Tasarrufun İptali Davasında “Borçlunun Mal Kaçırma Kastını Bilme veya Bilebilecek Durumda Olma”

Tasarrufun İptali Davasında “Borçlunun Mal Kaçırma Kastını Bilme veya Bilebilecek Durumda Olma” - Kayseri İcra Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Tasarrufun İptali Davası

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu

İptal davası ve davacılar – Madde 277

İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.

İvazsız tasarrufların butlanı – Madde 278

Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.

Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.

Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.

1- Karı ve koca ile usul ve füru, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 11/7/2018 tarihli ve  E.: 2018/9, K.: 2018/84 sayılı Kararı ile.) sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,

2- Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,

3- Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.

Acizden dolayı butlan- Madde 279

Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır:

1 – Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;

2 – Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;

3 – Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.

4 – Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.

Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.

Zarar verme kastından dolayı iptal – Madde 280

Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya  iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279  uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir.

Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.

Tasarrufun İptali Davasında “Borçlunun Mal Kaçırma Kastını Bilme veya Bilebilecek Durumda Olma”

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2018/141 Karar No: 2018/1747 Karar Tarihi: 20.11.2018

Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesince “asıl ve birleşen davaların kabulüne” dair verilen 23.09.2014 tarihli ve 2012/176 E., 2014/561 K. sayılı karar davalı … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş., Turz. San. İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ve davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 tarihli ve 2015/3228 E., 2015/4297 K. sayılı kararı ile;

“…Asıl ve birleşen davanın davacı vekili, davalı borçlu Gökmen aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.

Davalı … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti ve davalı … vekili, davalı … vekili ile davalı … vekili davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında ciddi bir nispetsizlik bulunduğu ve davalıların taşınmazları üzerlerindeki ipotek ile satın aldıkları, davalıların birbirleri ile gerek ticari gerekse ailevi ilişkileri nedeniyle irtibat bulunduğu, tasarrufun iptali şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti ve davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … … vekili, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı … vekili tarafından nisbi harcın yatırılmaması nedeniyle verilen temyiz isteminin reddine ilişkin karar da adı geçen vekil tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar vekilinin tavzih istemi üzerine verilen karar da davalı … … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Tavzih kararı üzerine yapılan temyizlerin incelenmesinde, Mahkeme tarafından yapılan düzeltmelerin hepsinin de maddi hatanın giderilmesine yönelik olduğu anlaşılmakla birlikte tavzihe yönelik yapılan temyizlerde de harç yatırılmamış olduğundan davalı … … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekili tavzih kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davalı … vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, davalı …’ın tüm davaları temyiz ettiği, davaların birleşmiş olması ihtimalinde dahi harçların ayrı ayrı hesaplanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, Mahkemenin temyiz harcı hesabı yönteminde de bir yanlışlık olmamasına göre ek karara yönelik davalı … vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

3- Davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti. ve davalı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, davalı Şirket’in ortaklık yapısı ve davalı …’in de borçlunun eniştesi olmasından dolayı adı geçen davalıların, borçlu Gökmen’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olmaları nedeniyle bu kişilere yapılan tasarrufların iptali gerekeceğine (İİK. 280/II) göre bu davalıların temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

4- Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, bu davalının tasarruflardan önce borçlunun içinde bulunduğu zor durumdan haberdar olduğu hususunun cevap dilekçesinde açıkça vurgulanmış olmasına göre borçlu Gökmen’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğunun belirgin olmasına nazaran temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

5- Davalı … … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde, adı geçen davalının babası vasıtasıyla taşınmazı satın almış olduğu, babasının bankadan 22/11/2011 tarihinde 400.000 TL çektiği ve aynı tarihte 210.000 TL borçlu Gökmen’e havale yaptığı, borçlu ve 3. kişinin babası tarafından hazırlanan bir protokolün de dava dışı bankaya sunulduğu, yazı içeriğinden borçlunun şirketine yatırılan 450.000 TL ile davaya konu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılacağının belirtildiği, bankanın da bu yazıyı aynı tarihli olarak havale ettiği nihayet yazının konusunu oluşturan ipoteğin de 02/12/2011 tarihinde kaldırıldığı anlaşılmış olup davalı … …’ın, borçlu ile arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir yakınlığın da ispat edilemediği nazara alınarak bu davalı açısından davanın reddine karar verilmesi yerine yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru değildir…”

gerekçesi ile bozulmuştur.

Maddi Hatanın Düzeltilmesi

Maddi hata dilekçesi verilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08.06.2015 tarihli ve 2015/7591 E., 2015/8320 K. sayılı kararı ile de;

“…Asıl ve birleşen davanın davacı vekili, davalı borçlu Gökmen aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.

