Ziynet Eşyasının Aynen İadesi Davası: Düğünde Takılan Çeyrek Altın ve Takılar Hangi Eşe Aittir

Ziynet Eşyasının Aynen İadesi Davası: Düğünde Takılan Çeyrek Altın ve Takılar Hangi Eşe Aittir - Aile Hukuku - Kayseri Boşanma Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Ziynet Eşyasının Aynen İadesi Davası

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2017/3-1038 Karar No: 2021/458 Karar Tarihi: 13.04.2021

Özet: Eldeki davada, davacı düğünde takılan altınların kendisine ait olduğunu ancak davalı tarafça verilmediğini iddia etmiş; davalı ise yerel örf ve adetleri gereği düğünde takılan altınların erkek tarafına ait olduğunu o nedenle davacıya verilmediğini savunmuştur. Mahkemece davalı tarafça iddia edilen örf ve adetin varlığına ilişkin dinletilen tanığının beyanına itibar edilerek kadına özgü olanlar dışında düğünde takılan ziynetlerin kime takıldıysa ona ait olduğu kabul edilmiştir. İhtilaf düğünde takılan ziynet eşyasının taraflardan hangisine ait olduğu noktasındadır. Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır.

Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür. Davalı genel kuralın aksine örf ve adetleri bulunduğunu iddia ettiğine göre bunu ispat külfeti kendisine düşmektedir. Davalı ispat amacıyla muhtar olan tanık …’ı dinletmiş; tanık iddia edilenden farklı olarak “bizim adetlerimiz düğünde takılan takılar, kıza takıldıysa kızın, oğlana takıldıysa oğlanın olur” şeklinde ifade vermiş; mahkemece tanığın beyanı esas alınarak hüküm kurulmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğu yönünde örf ve adetleri bulunduğunu belirten davalının, dinlettiği tanığın beyanı ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve adet karşısında daha köklü bir adetin varlığını ispatlayamadığı açıktır. Bu durumda genel kuraldan ayrılınmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir.

(4721 s. K. m. 6) (6100 s. K. m. 187) (YİBK 03.03.2017 T. 2015/2 E. 2017/1 K.) (3. HD. 27.01.2016 T. 2015/2539 E. 2016/842 K.)

YARGITAY KARARI

1. Taraflar arasındaki ziynet eşyasının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 12. Aile Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili boşanma talebini de içeren daha sonra ziynet talepleri yönünden tefrik edilen dava dilekçesinde; taraflara düğünde takılan 200 adet çeyrek altın, 6 adet tam altın, 3 adet yarım altın, 19 adet 20’şer gram 22 ayar altın bilezik ile 1 adet 14 ayar 13 gram altın bilezikten oluşan ziynet eşyasının öncelikle aynen iadesine, mümkün olmaması hâlinde ödeme günündeki değerlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; talep edilen miktarda ziynet eşyasının bulunmadığını, toplamda 150 civarı küçük altın ve muhtelif ölçülerde bilezik takıldığını ancak örf ve adetlere göre düğünde takılan tüm takıların erkek tarafına ait olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. … 12. Aile Mahkemesinin 10.11.2014 tarihli ve 2013/241 E., 2014/732 K. sayılı kararı ile; davaya konu ziynetlerin davalı yan uhdesinde kaldığının kabulü ile birlikte düğünlerdeki takıların kime takıldıysa ona ait olacağına ilişkin geleneklerinden bahseden davalı tanığının beyanı ve taraflara takılan takıları gösterir bilirkişi raporu benimsenerek sadece kadına ait olduğu anlaşılamayan davalıya takılan takıların onun kişisel malı sayılacağı gerekçesiyle, ispatlandığı kanaatine varılan 31 çeyrek altın, 22 ayar 11 adet bilezik, 22 ayar 1 adet bilezik, 1 adet 14 ayar fantezi bilezik yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 27.01.2016 tarihli ve 2015/2539 E., 2016/842 K. sayılı kararı ile;

“…Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ise;

Dava; düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; bunun mümkün olmaması halinde değerinin nakden tahsili istemine ilişkindir.

Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.

