Terör Suçlarında Etkin Pişmanlık
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Etkin pişmanlık – Madde 221
(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
(6) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.
Madde Gerekçesi
Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkânından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakılan kişiler açısından güvenlik ve topluma uyum sorunu yaşandığı bilinmektedir. Bu nedenle, etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmelidir. Bu bir yıllık süre, kişinin serbest bırakıldığı andan itibaren işlemeye başlar. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması açısından, etkin pişmanlık nedeniyle kişi hakkında cezaya hükmolunmaması ile indirilmiş cezaya hükmolunması arasında bir fark gözetilmemiştir. Uygulanmasına başlanan denetimli serbestlik tedbirinin süresi hâkim kararıyla uzatılabilecektir. Ancak süre üç yıldan fazla olamaz.
Silâhlı örgüt – Madde 314
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
Madde Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, bu fıkra kapsamına giren suçları işlemek amacıyla silâhlı örgüt kurmak veya yönetmek, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. İkinci fıkrada ise, bu nitelikleri taşıyan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak yaptırım altına alınmıştır.
Maddede geçen temel kavram örgüttür. Dikkat edilmelidir ki, genel olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgüte üye olmak, kanunda yaptırım altına alınmış olmasına rağmen; bu maddede, işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından bir sınırlama getirilmiştir. Keza, her iki suç arasında örgütün niteliği bakımından da farklılık bulunmaktadır. Bu madde kapsamına giren örgütün silâhlı olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, silâh, bu suçun bir unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, örgütün bütün mensuplarının silâhlı olmaları zorunlu değildir; hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere bazı üyelerin silâhlı olmaları, suçun oluşması için yeterlidir. Her hâlde silâh sayısının suçun oluşması bakımından yeterli olup olmadığının takdiri de hâkime aittir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından da aynen uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu suça ilişkin diğer hususlar hakkında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuna ilişkin madde gerekçesi ile bu suçla bağlantılı etkin pişmanlık hükmünün gerekçesine bakılmalıdır.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
Terör suçları – Madde 3
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.
Madde Gerekçesi
Maddede belirtilen suçlar mutlaka terör suçu sayıldığından, bu suçları işleyen kişi veya kişiler, bir örgüte mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, terör suçlusu kabul edilecekler ve haklarında bu Kanun hükümleri uygulanacaktır.
Cezaların artırılması – Madde 5
3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz.
Bu madde hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.
Madde Gerekçesi
Bu maddede, terör suçu faillerine verilecek cezalarda ne şekilde artırım yapılacağı belirtilmektedir.
Terör örgütleri – Madde 7
Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.
Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) (Mülga: 27/3/2015-6638/10 md.)
b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2. Slogan atılması,
3. Ses cihazları ile yayın yapılması,
4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.
Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu suçu işleyenlerin cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları hâlinde verilecek cezanın alt sınırı dört yıldan az olamaz.
İkinci fıkrada belirtilen suçların; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.
Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;
a) İkinci fıkrada tanımlanan suçu,
b) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suçu,
c) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçunu,
işleyenler hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez.
Madde Gerekçesi
Maddede, bu Kanunun 3 ve 4 üncü maddesi ile Türk Ceza Kanununun 168, 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak üzere baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini benimseyerek Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini ve Devletin siyasî, hukukî, sosyal, laik ve ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla örgüt kurma, bu şekilde kurulmuş örgütlerin faaliyetlerini düzenleme veya bu örgütleri yönetme ve bu örgütlerin propagandalarının yapılması ve her ne suretle olursa olsun yardım edilmesi fiilleri cezalandırılmaktadır.
Maddede, yardımların belirtilen mahallerde yapılması ağırlatıcı sebep sayılmaktadır. Ayrıca dernek, vakıf, sendika ve benzeri kurumların teröre destek olduklarının tespiti halinde bu yerlerin faaliyetlerinin durdurulacağı, mahkemece kapatılacakları ve mal varlıklarının müsaderesine karar verileceği belirtilmektedir.
Örgütle ilgili propagandanın Basın Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen mevkutelerle işlenmesi halinde verilecek ceza, maddenin son fıkrasında gösterilmektedir.
Sanığın İtiraf İçeren İfadelerini Sonradan Reddetmesi Halinde Terör Suçlarında Etkin Pişmanlık Hükmü Uygulanır mı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/1118 Karar No: 2018/121 Karar tarihi: 27.03.2018
Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 16. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanıklar …, … ve …’ın 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun 5/1 maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 62, 53, 58/9 ve 314/2. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sanıklar …, …, … ve … yönünden ayrıca aynı Kanun’un 54. maddesi uyarınca müsadereye ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.11.2013 gün ve 355-198 sayılı hükümlerin sanıklar …, … müdafileri ile sanıklar … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 10.02.2016 tarih ve 5956-964 sayı ile;
“Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür”
açıklamasıyla onanmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Karşı Oy Gerekçesi
Daire Üyesi …;
“İstanbul (Kapatılan) 10. Ağır Ceza Mahkemesinde sanıklar …, …, …, D. Uygun, … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, mala zarar verme, patlayıcı madde bulundurma, genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarından kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda sanıklar …, …, D. Uygun adlı sanıklar hakkında terör örgütüne üye olma suçundan (TCK md.314/2) mahkûmiyet kararı verildiği,
Sanıklar…, … ve …’ın hazırlık soruşturmasında tümünün etkin pişmanlık haklarını kullanarak PKK terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve örgüt adına suç işleyen diğer örgüt üyeleri hakkında kollukta bilgi verdikleri,
Sanıklar …, … ve …’nin Cumhuriyet savcılığında verdikleri ifadelerinde etkin pişmanlık haklarını kullanarak terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve diğer suç işleyen örgüt üyeleri hakkında bilgi verdikleri,
Sanık …’ın savcılık aşamasında kolluktaki ifadesinden döndüğü tespit edilmiştir.
Sanıklar …, … mahkeme huzurunda daha önce savcılık ve kollukta verdikleri ifadelerinden döndükleri iddiasıyla haklarında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu md.221/4-son cümlesi gereğince ceza indirimi uygulanması gerekirken yasal ve kanunun düzenleniş sistemine uygun olmayan gerekçe ile uygulanmaması suretiyle fazla cezaya hükmedilmesi ve Dairenin de bu yasal olmayan gerekçeyi uygun görmesinden mütevellit heyetle aramızda uyuşmazlık bulunduğundan bu karşı oy kaleme alınmıştır.
Mahkemenin gerekçeli kararında esas olarak, kollukta ve savcılıkta etkin pişmanlık hakkını kullanan …, …, …, … ve …’ın kendi konumları ve örgüt üyeliğinden mahkûm olan diğer tüm sanıkların terör örgütünün bölge yapılanmasındaki konumları, işledikleri suçları ve bu suçların delilleriyle ilgili verdikleri bilgileri esas alarak tüm sanıkların terör örgütü üyeliğinden ve işledikleri suçlardan mahkûmiyetlerine karar verildiği tespit edilmiştir. Daire de esas olarak sanıkların bu beyanlarını mahkûmiyete esas almıştır.
Bu sanıkların verdikleri bilgilere dayanılarak suçun aydınlatıldığı, dolayısıyla sanıkların verdiği bilgilerin elverişli ve kanunun aradığı anlamdaki bilgi olduğu, suçun aydınlatılmasında ve suçlunun cezalandırılmasında kullanıldığı tespit edilmesine rağmen, sanıkların içinde bulundukları konum, yer ve ortam itibarıyla yargılama aşamasında duruşma salonunda diğer şüphelilerin huzurunda ifadelerinden vazgeçmeleri, bu kişiler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 221/4. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanmasına engel bir durum değildir. Nitekim TCK 221/3. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanma şartlarından biri ‘pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermek’ olduğu hâlde kanun koyucu TCK 221/4. fıkrasının 2. cümlesindeki pişmanlık hâlinin hâlinin uygulanması şartları arasında sadece ‘failin örgüt yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermek’ şartını aradığı gerekçe ve kanun metninde belirtmiştir.
Daha önce yürürlüğe giren 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, yine bu kanunun yürürlük süresinin bitmesinden sonra aynı amaçla çıkarılan 25.03.1988 tarih 3419 sayılı Kanun ve en son 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’ndaki düzenlemelerde esas itibarıyla etkin pişmanlık gösteren kişilerin yeniden topluma kazandırılması amacıyla getirilen düzenlemeler olduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01.04.1991 gün ve 9/41 E., 105 K. sayılı içtihatında belirtildiği üzere; pişmanlık yasalarının çıkarılmasında yasa koyucunun amacı suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasadışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları, işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak yeniden topluma kazandırmaktır.
