Bylock Yazışma İçeriklerinin Örgütsel Nitelikte Olmamasına Rağmen Ceza Verilebilir mi

Bylock Yazışma İçeriklerinin Örgütsel Nitelikte Olmaması Halinde Terör Örgütü Üyeliğinden Ceza Verilebilir mi - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Zülküf Arslan Hukuk Bürosu 0352 222 1661

Terör Örgütü Üyeliği Suçunda Delil Olarak Bylock Yazışma İçerikleri

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Silâhlı örgüt – Madde 314

(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.

Madde Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasında, bu fıkra kapsamına giren suçları işlemek amacıyla silâhlı örgüt kurmak veya yönetmek, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. İkinci fıkrada ise, bu nitelikleri taşıyan örgüte üye olmak, ayrı bir suç olarak yaptırım altına alınmıştır.

Maddede geçen temel kavram örgüttür. Dikkat edilmelidir ki, genel olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek veya bu örgüte üye olmak, kanunda yaptırım altına alınmış olmasına rağmen; bu maddede, işlenmesi amaçlanan suçlar bakımından bir sınırlama getirilmiştir. Keza, her iki suç arasında örgütün niteliği bakımından da farklılık bulunmaktadır. Bu madde kapsamına giren örgütün silâhlı olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, silâh, bu suçun bir unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, örgütün bütün mensuplarının silâhlı olmaları zorunlu değildir; hedeflenen suçların işlenmesini sağlayabilecek derecede olmak üzere bazı üyelerin silâhlı olmaları, suçun oluşması için yeterlidir. Her hâlde silâh sayısının suçun oluşması bakımından yeterli olup olmadığının takdiri de hâkime aittir.

Maddenin üçüncü fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından da aynen uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bu suça ilişkin diğer hususlar hakkında, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçuna ilişkin madde gerekçesi ile bu suçla bağlantılı etkin pişmanlık hükmünün gerekçesine bakılmalıdır. 

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu

Terör suçları – Madde 3

26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı suçlar, terör suçlarıdır.

Madde Gerekçesi

Maddede belirtilen suçlar mutlaka terör suçu sayıldığından, bu suçları işleyen kişi veya kişiler, bir örgüte mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, terör suçlusu kabul edilecekler ve haklarında bu Kanun hükümleri uygulanacaktır.

Cezaların artırılması – Madde 5

3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur. Bu suretle tayin olunacak cezalarda, gerek o fiil için, gerek her nevi ceza için muayyen olan cezanın yukarı sınırı aşılabilir. Ancak, müebbet hapis cezası yerine, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz.

Bu madde hükümleri çocuklar hakkında uygulanmaz.

Madde Gerekçesi

Bu maddede, terör suçu faillerine verilecek cezalarda ne şekilde artırım yapılacağı belirtilmektedir.

Terör örgütleri – Madde 7

Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.

Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:

a) (Mülga: 27/3/2015-6638/10 md.)

b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;

1. Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,

2. Slogan atılması,

3. Ses cihazları ile yayın yapılması,

4. Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.

Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.  Bu suçu  işleyenlerin cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları hâlinde verilecek cezanın alt sınırı dört yıldan az olamaz.

İkinci fıkrada belirtilen suçların; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.

Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;

a) İkinci fıkrada tanımlanan suçu,

b) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suçu,

c) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçunu,

işleyenler hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez.

Madde Gerekçesi

Maddede, bu Kanunun 3 ve 4 üncü maddesi ile Türk Ceza Kanununun 168, 169, 171, 313, 314 ve 315 inci maddeleri hükümleri saklı kalmak üzere baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerini benimseyerek Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini ve Devletin siyasî, hukukî, sosyal, laik ve ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla örgüt kurma, bu şekilde kurulmuş örgütlerin faaliyetlerini düzenleme veya bu örgütleri yönetme ve bu örgütlerin propagandalarının yapılması ve her ne suretle olursa olsun yardım edilmesi fiilleri cezalandırılmaktadır.

Maddede, yardımların belirtilen mahallerde yapılması ağırlatıcı sebep sayılmaktadır. Ayrıca dernek, vakıf, sendika ve benzeri kurumların teröre destek olduklarının tespiti halinde bu yerlerin faaliyetlerinin durdurulacağı, mahkemece kapatılacakları ve mal varlıklarının müsaderesine karar verileceği belirtilmektedir.

Örgütle ilgili propagandanın Basın Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen mevkutelerle işlenmesi halinde verilecek ceza, maddenin son fıkrasında gösterilmektedir.

