İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu: Birden Fazla Ruhsatsız Bina İnşa Edilmesi
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
İmar kirliliğine neden olma – Madde 184
(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.
3194 sayılı İmar Kanunu
Ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak başlanan yapılar – Madde 32
Bu Kanun hükümlerine göre; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine veya ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılarda projelerine ve ilgili mevzuatına aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Yapının imar mevzuatına aykırı olduğuna dair bilgi, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine kaydedilmek üzere ilgili idaresince tapu dairesine en geç yedi gün içinde yazılı olarak bildirilir. Aykırılığın giderildiğine dair ilgili idaresince tapu dairesine bildirim yapılmadan beyanlar hanesindeki kayıt kaldırılamaz.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası muhtara bırakılır, bir nüshası da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gönderilir.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir. Yapı tatil tutanağının düzenlendiği tarihten itibaren bir ay içinde yapı sahibi tarafından yapının ruhsata uygun hale getirilmediğinin veya ruhsat alınmadığının ilgili idaresince tespit edilmesine rağmen iki ay içinde hakkında yıkım kararı alınmayan yapılar ile hakkında yıkım kararı alınmış olmasına rağmen altı ay içinde ilgili idaresince yıkılmayan yapılar, yıkım maliyetleri döner sermaye işletmesi gelirlerinden karşılanmak üzere Bakanlıkça yıkılabilir veya yıktırılabilir. Yıkım maliyetleri %100 fazlası ile ilgili idaresinden tahsil edilir. Bu şekilde tahsil edilememesi halinde ilgili idarenin 5779 sayılı Kanun gereğince aktarılan paylarından kesilerek tahsil olunur. Tahsil olunan tutarlar, Bakanlığın döner sermaye işletmesi hesabına gelir olarak kaydedilir.
İdare tarafından ruhsata bağlanamayacağı veya aykırılıkların giderilemeyeceği tespit edilen yapıların ruhsatı üçüncü fıkrada düzenlenen bir aylık süre beklenmeden iptal edilir ve mevzuata aykırı imalatlar hakkında beşinci fıkra hükümleri uygulanır.
Aynı Parsel Üzerinde Birden Fazla Ruhsatsız Bina İnşa Edilmesi Halinde Sanığa Her Bina için Ayrı Ceza Verilir mi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/268 Karar No: 2017/561 Karar Tarihi: 19.12.2017
Kararı veren Yargıtay Dairesi: 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık …’nın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 184/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.07.2010 gün ve 269-664 sayılı hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 26.06.2013 gün ve 27262-20360 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.10.2013 gün ve 187400 sayı ile;
“…Sanığın Hazineye ait aynı parsel üzerine aynı zamanda iki ayrı bina inşaa ettiği, binaların inşası devam ederken her iki bina ile ilgili olarak 30.04.2009 tarihli tek yapı tatil tutanağının düzenlendiği, suç duyurusu üzerine de kamu davası açıldığı,
Sanık tarafından aynı zamanda aynı parsel üzerinde iki ayrı bina inşa edilmesi, tespitin de bu aşamada yapılması, tespitten sonra yeni bir binanın inşa edilmemesi ve aynı suç işleme kararıyla değişik zamanlarda bina inşasının söz konusu olmaması karşısında, sanığın eyleminin bir tek suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı suçtan dolayı her bir bina için ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu…”
düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 20.03.2014 gün ve 32071-8649 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; aynı parsel üzerinde ruhsatsız iki ayrı bina inşa ederek imar kirliliğine neden olma suçunu işleyen sanığın eyleminin tek suç mu yoksa iki ayrı suç mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
30.04.2009 tarihli yapı tatil tutanağına göre; yapılan kontrolde kaba inşaatı yapılmış, tuğlaları örülü hâlde iki adet zemin kat üzeri çatı katı seviyesinde kaçak inşaat tespit edildiği, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesine dayanılarak yapının durdurularak mühürlendiği,
Suça konu binalar hakkında belediye görevlilerince yapı tatil tutanağı düzenlenip sanık … hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturmanın başladığı,
Silivri Kaymakamlığı Tapu Sicil Müdürlüğünün 08.04.2010 tarihli yazısı ile ekli tapu kaydına göre; Silivri ilçesi Sayalar köyü Güngörmez mevkii 3 pafta 268 parsel üzerinde bulunan 2400 metrekare yüzölçümlü tarla niteliğindeki taşınmazın mülkiyetinin Maliye Hazinesine ait olduğu ve sanık … tarafından işgal edildiği,
02.07.2010 tarihli keşif tutanağına göre; suça konu binaların Silivri ilçesi Sayalar köyü 268 parsel sayılı yer üzerinde bulunduğu, sanığın kullanımında olan yerin tel çit ile çevrildiğinin görüldüğü, kullanım alanı yaklaşık 2,5 dönüm olan taşınmazın baş tarafında tek katlı çatılı bir yapının, bu yapıya yaklaşık 30 metre mesafede ise ikinci bir yapının bulunduğu, kaba inşaatı biten bu yapıların oturulabilir nitelikte olmadıkları ve taşınmazın diğer kısımlarında ekili sebzelerin ve meyve ağaçlarının bulunduğu,
Mahkemece yapılan keşif sonrası tanzim edilen 21.07.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre; betonarme olarak inşa edilen binalar bakımından yapı ruhsatına gerek duyulduğu, taşınmazın tarla vasfında olması sebebiyle ilgili kurumların görüşü ile onaylanan tip projeler uygulanmak kaydıyla tarımsal amaç dışında bir bina yapılamayacağı, tespit konusu binaların tarımsal nitelikte olmadığı, binaların üzerinde bulunduğu arsanın Maliye Hazinesine ait olması nedeniyle ruhsat alınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle binaların ruhsatsız ve kaçak olarak inşa edildiği,
Anlaşılmıştır.
