Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davası Açılması: Dava Şartları, İspat Yükü, Zamanaşımı

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davası Açılması: Dava Şartları, İspat Yükü, Zamanaşımı - Kayseri Ticaret Avukatı- Kayseri Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davası Açılması

Kambiyo senetleri hakkın senede bağlı olduğu, sıkı şekil şartlarına sahip, kısa zamanaşımı sürelerine tabi ve aynı zamanda tedavül kabiliyetine sahip senetlerdir. Hamilin senede dayanarak hak talep edebilmesi için sıkı şekil şartlarına riayet etmesinin yanı sıra senedin muhafazasına ve zamanaşımı sürelerine dikkat etmesi gerekir. Hamilin mevzuatta kambiyo senetleri için öngörülen sıkı şartlara uymaması halinde, kambiyo senedine dayalı talep hakkı kaybedilmiş olacaktır. Bununla birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 133/2. maddesi uyarınca, kambiyo taahhüdünde bulunulması, tarafların açıkça yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmayacağından, müracaat hakkını kaybeden hamilin asıl borç ilişkisine dayanarak hakkını talep etmesi mümkündür. Ancak, kambiyo hukuku kapsamında hamilin, senetten doğan haklarını kullanmak için gerekli işlemleri zamanında yapmaması sebebiyle müracaat hakkını yitirmesi sonucu bazı kişilerin malvarlığında sebepsiz bir artış meydana gelmiş olacaktır. Bu durum, hamilin kendi kusuru ile gerçekleşmiş olsa bile kambiyo hukukunda yer alan sert şekli kuralların bir sonucudur. Bu sert şekil şartlarının sonucu olan haksız zenginleşmeyi önlemek amacıyla genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşmeden (TBK m.77 vd.) farklılıklar arz eden özel bir düzenleme yapılarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. Maddesinde kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davasına yer verilmiştir.

Türk Ticaret Kanunu sistematiğinde düzenlemeler poliçe hükümleri üzerinden yapılmış, bono ve çekler açısından ise gerekli görülen hususlarda poliçe hükümlerine atıflarla yetinilmiştir. Bu sistem, sebepsiz zenginleşme hükümleri açısından da geçerli olup, poliçe hükümleri içerisinde yer alan “Sebepsiz zenginleşme” kenar başlıklı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi; aynı Kanun’un m.778/1-d atfı gereği bonolar, 818/1-m. maddesi gereği ise çekler bakımından da uygulanmaktadır.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasının Özellikleri ve Hukuki Niteliği

Kambiyo senetlerine dair hükümlere göre hakkını talep imkanını kaybeden hamil, varlığını sürdüren asıl borç ilişkisine dayanarak da alacağını talep edebilir. Ancak senedin ifa yerine düzenlenmesi gibi bazı durumlarda hamilin asıl borç ilişkisine dayanarak alacağını talep edememesi hususu dikkate alınarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davası düzenlenmiştir. Bununla birlikte kambiyo senetlerinin sıkı şekil şartlarına tabi olması ve zamanaşımı sürelerinin kısalığı gibi sebepler kambiyo hukukuna dayalı olarak alacağın kaybı söz konusu olabilmektedir. Kambiyo hukuku çerçevesinde talep hakkını kaybeden hamilin asıl borç ilişkisine dayanması mümkün olmadığı durumlarda keşideci, hamil aleyhine hakkaniyete aykırı olarak zenginleşmiş olacaktır.

Hakkaniyete aykırı bu durumu gidermek amacıyla kanun koyucu kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasına özel bir hükümle yer vermiştir. Aslında kambiyo senetlerine özgü hakları kullanmaya dair işlemleri yapmamak veya zamanaşımı sürelerini geçirmek hamilden kaynaklanan sebepler olmasına rağmen kanun koyucu kambiyo senetlerindeki başvuru hakkının kullanılmasına dair sıkı şekil şartlarını göz önünde bulundurup, hakkaniyete aykırı zenginleşmeyi ya da bazı senet ilgililerinin haksız yere borçtan kurtulmalarını önlemek amacıyla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi ile hamile bir hak daha tanımıştır. Bu hükümle, genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşmeye nazaran hamilin haklarının daha etkin korunması ve kambiyo hukukunun hedeflediği ticari hayatta güven, akıcılık ve tedavül kabiliyetini sağlayabilme ilkeleri de dikkate alınarak menfaatlerin denkleştirilmesi amaçlanmıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümleri genel nitelikte olup, özel olarak ayrı bir maddede düzenlenmeyen tüm sebepsiz zenginleşme hallerine uygulanmaktadır. Bu kapsamda kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme hükmünün genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşmeden farklarının ortaya konulması gerekmektedir. Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sebepsiz zenginleşme hükümleri arasında hiyerarşik bir ilişkiden bahsetmek mümkün değildir.

