Terörizmin Finansmanı Suçu
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun
Fon sağlanması veya toplanması yasak fiiller – Madde 3
(1) Aşağıda sayılan fiillerin gerçekleştirilmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaktır:
a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükûmeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri.
b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.
c) Türkiye’nin taraf olduğu;
1) Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşmede,
2) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmede,
3) Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede,
4) Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşmede,
5) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmede,
6) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokolde,
7) Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmede,
8) Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokolde,
9) Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmede,
yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.
Madde Gerekçesi
Maddede, terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaklanan fiiller sayılmıştır. Terörizmin finansmanına yönelik olarak fon sağlanması veya toplanması, hem iç hukukumuzda hem de tarafı bulunduğumuz Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmeyle yasaklanmıştır. Yapılan düzenlemeyle, terörizmin finansmanı suçu Sözleşmede öngörülen bu hükümlerle uyumlu hâle getirilmiştir.
Terörizmin finansmanı suçu – Madde 4
(1) 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada sayılan fiillerin, örgütü kuran veya yöneten ya da örgüt üyesi tarafından gerçekleştirilmesi hâlinde bu kişiler hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları uyarınca verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.
(3) Birinci fıkra hükmüne göre ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmaz.
(4) Bu madde kapsamına giren suçların kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(6) Suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlıdır.
(7) 3713 sayılı Kanunun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümleri, bu suç bakımından da uygulanır.
(8) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyım tayini,
b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,
tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir. Ayrıca, 13/11/1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanunda yer alan hükümlere göre kontrollü teslimat tedbirine karar verilebilir.
Madde Gerekçesi
Maddede, terörizmin finansmanı suçunun unsurlarına, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine, bu suçların soruşturma, kovuşturma ve infazına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında, 3 üncü madde kapsamına giren suçların işlenmesinde kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek, terör örgütlerine veya teröristlere fon sağlanması veya toplanması yasaklanmakta ve yaptırıma bağlanmaktadır. Bu düzenlemeye göre, suçun maddi unsurunun oluşabilmesi için, fon sağlayan veya toplayan kişinin, bu fonu 3 üncü maddede yasaklanan eylemlerin işlenmesi amacıyla veya bu eylemlerde kullanılacağını bilerek vermesi gerekmektedir. Ayrıca failin cezalandırılabilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı da aranmamaktadır. Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ise, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre, suçun kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
Maddenin beşinci fıkrasında suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlı kılınmıştır.
Maddenin altıncı fıkrası ile, Terörle Mücadele Kanununun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümlerinin, bu suç bakımından da uygulanacağı hususu düzenlenmiştir.
Terörizmin Finansmanı Suçu ve Cezası: Silahlı Terör Örgütü Mensuplarına Erzak ve Yaşam Malzemesi Temin Etme
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/16-1104 Karar No: 2019/137 Karar Tarihi: 26.02.2019
Özet: PKK silahlı terör örgütünün varlığını koruması, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 3. maddesinde fon sağlanması veya toplanması yasaklanan fiilleri gerçekleştirebilmesi ve bu husustaki örgütsel faaliyetlerini sürdürülebilmesi amaçlarına uygun olarak, sanık …’ın örgütün kırsalda faaliyet gösteren mensuplarınca verilen 330 TL karşılığında satın almasını istedikleri 5 kg peynir, 10 kg zeytin, 4 çift mekap ayakkabı, 5 kg makarna, 5 kg şeker, 10 kg un ve bir miktar çay, tütün, tuz, bant ve çoraptan ibaret malzemelerinin satış bedelinin verilen parayla karşılanmaması üzerine kendi cebinden ilave ettiği 50 TL’nin niteliği itibarıyla 6415 sayılı Kanun’un c bendinde tanımlanan “fon” kapsamında kaldığı anlaşıldığından, eyleminin bir bütün halinde, aynı Kanun’un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
(5237 s. K. m. 53, 62, 63, 220, 314) (3713 s. K. m. 5)
İçtihat Metni
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3 ve 220/7. maddeleri delaletiyle 314/2, 62, 53 ve 63 ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.02.2010 tarihli ve 165-29 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 20.03.2013 tarih ve 229-4447 sayı ile;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 58/9. maddesi infaz rejimi ile ilgili olup, kazanılmış hak oluşturmayacağı da gözetilerek mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklar hakkında anılan maddenin uygulanması konusunda her zaman karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Sanıkların yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK’nın 220/7. maddesinde yapılan değişiklik karşısında; sanıkların hukuki durumlarının yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına”
oy çokluğuyla karar verilmiş,
Karşı Oy Gerekçesi
Daire Üyesi H. Yaman;
“Sanıklar hakkında tanzim edilen iddianamede: PKK terör örgütünden kaçıp teslim olan bir örgüt mensubunun beyanları üzerine başlatılan soruşturma sonunda, dosya sanıklarının örgüt mensuplarına hayat idame malzemeleri temin ettikleri iddiaları ile kamu davası açılmıştır.
