Beyanı Mahkumiyet Kararında Belirleyici Olan Tanığın Duruşmada Sorgulanmaması Hak İhlalidir
Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru
Y. P. Başvurusu
Başvuru Numarası: 2019/21277 Karar Tarihi: 22/11/2022
BİRİNCİ BÖLÜM – KARAR
Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler: Muammer TOPAL, Recai AKYEL, Selahaddin MENTEŞ, Muhterem İNCE
Raportör: Hüseyin Özgür SEVİMLİ
Başvurucu: Y. P.
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, beyanı mahkûmiyet kararında belirleyici ölçüde delil olarak kullanılan tanığın duruşmada sorgulanmaması nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/6/2019 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu ve Eşi B. Hakkında Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma Süreci
5. Başvurucu 1987 doğumlu olup bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Eğirdir ilçesinde bulunan askerî birlikte piyade üsteğmen olarak görev yapmaktadır.
6. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 16/7/2016 tarihinde arayan R.A. adlı kişi, kimlik bilgilerini verdiği başvurucunun Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) sempatizanı olduğuna dair ihbarda bulunmuştur. Sonrasında Eğirdir İlçe Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 20/8/2016 tarihinde arayan M.Ş. adlı kişi, üç sene önce kiralık ev arama sürecinde başvurucu ile tanıştığını, birkaç kez bu kişi ve ailesiyle de görüştüğünü, başvurucunun eşi olan B.nin kendisine Samsun’da ev ablası olduğunu, başvurucu ile cemaat aracılığıyla evlendiklerini söylediğini beyan ederek ihbarda bulunmuştur.
7. M.Ş. Eğirdir İlçe Emniyet Müdürlüğünde Bilgi Alma Tutanağı adı altında alınan ifadesinde; ihbarda beyan ettiği iddialarına ek olarak B.nin kendisine ilahiyat mezunu olduğu hâlde bu durumu gizleyip sosyoloji mezunu olduğunu söylediğini, ailecek görüştükleri sırada başvurucu ve eşinin genelde sessiz ve tedirgin hâlde olduklarını, yine B.nin kimseyle görüşmemesi ve eşiyle vakit geçirmesi yönünde telkinde bulunulduğu için evde canının sıkıldığını söylediğini beyan etmiştir. Anılan ihbarlar ve M.Ş.nin beyanı üzerine Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve eşi hakkında soruşturma başlatılmıştır. Her iki ihbarın başvurucunun görevli olduğu askerî birliğe bildirilmesi sonucunda başvurucu hakkında idari soruşturma da yürütülmüştür.
8. Başvurucu, idari soruşturma kapsamında askerî birlikte Bilgi Alma Tutanağı altında alınan ifadesinde; dayısı S.G. ile eşi B.nin babasının iş arkadaşı olduklarını ve dayısı aracılığıyla tanıştıklarını, görücü usulüyle tanıştıkları eşi ile bir yıl sonra 25/8/2013 tarihinde evlendiklerini, eşinin 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olduğunu ancak bir işte çalışmadığını, kendisi ve eşi hakkında ihbarda bulunan M.Ş.yi tanımadığını ve ev ararken bu kişi ile tanışmadığını ifade etmiştir.
9. Başvurucu hakkında düzenlenen 20/12/2016 tarihli disiplin soruşturma raporunda; disiplin soruşturma heyetinin başvurucuya eşi B. ile ilgili sorduğu sorular hakkında eşinden bilgi almasına müsaade edilmesi üzerine bilgi verdiği, buna göre başvurucunun eşi B.yi tanımadan evlendiği, başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatına dair araştırmalara devam edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
10. Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu ve eşi B. hakkında yapılan araştırmalar kapsamında;
i. B.nin Samsun’da bulunduğu sırada ikamet ettiği tespit edilen adresin FETÖ/PDY ile irtibatlı bir ev olup olmadığı hususunda Samsun Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talebinde bulunulmuştur. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Samsun İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırma sonucunda düzenlenen 7/4/2017 tarihli tutanakta; B.nin oturduğu tespit edilen bina sakinleriyle görüşüldüğü, bu kişilerin B.nin oturduğu dairede cemaate ait dershaneye giden kız öğrencilerin kalabalık bir grup olarak kaldığını ancak bu gruptaki kişileri tanımadıklarını beyan ettikleri belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun, eşiyle tanışmasına aracı olduğunu söylediği S.G.nin tanık sıfatıyla ifadesinin alınması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından istinabe talebinde bulunulmuştur. S.G. 7/7/2017 tarihinde kollukta bilgi alma tutanağı altında alınan ve soruşturmanın tamamlanmasından sonra dosyaya sunulan ifadesinde; başvurucunun dayısı, B.nin babasıyla da arkadaş olduklarını, yıllar önce B.nin babası ile konuşurken bekâr yeğeni olduğunu söylediğinde onun da kızının evli olmadığını söylemesi üzerine başvurucu ile B.nin tanışmasına vesile olduklarını, ikisinin bu şekilde tanışıp evlendiklerini ve FETÖ/PDY ile irtibatları olup olmadığını bilmediğini söylemiştir.
11. Eğirdir Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/5/2017 tarihli kararı doğrultusunda başvurucu ve eşi B.nin ikametinde yapılan arama işlemi sonucunda bu kişilere ait cep telefonlarına elkonulmuştur.
12. Başvurucu Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığında alınan 23/5/2017 tarihli ifadesinde; FETÖ/PDY ile irtibatının bulunmadığını savunmuş ve disiplin soruşturması sırasında alınan beyanını tekrar etmiştir.
13. Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun eşi B. yönünden soruşturmanın ayrılmasına karar vermiş, başvurucu hakkındaki soruşturmaya Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) devam edilmek üzere fezleke düzenlemiştir.
B. Başvurucu Hakkında Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca Yürütülen Soruşturma Süreci
14. Isparta İl Emniyet Müdürlüğü ihbar hattını 21/2/2017 tarihinde arayan Z.Z. adlı kişinin, kimlik bilgilerini belirttiği başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğu, örgüte ait evlerde kaldığı, örgütün yardımıyla subay olduğu ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimini tiyatro olarak nitelediği yönünde ihbarda bulunması üzerine başvurucu hakkında soruşturma başlatılmıştır.
