Alacağın Tahsili Amacıyla Tehdit ve Cebir Kullanılması Halinde Yağma Suçundan Ceza Verilebilir mi

Alacağın Tahsili Amacıyla Tehdit veya Cebir Kullanılması Halinde Yağma Suçundan Ceza Verilebilir mi - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağın Tahsili Amacıyla Tehdit veya Cebir Kullanılması

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Yağma – Madde 148

(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.

(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.

Madde Gerekçesi

Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.

Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.

Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder.

Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur.

Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında senedin yağması düzenlenmiştir. Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi de yağma sayılmıştır. Senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerekir. Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı boşaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kullanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğurucu senet tanımına girer.

Maddenin son fıkrasında, mağdurun herhangi bir vasıta ile kendini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesinin, örneğin uyku ilacı ile uyutulmasının, yağmada cebir sayılacağı açıklanmıştır. 

Nitelikli yağma – Madde 149

(1) Yağma suçunun;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,

h) Gece vaktinde,

İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Madde Gerekçesi

Madde metninde, yağma suçunun nitelikli hâlleri tanımlanmaktadır.

Birinci fıkranın (a) bendinde, yağmanın silâhla işlenmesi nitelikli bir hâl sayılmıştır. Silâhın cebir veya tehdit amaçlı olarak kullanılmasının bir önemi yoktur. Bu bakımdan, silâhın mağdura gösterilmesi veya yöneltilmesi suretiyle tehditte bulunulması ya da cebir aracı olarak kullanılması hâlinde, bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmolunacaktır.

Fıkranın (b) bendinde, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle yağma suçunu işlemesi hâlinde, cezanın artırılacağı hüküm altına alınmıştır.

Tanınmamak için tedbirler alınması hâlinde de bu bent hükmüne göre cezaya hükmolunacaktır. Tehdidin mektupla yapılması hâlinde, mektubun imzasız olması, korku salmış bir kimsenin ismi ile veya rumuzla yahut sahte imza ile imzalanmış olması, bu duruma ilişkin örnekleri oluşturmaktadır.

Fıkranın (c) bendine göre, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Bu nitelikli hâlin varlığı için, yağma suçunu iki veya daha fazla kişinin müşterek fail olarak işlemesi gerekir. İki veya daha fazla kişinin suçu birlikte işlemesi hâlinde bir iştirak ilişkisi vardır ve bu kişilerin hepsi müşterek faildir. Ancak, yağma suçunun iştirak hâlinde işlenmesine rağmen, müşterek faillik ilişkisinin bulunmadığı durumlarda, örneğin diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olması hâllerinde, bu nitelikli unsur dolayısıyla cezada artırma yapılamayacaktır.

Bu hükmün kabulünde, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesinin mağdur üzerinde oluşturabileceği zorlayıcı etki göz önünde bulundurulmuştur.

Fıkranın (d) bendinde, yağma suçunun yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde işlenmesi nitelikli bir hâl sayılmıştır. Yol kesme hâlinde fiilin doğrudan doğruya mağdura karşı işlenmiş olması gerekir; yol kesme süresi kısa veya uzun olabilir.

Fıkranın (e) bendinde, yağma suçunun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir.

Fıkranın (f) bendine göre, yağma suçunun suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi, söz konusu suçun nitelikli unsurunu oluşturmaktadır. Örgütün suç işlemek maksadıyla meydana getirilmiş olması gerekir.

Bu nitelikli unsurun varlığı için, örgüte yarar elde etmek maksadıyla hareket edilmesi gerekir; ancak, örneğin yağma sonucu elde edilen paranın örgüte aktarılması şart değildir. Yarar deyiminin de geniş şekilde anlaşılması gerekir. Mağdurun böyle bir örgüte üye olmaya ve aidat ödemeye veya bağışta bulunmaya zorlanması hâlinde de, bu bent uygulanır.