Yerel mahkeme sanıkların eylemlerini sabit görmüş ve cezalandırılmaları cihetine gitmiştir. Dosya temyizen Yüksek daire önüne gelmiş: Yüksek dairece mahkûmiyet kararının sair yönlerine ilişkin itiraz reddedilmiş ancak hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220/7’ye göre sanıkların hukuki durumunun yeniden tayin ve takdiri gerekçesiyle hükmü bozmuştur.
Bu karara iştirak etmiyorum. Şöyle ki:
Sanıkların müsnet fiilleri işledikleri suçun sübuta erdiği noktasında çoğunluk görüşüyle aramızda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; Sanıkların müsnet fiili baskı ve tehdit altında işleyip işlemedikleri ve bu fiiller nedeniyle kusurlu bulunup bulunmadıkları noktasındadır.
Yeni TCK sisteminde tehdit ve korkutma kusurluluğu etkileyen haller başlığı altında düzenlemiş olup eski TCK sisteminde manevi unsur karşılığı olan kast değerlendirilmesine ilişkin düzenlemeden ayrılmıştır. Bu cümleden olmak üzere sanıkların müsnet fiilleri kasten işledikleri konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık sanıkların kusurlu olup olmadığı hususundadır. Kusur suçun maddi manevi ve hukuki aykırılık unsurları tespit edildikten sonra failinin gerçekleşen bu haksızlıktan dolayı kınanabilir olup olmadığı noktasına ilişkindir. Yani Ceza sorumluluğu için suçun maddi ve manevi unsurları ile hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmesi yeterli olmayıp ayrıca fail hakkında bir kınama yargısının bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen “ceza sorumluluğunun şahsi olması” ve evrensel hukukta “kusursuz ceza olmaz” ilkesi failin cezalandırılabilmesi için suçta kusurlu olmasını öngörmektedir.
Failin cezalandırılma sebebi; failin norma uygun davranması imkanı varken hukuka uygun hareket etmeyerek haksızlık içeren davranışı tercih etmesidir.
Kusurluluk failin kasten veya taksirle gerçekleştirdiği eylemlerde aranacaktır. Buna göre; Kusurluluk failin norma uygun davranışı yerine norma aykırı davranışı seçmesinden kaynaklanan subjektif tercihin muaheze edilmesidir. Fail tercih hakkını kötü kullandığı için cezalandırılmaktadır.
Bu durumda failin kusurluluğunun tespitinin gerekliliği öne çıkmaktadır.
Failin bir norma aykırı davranış sebebiyle kusurlu olup olmadığının tespiti somut dosyada uyuşmazlığı oluşturmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 2. kısım 2. bölümünde Ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan haller başlığını taşımakta olup somut dosya bakımından geçerli olan TCK’nın 28. maddesine göre ‘tehdit – korkutma’ ceza sorumluluğunu kaldıran hallerdendir.
Tehdit; kişiye ileride bir saldırının, bir zararının, bir kötülüğün gerçekleşeceği beyanı ile korkutulmak ve belli bir davranışı yapması ve yapmaması istenmektedir. Kişi manevi cebir altındadır. Tehdit altındaki kişi fiili kasten işlemektedir. Hukuka aykırı fiilin, maddi ve manevi unsurlarını gerçekleşmektedir. Ancak kişi bu tercihlerini yaparken bir zorlamanın etkisi altında olduğu için bu tercihinden dolayı muaheze edilmemektedir.
Tehdit edilen kişi istediği şekilde davranma tercihinde bulunma imkan ve serbestine sahip bulunmadığı için kusuru da bulunmamaktadır.
Somut olayda ülkenin güneydoğusunda Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ilçesine 17 km uzakta kırsal bir alanda yaşayan sanıklar yargılanmaktadır. Sanıkların ihlal ettikleri norm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220/7 de düzenlenen örgüte yardım suçudur.
Sanıkların bu normu kasten ihlal ettikleri tartışmasızdır.
Dosya kapsamına göre terör örgütü mensupları gece sayılan vakitte bahse konu köye girmiş ve önceden kendilerine yardımcı olabileceklerini düşündükleri sanıkların evlerine gelmişlerdir. Bir kısım suç teşkil etmeyen hayat idame malzemelerini satın alıp kendilerine getirmelerini istemişlerdir. Sanıklar tarafından temin edilen bu malzemeler yine ertesi gece ve daha sonra gece sayılan vakitte tekrar evlerine gelen örgüt mensuplarına teslim edilmiştir.
Sanıklar tüm aşamalarda maddi olayı inkar cihetine gitmeyerek savunmalarında ve temyiz dilekçelerinde örgüt mensuplarının kendilerini tehdit ettiklerini, vaki bu tehdit sebebiyle kırsal alanda yaşamaları, güvenlik probleminin olması evlerinin ve kimlik bilgilerinin örgüt mensuplarınca bilinmesi yine ilçe kırsalında faal örgüt mensuplarından silahlı varlıkları sebebiyle gerek kendi gerekse aileleri açısından zarar geleceği endişesi ile yardım ettikleri korku nedeniyle ihbar edemediklerini beyan etmişlerdir.