Somut olayda; tarafların düğünlerinde, davalıya takılan 1 adet 22 ayar 13 gr bilezik, 3 adet yarım altın, 2 adet tam altın, 80 adet çeyrek altının, davalıya ait olduğu kabul edilerek, sadece, düğünde kadına takılan altınların bir kısmı yönünden kabul kararı verildiği; talep olunan 5 adet altın bileziğin ise, davalı tanığı anne …’ nin(bilezikleri düğünlerde davacının kolunda gördüm) beyanına göre davacıya iade edildiği kabul edilerek, bu talep yönünden ise ispatlanamayan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Oysa, davalı tanığı annenin beyanı; dava konusu 5 adet burma bileziğin davalı tarafından davacıya iade edildiğinin ispatına yeterli değildir.

Mahkemece yapılacak iş; düğünde taraflara takılıp da davacıya iade edildiği ispatlanamayan, davalıya da takılan altınlar ve 5 adet burma bilezik de dahil altınlar hakkında davanın kabulüne karar vermekten ibarettir. Yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin 30.05.2016 tarihli ve 2016/234 E., 2016/388 K. sayılı kararı ile; takıların davalı elinde kaldığı kabul edilerek tekrar davacıya iade edildiğinin ispat yükünün davalıda olduğundan bahisle kısmen kabul kararı verildiği, bu karar verilirken davalıya takılan takıların davalıya, davacıya takılan takıların ise davacıya ait kişisel mal olduğunun kabul edildiği, sadece davalıya takılan 13 gram 22 ayar 1 adet bilezik yönünden bu takının kullanılış amacı ve niteliğine göre erkek tarafından kullanılabilecek takılardan olmaması nedeni ile davanın kabul edildiği, Özel Dairenin ise düğünde takılan takıların kime takılırsa takılsın kadına bağışlanmış ve onun kişisel malı olacağından bahisle bozma kararı verdiği, bu bozma gerekçesinin doğru olmadığı, zira tanık …’nın yeminli ifadesinde bu tür takıların kime takılır ise onun sayılacağına dair adetleri olduğunu beyan ettiği, davalıya takılan takıların bilirkişi raporunda da fotoğraf ve CD incelenerek açıkça belirlendiği üzere ziynet-yarım-çeyrek altın, para ve bir adet 13 gram 22 ayar bilezikten ibaret olduğu, davalı erkeğe takılan bilezik yönünden davacı kadının davasının zaten önceki kararda kabul edildiği, diğer ziynet-yarım-çeyrek altının ise nitelikleri ve kullanım amaçları gereği yatırım aracı oldukları, günümüzde erkeklerin de altın günleri yapmaya başladıkları, bankalarda altın hesabı açtıkları, bu tür değerli metallerin tasarruf amacı ve aracı olarak sürekli alınıp satıldığı, para biriktirildiğinde bu nitelikte değerli metallerin herkesçe edinildiğinin bir gerçek olduğu, kaldı ki Özel Dairenin bu takıların kadına bağışlanmış sayılacağını kabul ettiği, bağışın, bağışlayan kişinin bağış iradesini bağışlanana tevdi etmesi ve bağışlananın da bu bağışı kabul edilmesi ile sonuçlanan bir işlem olduğu, düğün sırasında davacıya bağış iradesini gösterip ona takı takma serbestisi var iken hâlen yatırım amacı ve aracı niteliğinde olan belirtilen takıların davalıya takılması hâlinde, bu takıları takanların bağış iradesinin davacıya değil davalıya yöneltildiği ve onun da kabul etmesi ile artık davalının kişisel malı olacağı kanaatinin hasıl olduğu, aslında bu nitelikteki takıların edinilmiş mal olduğu hususunun da uygulamada tartışılmaya başlanması gerektiği ancak davacı yanın bu yönde bir talebinin olmadığı, yine beş adet burma bilezik yönünden davalının annesi de olsa tanık …’nin bu bilezikleri davacının kolunda gördüğünü yeminli olarak ifade ettiği, tanığın doğru söylemediğine ilişkin somut belirti olmaz ise asıl olanın yeminli tanıkların doğruyu söylediklerinin kabul edilmesi gerektiği, tanığın salt davalının annesi olmasının onun doğruyu söylemediğini kabule yetmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