Devletler örgütlü suçluluk ve terör suçlarıyla mücadele etmek için çeşitli stratejiler üretmektedir. Devletler kendi varlıklarını ve Anayasal düzenlerini tehdit edecek boyutlara ulaşan bu suçluluk türlerinin önüne geçmek için örgütün kendisini daha doğrusu mensuplarını kullanma yolunu denemektedir. Gerçekten suç örgütlerinin çökertilmesi, mensuplarının yakalanıp cezalandırılmasında en etkili yöntemlerden birisi bizzat örgüt mensuplarıdır. Suç örgütleri ve işledikleri suçlar hakkında bu kişilerden bilgi alınması örgüt ve örgüt mensuplarıyla daha etkin mücadele edilmesi sonucu örgütün dağılması veya zayıflatılması ve örgütün kullandığı yöntemlerin tespit edilip buna göre önlem alınmasını sağlayacaktır. Çağımızda bilginin kullanılması en etkili yöntemlerden biridir. ‘Bilgi otoritenin yarısıdır’ kavramından hareketle örgüt mensuplarının sadece örgütü ortadan kaldırmaları ya da örgütle irtibatlarını kesmeleri karşılığında, bazen de örgüt ya da işlediği suçlar hakkında bilgi vermeleri karşılığında hiç ceza vermeme ya da indirimli ceza verme vaadi ile örgütlerin ortadan kaldırılması ya da zayıflatılması amaçlanmaktadır. Diğer bir bakışla örgüte adım atmakla suç dünyasının içine düşen örgüt mensuplarını yeniden topluma kazandırma şansını tanımak gerekir. Bu açıklamalar ışığında kanuni düzenleme ve dosya kapsamında örgüt ve örgüt adına suç işleyen kişiler hakkında etkin pişmanlık haklarını kullanarak bilgi veren sanıkların verdikleri bu bilgilerin elverişli olduğu kabul edilerek diğer örgüt mensuplarının mahkûmiyetlerinde kullanılmasına rağmen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmaması hak ve nesafete uygun olmadığı gibi, gelecekte suçluluğa katılan kişilerin suç örgütleri ve örgüt adına suç işleyen kişilerin hakkında bilgi verilmesini engelleyecek nitelikte terörle mücadeleye katkı değil, zarar veren bir anlayış olur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 08.04.2008 tarih 2009/9-18-78 E-K sayılı kararın gerekçesinde belirttiği gibi ‘Terör örgütlerinin insan kaynağının kurtulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirler ile birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör örgütü eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılmaları için örgüt üyelerinin ve yöneticilerinin örgütten ayrılmalarını sağlamak, suç ve suçluyla mücadele etmek için pişmanlık yasalarının ve etkin pişmanlık kurumunun bu amaca uygun olarak yorumlanması gerektiğini’ belirtmiştir.
Nitekim örgüt mensuplarının örgütten ayrılmaları ya da örgüt hakkında bilgiler vermeleri onların gerek kendilerinin gerekse ailelerinin hayatlarına mâl olabilir ya da farklı istenmeyen sonuçlara mâl olabilir. Bu kişilerin her aşamada; içinde bulundukları ve yaşadıkları ortamlardan dolayı örgüt hakkında bilgi vermeleri beklenemez. Zaten kanun koyucu TCK 221. maddesinin düzenlenmesinde pişmanlık hâlini öngördüğü ve öngörmediği hâlleri ayrı ayrı düzenlemiştir.
Nitekim, TCK 221. maddesindeki düzenlemenin esas itibarıyla suç ve suçluyla mücadeleyi ön plana çıkarıldığı gönüllü olarak vazgeçenlerin, pişmanlık duyanların yanında suç işleyip yakalandıktan sonra bilgi veren kişiler hakkında da bilginin elverişli olması hâlinde cezada indirim öngörmüştür.
5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuna ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. TCK 221. maddesinde “Etkin pişmanlık” başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek isteyerek yardım etmek suçlarıyla ilgili etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3. Maddesinde “suç işlemek için örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu maddede ‘etkin pişmanlık’ başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Nitekim Türk Ceza Kanunu 221. madde düzenlemesinde 4 fıkra hâlinde etkin pişmanlık hâllerini ve derecelerini düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/1. maddesinde; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan; kurucu veya yöneticiler (örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle dağılmasını sağlayan) hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/2. maddesinde; örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suça iştirak etmeksizin gönüllü olarak örgütten ayrılan örgüt üyeleri hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/3. maddesinde; örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensupların yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/4. maddesinde; suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, veya örgüte bilerek isteyerek yardım eden kişinin,
a) Gönüllü teslim olması ve örgütün yapısı faliyeti ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde cezaya hükmolunmaz.
b) Yakalandıktan sonra örgütün kurucusu, yönetici veya üyenin örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri vermesi halinde örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçundan dolayı haklarından verilecek cezadan üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4. maddesinin gerekçesinde; “Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu durumda sanık hakkında durumuna göre 221/4. maddeye göre indirim yapılacaktır. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir.” Bu açıklamalarla da anlaşılacağı üzere verilen bilginin dağılma veya mensuplarının yakalama sonucunun doğurması değil, bu sonuca elverişli bilgi olması veya suç ve suçlunun tespiti açısından yeterli olmasını aramıştır.
Dava dosyamız açısından önemi itibarıyla TCK 221/4. maddesindeki etkin pişmanlık hâllerini ayrıntılı olarak incelemek gerekir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanma koşulları;
– Fail örgütün kurucusu yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalı,
– Gönüllü olarak teslim olmalı,
– Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Bu üç şartın gerçekleşmesi hâlinde kişi hakkında örgüt kurmak yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı ceza hükmolunmaz.
TCK 221. maddesinin ikinci fıkrasında örgütten ayrılan faillerin durumu düzenlenmiş iken dördüncü fıkrada teslim olan örgüt üyelerinin durumu düzenlenmiştir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ön koşulu bu fıkrada düzenlenmemiştir. Belirtilen koşulların oluşması halinde fail hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacağı düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4. fıkrasının 2. cümlesinin uygulanma koşulları;
– Sanığın örgütün kurucusu yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olması,
– Örgütün yapısı ve faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermeli,
– Yakalanmış olmalı,
Üç şartın da birlikte gerçekleşmesi hâlinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak suçundan dolayı ya da örgüt adına işlenen suç ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından indirim öngörülmüştür. Bu itibarla 4. fıkra kapsamında yakalanan kişilerin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için örgüt yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar hakkında bilgi vermesi yeterlidir (Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Yrd. Doç. Dr. Önder Tozman, age. sh. 409).
Burada amaçlanan, kişinin örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkânından yoksun olması durumunda bile etkin pişmanlık hakkından yararlanabilmesidir.
Kanun koyucunun TCK 221/2, 3 fıkraları ve 4. fıkranın 1. cümlesinde pişmanlık ve gönüllülük esas almasına rağmen 221/4-son maddesinde ceza indirimi için sadece örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermek şartını aramıştır. TCK 221/4-son maddesinde aranan şart; yeterli bilgi ve belge verip vermediği değerlendirilip yeterli bilgi ve belge vermişse TCK 221/4-son madde uygulanacak, yeterli bilgi ve belge vermediği mahkeme tarafından takdir edilecektir. Mahkeme bu takdiri objektif kurallar ve dosyadaki bilgi ve belgeleri esas alarak yapacaktır. Nitekim Yargıtay 9. Ceza Dairesi 14.05.2007 tarih, 2006/7296 E. 2007/4161 K. Sayılı ilamında ‘yakalanan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4 maddesinde öngördüğü şekilde örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yeterli bilgi ve belge vermediği, bu nedenle yasada aranan şartların oluşmadığı gözetilmeden…’ diyerek kararı aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapmamıştır.
Yine 9. Ceza Dairesi, 05.03.2011 tarih 2012/450 E. 2012/2884 K. sayılı ilamında ‘dosya kapsamından yakalandığı ve soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söylediği anlaşılan sanığın, vermiş olduğu bilgiler değerlendirilerek hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi…’ diyerek kararı bozmuştur. Dikkat edilirse Daire de kanuni düzenlemeye uygun olarak 3. fıkrada ve 4. fıkranın 1. cümlesinde yer alan pişmanlık ve gönüllülük şartının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakmadan kanunun aradığı örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçla ilgili elverişli bilgi verip vermediği şartını aramıştır. Sanıklara kollukta ve savcılık aşamasında etkin pişmanlık hakları hatırlatılıp, sanıklar bu haklarını kullanarak bilgi veriyor ve bu bilgiler hüküm kurulmasında esas delil olarak kullanılıyor. Kanunun aradığı anlamda elverişli bilgi verdikleri kabul ediliyor. Artık bu kişilerin yargılama aşamasında ifadelerinden vazgeçmeleri TCK 221/4-son cümlesinin uygulanmasına engel değildir. Zira kanun koyucu burada sadece elverişli bilgi verilmesini arıyor.
Sonuç olarak, sanıklar …, …, … ve …’nin kollukta ve Cumhuriyet savcılığında verdikleri ifadelerinde etkin pişmanlık haklarını kullanarak terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve diğer suç işleyen örgüt üyeleri ve işledikleri suçlar hakkında bilgi verdikleri,
Sanık …’ın savcılık aşamasında kolluktaki ifadesinden döndüğü tespit edilmiştir.
Mahkemenin gerekçeli kararında; esas olarak kollukta ve savcılıkta etkin pişmanlık hakkını kullanan …, … ve …’ın kendi konumları ve örgüt üyeliğinden mahkûm olan diğer tüm sanıkların terör örgütünün bölge yapılanmasındaki konumları, işledikleri suçları ve bu suçların delilleriyle ilgili verdikleri bilgileri esas alarak tüm sanıkların terör örgütü üyeliğinden ve işledikleri suçlardan mahkûmiyetlerine karar verildiği tespit edilmiştir.
Bu sanıkların verdikleri bilgilere dayanılarak suçun aydınlatıldığı, dolayısıyla sanıkların verdiği bilgilerin elverişli ve kanunun aradığı anlamındaki bilgi olduğu, suçun aydınlatılmasında ve suçlunun cezalandırılmasında kullanıldığı tespit edilmesine rağmen sanıkların içinde bulundukları konum, yer ve ortam itibarıyla yargılama aşamasında duruşma salonunda diğer şüphelilerin huzurunda ifadelerinden vazgeçmeleri, bu kişiler hakkında TCK 221/4. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanmasına engel bir durum değildir. Nitekim TCK 221/3. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanma şartlarından biri ‘pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermek’ olduğu hâlde kanun koyucu TCK 221/4. fıkranın 2. cümlesindeki pişmanlık hâlinin uygulanma şartları arasında sadece ‘failin örgüt yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermek’ şartını aradığı gerekçe ve kanun metninde belirtmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak yapılan açıklamalar ışığında sanıklar …, …, … ve … hakkında 221/4. maddenin 2. cümlesi gereğince örgüt üyeliği suçundan verilen cezada indirim yapılması zorunlu olduğu”
düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.07.2017 tarih ve 14081 sayı ile;
“…İtirazın konusu; sanıklar …, … ve …’ın hazırlık soruşturmasında tümünün etkin pişmanlık haklarını kullanarak PKK terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve örgüt adına suç işleyen diğer örgüt üyeleri hakkında kollukta bilgi verdikleri,
Sanıklar …, … ve …’nin Cumhuriyet savcılığında verdikleri ifadelerinde etkin pişmanlık haklarını kullanarak terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve diğer suç işleyen örgüt üyeleri hakkında bilgi verdikleri,
Sanık …’ın savcılık aşamasında kolluktaki ifadesinden döndüğü tespit edilmiştir.
