AİHM Kararı Sonrası Yeniden Yargılanma Talebinin Reddedilmesi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlalin ancak yeniden yargılamayla giderilebileceğine dair kararına rağmen yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmemesi ve dosya üzerinden karar verilmesi suretiyle ihlalin ve sonuçlarının kaldırılmaması sonucunu doğurabilmektedir.
11/4/2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na geçici 2. madde eklenerek 4/2/2003 tarihi itibarıyla AİHM’de derdest olup da sonradan ceza hükmünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiği tespit edilen ancak 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinin (2) numaralı fıkrası nedeniyle yargılamanın yenilenmesine başvurulamayan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 15/6/2012 tarihi itibarıyla icra süreci denetlenmekte olan kararlar açısından da yargılamanın yenilenmesi yolu açılmıştır.
Bu duruma istinaden ilgili başvurucular tarafından yapılan yargılamanın yenilenmesi talepleri reddedilirken yeterli ve ilgili gerekçe gösterilmemiş olması halinde Anayasa Mahkemesi tarafından başvurunun niteliğine uygun hak grubundan ihlal sonucuna ulaşılabilmektedir.
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru
Laleş Çeliker Başvurusu
Başvuru Numarası: 2013/8413
Karar Tarihi: 21/4/2016 R.G. Tarih ve Sayı: 24/6/2016-29752
İKİNCİ BÖLÜM – KARAR
Başkan: Engin YILDIRIM
Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN
Raportör: Okan TAŞDELEN
Başvurucu: Laleş ÇELİKER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlal kararına dayanılarak yapılan yargılamanın yenilenmesi talebinin makul gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesi, itiraz incelemesinin dosya üzerinden yapılması ve Cumhuriyet savcısının görüşüne karşı diyeceklerin sorulmaması nedenleriyle çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri ile sözlü yargılama ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/11/2013 tarihinde İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 27/11/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 14/12/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 10/2/2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 4/3/2016 tarihinde ibraz etmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Diyarbakır 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 18 Nisan 2000 tarihli ve K.2000/67 sayılı kararıyla ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunma suçundan ömür boyu ağır hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu karar, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
9. Başvurucu, mahkûmiyetiyle sonuçlanan olaylara ilişkin olarak AİHM’e başvurmuştur. Başvurucu, Devlet Güvenlik Mahkemesi Heyetinde askerî bir hâkimin de bulunması nedeniyle bağımsız ve tarafsız bir yargılama yapılmadığından, soruşturmanın ilk aşamasında müdafi tarafından temsil edilmediğinden, hakkındaki suçlamalar hususunda derhâl bilgilendirilmediğinden, baskı altında alınan ifadesi dışında mahkûmiyetini gerektirecek bir delil bulunmadığından ve lehe tanıkların dinlenmediğinden şikâyet etmiştir.
10. AİHM, 2/10/2007 tarihli ve 75573/01 numaralı kararıyla başvurucunun adil yargılanma hakkı altındaki iddialarını kabul edilebilir bulmuştur. AİHM, aynı konuya ilişkin verdiği Özel/Türkiye (B. No: 42739/98, 7/11/2002, §§ 33, 34) ve Özdemir/Türkiye (B. No: 59659/00, 6/2/2003, §§ 35, 36) kararlarına atıf yapmak suretiyle başvurucunun bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anılan ihlal tespiti dikkate alınarak başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin diğer şikâyetlerin incelenmesine gerek görülmemiştir. AİHM kararında, talep edilmesi hâlinde yeniden yargılama yapılmasının ihlalin giderimi için uygun bir yol olacağını da belirtmiştir.
11. Başvurucu, ihlal kararına dayanarak yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
12. (Kapatılan) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. madde ile görevli), 27/6/2013 tarihli ve 2013/242 Değişik İş sayılı kararıyla dosya üzerinden inceleme yapmış ve başvurucunun talebini reddetmiştir.
13. Mahkeme kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
“…Cumhuriyet Başsavcılığının talep konusunda yazılı mütalaası alınmış ve mütalaada (özetle); şartları oluşmadığından yeniden yargılanma talebinin reddine karar verilmesi talep edilmiştir…
Somut olayda;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen karar ile; Mahkememizdeki yargılamanın adil olmadığına ve mahkememizin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili şikayetin kabul edilebilirliğine AİHS’nin 6/1.maddesinin ihlal edildiği karara bağlanmıştır. Ancak; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Mahkememizin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili ihlal kararındaki hususlar hükümlünün cezalandırılmasına karar verilen Mahkememiz hükmünün dayanağı değildir. Bu itibarla; yeniden yargılama talebinin kabulü için gerekli olan ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 311/1-f maddesinde düzenlenen; ceza hükmünün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması şartı gerçekleşmemiştir.