Fıkranın (g) bendinde, yağma suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, failin suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılması kabul edilmiştir. Zira bu hâlde mağdurun daha şiddetli bir korkunun etkisi altına düşeceği muhakkaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Daha az cezayı gerektiren hâl – Madde 150

(1) Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

Madde Gerekçesi

Madde metninde, yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Bu hükme göre, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Böylece, Kanunda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 308. maddesinde tanımlanan ve “ihkakı hak” veya “kendiliğinden hak alma” diye ifade edilen suç tanımına ayrıca yer verilmemiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.

Alacağın Tahsili Amacıyla Tehdit veya Cebir Kullanılması Halinde Yağma Suçundan Ceza Verilebilir mi

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2016/861 Karar No: 2016/1240 Karar Tarihi: 13.12.2016

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 6. Ceza Dairesi

İçtihat Metni

Yağma suçundan sanık …’ın beraatine ilişkin İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.02.2010 gün ve 129-11 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.06.2012 gün ve 15870-12762 sayı ile;

“Sanıklar …’ın kendisinden satın aldığı aracın vergi borçlarını ödememesi nedeniyle yanında diğer sanıklar, İ. İlter ve … ile birlikte öldürmekle tehdit ettikleri yakınan …’i gece 22.00 sıraları evinden alıp sanık …’ın araba galerisinde zorla senet imzalatmaları eylemine sanık …’ın kendi iş yerinde bu senedi adı geçen mağdur …’e imzalanması için hazırlayarak diğer sanıklara vermek suretiyle suça katıldığının anlaşılması karşısında; sanık …’ın mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.05.2013 gün ve 226-96 sayılı sanığın nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 149/1-c-d-h, 62, 53/1 ve 63. maddeleri gereğince 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.03.2015 gün ve 8724-38833 sayı ile onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,

Karşı Oy Gerekçesi

Daire Üyesi M. Kurt;

Davaya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 250. maddesi ile görevli mahkemece bakılması kanunlara uygun ise de eşitlik ilkesine aykırı olduğundan, hükmün bozulması gerektiği

görüşüyle karşıoy kullanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.04.2016 gün ve 91600 sayı ile;

“Mağdur …’in sanık …’la takas ederek verdiği Opel marka aracın vergi borcunun kimin tarafından ödeneceği hususunda taraflar arasında ihtilaf çıktığı, mağdurun aracı …’tan satın aldığını, onunla görüşülmesi gerektiğini, kendisinin ödeme yapamayacağını söylemesi üzerine sanıklar …, İ. İlter ve …’ın mağduru ve kardeşini zorla sanık …’ın oto galerisine sanık …’ın haberi olmadan getirdikleri,

Sanıklar …, İ. İlter ve …’ın mağduru diğer sanık …’ın galerisine getirme nedenlerinin, mağdur ile … arasındaki satış sözleşmesine dayanan hukuki ilişki nedeniyle vergi borcunun kimin tarafından ödeneceğine ilişkin olduğu, dolayısı ile sanık …’ın hukuki ilişkinin tarafı olması nedeniyle vergi borcundan sorumlu olabileceği için onun yanına gelindiği, bu durumda sanık … hakkında suç tarihi itibarı ile yağma suçu yönünden 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 308/2. maddesi ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 150/1. madde uygulanmasının değerlendirmesinin yapılmadan hüküm tesisi yasaya aykırı olacağından İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi 07/05/2013 gün 2012/226 Esas, 2013/96 sayılı kararının bu yönü ile bozulması”