Yıllardan beri PKK terör örgütü mensupları kırsal alanda faaliyet göstermekte ve kendilerine müzahir olmayan bölge halkına ağır şiddet ve tehdit uyguladığı bilinen bir gerçektir. Sanıkların yaşadığı Pazarcık kırsalında da örgüt faaldir ve zaman zaman eylem yapmaktadır. Örgüt kurulduğundan bu yana bölgede binlerce sivil vatandaşı katletmiştir.
Örgütün katlettiği insanların bir kısmını örgüte en azından sempatizan olduğu da göz ardı edilemez. Örgütün kendi mensuplarını bile öldürdüğü bir gerçekken sempatizan kabul edilen sanıkların yardım etmemeleri durumunda zarar görmeyeceği iddia edilemez.
Örgütün bölge halkı üzerinde büyük bir korkutucu güce sahip olduğu her türlü şüpheden uzaktır. Sanıkların yaşadığı yer kırsal alan olup ilçe merkezine uzak ve karakol bulunmamaktadır. Gece vakti silahlı insanlar sanıkların evine gelmiş bizzatihi tehdit ettikleri kabul edilmese bile silah, üniforma örgütün adı ve korkutucu gücü değerlendirildiğinde devletin bile mücadelede zaman zaman zorlandığı örgüt mensuplarının taleplerine sanıkların karşı çıkabilmesi, farklı bir tercihte bulunabilmesi mümkün değildir. Sanıkların korkuları, yaşadıkları çevre ve hayat tecrübeleri değerlendirildiğinde makul ve makbuldür.
Hal böyle olunca sanıkların müsnet fiilleri örgütün manevi zorlaması, baskı ve tehdidi ile korkusu altında gerçekleştirdikleri, kusurluluğu gerektirecek bir tercihlerin bulunmadığı ve muaheze edilemeyeceği kanaati ile sanıklar hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/3-b maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği”
görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesince 22.11.2013 tarih ve 87-135 sayı ile; sanığın eyleminin terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğu kabul edilerek, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 4/1 maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin verilen hükmün, sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 20.03.2017 tarih ve 6166-3350 sayı ile;
“Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.”
açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.06.2017 tarih ve 189078 sayı ile;
“Terör örgütüne yardım fiili 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3, 220/7, 314/2 maddelerinde düzenlenen şekliyle genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu, TCK’nın 315. maddesinde düzenlendiği şekliyle silahlı terör örgütüne silah temin etme suçu ve 18.07.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5532 s. Kanun ile yeniden düzenlenen, 16.02.2013 tarihinde yürürlükten kalkan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesinde yer alan ve 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanını sağlama suçu şeklinde gerçekleşmektedir.
Konu ile ilgili yasal düzenlemeler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220/7. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.”
TCK’nın 314/2 maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
TCK’nın 315. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Yukarıdaki maddede tanımlanan örgütlerin faaliyetlerinde kullanılmak maksadıyla bunların amaçlarını bilerek, bu örgütlere üretmek, satın almak veya ülkeye sokmak suretiyle silah temin eden, nakleden veya depolayan kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun mülga 8. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail aynı şekilde cezalandırılır.
Bu maddenin birinci fıkrasında geçen fon; para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değeri ifade eder.”
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
“…c) Fon: Para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi,…
ifade eder.”
Aynı Kanunun 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Aşağıda sayılan fiillerin gerçekleştirilmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaktır:
a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükûmeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri.
b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.
c) Türkiye’nin taraf olduğu;
1) Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşmede,
2) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmede,
3) Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede,
4) Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşmede,
5) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmede,
6) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokolde,
7) Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmede,
8) Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokolde,
9) Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmede,
Yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.”
6415 sayılı Kanun‘un 4/1 maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Yüksek Yargıtayın yerleşik içtihatlarında silahlı terör örgütüne silah ve finansman sağlama haricinde örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, örgüte veya örgüt üyelerine bilerek ve isteyerek yapılan her türlü yardımın silahlı terör örgütüne yardım kapsamında kaldığını belirterek örnek olarak barınma, nakletme, istihbari bilgi sağlama, örgüt üyelerinin araştırılması, yakalanmasını engellemeye yönelik imkan sağlama hallerini saymıştır.
Terörizmin finansmanıyla mücadele konusunda ayrıntılı düzenlemeler içeren ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 9.12.1999 tarihinde kabul edilen Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme, Ülkemiz tarafından 10.1.2002 günlü, 4738 sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Resmî Gazete’de yayımlanmak suretiyle iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Terör ve terörizmin finansmanıyla etkin mücadele edilmesi kapsamında, Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması ile terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanan 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun, 7.2.2013 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 16.2.2013 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Fon, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8/2. maddesinde “para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değer” olarak, 6415 sayılı Kanun’un 2/c maddesinde ise “para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belge” olarak tanımlanmıştır. ‘Yiyecek ve yaşam malzemesinin’ kanuni tanımlardaki ‘değeri para ile temsil edilebilen taşınır mal’, ‘maddi her türlü mal’ olarak kabulü yasal düzenlemenin lafzına uygun olmakla birlikte yasanın düzenlenme amacına bakmak gerekecektir.