15. Diğer yandan, Başsavcılık tarafından Isparta’da FETÖ/PDY’nin subay mahrem yapılanmasına yönelik başlatılan soruşturma kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınan M.Ş.N., kendisi ve örgütle irtibatlı olduğunu beyan ettiği diğer kişiler hakkında beyanlarda bulunmuştur. M.Ş.N.nin ifadesinde adı geçen E.B., kendisi hakkında yürütülen soruşturma sırasında kollukta müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ettiği 16/5/2017 tarihli ifadesinde;
i. Örgüt içi iletişim programı olan ByLock’u kullandığını ve farklı yerlerde öğretmen olarak görev yaptığı süreçte örgüt içerisinde gerçekleştirdiği faaliyetlere ve örgütle irtibatı olduğunu söylediği kişilere ilişkin anlatımlarda bulunmuştur. Bu bağlamda, Isparta’da faaliyet gösterirken Yunus kod adını kullandığını ve kendisine bağlı askerlerin ismini bu şekilde bildiklerini ifade etmiştir. Örgütte yer alan askerlerin de tanınmamak için kod adı kullandıklarını ileri sürmüştür.
ii. İfade tutanağının “Isparta İlindeki Faaliyetlerim” başlıklı kısmında başvurucunun ismine yer vermiş, başvurucu Isparta’ya geldiğinde kendisinin sorumluluğuna verildiğini, başvurucunun evli olup hâlen Eğirdir’de üsteğmen olarak görev yaptığını, başvurucunun İzmirli, eşinin de ev hanımı olduğunu, askerlerin eşlerinden tesadüfen duyduğu kadarıyla başvurucunun Türkiye’nin doğusundaki illerden birinde ya da Suriye’de görevli olduğu yönünde bilgisi bulunduğunu, eşinin çalışmaması nedeniyle başvurucunun 100-200 TL civarında himmet verdiğini, başvurucuyla en son 2016 yılının Ağustos ayında görüştüğünü ve başvurucunun örgüt içerisindeki kod adının Mert olduğunu, başvurucu ve eşinin birbirleriyle tanışarak evlendiklerini söylemiştir.
iii. Kendisinin askerlerden himmet adı altında topladığı paraları örgüt içerisinde kod adı Müdür Yardımcısı olan örgüt mensubuna ilettiğini ifade etmiştir.
iv. E.B. 18/5/2017 tarihinde kolluk görevlileri tarafından yaptırılan fotoğraf teşhisinde de Mert kod adlı kişinin kendisine fotoğrafı gösterilen başvurucu olduğunu beyan etmiştir.
16. E.B. Başsavcılıkta müdafiinin hazır bulunmasıyla alınan ifadesinde de kollukta verdiği ifadenin doğru olduğunu ifade etmiş, örgüt içerisinde kendi sorumluluğunda bulunan askerlerin kimler olduğunu ismen beyan ederek bu kişiler arasında başvurucunun da bulunduğunu, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması için kendisinin ve diğer kişilerin örgütle irtibatına dair tüm bildiklerini anlattığını söylemiştir.
17. E.B.nin ifadeleri üzerine Başsavcılık 5/6/2017 tarihinde başvurucunun yeniden ifadesini almıştır. Başvurucu müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan ifadesinde;
i. Babasının bir ara iş kazası geçirip patronuna dava açtığını, bu kişinin de babasını “senin çocukların FETÖ okullarında okudu” diyerek tehdit ettiğini ve sonradan kendisinin ihbar edildiğini, hakkındaki ilk ihbarı babasının patronunun yaptığını düşündüğünü söylemiştir.
ii. Kendisine Başsavcılık tarafından okunan E.B.nin beyanlarını ve teşhis işlemini kabul etmediğini, diğer yandan, hakkında yapılan diğer bir ihbarda eşiyle örgüt aracılığıyla evlendiği iddia edildiği hâlde E.B.nin bunun tersini söylediğini beyan etmiştir.
iii. Kendisinin aslında FETÖ örgütü tarafından askerlik hizmeti sırasında mağdur edildiğini, özel kuvvetler bünyesine geçmek ve muharebe arama kurtarma (MAK) timinde görev almak istediği hâlde örgüt tarafından engellendiğini, bunu yapan askerlerin sonradan FETÖ irtibatları nedeniyle ihraç edildiklerini, bu konudaki dilekçelerinin kişisel dosyasında bulunduğunu söylemiştir.
iv. Soruşturma sürecinde önceden alınan savunmalarının da doğru olduğunu vurgulamıştır.
v. Başvurucunun ifade işlemlerinin tamamlanması üzerine Eğirdir Cumhuriyet Başsavcılığından gönderilen fezlekenin de Başsavcılığa ulaşması ve her iki soruşturma dosyasının birleştirilmesi üzerine fezlekede delil olarak sunulan M.Ş.nin ifadesi başvurucuya yeniden okunmuştur. Bu beyana karşı başvurucu, eşinin kendisini eve kapatmadığını, sürekli dışarı çıkıp gezdiğini, kendisinin M.Ş.yi tanımadığını, eşiyle konuştuğunda eşinin de bu kişiyi tanımadığını ve mahalle muhtarına sorması sonucunda M.Ş.nin kendi mahallelerindeki cami imamının karısı olduğunu öğrendiğini savunmuştur.
18. Başvurucu hakkında ihbarda bulunan Z.Z. Başsavcılığa gönderdiği 20/6/2017 havale tarihli dilekçeyle, başvurucu hakkında şikâyetçi olduğu hâlde kendi iradesiyle bu şikâyetinden feragat ettiğine dair beyanda bulunmuştur.
19. Soruşturmanın tamamlanması üzerine Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği kanaatine vararak iddianame düzenlemiştir. Anılan iddianamede, M.Ş.nin başvurucu ve eşi hakkındaki beyanlarına, bu beyan üzerine başvurucunun eşi B.nin üniversite döneminde oturduğu eve ilişkin Samsun İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırma sonucunda düzenlenen tutanağa ve E.B.nin kendi hakkında yürütülen soruşturma kapsamında başvurucu hakkında ileri sürdüğü iddialara yer verilmiş, bu deliller doğrultusunda başvurucunun anılan örgüte üye olduğu kanaatine varılmıştır. Isparta 3. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) iddianamenin kabul edilmesi üzerine yargılamaya başlanılmıştır.