Sanıklar …, …, …’nin mahkeme huzurunda daha önce savcılık ve kollukta verdikleri ifadelerinden döndükleri iddiasıyla, etkin pişmanlıktan dolayı TCK 221/4-son cümlesi gereğince haklarında ceza indirimi uygulanması gerekirken yasal ve kanunun düzenleniş sistemine uygun olmayan gerekçe ile uygulanmaması suretiyle sanıklar …, … ve …’a fazla cezaya hükmedilmesine ilişkindir.
Etkin pişmanlık, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221 maddesinde düzenlenmiştir.
“(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
(6) Kişi hakkında, bu maddedeki etkin pişmanlık hükümleri birden fazla uygulanmaz.”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221 maddesinin gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;
“Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır.
Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlıktan yararlanarak serbest bırakılan kişiler açısından güvenlik ve topluma uyum sorunu yaşandığı bilinmektedir. Bu nedenle, etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmelidir. Bu bir yıllık süre, kişinin serbest bırakıldığı andan itibaren işlemeye başlar. Denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması açısından, etkin pişmanlık nedeniyle kişi hakkında cezaya hükmolunmaması ile indirilmiş cezaya hükmolunması arasında bir fark gözetilmemiştir. Uygulanmasına başlanan denetimli serbestlik tedbirinin süresi hâkim kararıyla uzatılabilecektir. Ancak süre üç yıldan fazla olamaz.”
Örgüt mensuplarının örgütten ayrılmaları ya da örgüt hakkında bilgiler vermeleri onların gerek kendilerinin gerekse ailelerinin hayatlarına mâl olabilir ya da farklı istenmeyen sonuçlara mâl olabilir. Bu kişilerin her aşamada; içinde bulundukları ve yaşadıkları ortamlardan dolayı örgüt hakkında her aşamada bilgi vermeleri beklenemez. Zaten kanun koyucu TCK 221. maddesinin düzenlenmesinde pişmanlık halini öngördüğü ve öngörmediği hâlleri ayrı ayrı düzenlemiştir.
Nitekim, TCK 221. maddesindeki düzenlemenin esas itibarıyla suç ve suçluyla mücadeleyi ön plana çıkarıldığı gönüllü olarak vazgeçenlerin, pişmanlık duyanların yanında suç işleyip yakalandıktan sonra bilgi veren kişiler hakkında da bilginin elverişli olması halinde cezada indirim öngörmüştür.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220. maddesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuna ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. TCK 221. maddesinde “Etkin pişmanlık” başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek isteyerek yardım etmek suçlarıyla ilgili etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3. maddesinde “suç işlemek için örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu maddede ‘etkin pişmanlık’ başlığı altında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak ya da olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçları ile iligli olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. madde düzenlemesinde 4 fıkra hâlinde etkin pişmanlık hâllerini ve derecelerini düzenlenmiştir.
TCK 221/1. maddede; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan; kurucu veya yöneticiler (örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle dağılmasını sağlayan) hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/2. maddede; örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suça iştirak etmeksizin gönüllü olarak örgütten ayrılan örgüt üyeleri hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/3. maddede; örgütün faaliyeti çerçevesinde bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensupların yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hakkında etkin pişmanlık hâli düzenlendiği,
TCK 221/4. maddede yer alan düzenlemeye göre;
suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, veya örgüte bilerek isteyerek yardım eden kişinin,
a) Gönüllü teslim olması ve örgütün yapısı faaliyeti ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde cezaya hükmolunmaz.
b) Yakalandıktan sonra örgütün kurucusu, yönetici veya üyenin örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri vermesi halinde örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçundan dolayı haklarından verilecek cezadan üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
TCK 221/4. madde gerekçesinde; ‘Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkânından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu durumda sanık hakkında durumuna göre 221/4. maddeye göre indirim yapılacaktır. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir.’ Bu açıklamalarla da anlaşılacağı üzere verilen bilginin dağılma veya mensuplarının yakalama sonucunun doğurması değil, bu sonuca elverişli bilgi olması veya suç ve suçlunun tespiti açısından yeterli olmasını aramıştır. Dava dosyamız açısından önemi itibarıyla TCK 221/4. maddesindeki etkin pişmanlık hâllerini ayrıntılı olarak incelemek gerekir.
Türk Ceza Kanunu’nun 221/4. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanma koşulları;
– Fail örgütün kurucusu yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve istereyek yardım eden olmalı,
– Gönüllü olarak teslim olmalı,
– Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Bu üç şartın gerçekleşmesi hâlinde kişi hakkında örgüt kurmak yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı ceza hükmolunmaz.
TCK 221. maddesinin ikinci fıkrasında örgütten ayrılan faillerin durumu düzenlenmiş iken dördüncü fıkrada teslim olan örgüt üyelerinin durumu düzenlenmiştir.
Failin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ön koşulu bu fıkrada düzenlenmemiştir. Belirtilen koşulların oluşması hâlinde fail hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacağı düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nun 221/4. fıkrasının 2. cümlesinin uygulanma koşulları;
– Sanığın örgütün kurucusu yöneticisi, örgüt üyesi ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olması,
– Örgütün yapısı ve faaliyet çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermeli,
– Yakalanmış olmalı,
Üç şartın da birlikte gerçekleşmesi hâlinde kişi hakkında örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak suçundan dolayı ya da örgüt adına işlenen suç ve örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlarından indirim öngörülmüştür. Bu itibarla 4. fıkra kapsamında yakalanan kişilerin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için örgüt yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar hakkında bilgi vermesi yeterlidir (Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Yrd. Doç. Dr. Önder Tozman, age.sh. 409).
Mevzuatta Etkin Pişmanlık
Daha önce yürürlüğe giren 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, yine bu Kanun’un yürürlük süresinin bitmesinden sonra aynı amaçla çıkarılan 25.03.1988 tarihli, 3419 sayılı Kanun ve en son 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’ndaki düzenlemelerin esas itibarıyla etkin pişmanlık gösteren kişilerin yeniden topluma kazandırılması amacıyla getirilen düzenlemeler olduğu,
Yargıtay İçtihatlarında Etkin Pişmanlık
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 08.04.2008 tarih 2009/9-18-78 E-K sayılı Kararı‘nın gerekçesinde “Terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirler ile birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör örgütü eylemlerinin aydınlatabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılmaları için örgüt üyelerinin ve yöneticilerinin örgütten ayrılmalarını sağlamak, suç ve suçluyla mücadele etmek için pişmanlık yasalarının ve etkin pişmanlık kurumunun bu amaca uygun olarak yorumlaması gerektiğini” belirtmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.1991 gün ve 9/41 E. 105 K. sayılı İçtihatı‘nda belirtildiği üzere; pişmanlık yasalarının çıkarılmasında yasa koyucunun amacı suç işlemeyi önlemek, mensup olduğu yasadışı örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olanları, işlediği suçtan pişmanlık duyanları cezalandırmayarak yeniden topluma kazandırmaktır.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 14.05.2007 tarih 2006/7296 E. 2007/4161 K. sayılı Kararı‘nda “yakalanan sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4 maddesinde öngördüğü şekilde örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yeterli bilgi ve belge vermediği, bu nedenle yasada aranan şartların oluşmadığı gözetilmeden…” diyerek kararı aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapmamıştır.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 05.03.2011 tarih 2012/450 E. 2012/2884 K. sayılı Kararı‘nda “dosya kapsamından yakalandığı ve soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söylediği anlaşılan sanığın, vermiş olduğu bilgiler değerlendirilerek hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi…” diyerek kararı bozmuştur. Daire tarafından kanun düzenlemeye uygun olarak 3. fıkrada ve 4. fıkranın 1. cümlesinde yer alan pişmanlık ve gönüllülük şartının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakmadan kanunun aradığı örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçla ilgili elverişli bilgi verip vermediği şartını aramıştır.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 05.03.2011 tarih 2012/450 E. 2012/2884 K. sayılı Kararı‘nda “Sanık örgütte kısa süre faaliyet göstermiş ise de örgüte ne şekilde katıldığı, katılımına kimlerin vasıta olduğu, örgütte bulunduğu süre içerisinde irtibat kurduğu örgüt mensupları, varsa yardım edenler ile bu dönemde gerçekleşmiş ise eylemler hakkında samimi olarak bilgi vermemesi karşısında koşulları oluşmadığı hâlde TCK’nın 221/4. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması…” şeklinde belirtilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221/4. maddesindeki etkin pişmanlığın uygulama şartları olarak ‘sanık örgütte kısa süre faaliyet göstermiş ise de örgüte ne şekilde katıldığı, katılımına kimlerin vasıta olduğu, örgütte bulunduğu süre içerisinde irtibat kurduğu örgüt mensupları, varsa yardım edenler ile bu dönemde gerçekleşmiş ise eylemler hakkında samimi olarak bilgi vermesi’ olarak belirtilmiştir.
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık ile ilgili kanunlar, kanunların gerekçeleri ve içtihatlar incelendiğinde herhangi bir örgüte yönetici olan, üye olan, üye olmamakla birlikte suç işleyen, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden eden kişinin tekrar topluma kazandırılmasının birinci amaç olarak kabul edildiğinin görüldüğü, kanun koyucunun cezalandırmaktan ziyade tekrar topluma kazandırmayı hedeflediği açıkça görülmektedir.
