Ziynet Alacağı Davası: İspat Yükü, Ziynet Eşya Bedelinin Belirlenmesi ve İcra Takibi

Ziynet Alacağı Davası: İspat Yükü, Ziynet Eşya Bedelinin Belirlenmesi ve İcra Takibi - Kayseri Boşanma Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Ziynet Alacağı Davası: İspat Yükü, Ziynet Eşya Bedelinin Belirlenmesi ve İcra Takibi

Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Esas No: 2016/14152 Karar No: 2018/3189 Karar tarihi: 29.03.2018

Mahkemesi: Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

YARGITAY KARARI

Davacı; davalı ile boşanmalarına karar verildiğini ancak henüz hükmün kesinleşmediğini, düğünleri sırasında kendisine 100 adet çeyrek altın, 16 adet burma (20’şer gram ağırlığında) bilezik, 1 adet küpe, yüzük ve gerdanlıktan oluşan takı seti takıldığını ve davalının kendisine ait takıların tamamına iş kurma gerekçesi ile el koyup şahsi harcamalarında kullandığını ileri sürerek iade edilmeyen ziynetlerin bedeline yönelik şimdilik 20.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı; davacı tarafından düğünde takılan takıların adet ve türünün yanlış ifade edildiğini, düğün merasimi sırasında iki adet bileziğin davacının akrabalarından …’dan emanet olarak alınıp takıldığını ve düğün merasimi sonrasında aynı şahsa iade edildiğini, düğünün 2010 yılında olmasına rağmen işyerinin 2009 yılında henüz evlilik olmadan açıldığını, davacının ziynetlerin hem tarafından saklandığını ileri sürüp hem de harcandığını ileri sürmesinin çelişkili olduğunu, evlilik birliği sırasında davacının sadakatsiz davranışlarda bulunarak kendi isteği ile evden ayrılırken takı ve kişisel eşyalarını yanına almış olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.

Mahkemece; davacının, talebine konu ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu, zorla elinden alındığını, daha önce götürme fırsatı elde edemediği veya mevcut olan ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurulduğu, harcandığı, yedinde kalarak iade edilmediğine ilişkin iddiası dışında ispata yönelik bir delil getirilemediği gibi yemin deliline de dayanılmadığından bu eşyaların bozdurulduğu ve kadına iade edilmediğine ilişkin görgüye dayalı tanık anlatımı da mevcut olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kişisel eşya niteliğinde olan ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.

Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.

Diğer taraftan, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Ziynet eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.

Somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının davalı tarafından alındığı ve iade edilmediği yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.

… Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/23915 Esas, 2013/9840 Karar sayılı soruşturma dosyasında davalının babası … …’ın verdiği ifadesinde; davacının babasının kendisini telefonla arayarak “… ile … ayrılıyor, benim takılarımın bana düşen kısmını gönder” dediğini, kendisinin “Hicabi ben seni 2 kere uyardım kızın oğlumu da beni de saymıyor, … mahkemeye verdik mahkeme ne karar verirse ona göre hareket edeceğiz” demesi üzerine de Hicabi’nin “… abi mahkemenin sonunda takıları bile versen ben oğlunu öldürürüm o takıların hepsini de versen oğlunu kurtaramazsın” şeklinde kendisini tehdit ettiğini beyan ettiği, davacının babasının ise kendisinin sadece “…kızımın özel eşya ve takılarını da gönder, anlaşmalı olarak boşansınlar” dediğini, bunun üzerine müştekinin mahkeme ne karar verirse ona göre hareket ederiz diyerek telefonu kapattığını kendisini tehdit etmediğini savunduğu görülmektedir.

Davalının babası … …’ın soruşturma dosyasındaki beyanından düğünde takılan altınların davalının elinde olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki davalı da düğünde takılan 2 adet bileziği ödünç aldığını ve düğünden sonra iade ettiğini beyan etmiştir.

O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacı tarafça varlığı ve davalıda kaldığı ispatlanan, (kuyumcu bilirkişi tarafından düğün görüntüleri üzerinde yapılan incelemede varlığı tespit edilen) ziynetler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın tümden reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ziynet Alacağı Davasında Dava Tarihi İtibariyle Belirlenen Ziynet Eşya Bedeli Dikkate Alınmalıdır

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Esas No: 2015/15994 Karar No: 2015/20564 Karar tarihi: 17.12.2015

Mahkemesi: Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı vekili dilekçesinde; tarafların boşandıklarını, 2. Aile Mahkemesi’nin … K. sayılı ziynet eşyalarına ilişkin davada 6000 TL ziynet eşya bedelinin davalıdan tahsiline hükmedildiğini, bu davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak talepte bulunulduğunu, daha önce açılan davada 6000 TL dışındaki ıslah edilmeyen kısma ilişkin 5000 TL ziynet eşya bedelinin davalıdan tahsilini (ıslah ile 27.450 TL ) talep etmiştir.