Türk Borçlar Kanunu’ndaki sebepsiz zenginleşme hükümleri genel hüküm niteliği gereği tüm sebepsiz zenginleşme hallerine uygulanabilir olmasına karşın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndaki sebepsiz zenginleşmenin şartları ve tabi olduğu ilkeler genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşmeden tamamen farklıdır. Bu nedenle kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme durumunda TBK m.77 hükmünün kıyasen dahi uygulanmaması gerekir.

Genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşmeden bahsedilebilmesi için zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmaması gerekir (TBK m.77). Kambiyo senetlerinde ise sebepsiz zenginleşmenin kabulü için sebebin geçersizliği veya haksızlığı gibi şartlar aranmamaktadır. Bu farklılığın temel sebebi; genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşmenin kazandırmadan, müdahaleden ve umulmayan olaydan doğabilmesi sebebiyle taraflar arasında bir bağ bulunmasına karşılık, kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davalarında ise senedin tedavül kabiliyeti sebebiyle hamil ile keşideci arasında doğrudan hiçbir hukuki ilişki kural olarak yoktur. Bu sebeple de genel hükümlerden farklı olarak çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davası açma hakkı, illiyet bağı şartına bağlanmamıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca açılan sebepsiz zenginleşme davasında talep edilecek sebepsiz zenginleşme, davalıların malvarlıklarında çoğalma veya malvarlıklarının eksilmemesi şeklinde gerçekleşebilirken, kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davasında ise senet borçlularının senet karşılığını ödemeden kurtulmaları sebebiyle sadece malvarlıklarının eksilmemesi şeklinde söz konusu olabilmektedir.

Genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşme ile kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme arasındaki önemli farklardan biri de zamanaşımı süreleridir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca talep hakkı zamanaşımına tabidir.

Zamanaşımına uğramış borçlar için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesindeki sebepsiz zenginleşme hükmü uygulanamaz (TBK m.82). Ancak kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşmede senet üzerindeki hak zamanaşımına uğramış olsa bile talep hakkının olacağı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/1. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

Kambiyo senetlerine has düzenlenen sebepsiz zenginleşmede, sebepsiz zenginleşmeye hamil kendi ihmali, kusuru ya da rızası ile sebep olsa bile dava hakkı korunmakta iken, genel hükümlerde düzenlenen sebepsiz zenginleşmede ise böyle bir imkân söz konusu değildir. Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesinin uygulama alanı bulabilmesi için hamilin senede bağlı hakkını Kanun’da sayılı sebeplerle kaybetmesi gerekirken, genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşmede ise talebin ileri sürülebilmesi için Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesinde sebepler sınırlayıcı bir şekilde sayılmamıştır.

Kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümlere göre; zenginleşen kişinin her zaman için hamilin kendisine karşı sahip olduğu başvuru hakları düşmüş veya zamanaşımına uğramış olması gerekirken, genel hükümler çerçevesinde sebepsiz zenginleşmede ise taraflar arasında böyle bir ilişki aranmamaktadır. Aynı şekilde çek hukukunda da sebepsiz zenginleşme talebi, çek sebebiyle doğan hakkın muhafazası veya kullanılması için gerekli olan işlemlerin yapılmaması nedeniyle düştüğü (TTK m.808) veya zamanaşımına (TTK m.814) uğradığı hallerde söz konusu olur. Bu talep, senedi elinde bulunduran hamilin malvarlığında hakkaniyete aykırı bir şekilde oluşan ve borçlu nezdinde sebepsiz bir zenginleşme neticesi doğuran durumun kambiyo hukuku çerçevesinde giderilmesine yönelik tanınmış özel bir haktır.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasının Şartları

