Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları - Kayseri Ticaret Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

Tüzel Kişilik

Tüzel kişilik, hukuki anlamda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 47. maddesinde “Başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar.” şeklinde tanımlanmıştır.

Tüzel kişiler tescil edildikleri andan itibaren hak ehliyetini, Kanunda öngörülen organları kurulduğunda da fiil ehliyeti kazanırlar. Tüzel kişiler “özel hukuk tüzel kişileri”, “kamu hukuku tüzel kişileri” ve “kamu iktisadi teşebbüsleri” olarak üçe ayrılmaktadır.

Tüzel kişiler kurulduklarında artık kendisini oluşturan gerçek veya tüzel kişilerden ayrı bir hukuki varlığa sahiptir. Tüzel kişinin hem kendisini oluşturan kişilerden hem de bu kişilerin malvarlığından ayrı bir kişiliğe ve malvarlığına sahip olması ayrılık ilkesi ile açıklanır. Bu ilke uygulamada mal ayrılığı ve kişi ayrılığı olarak iki kısımda incelenmektedir. Mal ayrılığı; tüzel kişinin kendisini oluşturan kişilerden ayrı ve bağımsız bir malvarlığına sahip olması, kişi ayrılığı ise tüzel kişinin kendisini oluşturan kişilerden ayrı ve bağımsız bir şekilde hukuki kişiliğine sahip olmasıdır.

Mal ayrılığı kavramı ile, tüzel kişilik taraf olduğu bütün hukuki işlemlerden doğrudan sorumlu olmakta, ancak tüzel kişiyi oluşturan kişiler kural olarak sorumluluk altına girmemektedir. Buradan hareketle prensip olarak tüzel kişinin borçları için tüzel kişinin ortaklarının sorumluluğuna gidilememekte ve aynı zamanda tüzel kişinin ortaklarının şahsi borçları için de tüzel kişiden herhangi bir talep söz konusu olamamaktadır.

Ayrılık ilkesinin bir sonucu olarak tüzel kişilik ile tüzel kişinin ortakları arasına bir “perde” çekilmiş olmaktadır.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması tüzel kişinin ayrılığı ilkesinin bir istisnası olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişiliğin perdesinin kalkması ile birlikte ayrılık ilkesi saf dışı bırakılmakta ve alacaklılar, tüzel kişi ortaklarına başvurulabilmektedir. Başka bir ifade ile, şirket ortağının perdenin arkasına saklanıp bu durumu kötüye kullanmasını engellemiş olmaktayız.

Diğer taraftan, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hakkında yasa koyucu tarafından herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması uygulamada ortaya çıkmış ve Yargıtay içtihatları ile de geliştirilmiştir. Ancak, konunun nasıl uygulanacağı hakkında, halen net bir birlik oluşmamıştır. Dolayısı ile, her somut olaya göre ayrı bir değerlendirme yapılıp, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde düzenlenen hakimin takdir yetkisi çerçevesinde sonuca varılacaktır.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasının Şartları

Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için ilk olarak tüzel kişinin alacaklılarının zarara uğramaları gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, tüzel kişinin aktiflerinin pasiflerini karşılayamaması durumunda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması söz konusu olabilecektir.

Bu müesseseyi uygulayabilmek için bir diğer koşul ise,  tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanması gerekliliğidir. Nitekim, Yargıtay uygulaması da tüzel kişilik perdesinin kaldırılması uygulamasını daha çok hakkın kötüye kullanılması yasağına dayandırmaktadır.

Doktrinde hakkın kötüye kullanılmasına ilişkin aşağıda sayılan üç şartın birlikte bulunması gerektiği kabul edilmiştir.

Hukuk düzenince tanınan bir hak olmalı,

Tanınmış olan bu hak açıkça dürüstlük kurallarına aykırı olarak kullanılmalı,

Hakkın bu şekilde kullanılması ile birlikte üçüncü kişiler büyük bir zarara uğramalı veya objektif olarak zarara uğrama tehlikesi içinde bulunmasıdır.

