Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu

Sahte Nüfus Cüzdanı ile İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu - Bilişim Suçu - Kayseri Bilişim Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu​

5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu

Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik – Madde 37

Banka kartı veya kredi kartını kaybettiği ya da çaldırdığı yolunda gerçeğe aykırı beyanda bulunarak kartı bizzat kullanan veya başkasına kullandıran kart hamilleri ile bunları bilerek kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve ikibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.

Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Resmi belgede sahtecilik – Madde 204

(1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.

İçtima – Madde 212

(1) Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.

Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması – Madde 245

(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(5) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.

İnternet Üzerinden Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2016/420 Karar No: 2020/7 K. Tarihi: 14.01.2020

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 8. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

Sanık …’in, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 204/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis; mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçundan TCK’nın 245/2. maddesi uyarınca 3 yıl hapis ve 90 gün karşılığı adli para cezası; mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçundan TCK’nın 245/3, 168/1, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 660 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 204/1 ve 62. maddeleri uyarıca 1 yıl 8 ay hapis; inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçundan TCK’nın 245/2, 35, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 1.100 TL adli para cezası; inceleme dışı mağdur …’ın kimlik bilgilerini kullanarak internet üzerinden kredi kartı başvurusunda bulunma eylemine ilişkin olarak kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37/2 ve TCK’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartını kullanmak suretiyle yarar sağlamak suçu ile inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretmeye teşebbüs suçu yönünden taksitlendirmeye, mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçu dışında kalan suçlar yönünden hak yoksunluğuna ve bütün suçlar yönünden mahsuba ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2013 tarihli ve … sayılı hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.06.2015 tarih ve 34608-18030 sayı ile kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün onanmasına diğer hükümlerin ise;

“… II- Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Sanık hakkında mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan çıkarttığı sahte kredi kartını kullanma ve mağdur … adına sahte resmi belge düzenleme suçlarından kurulan hükümlerde;

a- Sanığın ele geçirilemeyen mağdur …’in kimlik bilgileri ile oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanı ile internet üzerinden katılan G.. Bankasına kredi kartı müracaatında bulunduğu, çıkartılan kartın … sahte nüfus cüzdanını ibraz eden sanığa teslim edilip sözleşmenin imzalatıldığı, sanığın bu kartla değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullanarak harcama yaptığı ve soruşturma aşamasında bankanın zararını giderdiği somut olayda; sanığın eyleminin TCK’nın 245/2, 43 ve 245/3, 43. madde ve fıkralarına uyduğu gözetilmeden, yazılı şekilde TCK’nın 204/1. maddesi uyarınca da mahkûmiyet kararı verilmesi,

b- Sanık hakkında TCK’nın 245. maddesinin 5. fıkrası uyarınca aynı maddenin 3. fıkrasından kurulan hükümde, TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

c- Suça konu kartın değişik yer ve zamanlarda birden fazla kez kullandığının anlaşılması karşısında, tayin edilen cezaların TCK’nın 43. maddesi ile arttırılmaması,

d- Temel cezalar tayin olunurken hapis cezaları alt sınırdan tayin olunduğu hâlde, aynı gerekçeyle adli para cezalarına esas alınan birim gün sayılarının alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle çelişkiye neden olunması,

e- Sanık hakkında diğer suçlardan kurulan hükümlerde TCK’nın 62. maddesi uygulandığı hâlde, mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma suçundan kurulan hükümde herhangi bir gerekçe belirtilmeden takdiri indirim hükmünün uygulanmaması,

f- Sanık hakkında mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartma suçundan kurulan hükümde, kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkûm olan sanık hakkında TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluğuna hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Sanık hakkında mağdur … sahte nüfus cüzdanı ile katılan bankadan sahte kredi kartı çıkartmaya teşebbüs ve mağdur … adına sahte resmi belge düzenleme suçlarından kurulan hükümlerde;

a- Sanığın ele geçirilen mağdur …’in kimlik bilgileri ile oluşturulmuş sahte nüfus cüzdanı ile internet üzerinden katılan G.. Bankasına kredi kartı müracaatında bulunduğu, bankaca henüz kart basılmadan, sahte başvuru yapıldığının tespiti ile sanığın yakalanabilmesi amacıyla yem kart bastığı ve teslim sırasında sanığın yakalandığı somut olayda; sanığın eyleminin TCK’nın 204/1, 43. madde ve fıkrasına uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,

b- Temel ceza tayin olunurken hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu hâlde, aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınan birim gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle çelişkiye neden olunması”

isabetsizliklerinden cezayı aleyhe değiştirmeme yasağı gözetilmek suretiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.07.2015 tarih ve 12018 sayı ile;

“1- Sanığın … kimliği ile yaptığı kredi kartı başvurusunun reddi nedeniyle eylemi 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37/2 maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. … sahte kimliğiyle yaptığı başvurunun sahte olduğu bankaca belirlendikten sonra, sırf failin yakalanabilmesini temin için kartın basılmış olması, Yüksek Daire’nin isabetle belirttiği gibi TCK’nın 245/2. maddesinde yazılı banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçuna teşebbüs olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Ancak eylem bu hâliyle 5464 sayılı Yasa’nın 37/2. maddesinde yazılı suçu oluşturmaktadır. … adına yapılan başvuru ile … adına yapılan başvuru arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Bu nedenle sanığın her iki eylemi TCK’nın 43/1. maddesi gereğince aynı mağdura, yani G.. Bankasına gerçekleştirilen tek suç kabul edilmeli ve sanığa tayin edilen temel ceza TCK’nın 43/1. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerine göre arttırılmalıdır.

