Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki
3402 sayılı Kadastro Kanunu
Taksim ve kısmi iktisap hali – Madde 15
Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur.
Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir.
İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir.
Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır.
Madde Gerekçesi
Bu madde, 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 34 ve 44 üncü maddeleri esas alınmak suretiyle düzenlenmekle beraber Yargıtay içtihadı birleştirme kararına uygun olarak zilyet veya malikler lehine olmak üzere iştirak halinde tasarruf edilen taşınmaz mallardaki hisselerin iştirakçiler arasında devir ve temlik edilebileceği ve ayırmayı (ifrazı) gerektiren tapulu ve tapusuz taşınmaz malların taksimlerinde ayırma tarihindeki imar mevzuatına göre işlem yapılacağı esası getirilmiştir.
Deliller ve hakimin takdiri – Madde 30
Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak hakim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.
Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir.
Kadastro mahkemesinde açılmış davalarda, ihtilaf taşınmaz malın muayyen bir kısmına münhasır kalıyorsa, ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde ihtilaflı olmayan kısım ifraz edilerek davaya ihtilaflı kısım üzerinde devam edilir.
Madde Gerekçesi
Bu madde, 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesi esas alınmak suretiyle ve daha geniş kapsamlı olarak düzenlenmiştir. Kadastro çalışmaları sırasında bilirkişi ve tanık olarak dinlenen kişilerin beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe bunlar dinlenmeyecektir. Ancak tutanaklardaki beyanı ile mahkemece toplanan deliller arasında çelişki bulunduğu takdirde bunlar yeniden tanık sıfatıyla dinlenebilecektir.
766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesindeki davaların uzamasına ve sürüncemede kalmasına neden olan hâkimin resen araştırma ve inceleme yetkisi sınırlandırılmış, ancak kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahallî mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılmadığı veya dava açan mirasçıların dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde resen araştırma ve inceleme yapılarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceği hususu açıklanmıştır.
Ayrıca 766 sayılı (mülga) Tapulama Kanununun 54 üncü maddesinde yer alan, taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir hükmü aynen muhafaza edilmiştir.
Açılan dava, taşınmaz malın tamamını değil de belli bir kısmını kapsıyorsa, dava konusu olmayan kısımda maliklerin tasarruf haklarının kısıtlanmaması amacıyla, davalı kısmın ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde, ifraz edilmek suretiyle davanın bu kısım üzerinde devam etmesi esasları bir yeni hüküm olarak getirilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu
Elbirliği mülkiyeti: Kaynakları ve niteliği – Madde 701
Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.
Hükümleri – Madde 702
Ortakların hakları ve yükümlülükleri, topluluğu doğuran kanun veya sözleşme hükümleri ile belirlenir.
Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir.
Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.
Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır.
Sona ermesi – Madde 703
Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer.
Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.
Terekenin Taksim Edilmesi ve Elbirliği Mülkiyetinde Diğer İştirakçilere Hisse Devri ve Temliki
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/643 Karar No: 2019/888 Karar Tarihi: 17.09.2019
Mahkemesi: Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karabük Kadastro Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.10.2013 tarihli ve 2013/106 E., 2013/141 K. sayılı kararın davacı …terekesi temsilcisi … vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 16.06.2014 tarihli ve 2014/7840 E., 2014/8430 K. sayılı kararı ile:
“…Kadastro sırasında Safranbolu İlçesi Sarıköy Köyü çalışma alanında bulunan 137 ada 4 parsel sayılı taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek yüzölçümü ve malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı … ve müşterekleri tarafından davalılar … ve müşterekleri aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptal ve tescil davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanağı ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 137 ada 4 parsel sayılı taşınmazın eşit paylarla… mirasçıları …, …, … ve … adlarına tesciline karar verilmiş; hüküm, …terekesi temsilcisi … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/101-119 sayılı kararı ile davacılar miras bırakanı … terekesinin taksim edildiğinin hükmen kabul edildiği, onama ile kararın kesinleştiği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm için yeterli bulunmamaktadır. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/101-119 sayılı dosyası ile eldeki dosyada davalı durumunda olan … ve müştereklerinin murisi… tarafından …, … ve … aleyhine, eldeki dosyanın davacıları ve aynı zamanda tereke sahibi olan …’nın bir diğer mirasçısı olan …’ten taşınmazı 27.05.1990 tarihli senet ile satın aldığı iddiası ile meni müdahale davası açılmış, … terekesinin taksim edilerek taşınmazın …’e kaldığı ve … tarafından da…’a satıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Daha sonra… mirasçısı tarafından Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde 2001/98-2002/38 sayılı tescil davası açılmış ve benzer gerekçe ile kabul edilerek… mirasçıları adına tapu kaydı oluşturulmuştur. Akabinde, …, … ve daha sonradan muris … terekesine temsilci olarak tayin edilen … tarafından oluşan bu tapu kaydının iptali ve muris … mirasçıları adlarına tescili talebi ile Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açılmış, taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi üzerine dava Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
Taşınmazın evvelinde muris …’ya ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, taşınmazın taksim ile … mirasçısı …’e kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava şartları arasında sayılan “kesin hüküm” davanın taraf, sebep ve konusunun aynı olması halinde mümkündür. Gerek meni müdahale gerekse tescil dosyalarında muris …’ın tüm mirasçıları dava da taraf olmadıklarından tescil ve meni müdahale ilamları … terekesi aleyhine kesin hüküm oluşturmayacaktır. Öte yandan iş bu dava dosyasında da… mirasçıları tarafından … terekesinin taksim edildiğini kanıtladıkları hususunda yeterli delil bulunmamaktadır. Hem asliye hukuk mahkemesi dosyalarında hem de eldeki dosyada dinlenilen yerel bilirkişilerin bir kısmı … terekesinin taksim olmadığını beyan ettikleri gibi davacı tarafça muris … adına tescil edilmiş 17 adet tapu kaydı sunulmuş, ancak mahkemece bu taşınmazların tespit tutanakları getirtilmemiş, ne sebeple bu şekilde tespit yapıldığı üzerinde durulmamıştır. Hal böyle olunca; malik hanesi açık bulunan taşınmaz yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca mahkemece gerçek hak sahibinin re’sen belirlenmesi zorunlu göz önüne alınarak, davacı tarafça sunulan 17 adet tapu kaydının tespit tutanakları getirtilerek tespit kişileri belirlenmeli, tarafların tanık listelerinde yer almayan üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki keşifte, meni müdahale ve tescil dosyalarında dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar, davalı tarafın dayanağı 27.5.1990 tarihli senet tanıkları ile bahsi geçen 17 adet taşınmazın tespitinde görev yapan tespit bilirkişilerinin katılımıyla yeniden yapılacak keşifte … terekesinin usulüne uygun olarak taksim edilmiş olup olmadığı tereddüte yer bırakmayacak şekilde kesin olarak belirlenmeli, tereke taksim olmuş ise 17 adet taşınmazın neden muris … terekesinde bırakıldığı hususundaki çelişki giderilmeli, tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri de tanık olarak dinlenilmek suretiyle aykırılığın giderilmesine çalışılmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.”
gerekçeleriyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Davacı … ve müşterekleri vekili Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dilekçesinde, Gökpınar köyü Yurtcuvaz mevkiinde kain tarla vasfındaki taşınmazın müvekkillerinin murisi …’dan intikal ettiğini, muris …’nın terekesinin taksim edilmediğini, çekişme konusu taşınmaz mirasçılardan … tarafından 27.05.1990 tarihli senet ile davalıların murisi Ali Yılmaz’a satılmış ise de tereke iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğu için satışın geçersiz olduğunu ileri sürerek davalılar adına 134 cilt no 1 de kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile …mirasçıları adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Yargılama sırasında dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarına başlanılmış, davaya konu taşınmaz hakkında 137 ada 4 parsel numarası ile davalı olduğu belirtilmek suretiyle kadastro tutanağının düzenlenmesi üzerine dosya görevsizlik kararı verilerek Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Davalı … vekili; çekişme konusu yerin davalıların murisi tarafından satın alındığını, davacılar aleyhine açılan el atmanın önlenmesi davası neticesinde davacıların taşınmazda hakkı bulunmadığından el atmalarının önlenmesine karar verildiğini, akabinde açılan tescil davası ile de taşınmazın davalılar adlarına tesciline karar verildiğini, her iki hükmün de Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini belirterek davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesini savunmuş, diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.