a) Düğündeki takıların takılan kişiye ait olacağına ilişkin gelenekleri bulunduğuna dair tanık beyanı olan eldeki davada, kullanılış amacı ve niteliğine göre erkek tarafından kullanılamayacaklar hariç olmak üzere düğün sırasında erkeğe takılan ziynet eşyalarının erkeğin kişisel malı sayılıp sayılamayacağı,

b) Yerel Mahkemece verilen ilk kararda, düğünde davacıya takıldığı benimsenen 5 adet bilezik yönünden talep reddedilmiş ve davacı tarafından bu husus temyize konu edilmemiş olmakla birlikte, Özel Dairece davacı lehine bozma nedeni yapılmasının davalının kazanılmış hakkının ihlali mahiyetinde olup olmadığı, taraflarca ileri sürülmemesi nedeniyle bu hususun re’sen nazara alınıp alınamayacağı, re’sen dikkate alınamayacağı sonucuna varılacak olursa düğünde davacı kadına takılan ve saklanması için kendisine teslim edilen 5 adet burma bileziği davacıya iade ettiğine ve akabinde birkaç sefer davacının kolunda gördüğüne ilişkin tanık olarak dinlenen davalının annesinin yeminli beyanına itibar edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuçlara göre davalıya takılan altınlar ve 5 adet burma bilezik yönünden de davanın kabulünün gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:

13. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187/1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.”

15. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.

16. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup, anılan düzenlemeye göre;

“İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”

17. Bu hüküm, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nun “İspat yükü” başlıklı 6. maddesinde yer alan “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine paralel olarak düzenlenmiştir.

18. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2020 tarihli ve 2017/3-1509 E., 2020/863 K. sayılı kararında da aynı hususlara değinilmiştir.

19. Eldeki davada, davacı düğünde takılan altınların kendisine ait olduğunu ancak davalı tarafça verilmediğini iddia etmiş; davalı ise yerel örf ve adetleri gereği düğünde takılan altınların erkek tarafına ait olduğunu o nedenle davacıya verilmediğini savunmuştur. Mahkemece davalı tarafça iddia edilen örf ve adetin varlığına ilişkin dinletilen tanığının beyanına itibar edilerek kadına özgü olanlar dışında düğünde takılan ziynetlerin kime takıldıysa ona ait olduğu kabul edilmiştir.

20. İhtilaf düğünde takılan ziynet eşyasının taraflardan hangisine ait olduğu noktasındadır.

21. Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve adet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtayın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve adet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve adet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür.

22. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Davalı genel kuralın aksine örf ve adetleri bulunduğunu iddia ettiğine göre bunu ispat külfeti kendisine düşmektedir. Davalı ispat amacıyla muhtar olan tanık …’ı dinletmiş; tanık iddia edilenden farklı olarak “bizim adetlerimiz düğünde takılan takılar, kıza takıldıysa kızın, oğlana takıldıysa oğlanın olur” şeklinde ifade vermiş; mahkemece tanığın beyanı esas alınarak hüküm kurulmuştur.

23. Hemen belirtmek gerekir ki, düğünde takılan takıların erkeğe ait olduğu yönünde örf ve adetleri bulunduğunu belirten davalının, dinlettiği tanığın beyanı ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına yansıyan yaygın örf ve adet karşısında daha köklü bir adetin varlığını ispatlayamadığı açıktır. Bu durumda genel kuraldan ayrılınmasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir.

24. Ne var ki, mahkemece dinlenilen davalı tanığı …’nin beyanına itibar edilerek 5 adet burma bileziğin davacıya iade edildiğinin kabulü ile bu 5 bilezik yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemece kurulan 10.11.2014 tarihli ve 2013/241 E., 2014/732 K. sayılı karara davacının 5 adet burma bilezik yönünden itiraz etmemesi nedeniyle bu husus davalı yönünden usulü kazanılmış hak teşkil eder. Bu nedenle taraflarca getirilme ilkesine tabi bulunan ve davacı tarafça temyize getirilmediğinden bu yöndeki ret kararı kesinleşen 5 adet burma bilezik hakkındaki direnme kararı isabetli olmakla birlikte, yukarıdaki açıklamalar gereğince, diğer ziynetler bakımından direnme kararı Kurul çoğunluğu tarafından isabetli bulunmamıştır.