2- Yukarıda metni gösterilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 212. maddesi sahtecilik suçlarının başka bir suçla birlikte işlenmesi hâlinde gerçek içtima kurallarının uygulanmasını zorunlu kılan bir düzenlemedir. Sanığın … sahte kimliği ile gerçekleştirdiği eylemlerden bu kişi adına sahte kredi kartı düzenlenmesi eylemi ile nüfus cüzdanında sahtecilik eylemini zincirleme tek suç saymak mümkün değildir. Zira TCK’nın 43/1. madde üçüncü cümledeki ‘aynı suç’ kavramına ait “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır.” tanımına her iki eylem uymadığı gibi Türk Ceza Kanunu içinde sahtecilik suçlarının ‘Kamu Güvenine Karşı Suçlar’ içinde 4. Bölümde, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarının ise ‘Bilişim Alanında Suçlar’ içinde 10. bölümde düzenlendiği, sahtecilik suçunda korunan hukuki yararın belgenin gerçekliğine duyulan kamu güveni olduğu, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunda ise hem malvarlığı değerleri hem de kamu güveni korunan hukuki yararlardır. Tüm bu olgular gözetildiğinde her iki suçun TCK’nın 43/1. maddesi anlamında aynı veya tek suç sayılması ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanması mümkün görülmemiştir. Bu nedenle … ve … sahte nüfus cüzdanları kullanılarak kamuya yani aynı mağdura karşı farklı zamanlarda fakat aynı suç kastı ile gerçekleştirilen eylemlerin TCK’nın 204/1 ve 43. maddelerine temas eden tek zincirleme suçu, … adına sahte kredi kartı üretilmesinin ise TCK’nın 245/2. maddesine temas eden banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı düşüncesine varılmıştır.

Sonuç ve İstem: Yukarıda izah edilen nedenlerle;

1- Sanık hakkında … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.09.2013 gün ve … sayılı kararı ile verilen mahkûmiyet hükümlerinden 5464 sayılı Yasa’ya muhalefet suçundan verilen hükmün onanmasına, sahtecilik ve banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması (… kimliği ile işlenen TCK 245/2) suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına dair Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01.06.2015 gün ve 2014/34608 esas, 2015/18030 karar sayılı kararının kaldırılması,

2- Sanığın … ve … sahte kimlikleri yaptığı kredi kartı başvurularına ait 5464 sayılı Yasa 37/2. maddesi gereği ve TCK’nın 245/2, 35/2. maddeleri uyarınca kurulan hükümlerin (1) no.lu itiraz nedeniyle bozulması,

3- Sanığın … adına sahte kredi kartı düzenlenmesi eyleminde kullandığı sahte nüfus cüzdanı ile üzerinde yakalanan … adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı hakkında kurulmuş mahkûmiyet hükümlerinin her iki eylemin kül hâlinde TCK’nın 204/1, 43. maddelerine temas etmesi nedeniyle bozulması,

4- … sahte kimliği ile işlenen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarından TCK’nın 245/2. maddesine temas eden eylem nedeniyle kurulan hükümle ilgili bozma nedenlerinden ilamın II-1-a maddesindeki eylemin sahtecilik suçu ile birlikte zincirleme suç teşkil ettiğine dair bozma nedeninin ilamdan çıkarılmak suretiyle diğer bozma nedenleri gözetilerek hükmün bozulması”

gerektiği düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.02.2016 tarih ve 12225-2204 sayı ile; kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına ve inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçuna teşebbüs ile sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin ise bozulmasına ilişkin 01.06.2015 tarihli ve 34608-18030 sayılı Daire kararlarına yönelik itirazların kabulüyle inceleme dışı mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün onanmasına, sanığın inceleme dışı mağdurlar … ve …’ın kimlik bilgilerini kullanarak internet üzerinden kredi kartı başvurusunda bulunma eylemlerinin bir bütün hâlinde zincirleme şekilde işlenen kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik ve inceleme dışı mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmiştir. Mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçu ile mağdur … adına sahte kredi kartı üretme suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına yönelik Daire kararı açısından ise itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın inceleme dışı mağdur … kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna ilişkin sahte kredi kartını üretmeye teşebbüsten 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245/2 ve 35. maddeleri; inceleme dışı mağdur … kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna ilişkin kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçundan 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37/2. maddesi; mağdur … adına düzenlenen sahte kredi kartının kullanılması eylemine ilişkin sahte kredi kartının kullanılması suretiyle yarar sağlanması suçundan Türk Ceza Kanunu’nun 245/3 ve 168/1. maddeleri uyarınca kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece bozulmuş, inceleme dışı mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 204/1. maddesi uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanığın mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçu ile mağdur … kimlik bilgilerini kullanılarak yapılan kredi kartı başvurusuna ilişkin sahte kredi kartı üretme suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanığın mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin resmî belgede sahtecilik suçu ile mağdur …’e ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna yönelik sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;

1- Ceza Genel Kurulunun 09.05.2017 tarihli ve 211-259 sayılı kararı gözetilerek sahte oluşturulmasını sağladığı kredi kartını ayrıca kullanarak kendisine yarar sağlayan sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245/2 ve 245/3 maddeleri gereğince ayrı ayrı uygulama yapılmasının mümkün olup olmadığının,

2- Mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin olarak sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının,

Değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Katılan Türkiye G.. Bankası AŞ vekiline ait 23.12.2011 havale tarihli şikâyet dilekçesinde; katılan bankanın internet şubesi aracılığıyla 13.12.2011 tarihinde 88….. IP numarası üzerinden …’e ait kimlik bilgileri kullanılarak kredi kartı başvurusu yapıldığının, bu başvuru üzerine banka tarafından 5549 ….. **** numaralı kredi kartı üretilerek başvuruda belirtilen … Bahçelievler/İstanbul adresinde bulunan kişiye kimlik ibrazı karşılığında teslim edildiğinin, yapılan incelemede söz konusu başvurunun başkasına ait kimlik bilgileri kullanılarak gerçekleştiğinin tespit edilmesi üzerine bağlantılı başvurulara ilişkin yapılan araştırma sonucunda aynı adresten … ve … adına da kredi kartı başvurusu yapıldığının, … adına yapılan başvurunun reddedildiğinin, … adına yapılan başvurunun failin yakalanabilmesi için onaylandığı, hâlihazırda söz konusu kredi kartının teslimat aşamasında olduğunun, söz konusu kredi kartı nedeniyle bankanın 4.891,36 TL zarara uğratıldığının belirtildiği,

Kolluk tarafından düzenlenen 30.12.2011 tarihli tutanaklarda; sanığın yakalanabilmesi amacıyla katılan G.. Bankası AŞ tarafından … adına düzenlenen kredi kartının kolluk görevlilerince A.. Kurye Hizmetleri AŞ çalışanı…’ten teslim alındığının, aynı gün sanığın yakalanabilmesi için kredi kartı teslimat adresi olan … adrese gidildiğinin, kurye görünümünde adres zili çalındığının, ancak adreste kimsenin olmadığının belirtildiği,

