Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilebilir mi

Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilebilir mi- Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Bilişim Avukatı - Av. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Bilgisayara Lisanssız Yazılım Yüklenmesi Nedeniyle Bilgisayara El Koyma ve Müsadere Kararı Verilmesi

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Eşya müsaderesi – Madde 54

(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu

Haklara tecavüzün önlenmesi – Madde 81

Musiki ve sinema eserlerinin çoğaltılmış nüshaları ile süreli olmayan yayınlara bandrol yapıştırılması zorunludur. Ayrıca, kolay kopyalanmaya müsait diğer eserlerin çoğaltılmış nüshalarına da eser veya hak sahibinin talebi üzerine bandrol yapıştırılması zorunludur. Bandroller, Bakanlıkça bastırılır ve satılır. Bakanlıkça belirlenen satış fiyatı üzerinden meslek birlikleri aracılığı ile de bandrol satışı yapılabilir.

Bandrol alınabilmesi için, bandrol talebinde bulunanın yasal hak sahibi olduğunu beyan eden bir taahhütnameyi doldurması zorunludur. Bakanlıkça tespit edilen diğer evrak ve belgelerle birlikte başvuru yapılır. Bakanlık, bu başvuru üzerine başka bir işleme gerek kalmaksızın on iş günü içinde bandrol vermek mecburiyetindedir. Beyana müstenit yapılan bu işlemlerden Bakanlık sorumlu tutulamaz.

Bandrol yapıştırılması zorunlu nüshaların tespit edilmesi ve çoğaltılmasına ilişkin materyalleri üreten veya bu materyallerin dolum ve çoğaltımını yapan yerler, bu maddede belirtilen taahhütnamenin bir kopyasını almak, saklamak ve istendiğinde yetkili makamlara ibraz etmekle yükümlüdür.

Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bakanlık ile mülkî idare amirleri bandrollenmesi zorunlu olan nüshaların ve süreli olmayan yayınların, bandrollü olup olmadıklarını her zaman denetleyebilir. Gerekli görüldüğünde, mülkî idare amirleri re’sen veya Bakanlığın talebi ile bu denetimi gerçekleştirmek üzere illerde denetim komisyonu oluşturabilir. İhtiyaç hâlinde, bu komisyonlarda Bakanlık ve ilgili alan meslek birlikleri temsilcileri de görev alabilirler.

Bu denetimler sırasında bu Kanunda koruma altına alınan hakların ihlal edildiğinin tespiti hâlinde 75 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca işlem yapılır.

Bu Kanun kapsamında korunan, yasal olarak çoğaltılmış, bandrollü nüshaların da yol, meydan, pazar, kaldırım, iskele, köprü ve benzeri yerlerde satışı yasaktır. Bu yasağa aykırı hareket edenler, Kabahatler Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasına göre cezalandırılır.

Bu maddede belirtilen hususların uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

Sahte bandrol üreten, satışa arz eden, satan, dağıtan, satın alan, kabul eden veya kullanan kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Bir eserle ilgili olarak usulüne uygun biçimde temin edilmiş bandrolleri başka bir eser üzerinde tatbik eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Yetkisi olmadığı hâlde, hileli davranışlarla bandrol temin eden kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Yetkisi olmayan kişilere bandrol temin eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

(İptal onüçüncü fıkra: Anayasa Mahkemesinin 12/6/2020 tarihli ve E.:2019/74; K.:2020/29 sayılı Kararı ile)

Bu Kanunda tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, ilgili tüzel kişi hakkında Türk Ceza Kanununun tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Esas No: 2017/368 Karar No: 2018/202 Karar Tarihi: 08.05.2018

Kararı Veren Yargıtay Dairesi: 7. Ceza Dairesi

Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

Özet: Suça konu lisanssız yazılımların yüklü olduğu bilgisayar kasalarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 54/1. maddesi anlamında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması ve bilgisayar kasalarının donanım olarak suçtan meydana gelen veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya olmadıkları gibi TCK’nın 54/4. maddesi kapsamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğinde de olmaması nedeniyle, Yerel Mahkemenin bilgisayar kasalarının sanığa iadesine ilişkin hükmü isabetli ise de bilgisayar kasalarında bulunan programların lisanssız ve yasal olmayan yollardan çoğaltılan kopya eser niteliğinde bulunmaları karşısında, yüklü bulunan suça konu bu programların silinmesinin ardından bilgisayar kasalarının sanığa iadesine karar verilmesi gerekmektedir.