C. Başvurucu Hakkındaki Kovuşturma Süreci
20. Başvurucunun ikametinde yapılan arama işlemi sonucunda başvurucu ve eşine ait olup elkonulan cep telefonları üzerinde yapılan inceleme üzerine Isparta İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Mahkemeye sunulan 6/8/2017 tarihli analiz raporunda; başvurucunun telefonunda birçok asker şahsın fotoğraflarının olduğu, eşi B.nin telefonunda Line adlı programın bulunduğu ve her iki telefondaki verilerin darbe teşebbüsünün gerçekleştiği 15/7/2016 tarihinden sonrasına ilişkin olduğu, buna göre inceleme konusu telefonların bu tarihten sonra kullanılmaya başlandığı ya da cihazların format/fabrika ayarlarına döndürülmüş olabileceği kanaatine yer verilmiştir.
21. Soruşturma evresinde başvurucunun katılmayı talep ettiği askerî kurslara dair Başsavcılık tarafından yapılan araştırma üzerine ilgili askerî birimlerden gönderilen cevap yazıları duruşmada okunmuştur. Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığınca düzenlenen cevap yazısında; başvurucunun herhangi bir başarı belgesi almadığı, kursa ataması yapılmaksızın kursiyer subay olarak katıldığı ve 18/12/2015 tarihinde disiplinsizlik nedeniyle kurstan ilişiğinin kesildiği belirtilmiştir.
22. Mahkemenin istinabe talebi üzerine M.Ş. Eğirdir Asliye Ceza Mahkemesinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde;
i. Önceki beyanlarının doğru olduğunu, başvurucu ile onun Eğirdir’e tayini çıktığında onun kiralık ev bulması sürecinde ilçe müftüsü A.K. aracılığıyla tanıştığını, ev bulmasına yardımcı olduklarını, bunun üzerine başvurucunun teşekkür etmek için evine misafir olarak geldiğini, sonrasında eşiyle birkaç kez daha geldiklerini, evlerine davet etmeleri üzerine kendisinin de başvurucu ve eşinin evine gittiğini söylemiştir.
ii. Başvurucunun eşi B. ile görüşmeleri sırasında B.nin kendisine Samsun’da ilahiyat fakültesinde okuduğunu, o dönemde başörtüsü taktığını, başvurucu ile tanıştıktan sonra ilahiyat fakültesinde okuduğunu diğer insanlardan gizlediğini ve sorulduğunda sosyoloji mezunu olduğunu söylediğini, Samsun’da okuduğu sırada cemaat ablalığı yaptığını ve başvurucu ile cemaat aracılığıyla evlendiğini, evlenmeden önce de cemaatin kendisine başını açmasını söylemesi üzerine başörtüsü takmayı bıraktığını anlattığını beyan etmiştir.
23. 16/7/2016 tarihli ihbarı yapan R.A. Mahkemeye gönderdiği 22/9/2017 tarihli dilekçede; aralarındaki husumet nedeniyle ve herhangi bir örgüte üye olmadığını bildiği hâlde bir anlık kızgınlık sonucunda başvurucu hakkında asılsız ihbarda bulunduğunu ve bundan pişman olduğunu beyan etmiştir.
24. Yargılamanın 5/10/2017 tarihli ilk celsesinde başvurucunun sorgusu yapılmıştır. Aynı celsede E.B. ile bu kişi hakkında beyanda bulunan M.Ş.N. de hazır edilmiştir. Başvurucu sorgusunda;
i. Hakkındaki ihbarları ve M.Ş.nin beyanlarını savunma yapacak kadar ciddiye almadığını, bunların tutarsız iddialar olduğunu ifade etmiştir.
ii. E.B.nin ifadelerini kabul etmediğini, darbe teşebbüsünden önce MAK kursuna gidip elendiğini, ondan 4-5 ay önce de özel kuvvetler kursuna katıldığını, ancak bu kurstan da elendiğini, FETÖ/PDY mensubu olsa bu kurslardan elenmeyeceğini ve darbe teşebbüsünde örgüt mensuplarınca görevlendirileceğini ileri sürmüştür.
iii. Mert ya da başka bir kod adı kullanmadığını, E.B.nin kendisi hakkında ayrıntılı bilgi veremediğini, bu kişiyi de tanımadığını ve E.B. ile görüşmediğini, E.B.nin beyanının aksine Türkiye’nin doğu illerinde ya da Suriye’de görev almadığını savunmuştur.
iv. Hakkında başlatılan disiplin soruşturma sonucu düzenlenen raporu kabul etmediğini, raporun objektif olmadığını, disiplin soruşturması sırasında kendisine eşi B. ile ilgili sorulan sorulara cevap verdiğini, eşinin öğrenci olduğu döneme ilişkin soruları eşine sorup öğrenerek cevap verdiğini, eşiyle kendisinin tanışarak evlendiği hususunu dayısı S.G.nin de doğruladığını söylemiştir.
v. Darbe teşebbüsünden sonra telefonuna format atmadığını, ekranının kırılması sebebiyle telefonunu yenilediğini, bu nedenle darbe teşebbüsünden önceki tarihlere dair telefon verisi bulunmadığını, WhatsApp programından önce eşiyle Line programı üzerinden görüntülü görüştükleri için eşinin telefonunda Line programının bulunmuş olabileceğini, kendisiyle aynı tayin dönemine tabi olduğunu öğrendiği kişilerle görüşmek için onların askerî iletişim sisteminde kayıtlı fotoğraflarını çekip telefonuna yüklediğini ileri sürmüştür.
vi. Katıldığı kurslardaki başarısızlık gerekçelerinin kendisini kurslardan atmak için bahaneden ibaret olduğunu savunmuştur.
vii. İhbarcı Z.Z.nin teyzesinin kocası olduğunu, Z.Z.nin kendisini sevmediğini, onunla sürekli tartıştığını, aralarındaki husumet nedeniyle asılsız ihbarda bulunmuş olabileceğini beyan etmiştir.