Olay yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; 02.01.2012 tarihinde … adına düzenlenen kredi kartı kurye tarafından sanık …’e teslim edildikten sonra sanığın teslimat adresi olan … iş yerinin önünde yakalandığı, yapılan kaba üst aramasında üzerinde sanığın fotoğrafı bulunan ve inceleme dışı mağdur … adına düzenlenmiş bir adet nüfus cüzdanı ile A.. Kurye Hizmetleri AŞ’ye ait … adına düzenlenen çağrı kağıdının ele geçirildiği,

Cumhuriyet savcısı tarafından verilen 02.01.2012 tarihli iş yeri arama emri ile aynı tarihli iş yeri arama ve el koyma tutanağına göre; Cumhuriyet savcısının yazılı emri doğrultusunda kredi kartı teslim adresi olan yerde yapılan aramada; söz konusu iş yerinin bir odadan oluşan ofis olduğu, içerisinde bir adet masa ve iki adet boş kitaplığın bulunduğu, masa üzerinde bulunan bir adet Casper marka … seri numaralı dizüstü bilgisayara el konulduğu, başkaca suç unsuruna rastlanılmadığı,

… Sulh Ceza Mahkemesince 03.01.2012 tarih ve … sayı ile; suça konu bir adet Casper marka, … seri numaralı dizüstü bilgisayara el konulması işleminin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 127. maddesi uyarınca onaylanmasına ve el konulan dijital materyaller üzerinde aynı Kanun’un 134. maddesi ile Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 17. maddesi gereğince inceleme yapılmasına karar verildiği,

Türk Telekomünikasyon AŞ’nin 03.01.2012 tarihli yazısında; 88.234.214.71 numaralı IP’nin 13.12.2011 tarihinde 09.23 ila 18.18 saatleri arasında 5… T.C. Kimlik Numaralı S. Tuğrul isimli abone tarafından kullanıldığının belirtildiği,

İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 03.01.2012 tarihli ve BLG-2012/26 sayılı ekspertiz raporunda; … adına düzenlenen, I… seri numaralı nüfus cüzdanının tamamen sahte olarak düzenlendiği, orijinal nüfus cüzdanlarının tüm genel şekil şartlarını taşıdığı, sahteliğinin ilk bakışta ve kolaylıkla fark edilemeyecek nitelikte olduğu, bu itibarla inceleme konusu nüfus cüzdanının aldatma kabiliyetinin bulunduğunun belirtildiği,

K.. Motorlu Kuryecilik ve Dağıtım Hizmetleri AŞ’nin 05.01.2012 tarihli yazısı ile ekinde yer alan belgelere göre; … takip numaralı kredi kartının 20.12.2011 tarihinde … adreste …’e teslim edildiği ve teslimat detay aslının kayıp olması nedeniyle suretinin gönderildiği,

06.01.2011 tarihli fotoğraftan teşhis tutanağında; ilgili kurye şirketi çalışanı olan tanık …’ın mağdur … adına düzenlenen G.. Bankası kredi kartını 20.12.2011 tarihinde kendisine fotoğrafı gösterilen sanık …’e teslim ettiğini beyan ettiği,

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen 12.01.2012 tarihli rapora göre; suça konu bir adet Casper marka, 0001361703 seri numaralı dizüstü bilgisayarın incelenmesi neticesinde; mağdur … adına düzenlenen 5… numaralı G.. Bankası kredi kartı hesabına ait internet bankacılığında kullanılan web sayfasına erişim sağlandığı, …, F. Demir ile farklı şahıslara ait nüfus cüzdanlarının taratılmış hâlleri ve bu şahıslara ait telefon numara bilgilerinin olduğu, Easy-PhotoPrint (Belge tarama) programı ve PhotoShop (Resim Düzenleme ve Açma) programlarının kurulu olduğu,

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün 16.01.2012 tarihli ve 8514 sayılı yazısında; suça konu dizüstü bilgisayarın incelenmesi sonucunda elde edilen kimlik bilgilerine ilişkin yapılan araştırmada F. Demir adına Akbank AŞ’ye kredi kartı başvurusunda bulunulduğu, teslimat adresinin yine … Bahçelievler/ İstanbul olduğu, düzenlenen kredi kartının kurye firması tarafından şüpheli teslimat olarak değerlendirilip teslimatın yapılmadığı,

Türkiye G.. Bankası AŞ’nin 07.05.2012 tarihli yazısına göre; inceleme dışı mağdur … adına 13.12.2011 tarihinde saat: 14.30’da, mağdur … adına ise aynı gün saat 16.24’te, internet üzerinden, 88.234.214.71 IP numarası ile kredi kartı müracaatında bulunulduğu, inceleme dışı mağdur …’a ilişkin yapılan başvurunun reddedilmesi nedeniyle kart düzenlenmediği, mağdur … adına ise 5… numaralı kredi kartının düzenlediği, bu karta ilişkin 17.01.2012 tarihinde 5.100 TL ödeme yapıldığı, inceleme dışı mağdur … adına 21.12.2011 tarihinde saat 16.21’de, internet üzerinden, 85.102.214.222 IP numarası ile kredi kartı müracaatında bulunulduğu, bu başvuruya ilişkin düzenlenen kart numarasının 4… olduğu,

