Taşıma Aktinin İfası Sonunda Teminat Mektubunun İadesi için Açılan Davada Zamanaşımı İtirazı

Taşıma Aktinin İfası Sonunda Teminat Mektubunun İadesi için Açılan Davada Zamanaşımı İtirazı İleri Sürülebilir mi - Kayseri Ticaret Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Teminat Mektubunun İadesi için Açılan Davada Zamanaşımı

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu

Taşıma İşleri: Zamanaşımı – Madde 855

(1) Bu Kitap hükümlerine tabi taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar.

(2) Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi; yolcu taşımasında, yolcunun varma yerine ulaşma tarihinden başlar. Eşya tamamen zayi olmuş veya yolcu gideceği yere ulaşamamış ise, zamanaşımı süresi, eşyanın teslimi ve yolcunun ulaşması gereken tarihten itibaren işlemeye başlar.

(3) Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu alacaklısının, zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği tarihten itibaren, üç ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

(4) Gönderen veya gönderilen, taşıyıcıya karşı olan haklarını, bir yıl içinde 18 inci maddenin üçüncü fıkrasına uygun şekilde istemiş olmaları şartıyla, def’i olarak her zaman ileri sürebilirler.

(5) Taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı;

a) Eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse,

b) Yolcu geç ulaşmışsa,

taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar.

(6) 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunundaki zamanaşımı hükümleri saklıdır.

Taşıma Aktinin İfası Sonunda Teminat Mektubunun İadesi için Açılan Davada Zamanaşımı İtirazı İleri Sürülebilir mi

Yargıtay Büyük Genel Kurul

Esas No: 1966/16 Karar No: 1967/7 Karar Tarihi: 13.12.1967

Özet: Taşıma aktinin teminatı olarak verilen ve akit ifa edilmiş olmasına rağmen iade edilmemiş bulunan teminat mektubunun iadesi hakkında taşıyıcının taşıtan aleyhine açtığı davada zamanaşımı defi ileri sürülmemesine karar verilmiştir.

(6762 S. K. m. 767)

Dava: Taşıma aktinin teminatı olarak verilen ve akit ifa edilmiş olmasına rağmen iade edilmeyen teminat mektubunun geri verilmesi konusunda açılan davada taşıtan tarafından ileri sürülen zamanaşımı defi sebebiyle Türk Ticaret Kanununun 767. ve eski Ticaret Kanununun 889. maddesinin tatbikinin mümkün olup olamayacağı hususunda dairenin iki ilamı arasında içtihat ihtilafı bulunduğundan söz edilerek içtihadı birleştirme yolu ile ihtilafın giderilmesi Yargıtay Ticaret Dairesi Başkanlığının 26.9.1966 tarih ve 66/266 sayılı yazısı ile istenilmesi üzerine toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Kısmı Genel Kurulunda durum görüşüldü:

Karar: Yargıtay Ticaret Dairesinin 21.11.1952 gün ve 6156/5132 sayılı ilamı teminatın geri verilmesi davasının zamanaşımından dolayı reddi yolundaki hüküm ile ilgili olup bu ilamda; (Taraflar arasındaki nakil mukavelesi hükmünün 31.7.1943 tarihinde sona erdiği taraflarca kabul ve işbu dava 13.3.1950 tarihinde ikame edilmiş bulunmasına ve Ticaret Kanununun 889. maddesinde nakil mukavelesinden mütevellit bilumum hukuk davalarının bir sene geçmesiyle sakıt olacağı yazılı olup teminatın iadesi talebinin de sözü geçen nakil mukavelesine müteferri alacaklardan bulunmasına ve nakil ücretinin fazla ödendiği beyanıyla 10.5.1945 tarihinde davacıdan kesilen meblağın istirdadı talebi de aynı hükme tabi görülmesine binaen davacının yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına) karar verildiği ve aynı dairenin benzeri konu ile ilgili 16.11.1965 tarih, 63/6171 E.65/95 sayılı ilamında ise (Dava, davacı nakliyecinin davalı taşıtana karşı taahhüt ettiği taşıma işi dolayısıyla ve bu taşıma işinin yerine getirilmesini teminen davalıya verdiği teminat mektubunun geri alınması davasıdır. Teminat mektuplarının esas sözleşmenin teferruatı olarak kabulü ve esas sözleşmenin tabi olacağı zamanaşımının onun hakkında da uygulanması teminat mektubu ve kefalet müesseselerinin mahiyet ve gayesine de uygun düşmez. Dava, teminat mektubunun aynına teveccüh eden bir istekte davacı nakliyeci davalıya teminat olarak ipotek verebilir veya şahsi kefalet gösterebilirdi. Bu takdirde ve aynı prensibin kabulü halinde bir senelik zamanaşımı süresinin veya şahsi kefalete de tatbiki gibi uygulanması mümkün olmayan bir sonuca gidilmesi icap eder ki, bu hal, teminat müessesesinin maksat ve gayesiyle bağdaşamaz. Hükmün davacı yararına bozulmasına) karar verildiği görülmüş ve bu suretle içtihat aykırılığının mevcudiyetine ve bu aykırılığın birleştirilmesine oyçokluğu ile karar verildikten sonra esasa geçilmiştir.

1) Taahhütleri ihtiva eden sözleşmelerde çok defa taraflardan biri, karşı tarafın vecibesini yerine getireceği konusunda geçerli bir banka teminatı istemekte ve bankalarca verilen bu gibi taahhüt belgelerine teminat mektubu denilmektedir. Banka teminat mektupları bir bakımdan üçüncü şahsın fiilini taahhüt niteliğinde olup daima yazılı şekilde düzenlenmektedir. Bu mektupta genellikle bankanın sorumlu olacağı en yüksek miktar rakamla gösterilmektedir. Bankanın sıfatı, teminatı veren olduğundan, taahhüdü; esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamıyla müstakildir. Bankanın taahhüdü lehdarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın garanti taahhüdü olarak tecessüm eder. Banka bu teminat mektubu ile bir sözleşmeye bağlanmış şahsın vecibesini yerine getirmesini ve yerine getirmediği takdirde teminatı alan şahıs için doğacak tehlikeleri kısmen veya tamamen üzerine alır.

Bir kimse, asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazmini kabul etmesi halinde, o kimse garanti veren durumundadır. Üçüncü şahsın fiilini garanti eden, yani bu şahsın bir şey yapacağını başkasına vaat eden şahıs müstakil bir taahhüt altına girmiş olup, o şeyin yerine getirilmemesi halinde müspet ve karşılık mahiyette zarar ve ziyan tediyesine mecburdur. Garanti aktinin kefaletten farkı; kefilin borcu feri mahiyeti haiz, yani asıl borca munzam ikinci derecede bir taahhüt olduğu, kefil borcun tediye edilmemesi halinde tazminat vermeyi değil asıl borçluca icrası lazım olan taahhüdün ifasını, yani borcu ödemeyi üzerine aldığı halde; garanti veren kimsenin borcu, feri değil müstakil niteliği taşımış olmasıdır. Garanti veren, asıl taahhüdün icrasıyla değil, zarar ve ziyan tediyesiyle yükümlüdür.

Teminat mektubunu veren banka, bir borç yüklendiğinden bu aktin borçlusu ve teminatı alan ise alacaklısı durumundadır. Sözleşme hükümlerini yerine getirme yönünden fiili taahhüt edilen üçüncü şahıs ise bu garanti sözleşmesinin taraflarından değildir. Bu garantinin geçerli olabilmesi için, bu fiilin üçüncü şahıs tarafından yapılabileceğinin düşünülmesi yeterlidir. Teminat altına alınan sonucun gerçekleşmesi halinde bu taahhüt ortadan kalkar.

