Tasarlayarak Kasten Öldürme Suçunda Tasarlamanın Şartlarının Oluşup Oluşmadığının Araştırılması

Tasarlayarak Kasten Öldürme Suçunda Tasarlamanın Şartlarının Oluşup Oluşmadığının Araştırılması - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Tasarlayarak Kasten Öldürme Suçunda Tasarlamanın Şartlarının Oluşup Oluşmadığının Araştırılması

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2015/1-1222 Karar No: 2016/189 Karar Tarihi: 12.04.2016

Özet: Sanık …’in, öldürme kararını tekrar gözden geçirmek için yeterli bir süre bulunmadan öldürme kararını verip akabinde babası ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek maktulü yirmi bıçak darbesiyle öldürdüğü anlaşıldığından, tasarlamanın şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.

(5237 S. K. m. 29, 53, 62, 63, 81, 82) (ANY. MAH. 08.10.2015 T. 2014/140 E. 2015/85 K.) (YCGK. 09.07.2002 T. 2002/1-138 E. 2002/301 K.) (YCGK. 03.12.2002 T. 2002/1-247 E. 2002/414 K.) (YCGK. 12.06.2012 T. 2012/1-560 E. 2012/227 K.) (YCGK. 25.01.2011 T. 2011/1-222 E. 2011/7 K.) (YCGK. 16.02.2010 T. 2010/1-251 E. 2010/25 K.) (YCGK. 02.02.2010 T. 2009/1-239 E. 2010/14 K.) (YCGK. 15.12.2009 T. 2009/1-200 E. 2009/290 K.) (YCGK. 13.11.2001 T. 2001/1-239 E. 2001/247 K.)

Dava ve Karar: Tasarlayarak kasten öldürme suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82/1-a, 29, 62/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2011 gün ve 21-304 sayılı resen temyize tabi olan hükmün katılan … vekili ile sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.12.2013 gün ve 3379-7454 sayı ile;

“Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …’ın kasten öldürme suçunun sübutu kabul, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin niteliği ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilerek reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafilerinin eksik incelemeye, sübuta yönelen, katılan …vekilinin usule, tahrik bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık …’in, hakkında verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen babası olan sanık … ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek maktul …’ü yirmi bıçak darbesiyle öldürdüğü olayda, olay gününden bir gün önce sanığın babasının evine geldiğinde eşi … ile maktulü uygunsuz vaziyette bulduğu, maktulün bir şekilde evden kaçmayı başardığı ancak kıyafetlerinin evde kaldığı, bu nedenle aynı günün akşamı ve olay gününe bağlayan gece boyunca …’e ait telefona mesajlar göndererek eşyalarını belirttiği yere getirmesini istediği, dosyada mevcut kayıtların incelenmesinde, maktule ait telefondan sanığın annesi …’e ait telefona yönelik olarak 20.06.2005 gecesi saat 23.00 ve 23.05’te, 21.06.2005 tarihinde ise saat 02.09, 07.11 ve 09.14’te iletişim kaydı tespit edildiği anlaşılmakla,

Dairemizin yerleşik uygulamasına göre; tasarlama halinin kabulü için, sanığın önceden koşula bağlı olmaksızın öldürme kararı vermesi, kararla eylem arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçmesi, sanığın bu süre içinde verdiği kararda sebat ve ısrar ederek, maktulü öldürmesi gerekmekte olup, somut olayda bir önceki akşam yaşanan olay sonrası maktulün gece boyunca sanığın annesine ait telefona mesaj göndermeye devam ettiği, bu durum karşısında tehevvür halinden çıkamayan sanığın öldürme kararını verip daha sonra da yerine getirirken makul bir süre geçmediği için soğukkanlı şekilde hareket edemediği ve bu nedenle sanık … açısından tasarlamanın koşullarının oluştuğuna ilişkin yeterli ve inandırıcı deliller bulunmadığı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek tasarlayarak öldürme suçundan yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 19.03.2014 gün ve 18-197 sayı ile;