Türkiye G.. Bankası AŞ’nin 16.08.2012 tarihli yazısı ile ekinde yer alan belgelere göre; mağdur …’in Bankalar Birliğine hitaben yazılan 20.12.2011 tarihli dilekçesinde; kimlik bilgilerini kullanan bir şahıs tarafından internet üzerinden Türk Ekonomi Bankasına kredi kartı müracaatında bulunulduğunu ve bu doğrultuda yapılan bankacılık işlemlerinin engellenmesini talep ettiğinin öğrenilmesi üzerine … kimliği kullanılarak yapılan başvuru ile bağlantılı başvurulara ilişkin yapılan araştırmada aynı iş yerinden … ve … kimlik bilgileri kullanılarak iki başvuru daha yapıldığı, …’a ilişkin başvurunun reddedildiği, …’e ilişkin başvurunun ise değerlendirilmek üzere beklediğinin tespit edildiği, her üç başvurunun da sahte başvuru olması nedeniyle faili yakalatmak amacıyla değerlendirmede beklemekte olan …’e ilişkin başvuru işlemleri devam ettirilmekle kredi kartı basımı gerçekleştirildikten sonra durumun emniyete bildirildiği, … adına düzenlenen kredi kartına ilişkin 4.831,36 TL harcama yapıldığı ve bu kredi kartına ilişkin sözleme aslının gönderildiği, … adına düzenlenen kredi kartına ilişkin sözleşme bulunmadığından internetten doldurulan başvuru formuna ilişkin bilgisayar çıktılarının gönderildiği, … adına düzenlenen karta ilişkin teslimat belgesi aslının Cumhuriyet Başsavcılığına daha önce kurye tarafından teslim edildiği, … adına internetten yapılan başvuruya ilişkin işlem detaylarını gösteren bilgisayar çıktılarının da ayrıca gönderildiği,

Anlaşılmaktadır.

İnceleme dışı mağdur … istinabe olunan Mahkemede; sanığı tanımadığını, olayla ilgili bilgisi olmadığını ve şikâyetinin bulunmadığını,

İnceleme dışı mağdur … istinabe olunan Mahkemede; olay ile ilgili bilgisi olmadığını, adına kredi kartı talebinde bulunan şahıslardan şikâyetçi olduğunu ancak davaya katılmak istemediğini,

Mağdur … aşamalarda; sanık … ile sanığın savunmalarında geçen … … isimli şahsı tanımadığını, kimlik bilgilerinin ele geçirilmesi sonucunda adına G.. Bankası tarafından kredi kartı düzenlendiğini, bu kart ile 4.891,36 TL’lik harcama yapıldığını, bu olay öncesinde Türk Ekonomi Bankası AŞ’den arandığını ve adına kredi kartı başvurusu yapıldığını öğrendiğini, bunun üzerine Bankalar Birliği ile Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi verdiğini ancak olayla ilgili şikâyetçi olmadığını,

Tanık … aşamalarda; K.. isimli şirkette dağıtım elemanı olarak yaklaşık 12 yıldır çalıştığını, G.. Bankasına ait olup … adına düzenlenen kredi kartını 20.12.2011 tarihinde teslimat detayı suretinde belirtilen adreste … kimliğini ibraz eden şahsa imzası karşılığında teslim ettiğini, bu şahsın fotoğrafı kendisine gösterilen sanık … olduğunu,

İfade etmişlerdir.

Sahte Kredi Kartı Üretme ve Kullanma Suçu

Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun 09.05.2017 tarihli ve 211-259 sayılı kararı gözetilerek sahte oluşturulmasını sağladığı kredi kartını ayrıca kullanarak kendisine yarar sağlayan sanık hakkında TCK’nın 245/2 ve 245/3. maddeleri gereğince ayrı ayrı uygulama yapılmasının mümkün olup olmadığı;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında “Kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır.” ilkesi esas alınmış olup Adalet Komisyonu raporunda da bu husus; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir (TBMM Adalet Komisyonu’nun 03.08.2004 tarihli ve 1/593-60 sayılı raporu.).

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun birinci kitabının, ikinci kısmının, “Suçların İçtimaı”nı düzenleyen beşinci bölümünde yer alan “Bileşik Suç” başlıklı 42. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.”

Aynı Kanun’un “Zincirleme suç” başlıklı 43. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.

(2) Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.”,

Aynı Kanun’un “Fikri içtima” başlıklı 44. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.”

Anılan düzenlemelerde, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedileceğine ilişkin kuralın istisnaları belirtilmiştir.

01.03.2006 tarihli ve 26095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 3. maddesinde, banka kartının; “mevduat hesabı veya özel cari hesapların kullanımı dahil bankacılık hizmetlerinden yararlanmayı sağlayan kartı”, kredi kartının; “nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasını“, kart hamilinin; “banka kartı veya kredi kartı hizmetlerinden yararlanan gerçek veya tüzel kişiyi” ifade ettiği belirtilmiştir. Banka kartının mülkiyet hakkı bankaya, kullanım hakkı ise kart hamiline aittir. Banka kartına sahip olabilmek için, kart hamilinin öncelikle bankada bir mevduat hesabının veya özel cari hesabının bulunması gerekli olup bu kart, kart hamilinin ATM üzerinden kendi hesabına ulaşmasını, hesabından para çekmesini, havale ve diğer bankacılık işlemlerini yapmasını sağlamaktadır. Kredi kartı ise, bankalar ve kart çıkarmaya yetkili kuruluşların müşterilerine belirli limitler dahilinde açtıkları krediler ile nakit kullanmaksızın mal veya hizmet alımı veya nakit kredi çekme olanağı sağlamak için verdikleri ödeme aracıdır.

765 sayılı (mülga) TCK’da karşılığı bulunmayan “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 245. maddesi;

“1- Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne surette olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.

2- Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

şeklinde iken, 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle;

“(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.”

şeklinde değiştirilmiş,

19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle de;

(5) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır.”

fıkrası eklenmek suretiyle madde son hâlini almıştır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin gerekçesinde; “Madde, banka veya kredi kartlarının hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasını, bu yolla çıkar sağlanmasını önlemek ve failleri cezalandırmak amacıyla kaleme alınmıştır…” denilmek suretiyle, bu suçun kanuna konulmasının amacı (ratio legis) açıklanmıştır. 5377 sayılı Kanun’un 27. maddesinin gerekçesinde ise “başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek üretilen sahte banka veya kredi kartlarının ticari amaçlı olarak piyasaya sürülmesi karşısında, bu fiilleri yaptırıma bağlamak amacıyla…” şeklindeki açıklama ile ikinci fıkranın maddeye eklendiği vurgulanmış olup kanun koyucu sahte kartların üretilmesi ve dolaşıma girmesine yönelik eylemleri de suç hâline getirip ayrıca cezalandırmak istemiştir.