2) İçtihat aykırılığı bulunan olaylarda taşıyıcının taşıma sözleşmesinin gereklerini yerine getireceği konusu banka tarafından verilen teminat mektubu ile taşıtan lehine teminat altına alınmış, taşıma akti yerine getirilmiş, teminat altına alınan fiiller gerçekleşmiş, teminat mektubunun iadesi gerektiği halde verilmediğinden, bu mektubun geri verilmesi hakkında dava açılmıştır. Davada taşıtan zamanaşımı definde bulunmuştur. Çözümlenmesi gereken konu; teminat mektubunu taşıyıcıya iade etmeyen davalı taşıtanın Türk Ticaret Kanunu’nun 767. maddesi ve kaldırılan 865 sayılı Ticaret Kanununun 889. maddelerine dayanmak suretiyle zamanaşımı definde bulunup bulunmayacağı ve böyle bir konuda sözü edilen zamanaşımının uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde toplanmaktadır.

Taşıma sözleşmesinin tarafları (taşıtan) ve (taşıyıcı); teminat mektubu ile taahhüt edilen garanti aktinin tarafları ise (taşıtan) ile (Banka)’dır. Kendi fiili taahhüt edilen taşıyıcı, yaptığı banka muamelesinden dolayı banka ile bu konuda bir anlaşmaya girmiş ve o anlaşmaya uygun olarak komisyon ödemiş ve karşı garanti göstermiştir. Taşıma aktinin ifası sonunda bu mektubu alıp bankaya iade edecek, ona karşı mükellefiyetlerinden kurtulacaktır.

Bu durumlar, banka teminat mektubunun taşıtana verilmesi ve bankanın taşıyıcının fiilini taahhüdü, taşıma aktinin dışında ve ondan tamamıyla ayrı olduğunu göstermektedir.

Teminat mektubunun bankadan taşıyıcı tarafından alınıp taşıtana verilmesi fiili ne bu akte ve ne de mektubun taşıyıcı tarafından iadesinin istenilmesi olayına taşıma akti vasfını vermez. Bu itibarla teminat senedinin iade edilmesine dair davada Türk Ticaret Kanununun 767. ve değiştirilen Ticaret Kanununun 889. maddelerinde gösterilen zamanaşımları tatbik edilemez.

3) Borcun ödenmesi üzerine borçlu senedin geri verilmesini veya iptalini istemek hakkına sahiptir. Garanti edilen neticenin taahkkuk etmiş olması halinde dahi durum aynıdır. Garanti alanın, taahhüdüdü muhtevi mektubu veren bankaya veya ona iade edilmek üzere fiili taahhüt edilen kimseye iade etmesi lazımdır. Teminat mektubunun iade edilmemesi üzerine açılan dava, bir alacak davası olmayıp bir belgenin iadesi veya bu belgenin hükmünü kaybetmiş olması itibariyle iptali davasıdır. Böyle bir davada iade hükmü ile iptal hükmü arasında bir farklılık düşünülemez. Elinde bu belgeyi tutan yani garanti alan, taahhüt edilen fiilin tamamen yerine getirilmediğini beyanla savunmada bulunabilir. Muhtevasının hükmü kalmadığından bahisle iadesi veya iptali istenilen bir belgeyi elinde tutan tarafın aleyhine açılan davada davacının o belgeyi geri istemekte hukuki yararı bulunduğu müddetçe zamanaşımı itirazı ileri sürülemez. Esasen hakimin vereceği iade veya iptal kararı o belgenin yerini alacağından ve belgenin maddi bir değeri bulunmadığından zamanaşımı söz konusu olamaz.

Sonuç: Taşıma aktinin teminatı olarak verilen ve akit ifa edilmiş olmasına rağmen iade edilmemiş bulunan teminat mektubunun iadesi hakkında taşıyıcının taşıtan aleyhine açtığı davada, taşıtan tarafından 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu‘nun 767. maddesine dayanılmak suretiyle zamanaşımı defi ileri sürülemeyeceğine ve böyle bir defi karşısında sözü edilen maddenin tatbikinin mümkün bulunmadığına birinci görüşme ve oylamada oybirliği ile 13.12.1967 tarihinde karar verildi.

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tazminat hukuku, borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Dava sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almaları faydalı olacaktır. 

Kayseri ticaret avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.