Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi ve Müstakbel Alacakların Haczi

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi - Kayseri İcra Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi ve Doğacak / Müstakbel Alacakların Haczi

Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk ve Arabuluculuk Bürosu, alacak tahsili, ihtiyati haciz, satış ve alacak takibi, icra takibi, haciz işlemleri, karşılıksız çek senet tahsili, tasarrufun iptali, menfi tespit ve istirdat davası, borca ve takibe itiraz işlemlerinin yapılması, iflas ve iflasın ertelenmesi davası, yedieminliği suiistimal davası, itirazın iptali veya kaldırılması davası süreçlerinde gerçek ve tüzel kişilere ve kurumsal müvekkillerimize avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.

İcra hukuku alanında uzman Kayseri icra avukatı kadromuz, icra hukuku ve icra davaları konusunda 15 yılı aşkın süredir deneyim ve bilgi birikimi ile, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek sağlamaktadır. Zülküf Arslan Hukuk Büromuz hukuki takiplerin gerçekleştirilmesi, mezkûr takipler neticesinde tahsilâtların yapılması ve konkordato veya iflas gibi hukuksal müesseselere başvuran şirketlere hukuki destek verilmesi alanlarında Kayseri icra avukatı kadrosu ile aktif olarak faaliyet göstermektedir.

Üçüncü Kişinin Elindeki Malın Haczi Mümkün mü?

Üçüncü kişinin elindeki bir paranın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerekir. Henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmamaktadır.

Şikâyetçinin alacaklısı olduğu icra dosyasında henüz tasfiye payı belli olmadan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 88. maddesi anlamında müzekkere ile ileride doğacak tasfiye payına haciz konulduğu, haciz müzekkeresinin gönderildiği tarihte taşınır hükümlerine göre haczedilecek bir paranın henüz mevcut olmadığı ve olmayan bir para üzerine taşınır mallara ilişkin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 88. maddesi çerçevesinde haciz konulamayacağı, haczi yasaya uygun bir haciz olmadığından sıra cetvelinde yer alması mümkün olmayan şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekir.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi

Esas No: 2014/7888 Karar No: 2015/4347 Karar Tarihi: 05.06.2015

Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Şikayetçi vekili… 4. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takip dosyası üzerinden düzenlenen sıra cetvelinde şikayet olunanın alacağının ilk sırada yer aldığını, şikayet olunan tarafından borçlunun şirketteki tasfiye hissesine yapılan haczin tasfiye memuru yerine mahkemeye bildirildiği, müvekkilinin alacaklı olduğu…4. İcra Müdürlüğü’ndeki haciz tarihinin şikayet olunanın haczinden önce olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinin iptaline ve alacaklarının ilk sıraya alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Şikayet olunan vekili, icra müdürlüğünce tasfiye bedeline haciz kararının verildiği tarihin haciz tarihi olduğunu savunarak, şikayetin reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; borçlunun 3. kişilerdeki alacağının menkul hükmünde olduğu, bu nedenle, tasfiye hissesinin haczi için paranın bulunduğu yere gidilmesinin gerekmediği, borçluya gelecek paranın haczi halinde, haczin geçerli olduğu tarihin, haciz kararının verildiği tarih olduğu, hacze ilişkin müzekkere ya da haciz ihbarnamesinin tebliğinin bildirim amaçlı olduğu ve sıra cetvelinin usulüne uygun olduğu gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.

Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.

Şikayet, sıra cetvelinde sıraya ilişkindir.

Borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi 2004 sayılı İİK’nın 89. maddesi çerçevesinde mümkün kılınmıştır. Bu hükümle, üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle söz konusu mal, alacak ve hakların haczine imkân tanınmış, tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine üçüncü kişinin itiraz yolu açık tutulmuştur. Kendisine birinci haciz ihbarnamesi gönderilen kimsenin, bu haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi halinde, mal yedinde ve borç zimmetinde sayılır. Üçüncü kişinin ihbarnameye süresi içinde itiraz etmesi halinde, usulüne uygun bir haczin varlığından bahsedilemez. Elinde borçluya verilmesi gereken bir mal ya da para bulunan üçüncü kişinin, gerçeğe aykırı itirazı halinde dahi hacizden söz edilemez ve alacaklının hakları ancak aynı yasanın 89/4 ve 120/2. maddeleri çerçevesinde korunabilir. İİK’nın 89. maddesi, kural olarak, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki bir hukuki ilişkiden kaynaklanacak müstakbel alacaklar için de uygulanabilir. Haciz ihbarnameleri ile borçlunun borçlusu konumundaki üçüncü kişinin elinde o anda bulunan mal, alacak ve diğer hakların haczedilmesi mümkün olduğu gibi, borcun tamamen ödenmesine kadar geçecek sürede (aylık kira bedeli, yüklenici lehine tahakkuk eden hak edişler ve somut olaydaki gibi emekli ikramiyesi alacağı vb. gibi) üçüncü kişi nezdinde oluşacak alacakların da haczine olanak tanınmıştır. Anılan yasa hükümlerinin uygulanmasından vazgeçilerek, bir diğer ifade ile haciz ihbarnamesi göndermek yerine müzekkere ile alacak üzerine haciz konulması aynı yasanın 88. maddesinde düzenlenen menkul haczi hükümlerine tabidir. Haciz müzekkeresi ile ancak mevcut bir mal, hak ya da alacak üzerine haciz konulabilir; öte yandan bu yöntemde üçüncü kişinin itirazına ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. Borçluya ait nakit parayla karşılaşan icra memuru, İcra ve İflâs Kanunu’nun 88. maddesi hükmü çerçevesinde bu parayı haczedebilir. Üçüncü kişinin elindeki bir paranın İİK’nın 89. maddesine göre değil de, taşınır hacizlerine ilişkin 88. maddesine göre haczedilmesinde, tıpkı taşınırlarda olduğu gibi, paranın somut olarak üçüncü kişi elinde mevcut olması gerekir. Henüz mevcut olmayan bir paranın taşınır hükümlerine göre haczine yasal olanak bulunmamaktadır.

Bu bakımdan üçüncü şahıstaki para alacağının da anılan 110. madde hükmüne kıyasen hacizden itibaren bir yıllık süre içerisinde icra dosyasına celbinin istenmesi gerekir. Aksi halde haciz düşer. (Satış talebi, para hacizlerinde dosya celbinin istenmesi suretiyle yapılır.)

Öte yandan İİK’nın 142. maddesinde, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklının takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebileceği düzenlenmiş olup, bu madde hükmü ile sıra cetveline itiraz hakkı takip alacaklılara tanınmış ise de her alacaklı bu hakkı haiz değildir. YHGK’nın 05.03.2008 tarih ve 19-161 Esas, 213 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerekir. Sıra cetveline yönelik itiraz ya da şikayette bulunma yetkisi, bu itiraz üzerine düzenlenecek yeni sıra cetveline girme hakkı bulunan alacaklılara tanınmıştır. Bir diğer ifade ile bedeli paylaşıma konu mal üzerinde haczi ya da rehni bulunmayan alacaklının, sıra cetvelinin iptalini istemekte de hukuki yararı yoktur. Sıra cetveli bedeli paylaşıma konu mal üzerinde, satış tarihi itibariyle haczi bulunan alacaklılar dikkate alınarak düzenlenir. Aksi halde satış bedelinden pay ayrılamayacağından, adı geçenlerin sıra cetvelinin iptalini istemekte hukuki yararı bulunmamaktadır.

Somut olayda, şikayetçinin alacaklı olduğu…4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/7520 E. sayılı icra dosyasında, borçlunun üçüncü kişi… Dış Ticaret Limited Şirketi’ndeki doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczi talebi ile 15.09.2009 tarihinde müzekkere yazıldığı,… Dış Ticaret Limited Şirketi tasfiye memurluğunca bu müzekkereye cevaben verilen yazıda, haciz yazısının 19.09.2009 tarihinde tebliğ alındığı, şirketin tasfiye sürecinin devam ettiği, aktif ve pasiflerin belirlenmesinden sonra bakiye paranın hissedarlara paylaştırılacağı ancak, şu anda miktarın belirli olmasının mümkün olmadığı bildirilmiştir.