Son olarak belirtmek gerekir ki, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ayrılık ilkesinin bir istisnasıdır. “İstisnalar dar yorumlanır” şeklinde bir hukuki ilkeden hareketle bir istisna uygulama olan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması da dar yorumlanmalıdır. Yine aynı şekilde uygulayıcı hakimin bu uygulamayı uygularken tedbirli, dikkatli ve şüpheci bir şekilde değerlendirme yapması gerekmektedir.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasının Sonuçları

Ayrılık ilkesinin bir istisnası olan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ancak tüzel kişilik perdesinin kötüye kullanılması halinde ve somut olay bağlamında ortaya çıkar. Bunun sonucunda, artık üçüncü kişi alacaklıların şirket tüzel kişiliğinin malvarlığı ile tatmin edilememesi nedeni il şirket ortakları olan gerçek veya tüzel kişilerin şahsi malvarlıklarından istifade edilmektedir. Başka bir anlatımla, sermaye şirketlerinde tüzel kişiliğinin borçlarından sadece şirketin sorumlu olması ilkesi göz ardı edilmektedir. Tüzel kişiyi oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin sorumluluktan kaçmalarını engellemek maksadıyla geliştirilen bu uygulama aslında hakkın kötüye kullanılması yasağının somut bir görünümüdür.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasına ilişkin Emsal Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi

Esas No: 2017/2384 Karar No: 2019/2653 Karar Tarihi: 04-04-2019

Mahkemesi: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 06/10/2016 tarih ve 2014/756 E. – 2016/651 K. sayılı kararın asıl davada davacı birleşen davada davalı banka vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabul – reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce verilen 01/03/2017 tarih ve 2017/46-2017/67 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davalı birleşen davada davacı … Maden İşletmeleri Ür. İhr. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 26.02.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan asıl davada davacı birleşen davada davalı vekili Av. …, asıl davada davalı birleşen davada davacı vekilleri Av. … ve Av … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Asıl davada davacı vekili, müvekkili tarafından, dava dışı Derby Lastik Fabrikası A.Ş.’ne 11.08.1997 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını ve davalı … Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.’nin bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi ödenmeyince hesap kat edilerek 14/01/2000 tarihli ihtar ile 3.343.695.61 TL’nın ödenmesinin istenildiğini, davalı … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş’ne 27.06.1997 tarihli sözleşmeye istinaden kredi kullandırıldığını, krediborcu ödenmeyince hesap kat edilerek 29.05.2000 tarihli ihtarname ile 3.498.270.61 TL’nın ödenmesinin istenildiğini, kredi borçlusu … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin 28.02.1996 tarihinde kurulduğunu, yönetim kurulu üyelerinin …, …, … Yönetim Kurulu Başkanı ve yetkilisinin …olduğunu, diğer davalı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş.’nin ise 25.01.2000 tarihinde kurulduğunu, Yönetim Kurulu üyelerinin …, …, …, …, Yönetim Kurulu Başkanı ve yetkilisinin de …olduğunu, bankaca yasal takip işlemlerine başlanmadan kısa bir süre önce yönetim kurulu üyeleri ile yetkili kişileri aynı kimselerce temsil ve ilzam edilen davalı … ve Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin müvekkili banka kredi borçlusu firmanın devamı olduğunu, onun portföy, iş ve çevresinden açıkça yararlanmak ve borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek, borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunu, nam-ı müstear kendi isminin arkasında sakladığı kişiyi gizleyen bir perde olduğunu, perdeyi kaldırma teorisi olarak adlandırılan teoride “sözleşmeden ya da kanundan doğan her türlü yükümlülükler ile borçlardan ve kaynağı ne olursa olsun sorumluluklardan kurtulmak için tüzel kişiliğin ve ayrılık ilkesinin bir araç olarak kullanılmasına izin verilmemesi” olarak ifade edildiğini, Maden İşletmeleri firmasının kuruluşunun 25.01.2000 olmakla birlikte, bu tarihten önce yapılan iş ve eylemleri sahiplenmek suretiyle kendi portföyü ve geçmişi içinde gösterdiğini, müvekkilince İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2004/633 E. ve 2006/325 K. sayılı ilamıyla … Madencilik San, ve Dış Tic. A.Ş. tarafından … Maden işletmeleri Ürünleri İhr. ve Tic. A.Ş.’ye yapılan taşınmaz satışına ait tasarrufun müvekkili lehine iptaline karar verildiğini, karar gerekçesinde şirket adreslerinin aynı olduğu ve takip borçlusu şirketlerin kontrolünde ilişkili şirketler olduğunun belirtildiğini, borçlu Madencilik firması yetkilisi ve davalı Maden İşletmeleri adına yetkili olan …17.04.2006 tarihli dilekçesi ile yaptığı müracaatında, borçlu Madencilik firmasının borçlarının belirli bir takvim çerçevesinde yapılandırılarak, vadeye bağlanmak suretiyle tasfiye edilmesini, eminatların nakde çevrilmesine devam edilmesini, Madencilik firmasının asaleten ve kefaleten borçlarının tasfiye süresindeki teminatını teşkil etmek üzere davalılardan Maden İşletmeleri firmasının borca kefil olacağını belirttiğini, ancak daha sonra firmaların organsız kaldığını belirttiği, bunun üzerine madencilik firmasının asaleten ve kefaleten borçlan için alınan tasfiye kararının bildirildiği ve takiben … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. protokol borcuna istinaden yatan izahatıyla 02.10.2006 da 30.000.-USD, 03.10.2006 da 250.000.-USD ve 03.10.2006 da 345.000.-USD. olmak üzere; toplam 625.000.-USD yatırıldığını ve Madencilik firmasının asalet ve kefalet borçlarına istinaden blokeye alındığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 4.706.000.-TL’nın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekilleri, davanın reddini istemiştir.