Davalı … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti ve davalı … vekili, davalı … vekili ile davalı … vekili davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında ciddi bir nispetsizlik bulunduğu ve davalıların taşınmazları üzerlerindeki ipotek ile satın aldıkları, davalıların birbirleri ile gerek ticari gerekse ailevi ilişkileri nedeniyle irtibat bulunduğu, tasarrufun iptali şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti ve davalı … vekili, davalı … vekili, davalı … … vekili, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı … vekili tarafından nisbi harcın yatırılmaması nedeniyle verilen temyiz isteminin reddine ilişkin karar da adı geçen vekil tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar vekilinin tavzih istemi üzerine verilen karar da davalı … … vekili, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 16/03/2015 gün ve 2015/3228 esas ve 2015/4297 karar sayılı ilamı ile borçlu Gökmen’in de temyiz ettiği belirtilerek inceleme yapılmış ise de alt kısımda isminin sehven yazılmadığı anlaşılmış olmakla maddi hatanın düzeltilmesi gerekmiştir.

Yukarıda numaralı bentte açıklanan nedenlerle Dairemizin 16/03/2015 gün ve 2015/3228 esas ve 2015/4297 karar sayılı ilamının 3. sayfasında yer alan 3 nolu bendinin başlangıcına “Borçlu Gökmen vekilinin,” ibaresinin eklenerek bent sonundaki “bu davalıların” ibaresinin çıkarılmasına, 4 nolu bendin başlangıcına “Borçlu Gökmen vekilinin ve ” ibaresinin eklenerek bent içindeki “bu davalı” ibaresinin çıkarılarak yerine “davalı …’in” ibaresinin yazılmasına ve 5 nolu bendin başlangıcına da “Borçlu Gökmen vekilinin ve” ibaresinin eklenerek bent içindeki “adı geçen davalının” ibaresinin çıkarılmasına yerine “davalı …’ın” ibaresinin yazılmasına, Dairemiz ilamının 4. sayfasındaki sonuç bölümünde yer alan “Fatih vekilinin”, “Haşim vekilinin” ve “Barış … vekilinin” ibarelerinden sonra gelmek üzere de “davalı borçlu Gökmen vekilinin” ibarelerinin eklenmesine ve maddi hatanın bu şekilde DÜZELTİLMESİNE…”

gerekçesiyle bozma kararındaki maddi hatanın düzeltilmesine karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl ve birleşen davalar, tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

Asıl ve birleşen dava dosyalarında davacı vekili, müvekkillerince davalılardan …’ın borçluları arasında olduğu alacaklar nedeni ile icra takibi yapıldığını, icra takiplerinin kesinleşmesine rağmen borç ödenmediği gibi yapılan haciz işlemlerinde borçlunun borca yeter miktarda menkul veya gayrimenkul mallarının bulunmadığının tespit edildiğini, yapılan hacizlere ilişkin tutanakların aciz belgesi hükmünde olduğunu, bilahare yaptıkları araştırmada davalı …’ın alacaklılarından mal kaçırmak gayesi ile maliki bulunduğu taşınmazları tapuda satış gibi göstermek suretiyle akraba ve yakın arkadaşlarına muvazaalı bir şekilde devrettiğini tespit ettiklerini ileri sürerek taraflar arasındaki satış işlemlerine konu tasarrufların iptali ile müvekkilin alacaklısı olduğu icra dosyalarından, alacağın temin ve tahsili amacıyla taşınmazların satılması konusunda cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekili, yapılan satışların muvazaalı olmadığını, satışlardan elde edilen bedelin müvekkilin kredi borcu ve diğer borçlarına verildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı … ve … Veri Oluşturma Tem. Hiz. İnş. Tur. San. İç ve Dış Tic.Ltd. Şti. vekili, müvekkillerinin iyi niyetli üçüncü şahıs konumunda olduğunu, icra dosyalarında geçici veya kati aciz vesikası alınmadığını, satış işlemlerinin gerçek olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini belirtmiştir.

Davalı …, davalı …’ın dava konusu taşınmazı borçlarına karşılık olarak satacağını söylemesi üzerine taşınmazı satın alındığını, bedellerinin banka hesabına havale edildiğini, davalının borçlularından mal kaçırmak amacıyla satış yaptığını bilmediğini, kendisinin iyi niyetli olarak satın aldığını belirterek davanın reddine karar verilmesinin dilemiştir.

