Pazar Tezgahında Açıkta Bırakılmış Eşyanın Çalınması Halinde Nitelikli Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi

Pazar Tezgahında Açıkta Bırakılmış Eşyanın Çalınması Halinde Nitelikli Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Pazar Tezgahında Açıkta Bırakılmış Eşyanın Çalınması

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Hırsızlık – Madde 141

(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Madde Gerekçesi

Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmıştır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gereken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır.

Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir.

Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.

Maddenin ikinci fıkrasında, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji, taşınır mal sayılmıştır. Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabiî veya sun’i buharlar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir.

Nitelikli hırsızlık – Madde 142

(1) Hırsızlık suçunun;

a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,

İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

Madde Gerekçesi

Maddede, hırsızlık suçunun nitelikli şekilleri tanımlanmıştır. Bu nitelikli unsurlar, üç fıkra hâlinde tasnif edilmiştir.

Birinci fıkranın (a) bendine göre; hırsızlık suçunun, kime ait olursa olsun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.

Eşyanın kurum ve kuruluş veya ibadet yerine ait bulunması veya buralarda özel muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamış, görevlilerin veya ibadet edenlerin özel eşyası hakkında suçun işlenmesi hâlinde de bu nitelikli unsurun oluşacağı kabul edilmiştir.

Kamu yararı veya hizmetine tahsis edilen eşyanın bulunduğu yer önemli değildir.

Fıkranın (b) bendinde, hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi, suçun diğer bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır.

Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırılırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçlarının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hükmüne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örneğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aranmış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomobildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir.

Fıkranın (c) bendi ile, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçlarında ve bunların belli kalkış ve varış yerlerinde yani istasyonlarda bulunan eşya korunmaktadır. Bu gibi eşyanın yolcu veya araç personeline ait bulunması, keza yolcu veya personelin beraberinde bulunması gerekli değildir. Kargo ile nakledilen veya araçtan indirilen yahut yüklenmek üzere hazırlanan eşya da bu kapsama alınmıştır. Eşyanın muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamıştır. Aracın türü önemli değilse de, umuma tahsis edilmiş olması zorunludur. Bir vasıtanın umuma tahsis edildiği, bir bedel karşılığında herkes tarafından kullanılabilir olması ile değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı nakletmesiyle anlaşılır.

Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Deprem, sel, su baskını, yangın ve savaş gibi afet veya genel felâketin sebebiyet verebileceği zararları önlemek, bu afet veya felaketlere maruz kalan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanmış olan eşya, bu bent kapsamına giren hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaktadır. Eşyanın bulunduğu yer önemli değildir; bunların bina içerisinde veya açıkta depolanmış olması mümkündür. Bunun gibi, eşyanın afet ve felâket bölgesine gittikten sonra ve henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması hâlinde de bent uygulanacaktır.

Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur.

Fıkranın (f) bendine göre, hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi, bir nitelikli hâli oluşturmaktadır. Suçun temadi hâlinde işlenmesi, bu nitelikli hâlin kabulünde etkili olmuştur.

Maddenin ikinci fıkrasında, hırsızlık suçunun birinci fıkraya nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şekilleri düzenlenmiştir.

İkinci fıkranın (a) bendine göre, hırsızlık suçunun kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektirmektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda olmasının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini almış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır.

Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasından yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir.

Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamayacak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, duruma göre, yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Fıkranın (b) bendinde, hırsızlığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel bir beceriyle işlenmesi hâli öngörülmüştür. Yankesicilik veya kişisel çeviklik ile işlenen hırsızlık hâlleri bendin kapsamına girdiği gibi, bir hayvanı alıştırmak suretiyle ve ondan yararlanılarak işlenen fiiller hakkında da bendin uygulanması sağlanmıştır. Bunun gibi, yoldan giden bir kimsenin çantasını kapıp kaçmak suretiyle işlenen hırsızlık da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Ancak, bu son hâlde, direncini kırma amacıyla kişiye karşı cebir kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, yağma suçu oluşur.

Fıkranın (c) bendinde hırsızlık suçunun doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Kişinin içinde bulunduğu bazı durumlar, eşyası üzerindeki koruma ve gözetimini zayıflatabilir ve hatta ortadan kaldırabilir. Bu durumdan yararlanarak hırsızlık suçu kolaylıkla işlenebilir.

Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hâl için önemli olan, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilit, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle açılmış olabilir. Anahtar, hırsızlık veya yağma suretiyle de elde edilmiş olabilir. Bu durumda iki suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Kilidin, hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere nakletmek amacı ile açılmış olması gerekir. Kilidin muhkem olması şart değildir. Anahtar veya diğer aletlerin, vasıtasız olarak açılması mümkün olmayan bir kilidi açmak için kullanılması lazımdır. Kilidi kırmadan açmaya yarayan her türlü araç, alet sayılır. Sahibinin kilidin üzerinde unuttuğu anahtar çevrilerek kilidin açılması suretiyle hırsızlığın işlenmesi ve çalınacak şeyin herhangi bir aletle yerinden sökülmesi hâllerinde bu bent uygulanmayacaktır.

Fıkranın (e) bendine göre; hırsızlık suçunun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır.

Fıkranın (f) bendinde bir nitelikli hâl olarak hırsızlık suçunun tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak işlenmesi öngörülmüştür Kişi, kendisini tanınmayacak hâle getirmekle, yakalanmasını önlemek ve böylece cezasız kalmasını sağlamak amacı gütmektedir. Keza, kişinin kamu görevlisi sıfatını takınması suretiyle hırsızlık suçunu işlenmesi hâlinde, bu sıfatın verdiği kolaylıktan yararlanma söz konusudur.

Fıkranın (g) bendine göre; hırsızlık suçunun barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren hâl olarak tanımlanmıştır. Ancak, hırsızlık suçunun bu nitelikli şeklinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, hapis cezasının yanı sıra adli para cezası öngörülmüştür. Çünkü, bu durumda hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle uğranılan zararın veya elde edilen yararın miktarını tam olarak belirlemek her zaman mümkün olamamaktadır.

Suçun gece vakti işlenmesi – Madde 143

(1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Madde Gerekçesi

Madde metninde, hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi durumunda cezanın artırılması öngörülmüştür.

Pazar Tezgahında Açıkta Bırakılmış Eşyanın Çalınması Halinde Nitelikli Hırsızlık Suçundan Ceza Verilir mi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2014/445 Karar No: 2017/556 Karar Tarihi: 19.12.2017

Kararı veren Yargıtay Dairesi: 2. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

İçtihat Metni

Sanık …’ün hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-e, 143, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bafra Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.08.2011 gün ve 418-840 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 25.03.2014 gün ve 19581-8115 sayı ile;

“…Katılanın pazar yerindeki tezgâhında üstünü branda ile örterek bıraktığı sebzelerinin sanık tarafından geceleyin çalınması şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 141/1. maddesine uyduğu gözetilmeden nitelendirmede yanılgıya düşülerek sanığın tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçunu işlediği gerekçesi ile aynı Kanunun 142/1-e maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 23.04.2014 gün ve 384437 sayı ile;

“…Katılanın suç yeri olan pazar yerinde bir tezgâhının bulunduğu ve suça konu ürünleri bu tezgâhta sattığı, sebze ve meyveleri burada sattıktan sonra ertesi gün tekrar gelmek üzere tezgâhın üstünü branda ile kapattığı, bu suretle de suça konu eşyaların kullanım gereği açıkta bırakıldığı anlaşılmaktadır. Diğer bir ifade ile eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu bir hâl söz konusudur.

Bu çerçevede, pazar yerindeki üzeri branda ile kapalı olan on bir kasa domates, dört kasa salatalık ve bir kasa patlıcanı çalma şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-e maddesinde yazılı olan kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçunu oluşturduğu, bu sebeple yerel mahkemenin uygulamasının doğru olup hükmün onanması gerektiği”

görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 03.06.2014 gün ve 20594-15579 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, pazar yerinde bulunan katılana ait üzeri branda ile örtülü tezgâhtan geceleyin gerçekleştirdiği hırsızlık eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 141/1. maddesine mi, yoksa aynı Kanunun 142/1-e maddesine mi uyduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

31.05.2011 günü saat 00.50 sıralarında tanık …’in, pazar yerinde hırsızlık olayı meydana geldiği ve eylemi gerçekleştiren kişinin … plaka sayılı araca binip olay yerinden ayrıldığı yönünde kolluğa ihbarda bulunması üzerine soruşturmaya başlanıldığı,

