Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Hakkı olmayan yere tecavüz – Madde 154
Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.
(3) Kamuya veya özel kişilere ait suların mecrasını değiştiren kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.
Madde Gerekçesi
Mülkiyet hakkı; kişilerin hukuk düzeninin sınırları içerisinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olmasıdır. Taşınmaz üzerindeki en geniş yetkileri veren ayni hak olan mülkiyet hakkının korunması, hukuk düzeninin vazgeçilmezleri arasında yer alır. Bu sebeple ceza kanunları ve bu arada Türk Ceza Kanunu, mülkiyet hakkına yönelik tecavüzleri cezalandırmaktadır.
Bu çerçevede hakkı olmayan yere tecavüz, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesinde suç olarak düzenlenmiştir.
Ancak, 154 üncü maddede yapılan düzenleme ile özel mülkiyete konu olmayan ve kamu tarafından her zaman korunması mümkün ve gerekli olan taşınmazlar da kapsama alınmıştır.
Oysa ki, kamuya ait olan veya kamunun hüküm ve tasarrufu altında bulunan malların korunması, idare tarafından, kamu gücünün kullanımı ile her zaman mümkün bulunmaktadır. Öte yandan, kamuya ait taşınmazların ceza hukuku kapsamında korunmasına yönelik hükümler, ilgili kanunlarında yer almaktadır. Şöyle ki; ormanlar bakımından 6831 sayılı Orman Kanununda, kıyılar bakımından 3621 sayılı Kıyı Kanununda, köylünün ortak yararlanmasına ayrılmış, mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz mallar bakımından Türk Ceza Kanununun 154 üncü maddesinin iki ve üçüncü fıkralarında özel düzenlemeler yer almaktadır. Bu düzenlemeler karşısında kamuya ait taşınmazlar bakımından genel bir ceza hükmünün getirilmiş olması, uygulamada tereddüt ve farklılıklara sebep olduğu gibi idarenin sahip olduğu, aldığı karar ve tedbirleri kolluk gücüyle doğrudan uygulama imkanı karşısında gereksiz bulunmaktadır.
Buna karşılık özel mülkiyete veya özel mülkiyet hakkından kaynaklanan haklara yönelik bir saldırı durumunda bunun “hakkı olmayan yerlere tecavüz” suçu olarak cezalandırılması suretiyle, taşınmazların korunması da zorunlu bulunmaktadır. Bu zorunluluktan hareketle yapılan değişiklikle, bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz malın veya eklentilerinin kısmen veya tamamen işgal edilmesi, taşınmazın sınırlarının değiştirilmesi veya bozulması yahut herhangi bir suretle hak sahibinin malından kısmen veya tamamen yararlanmasına engel olunması fiilleri şikayet üzerine cezalandırılan bir suç olarak düzenlenmektedir.
Maddeyle, bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz malın veya eklentilerinin kısmen veya tamamen işgal edilmesi, taşınmazın sınırlarının değiştirilmesi veya bozulması yahut herhangi bir suretle hak sahibinin malından kısmen veya tamamen yararlanmasına engel olunması cezalandırılmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında köy tüzel kişiliğine ait olan harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malların kısmen veya tamamen zapt olunması veya bunlara tasarruf edilmesi veya bunların sürüp ekilmesi cezalandırılmıştır. Aynı fiiller, öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş, bahis konusu yerler hakkında işlendiğinde de keza suç oluşacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında suların mecrasını değiştirmek suç hâline getirilmiştir. Suların kamuya ait olması veya özel nitelikte bulunması önemli değildir.
Mahalle Olarak İlçe Belediyesine Bağlanan Köy ve Beldelerde Hakkı Olmayan Yere Tecavüz Suçu Oluşur mu
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/83 Karar No: 2015/391 Karar Tarihi: 10.11.2015
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154/2, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin, … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve …sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise … gün ve … sayı ile;
“Yargıtay … Ceza Dairesi ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuşmazlık, 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un mahalli idareler genel seçiminde (30/03/2014) yürürlüğe giren 1. maddesinin sanık lehine olup olmadığına ilişkindir.
İtiraza konu dosyada;
Sanığın, Mersin İli, … İlçesi, …Köyündeki köy mezarlığına tecavüz ettiği ve mahkemece mahkumiyetine hükmolunduğu,
Anlaşılmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Hakkı olmayan yere tecavüz” başlıklı 154. maddesi:
“(1) Bir hakka dayanmaksızın başkasına ait taşınmaz mal veya eklentilerini malikmiş gibi tamamen veya kısmen işgal eden veya sınırlarını değiştiren veya bozan veya hak sahibinin bunlardan kısmen de olsa yararlanmasına engel olan kimseye, suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası verilir.
(2) Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.”
hükmünü içermektedir.
Buna göre, failin 2. fıkra hükmü uyarınca cezalandırılabilmesi için suça konu yer ‘köy tüzel kişiliğine ait‘ veya ‘öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş mera, harman yeri, yol ve sulak gibi‘ taşınmaz olmalı ve ayrıca bu taşınmazda köy sınırları içerisinde bulunmalıdır.
