kanun’un ilk dört maddesinde yer verilen ormanın tarifi, taksimi ve murakabesine ilişkin düzenlemelerden sonra 5 inci maddesinde “ormanların sınırlanması” başlığı altında orman sınırlarını belirleme işlemlerinin, ikinci fıkrada ne şekilde oluşturulacağı açıkça belirtilen tahdit komisyonları tarafından yapılacağı, devam eden maddelerde komisyonların yaptıkları tahdit işlerini bir defter üzerinde tespit edecekleri, tahdit mazbata hülasalarının Resmî Gazete’de ilan edileceği, hududu gösteren kroki de dahil olduğu hâlde bunların birer suretinin alakalı belde ve köylerin münasip yerlerine talik olunacağı, asılma tarihinin belediyelerde belediye encümenlerinin, köylerde ise ihtiyar heyetlerinin tasdik edecekleri vesika ile tevsik olunacağı ve bu talikin şahsen tebliğ hükmünü taşıyacağı, ayrıca tahdit komisyonlarının kanunun tatbikatından itibaren her yıl en az 250 bin hektar orman üzerinde çalışmaları, sınırlama ve ayırma işinin nihayet beş sene içinde ikmalinin mecburi olduğu öngörülmüştür. Yine aynı Kanun’un 47 nci maddesinde umuma mahsus ormanların sınırlama işinin dahi 5 inci maddede yazılı tahdit komisyonları tarafından yapılacağı, hususi ormanlar bakımından ise sınırlama ve harita işlemlerinin 63 ve 64 üncü maddelerde açıklanan usullere uygun olarak orman sahipleri tarafından yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
5. 3116 sayılı Orman Kanunu ile 5653 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran 6831 sayılı Orman Kanunu ise 08.09.1956 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş, bu Kanun’da ormanın tanımı yanında orman sayılmayan yerler de gösterilmiştir.1973 yılında ise 1744 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş alanların orman sınırı dışına çıkartılmasına olanak sağlanmıştır. Bu yasal düzenleme nedeniyle genel anlamda 2/B olarak bilinen bu uygulamalar ilerleyen yıllarda 2896 ve 3302 sayılı Kanunlarla bazı değişikliklere uğrayarak günümüze kadar süre gelmiştir. Son düzenleme olan 3302 sayılı Kanun ile orman niteliğini kaybetmeye esas teşkil eden tarih 31.12.1981 olarak belirlenmiştir.
6. Nitekim Anayasa’nın 169 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
“Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz.”
Anayasa’nın 170 inci maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre de;
“Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.”
7. Özü itibariyle bir kadastro çalışması olarak görülen 2/B uygulaması, yani orman vasfını yitiren alanların orman sınırları dışına çıkarılması bir idari işlem niteliğini taşımaktadır. Bu uygulama sayesinde orman niteliğini kaybeden yerlerin atıl kalmasının önlenmesi yanında orman halkının kalkındırılmasının da amaçlandığı anlaşılmaktadır.
8. Bu aşamada 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışarısına çıkarılan yerlerin kullanım kadastrosu ile şayet var ise muhdesatın kime ait olduğunun belirlenmesi işlemlerine ilişkin mevzuatla birlikte 19.04.2012 tarihinde kabul edilen 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun hükümlerine değinilmesi önem arz etmektedir.
9. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi ile eklenen Ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun’la değişik 2 nci maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanun’larla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun’un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.
10. “Kullanım kadastrosu” olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir.
11. 6292 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde Kanun’un amacı; 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci maddesi gereğince, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak ifade edilmiş, 6831 sayılı Kanun’un 2 nci maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanacağı açıklanmıştır.
12. 6292 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde yer alan hükümlere göre de; 2/B alanlarında bulunan taşınmazlar hakkında, bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen veya bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenecek güncelleme listelerine veya kadastro tutanaklarına ya da kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre oluşturulacak tapu kütüklerinin beyanlar hanesine göre taşınmazların 31.12.2011 tarihinden önce veya sonra kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen ve hak sahibi sayılan kişilerin, 6292 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 26.04.2012 tarihinden itibaren idareye başvurmaları sağlanarak, bu şekilde hak sahibi kişilerin mağduriyetlerinin önlenmesi ve bu taşınmazların da değerlendirilmelerine imkân sağlanması amaçlanmıştır.
13. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede ilk orman kadastrosunun 3116 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre 1942 yılında yapıldığı ve taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Vakıflar İdaresi tarafından Muratpaşa Vakfına ait tapu kaydına dayanılarak 1942 yılında yapılan tahdide itiraz edilmiş ise de Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı kararında sadece vakfın tapulu taşınmazları kapsamında kalan yerlere ilişkin olarak 8 Numaralı Orman Tahdit Komisyonu kararının iptal edilerek, bu yerlerin eskisi gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla Vakıf tapusu kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden tahdidin kesinleştiği ve geçerliliğini sürdürdüğü, 1952 yılında ise makiye tefrik çalışmalarının yapıldığı, makiye tefrik işleminin bir tespit niteliğinde olup orman sınırları dışına çıkarma işlemi olmadığı, bu husus bakımından Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı kararında açık şekilde “…3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak, tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığına, teknik ve hukuki anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığına…” karar verildiği görülmektedir.