25. Ayrıca, somut olayda davalıya takılan 1 adet bilezik yönünden davacının talebi mahkemece kabul edildiğinden Özel Daire bozma kararının 9. paragrafında yapılan açıklamalar dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Bu durumda, Özel Daire bozma kararının 9. paragrafının 1. bendindeki “1 adet 22 ayar 13 gr bilezik” ifadesinin bozma kararında yer almasının isabetli olmadığı, karardan çıkartılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, düğünde takılan takıların düğün masraflarına katkı mahiyetinde olduğu ve kime takıldıysa ona hediye verilmesi gayesi güdüldüğü, takılan tüm ziynet eşyasının kadına bağışlanmasının amaçlanamayacağı görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

27. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

28. Bu nedenle direnme kararı açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 27.01.2016 tarihli ve 2015/2539 E., 2016/842 K. sayılı kararının 9. paragrafının 1. bendindeki “1 adet 22 ayar 13 gr bilezik” ifadesinin bozma kararından çıkartılması suretiyle direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 13.04.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Ziynet Eşyasının Aynen İadesi Davası

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

Esas No: 2022/5260 Karar No: 2022/7935 Karar Tarihi: 10.10.2022

Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

YARGITAY KARARI

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, ziynet alacağı talebinin reddedilen kısmı yönünden; davalı erkek tarafından ise kadının ziynet alacağı davasının kabul edilen kısmı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Davalı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar” temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun’un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Kanun’a eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının (HMK md. 341, 362) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar “107.090,00 TL” olarak belirlenmiştir.

Somut olayda davacının kabul edilen ziynet alacağı miktarı 16.539,00 TL olup karar tarihindeki kesinlik sınırı 107.090,00 TL’yi aşmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince temyiz sınırı altında kaldığından ziynet alacağı davasına ilişkin karar kesindir. Açıklanan sebeple, davalı erkeğin, ziynet alacağı davası yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Erkek eş, aksine bir anlaşma yaptıklarını, aksine yerel adet olduğunu iddia ve ispat etmedikçe; evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından kime takılmış ve kime özgü olursa olsun, karine olarak kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği kanıtlanmış olmadıkça, aynen veya bedelinin iadesi esastır.

Somut olayda davalı erkek eş tarafından aksine bir anlaşma ve yerel adet olduğu iddia edilmediği gibi; altınların geri istenmemek üzere kendisine verildiği hususu da ispat edilmediğine göre ilgili bölge adliye mahkemesince erkek eşe takılan 12 adet çeyrek altın yönünden de davacı kadının isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeple BOZULMASINA, yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, davalı erkeğin temyiz dilekçesinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine 2/b bendi yönünden oy çokluğuyla, diğer yönlerden oy birliğiyle karar verildi.

Alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Bürosu, anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarında Kayseri boşanma avukatı ve arabulucu olarak tazminat davası, nafaka davası, velayet davası, mal rejiminin tasfiyesi gibi aile hukuku ile ilgili her türlü konuda avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri Boşanma Avukatı kadrosu ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize gerekli hukuki danışmanlık desteği sağlamaktadır. Kayseri boşanma avukatı kadromuz; boşanma davası, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davası, tazminat davası, velayet davası, mal rejimi davası gibi aile hukuku davalarında müvekkillerimizi temsil etmekte, ayrıca hukuki danışmanlık ve arabuluculuk hizmeti de vermektedir.

Kayseri boşanma avukatı kadromuz; anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davası, boşanma sonrası mal paylaşımı, nafaka davası, velayet davası ve velayetin değiştirilmesi, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat davası gibi aile hukuku alanına giren konularda uzmanlığa ve 15 yılı aşkın tecrübeye sahiptir. Kayseri boşanma avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan boşanma süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile boşanma davası ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.