Çekin vadesinde ibrazına rağmen ödenmemesi halinde hamilin öncelikle başvuru hakkına ilişkin hükümler çerçevesinde çek sorumlularına başvuracağı muhakkaktır. Zira başvuru hakkı hem içeriği ve sorumluların kapsamı (TTK m.808, 810 ve 783/3) hem de kambiyo senetlerine özgü takip yolları (İİK m.167 vd.) sebepleriyle hukuki avantajlar içermektedir. Ancak çekin süresinde ibraz edilmemesi ya da ibraz edilmesine rağmen ödememe durumu tespit ettirilmemesi hallerinde hamilin borçlulara karşı başvurma hakları sona erecektir. Ayrıca çek süresinde ibraz edilip ödememe durumu tespit ettirilmesine rağmen başvurma hakkı zamanaşımı sebebiyle de sona erebilir. Bu ihtimaller ile çek bedelini tahsil edemeyen hamilin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 818/1-m. maddesi atfı gereği aynı Kanun’un 732. maddesinde düzenlenen kambiyo senetlerin özgü sebepsiz zenginleşme davasına başvurması gerekir.

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için öncelikle zorunlu şekil şartlarına sahip geçerli bir çekin mevcut ve yetkili hamilin elinde bulunması gerekir. Böyle bir senede sahip olmayan hamilin kambiyo senetlerine dayalı sebepsiz zenginleşme davası açması mümkün değildir.

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasının açılabilmesi için hakkın muhafazası için gerekli işlemlerin yapılmaması sebebiyle talebin düştüğü veya zamanaşımı gerçekleştiğinde çeke dayalı başvuru hakkının bulunması gerekmektedir. Şayet talebin düştüğü ya da zamanaşımına uğradığı anda böyle bir haktan bahsedilemiyorsa sebepsiz zenginleşme davasının açılması da söz konusu olamaz. Bu duruma hamilin çeki iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket etmesi örnek olarak verilebilir. Zira bu durumda düzenleyen, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687/1. maddesi gereği lehtara ve önceki hamillere karşı ileri sürebileceği kişisel defileri son hamile karşı da ileri sürebilme imkânı olacağından çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davası dinlenmez.

Senet hamilinin çekin zamanaşımına uğramasında veya süresinde hakkın korunmasına dair işlemleri yapmamasında kusurlu olup olmamasının bir önemi yoktur. Hamil, bu işlemlere kendi kusuru ile sebep olsa bile sebepsiz zenginleşme davası açma hakkına sahiptir.

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasının söz konusu olabilmesi için hamilin herhangi bir çek borçlusuna karşı hiçbir bir talep hakkının kalmamış olması gerekir. Hamilin, hakkını senede dayanarak başvuru borçlularından birinden talep edebilme imkanı varsa sebepsiz zenginleşme davası açması mümkün değildir.

A. Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşmede Başvuru Hakkının Düşmesi

Kambiyo senetleri kural olarak bir borcun ifası amacına yönelik düzenlenir ve ödenmek üzere ibraz edilmesi gerekir. Süresi içerisinde ibraz edilmesine rağmen ödenmeyen bir kambiyo senedine dayalı olarak hamil temel ilişkiden tamamen bağımsız ve kambiyo hukukuna dayalı olarak bütün senet borçlularına karşı bir talep hakkı elde etmiş olur. Çeke ilişkin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 808. maddesi ile düzenlenen bu hak aynı zaman başvurma hakkı olarak nitelendirilmektedir.

Hamilin çekin karşılıksız çıkması halinde başvuru haklarını kullanabilmesi için öncelikle çeki TTK md.796’da belirtilen süreler içerisinde ödenmek üzere muhataba ibraz etmesi gerekir. İkinci olarak ise hamilin çekin süresinde ibraz edilmiş olmasına rağmen ödenmediğini TTK md.808’de belirtilen yollardan biri ile tespit ettirmiş olması gerekmektedir.

Söz konusu şartlara uygun hareket etmeyen hamil, protestodan muafiyet halleri hariç olmak üzere, düzenleyen dahil tüm başvuru borçlularına karşı başvurma haklarını kaybeder. Hamilin eldeki çek sebebiyle tüm kambiyo hakları sona ermesi halinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732 maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme talebi hariç olmak üzere, artık çeke dayalı olarak kambiyo hukukuna dayanak bir talep ileri süremeyecektir.