Yerel mahkemece; dava konusu taşınmazın…’a satılmadan evvel …’nın terekesine ait olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı ancak uyuşmazlığın bu taşınmazın …mirasçısı … tarafından satışının geçerli olup olmadığı ya da bu taşınmazın harici taksim neticesinde satışı yapan …’ ya isabet edip etmediği ve …’nın bu nedenle yapmış olduğu tasarrufun geçerli olup olmadığı noktasında toplandığı, Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinde …’nın mirasçıları …, … ve …’nın taşınmaza el atmalarının önlenmesine karar verildiği, o davada davalı olarak bulunan …’nın …mirasçılarından Ahmet … dolayısı ile eşi …’nın, … dolayısı ile ve yine …’nın mirasçıları bakımından kararın taraflar arasında kesin hüküm teşkil ettiği, …’nın bir kısım mirasçıları açısından kesin hüküm teşkil eden Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/101 E., 1992/119 K. sayılı ilamının Mahkeme açısından bağlayıcı olduğu, ayrıca diğer …mirasçıları bakımından ise kuvvetli delil teşkil ettiği, kuvvetli delile karşı mahallinde yapılan keşifte alınan beyanlar birlikte değerlendirildiğinde …mirasının paylaşılıp paylaşılmadığı hususunun bilinmediği, zaten dava dosyası kapsamında …’nın beyanlarından anlaşıldığı üzere paylaşımın aile içinde yapıldığı, paylaşım yapıldıktan sonra mirasçılarının bir çoğunun köy dışında olması nedeniyle paylaşım doğrultusunda bir kullanımın bulunmadığı, taşınmazların …mirasçılarından Ahmet …’nın mirasçıları tarafından kullanıldığı, buna göre davaya konu taşınmazın paylaşım neticesinde …mirasçılarından …’ya isabet ettiği, onun da taşınmazı…’a sattığı Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/101 E., 1992/119 K. sayılı ilamından ve o dosyadaki davalı … ile davalılar tanığı Şaban’ın beyanından anlaşıldığı gerekçeleriyle açılan davanın reddine, dava konusu yerin mülkiyetinin…’ın terekesinde olması nedeniyle kendisinin ve kendisinden sonra eşi Sultan’ın vefatı sebebiyle mirasçıları …, Hasan, Hüseyin, Yaşar ve … adlarına veraseten iştirak olarak tespit ve tesciline karar verilmiştir.
Davacı …tereke temsilcisi … vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; dava konusu taşınmazın …terekesine ait iken mirasçıları tarafından usulünce paylaşılıp paylaşılmadığı hususunun Mahkemece yapılan keşifte toplanan delillere göre bilinmediği ve duyulmadığı, aile içerisinde yapılan paylaşımdan köylünün haberinin bulunmadığı ve mirasçıların … hariç tamamının başka yerlerde yaşıyor olması sebebiyle paylaşımın fiili ve görüntü olarak ortaya çıkmasının da mümkün olmadığı, mirasçılar arasında yapılan paylaşım neticesinde mirasçıların kendilerine isabet eden yerlere sahip çıkıp ayrıca ekip biçmelerinin paylaşım açısından gerekli olmadığı, paylaşımın yapıldığı ve uzlaşıldığı anda paylaşımın sonuçlarını doğurduğu, bu durumda dava konusu edilen yerin paylaşılıp paylaşılmadığı konusunda Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin bahsi geçen kararı tüm tereke bakımından kesin hüküm teşkil etmese de, …, … ve …’nın diğer mirasçıları bakımından kesin hüküm niteliğini korumakta olduğu, diğer mirasçılar bakımından ise önemli derecede takdiri bir delil özelliği taşıdığı, dava konusu edilen taşınmaz dışında diğer 17 adet taşınmazın neden paylaşıma göre değil de …adına tespit edildiği hususunun ise Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin bahsi geçen dosyasında paylaşımın aile içinde yapıldığının belirtilmesi karşısında tespitlerin muris …adına yapılmış olmasını ortaya çıkardığı, dava konusu taşınmaz dışında kalan yerlerin …adına yazılmasının dava konusu yerin ve diğer taşınmazların paylaşılmadığı sonucunu ortaya çıkarmayacağı gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı …tereke temsilcisi … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, çekişme konu taşınmazın …mirasçıları arasında harici taksime konu edilip edilmediği, Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/101 