Anılan fıkrada seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup buna göre; sahte banka veya kredi kartının üretilmesi, sahte üretilmiş banka veya kredi kartının sahte olduğu bilinerek satılması, devredilmesi, satın alınması ya da kabul edilmesi şeklinde belirlenen seçimlik hareketlerden en az birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bir banka veya kredi kartının üretilmesi, tamamen yeni bir sahte kart oluşturulması veya gerçek bir kart üzerinde değişiklik yapılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Satmak, banka veya kredi kartını belli bir bedel veya değer karşılığı alıcıya vermek; satın almak, belli bir bedel karşılığı banka veya kredi kartını almak; devretmek, banka veya kredi kartını belli bir bedel almaksızın başkasına vermek; kabul etmek ise banka veya kredi kartını belli bir bedel ödemeksizin almak anlamlarına gelir. Dolayısıyla satma, satın almanın; devretme de kabul etmenin karşılığı olarak düzenlenmiştir.

Kişinin gerçeğe aykırı bilgi veya belgelerle bankaya başvurarak sahte bir banka veya kredi kartı oluşturulmasını sağlaması hâlinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları anlamında sahte karttan söz edilemeyeceği öğretide savunulmuş ise de (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, 10. Baskı, Ankara, 2014, s.721.) bu şekilde üretilen kartın içermiş olduğu bilgilerin gerçeğe aykırı olması nedeniyle sahte olduğu (Mehmet Emre Yıldız, Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s.252-253.) ve gerçeğe aykırı belgelerle başvurulması sonucu bankaya sahte kart düzenletilmesi eyleminin de TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen üretim kavramı kapsamında değerlendirilerek diğer unsurların varlığı hâlinde suçun oluşacağı kabul edilmelidir (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Yorumlu – Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s.7348.). Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçun oluşabilmesi için sahte banka veya kredi kartının başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek üretilmesi veya bu şekilde üretilen kartın satılması, devredilmesi, satın alınması ya da kabul edilmesi gerekmektedir. Hiçbir banka hesabıyla ilişkilendirilmeyen bir kartın üretilmesi veya kendisine kart verilmeyen kişinin kendi hesabıyla irtibatlandırarak kart üretmesi hâllerinde bu suç oluşmayacaktır. Yine 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde kart çıkaran kuruluş; “Banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz bankalar ile diğer kuruluşları.”, Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelik’in “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinde diğer kuruluşlar; “Kredi kartı çıkarma yetkisini haiz banka dışında kalan kuruluşları… ifade eder.” şeklinde açıklanmış olup Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun “Faaliyet izni” başlıklı 4. maddesi ise;

“Kartlı sistem kurma, kart çıkarma, üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma faaliyetinde bulunmak isteyen kuruluşların Kuruldan izin almaları şarttır.

Bu kuruluşların;

a) Anonim şirket şeklinde kurulması,

b) Kurucularının gerekli malî güç ve itibara sahip bulunması, işin gerektirdiği dürüstlük ve yeterliliğe sahip olması ve banka ortaklarında aranan diğer nitelikleri haiz olması,

c) Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve tamamının nama yazılı olması, tüzel kişi kurucuların yönetim ve denetimine sahip gerçek kişilerin kim olduğunun belgelenmesi,

d) Nakden ve her türlü muvazaadan arî olarak ödenmiş olan sermayesinin altı milyon Yeni Türk Lirasından az olmaması,

e) Ana sözleşmesinin bu Kanun hükümlerine uygun olması,

f) Bu Kanun kapsamındaki işlemleri gerçekleştirebilecek yönetim, yeterli personel ve teknik donanıma sahip olması, şikâyet ve itirazlarla ilgili birimleri oluşturması,

g) (d) bendinde belirtilen sermayenin yüzde beşi tutarındaki sisteme giriş payının Kurum hesabına yatırıldığına dair belgenin ibraz edilmesi,

şarttır.

Kuruluşların bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerinin kurumsal yönetim hükümlerine uygunluğunu sağlaması zorunludur.

Merkezi yurt dışında bulunan kartlı sistem kuruluşlarının Türkiye’de şube ya da kredi kartı sistemi kurmamak, kart çıkarmamak ve üye işyeri anlaşması yapmamak kaydıyla temsilcilik açmaları Kurulun iznine tâbidir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurumca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”

şeklinde hüküm altına alınarak bankaların yanında 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun ilgili hükümlerine uygun hareket etmek kaydıyla diğer finansal kuruluşlarının da kredi kartı çıkarmaya yetkili oldukları belirtilmiştir.

Bu fıkrada düzenlenen suç bir tehlike suçu olup belirtilen seçimlik hareketlerle elde edilen banka veya kredi kartının aynı zamanda kullanılmasına gerek yoktur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin üçüncü fıkrasında ise sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartının kullanılması suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlama suçu düzenlenmiştir. Burada sözü edilen yararın, suçun işleniş şekli de göz önünde bulundurulduğunda ekonomik bir yarar olacağı söylenebilir. Bu fıkradaki suçun oluşması için ilk şart, banka veya kredi kartının sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış olmasıdır. Bu sahtecilik ikinci fıkrada düzenlendiği şekilde bir sahtecilik olabileceği gibi bir banka hesabıyla ilişkilendirilmemiş bir kart üzerinde yapılan bir sahtecilik de olabilir. Bu fıkranın uygulanabilmesi için, sahte kartın kullanılmış olması da gerekir. Suçun tamamlanması için failin bu kullanımla, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekir (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, a.g.e., s.7350-7351.).

Bu aşamada ilgisi nedeniyle “geçitli suç” kavramına da değinilmesi gerekmektedir.