Yakalama ve görgü tespit tutanağında; katılana ait tezgâhın dağınık ve üzerine örtülü brandanın yarı açık vaziyette olduğu, katılanın, tezgâhında bulunan iki çuval salatalık, dört kasa domates ile ayrıca kutu içinde bulunan salatalık, domates ve biber gibi malzemelerinin çalındığını söylediği, başka bir sokak üzerinde park halinde görülen … plakalı aracın arka tarafından ele geçirilen sebzelerin katılandan çalınan malzemeler olduğunun tespit edildiği, ihbarda bulunan tanık … ve diğer tanık …’in teşhisi üzerine söz konusu aracın sahibi olan sanığın yakalandığı bilgilerine yer verildiği, olay yerini gösteren fotoğrafların da tutanağa eklendiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan; Emirefendi Mahallesi … Türk Caddesi üzerindeki pazar yerinde pazarcılık yaptığını, pazarda devamlı aynı yerde duran tezgâhında herhangi bir kilit sisteminin bulunmadığını, olay günü satış işini bitirdikten sonra tezgâhında bulunan sebzelerin üzerini branda ile örtüp pazar yerinden ayrıldığını, aynı gece saat 02.00 sıralarında hırsızlık olayını öğrendiğini, tezgâhını kontrol ettiğinde yaklaşık 350 Lira değerindeki sebzelerin yerinde olmadığını gördüğünü, sanığa ait araçtan ele geçirilen sebzelerin kendisine ait olduğunu tespit ettiğini,

Tanıklar … ve …; geceleyin evlerine döndükleri sırada bir şahsın, önceden tanıdıkları katılanın pazar yerinde bulunan tezgâhından aracına sebze kasası yüklediğini görmeleri üzerine polise ihbarda bulunduklarını, bu sırada şahsın aracına binerek olay yerinden ayrıldığını, akabinde kolluk görevlilerince sebze yüklü aracın başka bir sokakta terk edilmiş halde bulunduğunu, katılanın tezgâhından aracına sebze yükleyen şahsın sanık olduğunu teşhis ettiklerini,

Beyan etmişlerdir.

Sanık; olay akşamı evinde olduğunu, ikametinin önüne park ettiği aracın yerinde olmadığını görmesi üzerine müracaatta bulunmak için karakola gittiğinde aracının bir hırsızlık olayında kullanıldığını öğrendiğini, olayla ilgisinin bulunmadığını savunmuştur.

Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için öncelikle hırsızlık suçunun ilgili hükümlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 141. maddesinde yer alan Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. şeklindeki düzenleme ile hırsızlık suçunun basit hâli hüküm altına alınmış, aynı Kanunun 142. maddesinde ise suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri sayılmıştır. Hırsızlık suçunun basit hâlinin oluşması için, başkasına ait taşınabilir eşyanın suçun nitelikli hâllerinde belirtilen şekiller dışında çalınması gerekmektedir.

Suç ve karar tarihi itibarıyla uyuşmazlık konusuyla ilgili 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi;

“(1) Hırsızlık suçunun; …

e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, …

İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur…”

şeklindeki iken, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 62. maddesiyle Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesinin 1. fıkrasındaki “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklinde iken yaptırım “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.

Belirtilen bentteki suçun oluşabilmesi için, hırsızlık fiilinin âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi gerekmekte olup, bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; “fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece maliklerince her türlü denetim, gözetim ve önlemden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır.

Suçun konusu açıkta bırakılmış eşya olup, “açıkta bırakılmış eşya” ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşyalar akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli hâlin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp, hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve âdet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-e maddesinde yer alan nitelikli hırsızlığın karşılığı 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 491/2. maddesinde; “adet muktezası olarak yahut tahsis ve istimalleri itibarıyla umumun tekafülü altında bulunan eşya hakkında hırsızlık” olarak düzenlenmiştir. İki madde birbiriyle paralel hükümler içermekte ise de, umumun tekafülü ya da kamunun güvencesine bırakılma şeklinde ifade edilen unsur 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142/1-e maddesinde bulunmadığından, açıkta bırakmanın âdet, tahsis ya da kullanım gereği nedenlerine dayandığının tespiti yeterli kabul edilmiş ve böylece nitelikli hâlin uygulama alanı 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’na göre genişletilmiştir.

Öğretideki görüşlere göre “âdet”; toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi olarak tanımlanmış olup, zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir.