Terörizmin finansmanıyla mücadele, ulusal ve uluslararası hukuk çerçevesinde yürütülmektedir. Özellikle sınır aşan terörist faaliyetlerin finansmanıyla mücadelede, ulusal mevzuatın yetersiz kalacağı aşikardır. Nitekim, 20. yüzyılın son çeyreğinde büyük bir hız kazanan sermaye ve yatırım hareketlerinin küreselleşmesi de, ulusal makamların, diğer ülkelerle işbirliği içinde olmadan, finansal takipte bulunmalarını imkansız hale getirmiştir. Bu nedenle, uluslararası örgütler ve iki ve çok taraflı anlaşmalar yoluyla kurulan mücadele mekanizmaları son derece önemlidir. Bu ihtiyaçtan doğan Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme’ye dört ülke taraf iken 11 Eylül 2001 tarihinde, çeşitli havayollarına ait yolcu uçaklarının rotaları dışına çıkarılarak, iki tanesinin New York’taki Dünya Ticaret Merkezinin ikiz kulelerine, birinin ise Washington’daki Pentagon binasına çarpması suretiyle gerçekleştirilen saldırılar sonrası 2007 yılında taraf ülke sayısı 160’a çıkmıştır. (Sançar Sefer SÜER, Uluslararası Hukukta Terörizmin Finansmanının Önlenmesi, Yüksek Lisans Tezi, 2008) Türkiye’nin de taraf olduğu bu Sözleşmenin 4. maddesi gereği olarak, 6415 sayılı Kanun ile Sözleşme hükümleri ile iç hukuk arasında uyum sağlanmıştır. 6415 sayılı Kanun’un örgüte fon sağlamak suretiyle yardımı düzenlenme amacı, Kanun’un gerekçesinde açıklanmaktadır. Kanuni düzenleme yapılmasının başlıca nedeni, terör örgütlerinin değişik finansman kaynaklar ve metodları ile gerek ulusal gerek uluslararası boyutta mücadelenin etkinleştirilmesidir. Finansman kaynakları ulusal ve uluslararası düzeyde uyuşturucu, silah kaçakçılığı, ulusal boyutta vatandaştan haraç alma faaliyetleri, yerel yönetimlerin insan ve malzeme gücünün örgütlerin faaliyetlerinin finansmanına seferber edilmesi ya da vakıf, dernek gibi adlar altında kurulan tüzel kişilere bağış, üyelik aidatı v.b. adlar altında toplanan maddi değerler, terör yanlılarınca işletilen ticari işletmelerden elde edilen kazançlar, yayın gelirleri, kültürel ve sosyal etkinlikler, gerçek kişilerin gelirlerinin bir kısmının bağışlanması gibi yasal görünümlü faaliyetlerin engellenmesidir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314/3. ve 220/7 maddelerinin delaletiyle 314/2 maddesi kapsamındaki yardımdan farklı daha organize, düzenli, süreklilik ve çeşitlilik arzedecek şekilde örgüt ile hiyararşik bir bağ kurulmadan, belli bir organizasyon dahilinde ulusal ve uluslararası boyutta yapılan yardım eylemlerinin cezalandırılması olduğu açıktır.
Somut olayda olduğu gibi sanığın kırsalda faaliyet gösteren silahlı terör örgütü PKK mensuplarının verdiği para ile yine onlar tarafından verilen ihtiyaç listesindeki yaşam malzemelerinin alınması sırasında, verilen 330 TL’nin yetmemesi nedeniyle kendi parasında 50 TL eklemek suretiyle ihtiyaç listesinde yazılı malzemeyi almak şeklinde gerçekleşen eyleminin arızi nitelik taşıması nedeniyle 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülmediği”
görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince 27.09.2017 tarih ve 1829-4975 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında terörizmin finansmanı suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin, silahlı terör örgütüne yardım suçunu mu, yoksa terörün/terörizmin finansmanı suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
30.10.2009 tarihinde Nurhak İlçe Jandarma Komutanlığına gelen ve PKK/KONGRA-GEL silahlı terör örgütü mensubu olduğunu söyleyerek teslim olması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda hakkında ayrı dava açılan …’den, örgüt içerisinde olduğu dönemde kendilerine yardım eden kişileri göstermesinin istenildiği, …’in yaptığı teşhis ve yer gösterme işlemleri kapsamında aralarında sanık …’ın da bulunduğu diğer kişiler hakkında da ayrı soruşturmaya başlanıldığı,
Başka bir davada yargılanmakta olan … tarafından yapılan teşhise ilişkin düzenlenen 01.11.2009 tarihli tutanağa göre; Payamlıbağ köyünün kuzey istikametinde bulunan eve “…..” ve “……” kod adlı örgüt mensuplarıyla birlikte giderek erzak siparişi verdiklerini, kendisinin bu esnada dışarıda emniyetçi olarak bulunduğunu, ertesi gün tekrar evine gittikleri sanık …’ın kendilerine yağ, bulgur, un, şeker, zeytin, peynir, ayakkabı ve muhtelif malzemeleri verdiğini söylediği ve sanığı kendilerine erzak temin eden kişi olarak teşhis ettiği,
Anlaşılmaktadır.