İçtihat Metni

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan sanık …’ın beraatine ve suça konu eşyaların iadesine ilişkin Kayseri 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2008 tarihli ve 433-177 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.06.2013 tarih ve 20432-13428 sayı ile;

“Sanığın, … Bigisayar isimli işyerinde şikayetçi şirkete ait bilgisayar yazılım programlarını lisanssız olarak ticari amaçla bilgisayarlara yüklemek suretiyle 5846 sayılı Kanun’a muhalefet suçunu işlediği iddiası ile açılan davanın yargılaması sonucunda beraatine karar verilmiş ise de,

Tanık …’in aşamalardaki anlatımları, tanık …’ın soruşturma ifadesi, dava konusu bilgisayar programlarının lisanssız olduğu yönünde görüş içeren bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından, sanığın ‘manevi, mali veya bağlantılı haklara tecavüz’ suçunu işlediği sabit olmakla,

Suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümleri birlikte ele alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 7/2. maddesi uyarınca önceki ve sonraki yasaların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle denetime olanak sağlayacak biçimde lehe olan hüküm belirlenerek sanığın cezalandırılması yerine, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması”

isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

Yerel mahkeme ise 10.12.2013 tarih ve 539-804 sayı ile;

“…Bilgisayar isimli iş yerini çalıştıran sanığın iş yerinde ele geçen emanette kayıtlı iki adet bilgisayarda müşteki firma tarafından çıkartılan Windows XP, Ofis XP programlarının yüklü olup, bilgisayarlar üzerinde bu programlara ait lisans numarasının bulunmadığı, bu nedenle bu programların lisansız yükleme yapıldığının iddia edildiği, ancak söz konusu programların alınan bilirkişi raporuna göre lisanslı olarak alınan bir CD den birden fazla bilgisayara yükleme yapılmasının imkan dahilinde olup, bu şekilde bir adet lisanslı programın bu bilgisayarlara da yükleme yapılmış olabileceği, aksi ispatlanamayan savunmaya göre kendisine tamir için getirildiğinin beyan edilmiş olması nedeniyle bu programların tamir için geldiğinde de yüklü bir şekilde bulunma imkanı olduğu, sanığın bilgisayarlara bu programlara lisanssız olarak yüklediğine dair iddiadan başka bir delil bulunmadığı, soyut iddia dışında sanığın üzerine atılı suçu işlediğini gösteren, bu suçtan cezalandırılmasını gerektiren, şüphe halini aşarak tam bir vicdani kanaat edinilmesini sağlayacak boyuta ulaşan yeterlilikte delilin bulunmadığı, oluşan bu şüphe halinin sanığın lehine değerlendirilmesinin gerektiği yönünde hukuki ve vicdani kanaate ulaşıldığından beraatine karar vermek gerekmiştir.”

gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.06.2015 tarihli ve 66908 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 594-532 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.03.2017 tarih ve 10-1592 sayı ile direnme hükmünün yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, zamanaşımının gerçekleştiğinin kabulü halinde, suç unsuru materyaller barındırdığı tespit edilen bilgisayar kasalarının iadesine ilişkin kararın isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.

1- Dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 67. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kesen bir nedenin varlığı halinde zamanaşımı süresi, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik arzeden birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi halinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığa yüklenen, “bandrol alınması gereken eseri bandrol almaksızın çoğaltma ve yayma” suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 5101 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin 9. fıkrasının 1-b bendi uyarınca iki yıldan dört yıla kadar hapis ve/veya adli para cezası olup 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesinin 1. fıkrasının e bendi uyarınca suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 22.03.2007 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak, zamanaşımını kesen en son işlem 19.06.2007 tarihli sorgu olup anılan tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK’nın 66. maddesinin 1. fıkrasının e bendindeki sekiz yıllık zamanaşımı süresinin dosya Ceza Genel Kuruluna intikal etmeden dolduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 66. maddesinin 1. fıkrasının e bendi ve 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca düşmesine karar verilmelidir.

2- Kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi nedeniyle, suç unsuru materyaller barındırdığı tespit edilen bilgisayar kasalarının iadesine ilişkin kararın isabetli olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;

İncelenen dosya kapsamından;

Katılan vekilinin, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 21.03.2007 tarihli dilekçesi ile; İstasyon Caddesi Başalp İş Merkezi No: 47/C Kayseri adresinde bulunan … Bilgisayar isimli iş yerinde, müvekkili olan firmaya ait bilgisayar programlarının lisanssız çoğaltıldığı ve ticari amaçla satışının yapıldığını öğrenmeleri üzerine müşteri sıfatıyla iş yerine gittiklerini, burada toplama tabir edilen OEM bilgisayar kasaları bulunduğunu gördüklerini, müvekkili olan firmaya ait bilgisayar programlarının lisanssız ve izinsiz olarak yüklendiği bilgisayar ve parçalarının satışı konusunda anlaşmaya vararak kapora verdiklerini, sanığın adının yazdığı firmaya ait arkasında “50 TL alındı” yazan kartvizit ile alım satımı konusunda anlaştıkları bilgisayar ve parçalarının adet, marka ve özelliklerini gösterir listeyi aldıklarını belirterek şikâyetlerine konu duruma ilişkin delillerin tespiti ile suç delillerine el konulmasını, ilgililer hakkında kamu davası açılmasını talep ettiği,