Devletler örgütlü suçluluk ve terör suçlarıyla mücadele etmek için çeşitli stratejiler üretmektedir. Devletler kendi varlıklarını ve Anayasal düzenlerini tehdit edecek boyutlara ulaşan bu suçluluk türlerinin önüne geçmek için örgütün kendisini daha doğrusu mensuplarını kullanma yolunu denemektedir. Gerçekten suç örgütlerinin çökertilmesi, mensuplarının yakalanıp cezalandırılmasında en etkili yöntemlerden birisi bizzat örgüt mensuplarıdır. Suç örgütleri ve işledikleri suçlar hakkında bu kişilerden bilgi alınması, örgüt ve örgüt mensuplarıyla daha etkin mücadele edilmesi sonucu örgütün dağılması veya zayıflatılması ve örgütün kullandığı yöntemlerin tespit edilip buna göre önlem alınmasını sağlayacaktır. Çağımızda bilginin kullanılması en etkili yöntemlerden biridir. ‘Bilgi otoritenin yarısıdır’ kavramından hareketle örgüt mensuplarının sadece örgütü ortadan kaldırmaları ya da örgütle irtibatlarını kesmeleri karşılığında bazen de örgüt ya da işlediği suçlar hakkında bilgi vermeleri karşılığında hiç ceza vermeme ya da indirimli ceza verme vaadi ile örgütlerin ortadan kaldırılması ya da zayıflatılması amaçlanmaktadır. Diğer bir bakışla örgüte adım atmakla suç dünyasının içine düşen örgüt mensuplarına yeniden topluma kazandırma şansını tanımak gerekir. Bu açıklamalar ışığında kanuni düzenleme ve dosya kapsamında örgüt ve örgüt adına suç işleyen kişiler hakkında etkin pişmanlık haklarını kullanarak bilgi veren sanıkların verdikleri bu bilgilerin elverişli olduğu kabul edilerek diğer örgüt mensuplarının mahkûmiyetlerinde kullanılmasına rağmen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmaması hak ve nesafete uygun olmadığı gibi, gelecekte suçluluğa katılan kişilerin suç örgütleri ve örgüt adına suç işleyen kişilerin hakkında bilgi verilmesini engelleyecek nitelikte terörle mücadeleye katkı değil, zarar veren bir anlayış olur.
Somut olayımızda; sanıklar …, …, … ve …’nin kollukta ve Cumhuriyet savcılığında verdikleri ifadelerinde etkin pişmanlık haklarını kullanarak terör örgütünün bölgedeki yapılanması ve diğer suç işleyen örgüt üyeleri ve işledikleri suçlar hakkında bilgi verdikleri,
Sanık …’ın savcılık aşamasında kolluktaki ifadesinden döndüğü tespit edilmiştir.
Mahkemenin gerekçeli kararında esas olarak, kollukta ve savcılıkta etkin pişmanlık hakkını kullanan …, … ve …’ın kendi konumları ve örgüt üyeliğinden mahkûm olan diğer tüm sanıkların terör örgütünün bölge yapılanmasındaki konumları, işledikleri suçları ve bu suçların delilleriyle ilgili verdikleri bilgileri esas alarak tüm sanıkların terör örgütü üyeliğinden ve işledikleri suçlardan mahkûmiyetlerine karar verildiği tespit edilmiştir.
Bu sanıkların verdikleri bilgilere dayanılarak suçun aydınlatıldığı, dolayısıyla sanıkların verdiği bilgilerin elverişli ve kanunun aradığı anlamdaki bilgi olduğu, suçun aydınlatılmasında ve suçlunun cezalandırılmasında kullanıldığı tespit edilmesine rağmen, sanıkların içinde bulundukları konum, yer ve ortam itibarıyla yargılama aşamasında duruşma salonunda diğer şüphelilerin huzurunda ifadelerinden vazgeçmeleri, bu kişiler hakkında TCK 221/4. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanmasına engel bir durum değildir. Nitekim TCK 221/3. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hâlinin uygulanma şartlarından biri ‘pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermek’ olduğu hâlde kanun koyucu TCK 221/4. fıkranın 2. cümlesindeki pişmanlık hâlinin uygulanma şartları arasında sadece ‘failin örgüt yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermek’ şartını aradığını gerekçe ve kanun metninde belirtmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak yapılan açıklamalar ışığında sanıklar …, … ve … hakkında TCK 221/4. maddesinin 2. cümlesi gereğince örgüt üyeliği suçundan verilen cezadan etkin pişmanlıkları dolayısıyla indirim yapılması gerektiği”
görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 19.09.2017 tarih, 1856-4897 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme; sanıklar …, … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; soruşturma aşamasındaki ikrar ve itiraflar içeren ifadelerini sonradan reddeden sanıklar …, …, …, … ve … hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasına ilişkin yerel mahkemece gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
PKK silahlı terör örgütünün gençlik yapılanmalarından biri olan DYG’nin İstanbul ili Maltepe ilçesi ve …. ile Gülensu Mahallelerindeki örgütlenmelerine ve bu yapı çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında sanıklar …, … ve …’ın 05.10.2010 tarihinde, sanık …’nin de 17.10.2010 tarihinde yakalanarak gözaltına alındıkları, soruşturma sonucunda sanıklar …, …, … ve …’nin yanı sıra inceleme dışı sanıklar …, …, … ile H. Genç hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, mala zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, 6136 sayılı Kanun’a muhalefet ve 2911 sayılı Kanun’a muhalefet suçlarından kamu davası açıldığı,
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davaya konu eylemlerden;
19.10.2009 tarihinde saat 00.30 sıralarında …. Mahallesi Erenler Sokak üzerinde park halinde bulunan farklı şikâyetçilere ait üç arabaya benzin dökmek suretiyle yakılarak zarar verilmesi eylemine ilişkin olarak, olay yerinde bulunan atkı üzerinde inceleme dışı sanık …’e ait DNA örneklerinin tespit edildiği ve bu eylemi sanık … ve inceleme dışı sanık …’ün gerçekleştirdikleri kabul edilerek mala zarar verme suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği,
09.11.2009 tarihinde saat 21.00 sıralarında Gülensu Mahallesinde, PKK terör örgütü lehine sloganlar atan yirmi kişilik grup tarafından ….-Gülensu Haklar Derneğine molotof kokteylleri atılması, çöp konteynerleri ile barikat kurulmaya çalışılması eylemine sanık …’ın molotof kokteyli atmak suretiyle katıldığı kabul edilerek tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği,
07.01.2010 tarihinde saat 19.50 sıralarında Gülensu Mahallesi Heykel Meydanında toplanan 15-20 kişilik grup tarafından “Kürdistan faşizme mezar olacak” şeklinde sloganlar atılması, çöp konteynerleriyle barikat kurulup yolun trafiğe kapatılarak söz konusu barikatların ateşe verilmesi, eyleme müdahale eden güvenlik kuvvetlerine molotof kokteyliyle saldırılması eylemine ilişkin olarak, ikrar içeren sanık anlatımları ile elde edilen diğer delillere göre, bu eyleme sanıklar Mert ve Nihat ile inceleme dışı sanıklar …., Ferit, Muhyettin, Mustafa, Cüneyt ve ….’nin yüzlerini kapatıp molotof kokteyli atmak suretiyle katıldıkları kabul edilerek silahlı terör örgütünün propagandasını yapma, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından mahkûmiyetlerine karar verildiği,
16.08.2010 tarihinde saat 21.30 sıralarında Gülensu Mahallesi, Barış ve Elif Sokakların kesişiminde, yüzleri maske ile kapalı olan 40-50 kişilik grup tarafından “biji serok apo” şeklinde slogan atılması, çöp konteynerleri ile barikat kurulup yolun trafiğe kapatılması, eyleme müdahale eden emniyet kuvvetlerine ve araçlarına molotof kokteyliyle saldırılması, Atatürk büstünün yakılması eylemine ilişkin olarak, ikrar içeren sanık anlatımları ile elde edilen diğer delillere göre, bu eyleme sanık … ve inceleme dışı sanıklar Ferit, …. ile Davut’un molotof kokteyli atmak, inceleme dışı sanıklar …. ve Özgür’in de yüzlerini kapatıp molotof kokteyli atmak suretiyle katıldığı kabul edilerek tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından, inceleme dışı sanıklar …. ve Özgür’ün ayrıca silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği,
17.09.2010 tarihinde saat 23.30 sıralarında Gülensu İlköğretim Okulu binasının birinci katındaki bir takım odaların camları kırıldıktan sonra odalara yanıcı madde dökülmek suretiyle yakılarak zarar verilmesi, çıkan yangın nedeniyle okulun bahçesindeki Atatürk büstünde is oluşması, okulun yan duvarına sprey boya ile yazıların yazılması eylemine ilişkin olarak, ikrar içeren sanık anlatımları ile elde edilen diğer delillere göre, bu eyleme sanık … ve inceleme dışı sanıklar….ile ….’un okulun camlarını kırıp odaları yanıcı madde ile yakmak suretiyle katıldıkları kabul edilerek mala zarar verme suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği,
