Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat Mümkün mü

Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat Mümkün mü - Senede Karşı Tanıkla İspat Yasağı - Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi - Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi - Kayseri Gayrimenkul Avukatı - Kayseri Taşınmaz Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Yüklenici ile Yapılan Adi Yazılı Temlik Sözleşmesine Dayalı Tescil Davasında Tanıkla İspat

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2022/709 Karar No: 2023/1082 Karar Tarihi: 15-11-2023

Mahkemesi: Tüketici Mahkemesi

Özel Daire Kararı: Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarih ve 2015/14741 Esas, 2016/1709 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda … 4. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. Yargılama Süreci

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar …, … ve dava dışı arsa sahiplerinin … ili … ilçesi, 31201 ada 4 parselde bulunan arsa için … 4. Noterliğinde düzenlenen 01.04.1997 tarihli ve … yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesini yaptıklarını, davalı …’nun sözleşmede belirten inşaatı yapmayı üstlendiğini, tarafların 07.12.1998 tarihinde yaptıkları ek sözleşme ile de hangi bağımsız bölümlerin kime kalacağını belirlediklerini, inşaatın zamanında ve tam olarak 1999 yılında bitirildiğini ve iskan ruhsatı alındığını, 07.12.1998 tarihli ek sözleşme ile davalı …’ya kalan 2. kat 12 numaralı dairenin 18.01.2001 (20.11.2000) tarihinde yapılan satış protokolü ile 13.000,00 TL bedelle davalı … tarafından müvekkiline satıldığını ancak tapuda davalı … adına kayıtlı olan ve satış bedeli müvekkili tarafından peşin olarak ödenen taşımazın müvekkiline devredilmediğini ileri sürerek … ili … ilçesi, 31201 ada 4 parsel üzerinde bulunan 2. kat 12 numaralı dairenin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı …; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamış, 05.03.2008 tarihli dilekçesinde ise kendisinin müteahhit, davalı …’ın ise arsa sahibi olduğunu, dava konusu daireyi davacıya 20.11.2000 tarihli satış protokolü ile sattığını, satış bedeli olan 13.000,00 TL’nin tamamını davacıdan aldığını, hissesine düşen tüm daireleri sattığını, ancak dava konusu daire tapusunun kendisine verilmediğini beyan etmiştir.

6. Davalı …’a dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmış, yargılama sırasında taraf teşkili sağlandıktan sonra vekili tarafından sunulan dilekçesinde, müvekkili ile … arasında yapılan anlaşmayla …’ya bırakılan daire ile kendisine kalan dairenin değiştirildiğini, daire tapuda müvekkili adına kayıtlı olduğu için başkaca bir işleme gerek görülmediğini, müvekkilinin dava konusu edilen dairenin elektrik, su ve doğal gaz aboneliği ile tüm iç donanımını yaptırdığını, emlak vergisi ve harçlarını yatırdığını, davacının davalı …’nun yanında işçi olarak çalıştığını, aradan geçen süre boyunca herhangi bir talepte bulunmadığını, davalı …’nun pek çok kişiyi zarara uğrattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

7. … 4. Tüketici Mahkemesinin 08.05.2019 tarihli ve 2007/730 Esas, 2009/150 Karar sayılı kararı ile; keşif sonucu düzenlenen 07.05.2009 tarihli bilirkişi raporunda davaya konu binanın % 100 fiziki seviyede tamamlandığı ve iskânının alınmış olduğu, dava tarihi itibarıyla daire değerinin 70.000,00 TL olduğu, yüklenici arsa sahiplerine karşı tüm edimlerini yerine getirdiğinden tapu iptali ve tescil talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

8. … 4. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

9. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 02.06.2011 tarihli ve 2011/5781 Esas, 2011/7113 Karar sayılı kararı ile;