“Aynı suç ile ilgili …’ü kasten öldürmekten sanık …’ın yapılan yargılanması sonunda hükümlülüğüne ilişkin Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 07.03.2008 gün ve 22/32 sayılı hüküm Yargıtay 1. Ceza Dairesi Esas No:2009/2607 Karar No:2010/6075, 27.09.2010 gününde oybirliği ile onamasına karar verilmesine rağmen evrakı tefrik edilen ve suçu birlikte işleyen sanık … ile ilgili oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık …’in hakkında verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen babası olan sanık … ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek maktul …’ü yirmi bıçak darbesiyle öldürdüğü olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesi Esas No: 2013/3379 Karar No: 2013/7454 bozma kararı aynı eylemle ile ilgili iştirak halinde işleyen sanıklardan biri için tasarlayarak öldürme diğer sanık için ise tasarlamanın şartları oluşmadığından bahisle sadece kasten öldürme suçundan hüküm kurulması yönündeki bozma gerekçesi aynı olay ve eylem ile ilgili birbiriyle çelişkili karar olacağından ve adalete olan güven duygusuna da zarar vereceğinden bozma ilamı usul ve yasaya uygun görülmediği”

gerekçesiyle direnerek önceki hükmünde olduğu gibi sanığın tasarlayarak kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Resen temyize tâbi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.12.2015 gün, 361491 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık … hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan kurulan hüküm onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’ın hükümlü … ile birlikte müşterek fail olarak gerçekleştirdiği kasten öldürme suçunu tasarlayarak işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen … ile tanık … Şahan’ın olay tarihi itibarıyla 20 yıldır evli olup Çerkezköy’de oturdukları, hükümlü …’in Çorlu’daki bir fabrikada, tanık …’ün ise Çerkezköy’deki bir lokantada işçi olarak çalıştıkları, sanık …’in müşterek çocukları olduğu,

Suç tarihi itibarıyla 27 yaşında olan maktul …’ün ise Muş ili Varto ilçesinden gelip Çorlu’daki bir fabrikada işçi olarak çalışmakta olduğu,

20.06.2005 günü hükümlü …’in 16.00-24.00 vardiyasında çalışmak için fabrikaya gittiğinde çalışma saatinin değiştiğini öğrenmesi üzerine Çerkezköy’e dönerek eşinin çalıştığı lokantaya vardığı, yaklaşık 15-20 dakika önce eşinin lokantadan ayrıldığını öğrenerek saat 17.00 sularında eve gittiği, kapı zilini çalmasına rağmen kapının açılmadığı, kendisinde bulunan anahtarla kapıyı açıp eve girdiğinde yatak odasından sesler geldiğini duyarak oraya yöneldiği, eşi …’ü yatağın üzerinde çıplak ve ağlar vaziyette görünce ne olduğunu sorduğu sırada evin kapısının açılıp dışarıya birisinin çıktığını fark ettiği, …’ün, eve girdiği sırada arkasından gelerek zorla eve giren tanımadığı bir şahıs tarafından tecavüze uğradığını söylediği, …’in evden kaçan kişinin … olduğunu maktulün evde kalan eşyaları arasında bulunan fabrika giriş kartından tespit ettiği, eşi …’ün telefon kartını kendi cep telefonuna taktığı, HTS kayıtlarına göre, maktulün bu olaydan sonra gece saat 23.00’de, cep telefonu ile …’ün telefon hattını arayıp iki saniyelik görüşme süresi sonrasında kapattığı, saat 23.05’de, 02.09’da, 07.11 ve 09.14’de mesajlar gönderdiği, …’in savunmasına göre maktulün bu mesajlarda eşi …’den evde kalan giysi ve fabrika giriş kartını Telekom bayisi önüne getirmesini istediğine dair cümlelerin olduğu,

21.06.2005 günü saat 09.30’da maktulün eşyalarının getirilmesini istediği Telekom bayii önünde kavga olayının ihbar edilmesi üzerine görevli ekiplerin olay yerine gittiklerinde maktulün iki kişi tarafından bıçaklandığını ve hastaneye kaldırıldığını öğrenmeleri üzerine soruşturmaya başlanıldığı,

Hastaneye yaralı olarak getirilen maktulün yapılan tedavi ve uygulamalara cevap vermeyerek bir saat sonra öldüğü, otopsi raporunda, vücudunda 20 adet kesici delici alet yarasının mevcut olup 10 adedinin müstakilen ölüm meydana getirecek mahiyette olduğunun, kullanılan alet ya da aletlerin bir tarafı künt, bir tarafı kesici vasıfta olduğunun, ölümün kesici delici alet yaralanmasına bağlı kot kesisiyle birlikte iç organ delinmesinden gelişen iç kanama sonucu meydana geldiğinin belirtildiği,

