Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Tazminat Davasında Görevli Mahkeme
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/4-1354 Karar No: 2018/1105 Karar tarihi: 16.05.2018
Özet: Taraflar arasındaki ceza davasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların ve tarafların beyanlarında davalının otelin bulunduğu taşınmazda paylı mülkiyet paydaşı olduğu, oteli kiralayarak işleten kişinin ve işverenin dava dışı …. olduğu belirtilmiştir. Dosya içerisinde davalı ile davacı arasında iş sözleşmesi bulunduğuna dair başkaca herhangi bir iddia, beyan veya delil bulunmamaktadır. Şu durumda gerek taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmaması gerekse olayda 5521 sayılı (mülga) İş Mahkemeleri Kanun’un 1. maddesi hükmünde öngörülen koşulların mevcut olmaması nedeniyle, davaya bakmakla İş Mahkemesinin görevli olmadığının kabulü gerekmektedir. Hal böyle olunca yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.
(2709 S. K. m. 142) (5521 S. K. m. 1) (YİBK. 08.12.1982 T. 1982/4 E. 1982/4 K.)
Dava: Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2011 gün ve … sayılı kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.11.2013 gün ve 2013/15615 E., 2013/18068 K. sayılı kararı ile,
“…Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının hissedar olduğu otelde işçi olarak çalıştığı sırada davalının yanına gelerek kendisine karşı hakaret içerikli sözler sarf ettiğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece, isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile davalı arasında iş akdi olduğu ve davaya konu olayın da akdin devamı sırasında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, iş mahkemesi İş Kanunu hükümlerine göre işçi sayılanlar ile işveren arasındaki her türlü uyuşmazlıkları çözümlemekle görevlidir. Şu durumda, davanın iş mahkemesinde görülmesi gerekir. Mahkemece, görevsizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddi yerine işin esasının çözümlenmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin benzin istasyonu işlettiği dönemde davalı ile meslektaş iken iflas ederek işini kaybettiğini, ailesine bakabilmek için davalının da hissedar olduğu otelde çalışmaya başladığını, davalının otele geldiğinde müvekkili ile dalga geçtiğini, “Senin ne işin var burada” diyerek küçümsediğini, müvekkilinin davalıya “Düşmez kalkmaz bir Allah, ne var burada çalışıyorsak” demesi üzerine davalının “Bana ne lan, sen manyak mısın nerede çalışırsan çalış” diyerek, müvekkilin onur, şeref ve haysiyetini rencide ettiğini, davalının bu eylemi nedeniyle Dikili Sulh Ceza Mahkemesinde hakaret suçundan yargılandığını ve cezalandırıldığını ileri sürerek müvekkilinin kişilik haklarına yapılan saldırıdan dolayı 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ceza dosyasında her ne kadar müvekkilinin mahkûmiyetine karar verilmiş ise de, hakaretin karşılıklı olduğunun kabul edildiğini, davacının herhangi bir zararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece davalının davacının çalışmakta olduğu otele gelerek davacıya birtakım hakaretlerde bulunduğu ve bu olay nedeniyle işten ayrılmak durumunda kaldığı, davacının iş ortamında iken uğradığı bu hakaret nedeniyle psikolojik olarak etkilenmesinin, manevi olarak rahatsızlık duymasının ve üzüntü çekmesinin olağan olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece dosyada taraflar arasında iş akdi olduğuna dair bir yazılı belge bulunmadığı, ayrıca ceza dosyasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların ve tarafların beyanlarından davalının otelin bulunduğu taşınmazda paylı mülkiyet paydaşı olduğunun, otelin işletme sahibinin ve işverenin …. olduğunun, dolayısıyla taraflar arasında iş akdinin bulunmadığının anlaşıldığı belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olayda davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre eldeki davanın 5521 sayılı (mülga) İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca iş mahkemesinde görülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
T.C. Anayasası‘nın 142. maddesinde, mahkemelerin görevlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddeleri uyarınca mahkemelerin görevi kanunla belirlenir ve kamu düzenine ilişkin olan görev konusunun mahkemelerce resen dikkate alınması gereklidir.
Belirtmek gerekir ki, mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (05.12.1977 gün 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden). 23.05.1960 gün ve 11/10 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, ayrık hükümlerin dar olarak yorumlanması yoruma ilişkin temel bir kuraldır. Şu duruma göre, iş mahkemelerinin görevleri istisnai nitelik taşıdığı için, görevlerinin geniş yoruma değil dar yoruma tabi tutulması esastır (8.12.1982 gün ve 4/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın hangi mahkemede görüleceğinin çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde ve 29.6.1960 gün ve 13/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (Kanunun değiştirilen ikinci maddesinin C, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde çözümleneceği açıklanmıştır.
Tüm bu açıklamalar ve yasal düzenlemeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacının işini kaybetmesinden sonra bir otelde çalışmaya başladığı, olay günü otele gelen davalı tarafından davacıya hitaben sarf edilen sözler nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki ceza davasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların ve tarafların beyanlarında davalının otelin bulunduğu taşınmazda paylı mülkiyet paydaşı olduğu, oteli kiralayarak işleten kişinin ve işverenin dava dışı …. olduğu belirtilmiştir.
Dosya içerisinde davalı ile davacı arasında iş sözleşmesi bulunduğuna dair başkaca herhangi bir iddia, beyan veya delil bulunmamaktadır.
Şu durumda gerek taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmaması gerekse olayda 5521 sayılı (mülga) İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmünde öngörülen koşulların mevcut olmaması nedeniyle, davaya bakmakla İş Mahkemesinin görevli olmadığının kabulü gerekmektedir.
Hâl böyle olunca yerel mahkemenin yukarıda belirtilen gerekçeyle yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.05.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Alacak davası ve tazminat davası, sebepsiz zenginleşme davası başta olmak üzere borçlar hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.
Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından tazminat davası alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Kayseri tazminat avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.