Bylock Yazışma İçeriklerinin Örgütsel Nitelikte Olmamasına Rağmen Terör Örgütü Üyeliğinden Ceza Verilebilir mi

Yargıtay 3. Ceza Dairesi

Esas No: 2023/17048 Karar No: 2023/8966 Karar Tarihi: 21-11-2023

Mahkemesi: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı

Mahkeme Kararı: Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin

Talebe Konu Hüküm: İlk Derece Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddi

Suç: Silahlı terör örgütüne üye olma

İtiraz yazısı ile dava dosyası incelenip gereği düşünüldü:

İtirazın Konu ve Kapsamı:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.10.2023 tarih, 2023/86804 sayılı yazısında;

Sanık … adına alındığı anlaşılan ByLock hesabının çözümlenmesinde 491362 ID numaralı kullanıcının sanık olduğu, ekli kişi ve ekleyen kişiler listesinde dava sanığı eşi … haricinde başkaca kişilerin bulunmadığı, sadece sanık ve eşi arasında gerçekleşen iletişimin, kişisel ve ailevi nitelikte elektronik mesajlardan oluştuğu, sanığın görüşebileceği kişi listesinde eşi haricinde başka bir kişi yer almadığı, tutanakta sanığın örgütsel faaliyetlerde kimliğini gizlemek amacıyla aldığı düşünülebilecek bir kod isim de tespit edilemediği anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yüksek Daire’nin yerleşik içtihatlarına göre, terör örgütüne üyeliğin delili olarak kabul edilebilmesi için örgütsel faaliyetlerde örgütsel gizliliğin sağlanması amacıyla ByLock hesabı oluşturulması ve/veya kullanılması gerekmektedir. Tespite konu 491362 ID nolu ByLock hesabının sanığın kullanması amacıyla alındığı anlaşılmış ise de örgütsel bir amaca yönelik olarak alındığına ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil dosya kapsamında bulunmadığından ve elde edilen deliller kapsamında hesabın kişisel ve ailevi bir saikle oluşturulduğuna yönelik sanık lehine şüphe oluştuğu, diğer eylemlerinin ise sanığın konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunda kaldığı gözetilerek, atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi karşısında, hükmün onanmasına ilişkin Yüksek Dairenizin kararı hukuka aykırı görülmekle sanık lehine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’un 308. maddesi uyarınca itiraz olağanüstü kanun yoluna başvurulduğu benlirtilerek kararın düzeltilmesi için itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır.

Yargılama Safahatı ve Hukuki Değerlendirme:

Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık hakkında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.06.2018 tarihli 2017/146 Esas ve 2018/398 sayılı kararı ile verilen mahkumiyet kararının istinaf edilmesi üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi’nin 15.11.2018 tarihli 2018/2650 Esas ve 2018/1892 sayılı kararı ile istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine dair kararın temyizi sonucu, kararın onanmasına ilişkin Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 22.10.2019 tarihli ve 2019/824 Esas, 2019/6283 sayılı onama Kararın ile onandığı görülmüştür.

İtiraz ve ekli dosya 6352 sayılı Kanun’un 99 uncu maddesi ile değişik CMK’nın 308/2, 3 üncü madde ve fıkralarınca Dairemizce incelendiğinde;

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarih, 2017/16-956 Esas ve 2017/970 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Dairemizin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;

Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili karar ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının karar ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü karar ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf. 383 vd.)

Örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin “suç işlemek amacı” olması aranır (… özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280).

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas ve 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere; ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağında kuşku bulunmamakta ise de, 491362 ID numaralı ByLock hesabına ait tespit tespit ve değerlendirme tutanağına göre sadece aynı suçtan yargılanan eşinin kayıtlı olduğu ByLock ID numarası üzerinden eşi ile mesajlaşan, bizzat yazdığı mesajlarda örgütsel bir içerik belirlenemeyen sanığın anılan sisteme örgüt talimatı ile dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullandığının her türlü şüpheden uzak kesin olarak ortaya konamadığı gibi örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığına dair başkaca faaliyetlerine ilişkin delil de ikame olunamayan sanığın ispat edilemeyen müsnet suçtan beraati yerine, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile mahkumiyet hükmü kurulması Kanuna aykırı olmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz sebepleri yerinde görülmüştür.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz talebinin KABULÜNE,

2- Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 22.10.2019 tarihli ve 2019/824 Esas, 2019/6283 sayılı ilamının I nolu ONAMA kararının, “TCK’nın 314/2 nci maddesi uyarıca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine dair hükmün onanması” yönünden KALDIRILMASINA diğer bölümlerinin aynen muhafazasına.

3- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 Esas ve 2017/370 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararında ve Dairemizin müstakar kararlarında açıklandığı üzere; ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağında kuşku bulunmamakta ise de, 491362 ID numaralı ByLock hesabına ait tespit tespit ve değerlendirme tutanağına göre sadece aynı suçtan yargılanan eşinin kayıtlı olduğu ByLock ID numarası üzerinden eşi ile mesajlaşan, bizzat yazdığı mesajlarda örgütsel bir içerik belirlenemeyen sanığın anılan sisteme örgüt talimatı ile dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullandığının her türlü şüpheden uzak kesin olarak ortaya konamadığı gibi örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla katıldığına dair başkaca faaliyetlerine ilişkin delil de ikame olunamayan sanığın ispat edilemeyen müsnet suçtan beraati yerine, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yetersiz gerekçe ile mahkumiyet hükmü kurulması Kanuna aykırı olmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz sebepleri yerinde görülmüş olduğundan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 15.11.2018 tarihli 2018/2650 Esas ve 2018/1892 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, bozma sebebine göre sanık hakkındaki infazın durdurulması ile TAHLİYESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde DERHAL SALIVERİLMESİNİN sağlanması için ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,

4- Dava dosyasının, mahalline gönderilmek gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

21.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi

Esas No: 2019/11650 Karar No: 2020/3039 Karar tarihi: 25.06.2020

Özet: 16. Ceza Dairesi’nin 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı kararında, “… iletişim sisteminin … silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı”nın kabul edildiği dikkate alınarak, somut dosyada sanık …’in kullandığını kabul ettiği … ID numaralı …’ta sadece diğer sanık …’ın ekli olması ve yazışma içeriklerinin örgütsel nitelikte olmadığının anlaşılmasına rağmen hatalı değerlendirmeyle sanığın, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizdir.

(5237 S. K. m. 314) (16. CD. 24.04.2017 T. 2015/3 E. 2017/3 K.)

İçtihat Metni

Dava ve Karar: Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;

Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;

Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;

I- Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık ve müdafiinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı kararında, “Bylock iletişim sisteminin … silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı”nın kabul edildiği dikkate alınarak, somut dosyada sanık …’in kullandığını kabul ettiği … ID numaralı …’ta sadece diğer sanık …’ın ekli olması ve Bylock yazışma içeriklerinin örgütsel nitelikte olmadığının anlaşılmasına rağmen hatalı değerlendirmeyle sanığın, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının kabul edilerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca dosyanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 27. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 25.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi

Esas No: 2022/1329 Karar No: 2022/1460 Karar Tarihi: 17.03.2022

İlk Derece Mahkemesi: … Ağır Ceza Mahkemesi

Suç: Silahlı terör örgütüne üye olma

Hüküm: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1, TCK’nın 53/1, 2, 3, 58/9, 62, 63 maddeleri uyarınca mahkumiyet kararlarına ilişkin İstinaf başvurularının esastan reddi

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;

Temyiz edenlerin sıfatı, başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;

Sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin yasal şartları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299. maddesi gereğince REDDİNE,

Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

I) Sanıklar … ve … yönünden verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Suç tarihinin sanık … yönünden temadinin kesildiği yakalanma tarihi olan “27.07.2016” tarihi yerine gerekçeli karar başlığında ”03.08.2016” olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.

Sanık … hakkında tüm dosya kapsamı gözetilerek diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğu görülmekle, sanığın Bylock kullanıcısı olduğunu bildiren ayrıntılı Bylock tespit ve değerlendirme tutanağının dosyaya gelmesi beklenilmeden karar verilmesi sonuca etkili bulunmamıştır.

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

II) Sanıklar … ve … yönünden verilen mahkumiyet kararlarına ilişkin yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
A) Sanık … için;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 esas, 2017/3 karar sayılı kararında, “Bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle; örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının, her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde, kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağı”nın kabul edildiği dikkate alınarak, somut dosyada sanık …’un kullandığı kabul edilen 407633 ID numaralı Bylock’ta sadece diğer sanık …’ın ekli olması ve Bylock yazışma içeriklerinin özel hayatın gizliliğini oluşturacak şekilde örgütsel nitelikte olmadığının anlaşılmasına rağmen hatalı değerlendirmeyle sanığın, örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının kabul edilerek yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

B) Sanık … için;

Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı,

Ancak sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre; Bylock programını kullandığını kabul eden, örgütte kaldığı süre ve konumuna uygun bilgiler vermek suretiyle suçun aydınlatılmasına az da olsa katkıda bulunan ve samimi şekilde pişmanlık duyan sanık hakkında, soruşturma başlatılmasından sonra yakalanmış olduğu da nazara alınarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 221/4-2. cümlesinde yazılı etkin pişmanlık hükmünün hakkaniyete uygun makul oranda uygulanması gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.