Adli Tıp Kurumu İstanbul 1. İhtisas Kurulu’nun 22.02.2006 tarihli raporunda; ölüme neden olan yaralanmaların tek ya da birden fazla kesici, delici aletle oluşturulmuş olabileceğinin, eylemin bir ya da daha fazla aletle gerçekleştirildiğine dair tıbben ayrım yapılamayacağının bildirildiği,

Öldürme eylemine hükümlü … ve oğlu sanık …’in karıştığının tespiti üzerine bu kişilerin müşterek kullandıkları evde yapılan aramada, içerisinde maktule ait ayakkabı, gömlek, külot ve atletin bulunduğu siyah poşet ile kitap ve gazete ile gizlenmeye çalışılmış kesici kısmı 17 cm olan ekmek bıçağı ve maktule ait fabrika giriş kartının bulunduğu,

Kolluk tarafından düzenlenen 22.06.2005 tarihli tespit ve değerlendirme tutanağına göre, tanık Ş.’ün maktul tarafından tecavüze uğradığı sırada üzerinde bulunduğunu belirttiği kıyafetlerde yırtık ya da söküğün olmadığı, Ş.’ün ikamet ettiği dairenin beş katlı apartmanın ikinci katında olduğu, her katta dört dairenin bulunduğu, boğuşma, bağırma, yardım isteme ve imdat seslerinin apartman içerisinde rahatlıkla duyulabileceğinin gözlendiği hususlarına yer verildiği,

HTS kayıtlarına göre; olaydan yaklaşık üç ay öncesinden başlamak üzere maktul ile tanık Ş. arasında telefon görüşmelerinin ve mesajlaşmaların olduğu, hükümlü …’in eve gelmesiyle ortaya çıkan ve tanık Ş.’ün maktul tarafından tecavüze uğradığını beyan ettiği saat 17.00 sularında cereyan eden olaydan önce aynı gün, maktulün tanık Ş.’ü 13.41 ve 15.19’da arayarak görüştüğünün, saat 15.43 ve 16.23’de mesaj gönderdiğinin, saat 16.32’de de maktulün bu defa tanık Ş.’ün ev telefonunu arayıp görüşme yaptığının, maktulün pantolonu hariç diğer eşyaları bırakarak kaçmasından sonra ise gece saat 23.00’de cep telefonu ile Ş.’ün telefon hattını arayıp iki saniyelik süreden sonra kapattığının, saat 23.05, 02.09, 07.11 ve 09.14’de mesajlar gönderdiğinin anlaşıldığı,

Hükümlü …’in öldürme eyleminden iki gün sonra teslim olduğu, sanık …’in ise 2011 yılına kadar yakalanamadığı,

Sanık … ve R.. hakkında maktul …’ü iştirak halinde tasarlayarak kasten öldürme suçundan kamu davasının açıldığı, sanık …’in yakalanamaması nedeniyle dosyasının tefrik edildiği, hükümlü …’ın tasarlayarak kasten adam öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82/1-a, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği, resen temyize tabi olan bu hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 27.09.2010 gün ve 2607-6075 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği,

Anlaşılmaktadır.