25. Aynı celsede hazır bulunan M.Ş.N. tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; başvurucuyu tanımadığını, E.B.yi Yunus kod adıyla tanıdığını, gerçek ismini soruşturma sırasında öğrendiğini, E.B. ile örgütün aynı sohbet grubu içerisinde yer aldıklarını beyan etmiştir.
26. Bu oturumda ses ve görüntü aktarımı (SEGBİS) suretiyle duruşmada hazır bulunan ve tanık sıfatıyla ifadesi alınan E.B.;
i. Celsede kendisine gösterilen başvurucuyu tanımadığını, kollukta fotoğraf teşhisi yaptırıldığı sırada birçok kişiye ait fotoğrafların gösterildiğini, bu nedenle yanıldığını, o anki hâliyle sağlıklı bir değerlendirme yapamadığını beyan etmiştir.
ii. E.B.ye kollukta müdafiinin de hazır bulunmasıyla alınan ifadesi ve fotoğraflar üzerinden yaptırılan teşhis işlemine dair tutanak okunup başvurucu yönünden önceki ifadesi ve teşhisi ile arasında çelişki oluştuğu belirtildiğinde E.B.; tanık sıfatıyla alınan beyanında ifade ettiği üzere başvurucuyu tanımadığını ve onun hakkında bilgi sahibi olmadığını söylemiştir.
27. Tanık E.B.nin beyanlarına karşı başvurucudan sorulduğunda bir diyeceğinin olmadığını ifade etmiş ve tanığa herhangi bir konuda soru sormamıştır.
28. Mahkemenin istinabe talebi üzerine ihbarcı Z.Z. İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesince tanık sıfatıyla alınan ifadesinde;
i. Başvurucunun, bacanağının oğlu olduğunu, ihbarda ileri sürdüğü hususları tekrar ettiğini söylemiştir.
ii. Kardeşi olan Ö.Z.nin evinde başvurucu, onun annesi, babası ve eşiyle bir araya geldiklerini, başvurucuyu abi diye tabir edilen kişilerin orduya yerleştirdiğini bildiği için onun hâlen örgüte yakın olup olmadığını anlamak için darbe teşebbüsü ile ilgili düşüncelerini öğrenmeye çalıştığını, başvurucuya “FETÖ’nün yaptığını gördün mü?” diye sorduğunda başvurucunun “FETÖ diyemezsin, ben ona saygı duyuyorum, benim saygı duyduğum kişi hakkında böyle konuşamazsın” dediğini, bu sözü üzerine örgüt hakkında sinkaflı sözler söylediğinde başvurucunun sinirlenip “Bu bir darbe değil, tiyatro” dediğini ileri sürmüştür.
iii. Konuşma sırasında başvurucuya kendisi hakkında ihbarda bulunacağını söylediğini ve söz konusu ihbarı yaptığını ancak akraba oldukları için ve kendi eşiyle arasında devam eden boşanma davası olduğundan başvurucu hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini, bununla birlikte ihbarında ve ifadesinde belirttiği olayların doğru olduğunu, hatta bir kez başvurucunun evinde onu orduya yerleştiren FETÖ abilerinden birini de gördüğünü beyan etmiştir.
29. Başvurucunun kullandığı GSM hattına ilişkin HTS kayıtlarının incelenmesi üzerine düzenlenen ve celse arasında dava dosyasına sunulan analiz raporunda, başvurucunun haklarında FETÖ/PDY ile irtibatlı oldukları nedeniyle adli işlem yapılan ve aralarında eşiyle kardeşinin de olduğu 145 kişi ile telefon görüşmeleri yaptığı tespit edilmiştir.
30. Yargılamanın 10/11/2017 tarihli ikinci celsesinde başvurucu, Z.Z.nin beyanlarını kabul etmediğini, onun da ifadesinde aralarında husumet olduğunu kabul ettiğini, HTS kayıtlarında adları geçen kişilerle yapılan görüşmelerin gündelik hayata ilişkin olduğunu savunmuştur.
31. Başvurucunun savunmasında tanık M.Ş.nin kocası olduğunu beyan ettiği A.K. Mahkemenin istinabe talebi üzerine Ilgın Asliye Ceza Mahkemesinde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; Eğirdir’de 2014 yılına kadar müftülük yaptığını, ancak başvurucuyu ve M.Ş.yi tanımadığını, olayla ilgili bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir. Diğer yandan, tanık Z.Z.nin ifadesinde kardeşi olduğunu beyan ettiği Ö.Z. de yine Mahkemenin istinabe talebi üzerine Kemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinde tanık sıfatıyla ifade vermiş ve başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olup olmadığını bilmediğini, tanık Z.Z.nin ifadesinde belirttiği şekilde bir gün hep birlikte bir araya geldiklerini ancak tanığın ifadesinde başvurucu ile arasında geçtiğini ileri sürdüğü konuşmayı duymadığını, bir ara sigara içmek için balkona çıktığında aralarında böyle bir konuşmanın geçmiş olabileceğini ancak herhangi bir tartışma yaşanmadığını söylemiştir.
32. Başvurucu celse arasında Mahkemeye savunmalarını içeren dilekçe sunmuştur. Anılan dilekçede; -diğer delillere dair itirazlarının yanı sıra- E.B.nin tanık sıfatıyla alınan ifadesinde önceki beyanlarını inkâr ettiğini, duruşma sırasında tanık E.B.ye kendisiyle kimin aracılığıyla tanıştığını, sonrasında da kendisini örgütte yer alan başka hangi kişilerle tanıştırdığını sormayı planladığını, E.B.nin isim vermesi hâlinde de bu kişilerin de dinlenmeleri yönünde talepte bulunmayı düşündüğünü ancak tanığın duruşmadaki beyanının içeriği itibarıyla artık soru sormasına gerek kalmadığı için tanığa soru sormadığını beyan etmiştir.