gerektiği düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 03.05.2016 gün, 3605-3796 sayı ve oyçokluğu ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık S. İlboğa’nın çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek, şikâyetçi Üzeyir Sezer’e karşı yağma suçuna teşebbüsten beraatine, sanıklar …, …, ve …’ın çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak suçundan beraatlerine, sanık İ. İlter’in çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak ve şikâyetçi … Dülger’e karşı yağma suçlarından beraatine, şikâyetçiler Üzeyir Sezer ve …’e karşı yağma suçlarından mahkûmiyetine, sanık …’ın çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak ve şikâyetçi … Dülger’e karşı yağma suçlarından beraatine, şikâyetçi …’e karşı yağma suçundan mahkûmiyetine, sanık … ve …’ın çıkar amaçlı suç örgütü üyesi olmak ve şikâyetçi … Dülger’e karşı yağma suçundan beraatlerine, şikâyetçi …’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetlerine ilişkin hükümler Özel Dairece onanmak suretiyle, sanık …’ın şikâyetçi …’e yönelik ihkakı hak suçundan verilen düşme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık Abullah Balık hakkında şikâyetçi …’e yönelik yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı yağma eyleminin suç tarihi itibarıyla 765 sayılı (mülga) TCK’nın 308/2. ya da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 150/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Şikâyetçi…’in, sanık …’a ait galeriden 26.11.2004 tarihli harici satış sözleşmesi ile satın aldığı 1994 model Opel marka aracı, satış sözleşmesinden yaklaşık 1 ay sonra, Kartal marka araç ve 2600 Lira almak koşuluyla inceleme dışı sanık … ile takas ettiği, U. Hakan’ın şikâyetçiye 750 Lira ödeme yaptığı, aracın devrini almak istediğinde ise vergi borcu olduğunu öğrendiği bunun üzerine şikâyetçiyi arayarak “Opel marka aracın borcunu ödeyeceksin” dediği, şikâyetçinin durumunun olmadığını, borcu sanıktan almasını söylediği, olay günü saat 22.00 sıralarında inceleme dışı sanıklar U. Hakan, İ. İlter ve …’ın şikâyetçiyi evinde tehdit edip kardeşi … ile birlikte sanığın galerisine getirdikleri, bir süre sonra sanığın da geldiği, şikâyetçiyi yaklaşık yarım saat galerideki özel bölmede tutarak tehdit edip 1300 liralık senet imzalattıkları,

U. Hakan’ın şikâyetçi…’den takas yolu ile aldığı aracın…adına kayıtlı olup satılmak üzere sanığın galerisine bırakıldığı, söz konusu aracın 13.11.2003 tarihinde satıcısı …, alıcısı … olan satış sözleşmesine, 26.11.2004 tarihinde de alıcısı şikâyetçi, satıcısı…olan başka bir satış sözleşmesine konu olduğu,

Anlaşılmaktadır.

Şikâyetçi … kollukta özetle; sanığın oto galerisinden satın aldığı aracı 1 ay kullandıktan sonra U. Hakan’ın aracı ile takas ettiğini, bir süre sonra kendisini arayarak “arabanın borcu var, bu borcu ödeyeceksin, yoksa senin için iyi olmaz, biz belalı adamlarız, belanı bizden bulma, sana ve ailene zarar veririz, sen bu parayı bizi ve kendini üzmeden bir an önce öde” diyen U. Hakan’a, ödeme gücünün ve borcunun olmadığını, aracın borcu varsa sanıktan almasını söylediğini, ardından U. Hakan, Aydın ve İ.’in evine geldiklerini, tehdit edip kardeşi … ile birlikte Yatağan’a sanığın galerisine götürdüklerini, bir süre sonra sanığın da geldiğini, ardından olay yerine intikal eden polislerin yaptıkları aramada Aydın’ın üzerinde tabanca bulduklarını, sanığın polislerle konuşması üzerine tabancanın iade edildiğini, polisler gittikten sonra İ. ve U. Hakan’ın “Bu parayı ya bugün ödeyeceksin ya da senet vereceksin, yoksa senin buradan ölün çıkar” dediklerini, senedi sanığın düzenlediğini, üzerlerinde silah olmasının kendisini ve kardeşini korkuttuğunu, bu nedenle senedi imzaladığını, ancak senedin muhteviyatını göstermediklerini, sanığın, İ., Aydın ve U. Hakan ile birlikte hareket ederek kendisini mağdur ettiğini, savcılıkta ve 12.03.2007 günlü oturumda; galeriye gidip aracın vergi borcunu sanığa anlattıklarında olayın kendisi ile ilgisinin olmadığını söylediğini, 10.02.2009 günlü oturumda ise; U. Hakan ile takas ettiği aracın vergi borcu nedeniyle aralarında ihtilaf olduğunu, U. Hakan’a aracı sanıktan aldığını belirterek “bu işi o bilir, o çözsün” dediğini, sanığın galerisine gittiklerini, sanıkla konuştuklarını, herhangi bir baskı olmadan borcunun olduğunu kabul edip senedi imzaladığını, hatırladığı kadarıyla senedin 1300 Liralık olduğunu, iki döneme ait vergi borcu olduğu söylendiği için bu miktarda olduğunu,