Bununla birlikte, dosya kapsamı, sanık anlatımları, PKK terör örgütünün yayın organları tarafından verilen talimatların yerine getirilmesi, eylemlerde roller üstlenilmesi, gizlilik kurallarına riayet edilmesi, çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk gösteren eylemlerin gerçekleştirilme tarzı nazara alınarak sanıklar Ünal, Duran, Erhan, Mert ve Nihat ile inceleme dışı sanıklar Cüneyt, Barış, Özgür, Savaş, …., …., Ferit, Muhyettin, Mustafa, Yusuf, Davut ile ….’un örgüt ile aralarında hiyerarşik ve organik bağ bulunduğu kabul edilerek silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerine, ancak soruşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayı talep eden sanıkların, kovuşturmada bu taleplerinden vazgeçtiklerinden bahisle, haklarında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmamasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Kovuşturmada savunması alınamadığından hakkındaki davalarının ayrılmasına karar verilen inceleme dışı sanık … Genç müdafii huzurunda soruşturma aşamasında; sanıklar Nihat, Erhan, Mert ve inceleme dışı sanıklar …., Ferit, Özgür, Yusuf, Muhyettin, Mustafa, Barış, Cüneyt ve Davut’un Maltepe …. Mahallesi DYG gençliği içerisinde faaliyet yürüttüklerini ve molotoflu korsan gösteri eylemlerine aktif olarak katıldıklarını, 16.08.2010 tarihli eylemi gerçekleştirenler arasında sanık … ve inceleme dışı sanıklar Özgür ile Ferit’in, 17.09.2010 tarihli eylemi gerçekleştirenler arasında sanık … ve inceleme dışı sanık …’in, 19.10.2009 tarihli eylemi gerçekleştirenler arasında da inceleme dışı sanık …’ün yer aldığını,
Sanık … müdafii huzurunda soruşturma aşamasında; PKK terör örgütünün gençlik yapılanması olan DYG’nin toplantılarına 3-4 defa katıldığını, …. DYG mahalle komitesi sorumlusu olan inceleme dışı sanık …’in 09.02.2010 günü kendisine verdiği molotof kokteyllerini, bu şahsın tarif ettiği yere bıraktığını, belediye otobüsünün yakıldığı bu eyleme …. DYG üyesi olan inceleme dışı sanıklar …. ve ….’nin yüzleri kapalı hâlde katıldıklarını, inceleme dışı sanık …’in DYG …. sorumlusu olduğunu, eylemleri organize ederek eylemlere katılacak şahısları topladığını, sanık …’in DYG’nin Ertuğrul Gazi Lisesi sorumlusu olduğunu ve görevinin gençleri DYG mensubu yaparak örgütlemek olduğunu, sanık … ve inceleme dışı sanıklar Yusuf ile Davut’un …. DYG üyesi olduğunu, sanık …’ın ve inceleme dışı sanıklar …., Cüneyt ve Savaş’ın Maltepe …. Mahallesi DYG gençliği içerisinde faaliyet yürüttüklerini ve molotoflu korsan gösteri eylemlere aktif olarak katıldıklarını, inceleme dışı sanık …’ün …. DYG üyesi olduğunu ve 19.10.2009 tarihinde gerçekleşen üç aracın yakılması eylemine katıldığını, 09.11.2009 tarihli eylemde grubun sanık …’a ait araçla ….’nun dışına çıkarıldığını,
08.04.2011 tarihli oturumda mahkemeye sunduğu savunma dilekçesinde; sanık …’ın kendisini uyarmasına rağmen çağrıldığını öğrenince emniyete kendiliğinden gittiğini, ancak karakolda baskıya maruz kaldığını, barodan gelen avukatın ifade esnasında yanında bulunmadığını, gösterilen kamera görüntülerinde mahalleden arkadaşı olanları tanıdığını, ancak bu kişilerin suç işleyip işlemediklerini bilemeyeceğini söylediğini, ifade tutanağına bakmadan imzaladığını, bu sebeple ne yazıldığını bilmediği kollluk ifadesini savcılıkta da kabul ettiğini, molotof atılan eylemlere katıldığına dair ifadelerin doğru olmadığını,
Sanık … müdafii huzurunda soruşturma aşamasında; sanık … ile inceleme dışı sanıklar …., Özgür, Ferit, Mustafa, Muhyettin ve Davut’un Maltepe DYG içerisinde yer aldıklarını, 09.02.2010 tarihinde sanık … ile inceleme dışı sanık …’in kendisine belediye otobüsünü yaktıklarını söylediklerini, 07.01.2010 tarihli eylemi kendisine inceleme dışı sanık …’nin haber verdiğini, eylem yerinde yüzlerini kapattıklarını, sanık …’ın kendisine içerisinde yaklaşık 10-15 adet molotof kokteyli bulunan poşet verdiğini, poşeti yanına alıp grupla birlikte yürüdüğünü, olaylar çıktıktan kısa süre sonra polis panzerinin geldiğini, bunun üzerine gruptaki eylemcilerin molotof kokteyllerini polis panzerine attıklarını, söz konusu eylemi inceleme dışı sanık …’nin yönettiğini, sanık … ile inceleme dışı sanıklar …., …., Ferit, Cüneyt ve Mustafa’nın yüzlerini maskeyle kapatarak slogan atıp molotof kokteyli fırlatklarını, kendisinin ve inceleme dışı sanık …’in ise yüzlerini maske ile kapatarak slogan attıklarını, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini,
Kovuşturma aşamasında ise önceki beyanlarından farklı olarak; emniyette avukat tutmasına izin verilmediğini, barodan avukatın geleceği ve baro görevlendirmesine ilişkin olduğu söylenerek kendisine birtakım belgelerin imzalatıldığını, ifade sırasında avukat bulunmadığını, tutanakları okumadan imzaladığını, fotoğraf teşhis işleminde de bulunmadığını, savcılıkta aynı ifadeyi vermesi hususunda bir emniyet görevlisinin kendisini tehdit ettiğini, bu nedenle savcılıkta kolluk ifadesini tekrar ettiğini, diğer sanıklar aleyhine ifade vermediğini, atılı suçlamaları kabul etmediğini,
Sanık … müdafii huzurunda soruşturma aşamasında; 2009 yılının Şubat ayında inceleme dışı sanıklar Özgür ve Mustafa’nın, kendisine PKK silahlı terör örgütünün propagandasını yapmaya başladıklarını, daha sonra adı geçenlerin araç yakma ve molotoflu korsan gösteri eylemlerine kendisini de çağırdıklarını, ayrıca inceleme dışı sanık …’nın DYG’nin …. Mahalle komitesi sorumlusu olduğunu inceleme dışı sanık …’den öğrendiğini, 18.10.2009 tarihinde inceleme dışı sanık …’ün isteği üzerine kuru sıkıdan bozma silahı bu şahsa parkta teslim ettiğini, bu esnada inceleme dışı sanık …’ün yanında sanık …’ın da bulunduğunu, inceleme dışı sanık …’ün kendisine, ….’nda gece vakti araç yakacaklarını söylediğini, 19.10.2009 tarihinde üç vatandaşın arabalarının yakılması eyleminin gerçekleştiğini daha sonradan öğrendiğini, bu eyleme inceleme dışı sanık … ve sanık …’ın katıldıklarını, 09.11.2009 tarihinde sabah saatlerinde Yonca Markete gittiğinde söz konusu markette çalışan sanık …’ın üzerinde gördüğü kıyafeti aynı gün akşam saatlerinde Heykel Meydanda eylem yapan yüzleri maskeli şahıslar arasında gördüğünü, bu olaylar nedeniyle pişman olduğunu,
Kovuşturma aşamasında ise; emniyette sanık … aleyhine ifade verdiğini, fakat diğer sanıklar hakkında beyanda bulunmadığını, emniyet görevlilerince getirilen bir takım belgelerin “seni avukatla görüştüreceğiz, acelemiz var” denilerek imzalatıldığını, sanık … ile ilgili bölümü dışında kolluk ifadesini kabul etmediğini, örgütle bağlantısının olmadığını, hiçbir eyleme katılmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık … müdafii huzurunda soruşturma aşamasında; PKK’nın gençlik yapılanması toplantılarının genelde ….nda bulunan Kaşgarlı Mahmut İlköğretim Okulunun bahçesinde yapıldığını, sanık … ile inceleme dışı sanık …’nın PKK’nın …. Mahallesi gençlik yapılanması sorumlusu olduklarını, adı geçenlerin …. Mahallesinde PKK terör örgütü adına gerçekleştirilen molotoflu korsan gösteri eylemlerine aktif olarak katıldıklarını ve sorumlu oldukları dönemlerde gerçekleştirilen eylem talimatlarını verdiklerini, ayrıca sanık …’ın kendisini zaman zaman mahallede yapılacak olan molotof kokteylli korsan gösteri eylemlerine çağırdığını, sanıklar Mert ve Erhan ile inceleme dışı sanıklar …., Ferit, Özgür, Yusuf, Muhyettin, Mustafa, Barış, Cüneyt ve Davut’un, …. Mahallesinde PKK terör örgütü adına gerçekleştirilen molotof kokteylli korsan gösteri eylemlerine aktif olarak katıldıklarını, 19.10.2009 günü üç vatandaşın aracının yakılması eylemi öncesinde sanık …’ın “3-4 tane araba var, bu araçlarda Türk Bayrakları var, bu araçları sen, ben ve … yakacağız” dediğinde, yorgun olduğundan bahisle gelemeyeceğini söylediğini, bu arada yanlarında bulunan inceleme dışı sanık …’ün, sanık …’a hitaben “ben benzini aldım, uygun bir yerde muhafaza ediyorum, gidip alalım” dediğini, adı geçenlerin yanından ayrıldıkları sırada sanık …’ın kendisine, duyduklarından kimseye bahsetmemesi gerektiğini söylediğini, bu eylemi sanık …’ın organize ettiğini, inceleme dışı sanık …’ün de eylemde kullanılan benzini temin ettiğini, 09.02.2010 tarihinde sanık … ve inceleme dışı sanık …’in belediye otobüsüne molotof kokteyli attıklarını, eylemden sonra sanık …’ın kendisine söylediğini, 16.08.2010 tarihinde Heykel meydanında gerçekleşen eylemde sanık …’ın, aralarında yüzleri maskeli eylemcilerin bulunduğu grubu organize ederek yönlendirdiğini, eylem devam ederken Atatürk büstüne molotof kokteylleri atıldığını, sanık …’ın attığı molotof kokteyli ile Atatürk büstünün yere düştüğünü, pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini,
Kovuşturma aşamasında ise; kollukta iki gün gözaltında kaldıktan sonra yanına bazı kağıtlarla gelen görevlilerin “bunları imzalarsan avukat temin edeceğiz, imzalamazsan Cumhuriyet savcısının karşısına çıkamazsın, tutuklanırsın” demeleri üzerine kağıtları imzaladığını, barodan tayin edilen avukat huzurunda verdiği kolluk ifadesinde ayrıntılı beyanda bulunmadığını, kendisine tape kayıtlarıyla ilgili soru sorulmadığını ve fotoğraf teşhisi yaptırılmadığını, kollukta ve yine müdafii huzurunda Cumhuriyet savcılığında alınan ifadelerinde kimsenin hakkında beyanda bulunmadığını, suçlamaları kabul etmediğini, örgütle bağlantısının bulunmadığını, hiç bir eyleme katılmadığını,