33. Yine başvurucunun tanık olarak ifadesinin alınmasını istemesi üzerine Mahkemenin istinabe talebi sonucunda İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesince tanık sıfatıyla ifadesi alınan H.Ç.; başvurucunun eşi B.yi tanıdığını, B. evlenmeden önce uzun süre komşusu olduğunu, Samsun’da okuduğu sırada B.nin kaldığı evi hiç görmediğini ancak B.den ve onun annesinden duyduğu kadarıyla B.nin fakülteye bağlı olan ve ilahiyat evi olarak tabir edilen evde kaldığını, başvurucu ile B.nin örgüt aracılığıyla evlenmediğini beyan etmiş ve evlilik sürecinin başvurucu ve tanık S.G.nin anlattığı şekilde gerçekleştiğini ileri sürmüştür.
34. Mahkeme, tanık E.B. hakkında FETÖ/PDY üyesi olma suçundan aynı Mahkemenin farklı dosyasında yapılmakta olan yargılamanın 6/2/2018 tarihli ilk celsesine dair tutanağı başvurucu hakkındaki dava dosyasına eklemiştir. Anılan tutanağa göre tanık E.B.nin kendi yargılandığı davada yapılan sorgusuna ilişkin savunması şu şekildedir:
i. E.B. kendi hakkında yürütülen soruşturma sırasında kollukta ve Başsavcılıkta verdiği ifadelerde dile getirdiği olaylara ve kişilere ilişkin anlatımların varsayıma dayanmayıp gerçek olduğunu beyan etmiştir.
ii. İfadelerinde adları geçen kişiler hakkında ayrı soruşturmalar yürütüldüğünü ve bu kişilerin tutuklandıklarını, sonrasında kendisi hakkında iftiracı olduğundan bahisle dedikodular yapıldığını ve kendisine beddua edildiğini duyduğunu, bunların etkisiyle önceden haklarında beyanda bulunduğu kişiler hakkındaki davalarda tanık sıfatıyla ifade verirken bu kişileri tanımadığını söylediğini, aslında bu kişiler aleyhine verdiği ilk ifadelerinin doğru olduğunu söylemiştir.
iii. Önceki ifadelerinde dile getirdiği şekilde, 2012 yılında Isparta’ya tayin olduktan sonra örgütün mahrem asker yapılanmasında görev almaya devam ettiğini, öğretmen kod adıyla sohbet hocalığı yaptığını, kod adını Mert olarak belirttiği başvurucu da dâhil olmak üzere örgütün asker yapılanmasında bulunduğunu belirttiği kişiler hakkında ifadeler verip teşhiste bulunduğunu beyan etmiştir.
iv. Bu bağlamda, kollukta ve Başsavcılıkta adlarını söyleyip teşhis ettiği kişilerin örgütle irtibatlarına dair verdiği ifadelerin gerçek olduğunu ileri sürmüştür.
35. Başvurucu, son celse öncesinde Mahkemeye dilekçe sunmuş ve E.B.nin kendi yargılandığı davada verdiği ifadesinden haberdar olduğunu beyan ederek bu kişinin duruşmada hazır edilerek yeniden ifadesinin alınmasını talep etmiştir. Yargılamanın 9/3/2018 tarihli celsesinde başvurucuya E.B.nin kendi hakkındaki davada yapılan sorgusu okunmuş ve başvurucu, E.B.nin tanık sıfatıyla ve yeminli olarak alınan ifadesinde kendisini tanımadığını söylediğini, beyanlarının çelişkili olduğunu söylemiş ve E.B.nin duruşmada hazır edilmesine dair talebini yinelemiştir. Mahkeme; esasa etkisi bulunmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetmiştir.
36. Yargılama sonucunda Mahkeme, başvurucuyu atılı suçtan 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm etmiştir. Anılan hükme dair gerekçe şöyledir:
“Her ne kadar tanık [E.B.] kovuşturma yani duruşma sırasında Y. P.’yu tanımadığını beyan etmiş ve önceki beyanlarından dönmüş ise de, tanık [E.B.nin] kolluk ve savcılık ifadelerinin müdafiisi […] huzurunda alındığı, ayrıca [E.B.nin] kendi yargılandığı, Mahkememizin 2017/246 Esas sayılı dosyasının ilk duruşmasında müdafiisi huzurunda emniyette ve savcılıkta alınan ifadelerinin doğru olduğunu, bu beyanlarının varsayıma dayalı olmadığını, gerçek olaylar ve kişilere dair olduğunu, ifadesinden sonra bazı kişilerin tutuklandığını, kendisine olumsuz bazı tepkilerin ulaştığını, hakkında iftiracı diye dedikodu çıktığını, beddua yapıldığını, bunun etkisiyle tanık olarak ifadesi alınırken şahısları tanımadığını beyan ettiğini, yapı ile irtibatlı asker şahıslardan sanık Mert kod adlı Y. P.’yu da teşhis ettiğini belirttiği, bütün bu nedenlerle Mahkememizce [E.B.nin] müdafii huzurunda alınan kolluk ve savcılık ifadelerine ve kendi yargılandığı dosyanın duruşmasındaki bu beyanına itibar edildiği;
Yukarıda da belirtildiği gibi sanığın eşi olan, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu [B.] ile katalog evlilik diye nitelendirilen örgüt içi evlilik yaptığı hususunda da ihbarda bulunulması üzerine sanık hakkında idari tahkikat yapıldığı, idari tahkikat neticesi düzenlenen 20/12/2016 tarihli soruşturma raporuna göre sanığın eşini tanımadan evlendiği, halen tanımadığı, disiplin soruşturma heyetinin sorduğu sorulara eşinden bilgi alarak cevap verdiği şeklinde kanaat bildirildiği, soruşturma sırasında [B.] adına açılmış Bank Asya hesabına da rastlanıldığı, ayrıca ihbarcılardan biri olan ve sanıkla eşinin katalog evlilik yaptıkları hususunda ihbarda bulunan tanık [M.