İnceleme dışı sanık İ. İlter aşamalarda; kimseyi tehdit etmediğini,

İnceleme dışı sanık … 01.09.2005 tarihli dilekçede; İ. ve U. Hakan ile birlikte…’i evinden alıp zorla sanığın galerisine götürdüklerini ve zorla senet imzalattıklarını, sanığın, önce polis çağırdığını ancak şikâyetçi olmaması üzerine polisin işlem yapmayarak döndüğünü, savcılıkta;…’i sanığın galerisine götürdüklerinde sanığın kendilerinin tahsilata geldiğini zannederek polisle galeriye geldiğini, polisler üzerini aradığında bulunan kuru sıkı tabancanın faturası olduğu için kendisine iade edildiğini, polisler gittikten sonra sanığın ofisinde oturduklarını, U. Hakan’ın alacak verecek meselesini konuştuklarını, şikâyetçinin “hallederiz” demesi üzerine sanığın çekmecesinden senet çıkarıp doldurduğunu, fakat “benim el yazım ile olmaz” diyerek vazgeçtiğini,…’e yazdırdıklarını, senede ne olduğunu bilmediğini, sanığın bu olaylar olurken yanlarında olduğunu, kendilerine “benim Koru köyünde yüklü miktarda alacağım var, bana yardımcı olacaksınız, beraber yürüyeceğiz, beraber büyüyeceğiz” dediğini,

İnceleme dışı sanık … kollukta; Aydın Çine’den Opel marka araç satın alırken…’in aracılık yaptığını, Kartal marka aracını…’e verdiğini,…’in Şahin marka başka bir aracına da tüp taktığını, çıkan 1300 Liralık borç nedeniyle…’e senet imzalattığını, sanık ile bu konuyu konuşmadığını, sanığın yazıhanesine gitmediklerini, zorla senet imzalatmadıklarını, savcılıkta; şikâyetçiden Kartal marka araç ve 2000 Lira karşılığında Opel marka araç aldığını, mahkemede;… ile araç takas ettiğini, sanığa aracın borcu olup olmadığını sorduğunda, borcunun olmadığını söylediğini, sözüne güvenerek aracı aldığını, daha sonra aracın vergi borcu olduğunu öğrendiğini,…’e aracı iade edip kendi aracını istediğini, …’in ise “senet vereyim” dediğini, polislerin olduğu ortamda senet aldığını, zorla senet imzalatmadığını,

Beyan etmişlerdir.