E., 1992/119 K. sayılı kararının bahsi geçen dosyada taraf olan …’nın bir kısım mirasçıları açısından kesin hüküm, diğer mirasçıları bakımından ise kuvvetli delil teşkil edip etmediği, burada varılacak sonuca göre …’nın yapmış olduğu satış işleminin geçerli olup olmadığı hususlarında Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden evvel, mahkemece UYAP ortamında kayıtlı bulunan ve elektronik imza ile imzalanan “…UYULMASINA, mahkememizin önceki kararında direnilmesine” yönündeki ara kararının fiziki çıktısında “…UYULMAMASINA, mahkememizin önceki kararında direnilmesine” şeklinde yazılması karşısında usulüne uygun direnme kararı bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Mahkemece, ilk kararın Özel Dairece bozulmasından sonra yapılan yargılama sırasında; UYAP ortamında kayıtlı bulunan ve elektronik imza ile imzalanan 02.03.2015 tarihli duruşmadaki (1) numaralı ara kararında “Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 2014/7840 E., 2014/8430 K. sayılı bozma ilamına UYULMASINA, mahkememizin önceki kararında ısrar edilmesine…” şeklinde karar verildiği, aynı celseye ilişkin duruşma tutanağının fiziki çıktısındaki ara kararda ise “…Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 2014/7840 E., 2014/8430 K. sayılı bozma ilamına UYULMAMASINA, mahkememizin önceki kararında ısrar edilmesine …” ifadelerinin yer aldığı görülmüştür. Oturum tutanaklarının bir bütün olarak değerlendirilmesinde, UYAP ortamında kayıtlı bulunan ve elektronik imza ile imzalanan “…UYULMASINA, mahkememizin önceki kararında ısrar edilmesine” şeklindeki ara kararda yer alan “UYULMASINA” ifadesinin maddi bir hataya dayandığı, mahkemenin bozmaya uyma yönünde iradesini göstermediği kabul edilmiş; mahkemece 02.03.2015 tarihli oturumda verilen ara kararının usulüne uygun bir direnme olduğu sonucuna varılarak ön sorun aşılmış, işin esasının incelenmesine geçilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
İşin esasının incelenmesinde;
Uyuşmazlığın çözümü bakımından konu ile ilgili “delil”, “kesin hüküm” ve “güçlü delil” kavramlarını kısaca açıklamakta yarar vardır.
Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hukukumuzda kesin deliller, ikrar (HMK m.188) , senet (HMK m. 199 vd.), yemin (HMK m. 225 vd.) ve kesin hüküm (HMK m. 303) olmak üzere dört tanedir. Takdiri deliller ise tanık (HMK m.240 vd.), bilirkişi (HMK m. 266 vd.), keşif (HMK m.288 vd.) ve kanunda düzenlenmemiş diğer deliller (HMK m. 192) olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Alangoya, Y./Yıldırım, K./Deren Yıldırım, N.: Medeni Usul Hukuku Esasları, İstanbul 2004, s. 341, Arslan, R./ Yılmaz, E./ Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s.389-390). Bu açıdan güçlü delil takdiri bir delil türü olarak nitelendirilebilir.
Kesin hükme gelince, kesin hüküm 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 303. maddesinde düzenlenmiş olup, şekli ve maddi olarak ikiye ayrılır. Verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.
Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Önemle vurgulanmadır ki; maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.
Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.
İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise; kesin hüküm (mahkeme ilamları) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 204/1. maddesine göre kesin delil teşkil eder.
Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci bir davada, birinci davada kesin hükme bağlanmış olan husus kesin delil teşkil eder. (HMK m.303/1,2)
Aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı hukukî ilişki hakkında açılan ikinci davanın konusu, birinci davadakinden farklı olsa bile, iki davanın da temelini oluşturan aynı hukukî ilişkinin mevcut olup olmadığı hakkında (birinci davada) verilmiş olan (kesin) hüküm, ikinci davada kesin delil teşkil eder.