Başka bir davada yargılanmakta olan … şüpheli sıfatıyla müdafii huzurunda soruşturmada; ihtiyaç duydukları malzemeleri, yurtsever olarak bildikleri evlere giderek karşıladıklarını,
İfade etmiştir.
Sanık … müdafii huzurunda soruşturmada; olay günü eşi…. ile evde olduklarını, akşam 22.30 sıralarında eşinin ağabeyi…..’ın kapıyı çaldığını, kapıyı açan eşinin abisinin yanında ellerinde silahlar olan iki kişiyi görmesi üzerine bayıldığını, bu kişilerin dışarıda bulunan kendisine ait motosikleti göstererek “Pazarcık’a git ve bize malzeme getir” demeleri üzerine, gidemeyeceğini, gittiği takdirde bu olaydan zarar göreceğini söylediğini, ancak örgüt mensuplarının kendisine silah doğrultarak “gitmezsen seni öldürürüz biz Aponun askerleriyiz” dedikten sonra kağıt kalem verip söylediklerini yazmasını istediklerini, hatta korkudan elinin titrediğini görünce “hangi okul mezunusun” diye sorduklarını, daha sonra 5 kg peynir, 10 kg zeytin, 4 çift mekap ayakkabı, 1 adet 2001 sigara, 500 gr tütün, 6 adet kalem pil, 5 kg makarna, 5 kg şeker, 10 kg un, 500 gr çay, birer paket tuz, çöp poşeti, koli bandı ve çorap istedikten sonra bu malzemelerin karşılığı olarak kendisine 330 TL para verdiklerini, malzemeleri almaması durumunda örgüt mensuplarının kendisini öldürmelerinden korktuğunu, motosikletiyle Pazarcık’a giderek istenen malzemeleri satın aldığını, malzemelerin fiyatının 380 TL olması nedeniyle eksik kalan 50 TL’yi de kendi cebinden verip tamamladığını, bir gün sonra örgüt üyeleri tekrar gelince malzemeleri kendilerine verdiğini,
Kovuşturmada önceki ifadesine ek olarak; korktuğu için örgüt mensuplarına yardım etmek zorunda kaldığını ve aynı nedenle de ihbarda bulunmadığını, olaydan bir hafta sonra da Pazarcık ilçesine taşındığını,
Savunmuştur.
Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve bu kavramlara ilişkin yasal düzenlemelerin üzerinde durulması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkla ilgili silahlı terör örgütüne yardım etme suçuna ilişkin olarak;
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun “Terör örgütleri“ başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.” hükmü ile TCK’nın 314. maddesine atıf yapılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Silahlı örgüt” başlıklı 314. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.”
Aynı Kanun’un “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin yedinci fıkrası ise suç tarihi itibarıyla; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.” şeklinde iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un 85. maddesiyle fıkraya; “Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir.” cümlesi eklenmiştir. Anılan fıkraya ilişkin madde gerekçesinde “Örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu hükümler göz önüne alındığında, silahlı terör örgütü üyesi olmasa bile bu örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenler, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılacaklardır.
765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu sistematiğinden tamamen farklı bir anlayışla düzenlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda örgütün faaliyetleri doğrultusunda işlenen suçlardan da ayrıca sorumluluk esası kabul edilmiş, yardım etme eylemleri de yaptırım açısından örgüt üyeliği kapsamında değerlendirilerek, bağımsız bir şekilde örgüte yardım suçuna yer verilmemiştir.
Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişilerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınırken, örgüte yardım sayılan eylemlerin nitelik bakımından örgüt üyeliğine denk sorumluluğu gerektirdiği kabul edilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi olmaksızın, bilerek ve isteyerek örgütün bir iş, görev ya da hizmetinin yerine getirilmesi eylemi örgüt üyeliği olarak cezalandırılmakta iken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 220. maddesinin 7. fıkrasında 6352 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, yapılan yardımın niteliğine göre cezanın üçte birine kadar indirilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Silahlı terör örgütüne yardım fiilinin oluşması için, failin örgüt üyeleriyle önceden bir anlaşma yapması veya yapılan planlara dahil olması zorunlu değildir. Yardım fiilinin örgüt üyelerinin tamamına veya üyelerden birine yapılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Fakat, örgütün amacı ve kollektif faaliyetleri bilinerek ve istenerek yardım edilmesi zorunludur (Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8934). Yardım edenler zamanlarının büyük bir bölümünü örgüte hasretmiş kişiler olmayıp kendi hayatlarının akışı içerisinde bazen örgüte ait işleri kabul eden şahıslardır.