“…Eldeki dava dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğine ilişkin tebligat parçasında gösterilen “Kanuni Mah. …/…” adresine çıkarılan tebligatın muhatabın yurt dışında olduğundan bahisle iade edildiği, mahkemece aynı adrese Tebligat Kanunu 35. maddesine göre tebligat yapıldığı görülmektedir. Davacı davalı ile yüklenici arasındaki 7.12.1998 tarihli “Düzenleme Şeklinde Ek Sözleşme” uyarınca davalı yükleniciye düşen bölümün kendisine temlikini ileri sürerek eldeki davayı açtığına göre davalının bilinen adresinin de bu sözleşmede gösterilen adres olması gerekir. 7.12.1998 tarihli “Düzenleme şeklinde ek sözleşmede” vekili … aracılığıyla temsil edilmiş ve ek sözleşmeye dayanak teşkil eden Düsseldorf başkonsolosluğunca 15.4.1997 tarihinde düzenlenen vekaletnamede adresi “…” olarak gösterilmiş olup, davalının temyiz dilekçesine eklediği konsolosluk onaylı belgedeki adresi sözleşmedeki adrestir.

Kısaca söylemek gerekirse; davalıya çıkartılan tebligatın Tebligat Kanununun 10. maddesi anlamında bilinen adrese gönderilmemiştir. Bu nedenle davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapıldığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece davacının yukarıda açıklandığı şekilde bilinen adresine tebligat yapıldıktan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…”

gerekçesiyle karar bozma nedenine göre sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

10. … 4. Tüketici Mahkemesinin 26.06.2015 tarihli ve 2011/1180 Esas, 2015/1429 Karar sayılı kararı ile bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dinlenen davalı …’in tanıklarının beyanları ile dosya kapsamına göre kat karşılığı inşaat sözleşmesiyle arsa sahibi Fehmi Bürünce’ye 3, 10 ve 16, diğer arsa sahibi Celal’e 7, 9 ve 15, davalı arsa sahibi …’e ise bir dükkan ve 8 numaralı dairenin düştüğü, geriye kalan dairelerin yüklenici hissesi olduğu, davalı …’in hissesine düşen 8 numaralı daireyi fark bedelini yükleniciye ödeyerek yüklenici hissesine düşen 12 numaralı daire ile takas ettiği, 8 numaralı dairenin satışı konusunda davalı …’in davalı yüklenici …’ya vekalet verdiği, davalı …’nın anılan daireyi tanık olarak dinlenen Ataner Kaya’ya satarak bedelini aldığı, tapuda satışın 10.03.2000 tarihinde yapıldığı, davacı ile davalı yüklenici … arasındaki satış sözleşmesi tarihinin ise 20.11.2000 olduğu, 12 numaralı dairenin inşaat tamamlandığından beri davalı … tarafından kullanıldığı ve 2004 yılından beri daire vergilerinin davalı … tarafından ödendiği, davaya konu 12 numaralı dairenin 8 numaralı daire ile takas ve fark bedelinin ödenmesi sonucu arsa sahibi davalı …’in hissesi olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

11. … 4. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.

.12. Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 11.02.2016 tarihli ve 2015/14741 Esas, 2016/1709 Karar sayılı kararı ile;

“…Eser sözleşmelerinin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taraflara karşılıklı hak ve borçlar yüklemekte; yüklenici, finansı sağlayan arsa malikinin taşınmazı üzerine bina yapma işini üstlenmekte, arsa maliki ise inşa edilecek binadaki bir kısım bağımsız bölümlerin mülkiyetini yükleniciye devretmeyi vaat etmektedir.

Arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davaları ile ilgili olarak kanunlarımızda bir düzenleme mevcut olmadığından bu konulardaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan 30.09.1988 tarihli ve 1987/2E. – 1988/2K. sayılı Yargıtay İBBGK Kararı ile “tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanunun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir. (1987/2E. – 1988/2K. sayılı Yargıtay İBBGK Kararına sitemizden ulaşabilirsiniz.)

Yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat yapmakta olduğu veya arsa sahibinin aynı zamanda yüklenici sıfatıyla hareket ederek (yapsatçı konumunda) inşa etmekte olduğu binalardan bağımsız bölüm satın alınması halinde 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 163. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 184.) maddesi gereğince üçüncü kişiye yapılacak temlikin yazılı olması yeterlidir.

Bu tür davalarda mahkemece öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki iskan koşulu (oturma izni) v.s. diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bunun için de davaya konu temlik işleminin geçerli olup olmadığı, arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin borçlarının neler olduğunun sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yapılan bu genel açıklamalardan sonra, somut olaya gelince;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 184. maddesi uyarınca alacağın temlikinin biçim koşuluna bağlı olmaksızın yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Bu nedenle, arsa sahibi ile yüklenici arasında düzenlenen inşaat sözleşmesi gereğince davalı yüklenici tarafından yapılan temlik işlemi resmi şekle tabi değildir. Davacının dayandığı 20.11.2000 tarihli davacı ile yüklenici arasında adi yazılı şekilde düzenlenen “Satış Protokolü” geçerli olup dava konusu taşınmazın arsa sahibi ile yüklenici arasında imzalanan 01.04.1997 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve 09.12.1998 tarihli Ek Sözleşme gereğince davacının adına tescilini talep ettiği 12 no’lu bağımsız bölümün davalı yüklenici payına isabet ettiği görülmektedir. Ancak davalı …’ın tanıkları davaya konu bağımsız bölümün davalı arsa sahibine ait olduğuna ilişkin beyanda bulunsalar da davalılar arasında bu hususta imzalanmış bir sözleşme dosyaya sunulamamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 201. maddesine göre senede bağlı olan ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikteki her türlü iddianın aynı güçte delille ispatlanması gerekir. Davalı …’ın yüklenici ile aktedilen inşaat sözleşmesi ve 09.12.1998 tarihli ek sözleşmenin aksini gösterir aynı kuvvette bir yazılı bir delili bulunmamaktadır.

Bu durumda mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir…”

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

13. … 4. Tüketici Mahkemesinin 05.07.2017 tarihli ve 2017/159 Esas, 2017/903 Karar sayılı kararı ile; tanıklardan Ataner Kaya’nın davalı arsa sahibinin yüklenici ile 8 numaralı daireyi 12 numaralı daire ile takas etmesi sonrasında 8 numaralı daireyi tapudan 10.03.2000 tarihli ve 2011 yevmiye numaralı resmi senet ile alan kişi olduğu, Ataner Kaya’nın takasa konu olan 8 numaralı dairenin satış bedelini yüklenici …’ya ödediğini beyan ettiği, resmi senette kat karşılığı sözleşmenin tarafı olan arsa sahibinin satıcı olarak gözükmesinin doğal olduğu, tapu masraflarından kaçınmak amacı ile kat karşılığı inşaat sözleşmeleri sonucu yüklenicilerin hisselerine düşen daireleri için kendi adlarına tapuda işlem yaptırmadıkları, arsa sahibinin satıcı olarak gözüküp kendi hisselerini bu şekilde tapuda devir yapıldığı hususunun teamül olarak bilindiği, bozma kararında yazılı delil bulunmadığı, uyuşmazlığın tanıkla ispatının mümkün olmadığı belirtilmiş ise de dinlenen tanık tapu müdürlüğünce düzenlenen resmi senette alıcı olduğundan bu tanığın beyanına itibar edilip edilmeyeceğinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca tartışılması gerektiği, yüklenici …’nın inşaatın demir işlerini yapan davacı …’ye borcu karşılığı takas tarihinden sonra harici satış işlemini gerçekleştirdiği kanaatine varıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

14. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. Uyuşmazlık

15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı yüklenici … ile dava dışı arsa sahipleri arasında imzalanan 01.04.1997 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile 07.12.1998 tarihli ek sözleşme uyarınca dava konusu 12 numaralı bağımsız bölümün davalı …’nun payına isabet ettiği ve davacı ile davalı … arasında adi yazılı şekilde düzenlenen “Satış Protokolü”nde davacıya satılarak satış bedelinin alındığı ileri sürülen somut olayda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 201 inci maddesinde düzenlenen senede karşı tanıkla ispat yasağına ilişkin hüküm karşısında tanıkla ispatın mümkün olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. Gerekçe

16. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle eser sözleşmesinin bir türü olan “kat karşılığı inşaat sözleşmesi” diğer bir ifadeyle “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi” ile ilgili açıklama yapmakta fayda vardır.

17. Kat karşılığı inşaat sözleşmesi; bir yönüyle arsa sahibinin koşullar gerçekleştiğinde sahibi olduğu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmını yükleniciye devretmesini öngörürken, diğer yönüyle de, yüklenicinin yapacağı inşaat bakımından arsa sahibine karşı yükümlülüklerini gösteren, tapulu taşınmazın mülkiyetinin bir kısmının devrine ilişkin vaadi ve eser sözleşmesini içeren, iki tipli-karma bir sözleşmedir. Başka bir anlatımla yüklenici yönünden inşaat yapma yükümlülüğünü, arsa sahibi yönünden ise tapuda pay intikal ettirme yükümlülüğünü içeren kat karşılığı inşaat sözleşmesi, hem inşaat yapma hem de satış vaadi sözleşmesini bünyesinde birleştiren özel bir sözleşme türüdür.

18. Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin konusu, arsa sahibinin maliki olduğu arsa üzerine yapılacak bina inşaatıdır. Yüklenici, finansmanını sağlayarak, lüzumunda sanat, beceri ve emek sarfıyla bir bina (inşaat) meydana getirmeyi üstlenirken, arsa sahibi de buna karşılık arsa payı devri suretiyle bir bedel ödemeyi borçlanmaktadır. Bu sözleşmede ücret (bedel) arsa sahibi tarafından ayın olarak ödenmektedir.

19. Bu sözleşme Borçlar Kanunu’nda düzenlenmemiş ise de sözleşme yapma serbestisi ilkesi çerçevesinde böyle bir sözleşme yapılabilir. Sözleşmede arsa sahibinin borcunun arsayı teslim ve payların mülkiyetini devretmek olması, bir başka ifade ile sözleşmenin bir taşınmazı konu alması nedeniyle hangi şekilde yapılacağı da önem arz etmektedir. Ancak taşınmaz mülkiyetinin devri söz konusu olduğu için bu sözleşmenin resmî biçimde yapılması gerekmektedir. Zira 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 237.) maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 706. maddesi, Noterlik Kanunu’nun 60. maddesi ile Tapu Kanunu’nun 26. maddesinde taşınmazların satışına ilişkin sözleşmelerin resmî şekilde yapılacağı düzenlenmiştir.

20. Buradaki şekil şartı ispat değil, bir geçerlilik şartı olup, resmî şekle uyulmadan yapılan sözleşme kesin hükümsüzlük yaptırımı ile karşılaşacak ise de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.09.1988 tarihli ve 1987/2 Esas, 1988/2 Karar sayılı kararı ile buna istisna getirilmiş olup, “…tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hâllerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanunun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir. (1987/2E. – 1988/2K. sayılı Yargıtay İBBGK Kararına sitemizden ulaşabilirsiniz.)