Bir davada verilen kesin hüküm, bu davanın taraflarından biri tarafından başka birine (üçüncü kişiye) karşı açılan (veya üçüncü kişi tarafından birinci davanın taraflarından birine karşı açılan) ve konusu ile dava sebebi (vakıalar) aynı olan ikinci bir davada kesin delil teşkil etmez; çünkü iki davanın tarafları farklıdır. Fakat, birinci davada verilen kesin hüküm, ikinci davada güçlü bir takdiri delil teşkil eder (Kılıç, H.: Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Cilt II, Ankara, 2011, s.2341 vd., Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1990/617 K.; 12.12.1990 tarihli ve 1990/4-429 E., 1990/634 K.; 15.12.2004 tarihli ve 2004/9-727 E., 2004/716 K. sayılı kararları).
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2019 tarihli ve 2017/(18)8-2950 E., 2019/320 K. sayılı kararında da yer verilmiştir.
Delil ve kesin hükme ilişkin bu kısa açıklamalardan sonra, eldeki davada tereke adına tapu iptali ve tescil talep eden davacılar ile Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.09.1992 tarihli ve 1992/101 E., 1992/119 K. sayılı dosyasında el atmalarının önlenmesine karar verilen …, … ve … arasında mirasçılık ilişkisi bulunduğu dikkate alındığında, kısaca miras ve elbirliği mülkiyetinin özelliği üzerinde durulmasında yarar vardır.
“Miras” ölen kişinin geride kalan malvarlığıdır. Teknik karşılığı “Tereke”dir. “Miras” terekenin mirasçılara geçişini anlatmak için kullanılır (Öztan, B.: Medeni Hukukun Temel Kavramları, Ankara, 2006, s.545).
Bir kimsenin ölümü ile terekesi onun mirasçılarına geçer. Mirasın intikalinde, mirasbırakanın bütün haklarının ve borçlarının mirasçıya geçmesi söz konusudur. Terekedeki haklar ve borçlar bir bütün (kül) olarak intikal eder. (Öztan, s.547).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 701–703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığının) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke Türk Medeni Kanunu’nun 701. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”
Bu itibarla elbirliği mülkiyetinde, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Yasada veya elbirliği mülkiyetini oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse; ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oy birliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur.
Yapılan açıklamalar ışığı altında somut olay incelendiğinde; eldeki davada, davacılar …, … tereke temsilcisi … ve …, çekişme konusu taşınmazın mirasbırakanları …’dan intikal ettiği ve …terekesinin taksim edilmediği, mirasçılardan … tarafından 27.05.1990 tarihinde davalılar murisine yapılan satışın geçersiz olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuşlardır.
Yerel mahkemece kesin hüküm olarak kabul edilen Safranbolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/101 E., 1992/119 K. sayılı dosyasında, eldeki dosyada davalı durumunda olan … ve müştereklerinin murisi… tarafından, eldeki davanın davacılarından …, … ve … mirasçısı …’ya husumet yöneltmek suretiyle dava konusu taşınmazı …’nın bir diğer mirasçısı olan …’ten 27.05.1990 tarihli senet ile satın aldığı iddiasıyla el atmalarının önlenmesi talebinde bulunmuş, Mahkemece; taraf tanık beyanlarına göre çekişmeli taşınmazın …’dan kaldığı, …’ın ölümü ile mirasçılar arasında yapılan taksim sonucunda …’ya kaldığı, onun da 1990 yılında taşınmazı davacıya satarak zilyetliği devrettiği, davalıların taşınmazda hakkı bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 05.10.1993 tarihli ve 1992/11318 E., 1993/7320 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Daha sonra, Ali Yıldız mirasçısı … tarafından Hazine ve köy tüzel kişiliği aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde 2001/98 E., 2002/38 K. sayılı tescil davası açılmış ve benzer gerekçe ile kabul edilerek… mirasçıları adına tapu kaydı oluşturulmuştur.
Eldeki dosya davacıları …terekesi adına davayı açmış, mahkemece kesin hüküm olarak kabul edilen ilk dosyada …’nın diğer bir kısım mirasçıları taraf olarak gösterilmemiştir. Bir başka anlatımla, kesin hüküm olarak kabul edilen ilk dosyanın terekeye karşı açılan bir dava olmadığı, böyle bir davada diğer mirasçılar taraf olmadığı için verilecek hüküm o kişiler aleyhlerine kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Yine tescil davasında, …mirasçılarının taraf olarak yer almadığı dikkate alındığında, eldeki bu dava bakımından maddi anlamda kesin hükmün varlığından söz etme imkânı da bulunmamaktadır.