Failin bir suçu işlemek için aynı hukuki değeri koruyan daha hafif bir suçu işlemek zorunda kaldığı hâllerde “geçitli suç” söz konusu olur. Geçit suçları cezalandırılmayan önceki eylemlerin kapsamında sayılırlar ve bu nedenle bütün cezalandırılmayan önceki eylemlerle birlikte görünüşte içtimanın bir türünü oluştururlar. Bu tip görünüşte içtimada, bir suçun işlenmesi için daha hafif suçu basamak yapmak zorunluluğu vardır ve basamak durumunda bulunan suçu düzenleyen normun yardımcı norm oluşu nedeniyle, ağır suçu düzenleyen normun uygulanması ile yetinilir. Geçitli suçun söz konusu olabilmesi için, görünüşte içtima eden normlar arasında açık nitelikte asli-yardımcı norm ilişkisinin bulunmaması, ağır suç ile bu suça ulaşabilmek için aşılması zorunlu basamak durumunda bulunan hafif suçu düzenleyen normların korudukları hukuki değerlerin aynı nitelikte ve aynı türden olmaları, ağır suçun işlenmesi için mutlaka geçit durumundaki daha hafif bir suçun işlenmesinin gerekmesi, hafif suçun faili ve mağduru ile ağır suçun faili ve mağdurunun aynı kişiler olmaları, failin hareketi ile ağırlaşan neticeler arasında nedensellik bağının bulunması ve failin kastının başlangıçtan itibaren ağırlaşan neticeleri gerçekleştirmeye yönelmiş olması gerekir. TCK’nın 245/2 ve 245/3 arasında geçit suç ilişkisinin bulunduğunu söyleyebilmek için üçüncü fıkrada yer alan suçun mutlaka ikinci fıkrada yer alan seçimlik hareketlerden birisi gerçekleştirilerek işlenmesi gerekmektedir. Ancak TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında seçimlik hareketlerden biri olarak belirtilen “kabul etmek” eylemi aynı fıkrada sayılan devretme eyleminin karşılığı olarak düzenlenmesi ve Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde de; “Sunulan bir şeyi alma” şeklinde tanımlandığından, üzerinde hiçbir yazı ve logo bulunmayan ve beyaz plastik kart olarak adlandırılan kartın manyetik şeritlerine gerçek kart verileri yüklenmesi suretiyle oluşturulan sahte kartı yolda bularak kullanan failin eylemi kanunîlik ilkesi gereğince TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçu oluşturmaz iken aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen suç oluşmuş olur. Yine banka dışında kalan diğer finans kuruluşlarının çıkarttıkları kredi kartlarında sahtecilik hâlinde başkasına ait banka hesabıyla ilişkilendirme söz konusu olamayacağından kanunîlik ilkesi gereğince aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen suç oluşmasa da daha geniş sahtecilik eylemlerini kapsayan aynı maddenin üçüncü fıkrasındaki suç oluşacaktır. Ayrıca fail her zaman üçüncü fıkrada düzenlenen suçu işlemek amacıyla hareket etmeyebilir, 5377 sayılı Kanun’un 27. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi sahte kartları ticari amaçla piyasaya sürme saikiyle de hareket etmiş olabilir, yani failin amacı her zaman üçüncü fıkrada düzenlenen suçu işlemek olmayabilir. Bu anlamda TCK’nın 245/3. maddesinde düzenlenen suçun işlenebilmesi için ikinci fıkrada düzenlenen suçun işlenmesi zorunlu olmadığından bu iki suç arasında “geçitli suç” ilişkisi bulunmamaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245/2-3 fıkralarının birlikte uygulanmalarının kabulünün ceza adaleti yönünden sorunlara yol açacağı açıktır. Şöyle ki, başkasına ait bir kredi kartını herhangi bir şekilde eline geçiren kişi, bu kartı kullanırken eylemini tamamlayamayıp teşebbüs aşamasında kalması hâlinde alabileceği hapis cezası, TCK’nın 245/3 ve 35. maddeleri uyarınca alt sınırdan ceza indiriminin yapılması hâlinde 3 yıl hapis cezası olabilecekken; başkalarına ait hesaplarla ilişkilendirilerek üretilen sahte kartı kullanmadan sadece üzerinde bulunduran kişi, TCK’nın 245/2. uyarınca altı sınırdan ceza verilse bile en az 3 yıl hapis cezası alacaktır. İlk durumda şüpheli teşebbüs aşamasında kalsa bile, suçu işlemeye yönelik bir irade de bulunmuş, suç işlemek ile işlememek arasındaki ahlaki çizgiyi aşarak suça eğilimi göstermiş olduğu hâlde; sahte kartı kabul eden ancak herhangi bir eylemde kullanıp kullanmayacağı veya suç işlemekten vazgeçip vazgeçmeyeceği belli olmayan bir şüpheliye, sadece sahte kartı bulundurduğu için asgari üç yıl hapis cezası verilmesi adil bir ceza uygulaması olarak görülmemektedir.

Bu açıklamalar ışığında bir numaralı ön sorun değerlendirildiğinde;

Sanığın, başkasına ait banka hesabıyla ilişkilendirilerek oluşturulmasını sağladığı sahte kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine çıkar sağlaması şeklinde gerçekleşen olayda; TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen eylemlerin aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen eylemin hazırlık hareketleri niteliğinde olduğu ve kanun koyucu tarafından bağımsız suç olarak düzenlenmek suretiyle ayrıca cezalandırılmak istendiği, ortada tek bir fiil bulunmadığından fikri içtimadan söz edilemeyeceği gibi anılan suçların biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmadığından bileşik suçtan da bahsedilemeyeceği, yine failin her zaman üçüncü fıkrada düzenlenen suçu işlemek amacıyla hareket etmeyebileceği, diğer bir anlatımla 5377 sayılı Kanun’un 27. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi sahte kartları ticari amaçla piyasaya sürme saikiyle de hareket etmiş olabileceği ve bununla birlikte üçüncü fıkradaki suçun işlenebilmesi için her koşulda ikinci fıkrada düzenlenen suçun işlenmesi zorunlu olmadığından her iki suç arasında “geçitli suç” ilişkisinin de bulunmadığı anlaşılmakla sanığın suça konu eylemleri nedeniyle TCK’nın 245. maddesinin üçüncü fıkrasının yanı sıra aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca da cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Sahte Nüfus Cüzdanı Düzenleme: Resmî Belgede Sahtecilik Suçunun Unsurları

Mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin olarak sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı;

Resmî belgede sahtecilik suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde;

“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”

şeklinde düzenlenmiştir.

Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli suç olarak tanımlanmış olup resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmî belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması hâlinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.

Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.

Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.

Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcılık yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapmaları belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.

Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 tarihli ve 232-250 sayılı kararında da, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.

Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmî belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama hâlinde ise mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.

Fotokopi, bir makine yardımı ile orijinal bir belgenin bire bir taklidînin oluşturulmasıdır. Fotokopi belgenin, orijinal bir belge gibi kanıtlama gücünün olmadığı kabul edilmektedir. Fotokopi üzerinde sahtecilik fiilinin işlenmesi hem kolaydır hem de baskı izi, el hareketleri, yazım şekli, el kaldırma hareketleri vb. yönlerden inceleme yapılmasına imkân veren tanı unsurlarının tespiti çoğu kez mümkün değildir.

Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” şeklinde, Latincede ise “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.

Bu açıklamalar ışığında iki numaralı ön sorun değerlendirildiğinde;

Belgede sahtecilik suçlarında aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği ve belgede aldatma niteliğini değerlendirme yetkisinin hâkime ait olduğunun anlaşılması karşısında aslı ele geçirilemeyen suça konu nüfus cüzdanının aldatma niteliğinin bulunup bulunmadığının tespiti mümkün olmadığından mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin olarak sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurları itibarıyla sabit olmadığı kabul edilmelidir.

Ulaşılan sonuç karşısında mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine yönelik uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

Ön sorunlara ilişkin uyuşmazlık konuları bu şekilde sonuçlandırıldıktan sonra sanığın mağdur … ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna yönelik sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı;

Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması

Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun “Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik” başlıklı 37/2 ile 5237 sayılı TCK’nın “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” başlıklı 245/2, “Bileşik suç” başlıklı 42, “Zincirleme suç” başlıklı 43 ve “İçtima” başlıklı 212. maddelerinin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

01.03.2006 tarihli ve 26095 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun “Amaç” başlıklı birinci maddesi;

Bu Kanunun amacı; banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına ve kullanımına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek suretiyle kartlı ödemeler sisteminin etkin çalışmasını sağlamaktır.”,

“Gerçeğe aykırı beyan, sözleşme ve eki belgelerde sahtecilik” başlıklı 37. maddesinin ikinci fıkrası ise “Kredi kartı veya üye işyeri sözleşmesinde veya eki belgelerde sahtecilik yapanlar veya sözleşme imzalamak amacıyla sahte belge ibraz edenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilirler.” şeklinde hüküm altına alınarak kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan sahtecilik suçlarından ayrı olarak özel bir tür sahtecilik suçu düzenlenmiştir. Bu suçun oluşabilmesi için kredi kartı sözleşmesi, üye iş yeri sözleşmesi veya bunların ekinde yer alan belgelerde sahtecilik yapılması ya da bu sözleşmelerin düzenlemesini sağlamak amacıyla sahte belge ibraz edilmesi gerekmektedir.

08.07.2005 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle 5237 sayılı TCK’nın “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” başlıklı 245. maddesine ikinci fıkra olarak; “Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” hükmü eklenmiştir. Bu fıkrada seçimlik hareketlerden biri olarak düzenlenen sahte banka veya kredi kartı üretme eylemi tamamen yeni bir sahte kart oluşturulması veya gerçek bir kart üzerinde değişiklik yapılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Ancak bu suçun oluşumu için kartın sahte olarak düzenlenmesi eyleminin mutlaka fail tarafından gerçekleştirilmesine gerek yoktur. Failin sahte belgelerle başvurarak, başkası veya olmayan bir kimse adına bankaya kart düzenletmesi durumu da, bu fıkradaki üretim tabiri içinde değerlendirilecek ve diğer unsurların varlığı hâlinde bahsedilen suç oluşacaktır (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Yorumlu – Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s.7348.).

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, sahte olarak üretilmiş banka veya kredi kartıdır. Bu nedenle sahteciliğin banka veya kredi kartında yapılmış olması gerekir. Kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik eylemi yapılan başvuru sonucunda sahte kartın banka tarafından düzenlenmesinin sağlanması hâlinde bu fıkra kapsamında aksi hâlde ise 5464 sayılı Kanun’un 37/2. maddesi kapsamında değerlendirilir. Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yönde gelişmiştir.

Bu aşamada “görünüşte içtima” kavramına değinilmesi gerekmektedir.

“Görünüşte içtima”, çeşitli normların aynı fiille ilgili görünmelerine rağmen, aslında bunlardan yalnız birinin uygulanabilmesidir (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İstanbul, 1972, s.167.). Görünüşte içtima kanunda düzenlenmemiştir, ancak ceza normlarının birbirleriyle olan ilişkisi ve bunların yorumundan aynı fiille ilgili görülen çeşitli normlardan sadece birinin uygulanabileceği sonucuna varmak mümkün olduğundan, kanun koyucunun görünüşte içtima şekillerine yer vermesi gerekmemektedir (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara, Eylül 2015, 8. Bası, s.519.).

Görünüşte içtima hâlinde gerçekte sadece bir norm ihlal edilmekte olup diğer normların ihlali sadece görünüştedir. Çünkü suç tiplerine ilişkin normların hepsi fiilin haksızlık muhtevasını tümü ile kapsamakla beraber gerçekte uygulanacak olan norm, haksızlık muhtevası itibarı ile diğer normları da tüketmekte, tüm normlar haksızlık ilişkisi bakımından tamamen örtüşmektedir. Dolayısıyla, normlardan sadece biri gerçekte uygulanma kabiliyetine sahiptir (Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 73-74.).

Görünüşte içtima hâllerinde hangi hükmün uygulanması gerektiği, “tüketen-tüketilen norm ilişkisi”, “özel normun önceliği” ve “yardımcı (tali) normun sonralığı” gibi ilkelere göre belirlenmektedir.

Uyuşmazlık konusu ile ilgisi bakımından bu ilkelerden “tüketen-tüketilen norm ilişkisi”nin üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.

Bir ceza normu bir veya daha fazla başka ceza normlarını bünyesine almış ise “tüketen-tüketilen norm ilişkisi”nden söz edilir. Bu durumda normları bünyesine alan ceza normu, diğer normları tüketmektedir. Bu takdirde fiile sadece tüketen norm uygulanabilecektir. TCK’nın 42. maddesinde “Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz.” şeklinde hüküm altına alınan ve işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedileceğine ilişkin kuralın istisnalarından biri olan “bileşik suç” tüketen-tüketilen norm ilişkisinin tipik görünümlerinden birisidir.

Öte yandan zincirleme suç, 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu‘nun 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Buna karşın 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” biçiminde düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.” denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz.” düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1. maddesi düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;

a)- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,

b)- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,

c)- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.

765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK’nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1. maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önüne alınabilecektir.