B. Çekin Zamanaşımına Uğraması

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasının açılabildiği durumlardan biri de çekin zamanaşımına uğramış olma ihtimalidir. Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar (TTK m.814/1). Çekin ibraz süresinin belirlenmesi açısından çekin üzerinde yazılı keşide tarihi dikkate alınır. Dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlangıç anı da çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre belirlenecek ibraz süresinin bitiş tarihidir.

Hamil başvurma haklarına dair zamanaşımı sürelerini geçirirse bu durumda senet kambiyo özelliğini kaybeder ve takibe konulması halinde zamanaşımı def’iyle karşı karşıya kalabilir. Zamanaşımı defi mutlak bir def’i olup herkese karşı ileri sürülebilir niteliktedir.

Zamanaşımı bir def’i olarak kabul edildiğinden hak düşürücü sürenin aksine hâkim tarafından resen dikkate alınamaz. Bu hususun borçlu tarafından açıkça ileri sürülmesi gerekir.

Çekin zamanaşımına uğradığı durumda hamilin kambiyo hukuku çerçevesinde elinde kalan tek imkân, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme davasıdır. Şüphesiz zamanaşımına ilişkin bu sürenin uygulama alanı bulabilmesi için öncelikle hamilin başvurma hakkını kaybetmemiş olması gerekir. Yani ibrazı süresi içerisinde yapmış ve çekin karşılıksız olduğunu tespit ettirmiş olması gerekir. Bu işlemlerin süresinde yapılmaması sebebiyle şayet başvuru hakkı düşmüş ise zamanaşımı süresinin artık bir önemi kalmaz.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasının Tarafları

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi kapsamında kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme davasında davacı, kural olarak hamildir. Davalı ise senedin türüne göre değişebilmektedir. Poliçede davalı, keşideci ya da kabul etmiş muhatap olabilirken, bono ve çekte ise sadece düzenleyen davalı olabilmektedir.

Kambiyo hukuku ile genel hükümlerdeki sebepsiz zenginleşme arasında daha önce bahsedilen birçok hususta olduğu gibi davanın tarafları açısından da önemli farklılıklar mevcuttur. Kambiyo senetlerinde davacı ve davalı sıfatları sınırlayıcı bir yöntemle tespit edilmişken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi çerçevesinden sebepsiz zenginleşme davasında ise kanun koyucu davanın taraflarını sınırlayıcı bir anlayışla düzenlememiştir. TBK m.77 hükmüne göre davacı, malvarlığı haksız yere azalan kişiyken, davalı ise davacı aleyhine haklı bir sebep olmaksızın zenginleşen kişi ya da kişiler olabilmektedir.

A. Davacı

Çekte sebepsiz zenginleşme davasını açabilecek tek kişi çekin hamilidir. Hamil, başvuru hakkının kaybedildiği veya zamanaşımının gerçekleştiği sırada maddi hukuk bakımından hak sahibi olan kişidir. Senedi elinde bulundurmasına rağmen meşru hamil olmayan kişilerin sebepsiz zenginleşme davası açmaları mümkün değildir. Bu noktada hamilin lehtar ya da senedi ciro yoluyla devralan hamil olması önemli değildir.

Yargıtay uygulamasında bu dava hakkının genellikle senedi ciro ile devralan son hamile tanındığı görülmektedir ancak lehtarın da temel ilişkiye dayalı davanın yanı sıra TTK m.732 çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası da açabileceği kabul edilmelidir. Nitekim Yargıtay tarafından “bono ciro edilmedikçe bono lehdarı hamil olarak kalmaya devam edeceğinden lehdar/hamil olan davacının keşideci ile arasında temel ilişki bulunsa dahi sebepsiz zenginleşme davası açabileceğinin kabulüne…” karar verilerek lehtarın da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açabileceği kabul edilmiştir (Yargıtay 11 HD, 459/6034, 25.12.2020).

İbraz süresinden sonra çekin devri, alacağın temliki hükümlerine tabi olduğundan, ibraz süresi içerisinde yapılan cironun sağladığı hukuki imkanları sağlamaz. Bu sebeple, ibraz süresinden sonra çeki devralan hamil sebepsiz zenginleşme davası açamaz. Ayrıca borçlunun zararına bile bile hareket eden senet hamilinin de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732.maddesi çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açması mümkün değildir. Yasal koşullar dışında araya girerek ödeme yapanların da bu davayı açmaları mümkün değildir.