22.03.2007 tarihli arama ve el koyma tutanağına göre; Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında, Kayseri 1. Sulh Ceza Mahkemesinden alınan 22.03.2007 tarihli ve 582 sayılı iş yeri ve bilgisayar kütükleri üzerinde arama yapılması kararı doğrultusunda adı geçen iş yerine bilirkişi ile birlikte gelindiği, sanık …’ın iş yerinde olduğu görülerek durumun kendisine izah edildiği, yapılan arama ve inceleme sonucunda, iş yerinde bulunan Everest ve Asus marka, seri numarası bulunmayan bilgisayar kasalarında Microsoft Windows XP Professional ve Microsoft Office 2003 programlarının yüklü olduğunun ve lisanslarının bulunmadığının tespit edildiği, sanığın da programların lisans etiketlerinin olmadığını beyan ettiği, suç unsuru içerdiği tespit edilen iki adet bilgisayar kasasına el konulduğu,

Microsoft Windows XP Professional, Microsoft Office XP Professional ve Microsoft Office 2000 Professional eserlerinin … adına tescilli olduğuna dair hak sahipliğini gösterir tercüme evrakının dosyada mevcut olduğu,

Katılan vekilinin şikâyet dilekçesinde, sanığın adının yazdığı firmaya ait arkasında “50 TL alındı” yazan kartvizit ile alım satımı konusunda anlaştıkları bilgisayar ve parçalarının adet, marka ve özelliklerini gösterir listenin ekli olduğu, bu liste içerisinde bilgisayar kasasına işaret eden “Everest 603A Midi Tover Neon Işık USB Airduct” ibaresinin de bulunduğu,

Bilgisayar Programcısı tarafından düzenlenen 05.04.2007 tarihli bilirkişi raporuna göre; bir adet eski, bir adet yakın zamanda satışa sunulmuş veya satın alınmış bilgisayar kasalarının olduğu, iki adet bilgisayar kasası içerisinde … tarafından üretilmiş Windows XP Professional ve Office 2003 Professional programlarının bulunduğu, bulunan programların lisanslı olarak satın alınıp yüklenmesi gerektiği hâlde, lisans numarasını gösteren herhangi bir etikete rastlanılmadığı, lisans etiketlerinin yapıştırılmamış olabileceği, ürün kodlarını gösterir etiketlerin ibrazı durumunda ürünlerin lisanslı olarak kabul edilmesi gerektiği, bilgisayarlar ve CD’lerdeki programların tamamının 5846 sayılı Kanun kapsamında korunan bilgisayar programları olduğu, bu programların lisanssız olarak birden fazla bilgisayara yüklenmesinin ticari amaç taşıyacağı,

Aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 09.07.2007 tarihli rapora göre ise; Everest marka bilgisayarda sistem kurulum zamanının 30.01.2007 saat 03.19.40; Asus marka bilgisayarda sistem kurulum zamanının 07.08.2006 saat 14.49.52 olduğu, Everest marka bilgisayarda şahsi hiçbir bilgi bulunmadığı, oyun ve müzik programlarının bulunduğu, Asus marka bilgisayarda ise … Bilgisayar firması tarafından başka bir firmaya gönderilen fiyat teklif mektubu ve satılık Palio isimli bir dosyanın yer aldığı, programların aynı lisans numarası ile yüklenmediği, lisanssız olarak birden fazla bilgisayara yükleme yapılmaması sebebi ile eylemin ticari amaç taşımayacağı,

Sanık tarafından dosyaya ibraz edilen iki adet teknik servis formları incelendiğinde; … Bilgisayar ibareli, müşteri bilgileri kısımlarında …, tarih kısmında 15.03.2007, arıza tanımı kısmında “CDRW takılacak, ses kartı yüklenecek”, teslim alınan cihaz kısmında kasa ibareleri yazılı, teslim alan kısmında S. Erdem isim ve imzası bulunan ve müşteri bilgileri kısımlarında …, tarih kısmında 18.03.2007, arıza tanımı kısmında “512 MB DDRR Twinmos RAM takılacak, Datron ADSL modem tanıtılacak”, teslim alınan cihaz kısmında kasa ibareleri yazılı, teslim alan kısmında S. Erdem isim ve imzası bulunan, yapılan çalışma kısmında “512 RAM takıldı. Modem tanıtıldı. Test edildi OK”, işlem bedeli 130 TL ibarelerinin yazılı olduklarının, her iki evrakta “Servise gelen bilgisayarlardaki yüklü olan programların lisans sorumluluğu bilgisayar sahibine aittir. Firmamızın sorumluluğu yoktur” kaşesinin basılı olduğu,

Anlaşılmaktadır.