Sanık … müdafii huzurunda kollukta; inceleme dışı sanık …’nın Maltepe DYG sorumlusu olduğunu, adı geçenin …. ve Gülensu Mahallelerinde meydana gelen molotof kokteylli korsan gösteri eylemlerinin talimatını verip aktif olarak bu eylemlere katıldığını ve devamlı silahla gezdiğini, Maltepe DYG lise komitesinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren sanıklar Mert ve Nihat ile inceleme dışı sanıklar Ferit, …., “Avdo-Hamdo” kod isimli …., Özgür, “Hoca” kod isimli Muhyettin ve ….’un Maltepe DYG içerisinde yer aldıklarını, adı geçenlerin …. ve Gülensu Mahallelerinde meydana gelen molotof kokteylli korsan gösteri eylemlerine katıldıklarını, Maltepe DYG lise komitesi içerisinde yer alan inceleme dışı sanık …’un ise bir kez eyleme katıldığını, 09.02.2010 tarihli eylem öncesinde yanına sanık … ile inceleme dışı sanıklar …., …. ve Muhyettin’in geldiklerini ve inceleme dışı sanık …’nin kendisine heykelin bulunduğu yere gideceklerini söylediği, elinde içi benzin dolu bidon bulunan sanık …’ın kendisine heykelin bulunduğu yere gitmesini ve İETT otobüsüsü geldiğinde telefon açıp şifreli olarak “Çocuğu yolladım maç elbiselerini ver” demesini istemesi üzerine okul durağına gittiğini, saat 21.00 sıralarında İETT otobüsünün geldiğini görünce sanık …’ı arayarak “çocuğu yolladım, maç elbiselerini ver” dediğini, olaydan sonra sanık …’ın kendisine, otobüsü iki durak sonra inceleme dışı sanıklar …. ve ….’la birlikte durdurup molotof kokteyli atarak yaktıklarını anlattığını, 16.08.2010 tarihinde marketlerinin bulunduğu sokakta yüzleri bezlerle kapalı yaklaşık 30-35 kişinin PKK adına gösteri yapmak amacıyla toplandığını, bu kişilerin eylemden önce kendilerinden, marketlerinin güvenlik kamerasının yönünü iç tarafa çevirmelerini istemeleri üzerine korkudan kamerayı çevirdiklerini, eylemci grubun çöp konteynerlerini devirerek çok sayıda molotof kokteylini yere attıklarını, inceleme dışı sanık …’nin bu eyleme yüzü bezle kapalı hâlde, molotof kokteyli fırlatmak ve slogan atmak suretiyle, sanık … ile inceleme dışı sanıklar Özgür ve ….’un da yüzleri bezlerle kapalı hâlde slogan atmak suretiyle katıldıklarını,
Savcılıkta ve mahkemede ise önceki beyanlarından farklı olarak; kolluk ifadesini kabul etmediğini, PKK terör örgütüyle ilgisinin olmadığını, hiç bir eyleme katılmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir biçimde çözümlenebilmesi için öncelikle etkin pişmanlık müessesesi üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmaya layık bir haksızlık çıkmakta, kusuru kaldıran bir sebebin de bulunmaması hâlinde fail hakkında bir cezaya hükmolunmaktadır. Fakat bazı hâllerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması ya da bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar “suçun unsurları dışında kalan hâller” başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara “objektif cezalandırılabilme şartları”, bulunmaması gerekenlere de, “şahsi cezasızlık sebepleri” veya “cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler” denilmektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2015, 8. Baskı, s. 351). Bu yönüyle etkin pişmanlık; cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.
İşledikleri suç nedeniyle kişilerin cezalandırılması kural olmakla birlikte, bazı şartların gerçekleşmesi hâlinde, kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden ya da mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içinde işlenmekte olup buna suç yolu (iter criminis) denilmektedir. Bu süreçte fail önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak da icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin de gerçekleşmesi aranmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 36. maddesindeki “gönüllü vazgeçme” düzenlemesiyle failin suç yolundan dönerek suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemelerle de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda etkin pişmanlık, bütün suçlarda uygulanabilecek genel bir hüküm olarak değil, özel suç tipleri bakımından uygulanabilecek istisnai bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu bazı suçlara ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesini “etkin pişmanlık” başlığıyla bağımsız bir madde hâlinde (TCK 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 274, 293), bazılarını ise suç tipinin düzenlendiği maddenin bir fıkrası şeklinde yapmıştır. (TCK 184/5, 245/5, 275/2-3, 281/3, 282/6, 289/2, 297/4, 316/2). Bu düzenlemelerin bir kısmında etkin pişmanlık nedeniyle failin cezasının bütünüyle ortadan kaldırılması öngörülmüş iken bir kısmında ise sadece belli oranda indirilmesi kabul edilmiştir.
Etkin pişmanlık, kanunun etkin pişmanlığa imkan tanıdığı her suç tipinde o suçun karakterine uygun bir yapıya bürünmektedir (Yasemin Baba, Türk Ceza Kanununda Etkin Pişmanlık, 12 Levha Yayınları, İstanbul, 2013, 1. Baskı, s. 22). Ancak bu durum etkin pişmanlık düzenlemeleri arasında hiçbir ortak unsur olmadığı anlamına gelmemektedir.
Gerek Türk Ceza Kanunu’ndaki gerekse özel ceza kanunlarındaki etkin pişmanlık düzenlemeleri incelendiğinde ve öğreti ile yargısal kararlardaki görüşler değerlendirildiğinde;
Etkin pişmanlığın unsurlarının;
1- Kanunda etkin pişmanlığa imkân tanıyan bir düzenleme bulunması,
2- Suçun tamamlanmış olması,
3- Failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının olması,
4- Failin bu davranışının iradi olması,
Şeklinde belirlenmesi mümkündür.
Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için öncelikle kanunda o suç ve faili bakımından buna imkân tanıyan özel bir düzenleme bulunması gerekir. Her suç açısından etkin pişmanlığın uygulanması mümkün değildir. Esasen niteliği gereği her suç etkin pişmanlığa elverişli de değildir. O suç tipi bakımından kanunda etkin pişmanlık düzenlemesi öngörülmemişse “kanunilik ilkesi” uyarınca kıyas veya yorum yoluyla da olsa etkin pişmanlık uygulanamaz.
Etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Teşebbüs aşamasında kalan suçlar bakımından etkin pişmanlıktan söz edilemez, ancak şartları varsa “gönüllü vazgeçme” gündeme gelebilir.
Etkin pişmanlığın diğer bir şartı, failin kanunda öngörülen biçimde aktif bir davranışının bulunmasıdır. Gerçekten de etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler incelendiğinde “suçun meydana çıkmasına ve diğer suçluların yakalanmasına hizmet ve yardım etme”, “mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakma”, “mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderme”, “diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verme”, “örgütü dağıtma veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlama”, “iftiradan dönme”, “gerçeği söyleme” gibi çeşitli şekillerde failden, işlediği suçla gerçekleşen haksızlığın neticelerini mümkün olduğunca ortadan kaldırmaya yönelik aktif davranışlarda bulunmasının arandığı görülmektedir. Gerçekleştirdiği haksızlığın neticelerini kanunun aradığı biçimde ortadan kaldırmaya yönelik hiçbir aktif davranışta bulunmayan fail hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanması mümkün değildir. Nitekim müessesenin adlandırılmasında, sergilenmesi gereken davranışın bu özelliğine binaen “etkin” kelimesi tercih edilmiştir. Karşılaştırmalı hukukta da müessesenin adlandırılmasında benzer bir vurgunun yapıldığı görülmektedir. Örneğin; sırasıyla Alman, Fransız, İspanyol ve İngiliz Hukukunda adlandırma: “Tätige Reue”, “Repentir actif”, “Arrepentimiento activo eficaz”. “Active repertance” şeklindedir. Ancak aktif davranış, bizzat fail tarafından bir davranışta bulunulmasının zorunlu olduğu şeklinde anlaşılmamalıdır. Failin iradesine dayanan üçüncü kişinin hareketi de, bu hareketin yapılmasına fail tarafından neden olunduğu sürece yeterli kabul edilmelidir.
Etkin pişmanlığın varlığının kabul edilebilmesi için sanığın suç sonrası sergilediği aktif davranışın iradi olması da lazımdır. Bu şart etkin pişmanlığın subjektif unsurunu teşkil etmektedir. Etkin pişmanlığın varlığının kabulü için tek başına failin haksızlığın sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarda bulunmuş olması yeterli değildir. Etkin pişmanlıkta fail, suç sonrası zararı gidermeyi, engellemeyi, düzeltmeyi ya da tehlikeyi önlemeyi iradi yani gönüllü olarak yapmalıdır. Çoğu zaman fail bu tür davranışları, suçu işledikten sonra duyduğu pişmanlığın tesiri ile yapmaktadır. Bu nedenle müessesenin adlandırılmasında tercih edilen ikinci kelime de “pişmanlık” olmuştur. Aynı şekilde karşılaştırmalı hukukta da örnekleri verilen isimlerden anlaşılacağı üzere “tövbe” kelimesiyle bu vurgunun yapıldığı görülmektedir. Etkin pişmanlıkta ceza verilmesinden vazgeçilmesinin yahut cezadan indirim yapılmasının temelinde failin bu pişmanlığı yatmaktadır. Zira cezalandırılmada güdülen asıl amaç, kişinin pişmanlık duymasını sağlayıp yeniden topluma kazandırılmasıdır. Failin dışa yansıyan davranışının pişmanlığının tezahürü olarak kabul edilebilecek derecede iradi olması yeterli olup iç dünyasına bakılıp gerçekten samimi olup olmadığı aranmaz. Bu bakımdan sanığın davranışında cezadan kurtulma saiki de etkili olmuş olsa, önemli olan salt bu saikle hareket edilmemiş olmasıdır. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 20.10.2015 gün ve 534-332 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Etkin pişmanlıkla ilgili bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgisi bakımından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünden önceki yasal düzenlemelere de değinmek gerekmektedir.