Örgüte yardım etme suçuna ilişkin olarak öğretide ileri sürülen görüşlere göre;
“Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte bilerek ve isteyerek yardım edilmiş olması gerekir. Başka bir ifadeyle, yardım fiilinin örgütün suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt olduğu bilinerek gerçekleştirilmiş olması gerekir. Fıkra metninde geçen ‘bilerek’ ibaresi doğrudan kastı ifade eder. Doğrudan örgüte değil de örgüt mensuplarına yardım edilmesi halinde, yardım edilen kişilerin suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgüt mensubu olduklarının da bilinmesi gerekmektedir. Örgüt mensuplarına yapılan yardım, aynı zamanda örgüte yapılan yardım olarak değerlendirmek gerekir. Ancak, bu yardımın örgütün amacını gerçekleştirmeye hizmet eden bir yardım olması gerekmektedir” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 7. Baskı, s. 38-39);
“Yardımın maddî bir yardım olması gerekli değildir. Örneğin suç örgütüne belli bir hususta bilgi ve belge sağlanması da yardım olarak kabul edilmelidir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus yardımın örgüte yapılmasıdır. Kanun koyucu, yardımın niteliğini belirlemediği için örgüte bilerek ve isteyerek herhangi bir yardımda bulunan kişi bile bu durumda örgüt üyesi olarak cezalandırılacaktır. Örgüte sadece bir kez önemsiz nitelikte bir yardımda bulunan kişi bile, örneğin örgüt üyeleri arasında bir kez iletişim sağlayan kişi, bu hüküm nedeniyle örgüt üyesi gibi cezalandırılabilecektir” (Feridun Yenisey, Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Eğitim Modülü, s. 70)
Öte yandan, yukarıda yer verilen genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu dışında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 315. maddesinde tanzim edilen silahlı terör örgütüne silah sağlama suçu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan 8. maddesinde yer alan terörün finansmanı suçu ile 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçu, silahlı terör örgütüne yardım suçuna ilişkin özel nitelikte düzenlemelerdir. Bu aşamada uyuşmazlıkla ilgili terörün/terörizmin finansmanı suçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 09.12.1999 tarihinde kabul edilerek 10.01.2000 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından 27.09.2001 tarihinde imzalanan “Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme” terörizmin finansmanıyla mücadele konusundaki ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. Anılan Sözleşmenin, ülkemiz tarafından 17.01.2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4738 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun’la onaylanması uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunun 01.03.2002 tarih ve 2002/3801 sayılı kararıyla onaylanmasının ardından sözleşme 01.04.2002 tarihli ve 24713 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşme çerçevesinde, “Terörün finansmanı suçu” ilk kez 18.07.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5532 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun 8. maddesinde düzenlenmiştir.
3713 sayılı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan “Terörün finansmanı” başlıklı 8. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail aynı şekilde cezalandırılır.
Bu maddenin birinci fıkrasında geçen fon; para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değeri ifade eder.”
Terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlama veya toplama eylemleri, 765 sayılı (mülga) TCK’nın 169. maddesinde düzenlenen örgüte yardım etmek suçu kapsamında değerlendirilirken, terörle daha etkin mücadele yapılması ve bu hususta uluslararası işbirliğinin sağlanması amacıyla 3713 sayılı Kanun’un suç tarihinde yürürlükte bulunan 8. maddesinde, terörizme mali destek sağlanması bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun “Terör suçları” başlıklı 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.”
Aynı Kanunun “Terör amacı ile işlenen suçlar” başlıklı 4. maddesinde yer alan düzenlemeye göre ise;
“Aşağıdaki suçlar 1 inci maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:
a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar.
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar.
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç.”
3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yer alan suçlar her durumda terör suçu olarak nitelendirilirken, aynı Kanun’un 4. maddesinde yer alan suçlar ise ancak bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmeleri halinde terör suçu olarak değerlendirilmektedir.
16.02.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ile anılan uluslararası sözleşme çerçevesinde terörizmin finansmanının önlenmesi konusu yeniden düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 18. maddesiyle de 3713 sayılı Kanun’un 8. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6415 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, başta “fon” olmak üzere Kanun’da geçen terimlerin tanımlarına yer verilmiştir;
“1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Başkanlık: Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığını,
b) Değerlendirme Komisyonu: Malvarlığının Dondurulmasını Değerlendirme Komisyonunu,
c) Fon: Para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belgeyi,
ç) Malvarlığı: Bir gerçek veya tüzel kişinin mülkiyetinde veya zilyetliğinde bulunan ya da doğrudan veya dolaylı olarak kontrolünde olan fon ve gelir ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değeri,
d) Malvarlığının dondurulması: Malvarlığının ortadan kaldırılmasının, tüketilmesinin, dönüştürülmesinin, transferinin, devir ve temlik edilmesinin ve sair tasarrufi işlemlerin önlenmesi amacıyla, malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin kaldırılması veya kısıtlanmasını,
ifade eder.”
Aynı Kanun’un “Fon sağlanması veya toplanması yasak fiiller” başlıklı 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“(1) Aşağıda sayılan fiillerin gerçekleştirilmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaktır:
a) Bir halkı korkutmak veya sindirmek ya da bir hükûmeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacıyla, kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri.
b) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında terör suçu olarak kabul edilen fiiller.
c) Türkiye’nin taraf olduğu;
1) Uçakların Kanun Dışı Yollarla Ele Geçirilmesinin Önlenmesi Hakkında Sözleşmede,
2) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmede,
3) Diplomasi Ajanları da Dahil Olmak Üzere Uluslararası Korunmaya Sahip Kişilere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede,
4) Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası Sözleşmede,
5) Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Hakkında Sözleşmede,
6) Sivil Havacılığın Güvenliğine Karşı Kanun Dışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşmeye Munzam, Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Kanun Dışı Şiddet Olaylarının Önlenmesine İlişkin Protokolde,
7) Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmede,
8) Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokolde,
9) Terörist Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşmede yasaklanan ve suç olarak düzenlenen fiiller.”