“Tahsis” kelimesi, eşyanın bir iş için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir.

“Kullanım gereği” ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumları kastedilmekte olup, söz konusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirilebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu hallerde bu nitelikli hâl uygulanacaktır.

Doktrindeki yaygın görüşlere göre, suça konu eşyanın genel ve kamuya açık bir yerde bulunmayıp herkesin rahatlıkla girip çıkamayacağı bir yere bırakılması, açıkta bırakılmasının adet veya tahsis ya da kullanımları gereği zorunlu olmaması, sahibi veya zilyedi ya da onlar adına başkasının gözetimi altında olması, ebat ve ağırlığı gereği çalınmasının normalin üstünde bir güç ve teknik gerektirmesi durumlarında söz konusu nitelikli hâlin uygulanmayacağı kabul edilmekte, elektrik ve telefon direkleri, çeşmeler, elektrik lambaları, demir yollarındaki raylar, tarlalardaki tarım araçları ve toplandıktan sonra bırakılan mahsuller, deniz kıyısında bırakılan kayıklar ve ağlar, trafik işaret ve lambaları, inşaata bırakılan inşaat malzemeleri ve demirler, anıtlara bırakılan çelenkler, yol kenarlarına yığılan taş ve çakıllar, gemilerdeki can yelekleri ve filikalar, binalar üzerindeki paratonerler, sel ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşları ve kapaklar, deprem anında acil müdahale için gerekli malzemelerin bulunduğu deprem konteynırları bu nitelikli hâl kapsamında bulunan eşyalara örnek olarak gösterilmektedir. (Sulhi Dönmezer, Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi, 2001, s.388, Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2010, s. 1410; İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu, Malkoç Kitapevi, 2005, s.938; Kubilay Taşdemir, Ramazan Özkepir, Sahtecilik ve Mala Karşı Cürümler, Adil Yayınevi, 1999, s.332)

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın, 31.05.2011 tarihinde geceleyin, katılanın pazar yerindeki tezgâhında üzerini branda ile kapatarak bıraktığı sebzeleri çaldığı olayda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki nitelikli hâlin uygulanabilmesi için hırsızlık suçuna konu eşyanın, âdet veya tahsis ya da kullanımı gereği açıkta bırakılmış olmasının gerekmesi, uyuşmazlık konusu olayda katılanın, satış sonrası eşyalarını bulunduğu yerde veya toplayıp götürerek başka bir yerde muhafaza altına alma imkânı mevcut olduğundan kullanım veya tahsis gereği açıkta bırakılma hâllerinin söz konusu olmaması, hırsızlık suçuna konu eşyanın âdet gereği açıkta bırakıldığının kabulü için bu konuda süreklilik kazanmış genel bir alışkanlığın bulunmasının zorunlu olması ve âdetlerin zamana, yere ve bölgeye göre değişebilmesi hususları göz önüne alındığında, suçun işlendiği yörede pazarcılık yapan kişilerin, satışa sunduğu ürünleri geceleyin pazar yerinde, tezgâh üzerinde açıkta bırakmaları yönünde süreklilik kazanmış genel bir alışkanlığın bulunup bulunmadığının, başka bir anlatımla katılanın pazar yerinde açıkta bıraktığı sebzelerin âdet gereği açıkta bırakılmış eşyalardan olup olmadığının mahalli bilirkişi dinlenmek, gerektiğinde keşif yapmak suretiyle araştırılıp açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre suç niteliğinin belirlenmesi gerekir iken, bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan sanığın TCK’nın 142. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca cezalandırılması usul ve kanuna aykırıdır.

Öte yandan, hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında da zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Dairenin bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, hırsızlık suçuna konu eşyanın açıkta bırakılmasının âdet gereği olup olmadığının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre suçun niteliğinin belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 53. maddesinin uygulanması bakımından yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 25.03.2014 gün ve 19581-8115 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- Bafra Asliye Ceza Mahkemesinin 04.08.2011 gün ve 418-840 sayılı hükmünün, hırsızlık suçuna konu eşyanın açıkta bırakılmasının âdet gereği olup olmadığının açıklığa kavuşturularak sonucuna göre suç niteliğinin belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması ve hükümden sonra 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, mahkemece yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması nedenlerinden BOZULMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.12.2017 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.