Açıklanan sebeplerle; hükümlü müdafiinin talebinin 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 311/1-f maddesinde öngörülen şarları taşımaması sebebiyle reddine karar vermek … gerekmiştir.“
14. Başvurucu; AİHM’in kararıyla bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, kabul edilebilir bulunan diğer iddiaların incelenmesine gerek görülmediğini, uygun giderim yolu olarak yargılamanın yenilenmesine işaret edildiğini belirterek karara itiraz etmiştir.
15. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, dosya üzerinden verdiği 1/9/2013 tarihli ve 2013/345 Değişik İş sayılı kararıyla başvurucunun itirazını reddetmiştir.
16. Mahkeme kararının ilgili kısımları aşağıdaki gibidir (vurgular kaldırılmıştır):
“…C. SAVCISININ MÜTALAASINDA: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 1997/199 esas sayılı dosyasında hükümlü Laleş ÇELİKER’in müdafiilerinin yeni Yargılanması taleplerinin reddine ilişkin karara itiraz edilmiş olmakla, usul ve yasaya uygun olan karara yapılan itirazın reddine karar verilmesini talep ve mütalaa etmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: …
Avrupa İnsan [H]akları Mahkemesi tarafından verilen karar ile; Mahkememizdeki yargılanamanın adil olmadığına ve mahkememizin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili şikayetin kabul edilebilirliğine AİHS’nin 6/1. maddesinin ihlal edildiği karar bağlanmıştır. Ancak; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Mahkememizin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili ihlal kararındaki hususlar hükümlünün cezalandırılmasına karar verilen Mahkememiz hükmünün dayağına değildir. Bu itibarla; yeniden yargılama talebinin kabulü için gerekli olan ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 311/1-f maddesinde düzenlenen; ceza hükmünün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması şartı gerçekleşmemiştir.
Açıklanan sebeplerle; hükümlü müdafinin talebinin 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi kanunun 311/1-f maddesinde öngörülen şartları taşımaması sebebiyle … aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin … kararı usul ve yasaya uygun olduğundan hükümlü müdafisinin itirazının REDDİNE, “
17. Bu karar, başvurucuya 11/10/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 11/11/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
19. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun “Hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri” kenar başlıklı 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür: …
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. …“
20. 18/6/1999 tarihli ve 4388 sayılı Kanun’la devlet güvenlik mahkemelerinde yer alan askerî hâkimlerin görevlerine son verilmiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 21/4/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; AİHM’in ihlal kararına istinaden yaptığı yargılamanın yenilenmesi talebinin şekli gerekçelerle veya gerekçesiz biçimde reddedildiğini, itiraz incelemesinin duruşma açılmaksızın ve savcının görüşüne karşı diyecekleri sorulmaksızın yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkı ile eşitlik ve hukuk devleti ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; yargılamanın yenilenmesi, cezasının infazının durdurulması ile uğradığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri ile sözlü yargılama ve mahkemeye erişim hakları kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu, itiraz incelemesi aşamasında Cumhuriyet savcısından alınan görüşe karşı diyeceklerinin sorulmamasından şikâyet etmiştir.
25. Bakanlık yazısında yeniden yargılama talebinin incelenmesi ve itiraz aşamalarında Cumhuriyet savcısının görüşünün alındığı, başvurucunun talep dilekçesinin ekinde delillerini sunduğu, yeniden yargılama talebinin reddine ilişkin Cumhuriyet savcısının görüşünden Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının tebliğ edilmesiyle birlikte başvurucunun haberdar olduğu belirtilmiştir.
26. Başvurucu cevap dilekçesinde, Cumhuriyet savcısının görüşünün alınmasının ardından lehe olan hususlarda delillerini sunma ve aleyhe olan konularda karşı iddialarını bildirme hakkı tanınmadığını belirtmiştir.
27. “Hakkaniyete uygun yargılanma”nın temel unsuru, yargılamanın “çelişmeli” olması ve taraflar arasında “silahların eşitliği”nin sağlanmasıdır (Concept Otomotiv Mühendislik İnşaat Ltd. Şti., B. No: 2014/12348, 22/1/2015, § 18). Bu kapsamda taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınması gerekir. Bununla birlikte delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddiaları yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilecektir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 19).
28. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, somut olayın usul kurallarına uygunluğunu denetlemek değil adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir.
29. Mevcut başvuruya konu yargılamada, Cumhuriyet Savcılığı tarafından şartları oluşmadığından yeniden yargılama talebinin reddedilmesine dair görüş verildiği ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının tebliğ edilmesiyle birlikte başvurucunun bu görüşten haberdar olduğu görülmektedir. İtiraz aşamasında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi de Cumhuriyet savcısının görüşünü almıştır. Ancak sunulan görüşte kararın usul ve yasaya uygun olduğunun ve itirazın reddedilmesi gerektiğinin belirtilmesiyle yetinilmiştir.