Anılan maddede terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla fon sağlanması veya toplanması yasaklanan fiiller sayılmıştır.
Aynı Kanun’un “Terörizmin finansmanı suçu” başlıklı 4. maddesinde düzenlenen hükme göre ise;
“(1) 3 üncü madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmaz.
(3) Bu madde kapsamına giren suçların kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(5) Suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlıdır.
(6) 3713 sayılı Kanunun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümleri, bu suç bakımından da uygulanır.
(7) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyım tayini,
b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,
tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir.”
Anılan maddede terörizmin finansmanı suçunun unsurlarına, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine, bu suçların soruşturma, kovuşturma ve infazına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Fon; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu‘nun suç tarihinden sonra yürürlükten kaldırılan 8. maddesinin ikinci fıkrasında “para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü mal, hak, alacak, gelir ve menfaat ile bunların birbirine dönüştürülmesinden hasıl olan menfaat ve değer” olarak, 6415 sayılı Kanun’un 2. maddesinin (c) bendinde ise, “para veya değeri para ile temsil edilebilen taşınır veya taşınmaz, maddi veya gayri maddi her türlü mal, hak, alacak ile bunları temsil eden her türlü belge” olarak tanımlanmıştır. Her iki kanuna göre de fon; para veya değeri para ile temsil edilebilen her türlü değer veya menfaat olduğundan, maddi değeri olan her şey fon olabilmektedir. Bu bakımdan, fonun para veya eşya olması zorunlu olmayıp “alacak hakkı” gibi bir ekonomik değer ihtiva etmesine rağmen eşya niteliği taşımayan şeyler olması da mümkündür.
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 4. maddesinin birinci fıkrasında; aynı Kanun’un 3. maddesi kapsamına giren suçların işlenmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağı bilinerek, terör örgütlerine veya bir teröriste fon sağlanması veya toplanması yasaklanmakta ve yaptırıma bağlanmaktadır. Bu düzenlemeye göre, terörizmin finansmanı suçunun oluşabilmesi için, 3713 sayılı Kanun’un 3 ve 4. maddelerinde düzenlenen terör suçlarında veya 6415 sayılı Kanun’un 3. maddesinde belirtilen suçların işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütüne fon sağlanması veya toplanması yeterlidir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; terörizmin finansmanı suçundan ceza verilebilmesi için, fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmamakta, fonun sağlanması veya toplanması yeterli kabul edilmektedir. Bu bakımdan, terörizmin finansmanı suçu bir tehlike suçudur. Zira, fonun sağlanması veya toplanmasının yarattığı tehlike cezalandırılmakta ve başkaca bir zarar ya da netice öngörülmemektedir. Öte yandan; belli bir terör suçunu işlemek amacıyla terör örgütü mensubuna finans sağlayan kimse, işlenmesi amaçlanan suçu işlemeye azmettirme dolayısıyla, terörizmin finansmanı suçu yanında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 38. maddesi hükmüne istinaden azmettirdiği suçtan da cezalandırılacaktır (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 9. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2017, s. 205).
Fon sağlamayı; failin kendi mal varlığından veya başkasının mal varlığından fon sayılabilecek ekonomik bir değeri örgüte aktarma veya terör örgütünün finansmanında kullanılacak fonun temin edilmesine yönelik her türlü faaliyet olarak, fon toplamayı ise; failin başkalarından temin edilen fonları örgüte aktarma konusunda aracılık yapması olarak tanımlamak mümkündür. Toplamak ya da sağlamak nitelik itibarıyla bölünebilen fiiller olduğundan bu suça teşebbüs mümkündür. Ancak teşebbüsün sağlamak ya da toplamak hareketlerinin icrası sırasında gerçekleşmesi gerekmektedir.
Terörizmin finansmanı suçunun oluşması açısından, toplanan ya da sağlanan fonun miktarının ya da toplama veya sağlama yönteminin herhangi bir önemi yoktur. Ancak fon sağlama ya da toplama eylemlerinin belli yoğunluk ve süreklilik arz ettiği durumlarda, diğer koşulların varlığı halinde, failin eyleminin Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu oluşturacağı gözetilmelidir.
Terörizmin finansmanı suçunun manevi unsuru bilme ve istemeden ibaret olan kasttır. Ancak suçun manevi unsuru değerlendirilirken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Cebir ve şiddet, korkutma ve tehdit” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasındaki “Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.” şeklindeki düzenleme göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda, karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu para veya değeri para ile temsil edilebilen ekonomik değeri bir terör örgütüne veya teröriste veren kimseye TCK’nın 28. maddesi uyarınca ceza verilemeyecektir.