Sanık …’in annesi tanık Ş. Ş.; olaydan yaklaşık 3-4 ay önce maktulün telefonla arayıp arkadaşlık teklifinde bulunduğunu, sonrasında karşısına çıkarak telefon eden kişinin kendisi olduğunu ve arkadaş olmak istediğini söylediğini, bir süre sonra “ya benimle ilişkiye girersin ya da çocuklarına zarar veririm” şeklinde tehditte bulunduğunu, sürekli telefonla arayıp taciz etmeye ve mesaj çekmeye devam ettiğini, maktul tarafından tehdit edildiği için kendisinin de maktulü telefonla aradığını ve göndermesini istediği mesajları maktulün telefonuna gönderdiğini, 20 Haziran 2005 günü saat 16.00 sıralarında kocasının işe gittiğini, kendisi de çalıştığı lokantada işinin bitmesi üzerine eve geldiğini, evin kapısını açarken arkasındaki maktulü fark etmediğini, maktulün kendisini içeri doğru iterek kendisiyle beraber içeri girdiğini, sonrasında maktul ile boğuşmaya başladıklarını, maktulün yumruk vurup burnunu kanattığını, saçından tutarak yatak odasına doğru sürükleyip yatağın üzerine attığını, üzerindeki tüm elbiseleri çıkardığını, yalnızca sütyeninin kaldığını, maktulün de tamamen soyunduğunu ve zorla bir kez ırzına geçerek boşaldığını, ikinci kez ırzına geçtiği sırada kapı tıkırtısını duyarak üzerinden kalktığını, eşi R.’in koridorda maktul ile karşılaştığını ancak o anki şaşkınlığından maktule müdahale edemediğini, maktulün kapıdan kaçarak gittiğini, pantolonu hariç diğer eşyalarının evde kaldığını, eşine olayı anlattığını, eşinin kendisine ait telefonu aldığını, kafasına birkaç defa vurup “bunları bana daha önce niye anlatmadın” diyerek kızdığını ve başka odaya çekildiğini, sonrasında eşinin evden çıkıp gittiğini ancak nereye gittiğini bilmediğini, ertesi günü 10.00 – 11.00 sıralarında eşinin eve gelerek kanlı bıçağı ve cep telefonu atıp “namusunu temizledim, artık çocuklarınla rahat oturabilirsin” diyerek evden ayrıldığını, oğlu Soner’i olay günü ve öncesi de dâhil olmak üzere on gündür görmediğini, bu olaylar sırasında sanık …’in Sakarya’da üniversitede okuyan diğer oğlu Uğur’un yanında olduğunu beyan etmiş,

Tanık… Atıcı; tanık Ş.’ün kardeşi olduğunu, eniştesi Recep’in 20 Haziran 2005 günü akşam saatlerinde telefon ile arayıp acele eve gelmesini söylediğini, eve gittiğinde ablası Ş.’e bir şahsın tecavüz ettiğini öğrendiğini, akşam saat 21.45 sıralarında Recep’in kendisine ait telefonla maktulü arayarak işyerinden arkadaş olduklarını, Erna Center isimli alışveriş merkezinin önünde buluşmak istediğini söylediğini, maktulün gelebileceği düşüncesiyle belirttikleri yere gittiklerini ancak gelen gidenin olmadığını, sanık Recep’i o gece evinde misafir ettiğini, sabah saat 07.00 civarında R.’e “Enişte, ben bu şahsı öldüreceğim, fabrikanın önünde gidip bekleyeceğim” dediğini, Recep’in ise “bu namus benim, sana düşmez, sen işine git” şeklinde karşılık verdiğini, sonrasında kendisinin işe gittiğini, Recep’in saat 11.00 gibi telefonla arayarak “öldürdüm” dediğini, sanık …’i ise en son olaydan iki gün önce gördüğünü belirtmiş,

Tanık N. B.; olayın meydana geldiği Türk Telekom bayiinde fatura tahsili yaptığını, olay günü telefon faturalarının son ödeme günü olduğu için yoğunluğun fazla olduğunu, sanık Recep’in oturduğu yerden kalkarak kapıdan çıkmak üzere olan maktule arkasından yaklaşıp göğsüne bıçak sapladığını ve “burada gelin” diye bağırdığını, sanığın maktulü bıçaklamadan önce aralarında konuşma geçmediğini, iki kişinin daha geldiğini, bu kişilerin ellerinde bıçak olup olmadığını bilmediğini ancak ellerinin maktulün karnına gidip geldiğini gördüğünü, bayıldığı için sonrasında neler olduğunu bilmediğini anlatmış,

Tanık V.K.; Türk Telekom bayiinde çalıştığını, olay günü saat 09.30 sıralarında maktulün iş yerindeki Aliağa Sokak tarafına açılan kapının karşısındaki sandalyede oturduğunu, eylemi gerçekleştiren üç kişinin ise Telekom bayiinin ortasında ayakta durduklarını, maktulün bu kişileri fark etmesi üzerine yerinden kalkarak kapıya yöneldiğini, ayakta duran şahıslardan birinin “dur, kaçma!” diye bağırdığını, maktulün bir şey söylemeden ve arkasını dönmeden kapı eşiğine ulaşması üzerine bu kişilerin maktulü bıçaklamaya başladıklarını, maktulü sokak içerisine kadar götürdüklerini ve sonrasında kaçtıklarını, şahısların eşkâllerini tam bilemediğini beyan etmiş,

Tanık Z. T.; Olay günü dışarıdan bağrışma sesleri duyunca işyerinden dışarı çıktığını, yerde kanlar içerisinde bir gencin yattığını, iki kişinin ise kaçtığını gördüğünü, ancak bu kaçan kişileri arkalarından gördüğü için eşkâllerini bilmediğini belirtmiş,