Ş.nin] ifadesinde, sanığın eşinin kendisine, evlenmeden önce başının kapalı olduğunu, ilahiyat mezunu olduğunu, sosyoloji mezunu olduğunu söylediğini, Samsun ilinde cemaat ablalığı yaptığını, eşiyle kendisini cemaatin evlendirdiğini, evlenmeden önce başını açtığını, kendisine evde oturmasının, eşi Yunus ile bol bol vakit geçirmesinin ve ona alışmaya çalışmasının söylendiğini söylediğini belirttiği, sanığın eşi [B.] öğrencilik döneminde Samsun ilinde […] adresinde kaldığı, Samsun Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan araştırma neticesi düzenlenen 07/04/2017 tarihli tutanak içeriğine göre bu adresteki evin Fetullah Gülen Cemaati’ne mensup kız öğrencilerin kaldığı bir daire olduğu ve 2012-2013 yılına kadar öğrenciler tarafından kullanıldığının tespit edildiği, MERNİS kaydına göre de sanığın [eşinin] 04/04/2011 – 01/07/2013 tarihleri arasındaki MERNİS adresinin burası olduğu, her ne kadar savunma tanıkları aksini beyan etse de soruşturma ve kovuşturma sonucu elde edilen delillerin değerlendirilmesinden de anlaşılacağı üzere sanık ve eşinin FETÖ/PDY terör örgütü içinde yaygın bir uygulama olan ve katalog evlilik diye nitelendirilen usulle evlendikleri, bilindiği üzere örgüt içerisinde sırf bu işle görevlendirilen örgüt üyelerinin de bulunduğu;
İhbarcılardan birisi olan [R.A.ya] ait ihbar bant kaydının İzmir İl Emniyet Müdürlüğü tarafından Mahkememize gönderildiği, bu ihbarcının kimliğinin soruşturma dosyasına yansıması üzerine Mahkememize dilekçe göndererek ihbarın herhangi bir gerçekliğinin bulunmadığını, bir anlık kızgınlıkla böyle bir ihbarda bulunduğunu beyan ettiği, bu nedenle ifadesinin alınmasına gerek görülmediği, ancak bir diğer ihbarcı olan [Z.Z.nin] talimatla ifadesinin alındığı, bu şahsın sanığın teyzesinin kocası olduğu, bu nedenle sanığı ve ailesini tanıdığı, ifadesinde sanığı abi diye tabir edilen kişilerin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yerleştirdiğini bildiğini, bu nedenle hala bu yapıya yakın olup olmadığını anlamak için sanığa ‘Fetönün yaptığını gördün mü?’ diye sorduğunu, onun da kendisine ‘Fetö diyemezsin, ben ona saygı duyuyorum, benim saygı duyduğum kişi hakkında böyle konuşamazsın, bu bir darbe değil tiyatro’ dediğini, bunun üzerine ihbarda bulunduğunu, ayrıca bir seferinde sanığın evinde onu orduya yerleştiren FETÖ abilerinden birini gördüğünü beyan ettiği;
Soruşturma sırasında aramalarda elde edilen dijital materyallerin incelendiği, düzenlenen analiz raporlarına göre sanığın ve eşinin telefonlarındaki verilerin 15 Temmuz 2016 sonrasına ait olduğu, bu nedenle telefonların bu tarihten sonra kullanılmaya başlanmış olduğunun veya telefonlara format atıldığının değerlendirildiği, sanığın eşine ait telefonda line isimli programın tespit edildiği, sanığa ait telefonda ise diğer asker şahıslar hakkında bilgiler içeren çok sayıda fotoğraf bulunduğunun görüldüğü;
Sanığın telefonuna ait 01/01/2014 – 01/06/2017 tarihleri arasındaki HTS kayıtlarının incelenmek için bilirkişiye verildiği, HTS analiz raporuna göre sanığın çoğunluğu askeri personel olan çok sayıdaki başka FETÖ/PDY şüphelileri ile irtibatının tespit edildiği;
Yukarıda da izah edildiği üzere, sanığın FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde yukarıdan aşağıya ‘genel birimci’, ‘müdür’, ‘müdür yardımcısı’, ‘öğretmen’ ve ‘öğrenci’ şeklinde kodlarla yapılanan Mahrem Asker Yapılanmasının Isparta bölümünde ‘öğretmen’ kod görevli [E.B.ye] bağlı ‘öğrenci’ kod görevle yer aldığı, bu yapıda yer alan bazı başka FETÖ/PDY terör örgütü üyeleri ve diğer terör örgütleri (PKK DHKP-C ve benzeri) üyeleri gibi kod adı kullandığı, kod adının ‘Mert’ olduğu, ayrıca asker içindeki bu yapılanmanın diğer terör örgütlerinde olduğu gibi hücre tipi gibi oluşturulduğu, örgüt yapısını topluma ve birbirlerine kabul ettirebilmek adına kod adına müstehar isim, hücre yapılanmasına da sohbet grubu dedikleri, sadece sohbet grubu yani hücresel yapı içindeki kişilerin birbirlerini tanıdıkları, bu tanımanın da ekseriyetle kod adıyla tanıma şeklinde olduğu, sanığın FETÖ/PDY terör örgütünün kamuoyunda cemaat olarak bilindiği dönem olan 2013 yılından itibaren Isparta’da görev yaptığı, [E.B.nin] soruşturma safhasındaki ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Isparta’ya gelir gelmez [E.B.nin] sorumluluğuna verildiği, yine [E.B.nin] avukatı huzurunda alınan emniyet ifadesinden de anlaşılacağı üzere 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 2016 yılı Aralık ayında örgütte bağlı olduğu üstü olan [E.B.] ile görüştüğü, bu nedenlerle sanığın örgüte bağlılığının geçmişten geldiği ve süreklilik arz ettiği, himmet adı altında bu örgüte maddi bağışta bulunduğu, sohbet adı altında yapılan örgütsel toplantılara katıldığı, bu surette eylemlerinin çeşitlilik de gösterdiği, açıklanan sebeplerle sanığın tespit edilen eylemlerinin silahlı terör örgütü üyeliği suçunu oluşturduğu ve sanığın silahlı terör örgütü (FETÖ/PDY) üyeliği suçundan cezalandırılması gerektiği anlaşılmıştır.”