Terörizmin finansmanı suçu, silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun özel bir hali olduğundan, bu suçun faili terör örgütünün kurucusu, yöneticisi ya da üyesi olmayan her gerçek kişi olabilir. Failin kamu görevlisi olması ve suçun kamu görevlisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi ise, 6415 sayılı Kanun’un 4. maddesinin üçüncü fıkrasında nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
Anılan maddenin dördüncü fıkrasına göre, bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde terörizmin finansmanı suçunun işlenmesi halinde, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır. Aynı maddenin beşinci fıkrasında suçun, yabancı bir devlet veya uluslararası bir kuruluş aleyhine işlenmesi halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılması Adalet Bakanının talebine bağlı kılınmıştır. Söz konusu maddenin altıncı fıkrası ile Terörle Mücadele Kanunu’nun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümlerinin, bu suç bakımından da uygulanacağı hususu düzenlenmiştir.
Bu noktada, silahlı terör örgütü mensuplarına erzak, yaşam malzemesi ve para temin etme eyleminin hukuksal niteliği üzerinde durulmalıdır.
Yargıtayın istikrar kazanan uygulamalarına göre, örgüt mensuplarının geçici olarak barındırılması, evde yemek ikram edilmesi, örgütün verdiği para ile ihtiyaç listesindeki malzemelerin temin edilmesi gibi eylemler fon sağlama kapsamında değerlendirilmeyip 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314. maddesinin üçüncü ve 220. maddesinin yedinci fıkraları delaletiyle uygulanacak olan ve TCK’nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen genel nitelikte silahlı terör örgütüne yardım suçu kapsamındadır.
Öte yandan, 6415 sayılı Kanun’un genel gerekçesi, “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesi ve aynı maddenin gerekçesine göre; 6415 sayılı Kanun, Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşmenin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bu Kanun kapsamındaki terör ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin kararlarının uygulanması, terörizmin finansmanı suçunun düzenlenmesi ve terörizmin finansmanının önlenmesi amacıyla malvarlığının dondurulmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu bakımdan, terörizmin finansmanı suçunun yalnızca düzenli, sürekli ve çeşitlilik arz eden ve belli bir organizasyon dahilinde ulusal ve uluslararası boyutta yapılan yardım eylemlerini kapsadığını ileri sürmek imkan dahilinde değildir. Zira; terörizmin finansmanı suçunun belli bir organizasyon dahilinde yoğunluk ve süreklilik arzedecek biçimde işlenmesi halinde eylem, niteliğine göre TCK’nın 314. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütü yöneticiliği veya aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olmak suçu kapsamında kalmaktadır.
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 3. maddesi kapsamında belirtilen suçlar arasında, ülkemizin taraf olduğu dokuz adet uluslararası sözleşmede suç olarak düzenlenen fiillerin yanı sıra, terörizm amacıyla işlenen kasten öldürme veya ağır yaralama fiilleri ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda terör suçu olarak yer verilen fiiller de açıkça sayılmıştır. Bununla birlikte, 3713 sayılı Kanun’un 3. maddesinde düzenlenen ve doğrudan terör suçu olarak kabul edilen suçlar arasında TCK’nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçuna yer verilmiş olması ve anılan suçun temadi eden niteliği nazara alındığında; silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin, örgüt üyeliği suçunun işlenmesini kolaylaştırdığında tereddüt bulunmamaktadır. Kaldı ki, bir teröriste veya terör örgütüne yapılan bu nitelikteki yardımlar, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü cebri yöntemlerle bozmayı amaçlayan, bu amaç doğrultusunda bombalama, kasten öldürme, ağır yaralama gibi suçlar işleyen terör örgütü mensuplarının faaliyetlerini idame ettirmelerine, bu şekilde mevcudiyetini devam ettiren terör örgütünün de eylem kapasitesini yükseltmesine katkı sağlamaktadır. Buna göre; terör örgütüne veya mensuplarına bilerek ve isteyerek erzak, yaşam malzemesi ve para temin edilmesinin “fon sağlanması” niteliğinde olduğu ve eylemin bu haliyle, terörizmin finansmanı suçunu oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
PKK silahlı terör örgütünün varlığını koruması, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un 3. maddesinde fon sağlanması veya toplanması yasaklanan fiilleri gerçekleştirebilmesi ve bu husustaki örgütsel faaliyetlerini sürdürülebilmesi amaçlarına uygun olarak, sanık …’ın örgütün kırsalda faaliyet gösteren mensuplarınca verilen 330 TL karşılığında satın almasını istedikleri 5 kg peynir, 10 kg zeytin, 4 çift mekap ayakkabı, 5 kg makarna, 5 kg şeker, 10 kg un ve bir miktar çay, tütün, tuz, bant ve çoraptan ibaret malzemelerinin satış bedelinin verilen parayla karşılanmaması üzerine kendi cebinden ilave ettiği 50 TL’nin niteliği itibarıyla 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun‘un c bendinde tanımlanan “fon” kapsamında kaldığı anlaşıldığından, eyleminin bir bütün halinde, aynı Kanun’un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.02.2019 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
Kayseri Ağır Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ağır ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ağır ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.