Sebepsiz zenginleşme davasının bazı durumlarda cirantalar tarafından da açılması söz konusu olabilir. Son hamil başvuru hakkını süresi içerisinde kullanarak alacağını cirantadan tahsil etmiş ve senet cirantanın elinde zamanaşımına uğramış ise zarar gören ciranta olduğundan bu ihtimalde sebepsiz zenginleşme davasının senedi elinde bulunduran ciranta tarafından açılması gerekir.

Cirantanın, çekin kanuni süresi içerisinde hakkın korunmasına dair işlemlerin yapılmaması sebebiyle sebepsiz zenginleşme davası açması mümkün değildir.

B. Davalı

Kambiyo senetlerinde sebepsiz zenginleşme hususuna ilişkin yegâne madde olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesinin bu talebe muhatap olabilecek kişileri sınırlandırdığı görülmektedir (TTK m.732/2). Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı bu istemin ileri sürülemeyeceği de açıkça ifade edilmiştir (TTK m.732/3). Poliçede davalı; keşideci, kabul etmiş muhatap, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek kimse ve poliçe başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlenmiş ise o kişi veya ticari işletme olabilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi çek hükümleri ile ele alındığında, çekte sebepsiz zenginleşme davasının sadece düzenleyene karşı açılabileceği anlaşılmaktadır. Zira çekte muhatabın ancak bir banka olabilmesi ve kabul yasağı gerekçeleriyle muhatap bankanın çekin borçlusu olabilme ihtimali bulunmadığından muhatabın davalı olabilme imkânı da hukuken yoktur. Bu davanın düzenleyene açılmasının temel sebebi, çeke dayalı başvuru hakkının düşmesi veya çekin zamanaşımına uğraması sebebiyle hamilin zararına sebepten yoksun şekilde düzenleyenin zenginleşmesidir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/3. maddesi hükmü gereği poliçede olduğu gibi çeklerde de cirantalara karşı sebepsiz zenginleşme davası açılamaz. Bunun temel sebebi, kural olarak cirantanın senedi devralırken karşılığında bir mal vermesi veya hizmet sunması, senedi devrederken ise karşılığında yine bir mal ya da hizmet alması söz konusu olduğundan cirantalara karşı sebepsiz zenginleşme davası açılması da söz konusu olamaz. Bu noktada çek ilişkisinde cirantaların sebepsiz zenginleşme ihtimali olan tek durum, cirantanın hatır senedi bağlamında çeki devralmasıdır. Yani cirantanın çeki devralırken bedelini ödememesi neticesinde, son hamilin çeke dayalı başvuru hakkının sona ermesi veya çekin zamanaşımına uğraması halinde cirantanın sebepsiz zenginleşmesi söz konusu olabilir. Ancak kambiyo ilişkisinde cirantaların sebepsiz zenginleşmesi istisnai bir durum olup, kanunun kesin hükmü karşısında cirantalar aleyhine kambiyo hukuku çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açılamaz.

Cirantanın sebepsiz zenginleşmesi halinde, ancak genel hükümlere göre hatır cirosu ile senedi devreden ile devralan ciranta arasında sebepsiz zenginleşme davası söz konusu olabilir.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasında Talep

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davalarında talebin içeriğini, başvurma hakkının kaybedilmesi ya da zamanaşımına uğraması sebebiyle çek bedelinin tahsil edilemeyen kısmı oluşturur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/1. maddesinde talebin konusu ve içeriği, keşidecinin senet hamiline karşı onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar ifadesi ile belirlenmiştir. Bu kapsamda talebin konusu hamilin çek bedelini tahsil edememiş olmasına dayalı zarardır.

Zararın içeriğine ilişkin olarak doktrinde çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasında hamilin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 810 ve 783/3. maddelerinde öngörülen diğer kalemleri talep edemeyeceği, bu kapsamda istemin senet bedelini aşamayacağı ileri sürülmüştür. Faiz ve diğer taleplerin ancak genel hükümlere göre talep edilebileceği ifade edilmektedir. Bununla birlikte kural olarak sebepsiz zenginleşme davasında hamilin TTK’nın 810 ve 783/3. maddelerinde öngörülen diğer kalemleri talep hakkı olmadığı, ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117/2. maddesinde borçlunun sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarih itibariyle temerrüde düşmüş sayılacağının da açıkça kabul edilmesi nedeniyle sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren faiz istenebileceği görüşü de ileri sürülmüştür.