Tanık N. A.; olay günü dışarıdan sesler gelince dükkândan sokağa indiğini, Telekom bayiinden maktul ile peşinden iki şahsın çıktığını, bu şahıslardan birinin 20-25 yaşlarında, diğerinin ise 50-55 yaşlarında olduğunu, her iki şahsın da maktulü karın, göğüs ve sırt bölgesinden birçok kez bıçakladıklarını, kalabalığın oluştuğunu görmeleri üzerine ellerinde bıçaklar ile olay mahallinden kaçtıklarını söylemiş,

Tanık İ. M.; Ordu iş merkezinde bulunduğu esnada dışarıdan bağırma sesleri duyunca dışarıya çıktığını, kanlar içinde olan maktulün kendilerine doğru sendeleyerek geldiğini, bu esnada iki kişinin olay yerinden kaçtığını görünce peşlerinden gittiğini, 35-40 yaşlarındaki kişinin arkada, 20 yaşlarındaki genç olanın ise önde koştuğunu, şahısları yakalayamadığını beyan etmiş,

Hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen … soruşturma aşamasında; 20.06.2005 günü saat 16.00 – 24.00 vardiyasında çalışmak için fabrikaya gittiğinde vardiya saatinin değiştiğini söylediklerini, Çerkezköy’e dönerek eşinin bulaşıkçı olarak çalıştığı lokantaya gittiğini, eşi Ş.’ün 10 – 15 dakika kadar önce işten çıktığını öğrendiğini, eve gittiğini, apartman içindeki dairesinin önüne geldiğinde herhangi bir ses duymadığını, zile bastığını ancak kapının açılmadığını, 1-2 dakika kadar beklemesine rağmen kapı açılmayınca üzerindeki anahtarı kullanarak daire kapısını açıp içeri girdiğini, yatak odasından seslerin geldiğini, kapısı açık olan yatak odasına yaklaştığında ağlama sesi duyduğunu, içeri girdiğinde eşinin eli yüzü kanlar içerisinde yatağın üzerinde yatar vaziyette alt kısmı tamamen çıplak üst kısmında ise atlet olacak şekilde ağlar vaziyette gördüğünü, ne olduğunu sorduğunu, anlatmaya başlayacağı sırada dış kapının açılıp kapandığını duyduğunu, merdivenlere baktığını ancak kimseyi göremediğini, tekrar yatak odasına geçerek ne olduğunu sorduğunu, eşinin, iş dönüşünde daire kapısını açıp içeri girdiğinde arkasından tanımadığı, bilmediği bir erkek şahsın içeri girerek kendisine zorla tecavüz ettiğini söylediğini, eşinin yaralarını sardığını, bir müddet ne yapacağımı bilemediğini, akşam saat 21.00 – 21.30 civarında eşinin cep telefonuna kayıtlı olmayan ancak numarası gözüken bir cep telefonundan “evinizde kalan iş giriş kartımı, ayakkabılarımı ve gömleğimi Erna Center’ın önüne gönder, ben 21.00 – 21.30 civarında orada olacağım” şeklinde bir mesajın geldiğini, kayınbiraderi… ile birlikte mesajda belirtilen alışveriş merkezinin önüne gittiklerini ancak kimsenin gelmediğini, gece yarısından sabaha kadar eşyalarının Telekom bayiinin önüne getirilmesini istediğine dair maktulden 2-3 tane daha mesaj geldiğini, sabahleyin evden çıkarken oğlu Soner’e “sakın gelme, daha gençsin, başına bir iş gelir, böyle şeylere bulaşma” diye tembihte bulunduğunu, maktulün eşyaları yerine içi boş olarak yanına aldığı poşeti Telekom bayiinin giriş kapısının dış kısmına bıraktığını ve bayiinin içine girip oturduğunu, biraz sonra maktulün poşeti alarak bayiinin içine girip yanındaki sandalyeye oturduğunu, kendisine “aldın mı poşetini” diye sorunca maktulün “Ben adamın karısına hem böyle yaparım, hem de eşyalarımı getirtirim” deyince öfkelenerek evden çıkarken herhangi bir şey olur diye yanına aldığı ekmek bıçağı ile maktulün sırtına vurduğunu, maktulün sokağa kaçtığını, peşinden giderek bu defa göğsüne vurduğunu, maktul ayağa kalkıp kaçmaya çalışırken düştüğünü, maktulün göğsüne bıçakla vurmaya devam ettiğini, şahsın peşinden Telekom bayiinden dışarı çıktığı sırada oğlu S.’i elinde bıçakla gördüğünü, kalabalığın artması nedeniyle Soner’in maktule vurup vurmadığını hatırlamadığını, maktul yerde hareketsiz kalınca kaçtığını, oğlu S.’in de arkasından koştuğunu ifade etmiş; duruşmada ise farklı olarak, maktulün hareketsiz kalması sonrasında olay yerinden kaçacağı sırada Soner’i karşıdan gelirken gördüğünü, Soner’in maktule vurmadığını beyan etmiş,