Sanık …; suça konu binaların bulunduğu arazinin babasından kaldığını, tapusuz olduğunu, oğlunu evlendirdiği için ev yapmak istediğini, ruhsat almak amacıyla Silivri Belediyesine müracaat ettiğini, ancak kendisine ruhsat verilmediğini, binanın kendisi tarafından yaptırıldığını, oturacak evi olmadığı için mecburen inşa ettiği binaları gerekirse yıkabileceğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından; “suçların içtimaı ve hukuki anlamda hareket tekliği” kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan kural “gerçek içtima” olup, bu ilke uyarınca “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza“ söz konusudur. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Raporunda; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” denilmektedir. Anılan kuralın istisnaları, Türk Ceza Kanununun birinci kitabının “Ceza Sorumluluğunun Esasları” başlıklı ikinci kısmının, “Suçların İçtimaı” başlığını taşıyan beşinci bölümünde bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima maddelerinde düzenlenmiştir.
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki manada hareketin tek olması ile anlatılmak istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabul edilmesidir. Tipik hareket tekliği (normatif teklik) ve doğal hareket tekliği durumlarında doğal anlamda birden fazla hareket bulunmasına karşın hukuki anlamda tek hareket bulunmaktadır. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2016, s. 492; Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2016, s. 661-662)
Tipik hareket tekliği, bir suçun kanuni tanımında birden fazla hareketin tek hareket olarak birbiriyle bağlanmış olmasını ifade etmekte olup, çok hareketli suçlar, bileşik suçlar, kesintisiz (mütemadi) suçlar ve seçimlik hareketli suçlar bu durumun klasik örneklerini oluşturmaktadır. Tipik hareket tekliği kapsamına giren hususlardan birisi, suç tipinin gerçekleştirilmesi bakımından tek hareket yeterli olmasına rağmen somut olayda bunun için aynı nitelikteki çok sayıda hareketin, yani tekrarlayan hareketlerin yapılmasıdır. Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk vurmak suretiyle yaralaması durumunda, failin birden fazla hareketi olmasına rağmen kastı bir kişiyi yaralamaya yönelik olduğundan ortada tek fiil ve neticesi ile birlikte tek suç vardır. Aynı şekilde eve giren hırsızın, evdeki birden çok eşyayı teker teker alıp dışarıdaki aracına taşıması hâlinde de tüm bu hareketler hukuki bakımdan tek fiil olarak kabul edilecek ve fail tek suçtan cezalandırılacaktır. (Koca-Üzülmez, s. 494; Akbulut, s. 667)
Bu aşamada imar kirliliğine neden olma suçu üzerinde de durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “İmar kirliliğine neden olma” başlıklı 184. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.
5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
6) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.”
Bu hükme göre; yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ya da yaptıran, yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere su, elektrik veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişiler maddede yazılı cezalarla cezalandırılacaktır.
Maddenin dördüncü fıkrası uyarınca; üçüncü fıkra dışındaki hükümler, ancak belediye sınırları içinde veya özel infaz rejimine tabi yerlerde uygulanacaktır.
Ancak, failin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, maddenin bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmayacak, açılmış olan kamu davası düşecek, mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır.
Diğer taraftan maddenin altıncı fıkrası uyarınca; ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12.10.2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, Silivri Belediyesi sınırları içerisinde, mülkiyeti Maliye Hazinesine ait 3 pafta 268 parsel sayılı taşınmaz üzerinde ruhsatsız olarak iki ayrı bina yaptığı tek yapı tatil tutanağı ile tespit edilen olayda; atılı imar kirliliğine neden olma suçunun oluşması bakımından sanığın tek bina yapması yeterli ise de; tek parsel üzerinde inşa edilen binaların aynı suç işleme kararı altında ve aynı türdeki davranış şekli ile gerçekleştirilmesi, tek yapı tatil tutanağı ile belirlenen binaların farklı zamanlarda gerçekleştirildiğine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir tespitin yer almaması ve zaman mekân yönünden aralarında sıkı bir ilişki olan bu eylemlerin birbirine bağlı tek hareket olarak görüleceğinde kuşku bulunmaması karşısında, eylemlerinin tek imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı ancak üretilen inşaat miktarının çok fazla oluşunun temel cezanın belirlenmesi sırasında göz önüne alınması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanan itirazın kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 26.06.2013 gün ve 27262-20360 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Silivri 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22.07.2010 gün ve 269-664 sayılı kararının, sanığın eylemlerinin tek imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, atılı suçtan iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
19.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.