37. Başvurucu, -diğer itirazlarının yanı sıra- tanık E.B.nin Mahkemede yeniden hazır edilmemesi nedeniyle bu tanığı sorgulama imkânı tanınmadığını ileri sürerek anılan hükme karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi (Daire) 5/7/2018 tarihinde istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
38. Başvurucu istinaf başvurusunda ileri sürdüğü itirazlarını yineleyerek Daire kararını temyiz etmiş, Yargıtay 4/4/2019 tarihinde Daire kararını onamıştır.
D. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
39. UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede, başvurucunun eşi B. hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda 16/9/2020 tarihinde beraatine karar verildiği, Başsavcılık tarafından anılan karara karşı istinaf başvurusunda bulunulduğu, duruşma açılarak yapılan inceleme sonucunda Dairenin 8/3/2022 tarihinde beraat kararını kaldırarak B.yi atılı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkûm ettiği ve B.nin bu kararı temyiz etmesi üzerine inceleme tarihi itibarıyla dosyanın Yargıtayda derdest olduğu anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
40. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Silâhlı örgüt” kenar başlıklı 314. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”
41. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenilmeleri” kenar başlıklı 180. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.”
42. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Doğrudan soru yöneltme” kenar başlıklı 201. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.”
43. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delillerin ortaya konulması ve reddi” kenar başlıklı 206. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.”
44. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Duruşmada anlatılması zorunlu belge ve tutanaklar” kenar başlıklı 209. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada anlatılır.”
45. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delilleri takdir yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
“(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.”
B. Uluslararası Hukuk
46. AİHM’e göre daha öncesinde sanık tarafından sorgulanmamış bir tanığın suçlayıcı ifadesini geri çekmesi durumunda duruşmaya tekrar çağrılmamasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı açısından bir sorun teşkil edebilecektir (Bondar/Ukrayna, B. No:18895/08, 16/4/2019, § 75; Faysal Pamuk/Türkiye, B. No: 430/13, 18/1/2022, § 49).
47. İlgili uluslararası hukuk için ayrıca bkz. Nurcan Gülabi, B. No: 2015/15355, 23/5/2018, §§ 24-27.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
48. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
49. Başvurucu; mahkûmiyet hükmünde tanık E.B.nin beyanlarının belirleyici delil olarak değerlendirildiğini, bu tanığın Mahkeme huzurunda önceki beyanlarını inkâr etmesi nedeniyle tanığa soru sorma gereği duymadığını ancak bu tanığın, kendisi hakkında açılan davadaki sorgusu sırasında yeniden önceki beyanları doğrultusunda ifade verdiği için tanığın yeniden Mahkemede hazır edilmesini talep ettiği hâlde bu talebin reddedilmesi nedeniyle tanığı sorgulama imkânı tanınmadığı gerekçesiyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
50. Bakanlık görüşünde; tanık sorgulama hakkına ilişkin değerlendirmeler içeren AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunulmuş ve somut olayda ileri sürülen ihlal iddiasının da bu kararlarda yer verilen ilkeler dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
51. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında, başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
53. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa’nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
54. Anayasa Mahkemesi tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu zorlukların telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanık beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence, sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
55. Somut olayda başvurucu, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğuna dair ihbarlara, eşi B. ile örgüt aracılığıyla evlendiğine ve kendisi açısından tanık sıfatını haiz olan E.B. adlı kişinin kendisi hakkında verdiği beyanlara dayalı olarak yargılanmıştır. Mahkeme; başvurucunun örgütle irtibatlı oldukları gerekçesiyle haklarında ayrı soruşturma yürütülen kişilerle olan HTS kayıtlarını, ihbarcılardan Z.Z. adlı kişinin istinabe yoluyla ve tanık sıfatıyla alınan ifadesini, kendisinin ve eşinin telefonlarının darbe teşebbüsünden sonra formatlanmış olabileceğine dair görüş içeren analiz raporunu, başvurucunun eşi B.nin öğrencilik yıllarında örgüte ait evde kaldığına ve tanık M.Ş.nin beyanına göre başvurucunun eşi B. ile örgüt aracılığıyla evlendiğine dair değerlendirmeleri mahkûmiyet gerekçesinde dikkate almıştır. Ayrıca kendisi hakkında yürütülen soruşturma sırasında verdiği ifadelerde örgüt içerisinde kod adı kullanarak sohbet hocalığı yaptığını kabul eden tanık E.B.nin, Isparta’da örgütsel faaliyetlerde bulunduğu sırada Eğirdir’e atanan başvurucunun kendi sorumluluğuna verildiği, başvurucunun örgüt içerisinde Mert kod adını kullandığı ve katıldığı sohbet adı altındaki toplantılarda himmet verdiği yönündeki beyanlarını mahkûmiyete esas almıştır. Mahkeme yukarıda bahsedilen delilleri birlikte değerlendirmek suretiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 314. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun oluştuğu sonucuna ulaşmıştır.
56. Mahkeme, başvurucu aleyhinde beyanda bulunan tanık E.B.yi duruşmada hazır etmiş, E.B. başvurucuyu tanımadığını ve onun hakkında bilgi sahibi olmadığını söyleyerek önceki beyanlarında başvurucu hakkında dile getirdiği suçlayıcı ifadelerden dönmüştür. Duruşma sırasında tanığı sorgulama imkânı tanınan başvurucu ise tanığın suçlayıcı beyanlarından dönmesi nedeniyle onun sonradan inkâr ettiği suçlayıcı beyanlarının hükme esas alınmayacağını düşünerek önceden tanığa sormayı planladığı soruları sormaktan vazgeçmiş ve tanık beyanlarına karşı diyeceği olmadığını beyan etmiştir. Bununla birlikte tanık E.B., FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan aynı Mahkemede yargılandığı diğer dava dosyasında yapılan sorgusunda; kendisine yönelik soruşturma sürecinde diğer kişiler hakkında verdiği suçlayıcı beyanlardan, aleyhinde ifade verdiği kişilerin davalarında tanık olarak ifadesi alınırken dönmüşse de bu durumun hakkında yapılan dedikodular ve örgüt mensuplarınca kendisine beddua edilmesinin etkisinde kalmasından kaynaklandığını, dolayısıyla aralarında başvurucunun da olduğu diğer kişilerin FETÖ/PDY ile irtibatlarına dair soruşturma evresinde ileri sürdüğü aleyhe beyanların doğru olduğunu yeniden dile getirmiştir.