Davalı …, açılan davayı kabul etmediğini, davalı …’in şirketin kullandığı kredilerden dolayı taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, ipotek paraya çevrildiğinden gayrimenkullerin yok pahasına gideceğini ifade ettiğinden, taşınmazın 13.01.2012 tarihinde ipotekli olarak satın aldığını, bedelini davalıya ödediğini, iyi niyetli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili, açılan davanın diğer davalarla bağlantılı olmadığını, satış işleminin müvekkilinin babası aracılığı ile yapıldığını, müvekkilinin davalı …’ı satış işlemi dışında hiç görmediğini, taşınmazı gerçek bedeli üzerinden aldığını ve taşınmazda tadilatlar yapılarak kullanıldığını ileri sürerek davanın reddinin gerektiğini beyan etmiştir.

Mahkemece taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında ciddi bir nispetsizlik bulunduğu ve davalıların taşınmazları üzerlerindeki ipotek ile satın aldıkları, davalıların birbirleri ile gerek ticari gerekse ailevi ilişkileri nedeniyle irtibat bulunduğu, tasarrufun iptali şartlarının oluştuğu gerekçesi ile asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir.

Davalı … vekilinin, davalı … Veri Oluşturma Temizlik Hizmetleri İnş Tur. San. İç ve Dış. Tic. Ltd. Şti ve davalı … vekilinin, davalı … vekilinin, davalı … vekilinin, davalı … vekilinin ayrı ayrı temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuş, verilen maddi hatanın düzeltilmesi talepli dilekçe üzerine de Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle maddi hatanın düzeltilmesine karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece önceki gerekçeler ile direnme kararı verilerek birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/329 Esas sayılı dava dosyasında, birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/434 Esas, birleşen Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/405 Esas sayılı dava dosyalarında davalı …’e karşı açılan davaların kabulü ile dava konusu Ankara ili Gölbaşı ilçesi Bahçelievler mahallesi 110001 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 10 nolu bağımsız bölümüne ilişkin davalılar arasında yapılan satış şeklindeki tasarrufun icra dosyalarında kesinleşen alacak miktarları ve ferileri ile sınırlı olarak iptali ile davacıya cebri icra yetkisi tanınmasına, mahkeme kararının kesinleşen bölümleri ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/329 Esas, birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/434 Esas, Birleşen Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/405 Esas sayılı dava dosyalarında Ankara ili Gölbaşı ilçesi Bahçelievler mahallesi 110001 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 10 nolu bağımsız bölümüne ilişkin davalı … ile davalı … arasında yapılan satış şeklindeki tasarrufun iptali yönünde açılan davada, satışın muvazaalı olduğu hususunun ve davalı … ile davalı borçlu … arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir yakınlığın ispat edilip edilemediği, burada varılacak sonuca göre bu davalı açısından davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin ve kavramların açıklanmasında fayda bulunmaktadır.

Tasarrufun iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un “İptal davası ve davacılar” başlıklı 277. maddesine göre;

“İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri”.

Aynı Kanun’un “İvazsız tasarrufların butlanı” başlıklı 278. maddesinde yer alan düzenlemeye göre

“Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.

Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.

Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.

1. Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,

2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,

3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.”

Acizden dolayı butlan hâlini düzenleyen 279. maddenin somut olay bakımından uygulanma yeri bulunmamaktadır.

Aynı Kanunun “Zarar verme kastından dolayı iptal” başlıklı 280. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise;

Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir.

Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hâllerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.”

2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’ndaki düzenlemeler karşısında tasarrufun iptali davasını; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava,” kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava şeklinde tanımlayabiliriz.

İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır (Güneren, A: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, Ankara 2012, s: 39, 40).

Yasal düzenlemelerden de anlaşıldığı gibi, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 278. maddesinin 2. bendi gereğince akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre ivaz olarak pek aşağı fiyat kabul edilen akitlerin bağışlama hükmünde olup, iptale tabi olduğu kabul edilmiştir.

2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 278/III-2’deki edimler arasında aşırı oransızlığa ilişkin hüküm, borçlu ile borçludan tasarrufa konu malı satın alan 3. kişi arasındaki tasarruflarda iptal nedenidir. Aynı malı 3. kişiden satın alan 4. kişi (varsa 5. kişi) hakkında bu hüküm uygulanmaz.

Tasarrufun bu bent uyarınca iptal edilebilmesi için, malın veya hakkın satış tarihindeki satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında aşırı oransızlık bulunması gerekir.

Yargıtay uygulamasına göre, edimler arasında aşırı oransızlıktan söz edebilmek için tasarruf konusu malın veya hakkın, satış sözleşmesinde (tapuda, noterde, vs.) gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasında en az bir misli veya daha fazla fark bulunması gerekir.

Şu hâlde, edimler arasında aşırı oransızlık olup olmadığının saptanabilmesi için iki unsura ihtiyaç vardır.