Hamilin hakkı koruyan işlemleri yapmaması sebebiyle sebepsiz zenginleşme davası açması halinde başvurma hakkı kapsamında olan kalemleri talep edemeyeceği ve dolayısıyla talep içeriğinin senet bedelini aşamayacağı, ancak hakkı koruyan işlemler yapılmış olmasına rağmen zamanaşımı sebebiyle sebepsiz zenginleşme davası açılması halinde ise bu durumda hamilin başvuru hakkı kapsamında olan kalemleri de isteyebileceği ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, hakkı koruyan işlemlerin yapılmasına müteallik başvuru hakkı doğmuşsa ve akabinde sebepsiz zenginleşme davası açılıyorsa, keşidecinin hamilin aleyhine sebepsiz zenginleştiği miktar, hamilin başvuru hakkı kapsamındaki bütün kalemler olarak kabul edilmektedir.

Hakkın korunması için gerekli işlemlerin yapılmaması veya zamanaşımı ile çek kambiyo vasfını kaybedeceğinden, kambiyo vasfını yitirmiş bir çeke dayalı olarak da kambiyo hukuku çerçevesinde faiz istenebilmesi mümkün olmadığından çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasında hamilin talep hakkı sadece çek bedelinden ibaret kabul edilmelidir. Bununla birlikte, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117/2. maddesinde karşılığını bulan, sebepsiz zenginleşme durumunda zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren borçlunun temerrüde düşeceği hükmü de dikkate alınmalıdır.

YİBHGK’nın 2019/1 E., 2019/8 sayılı kararında; temel ilişkiye dayalı yapılan takip veya açılan davada, senet üzerindeki vade tarihinin temerrüde esas alınamayacağı ifade edilmiştir. Karar her ne kadar temel ilişkiye dayalı sebepsiz zenginleşme alacağına ilişkin verilmiş olsa da kambiyo hukuku çerçevesinde açılabilen sebepsiz zenginleşme davalarında da temerrüt zamanını belirleme açısından dikkate alınması gerekir.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasında İspat Yükü

Doktrindeki hâkim görüş ve uygulamada süregelen kararlar neticesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/4. maddesi ile ispat yükü sebepsiz zenginlemediğini iddia eden davalıya yüklenmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlenen “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” genel kuralının aksine kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davalarında ispat yükünün davalı tarafa yüklenmiştir.

Hamilin hakkı koruyan işlemleri yapmaması veya zamanaşımı süresini geçirmesi sebepleriyle kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davası açması halinde, sebepsiz zenginleşme 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/4. maddesi gereği karinedir. Aksini iddia eden davalının, iddiasını kanıtlaması gerekecektir. Doktrinde keşidecinin bu karinenin aksini, çek bedelini aralarındaki temel ilişki gereğince lehtara ödediğini ya da lehtarın teslim etmesi gereken malları teslim etmediğini ortaya koyarak ispatlayabileceği ifade edilmektedir. Davalının senetleri hatır çeki olarak verdiğini ispatlaması ile de sebepsiz zenginleşmediğini ortaya koyması mümkündür (Yargıtay 11 HD, 7302/8994, 11.11.1999).

Zamanaşımına uğrayan bir kambiyo senedinin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi sebebiyle temel ilişki konusunda tanık deliline başvurularak da davalı taraf sebepsiz zenginleşmediğini ispatlayabilir (Yargıtay 11 HD, 14186/612, 19.01.2015). Ayrıca, keşidecinin çeki hatır çeki olarak verdiğini dolayısıyla sebepsiz zenginleşmediğini yemin delili ile de ispatlayabilmesi mümkündür (Yargıtay 11 HD, 3599/111, 19.01.2021).