Davalı vekili cevabında; derdestlik ve zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; ilk davada ziynet eşyalarının 6000 TL’lik kısmının dava konusu edildiği, bu davanın ise kalan alacaklarla ilgili açıldığı, ilk davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu, davalının süresinden sonra yaptığı derdestlik ve zamanaşımı itirazlarının haklı olmadığı gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulü ile 27.456 TL alacağın, 22.456 TL’lik kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, davacının dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.

Hükmü davalı vekili temyiz etmektedir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, ilk davada; … 2. Aile Mahkemesinin … sayılı dosyasında, mahkemece, Kuyumcular Derneği’nden alınan yazı cevabına göre, dava tarihi olan 29.08.2007 itibariyle 22 ayar 5 adet ikili burma bileziğin 2.137 TL, 14 ayar 7 adet takı bileziğinin 2.793 TL ve 93 adet çeyrek altının 4.557 TL olduğunun bildirildiği, davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydıyla 6.000 TL’nin talep edildiği belirtilerek, 6.000 TL’nin davalıdan tahsiline ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiş, hüküm 6. Hukuk Dairesi tarafından onanarak 05.07.2013 tarihinde kesinleşmiştir.

Bu durum karşısında mahkemece, davacı tarafından fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması nedeniyle açılan bu davada, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararında açıklanan ve dava tarihi itibariyle belirlenen ziynet eşya bedeli esas alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile aynı davada ziynet eşyalarının 15.11.2011 tarihi itibariyle belirlenen değeri esas alınmak suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ziynet eşyalarının iadesi istemi, boşanmanın fer’i niteliğinde olmadığından ziynet alacağına ilişkin icra takibinde kararın kesinleşmesi gerekmez.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi

Esas No: 2016/5774 Karar No: 2016/10134 Karar tarihi: 09.06.2016

Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Borçlu vekili, takibe konu ilamın kesinleşmediğini, tedbir nafakası dışında boşanma davasına bağlı fer’i alacakların kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağını belirterek takibin iptalini istemiştir.

Mahkemece; boşanma ilamında hükmedilen vekalet ücreti ve ziynet alacağının ilamın ferileri niteliğinde olduğu, vekalet ücreti ve ziynet alacağı hükmün kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceğinden takibin vekalet ücreti ve ziynet alacağı yönünden iptaline, nafaka yönünden ise devamına karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

(Mülga) HUMK’nun 443/4. maddesi (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 367/2. maddesi) gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Boşanma kararının “eklentisi” olan tazminatlar da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bir başka anlatımla boşanma hükmü kesinleşmiş ise eklentilerin (Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın kesinleşmesi gerekmez.

Somut olayda; takibe konu … Aile Mahkemesi’nin 2013/813 Esas – 2014/651 sayılı kararında “Karşı davacı …’in ziynet eşyaları ile ilgili açmış olduğu davanın kabulü ile 6 adet 22 ayar her biri 24 gram ağırlığında bilezik, 4 adet çeyrek altının asıl davacı …’den alınarak karşı davacı …’e aynen teslimine, aynen teslimi mümkün olmadığı takdirde 6 adet 22 ayar her biri 24 gram ağırlığında bilezik değeri 10.800,00-TL, 4 adet çeyrek altın değeri 798,00-TL olmak üzere toplam 11.598,00-TL ziynet eşya bedelinin asıl davacı …’den alınarak karşı davacı …’e ödenmesine” karar verilmiştir.

Karşılık davanın konusunu oluşturan ziynet eşyalarının iadesi, olmazsa bedellerinin tahsili istemi, boşanmanın fer’i niteliğinde olmadığından anılan ilamın 11.598,00 TL ziynet alacağı ve 1.330,61 TL işlemiş faizinin icra takibine konu edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

Mahkemece ziynet alacağı yönünden de takibin devamına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde iptaline karar verilmesi doğru değildir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 366. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 29,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir.

Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davası, boşanma sonrası mal paylaşımı, nafaka davası, velayet davası ve velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat davası gibi aile hukuku alanına giren konularda uzmanlığa ve 15 yılı aşkın tecrübeye sahiptir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.