1- Tasarrufa konu mal ve hakkın satış değerinin belirlenmesi,

2- Bu mal veya hakkın satış tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi.

Tasarruf konusu mal veya hakkın satış bedeli borçlu ile alıcı arasında yapılan satış sözleşmesinde gösterilen yazılı değerdir.

Borçlu tarafından satılan iptal konusu taşınır (araç vs) veya taşınmaz (ev, arsa vs.) mal veya hak üzerinde ipotek ve haciz kayıtları varsa, ipotek ve haciz bedelinin alıcı 3. kişinin ödemesi koşulu ile satışın bu değerlerin tamamı üzerinden yapıldığı kabul edilir. Bu durumda, edimler arasında aşırı oransızlık olup olmadığının belirlenmesinde, tapu, trafik kaydındaki ipotek ve haciz kayıtlarının da göz önünde tutulması gerekir.

Bunun için, tapuda veya noterde yapılan resmî sözleşmede gösterilen satış bedeline, alıcı 3. kişi tarafından ödenen ipotek ve haciz tutarı eklenerek “satış değeri” bulunur.

Öte yandan, davalı 3. kişi malın satış sözleşmesinde gösterilen satış değeri ile tasarruf tarihindeki gerçek değeri arasındaki fark bedeli, borçluya haricen ödediğini, satışın gerçek değer üzerinden yapıldığını savunabilir ve ispat edebilir.

Ülkemizde, genellikle taşınmaz satışlarında, tapuda düzenlenen resmî sözleşmede, satış bedeli olan gerçek değer yerine, emlak vergisine esas alınan daha düşük değer gösterilmektedir. Satış bedeli ile gerçek satış değeri arasında aşırı fark varsa, alıcı ödemenin gerçek değer üzerinden yapıldığını ancak, resmî nitelik taşıyan örneğin, bankadaki hesap hareketini gösterir hesap ekstresi, banka havalesi, PTT havalesi gibi bir belge ile de kanıtlayabilir (Güneren, s:718,719, 720, 722 vd.).”

Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2005 tarihli ve 2005/15-625 E., 2005/736 K., 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-244 E., 2008/252 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olay değerlendirildiğinde;

Dosya kapsamından tasarrufa konu, borçlu … adına kayıtlı 10 nolu dubleks mesken Gölbaşı Tapu Sicil Müdürlüğünce düzenlenen 22.11.2011 tarihli resmî senet ile 210.000,00 TL bedelle davalı …’e satılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın temlik tarihindeki değeri ise 700.000,00 TL olarak belirlenmiştir. Satış işlemleri davalının babası olan 3. kişi aracılığı ile takip edilmiştir. Banka hesap hareketleri incelendiğinde taşınmazın temlik edildiği tarihte 3. kişi olan babanın hesabından toplam 610.000,00 TL çekildiği, 210.000,00 TL’nin ev bedeli olduğu şerh düşülerek borçlu …’a havale edildiği görülmüştür. Borçlu ile davalının babası olan 3. kişi arasındaki taahhütleri içeren ve altında bankanın da kaşesi bulunan yazı içeriğine göre satış bedelinden 450.000,00 TL’nin satın alınan gayrimenkul üzerindeki ipoteğin 21 gün içinde fek edilmesi aksi takdirde ödenen bedelin iade edileceği şartı ile belirtilen hesaba yatırıldığı ve yatan para üzerine ipoteğin de ilgili bankanın 02.12.2011 tarihli yazısı üzerine kaldırıldığı anlaşılmıştır.

Davacı tarafça, davalı borçlu ile davalı alıcı …’ın yakın arkadaş oldukları ileri sürülmüş, bu iddiaya ilişkin de bir delil sunulmamıştır. Yargılama aşamasında dinlenen tanıklar, tarafların birbirini tanımadığını, davalı borçlunun ve satış işlemlerine aracılık eden davalının babasının da tanışıklıklarının bulunmadığını, satış işlemi dışında da bir araya gelmediklerini beyan etmişlerdir.

Mevcut bu durum karşısında tapudaki satış bedeline ödenen ipotek bedeli de eklendiğinde bedeller arasında fahiş farkın bulunmadığı, satış bedelinin ödendiğinin hesap hareketleri ve diğer belgeler ile kanıtlandığı, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 280. maddesine göre de davalının ve babasının borçlunun ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun da davacı tarafça ispatlanamadığı kabul edilmelidir.

O hâlde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire Bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.11.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

İcra ve iflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, Tasarrufun iptali, itirazın iptali, istirdat davası, menfi tespit davası, ihtiyati haciz başta olmak üzere her türlü icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.

Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.