Birleşen davada davacı vekili, müvekkili … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic A.Ş.’nin davalı bankanın Şişli Şubesi’ndeki hesabına “… Madencilik ve Sanayi Dış Tic. A.Ş.’nin protokol konusu borcuna istinaden” açıklaması ile yatırdığı 625.000 USD’nin ihtara rağmen ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalı bankanın haksız yere itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, tüzel kişilik perdesinin aralanması koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Karara karşı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı banka vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

İstinaf Mahkemesince, her iki firmanın geri planda aynı kişiler tarafından temsil ve idare edildiği ancak resmiyette farklı tüzel kişilik altında faaliyette bulunulduğu, her iki davalı şirket arasında organik bağ bulunduğunun sabit olduğu, davalı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş.’nin diğer davalının, davacı bankadan gerek asaleten gerekse kefaleten almış olduğu kredilerden kaynaklanan borçtan sorumlu olduğu, davacının davalı … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’den olan tüm alacakların farklı takiplere konu edildiği ve yapılan takipler sonucu açılan davaların neticelendirildiği, dava tarihi itibariyle alacağın tamamı için yürütülen takiplerin nizasız şekilde devam ettiği, davacının ayrıca bu davalıdan alacak talep etmesinin haklı ve yasal nedeni bulunmadığı gibi hukuki yararı da bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin asıl ve birleşen dosya yönünden istinaf isteminin kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/10/2016 tarih 2014/756 Esas 2016/651 sayılı kararının kaldırılmasına, asıl davada davalı kredi borçlusu … Madencilik Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. hakkındaki davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine, davalı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş. hakkındaki davanın kabulü ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 4.706.000,00 TL’nın faizi ve faizin % 5’i oranında gider vergisi ile birlikte bu davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı-birleşen davada davacı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.