Öte yandan, eldeki davada Mahkemece, … terekesinin taksim edilip edilmediği konusunda hüküm vermeye yeterli inceleme ve araştırma yapıldığından bahsedilmesi de mümkün değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre, iştirak hâlinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hâllerde, iştirakçilerden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir. Bu hüküm uyarınca yazılılık kuralı, geçerlilik ve ispat açısından yalnızca tapulu taşınmazlarla sınırlı tutulmuş, tapusuz taşınmazların iştirakçilerden bir diğerine devir ve temliki söz konusu olduğunda bu devir ve temlik işleminin yazılı yapılması zorunluluğu bulunmadığı, böylece hisse devir ve temlikinin her türlü (yazılı belge, tanık, bilirkişi vb.) delil ile ispatının mümkün olduğu bildirilmiştir (Özmen, İ./Çorbalı, H.: 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi, Ankara 1995, s. 611; Çağlar N./Yılmaz, N.F./Arıbaş, A.: 3402 Sayılı Kadastro Yasası Açıklaması ve Uygulaması, 1988, s.387).
Mahkemece, dosya arasına alınan asliye hukuk mahkemesi dosyasında dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıklar ile eldeki davada yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişilerin beyanları gereğince …terekesinin taksim edildiğinin anlaşıldığı belirtilmiş ise de, dinlenilen bir kısım mahalli bilirkişilerin terekenin taksim edilmediği yönünde beyanda bulunması, yine eldeki davada yapılan keşifte taraf tanıkları dinlenmeden ve keşifte davacı tarafça sunulan muris … adına tescil edilmiş 17 adet tapu kayıtlarına ilişkin tespit tutanakları getirtilmeden, neden bu şekilde tespit yapıldığı üzerinde durulmadan karar verilmesi karşısında terekenin taksim edildiği hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmemiştir.
O hâlde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, Özel Daire kararında da belirtildiği üzere, Mahkemece malik hanesi açık bulunan taşınmaz yönünden, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca mahkemece gerçek hak sahibinin resen belirlenmesi zorunluluğu göz önüne alınarak, davacı tarafça sunulan 17 adet tapu kaydının tespit tutanakları getirtilerek tespit bilirkişileri belirlenmeli, tarafların tanık listelerinde yer almayan üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki keşifte, meni müdahale ve tescil dosyalarında dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar, davalı tarafın dayanağı 27.05.1990 tarihli senet tanıkları ile bahsi geçen 17 adet taşınmazın tespitinde görev yapan tespit bilirkişilerinin katılımıyla yeniden yapılacak keşifte … terekesinin usulüne uygun olarak taksim edilmiş olup olmadığı tereddüte yer bırakmayacak şekilde kesin olarak belirlenmeli, tereke taksim olmuş ise 17 adet taşınmazın neden muris … terekesinde bırakıldığı hususundaki duraksama giderilmeli, tespite aykırı sonuca ulaşılması hâlinde tespit bilirkişileri de tanık olarak dinlenilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümüne çalışılmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dava konusu taşınmaza ilişkin davalı yanca açılan gerek el atmanın önlenmesi davası gerekse tescil davalarında dava konusu taşınmazın davalılar murisi… ve mirasçıları olan davalılar zilyetliğinde bulunduğunun anlaşıldığı, her iki davada …mirasçısı … tarafından 1990 yılında davalılar murisi…’a yapılan satışa değer verildiği ve her iki davanın da Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştikleri, tescil davalarının niteliği gereği taşınmazın bulunduğu yerde ilan yapılmadan tescil kararı verilemeyeceği, mahkemece yapılan ilan üzerine davacılar tarafından bir itirazda bulunulmadığı, yine bir kısım …mirasçılarının da taraf olduğu el atmanın önlenmesi davasında dava konusu taşınmazın taksim edildiği hususunun kabul edilerek kesinleşmesi karşısında Mahkemece davacıların dava konusu taşınmazın taksim edilmediği iddiasının araştırılmasına gerek bulunmadığı, kesinleşen mahkeme kararları ve taşınmazın kullanım durumu göz önünde bulundurularak verilen direnme kararının yerinde olduğu belirtilerek yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı …terekesi temsilcisi … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı (mülga) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz başvuru harcının yatırana iadesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.09.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.
Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kamulaştırmasız el atma ile ilgili dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.