Terör örgütlerinin insan kaynağının kurutulabilmesi, alınabilecek diğer tedbirlerle birlikte bu örgütlerin etkisizleştirilip ortadan kaldırılmaları, geçmişte meydana gelen terör eylemlerinin aydınlatılabilmesi, gelecekte işleyebilecekleri suçların engellenmesi ve terör örgütüne üye olanların tekrar topluma kazandırılabilmeleri bakımından 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun kabul edilerek yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanun’un iki yıllık yürürlük süresinin bitmesi üzerine aynı amaçlara yönelik olarak 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun çıkarılmış, bu Kanun’un 1. maddesi süreli, diğer maddeleri ise süresiz olarak yürürlüğe girmiştir. Anılan 1. maddenin sona eren yürürlük süresi zaman içinde 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı Kanun’larla uzatılmış ve nihayet 29.08.2000 tarihinde uygulaması sona ermiş ise de, bu süre içinde beklenen amaca ulaşılamaması nedeniyle bu kez benzer amaçlarla 29.07.2003 tarihinde kabul edilen 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe konulmuştur.
4959 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde; “Yakalandıktan sonra bilgi verme eğilimindeki bir çok örgüt mensubu nedamet eğiliminde olmasına rağmen herhangi bir ceza indiriminden yararlanma ihtimali bulunmadığından nedametini açıkça dile getirmemekte ve bilgi vermekten kaçınmaktadır. Oysa önemli konumdaki bir örgüt mensubunun, örgütle ilgili olarak verdiği bilgilerle, faili meçhul kalmış suçlar aydınlatılabilmekte ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi sağlanabilmektedir…” denilerek, kanunun çıkarılma amacı, yakalanan örgüt mensuplarının bilgi vermeleri, bu suretle faili meçhul kalmış olayların aydınlatılması ve örgüt mensuplarının yakalanabilmesi olarak açıklanmıştır.
Aynı Kanun’un 3. maddesinde; kanundan yararlanamayacak kişiler sayılmıştır. Buna göre; tamamı üzerinde etkili olabilecek şekilde terör örgütünü sevk ve idare edenlerin, hükmü kesinleşmeden önce hâkim huzurunda önceki beyanlarını reddeden veya bu kanun hükümlerinden yararlanmak istemediğini beyan eden faillerin ve haklarında 3216, 3419, 3618, 3853, 4085, 4450 ve 4537 sayılı kanun hükümleri uygulanmış bulunanlardan, anılan kanunların kapsamına giren suçları yeniden işleyenlerin, bu Kanun’dan yararlanamayacakları öngörülmüştür.
Aynı Kanun’un 4. maddesinde ise; kanunun uygulanma koşulları ve esasları düzenlenmiş, terör örgütü mensubu olup da bu kanundan yararlanabileceklere uygulanacak cezasızlık hâli ile ceza indirimi miktarları ve bunların koşulları belirtilmiştir. Maddenin (a) bendinde; terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmemiş bulunanların kendiliklerinden veya dolaylı teslim olmaları hâlinde veya bunların kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşıldığında, ceza verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. Bunların cezasızlık hâlinden yararlanmaları için örgütün faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgi vermeleri de gerekmemektedir.
Maddenin (b) bendinde, terör örgütü tarafından işlenen suçlara iştirak etmiş olup da silahlı mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden veya dolaylı teslim olanların yahut kendiliklerinden örgütten çekildiği anlaşılıp da bu kanundan yararlanmak istediğini açıklayanların hangi koşullar altında ceza indiriminden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, terör örgütü mensubu bu kişilerin, örgüte girişleri, örgüt içindeki faaliyetleri, bu sırada tanıdığı diğer örgüt mensupları, amirleri ve örgütün eylemleri hakkında bilgi vermeleri ve bu bilgilerin kendilerinin örgüt içindeki konum ve faaliyetleri ile uyumlu olması, ayrıca bu bilgilerin doğruluğunun da saptanması gerekmektedir.
Maddenin (c) bendinde ise; yakalanan örgüt mensuplarının durumu düzenlenmiştir.
Bu bentte de bilgi verme koşulu aranmış, bilgi vermenin, hükmün kesinleşmesinden önce veya sonra olmasına göre ikili bir ayrıma gidilmiş ve bu ayrıma göre yapılacak ceza indirimleri farklı şekilde düzenlenmiştir. İradeleriyle teslim olmayan veya kendiliklerinden örgütten çekilmeyen bu kişiler güvenlik güçlerinin özel çabası sonucu ele geçirildiklerinden, bunlar hakkında ceza indirimine gidilebilmesi için (b) bendinden farklı olarak, verdikleri bilgilerin terör örgütünün dağılmasına veya meydana çıkarılmasına yardım etmesi veya verdikleri bilgi ve belgelerle ya da bizzat gösterecekleri çabayla örgütün amaçladığı suçun işlenmesine engel olması koşulu aranmıştır.
Bu Kanun’un 8. maddesiyle, cezasızlık hâli ya da cezada indirim öngören aynı Kanun’un 4. maddesinin birinci ve son fıkrasının yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlükten kalkacağı hüküm altına alınmıştır.
Uyuşmazlık konusunu oluşturan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.”
Maddenin ilk dört fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili etkin pişmanlık gösteren faillerin birbirinden farklı koşullarla, cezanın kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi hâller kabul edilmiştir.
Öte yandan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmüyle TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Silâhlı örgüt” başlıklı 314. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
Görüldüğü üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, TCK’nın 314. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt suçu açısından da uygulanacaktır. Bu sebeple, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu bakımından “diğer hükümler” kapsamında olan TCK 221. maddesinin, aynı Kanun’un 314. maddesi yönünden de tatbiki gerekmektedir. Zira bir anlamda TCK 220. maddesinde düzenlenen örgüt suçu tipine tam olarak bağlı olan TCK 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hâli, aynı Kanun’un 314. maddesinin de ayrılmaz bir parçası niteliğindedir.
Nitekim, 05.06.1985 tarihli ve 3216 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun, 25.03.1988 tarihli ve 3419 sayılı Kanun ve 29.07.2003 tarihli 4959 sayılı Topluma Kazandırma Kanunu’na benzer şekilde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinde yapılan düzenlemeyle; kanun koyucu, örgütlerle etkin mücadele edebilmek için, örgütleri ortaya çıkarıp dağıtmayı, örgüt elemanlarını devletin yanına çekerek bir yandan zayıflatıp diğer yandan da örgütlerin deşifre olmasını sağlayarak örgüt bünyesinde faaliyet gösteren failleri yakalamayı, “etkin pişmanlık” hükümlerinden yararlanan sanıkları topluma kazandırmayı, örgüt bünyesinde gerçekleştirilen eylemleri açığa çıkarmayı ve benzer suçların tekrar işlenmesini önlenmeyi amaçlamaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;
“Madde metninde, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu amaçla kurulmuş örgüte üye olmak suçları ile ilgili olarak etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, örgüt kurucu veya yöneticileri ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek dolayısıyla haklarında soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
İkinci fıkrada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olan kişilerle ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Örgüt üyesinin, etkin pişmanlık hükmünden yararlanabilmesi için, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olması ve ayrıca, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bu koşulların gerçekleşmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu koşullar gerçekleştikten sonra, kişi hakkında örgüt üyesi olmaktan dolayı soruşturma başlatılmış olmasının veya örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının, etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
Üçüncü fıkrada ise, yakalanan örgüt üyesi ile ilgili etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Yakalanmış olmasına rağmen, bu fıkrada belirlenen şartların gerçekleşmesi hâlinde örgüt üyesi cezalandırılmayacaktır. Bu şartlardan birisi, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmak; diğeri ise, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermiş olmaktır. Verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Kişi, suç işlemek için kurulmuş olan örgütün kurucusu, yöneticisi veya üyesi olmakla birlikte, örgütün ulaştığı yapılanma itibarıyla dağılmasını sağlama imkanından yoksun olabilir. Bu durumda bile, söz konusu sıfatları taşıyan kişilerin belli şartlarda etkin pişmanlıktan yararlanması sağlanabilmelidir. Bu düşüncelerle maddenin dördüncü fıkrası düzenlenmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.
Kurucu, yönetici veya üyenin, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri yakalandıktan sonra vermesi hâlinde, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı hakkında verilecek cezada belli oranda indirim yapılması kabul edilmiştir…”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin birinci fıkrasına göre; suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle ceza soruşturmasına başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan örgüt kurucu veya yöneticileri hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. Bu hükmün uygulanabilmesi için ilgili suç örgütü hakkında soruşturmaya başlanılmamış olması ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması gerekmektedir.