Tanıklar … ve …; … Bilgisayar isimli iş yeri ile bir alakalarının olmadığını, iş yerinin arkadaşları olan sanığa ait olduğunu, olayı sanıktan öğrendiklerini, bilgisayar kasalarının kendilerine ait olmadığını, kime ait olduklarını da bilmediklerini beyan etmişlerdir.

Sanık …; … Bilgisayar isimli iş yerinin sahibi olduğunu, iş yerinde bilgisayar ve parçaları satışı ile teknik servis hizmeti verildiğini, ele geçirilen Everest ve Asus marka bilgisayar kasalarının kendisine ait olmadıklarını, Asus marka bilgisayar kasasının 15.03.2007 tarihinde …, Everest marka olan bilgisayar kasasının ise 18.03.2007 tarihinde … tarafından parça takılmak üzere iş yerine bırakıldığını, işlemlerinin bitmesi sonrasında sahipleri tarafından alınmak üzere iş yerinde bulundukları sırada yapılan arama sonucunda el konulduğunu, bilgisayar kasalarının tamir için teslim alındığına dair teknik servis belgesinin bulunduğunu ve bir suretini dosyaya ibraz ettiğini, bilgisayar kasalarında tespit edilen Windows XP ve Office 2003 programlarının kendisi tarafından yüklenmediğini, sahipleri tarafından yüklü şekilde teslim edildiğini, bu nedenle lisans ile ilgili bir sorumluluklarının bulunmadığını, bilgisayarların sahipleri olan kişilerin ceza alacakları korkusu ile aleyhinde ifade verdiklerini savunmuştur.

Konumuzla ilgisi bakımından müsadereyi düzenleyen hükümlerin incelenmesi gerekmektedir.

Müsadere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının, “Yaptırımlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı ikinci bölümünün “Eşya müsaderesi” başlıklı 54 ve “Kazanç müsaderesi” başlıklı 55. maddelerinde düzenlenmiştir. TCK’nın suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan “Eşya müsaderesi” başlıklı 54. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;

“(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.

(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.

(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.

(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.

(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.

(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.”

Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Anılan kanunun 54. maddesinin birinci fıkrasına göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.

Kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir.

Üçüncü fıkrada, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiş olup, buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağının anlaşıldığı durumlarda, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyebilecektir.

Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Katılan vekilinin, sanığın sahibi olduğu … Bilgisayar isimli iş yerinde lisansı müvekkiline ait olan bilgisayar programlarının izinsiz olarak çoğaltılıp ticari amaçla satışının yapıldığını bildirmesi üzerine başlayan soruşturmada, yapılan arama sonucu sanığa ait iş yerinde bulunup el konulan bilgisayar kasalarında lisansı katılan firmaya ait Microsoft Windows XP Professional ve Microsoft Office 2003 programlarının yüklü olduğunun ve bu programların lisanslarının bulunmadığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği olayda; suça konu lisanssız yazılımların yüklü olduğu bilgisayar kasalarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 54. maddesinin 1. fıkrası anlamında kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanıldığına dair herhangi bir tespitin bulunmaması ve bilgisayar kasalarının donanım olarak suçtan meydana gelen veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya olmadıkları gibi TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası kapsamında üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya niteliğinde de olmaması nedeniyle, yerel mahkemenin bilgisayar kasalarının sanığa iadesine ilişkin hükmü isabetli ise de; bilgisayar kasalarında bulunan programların lisanssız ve yasal olmayan yollardan çoğaltılan kopya eser niteliğinde bulunmaları karşısında, yüklü bulunan suça konu bu programların silinmesinin ardından bilgisayar kasalarının sanığa iadesine karar verilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.

Alanında yetkin Kayseri Bilişim Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Bilişim suçları ile ilgili ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri Bilişim Avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Bilişim hukuku ve ceza hukuku alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde hukuki destek vermekteyiz.

Bilişim suçları ile ilgili dava süreçlerinizi takip etmesi için Kayseri Bilişim Avukatı  arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.