21. Belirtmek gerekir ki, düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile yüklenici arsa paylarının maliki olmamakta, buna karşılık arsa paylarının kendisine devredilmesi konusunda bir alacak hakkına sahip olmaktadır. Yüklenicinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan hakkına dayanarak arsa sahibinden kendi payına düşen bağımsız bölümlere ait arsa paylarının mülkiyetinin adına tescilini talep edebileceği gibi bu hakkını üçüncü kişiye de devir edebilir. Bu hâlde tapulu taşınmaza ilişkin satış sözleşmesi değil, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 nci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 183.) maddesi ve devamında düzenlenen alacağın temliki hükümlerine tabi bir işlemdir. Bir başka ifadeyle böyle durumlarda yüklenici sözleşme uyarınca arsa sahibinden talep edebileceği bağımsız bölüm ve buna bağlı arsa payının devrini talep etme hakkını üçüncü kişiye temlik etmiş sayılacağından, yüklenici ile üçüncü kişi arasında alacağın temliki sözleşmesi bulunduğu kabul edilmelidir.

22. Alacağın temlikine ilişkin hukuki düzenleme, dava konusu uyuşmazlık hakkında uygulanması gereken 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 162 ilâ 172 nci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 183. ilâ 194.) maddelerinde yer almaktadır.

23. Alacağın temliki alacaklı ile alacağı devralan üçüncü şahıs arasında borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen ve sadece kazandırıcı bir tasarruf işlemi niteliğini taşıyan şekle bağlı bir sözleşmedir. 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 163. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 184.) maddesi hükmüne göre temlik sözleşmesi temlik edenle temlik alan arasındaki yazılı sözleşme ile kurulabilir.

24. Yapılan bu açıklamalara göre arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin yüklenicisi olan taraf, sözleşmede yasaklanmamış ise teslim borcunu yerine getirdiğinde arsa sahibine karşı kazandığı kişisel hakkını (bağımsız bölüm tapusunun devrini) arsa sahibi ile mevcut sözleşmesine dayanarak doğrudan ondan isteyebileceği gibi, 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 162 nci (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu‘nun 183.) maddesi hükmünden yararlanarak arsa sahibinin rızası da gerekmeden üçüncü kişilere yazılı olmak koşuluyla devir ve temlik edebilir. Temellük eden üçüncü kişi de alacağın temliki hükümlerinden yararlanarak bu hakkını arsa sahibine karşı ileri sürebilir. Zira alacağı devralan kişi evvelki alacaklının yerine geçer. Borçludan ifayı istemek, gerektiğinde de borçluyu ifaya zorlamak artık onun hakkı olur.

25. Bu noktada eldeki davada ispatla ilgili olan hükümlere de değinmek gerekmektedir.

26. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı (mülga) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 290 uncu maddesinde “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler dörtyüzmilyon liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun “Senede karşı tanıkla ispat yasağı” başlıklı 201 inci maddesinde yer alan düzenlemeye göre de;

“Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”

27. Senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin senetle ispatı zorunludur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Senede karşı senetle ispat zorunluğu da, 290. maddede açıkça yazılı olduğu gibi, ancak ispat edilecek iddianın hukuki işlem olması halinde uygulanır. Buna karşılık, senede karşı ileri sürülen iddia (savunma) bir hukuki fiil ise, bu hukuki fiil tanıkla ispat olunabilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt II, İstanbul 2001, 6. Baskı, s. 2325).

28. Somut olayda, arsa sahipleri ile davalı … arasında … 4. Noterliğinde 01.04.1997 tarihli “düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi” düzenlendiği, 07.12.1998 tarihli ek sözleşmede dava konusu edilen 12 numaralı bağımsız bölümün davalı yüklenici …’ya kaldığının belirtildiği, tapu kayıtlarında ise davalı arsa sahibi … adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davacı ile davalı yüklenici … arasında yapılan 20.11.2000 tarihli “Satış Protokolü” başlıklı ve taraflarca imzalanan protokolde “… İli … İlçesi, 4. Bölge, … Mahallesinde kain imarın 31201 ada, 4 parselinde bulunan binanın 2. Kat, 12 nolu daireyi …’e 13.000.000.000 (On üç milyar) TL’ye sattım. Parayı aldım…” yazılı olduğu görülmüştür.

29. Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre, yargılama sırasında dinlenen davalı … tanıkları, davaya konu 12 numaralı bağımsız bölümün davalı arsa sahibi …’a ait olduğunu ifade etmişler ise de davacı tarafından sunulan ve adi yazılı şekilde düzenlenen 20.11.2000 tarihli “Satış Protokolü” başlıklı belgeye karşı davalı … tarafından davalı yüklenici … ile akdedilen imzalı bir sözleşme dosyaya sunulmamıştır. Bu itibarla, davalı … davalı yüklenici … ile akdedilen 01.04.1997 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile 07.12.1998 tarihli ek sözleşmenin aksini gösterir aynı kuvvette bir yazılı bir delil sunmadığından davacının iddiasını ispat ettiği sonucuna varılmıştır.

30. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında,1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 299/2. fıkrasında adi senedin üçüncü kişiler hakkında hüküm ifade edeceği tarihe ilişkin hükme yer verildiği, davacının dayandığı sözleşmenin dava tarihinden önce resmi işleme konu edilmediğinden dava tarihi itibarıyla hüküm ifade ettiği, davalı …’in ise bu tarihten önce davalı … ile aralarında takas sözleşmesi bulunduğunu ileri sürdüğü, buna göre davalı …’in iddiasını tanıkla ispat edebileceği, somut olayda tanıkların takasın varlığını doğruladığı gibi iskan belgesinin alındığı 30.12.2003 tarihinden yaklaşık 4 yıl sonra eldeki davanın açılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

31. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

15.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacağın Devri – Koşulları
İradi devir: Genel olarak – Madde 183

Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.

Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.

Şekli – Madde 184

Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.

Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.

Yasal veya yargısal devir ve etkisi – Madde 185

Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.

Devrin hükümleri – Borçlunun durumu
İyiniyetle yapılan ifa – Madde 186

Borçlu, alacağın devredildiği, devreden veya devralan tarafından kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak borcundan kurtulur.

İfadan kaçınma ve tevdi – Madde 187

Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle borçtan kurtulur.

Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.

Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.

Borçluya ait savunmalar – Madde 188

Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir.

Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas edebilir.

Öncelik hakları ve bağlı hakların geçişi – Madde 189

Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da devralana geçer.

Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de devredilmiş sayılır.

Senet ve belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi – Madde 190

Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür.

Garanti: Genel olarak – Madde 191

Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur.

Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.

İfaya yönelik devir – Madde 192

Alacaklı, alacağını borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi alacağına mahsup etmek zorundadır.

Sorumluluğun kapsamı – Madde 193

Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden aşağıdaki istemlerde bulunabilir:

1. İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri verilmesini.

2. Devrin sebep olduğu giderleri.

3. Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı giderleri.

4. Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı diğer zararlarını.

Özel hükümlerin saklılığı – Madde 194

Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler saklıdır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Senede karşı tanıkla ispat yasağı – Madde 201

(1) Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, konut ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, kadastro tespitine itiraz davası, tapu iptali ve tescil davası, önalım davası, kira bedelinin tespiti ve kiracının tahliyesi davaları, kira uyarlama davası, ecrimisil davası, kamulaştırma bedelinin tespiti davası ile tenkis davası başta olmak üzere gayrimenkul ve taşınmaz hukuku ile ilgili süreçlerde herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. Gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması ve herhangi bir hak kaybı yaşanmaması açısından alanında uzman bir gayrimenkul avukatından hukuki yardım almaları faydalı olacaktır.

Gayrimenkul hukuku alanında uzman Kayseri gayrimenkul avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; kat karşılığı inşaat sözleşmesi, kiracının tahliyesi, kira tespit ve uyarlama davası, kamulaştırmasız el atma, tapu iptali ve tescil başta olmak üzere gayrimenkul hukuku ve kira hukuku ile ilgili her türlü dava sürecinde müvekkillerine avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Kayseri gayrimenkul avukatı arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile dava ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.