Suç örgütü kurulmakla beraber herhangi bir amaç suç işlenmemiş fakat amaç suçları işlemek için bir takım hazırlık hareketi mahiyetinde fiillere girişilmiş ise diğer şartların da varlığı hâlinde bu hükmün uygulanması önünde herhangi bir engel yoktur. Örneğin suç işlemek amacıyla örgüt kuran kimseler işleyecekleri amaç suçlar için silah temin etme, plan program yapma gibi faaliyetlere girişmiş olabilirler. Kanun, amaç suçların işlenmemesini şart olarak koştuğu için bu şekilde hazırlık hareketinde kalmış fiillerin varlığına rağmen etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilecektir. Fakat eğer hazırlık hareketi niteliğindeki fiiller ayrıca bir suç oluşturuyor ise faillerin, bu fiilleri dolayısıyla cezai sorumlulukları saklıdır. Örneğin, ruhsatsız silah veya patlayıcı madde temin eden failin cezai sorumluluğu doğacaktır. Bunun ötesinde eğer hazırlık hareketleri aşaması da geçilerek örgütün amacı doğrultusunda bir suç işlenmiş ise örgüt kurucu ve yöneticilerinin bu etkin pişmanlık hükmünden yararlanmaları imkân dahilinde değildir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin birinci fıkrasının aradığı bir diğer şart ise, örgüt kurucu ve yöneticilerinin bizatihi örgütü dağıtması ya da vermiş oldukları bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalarıdır. Bu bağlamda, eğer örgüt kurucu veya yöneticilerinin vermiş oldukları bilgiler önemsiz veya önemli olmakla beraber örgütün dağılmasını sağlayacak nitelikte değil ise kurucu ve yöneticilerin bu hükümden yararlanması mümkün değildir.
Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinin birinci fıkrasında yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- Fail örgütün kurucusu veya yöneticisi olmalıdır,
2- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmamış ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olmalıdır,
3- Fail örgütü dağıtmalı veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlamalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin ikinci fıkrasına göre; örgüt üyesi, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bir suça iştirak etmeksizin ve gönüllü olarak örgütten ayrıldığını yetkili makamlara bildirir ise etkin pişmanlık hükmünden yararlanacak ve ceza almayacaktır. Bu düzenlemede örgüt kurucu ve yöneticilerinde olduğu gibi “soruşturmaya başlanmadan önce” veya “örgütün dağılmasını sağlayacak bilgi verme” şartlarına yer verilmemiştir.
Yine ilk fıkrada örgüt kurucu ve yöneticilerinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmemiş olması” şart koşulmuş olmasına rağmen; ikinci fıkrada bu şart “örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesi” olarak düzenlenmiştir. Nitekim TCK 221. maddesinin ikinci fıkrası gereğince örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçlardan bazılarının işlenmiş olması, örgüt üyesinin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel değildir. Zira bu fıkra bakımından önemli olan örgüt faaliyeti çerçevesinde amaç suçların işlenmemesi olmayıp örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesidir. Bir başka anlatımla, TCK 221. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan koşullar gerçekleştikten sonra, örgütün faaliyeti çerçevesinde başkaları tarafından suç işlenmiş olmasının etkin pişmanlıktan yararlanma açısından bir önemi bulunmamaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin ikinci fıkrasında, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen herhangi bir suça iştirak etmemiş örgüt üyesinin, örgütten gönüllü ayrılması yanında ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi de ceza almamasının koşulu olarak yer almaktadır. Gönüllü olarak örgütten ayrılma ise, güvenlik kuvvetleri tarafından yakalanmama, zorla ele geçirilmeme anlamını taşımaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- İşlenen suçun örgüt üyeliğinden ibaret olması,
2- Sanığın örgüt faaliyeti kapsamında herhangi bir suçun işlenmesine iştirak etmemesi,
3- Gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin üçüncü fıkrasına göre; suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesi hakkında, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi hâlinde ceza verilmeyecektir.
TCK 221. maddesinin üçüncü fıkrasında, ikinci fıkradan farklı olarak yakalanmış olan örgüt üyesine ilişkin etkin pişmanlık hâli düzenlenmiştir. Kendiliğinden teslim olmaksızın yakalanan örgüt üyesi hakkında cezaya hükmolunmaması, amaç suçlara iştirak etmemiş olmasına ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesine bağlıdır. Çünkü bu durumda fail, yetkili makamlara kendiliğinden teslim olmamış, kolluk tarafından yakalanmıştır. Kanun; bu durumdaki örgüt mensuplarının da yetkili makamlara örgütün etkisizleştirmesi amacına matuf bilgiler sunması kaydıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasını kabul etmiştir.
Failin vermiş olduğu elverişli bilgilere rağmen örgütün dağılması veya mensupların yakalanması sağlanamamış olabilir. Önemli olan nitelikli bilginin verilmesi olup verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için;
1- Fail örgüt üyesi olmalıdır,
2- Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olmalıdır,
3- Yakalanmış olmalıdır,
4- Pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermelidir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin dördüncü fıkrası, ilk üç fıkrada düzenlenen suçların faillerinin yanı sıra örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişileri de kapsamaktadır. Yine, ilk üç fıkrada düzenlenen etkin pişmanlık hâllerinden farklı olarak bu fıkrada etkin pişmanlığın “örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce” veya “örgüt üyesinin örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemesinden önce” ya da “soruşturmaya başlanmadan önce” vuku bulması şart koşulmamıştır.
TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesine göre; örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin, gönüllü olarak teslim olup örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi hâlinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır. Anılan fıkranın ikinci cümlesine göre ise; gönüllü olarak yetkili makamlara teslim olmamakla birlikte yakalandıktan sonra bahsedilen nitelikteki bilgileri veren failin cezasında üçte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır. Bu indirim oranı belirlenirken failin vermiş olduğu bilgilerin niteliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Etkin pişmanlık ile ilgili TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2- Gönüllü olarak teslim olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
İkinci cümlesinin uygulanabilmesi için;
1- Fail, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden olmalıdır,
2-Yakalanmış olmalıdır,
3- Örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermelidir.
Görüldüğü üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin ilk dört fıkrasındaki açık düzenlemeler gereği, ancak örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçlarında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilebilecek olup örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen diğer suçlar yönünden bu maddede belirtilen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu bakımdan, örgütün kurucusu, yöneticisi, üyesi ya da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında TCK 221. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar, örgüt kurmak, yönetmek veya üye olmak suçlarından ibarettir.
“Etkin pişmanlık” kavramının, TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin tatbiki bakımından irdelenmesine gelince; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin uygulanabilmesi için, etkin pişmanlık kurumunun doğası ve anılan madde başlığının “etkin pişmanlık” olması karşısında; failin pişman olması esasen ön koşul niteliğindedir. Bu nedenle, TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanması bakımından failin yalnızca maddi gerçeğin ortaya çıkması için yararlı bilgiler vermesi yeterli olmayıp bu pişmanlığını yargılamanın her aşamasında sürdürmesi, bu bağlamda pişmanlık duyarak örgütün yapısı çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgileri içeren ifadesini inkar etmemesi gerekir. Pişmanlık duyarak verdiği ifadeyi inkar eden kişinin o aşamada pişmanlığından söz edilemez.
Diğer taraftan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Etkin pişmanlık” başlıklı 221. maddenin üçüncü fıkrasında “pişmanlık duyarak” ibaresi kullanıldığından, bu koşulun dördüncü fıkranın ikinci cümlesi bakımından aranmayacağı ileri sürülebilir ise de; Adalet Komisyonu raporunda da vurgulandığı üzere madde başlığının, maddenin tüm fıkralarının yorumu bakımından ayrılmaz bir parça olması, üçüncü fıkranın uygulanma koşullarının, dördüncü fıkranın ikinci cümlesine göre daha ağır şartlara bağlı tutulması ve madde gerekçesinde belirtildiği üzere, dördüncü fıkranın, üçüncü fıkrada belirtilen nitelikte bilgi verme imkânından yoksun failler bakımından ihdas edilen bir düzenleme olması nazara alındığında, dördüncü fıkranın ikinci cümlesinin uygulanması bakımından, diğer koşulların yanı sıra failin pişmanlık duyması koşulunun da gerçekleşmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, örgütlü suçluluğa ilişkin etkin pişmanlığı düzenleyen TCK 221. maddesinde yer alan fıkraların her birinin uygulanabilmesi bakımından failin pişmanlık duyması ön koşul niteliğinde olduğundan, maddenin “pişmanlık duyarak” ibaresine yer verilmeyen fıkraları açısından da failin pişman olmasının gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bununla birlikte, yakalandıktan sonra örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi veren failin, vermiş olduğu bilgileri aşamalarda inkâr etmesi hâli, maddenin “failin örgütten koparılıp tekrar topluma kazandırılması ve örgüt faaliyeti çerçevesinde tekrar suç işlemesinin önlenmesi” şeklinde belirtilen amacıyla bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla, faillerin yakalandıktan sonra usule uygun olarak verdikleri ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hususunda delil niteliği taşıyan itiraf içerikli beyanları hükme esas alınabilir ise de; bu beyanları sonradan reddeden faillerin pişmanlık duyduklarından söz edilemeyeceği, böylelikle maddede öngörülen amaca aykırı davrandıkları anlaşıldığından, haklarında TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim Özel Dairelerin yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
PKK silahlı terör örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında yakalanmalarından sonra, soruşturma aşamasında müdafii huzurunda alınan ifadelerinde örgütün alt yapılanmasına, bu yapı içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensuplarına, örgütsel faaliyet kapsamında işlenen suçlara ve bu suçlara katılan örgüt mensuplarına ilişkin verdikleri bilgileri sonradan inkâr eden sanıkların, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetlerine ve etkin pişmanlık taleplerinden vazgeçtiklerinden bahisle haklarında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 221. maddesinin uygulanmamasına karar verildiği olayda; TCK 221. maddesinin başlığı, amaç, kapsam ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, yorum açısından göz önünde bulundurulması gereken madde başlığında yer alan “etkin pişmanlık” ibaresi gereğince, maddede öngörülen hâllerin uygulanabilmesi açısından hükmün konuluş amacına uygun olarak failin örgütten kopma ve topluma kazandırılma yolunda pişmanlık duyması ve bu pişmanlığının aşamalarda süreklilik arz etmesi gerektiği, buna karşın, verdikleri bilgileri aleyhlerinde beyanda bulundukları diğer sanıkları cezadan kurtarmak için sonradan inkâr eden ve maddeye hâkim olan amaca aykırı hareket eden sanıkların pişmanlıklarından söz edilemeyeceği anlaşıldığından; sanıklar …, … ve … hakkında TCK 221. maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.03.2018 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 27.03.2018 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Kayseri Ağır Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ağır ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ağır ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.