Ayrıca, Kanun’da “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları konusunda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin saptamaların yapılması da mümkün olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin “değişik zamanlarda” işlenip işlenmediği belirlenmelidir.

Aynı suç 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır” denilmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de “aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu”, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Buna göre suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz etmek mümkün iken, suçun ismi değiştiğinde artık aynı suçtan bahsetmek mümkün değildir. Örneğin dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi 18. Baskı, Ankara, 2012. s.339; Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. cilt, Ankara, 2014, s.1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 8. bası, Ankara, 2015, s. 492-493; Türkan Sancar Yalçın-Yeni Türk Ceza Kanunun da “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253.).

Resmî ve Özel Belgede Sahtecilik Suçlarında İçtima

Diğer taraftan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen resmî ve özel belgede sahtecilik suçları bakımından özel bir içtima hükmü getiren aynı Kanun’un “İçtima” başlıklı 212. maddesi; “Sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiş olup bu hükme göre, sahte resmî veya özel belgenin başka bir suçun işlenmesinde kullanılması durumunda, fail hem sahtecilik, hem de belgenin kullanıldığı suçtan dolayı sorumlu tutulacaktır. Başka bir anlatımla sahte belge başka suçun işlenmesi sırasında kullanıldığında fail, hem sahtecilik hem de belgenin kullanıldığı suçtan cezalandırılacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık …’in 13.12.2011 tarihinde mağdur … adına internet üzerinden G.. Bankası AŞ’ye kredi kartı müracaatında bulunduktan sonra düzenlenmesini sağladığı kredi kartını 20.12.2011 tarihinde kredi kartı sözleşmesi imzalamak suretiyle kuryeden teslim aldığı olayda; 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 37. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinin ikinci fıkrasında hüküm altına alınan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarından biri diğerinin daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekli olmadığından TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrasında belirtildiği şekilde aynı suç sayılamayacakları bu anlamda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine kredi kartı sözleşmesinde sahtecilik suçunun kartlı ödemeler sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla TCK’da yer alan resmî ve özel belgede sahtecilik suçlarından ayrı özel bir tür sahtecilik suçu olarak 5464 sayılı Kanun’da düzenlenmesi karşısında resmî ve özel belgede sahtecilik suçları açısından TCK’nın 212. maddesinde düzenlenen özel içtima hükmünün bu suç açısından uygulama yerinin bulunmadığı, ayrıca sahte belgelerle başkası adına bankaya kart düzenlettirilmesi eyleminin de TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan seçimlik hareketlerinden birisi olarak düzenlenen üretim tabiri içinde değerlendirilmesi gerektiği hususları bir bütün olarak dikkate alındığında; TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında hüküm altına alınan sahte kredi kartı üretme suçunun 5464 sayılı Kanun’un 37. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunu bünyesine aldığı ve bu suçu tükettiği, diğer bir anlatımla bu durumda kredi kartı sözleşmesindeki sahtecilik suçunun sahte kredi kartı üretme suçunun unsuru olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.

Öte yandan Yerel Mahkemece sanığın mağdur …’e ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna yönelik sahte kredi kartı üretme suçu bakımından kurulan mahkûmiyet hükmünün TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hapis cezası yanında hükmolunan adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının aynı Kanun’un 52/1-2. maddeleri gereğince bir gün karşılığı takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle sonuç adli para cezasının hesaplanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden de bozulması gerekmektedir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının sanık …’in mağdur …’e ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna yönelik sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu bakımından değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 01.06.2015 tarihli ve 34608-18030 sayılı bozma kararının II/1-a bendinde yer alan “TCK’nın 245/2, 43” ibaresinin “TCK’nın 245/2”, “uyduğu gözetilmeden, yazılı şekilde …nun 204/1. maddesi uyarınca da mahkumiyet kararı verilmesi,” ibaresinin ise “uyduğunun gözetilmemesi,” şeklinde DEĞİŞTİRİLMESİNE ve bozma kararının II/1. fıkrasına “Mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin olarak aslı ele geçirilemeyen suça konu nüfus cüzdanının aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının tespiti mümkün olmadığından yasal unsurları itibarıyla oluşmayan resmî belgede sahtecilik suçundan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi” ile “Sanığın mağdur …’e ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna yönelik sahte kredi kartı üretme suçu bakımından TCK’nın 245. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca hapis cezası yanında hükmolunan adli para cezasına esas alınan tam gün sayısının aynı Kanun’un 52/1-2. maddeleri gereğince bir gün karşılığı takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle sonuç adli para cezasının hesaplanması gerektiğinin gözetilmemesi” ibarelerinin de bozma nedeni olarak EKLENMESİNE,

3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.12.2019 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 14.01.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede sahte oluşturulmasını sağladığı kredi kartını ayrıca kullanarak kendisine yarar sağlayan sanık hakkında TCK’nın 245/2 ve 245/3. maddeleri gereğince ayrı ayrı uygulama yapılmasının mümkün olup olmadığına ilişkin ön sorun ile sanığın mağdur …’e ait kimlik bilgilerini kullanarak yaptığı kredi kartı başvurusuna ilişkin sahte kredi kartı üretme suçu bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu yönünden oy çokluğuyla, mağdur … adına sahte nüfus cüzdanı düzenleme ve kullanma eylemine ilişkin sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkin ön sorun yönünden ise oy birliğiyle karar verildi.

Bilişim suçları davalarında herhangi bir hak kaybı yaşanmaması için gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması sürecinde uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Alanında yetkin Kayseri Bilişim Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları çerçevesinde savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek bilişim suçları ile ilgili uyuşmazlık ve dava süreçlerinde taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete uğramama adına öncelikle eylemin hangi suç tipine uyduğunun duraksama yaşanmayacak bir şekilde tespiti, sonrasında ise ceza miktarını etkileyebilecek tüm unsurların göz önünde bulundurulması ve güncel Yargıtay kararlarının takip edilmesi gereklidir.

Bilişim suçları başta olmak üzere ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Alanında yetkin Kayseri Ceza Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Bilişim suçları ile ilgili daha fazla bilgi edinmek için Kayseri Bilişim Avukatı kadromuzun hazırladığı makale ve kararları inceleyebilirsiniz. Bilişim suçları ile ilgili olarak Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.