57. Tanık E.B. hakkında görülen davada yapılan sorguyu içeren Duruşma Tutanağı’nı dosya arasına alan Mahkeme, başvurucuya son celsede tanığın bu ifadesini okumuştur. Başvurucu bu kez E.B.nin Mahkemece yeminli olarak ve tanık sıfatıyla alınan beyanında önceki ifadesini inkâr ettiğini belirtmiş ve tanığın kendi hakkındaki davada yapılan sorgusunda dile getirdiği hususlar nedeniyle Mahkemede yeniden hazır edilerek tanığı sorgulama imkânı tanınmasını talep etmiştir. Başvurucunun bu talebi, davanın esasına etkisi bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Gerekçeli kararda tanık E.B.nin kendi hakkındaki muhakeme sürecinde ileri sürdüğü suçlayıcı beyanlarının birlikte ele alınarak hükme esas alındığı gözetildiğinde, bu tanığın yeniden duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedeninin bulunup bulunmadığı Mahkemece belirtilmeyerek tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Başvurucu, tanık E.B.nin suçlayıcı beyanlarının belirleyici delil olmasına rağmen dinlenmediğini belirterek mahkûmiyet kararına karşı kanun yoluna başvurmuş; Daire ve Yargıtay kararlarında, başvurucunun bildirdiği bu itirazla ilgili bir değerlendirme yapılmamıştır.
58. Öte yandan tanıkların duruşmada dinlenmemesi hususunda geçerli bir neden gösterilmemiş olması adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılabilmesi bakımından tek başına yeterli değildir. Bu nedenle tanıkların duruşmada dinlenmemiş ve başvurucu tarafından sorgulanmamış olmasının genel olarak yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediği de belirlenmelidir. Bu bağlamda mahkûmiyet hükmünün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı tanıklar tarafından verilen ifadelere dayalı olup olmadığı önem taşımaktadır. Ayrıca hükmün tek veya belirleyici ölçüde sanığın sorgulama imkânına sahip olmadığı bir tanık tarafından verilen ifadeye dayanması durumunda savunma tarafına dengeleyici güvenceler tanınıp tanınmadığı tespit edilmelidir.
59. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde tanık E.B.nin suçlayıcı beyanları dışındaki diğer delillerin ağırlığı hususunda Mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Diğer yandan, tanık E.B.nin suçlayıcı beyanlarından hareketle başvurucunun diğer örgüt mensupları gibi kod adı kullandığına, örgüt içerisinde E.B.nin sorumluluğu altında yer aldığına ve sohbet adı altında oluşturulan hücresel yapı içerisinde yer alıp örgüte himmet verdiğine, bu eylemleri itibarıyla FETÖ/PDY içerisindeki konumunun belirlenmesine dair Mahkemenin gerekçeli kararındaki değerlendirmeler nazara alındığında adı geçen tanığın başvurucu aleyhine verdiği ifadelerin tek olmamakla birlikte mahkûmiyet için belirleyici nitelikte delil olarak kabul edildiği görülmektedir.
60. Mahkeme, tanık E.B.nin başvurucu aleyhine beyanlarını hükme esas alırken bu tanığın başvurucunun hazır bulunduğu oturumda alınan ifadesinde suçlayıcı beyanlarından dönmesine karşın, bu ifadesiyle çelişki oluşturacak şekilde kendi yargılandığı davada yeniden başvurucu aleyhine beyanda bulunmasını dikkate almıştır. Başvurucu, aşamalarda tanık E.B.nin beyanlarını kabul etmediğini ifade etmiş ve tanığın kendisi hakkındaki muhakeme sürecinde ileri sürdüğü suçlayıcı beyanlarını kabul etmeyerek beyanlarının güvenilirliği konusundaki şüphelerini dile getirmiştir. Ancak gerekçeli kararda yer verilen deliller dikkate alındığında, mahkûmiyet hükmü açısından belirleyici delil niteliğinde olan tanık E.B.nin beyanlarını doğrulayıcı başka bir delilin bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, tanık E.B.nin kendisi hakkında muhakeme işlemleri yürütülürken başvurucuya dair suçlayıcı ifadeler verdiği hiçbir işlem sırasında başvurucunun bu beyanlara karşı itirazlarını ileri sürme imkânı bulamadığına da dikkat çekmek gerekmektedir. Bu durumda, tanık E.B.nin suçlayıcı beyanlarından döndüğü oturumda, lehine ifade vermesi nedeniyle tanığa soru sorma gereği duymayan başvurucuya yalnızca o oturum itibarıyla tanığı sorgulama imkânı sağlanmış olmasının, ifadesi mahkûmiyette belirleyici olan bu tanığın talebe rağmen duruşmada bizzat hazır edilmesi yoluyla ya da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri” kenar başlıklı 180. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca video konferans yöntemi gibi alternatif yöntemler değerlendirilmeksizin yeniden dinlenilmemesini, böylece savunmanın maruz kaldığı zorlukları telafi etmeye yeterli olduğu söylenemez. Dolayısıyla somut olayda, güvenilirliği test edilmemiş tanık E.B.nin ifadesine dayanılmak suretiyle mahkûmiyet hükmü kurulmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği sonucuna ulaşılmıştır.
61. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
62. Başvurucunun tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürdüğü diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. Diğer İhlal İddiaları
63. Başvurucunun tutuklama tedbirinin şartları oluşmadığı hâlde tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesi nedeniyle de kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Mehmet Emin Kılıç (B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle; aynı suçtan yargılanan diğer kişiler hakkında salıverilme kararı verildiği hâlde kendisi hakkındaki yargılamanın tutuklu olarak yapılması nedeniyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının da Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ([GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017) ve Cemal Günsel ([GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021) kararları doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Giderim
64. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
65. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan GK, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) GK, B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
66. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.
67. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat; başvurucu uğradığını iddia ettiği maddi zararla ilgili bilgi ve belge sunmadığından da maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin tanık sorgulama hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Isparta 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/80, K.2018/88) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.