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/4. maddesi hükmü ile ispat yükünün davalıya yükletilmesinin bir sebebi de keşideci ile çek hamili arasında çek dışında hiçbir hukuki ilişkinin bulunmadığı durumda, hamilden keşidecinin sebepsiz zenginleştiğini ispatlamasını beklemenin çok ağır olmasıdır. Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200/1. maddesinde düzenlenen belli miktarın üzerindeki borçlarda senetle ispat kuralı da dikkate alındığında, aralarında çek dışında hiçbir ilişki bulunmayan hamilin keşidecinin sebepsiz zenginleştiği ortaya koyması mümkün olamazdı. Bu sebeplerle kanun koyucu tarafından kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davalarında ispat yükü davalıya bırakılmıştır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesine dayalı dava açılabilmesi, genel hükümler gereği açılabilen sebepsiz zenginleşmedeki gibi zenginleşmenin haksız bir nedene dayanması şartına bağlı olmadığından, TTK m.732 gereği dava açılabilmesi için çekin hamil tarafından tahsil edilememesi yani hamilin çeke dayalı başvuru hakkını kaybetmesi yeterli olup, buna mukabil düzenleyenin ödeme borcundan kurtulmuş olması sebepsiz zenginleşme açısından bir karine olarak kabul edilmektedir. Bu sebeplerle çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davalarında, davacı hamilin sadece zorunlu şekil şartlarını sağlayan çekin şeklen hamili olduğunu, hakkı korumaya dair işlemlerin yapılmaması veya çekin zamanaşımına uğraması sebepleriyle çeke dayalı olarak takip hakkının düştüğünü ortaya koyması, ispat yükünün TTK m.732/4 gereği davalıda kalması açısından yeterli olacaktır.

…davacının hamil, davalının ise keşideci sıfatını taşıdığı, senedin vade tarihinden itibaren 3 yıllık sürede tahsile konulmamasından dolayı zamanaşımına uğradığı, taraflar arasında temel ilişki bulunmamakla Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi gereğince ispat yükünün sebepsiz zenginleşmediğini ileri süren davalı üzerinde bulunduğu… (Yargıtay 11 HD, 3739/569, 24.01.2022)”

Sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince sebepsiz zenginleşmediğini ispat yükümlülüğü keşidecide olup, keşideci sebepsiz zenginleşmediğini kanıtlamalıdır. (Yargıtay 11 HD, 3570/125, 19.01.2021)”

…sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde ha milin, keşideciye başvurma hakkı bulunduğuna göre, bu durumda keşideci, sebepsiz zenginleşmediğini usulüne uygun delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. (Yargıtay HGK 633/1086, 25.03.2015)”

…bu davalarda ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediği veya senet bedelini cirantalardan birine veya hamile ödediğini savunan keşideciye aittir. (Yargıtay HGK 19-1630/1186, 13.06.2018)”

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davasında Zamanaşımı

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davasının tabi olacağı zamanaşımı süresi ile ilgili olarak 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemişti. Bu kanun boşluğu sebebiyle de doktrinde; kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davalarında zamanaşımı süresinin 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca 1 yıl olması gerektiği ile aynı Kanun’un 125. maddesi uyarınca 10 yıl olması gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmekteydi. Yargıtay uygulamasında ise genel itibariyle 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 66. maddesi esas alınmış ve 1 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olarak uygulanması söz konusuydu.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732/4 maddesinde “zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır” hükmü düzenlenmiştir. Ancak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda sebepsiz zenginleşme bakımından 2 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünden, Türk Ticaret Kanunu ile Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sebepsiz zenginleşmeye ilişkin talepler arasında yine zamanaşımı süresi açısından istenilen uyumun sağlandığını söylemek mümkün değildir.

Çek hamilinin, ibraz tarihi ya da ibrazın tespitine dair işlemleri yaptırdığı tarihin zamanaşımın başlangıcında bir önemi yoktur. Zamanaşımının başlamasına esas olacak tarih, çekin ibraz süresinin bitim tarihidir (TTK m.814/1). Bu kuralın ileri tarihli çekler bakımından da uygulanması esastır. Çekin zamanaşımına uğraması halinde çeke dayalı borç “eksik borç” haline geleceğinden ödenmesi halinde bedelin geri istenmesi söz konusu değildir. Hamil zamanaşımı süresi içerisinde sebepsiz zenginleşme davası açmadığı taktirde çeke dayalı kambiyo hukuku anlamında tüm hakları sona erer. Bu durumda çek sadece temel ilişkiye dayalı davalarda yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge olur. Çek ilişkisinde temel ilişkiye dayalı talepte bulunma yetkisi ise sadece lehtara aittir. Başvuru hakkını yitirmiş lehtar, düzenleyen ile aralarındaki temel ilişki kapsamında uğramış olduğu zararı talep edebilecektir. Bu ihtimalde, çeke dayalı bir talep ileri sürülme imkânı söz konusu olmadığından, zamanaşımı hakkında da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 814 maddesi hükmü değil, asıl borç ilişkisinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri esas alınacaktır. Yani çeke dair üç yıllık zamanaşımı dolmuş olsa bile yine de temel ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı süreleri içerisinde temel ilişkiye dayalı talep hakkı, söz konusu olabilir.