Belediye teşkilatı bulunan yerlerdeki kamuya ait taşınmazlara tecavüz, 5841 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 154. maddesindeki suçu oluşturmayacaktır. (Y. 8.CD., 13.06.2011 tarih, E. 2009/3185 – K. 2011/4740)
Yine, Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E. 2009/8802 – K. 2011/12323 sayılı ilâmında, “belediye sınırları içinde kaldığı anlaşılan suça konu yere el atma eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154/2. madde ve fıkrasında tanımlanan suçu oluşturmayacağı”nı belirtmiştir.
Ayrıca, … tarih ve E. 2008/13113 – K. 2010/11824 sayılı kararında da; “Dava konusu yer belediye sınırları içine alındığı takdirde atılı suçun unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilerek bu husus kesin olarak belirlendikten sonra sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulması” şeklindeki gerekçeyle suça konu yerin belediye sınırları içerisine alınıp alınmadığını araştırmayan yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermiştir.
Maddenin 1. fıkrasının uygulanabilmesi için ise, suça konu yerin özel hukuk gerçek ve tüzel kişisine ait olması yeterli olup, ayrıca belediye veya köy sınırları içerisinde olup olmadığı şartı aranmaz.
12.11.2012 tarih ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminde (30.03.2014 tarihinde) yürürlüğe giren aynı Kanunun ‘Büyükşehir belediyesi kurulması ve sınırlarının belirlenmesi’ başlıklı 1. maddesinde yer alan düzenlemeye göre:
“(1) Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
(2) Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.
(3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
(4) İstanbul ve Kocaeli il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmıştır.
(5) Birinci, ikinci ve dördüncü fıkrada sayılan illerdeki il özel idarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır.
(6) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illerin bucakları ve bucak teşkilatları kaldırılmıştır.”
Bu düzenlemeyle, maddede sayılan illerde mevcut büyükşehir belediyeleri ile yeni oluşturulan büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki hudutları olarak belirlenmiş, köylerin tüzel kişilikleri kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmışlardır.
Böylece, bu illerde kamuya ait taşınmazlara tecavüz halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154. maddesi uygulanamayacaktır.
Açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Dava konusu yerin bulunduğu Mersin İli mülki sınırlarındaki … Köyünün 6360 sayılı Kanunun hükümden sonra yürürlüğe giren 1. maddesi uyarınca tüzel kişiliği kaldırılmış ve mahalle olarak … İlçesi belediyesine bağlanmıştır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun ‘zaman bakımından uygulama’ başlıklı 7. maddesinde, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ‘ileriye etkili olma’ kuralı ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan yasanın geçmişe etkili olması, ‘geçmişe etkili uygulama’ veya ‘geçmişe yürürlük’ ilkesine yer verilmiştir.
Anılan ilke uyarınca, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve fail lehine hükümler içeren kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.
O halde, 6360 sayılı Kanunun hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 1. maddesi ile getirilen düzenleme karşısında, 5841 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154/1. madde ve fıkrası kapsamında sanığın hukuki durumunun yerel mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.”
düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile, itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hakkı olmayan yere (köy merasına) tecavüz suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması aşamasında yürürlüğe giren 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi ve Yirmiyedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 7. maddesinde yer alan kanunun zaman bakımından uygulanması kuralları gereğince eylemi suç olmaktan çıkarıp çıkarmayacağı, dolayısıyla sanığın hukuki durumunu değiştirip değiştirmeyeceği ve yerel mahkeme hükmünün bu kanun gereği sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdiri gerektiğinden bahisle bozulup bozulmayacağının tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Köy muhtarı olan katılan Tenzile’nin, sanığın köy tüzel kişiliğine ait mezarlık vasfındaki taşınmazda meyve yetiştirdiğini ihbar etmesi üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığı,
Katılanın soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki benzer anlatımlarında, sanığın köye ait olan mezarlığa meyve ağaçları dikerek bahçe haline getirdiğini ve şikayetçi olduğunu beyan ettiği,
Sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan benzer beyanlarında, şikayete konu taşınmazın kendisine dedesinden kaldığı ve kullanılmayan kısımlarına ağaç ektiği yönünde savunma yaptığı,
Soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporuna göre sanığın işgal ettiği alanın … Köyü tüzel kişiliğine ait olan mezarlık vasıflı 150 ada 3 no’lu parsel sınırları içerisinde 1.075, 81 metrekarelik ve kadastro çalışmaları sırasında yol olarak bırakılıp halen kadastroda yol olarak görünen yer içerisindeki 320,90 metrekarelik alan olduğunun tespit edildiği,
Kovuşturma evresinde mahkemece yapılan keşif sonrası alınan fen bilirkişi raporunda da benzer tespitlerde bulunulduğu, zirai bilirkişi raporunda ise, şikayete konu mezarlık vasfındaki alanda toprağın işlendiğinin, üzerindeki çalılık ve otlar sökülerek uygun teraslamalarda bulunulup fidan çukurları açmak suretiyle 30-40 adet 1-2 yaşlarında meyve fidanının dikili olduğunun, yol vasfındaki alanda ise 3-4 metre genişliğinde ve 1-2 metre derinliğinde sulama havuzu bulunduğunun belirtildiği,
Suça konu taşınmazın bulunduğu Mersin İli, … İlçesi’ne bağlı … Köyü’nün suç tarihinden sonra 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Büyükşehir Belediyesi ve Yirmiyedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile tüzel kişiliğinin kaldırılıp mahalle olarak … Belediyesine bağlandığı, sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün ise Özel Ceza Dairesince 30.06.2014 tarihinde onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Köy merasına tecavüz suçu, hakkı olmayan yere tecavüz suçunun bir türü olarak 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 513. maddesi ile buna benzer biçimde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 2. fıkrası; “Köy tüzel kişiliğine ait olduğunu veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunduğunu bilerek mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malları kısmen veya tamamen zapt eden, bunlar üzerinde tasarrufta bulunan veya sürüp eken kimse hakkında birinci fıkrada yazılı cezalar uygulanır.” hükmünü taşımaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 154. maddesinin ikinci fıkrası hükmünden de anlaşılacağı üzere hakkı olmayan yere tecavüz suçunun maddi konusu, köy tüzel kişiliğine ait olan veya öteden beri köylünün ortak yararlanmasına terk edilen taşınmazlar olduğu için belediye sınırları içerisindeki taşınmazlar bu suçun konusunu oluşturmamaktadır.