Sanık … kollukta; …’in Opel marka bir araç getirip Şahin marka araç aldığını, ödemelerin peşin yapıldığını, aralarında borç alacak ilişkisi kalmadığını, zorla senet imzalatmadığını, polisin gelip birilerini aramadığını, savcılıkta;…’e iki adet araç sattığını, U. Hakan’ın hatırlamadığı bir tarihte kendisini arayarak,…’den araç aldığını sağlam olup olmadığını sorduğunu, kendisinin de satışın sağlam olduğunu, her zaman alabileceğini söylediğini, olayla herhangi bir ilgisinin olmadığını, kimsenin şikâyetçiye zorla senet imzalatmadığını, mahkemede;…’e sattığı Opel marka aracı…’in de U. Hakan’a sattığını, U. Hakan’ın aracın devrini kendisinden istediğinde… ile muhatap olmasını söylediğini, kendisi yokken galerisine geldiklerini, oğlu çağırınca görüştüğünü, aracın 600 Lira vergi borcu olduğunu, bunu da…’e verdiğini, olayla ilgi ve bağlantısının bu kadar olduğunu,

Savunmuştur.

Uyuşmazlık konusu ile ilgili 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının, “Adliye Aleyhinde Cürümler” başlığını taşıyan dördüncü babının Kendiliğinden İhkakı Hak Edenler başlıklı sekizinci fasılında yer alan 308. madde de düzenlenen suçun oluşması için; failin, iddia ettiği bir hakkı elde etmek amacıyla, resmi makamlara müracaat imkanı olduğu halde, eşya ve şahıslar üzerinde cebir kullanması gerekmektedir. Failin böyle bir hakka sahip olduğuna inanması ve bu niyetle hareket etmesi yeterli olup, iddia ettiği hakkın gerçekten “sahibi” olması zorunlu değildir. Kaldı ki, failin hak sahibi olduğunu ispatlaması, aynı maddenin dördüncü fıkrasında indirim nedeni olarak düzenlenmiştir. Bununla beraber, failin bu konudaki iradesini haklı gösterir objektif vakıa ve deliller de bulunmalıdır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 308. maddesindeki kendiliğinden hak alma suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş, onun yerine kanunda belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş, bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir. Nitekim 5237 sayılı TCK’nın Daha az cezayı gerektiren hal başlığı altındaki 150. maddesinin konumuzu ilgilendiren 1. fıkrası; Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklindedir.

Buna göre, 765 sayılı (mülga) Türk Ceza Kanunu’nun 308. maddesinde adliye aleyhine işlenen bir suç olarak koruma altına alınan eylemlerin bir kısmı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 150/1. maddesiyle malvarlığına ilişkin bir suç haline dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması halinde eylem yağma suçunu oluşturmakla birlikte, bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir.

Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp, hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Başka bir anlatımla, şekil şartına uyulmadan kurulan bu ilişkinin ilgili kanun hükümleri uyarınca özel hukuk alanında hukuki sonuç doğurmayacak olması, ceza hukuku alanında dikkate alınmasına engel olmayacaktır. Burada önemli olan şekil şartına uyulsun veya uyulmasın meşru bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı ve bu hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edilip edilmediğidir.

Bununla birlikte fail tarafından alacağın tahsili amacıyla gerçekleştirilen yağma eyleminin alacak ile orantılı olması gerekmektedir. Alacak miktarından bariz bir şekilde çok daha fazla miktarın alınması durumunda artık 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 150/1. maddesinin uygulanması mümkün değildir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık …’ın araç alım satımı yaptığı galeriye Opel marka aracın kayıt maliki … tarafından satış için bırakıldığı, önce … isimli bir şahsa satılan aracın, bir süre sonra sanığın galerisine tekrar getirilerek olayın şikâyetçisi …’e satıldığı, sanığın, devam eden bu süreçte aracı kayıt dışı da olsa satın almadığı, bu nedenle aracın vergi ve trafik cezalarından da sorumlu olmadığı, dolayısıyla sanık ve şikâyetçi arasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 150/1. maddesinin uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkiden bahsedilemeyeceği gibi 765 sayılı (mülga) TCK’nın 308. maddesi anlamında kendisinin hak sahibi olduğunu düşündürecek bir alacağının da bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla Özel Dairenin onama kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Sonuç:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.12.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.