Bu durumda mahkemece, şikayetçinin alacaklısı olduğu icra dosyasında henüz tasfiye payı belli olmadan İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 88. maddesi anlamında müzekkere ile ileride doğacak tasfiye payına haciz konulduğu, haciz müzekkeresinin gönderildiği tarihte taşınır hükümlerine göre haczedilecek bir paranın henüz mevcut olmadığı ve olmayan bir para üzerine taşınır mallara ilişkin İİK’nın 88. maddesi çerçevesinde haciz konulamayacağı, haczi yasaya uygun bir haciz olmadığından sıra cetvelinde yer alması mümkün olmayan şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esastan reddi doğru olmamış ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasındaki yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın gerekçesi değiştirilerek ve ”HÜKÜM” fıkrasındaki 1. bendin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine 1. bent olarak ”HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine” ibaresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Doğacak / Müstakbel Alacakların Haczi

Haciz ihbarnamesine üçüncü şahsın, borcu olmadığını veya malın yedinde bulunmadığını veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın istihlak edildiğini veya kusuru olmaksızın telef olduğunu veya malın borçluya ait olmadığını veya malın kendisine rehnedilmiş olduğunu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğunu iddia ederek haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde yazılı veya sözlü olarak itiraz etme hakkı vardır.

Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, birinci haciz ihbarnamesi ile istenen borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılır. Üçüncü kişi, tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmez ise borcun zimmetinde sayılması kesinleşir.

Kural olarak ileride doğacak muhtemel bir hakkın haczi mümkün değildir. Bir hukuki ilişkiye dayanmayan müstakbel alacakların doğmuş alacaklarla birlikte haczi için haciz ihbarnamesi gönderildiği takdirde üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinin doğacak alacak ile ilgili kısmının şikâyet yolu ile icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı bulunmaktadır. Üçüncü kişi nezdindeki haczin, doğacak alacaklar yönünden sonuç doğurmayacağı kabul edilmektedir.

Hukuk Genel Kurulu İçtihat Metni

Esas No: 2017/369 Karar No: 2019/130

Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “şikâyet” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikâyetin kabulüne, haciz ihbarnamesinin iptaline dair verilen 13.03.2012 tarihli ve … sayılı karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29.11.2012 tarihli ve 2012/18053 E., 2012/35503 K. sayılı kararı ile;

“…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Kural olarak ileride doğacak muhtemel bir hakkın haczi mümkün değildir. Bu nedenle İİK’nun 89.maddesi gereğince 3.şahsa, borçlunun nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının haczi şeklinde haciz ihbarnamesi veya haciz müzekkeresi çıkarılması halinde, 3. şahsın sorumluluğu haciz müzekkeresinin kendisine ulaştığı tarihteki mevcut durumla (fiili durumla) sınırlı olacağından ileride doğacak ya da doğması muhtemel bir hakkın bu aşamada 3. şahısca net olarak bilinmesi mümkün olmadığından, bu şekilde çıkarılan haciz ihbarnamesi veya haciz müzekkeresi yukarıda açıklanan nedenle muhtemel alacaklar açısından sonuç doğurmaz. Bu durumda mahkemece şikayetin doğacak alacaklar yönünden kabulü ile haciz ihbarının düzeltilmesi gerekirken, haciz ihbarnamesinin tümüyle iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstem, icra memuru işleminin şikâyet yolu ile iptali istemine ilişkindir.

Şikâyetçi-üçüncü kişi vekili; alacaklı tarafından borçlu aleyhinde yapılan takip nedeni ile müvekkili şirkete dosya alacaklısının talebi üzerine 05.01.2012 tarihinde gönderilen haciz ihbarnamesinin 09.01.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, haciz ihbarnamesinin mevzuata ve yargı kararlarına aykırı olarak doğacak olan tüm alacakların haczini kapsadığını, haciz ihbarnamesi usulüne uygun düzenlenmemiş olsa da 16.01.2012 tarihinde müvekkil şirket tarafından cevap verildiğini, yazı cevabında … A.Ş.’nin tebliğ tarihi itibarıyla müvekkil şirket nezdinde bulunan 4.953,11TL’si üzerine birinci sırada haciz kaydının konulduğunun belirtildiğini, diğer borçlu … A.Ş. ile müvekkili şirket arasında herhangi bir ilişki bulunmadığından ve tebliğ tarihi itibarıyla haczi kabil hâle gelmiş muaccel ve kesinleşmiş bir alacağı, malı ya da hakkı bulunmadığından süresi içerisinde itiraz edildiğini ileri sürerek usule, mevzuata ve yüksek yargı kararlarına aykırı olarak tesis edilen şikâyet konusu haciz ihbarnamesinde yer alan doğmamış alacakların haczine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı vekili; haczi söz konusu alacağın taliki koşula bağlı olsa da haczedilebileceği, üçüncü kişi ile borçlu arasında mevcut bir hukuki ilişki nedeniyle ileride (yakın bir tarihte) üçüncü kişi nezdinde doğabilecek alacağın haczinin mümkün olduğu, diğer taraftan doğmuş fakat muacceliyet kazanmamış alacağın da haczinin mümkün olması nedeniyle şikâyetin reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; istemin 89/1 haciz ihbarnamesi ile talep edilen doğacak olan tüm alacakların haczine yönelik işlemin iptaline ilişkin olduğu, somut olayda icra dairesinin yasaya ve yerleşmiş uygulamalara aykırı olarak tahakkuk etmiş alacaklar yerine doğacak alacakların haczini konu alan tezkere göndermesinin yasa ile uyumlu olmadığı gerekçesiyle şikâyetin kabulüne ve 05.01.2012 tarihli haciz ihbarnamesinin iptaline karar verilmiştir.