Ceza Kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesi ve 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibinin istisnasını oluşturan, “failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması, geçmişe etkili uygulama veya geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Bu ilkeye göre işlendiği zamanın kanununa göre suç teşkil eden bir fiil, daha sonra yürürlüğe giren bir kanunla suç olmaktan çıkartılırsa, failin lehine olan sonraki kanun geçmişe etkili uygulanacak ve bu fiilden dolayı fail hakkında ceza ve güvenlik tedbirlerine hükmedilemeyecek; benzer şekilde yürürlüğe giren kanun, suçun unsurlarında, cezasında veya kanuni neticelerinde lehe bir değişiklik yapmışsa yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenmiş fiillere de uygulanacaktır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için 6360 sayılı Kanunun ilgili hükümleri ile genel gerekçesinin gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır.
6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1/2. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.”
Aynı Kanunun 1/3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.”
Aynı Kanunun 6. maddesi ile 5216 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Madde 5 – Büyükşehir belediyelerinin sınırları, il mülki sınırlarıdır. İlçe belediyelerinin sınırları, bu ilçelerin mülki sınırlarıdır.”
Aynı Kanunun 16. maddesi ile; 5393 sayılı Kanunun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir;
“Mevzuatla orman köyleri ve orman köylüsüne tanınan hak, sorumluluk ve imtiyazlar orman köyü iken mahalleye dönüşen yerler için devam eder. Bir belediyeye katılarak mahalleye dönüşen köy, köy bağlısı ve belediyelerce kullanılan mera, yaylak, kışlak gibi yerlerden bu mahalle sakinleri ve varsa diğer hak sahipleri 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanunu hükümleri çerçevesinde yararlanmaya devam eder.”
Aynı Kanunun Geçici 1/13. maddesi de; “1 inci maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur.’ hükümlerini içermektedir.
Kanunun genel gerekçesinde idari yapılanmadaki değişiklikleri zorunlu kılan hususlara değinilerek, belediye sınırlarının mülkî sınırlar olarak belirlenmesi “bu çerçevede yönetim, planlama ve koordinasyon açısından belediye sınırı mülkî sınır olacak biçimde optimal ölçekte hizmet üretebilecek güçlü yerel yönetim yapısının varlığına ihtiyaç duyulmaktadır” gerekçesiyle hizmetin etkin şekilde yürütülmesi amacına bağlanmıştır.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 7. maddesinde kanunun kaldırılması veya değiştirilmesi esasına göre düzenlenen “failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması” ilkesinin uygulanmasında bahsi geçen kanun, suç ve ceza normlarını içeren ya da bu normlarla bütünleyici ilişki içinde olan kanunlardır.
6360 sayılı Kanun, köy merasına tecavüz suçunun düzenlendiği 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 154. maddesinde 154/2. maddesi ile bütünleyici bir ilişki içinde bulunmadığı gibi maddede herhangi bir değişikliğe ya da maddenin yürürlükten kaldırılmasına dair bir hüküm de içermemekte, idari yapılanmayı yeniden düzenlemek amacıyla köy statüsüne sahip yerleşim yerlerini mahalle olarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine bağlamaktadır. Başka bir anlatımla 6360 sayılı Kanun, Türk Ceza Kanunu’nun 154. maddesinde 154/2. maddesinde yer alan köy merasına tecavüz suçundaki fiilin değersizliğini etkilememekte, fiil cezaya layık haksızlık niteliğini korumaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 23.03.1987 gün ve 612-145, 05.12.1994 gün ve 304-329 sayılı kararlarında da bu prensipler benimsenerek sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, yerinde olmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.