1- Asıl dava, davacı banka ile dava dışı Derby Lastik Fabrikası A. Ş. ile imzalanan ve davalı … Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.nin müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığı 11.08.1997 tarihli kredi sözleşmesinden ve davacı banka ile davalı … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. arasında imzalanan 27.06.1997 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın davalı … Madencilik San. Dış Tic. A.Ş.’den ve perdenin aralanması teorisi kapsamında diğer davalı … Maden İşl. Ür. İhr. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Birleşen dava ise itirazın iptali istemine ilişkindir.

Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemlerinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen Medeni Kanun’un 2. maddesi kabul edilmektedir.

Tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönelinemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir.

Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir.

Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” ana kuralın istisnası olarak ancak belirli ve sınırlı durumlarda “sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur.

Somut uyuşmazlık bakımından asıl davada davacı … vekili, dava konusu genel Kredi Sözleşmelerinden birinin tarafı ve dava dışı Derby Lastik Fabrikası A.Ş. ile imzalanan kredi sözleşmesinin kefili olan … Madencilik San. ve Dış. Tic. A.Ş. ile diğer davalı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş arasında organik bağ bulunduğunu, şirket ortakları ve yöneticilerin aynı şahıslar olduğunu, bankanın alacağının tahsil edilmesini engellemek üzere … Maden İşletmeleri Üretim Tic. A.Ş’nin kurulduğunu, davalı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin müvekkili bankanın kredi borçlusu olan firmanın devamı olduğunu, onun portföy, iş ve çevresinden açıkça yararlanmak ve borçlulardan kurtulmak amacı ile salt başka bir isim ve tüzel kişilik altında hareket ederek, borçların tasfiyesini imkansız kılma gayretinde olduğunu, müvekkili banka tarafından açılan tasarrufun iptali davasında da taşınmaz satışına ait tasarrufun müvekkili lehine iptaline karar verildiğini, şirket adreslerinin aynı olduğu, … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin borçlu Madencilik firmasının borçlarının yapılandırılması ve tasfiyesi için kefil olmayı taahhüt ettiğini ileri sürerek, perdeyi kaldırma teorisi uyarınca … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin müşterek borçluluğunun kabulüne karar verilmesini talep etmiş ise de yukarıda ifade edildiği üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması ilkesinin sınırlı sorumluluk ilkesinden kötüniyetle yararlanmak isteyen şirket ortaklarına yönelmeyi sağlayan bir teori olduğu davacı bankanın işbu davada davalı … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş.’nin ortaklarına karşı böyle bir talepte bulunmadığı, adres ayniyetlerinin organik bağın varlığı için yeterli olmayacağı, şirketlerin unvan benzerliği ve ortaklık yapısının doğrudan doğruya perdenin kaldırılması teorisinin uygulanmasını sağlamayacağı, kaldı ki davalı şirketlerin ortaklık yapısı ve yönetim kurulu yapısının kuruluş aşamasında farklı olduğu, yönetim kurulundaki benzerliklerin şirketin yönetim kurulu üyelerinden Ali Avni Balkaner’in hakim ortak olduğu dava dışı banka ve dava dışı şirketlerin TMSF’ye devrinden sonra ve 2006 yılında TMSF ile davalılar arasında yapılan protokol çerçevesinde oluştuğu, davalının tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınarak mal kaçırma ya da alacağın tahsilini imkansız hale getirme yönünde eylemde bulunduğu iddia edilmiş ise de ortada asıl borçluyu gizleyen bir perde (örtü) bulunmadığı, asıl borçlu … Madencilik San. ve Dış Tic. A.Ş. yanında yeni kurulan … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Tic. A.Ş’nin de borcun tasfiyesine yönelik iradesini ortaya koyup kefil olmayı kabul ettiği, kötü niyetle ve mal kaçırma gayesi ile mevcudu eksiltmeye yönelik tasarruflarla ilgili olarak yasal şartların varlığı halinde tasarrufun iptali, muvazaa nedeniyle işlemin iptali gibi hukuki sürecin işletilmesinin mümkün olduğu ve davacı bankanın da zaten bazı taşınmazlar için tasarrufun iptali davası açtığı, yukarıda ifade edildiği üzere “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi”nin belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak kullanılması gereken bir yol olduğu ve somut uyuşmazlık bakımından perdenin aralanması koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı-birleşen davada davacı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat Tic. A.Ş. vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davacı-birleşen davada davalı …’den alınarak asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Maden İşletmeleri Ür. İhr. ve Tic. A.Ş’ye verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden asıl davada davalı-birleşen davada davacı … Maden İşletmeleri Üretim İhracat ve Ticaret A.Ş.’ye iadesine, 04/04/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi

Esas No: 2016/5148 Karar No: 2017/7084 Karar Tarihi: 11-12-2017

Özet: Davalı …’nın durumu değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı …’nın ise bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

(4721 s. K. m. 2, 3)

Dava ve Karar

Taraflar arasında görülen davada … 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19/11/2015 tarih ve 2014/794-2015/794 Sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … Madencilik San. Nak. Haf. Tic. Ltd. Şti. ile imzaladığı faktoring sözleşmesine istinaden davalılardan… … Maden. Yol Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin keşide ettiği çekin fatura karşılığı müvekkili tarafından temlik alındığını, çekin ibrazında karşılıksız çıkması üzerine keşideci ve lehdar aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalılardan … Petrol Tic. Ltd. Şti.’nin adresine hacze gidildiğinde diğer davalı şirketlere ait sigorta poliçesi, Ulaştırma Bakanlığı taşıt ve yetki belgesi, çek tevdi bordrosu, kaşe örneklerinin tespit edildiğini, menkullerin haczedildiğini, … Petrol Tic. Ltd. Şti.’nin istihkak iddiasının mahkemece reddedildiğini, haricen yapılan araştırmada davalıların mallarını, özellikle … Petrol Tic. Ltd. Şti.’nin taşınmazını devredeceğinin öğrenildiğini, tüm davalı şirketlerin hakim ortağının davalı … olduğunu, şirketler arasında organik bağın bulunduğunu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve tüm davalıların müvekkilinin alacağından sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürerek 66.919,52 TL’nin takip tarihi olan 14.09.2012 tarihinden itibaren 60.000 TL’ye işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 09.03.2015 harç tarihli ıslah dilekçesi ile talep sonucunu 70.771,03 TL’ye çıkarmıştır.

Davalılar, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketlerin tamamında ortak ve yetkili müdürün davalı … olduğu, davalı şirketlerin ayrı tüzel kişiliğe sahip olmakla birlikte aynı gerçek kişinin pay sahibi olduğu diğer şirketler bakımından da perdenin aralanması teorisinin uygulanması mümkün görüldüğü, böylece ayrılık ilkesinin arkasına sığınarak hukuk düzenince korunmayan hakkın kötüye kullanımı yasağını ihlal eden davranışın sorumluluk müeyyidesine bağlanabileceği, davalı … yönünden ise, dava konusunun tüzel kişiliklerinin perdesinin kaldırılması ve borçtan müteselsilen sorumlu olduklarının tespiti olması gözetildiğinde, ayrıca TTK’nın sermaye şirketlerine dair hükümleri ve gerçek kişilerin buna nazaran durumu dikkate alındığında gerçek kişi davalının sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davalı şirketler yönünden davanın kabulüne, bu tüzel kişiler arasındaki perdenin kaldırılmasına, davaya konu borçtan müteselsilen sorumlu olduklarını tespitine, bu kapsamda davalı şirketler yönünden davanın toplam 70.771,03 TL üzerinden kabulüne, bu tutara dava tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmak suretiyle belirtilen 4 davalıdan tahsiline, davalı … yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

 Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

 Dava, çeke dayalı alacak istemine dair olup, davacı tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak tüm davalıların çek bedelinden sorumlu tutulmasını istemiş, mahkemece, gerçek kişi davalı … dışındaki davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere TTK’daki sermaye şirketlerine dair hükümler gözetildiğinde kural olarak sermaye şirketi ortaklarının şirket borçlarından dolayı şirket alacaklılarına karşı bir sorumluluğu bulunmamakta ise de, pay sahibinin şirket tüzel kişiliği ile özdeşleşmesi, şirket ortağının mal varlığı ile şirket tüzel kişiliğinin malvarlığının birbirlerine karışması, art niyetli ve hesaplı davranışlarla sırf sorumluluktan sıyrılmak amacıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılması, ortağın şirketteki hakimiyetini kötüye kullanarak alacaklılara karşı tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanmasının hakkın kötüye kullanılması mahiyeti taşıması, borçların ödenmesi sırasında şirket ortağı tarafından ayrılık prensibinin ileri sürülmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. ve 3. maddelerine aykırı olması gibi hallerin söz konusu olduğu durumlarda şirket ortağı aleyhine de tüzel kişilik perdesi aralanarak şirket borcundan dolayı sorumluluğuna gidilebilecektir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin özdeş kılınarak sorumlu tutulması mümkün olabilecektir. Bu durumda, mahkemece yukarda yapılan açıklamalar ışığında davalı …’nın durumu değerlendirilerek hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davanın tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına dayandırıldığı, davalı …’nın ise bir gerçek kişi olduğu gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının istemi halinde temyiz edene iadesine, 11.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi

Esas No: 2016/12847 Karar No: 2018/6244 Karar Tarihi: 11.10.2018

Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasında görülen davada … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 06/11/2015 tarih ve 2015/584-2015/840 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 02/10/2018 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalı …’ün Türkiye ve …’da bir çok şirket kurduğunu, özellikle …’da kurduğu şirketler vasıtasıyla talep edildiği an geri ödeneceği ve karşılığında yüksek faiz verileceği garantileriyle bu ülkede çalışan kişilerden para topladığını, müvekkilinden de aynı şekilde para tahsil edildiğini, talep edilmesine rağmen parasının iade edilmediğini, davalı gerçek kişinin SPK mevzuatına aykırı davranışları nedeniyle mahkum edildiğini, ayrıca … dışında kurduğu şirketler vasıtasıyla para toplaması ve bu parayı davalı şirkete aktarması nedeniyle hakkında dolandırıcılık suçundan ceza davası açıldığını, … ile … A.G’nin iflas ederek …’daki ticaret sicilinden kayıtlarının silindiğinin ortaya çıktığını, müvekkilinin bu şirketlere başvurma şansının olmadığını, davalı gerçek kişi tarafından … dışında kurulan şirketlerin içlerinin boşaltılarak diğer davalı şirkete aktarıldığını, müvekkilinin iradesinin sakatlandığını, davalıların fiillerinin …, SPK, BK ve Bankalar Kanunu hükümlerine aykırı bulunduğunu ileri sürerek, davalıların doğrudan sorumluluklarının bulunduğuna, müvekkili ile davalılar arasında kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne ve 60.000 DM karşılığı 66.422,94 TL’nin tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili, husumetin …’e yöneltilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilleri ile davacı arasında bir ilişkinin bulunmadığını, davacının … dışındaki şirkete ortak olup olmadığının belli olmadığını savunarak, davanın husumet, yetki ve esas yönünden reddini istemiştir.

Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacının … … ‘ye sessiz ortak olduğu, ortaklık sözleşmesi kapsamında 10.000 DEM para yatırdığı, paranın holdingin yapılan sermaye artırımında kullanılmak suretiyle ve nakit olarak holdinge verildiği veya doğrudan banka hesapları aracılığıyla da transfer yapılarak gelen paraların sessiz ortaklardan sağlanan paralardan karşılandığı, organizasyonun çatısının … Holding A.Ş. bulunduğu, yabancı şirketlerin bankada bulunan hesaplarına transferler yapılarak bilahare büyük oranda sessiz ortaklara geri dönüşün engellenmesi amacıyla holding iştiraki bulunmayan şirketlere kaynak sağlandığı, bu durumun 1997-1998-1999-2000 yıllarında devam ettiği, şirketlerin kuruluş amacının vatandaşların parasını ele geçirmek olduğu, … ‘ün bu eylemlerinden, gerek haksız fiilinden, gerekse organizasyonun çatısı olarak ifade edilen holing yönetim kurulu başkanı olarak sorumlu bulunduğu, davadışı … A.G ile, davalı şirket arasında organik ve hukuki bir bağ bulunduğu, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak bu iki şirketin tek bir şirket olarak değerlendirilmesi gerektiği, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olan … ‘ün davacının zararından … 336 maddesi hükümlerince kendi malvarlığı ile sorumlu olduğu anlaşıldığından; davacının … olduğu 10.000 DEM’nin Euro/DEM dönüşüm kuru karşılığı 5.112,92 Euro’nun, (davacı tarafından davalılara paranın ödenmesi için ihtarname gönderilerek 11.11.2008 tarihinde temerrüde düşürüldüğü anlaşılmakla), 11.11.2008 tarihinden TCMB’nin kısa vadeli kredilere uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadına ilişkindir.

Mahkemece, ihtarname tarihi esas alınarak ve ihtarnamede verilen süre hesaba katılarak tahsil edilen paranın faiz başlangıcı belirlenmişse de ihtarnamede tahsil edilen paranın faiziyle birlikte talep edildiği nazara alındığında işlemiş faizin de talep edildiği sabit olup bu nedenlerle faiz başlangıcının tahsil tarihi olan 17/11/1999 olması gerekirken, mahkeme kararında belirlenen faiz başlangıç tarihi doğru olmadığından, anılan husus dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiş ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

Sonuç

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının hüküm fıkrasının 1. bendindeki “11/11/2008” ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine “17/11/1999” ibaresinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi

Esas No: 2022/11187 Karar No: 2023/1493 Karar Tarihi: 08-03-2023

Mahkemesi: … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki istihkak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının başvurunun esastan reddine, üçüncü kişinin başvurusunun süreden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı/alacaklı vekili ile davacı/3. kişi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı üçüncü kişi; kendi adresinde haciz yapıldığını, borçlunun kendi şirketlerinin müdürü olması sebebiyle haciz mahallinde bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, kendisine ait bir malın haczedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde; üçüncü kişi şirketin borçlu ve eşine ait bir şirket olduğunu, borçlu ile üçüncü kişi şirket arasında danışıklı işlemler yaptığını belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; haczin davacının … yerinde yapıldığı, mahcuzun davacıya ait olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne, şartları oluşmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili ile davacı üçüncü kişi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı alacaklı vekili, mahcuzun borçluya ortak bedeli olarak ödenmiş parayla alınmış bir makine olduğunu, borçlunun alacaklı şirketin ortaklığından ayrılmasından önce ne bir faaliyeti ne de bir mal varlığı bulunmadığını, 3. kişi şirketin alacaklıdan mal kaçırmak için borçlunun kullandığı bir kılıf olduğunu, 3. kişi şirketin aslında borçlu …’ın kendi şirketi olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı üçüncü kişi vekili, İİK 97/13 maddesi uyarınca takibin durdurulduğuna karar verildiğine göre tazminata hükmedilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; borçlunun haciz sırasında hazır olması karşısında mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı lehine olduğu, 3. kişi sunduğu faturanın bilirkişi incelemesiyle haczedilen mallara ait olduğu, faturanın defterlere işlendiği ve defterlerin usulünce tasdikli olduğu tespit edilmiş olması karşısında kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediğinden alacaklı tarafın istinaf isteminin reddine gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı tarafın iki haftalık süre içerisinde istinaf başvurusunda bulunmadığı anlaşıldığından istinaf başvuru dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı alacaklı vekili ve davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili; gerekçe taşımayan ve sadece süre tutum içeren istinaf başvuru süresini başlatmayacağı, istinaf kanun yoluna başvurulduğunun 16.01.2020 günü yapılan UYAP sorgusuyla öğrenildiğini, istinafa cevap ve katılma yolu ile istinaf taleplerinin muttali olunan bu tarihe göre değerlendirilmesi ve istinaf başvurusunun kabulü gerektiğini, asıl olanın süre tutum dilekçesinin değil, gerekçeli istinaf dilekçesinin tebliği olduğu, İİK 97/13 maddesi uyarınca lehlerine tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilerek bu açıdan kararın bozulmasını istemiştir.