Alacaklı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; davacının talep dilekçesinin sonuç ve istem başlığı altında 33. İcra Müdürlüğünün “doğmamış alacakların haczine” ilişkin işleminin iptalini isterken vakıaları da bu istemle bağdaştıracak şekilde izah ettiği, dava konusu icra müdürlüğü tarafından ittihaz olunan müzekkerenin tümünün değil onun bir bölümüne “doğmamış alacakların haczine” ilişkin kısmı ile mahdut olduğu, yargılamanın taleple bağlılık ilkesine sadık kalınarak gerçekleştirildiği, mahkemenin, haciz ihbarnamesinin taleple sınırlı bölümünü iptal ettiği konusunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, kaldı ki icra müdürlüğünün talebe konu edilmeyen işlemlerinin cari olduğu, hükmün inter partes etkisi yargılanan nesne ve özne ile mahdut olup bunun dışındaki fiilleri kaplayacak şekilde yorumlanmasının olanaksız olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyize getirilmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından eldeki dosyada şikâyetçi üçüncü kişinin istemi dikkate alındığında 05.01.2012 tarihli haciz ihbarnamesinin tamamının iptaline mi yoksa haciz ihbarnamesinin ileride doğacak alacakların haczine yönelik kısmının iptaline mi karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 89. maddesinde üçüncü şahsa çıkarılan haciz ihbarnamelerinde izlenecek usul gösterilmiştir.

Belirtilmelidir ki İİK’nun 89/1. maddesinde düzenlenen birinci haciz ihbarnamesi ile borçlunun hamiline ait olmayan veya cirosu kabil bir senede müstenit bulunmayan alacak veya sair bir talep hakkının veya üçüncü şahıs elindeki menkul bir malın haczi hâlinde, keyfiyetin üçüncü şahsa duyurulması amaçlanmıştır.

Haciz ihbarnamesine üçüncü şahsın, borcu olmadığını veya malın yedinde bulunmadığını veya haciz ihbarnamesinin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın istihlak edildiğini veya kusuru olmaksızın telef olduğunu veya malın borçluya ait olmadığını veya malın kendisine rehnedilmiş olduğunu veya alacağın borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğunu iddia ederek haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde yazılı veya sözlü olarak itiraz etme hakkı vardır.

Üçüncü kişi, birinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz etmezse, birinci haciz ihbarnamesi ile istenen borç üçüncü kişinin zimmetinde sayılır. Yani üçüncü kişi, kendisinden birinci haciz ihbarnamesi ile istenen alacak miktarını takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılır (m.89/III c.1).

Yedi gün içinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş olan üçüncü kişinin takip borçlusuna borçlu olduğunu kabul etmiş sayılmasına ilişkin bu karine, kesin bir karine değildir. Zira üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesini aldıktan sonra da itirazda bulunabilir (m.89/III c.2).

İcra dairesi, birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmemiş olan üçüncü kişiye, ikinci haciz ihbarnamesi gönderir (m.89/III c.2). İkinci haciz ihbarnamesi ile üçüncü kişiye, birinci haciz ihbarnamesine yedi gün içinde itiraz etmediği için borcun zimmetinde sayıldığı, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde m.89/II’ de belirtilen sebeplerle ikinci haciz ihbarnamesine itiraz edebileceği bildirilir ve itirazda bulunmadığı takdirde zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemesi istenir (m.89/III c.2).

Üçüncü kişi, ikinci haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bu ihbarnameye itiraz edebilir (m.89/III c.2). Bu itirazın yapılması da, birinci haciz ihbarnamesine itirazdaki gibidir. Üçüncü kişi, tebliğinden itibaren yedi gün içinde ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmez ise borcun zimmetinde sayılması kesinleşir (Kuru, B.; İcra İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 471 vd.).