Sanık … ise; olay sabahı babası R.’in maktul ile Telekom bayinin önünde eşyalarını teslim amacıyla buluşacağını söyleyerek “sen evde kal, gelme” diye tembihte bulunduğunu, ilk başta buna karşı çıkmadığını, babası evden ayrıldıktan yarım saat sonra kendisinin çıktığını, Telekom bayinin bulunduğu yere vardığında babasının elinde bıçağın olduğunu, maktulün ise yerde yattığını gördüğünü, çevredeki insanların babasının üzerine yürüdüğünü görünce babasını kalabalıktan kurtarmak için yanına gittiğini, beraber kaçıp eve geldiklerini, olay günü eline bıçak almadığını, babasının Aksaray iline gidip orada teslim olacağını söylediğini, kendisinin de bu olayın artık kan davasına dönüşeceğini düşündüğü için annesini de alıp Sakarya iline gittiğini, askerlik durumunun da söz konusu olduğunu ancak askere gitmesi halinde annesine bakacak kimse olmaması nedeniyle askere gitmeyi düşünmediğini, Sakarya ilinde günübirlik işlerde çalıştığını, daha sonra İstanbul’a gittiğini, marketlerde çalıştığını, iki yıl önce evlendiğini, hakkında yakalama kararı olduğunu bilmediğini savunmuştur.

Kasten öldürme suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde; “bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş,

“Nitelikli hâller” başlıklı 82. maddesinde;

“(1) Kasten öldürme suçunun;

a) Tasarlayarak,

İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır

düzenlemesiyle de tasarlayarak öldürme, kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında sayılmıştır.

Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından “soğukkanlılık” ve “planlama teorisi” olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.

765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 gün ve 138-301 ile 03.12.2002 gün ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması halinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.

Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi” gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 gün ve 3-144, 26.06.2012 gün ve 67-258, 12.06.2012 gün ve 560-227, 25.01.2011 gün ve 122-7, 16.02.2010 gün ve 251-25, 02.02.2010 gün ve 239-14, 15.12.2009 gün ve 200-290, 03.10.2006 gün ve 30-210, 13.11.2001 gün ve 239-247 ile 28.04.1998 gün ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suç işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Olaydan bir gün önce saat 17.00 sıralarında ikamet ettiği eve gelen hükümlü Recep’in, eşi Ş. ile maktulü uygunsuz vaziyette bulduğu, bir şekilde evden kaçan ancak kıyafetleri evde kalan maktulün aynı günün akşamından başlayarak olayın meydana gelmesinden 15 dakika öncesine kadar Ş.’ün telefonuna birçok mesaj göndererek kıyafetlerinin belirttiği yere getirilmesini istediği, bir önceki gün yaşanan ve başlı başına tahrik oluşturan maktulün eylemi sonrasında ısrarla Ş.’e mesaj atılması karşısında ruhi bir sükûnete kavuşamayan sanık …’in, öldürme kararını tekrar gözden geçirmek için yeterli bir süre bulunmadan öldürme kararını verip akabinde babası Recep ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek maktulü yirmi bıçak darbesiyle öldürdüğü anlaşıldığından, tasarlamanın şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir.

Öte yandan sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarih ve 140-85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde de zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, somut olayda tasarlamanın unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 sayılı iptal kararı nazara alınarak yerel mahkemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi ile ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğundan bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.03.2014 gün ve 18-197 sayılı direnme hükmünün, tasarlamanın unsurlarının oluşmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2015/85 sayılı iptal kararı nazara alınarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi ile ilgili uygulamasının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğundan BOZULMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.04.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.