14. Vakıflar Genel Müdürlüğünün itirazı nedeniyle verilen karar üzerine 1976 yılında orman kadastro komisyonunca “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının 19.12.1947 tarihli ve 208 nolu hakem kararı gereğince eski tahdit hattı iptal edilen Devlet ormanının tekrar kadastrosu yapılmak üzere” nitelendirilmesiyle 03.06.1976 tarihli işe başlama tutanağı ile orman kadastrosuna başlanılmış ve bu çalışma kapsamında 1942 yılında yapılan orman tahdidi sanki tamamen iptal edilmiş gibi kabul edilerek önce her iki çekişmeli taşınmazın da orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 14.07.1976 tarihinde II nolu parsel sahası olarak 1744 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, tahdit ve 2 nci madde uygulamasının 15.07.1976 tarihinde ilan edildiği, bu çalışmaya süresi içinde itiraz edilmesi üzerine komisyonca 09.11.1976 tarihli itirazları inceleme tutanağında belirtildiği üzere “2 nolu parselin 6831 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinin istisna fıkraları hükmüne giren yerlerden olduğu tespit edildiğinden, 2 nolu parsel ile içerisinde mevcut itirazlı sahanın 6831 sayılı Kanun’un orman saymadığı yerlerden olarak orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemin bu şekilde düzeltilmesine” karar verilmek suretiyle orman sınırları dışında orman sayılmayan yerde bırakıldığı, söz konusu itiraz komisyon tutanağının 09.12.1976 tarihinde ilan edildiği, daha sonra 1989 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarına ise dava konusu taşınmazın konu edilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
15. Bu kapsamda; yapılan orman tahdidinin sadece Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı kararla Vakıflar İdaresinin dayandığı Muratpaşa Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edildiği, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan orman tahdidinin hâlen geçerliliğini sürdürdüğü, orman kadastro çalışmaları ışığında dava konusu parselin içinde bulunduğu anlaşılan II nolu parselin itirazları inceleme komisyonunca önceki ekip çalışmasının düzeltilmesine karar verilmiş olması nedeniyle 2 nci madde ile orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olmadığı ve 1989 yılında yapılan çalışmalarda 2/B uygulamasına da konu edilmediği açıktır. Çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararı incelendiğinde ise hüküm fıkrasında belirtilmeyen, ancak gerekçe kısmında yer verilen ve taşınmazın 2 nci madde ya da 2/B alanında olduğu yönündeki belirlemenin kesin hüküm olarak değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığı, ayrıca 1942 yılından beri orman sınırları içinde olan bir taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 2 nci veya 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkarılmasının ancak idarece usulüne uygun şekilde yapılacak işlemle mümkün olduğu, idarenin yaptığı bir tasarruf olmadan mahkemelerin orman sınırı içinde kalan bir taşınmazı orman sınırı dışına çıkarmasının teknik olarak mümkün olmadığı, somut olayda her ne kadar 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonu taşınmazları Hazine adına orman sınırı dışına çıkarmışsa da işleme itiraz edilmesi üzerine aynı komisyonun bu işlemi iptal ettiği sonra da taşınmazları orman sınırı dışında bıraktığı, dolayısı ile çekişmeli taşınmazlar bakımından ayakta olan 2 nci madde çalışmasından söz edilemeyeceği, kesinleşen orman tahdidi içinde kalan bir taşınmazın orman sınırı dışında yani ziraat alanında bırakılmasının ise kanuni bir dayanağının olmadığı, dolayısı ile 7 numaralı komisyon tarafından yapılan hiçbir işleme değer verilemeyeceği ve çekişmeli taşınmazların hâlen 1942 yılında kesinleşen orman tahdit sınırları içinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
16. Bu durumda, çekişmeli taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu‘nun 2 nci veya 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; dava konusu taşınmaz ile komşu taşınmazlarda 1942 yılında orman tahdidi yapıldığı, taşınmazların kesinleşen orman tahdidi sınırları içerisinde kaldığı, tüm bu davaların açılmasına neden olan sorunun 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2/B maddesine göre orman sınırları dışına çıkarılmış olmasına karşın İdarenin, vakıflar ile ilgili orman tahdidinin iptali kararını yanlış değerlendirip, 2/B uygulamasını iptal ederek mükerrer orman tahdit uygulaması yapmasından kaynaklandığı, ayrıca taşınmazın davacı veya murisi adına tespit edilmesi üzerine Hazine tarafından geçmişinin orman ve zilyetlikle kazanılamayacağı iddiası ile dava açıldığı, mahkemece taşınmazın geçmişi orman ve 2/B niteliğinde görülerek Hazine adına tarla niteliği ile tescil edildiği, bu kararın kesinleştiği ve Hazine yönünden bağlayıcı olduğu, tüm bunlar dışında bölgede benzer ve komşu taşınmazlar için mahkemelerce verilen kabul kararlarının tamamına yakınının Yargıtay (Kapatılan) 16, 20. Hukuk Daireleri ile 8. Hukuk Dairesi tarafından onandığı, az sayıda kalan dosyada taşınmaz yönünden görüş değiştirilerek bozma kararı verilmesinin hukuki güvenlik, hukuki istikrar ve aynı durumdaki kişiler arasında bulunması gereken eşitlik ilkesi ile bağdaşmayacağı, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. Karar
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
06.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.