Yukarıda açıklandığı üzere, borçlunun üçüncü kişilerdeki mal, alacak ve diğer haklarının haczi için kanun koyucu İİK’nun 89. maddesi hükmünü kabul etmiş; bu düzenleme ile üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle söz konusu mal, alacak ve hakların haczine imkân tanınmış, üçüncü kişiye de tebliğ edilen haciz ihbarnamelerine itiraz yolu açık tutulmuştur.

Üçüncü kişi tebliğ edilen haciz ihbarnamesine süresi içinde icra dairesinde borçluya borcu olmadığı itirazında bulunsa dahi, usule aykırı düzenlendiğini ileri sürerek icra mahkemesinde şikâyet yolu ile haciz ihbarnamesinin kısmen veya tamamen iptal ettirmekte hukuki yararı bulunmaktadır.

Bu noktada şikâyet konusu olan beklenen / müstakbel  alacak kavramının da açıklanması gerekmektedir.

Takip borçlusu ile onun borçlusu olan üçüncü kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber, ileride doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacaklar denir.

Beklenen / Müstakbel alacaktan bahsedebilmek için, bir hukuki ilişkinin mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlusunun belli olması yeterlidir. Buna karşılık takip borçlusu ile üçüncü kişi arasında (birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği anda) mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanmayan, sırf ümit ve ihtimale dayalı alacakları müstakbel alacak olarak nitelemek mümkün değildir (Kuru, s.491,492).

Müstakbel (beklenen ya da doğacak) alacaklar için haciz ihbarnamesi gönderilebilmesi üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık gösteren bir alacağın bulunması gereklidir. İcra müdürü bu nitelikte bir müstakbel alacağın bulunduğu hallerde üçüncü kişiye İİK’nun 89. maddesine göre haciz ihbarnamesi gönderilmesi yönündeki istemi kabul eder. Bir hukuki ilişkiye dayanmayan müstakbel alacakların doğmuş alacaklarla birlikte haczi için haciz ihbarnamesi gönderildiği takdirde üçüncü kişinin haciz ihbarnamesinin doğacak alacak ile ilgili kısmının şikâyet yolu ile icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı bulunmaktadır.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığın incelenmesinde; İcra Dairesi tarafından üçüncü kişiye gönderilen bila tarihli 89/1 haciz ihbarnamesinde; “…İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı dosyasında verilen 04.01.2012 tarihli karar gereğince, borçluların nezdindeki doğmuş ve doğacak her türlü hak ve alacaklarının 6.000.000TL’si üzerine ihtiyati haciz konulduğu” bildirilmiştir.

Haciz ihbarnamesinde herhangi bir hukuki ilişkiden söz edilmeden “…doğacak her türlü hak ve alacakların…” üzerine haciz konulduğu görülmekte olup, iptal edilmesi gerektiği konusunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir görüş aykırılığı bulunmamaktadır. İcra mahkemesi kararlarının da Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi hükmüne uygun içeriğe sahip olması gerekir. Verilen kararda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesi uyarınca hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

İlâmların infaz edilecek kısmı hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. İcra Dairesi hükmün infaz edilebilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (HGK’nun 22.03.2006 tarihli ve 2006/12-92 E., 2006/85 K.,; 08.10.1997 tarihli ve 1997/12-517 E., 1997/776 K. sayılı kararları)

Yerel mahkemece, üçüncü kişi nezdindeki haczin, doğacak alacaklar yönünden sonuç doğurmayacağı kabul edildiğine göre şikâyetin doğacak alacaklar yönünden kabulü ile haciz ihbarnamesinin “ve doğacak” ibaresinin iptali sureti ile düzeltilmesi ile yetinilmesi gerekirken, doğmuş hak ve alacakları da kapsar şekilde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesine farklı anlam yüklenerek yazılı gerekçe ile 89/1 haciz ihbarnamesinin tamamen iptaline karar verilmesi isabetsizdir.

Hâl böyle olunca yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kayseri İcra Avukatı - Hukuki Yardım

İcra ve İflas uyuşmazlıklarında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için alanında yetkin bir avukattan hukuki yardım alınması oldukça önemlidir. Dava sürecinde güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri icra avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, icra ve iflas hukuku uyuşmazlıklarında taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.

Kayseri icra avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan icra ve iflas süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.