.2. Davalı alacaklı vekili, istinaf başvuru dilekçesini tekrar ederek İstinaf Mahkemesince delil ve iddialarının dikkate alınmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, üçüncü kişinin İİK’nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 97 ve 99 uncu maddeleri

3. Değerlendirme

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dava konusu 4.10.2013 tarihli haciz üçüncü kişi şirketin ticaret sicil adresinde yapılmakla birlikte borçlu haciz mahallinde hazırdır. Ticaret sicil kayıtlarına göre, borçlu ve eşinin üçüncü kişi şirketin kurucu ortakları olduğu, borçlunun, şirketi 15 yıllığına temsile yetkili müdür olarak belirlendiği, 16.4.2012 tarihinde borçlunun hissesini tamamını, borçlunun eşinin ise çoğunluk hissesini akrabaları olan …’a devrettiği, 20.2.2015 tarihinde yapılan hisse devri sonucunda ise borçlunun eşinin %99 pay ile borçlunun ise %1 pay ile yeniden ortak olduğu, aynı zamanda borçlunun kuruluştan son güne kadar yetkili müdür olma sıfatının devam ettiği görülmektedir. Bu durumda İİK’nın 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olduğundan kabulü gerekir. Bu yasal karinenin aksinin ise davacı 3. kişi tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir.

Öte yandan, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin amacı, tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanılarak hukuki sorumluluktan kaçınmayı önlemek, hakkaniyeti sağlamaktır. Temelini Medeni Kanun m. 2’de düzenlenmiş olan dürüstlük kuralından alan bu teori ile uygulamada şirketlerin tüzel kişiliğin perdesine sığınarak alacaklılarına borçlarını ödemelerinden kaçınmalarına engel olmaktadır. Perdeyi aralamak teorisiyle, tüzel kişiliğin ayrılığı ilkesinin kötüye kullanıldığı durumlarda farklı tüzel kişilik savunması kabul edilmeyerek perdenin arkasındaki kişi sorumlu tutulabilmektedir. Başka bir anlatımla perdeyi aralama teorisiyle birlikte tüzel kişinin borcundan üyelerin, üyelerin borcundan tüzel kişinin ya da ana ortaklıkla yavru ortaklıkların özdeş kılınarak sorumlu tutulmasına olanak sağlanmaktadır. (…, Kişilik Perdesinin Aralanması 1. Uluslararası Ticaret Sempozyumu 02 Şubat 2008 … Üniversitesi Hukuk FakültesiYayını s.h.58)

Teorinin uygulanması sonucunda tüzel kişiliğe hukuken tanınan kişilik tamamen ortadan kaldırılmamakta, sadece somut olaya özgü olarak istisnaen tüzel kişi ile üyeleri arasındaki mutlak olan şahıs ve mal ayrılığı ilkesi uygulanmamaktadır.

Bu durumda, tüzelkişilik perdesinin aralanması teorisi ve ticaret sicil kayıtları de dikkate alınarak borçlu ile üçüncü kişi arasında danışıklı işlemler yapıldığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre şimdilik davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kayseri Ticaret Avukatı

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tazminat hukuku, borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Ticaret ve şirketler hukuku ile ilgili davalarda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.