30. İtiraz aşamasında alınan mütalaanın bir önceki görüşten esaslı biçimde ayrılan değerlendirmeler ya da başvurucunun bilgisi dâhilinde olmayan ek açıklamalar içermediği anlaşılmaktadır. Başvurucu da Cumhuriyet Savcılığı görüşünün tebliğ edilmesi hâlinde Mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezleri ileri süreceğine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
31. Yukarıdaki bilgiler ışığında Cumhuriyet savcısının itiraz üzerine sunduğu görüşe karşı başvurucunun diyeceklerinin sorulmamasının somut olayın koşullarında çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerine aykırılık oluşturduğu söylenemez.
32. Açıklanan nedenlerle açık ve görünür bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından başvurucunun iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Sözlü Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, itiraz incelemesinin dosya üzerinde yapılmasından şikâyet etmiştir.
34. Bakanlık yazısında, yargılamanın yenilenmesinin olağanüstü bir kanun yolu olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 321. maddesinde yeniden yargılama talebinin esassız olması hâlinde talebinin duruşma açılmaksızın reddedileceğinin düzenlendiği, Anayasa Mahkemesinin Lokman Sapan (B. No: 2013/723, 21/11/2013) kararında yeniden yargılama incelemesinin duruşmasız olarak gerçekleştirilmiş olmasının adil yargılanma hakkına aykırı bulmadığı belirtilmiştir.
35. Başvurucu cevap dilekçesinde başvuru formunda ileri sürdüğü ihlal iddiasını tekrarlamıştır.
36. Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olup bu yolun hangi hâllerde açılacağı 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinde açıkça düzenlenmiş ve aynı Kanun’un 321. maddesinde yeniden yargılanma talebinin esassız olması hâlinde talebin duruşmasız olarak reddedileceği hükme bağlanmıştır.
37. Bu itibarla başvurucunun suç işleyip işlemediğiyle ilişkili olmayan böyle bir incelemenin duruşma açılmadan yapılmış olmasının adil yargılanma hakkıyla çelişmediği sonucuna ulaşılmıştır (Lokman Sapan, § 50).
38. Açıklanan nedenlerle sözlü yargılama hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu yeniden yargılama ve itiraz taleplerinin gerekçesiz biçimde veya şekli gerekçelere dayanılarak reddedilmesinden şikâyet etmiştir.
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
41. Başvurucu, mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bakanlık yazısında Sencer Başat ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014) kararında ortaya konulan ilkeler dikkate alınarak görüş sunulmasına gerek görülmediği belirtilmiştir.
43. Başvurucu cevap dilekçesinde başvuru formunda ileri sürdüğü ihlal iddiasını tekrar etmiştir.
44. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.“
45. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.“
46. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir…“
47. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013).
48. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
49. Cezai uyuşmazlıklar bağlamında mahkemeye erişim hakkı, aleyhinde suç isnadı bulunan bir kimsenin ilgili isnat hakkında bir mahkeme tarafından bu isnadın yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme hakkı bahşetmektedir (Ali Atlı,B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49). Bu hak, suçlanan kişiye davasının mutlaka devam etmesini isteme hakkı değil hakkındaki isnadın bir hâkim tarafından karara bağlanmasını isteme hakkı tanımaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Deweer/Belçika [BD], B. No: 6903/75, §§ 48, 49).
50. AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
51. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Ancak bu sınırlamalar, dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
52. Öte yandan mahkemeye erişimin yasal birtakım şartlara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler, usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı esneklikten kaçınmalıdır (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu çerçevede öngörülen koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40; Efstathiou ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 36998/02, § 24).
53. Somut olay bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinde öngörülen “ceza hükmünün, Sözleşme’nin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verilmesi ve hükmün bu aykırılığa dayanması” kuralının mahkemeye erişim hakkıyla bağdaşmayacak biçimde uygulanıp uygulanmadığı önem taşımaktadır.
54. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği mevzuatın yorumlanması ve uygulanması kural olarak derece mahkemelerinin görevi olmakla birlikte bu yorum ve uygulamaların etkilerinin Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle bağdaşıp bağdaşmadığının Anayasa Mahkemesince incelenebileceği tabiidir (Kemal İnan, B. No: 2013/1524, 6/10/2015, § 49). Yargılamada bariz takdir hatasına düşülüp düşülmediği veya açık keyfîlik oluşturacak durumların ortaya çıkıp çıkmadığı da bireysel başvuru kapsamında değerlendirilmektedir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
55. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
56. Anayasa Mahkemesinin incelemesi esnasında dikkate alınacak hususlardan biri de gerekçeli karar hakkıdır. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri, § 31).
57. Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların kanun yollarına başvuru haklarını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri, § 34).
58. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği, davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir. Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).
59. AİHM’in ihlal kararına konu davanın büyük kısmının, 4388 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 18/6/1999 tarihine kadar askerî bir hâkimin de üye olarak bulunduğu Devlet Güvenlik Mahkemesi Heyeti tarafından yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
60. Devlet Güvenlik Mahkemeleriyle ilgili olarak AİHM, devlet güvenliğine ilişkin suçlardan yargılanan sivil kişilerin emir komuta zincirine ve askeri disipline tabi, haklarında üstlerince sicil raporları düzenlenen, belirli bir süreliğine atanan ve atanmalarına ilişkin kararların birçoğunda idari ve askerî makamların rol oynadığı askerî hâkimlerin de yer aldığı mahkemelerin bağımsızlık ve tarafsızlığından endişe duymalarının meşru olduğunu belirtilmiş ve ihlal kararları vermiştir (Özel/Türkiye, §§ 33, 34; Özdemir/Türkiye, §§ 35, 36).
61. AİHM, kanunla kurulmuş bir mahkemenin idareye ve davanın taraflarına karşı “bağımsız” olup olmadığını değerlendirirken üyelerinin atanma şekli ve görev süreleri, dış baskılara karşı teminatların varlığının yanı sıra mahkemenin bağımsız olduğu yönünde bir görüntü sergileyip sergilemediğini dikkate almaktadır (İbrahim Gürkan/Türkiye, B. No: 10987/10, 3/7/2012, § 13).
62. Mahkemenin “tarafsızlığı” bakımından ise hem hakimin şahsi ön yargı veya tarafgirlik taşıyıp taşımadığı (öznel koşul) hem de mahkemenin kendisinin tarafsızlığına ilişkin herhangi bir meşru kaygıyı bertaraf edecek yeterli güvenceleri sunup sunmadığı (nesnel koşul) önem kazanmaktadır (Kyprianou/Kıbrıs [BD], B. No: 73797/01, 15/12/2005, § 118; Micallef/Malta [BD], B. No: 17056/06, 15/10/2009, § 93).
63. Başvurucu, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin karara istinaden yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
64. Başvurucunun talebi, Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsız ve tarafsız olmadığı şeklindeki ihlal tespitinin mahkûmiyet hükmünün dayanağı olmadığı ve 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinde öngörülen şartın karşılanmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucunun itirazını inceleyen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi de usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek ret kararını uygun onaylamıştır. Ancak adil yargılanma hakkının kapsamı dâhilindeki diğer tüm usule ilişkin güvencelerin sağlanabilmesinin ön koşulu olan bağımsızlık ve tarafsızlık şartını taşımadığı değerlendirilen bir Mahkeme tarafından yargılamanın yürütülmüş olmasının hükmün asıl dayanağını etkileyip etkilemediğine ilişkin herhangi bir gerekçelendirmede bulunulmamıştır.
65. Bu itibarla bizzat yargılamayı gerçekleştiren Devlet Güvenlik Mahkemesinin bağımsızlık ve tarafsızlık şartını karşılamadığı yönündeki değerlendirmeler dikkate alındığında 5271 sayılı Kanun’un 311. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (f) bendinin somut olayda bariz takdir hatası teşkil edecek biçimde yorumlandığı ve uygulandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebini reddedilirken yeterli ve ilgili gerekçe gösterildiği de söylenemez.
66. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
68. Başvurucu; yargılamanın yenilenmesi, cezasının infazının durdurulması ve miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
69. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
70. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
71. İhlal tespitinin yeterli tatmin sağladığı değerlendirildiğinden ve başvurucu tarafından somut bir miktar da belirtilmediğinden tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
72. Başvurucunun infazın durdurulması talebine ilişkin herhangi bir karar verilmesine gerek görülmemiştir.
73. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sözlü yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Başvurucunun infazın durdurulması talebine ilişkin karar verilmesine YER OLMADIĞINA,
F. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/4/2016tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Diğer Emsal Kararlar
Şehmus Yıldız ve Muhyedin Sevinç, B. No: 2014/4954, 8/6/2016
Başvuru; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlalin ancak yeniden yargılamayla giderilebileceğine dair kararına rağmen yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kabul edilmemesi ve salt dosya üzerinden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
Mehmet Dursun ve diğerleri, B. No: 2014/2196, 14/9/2017
Başvuru, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlalin ancak yeniden yargılamayla giderilebileceğine dair kararına rağmen yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmemesi ve dosya üzerinden karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.