Tahrif Edilmiş Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davası Açılabilir mi?

Şayet çek üzerindeki düzenleyenin imzası iradesini yansıtmıyorsa bu çek teorik olarak sahte çek kategorisinde olup geçersiz kabul edildiğinden, böyle bir çeke dayalı olarak sebepsiz zenginleşme davası açılamaz. Çekin zorunlu veya ihtiyari unsurlarında ilgililerin rızası dışında değiştirilmesi halinde ise tahrifat söz konusu olur. Tahrif edilmiş olmasına rağmen tahrifat senedi geçersiz hale getirecek seviyede değilse bu nitelikteki bir çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davası açılıp açılamayacağı konusunda Yargıtay 11. ve kapatılan 19. Hukuk Daireleri arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Keşide tarihinin veya bedelin tahrif edilmesi halinde çek yine de geçerlidir ancak sorun, böyle bir çeke dayalı olarak sebepsiz zenginleşme davası açılıp açılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

(Kapatılan) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kararında “Çekler tahrif edilmiş tarihlere göre bankaya ibraz edildiğinden, tahrifat öncesi hale göre değerlendirme yapıldığında, her iki çekin de süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilmediği, çek vasıflarının kalmadığı, davacının bu çeklerden dolayı kambiyo hukukuna göre bir sorumluluğunun olmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte davacının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 818. maddesi göndermesi sebebiyle aynı Kanun’un 732. maddesinde özel olarak düzenlenen sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayanan sorumluluğu devam etmektedir.” ifadeleriyle tahrif olunmuş çeklerin tahrifat öncesi tarihlere göre değerlendirilerek keşidecinin sebepsiz zenginleşmeye dayanan sorumluluklarının devam ettiğini ifade etmektedir (Yargıtay 19 HD, 2017/4049E., 2018/694K., 15.02.2018; Aynı yönde Yargıtay 19 HD, 2016/17361E., 2017/3670K., 11.05.2017).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, “6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu’nun 644. maddesine göre açılan sebepsiz zenginleşme davasının dinlenebilmesi için kambiyo senedi niteliğinin korunması gerektiği, dava konusu çekin tahrifat yapılmış olması ve süresinde de ibraz edilmemiş olması nedeniyle çek vasfını yitirdiğinden bu maddeye dayalı olarak dava açılamayacağı…” ifadeleriyle tahrif edilmiş çeke dayalı olarak sebepsiz zenginleşme davası açılamayacağına karar vermiştir (YHGK, 2017/1630E., 2018/1186K., 13.06.2018).

Tahrif edilmiş ve çek vasfı bulunmayan senede istinaden sebepsiz zenginleşme davası açılması mümkün değildir. Ayrıca sahte ve tahrif edilmiş çekle ilgili cezai sorumluluk ise saklıdır.

Tahrifata uğramış bir çek şayet geçersiz hale gelmemiş ise bu çeke dayalı olarak süresi içerisinde TTK m.732 çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açılabilmesi mümkün kabul edilmelidir. Bu noktada, sürelerin veya hakların belirlenmesinde tahrifata uğramadan önceki halinin esas alınması gerekir.

Çeke Dayalı Sebepsiz Zenginleşme Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a. maddesine göre Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava olarak kabul edilmektedir. Mutlak ticari davalarda uyuşmazlığın, tarafların ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın değerlendirme yapılır. Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davaları da TTK m.732 hükmü ile düzenlendiğinden, tarafların tacir sıfatını haiz olup olmadığına ya da uyuşmazlığın ticari işletmeleri ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın mutlak ticari dava oldukları ortadadır. Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir (TTK m.5/1).

Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat davalarında, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (TTK m.5/A-1).

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davaları, genel itibariyle hamil tarafından yapılan icra takibine keşideci tarafından yapılan itiraz üzerine, itirazın iptali davaları ile kendini göstermektedir. Konusu bir miktar paranın ödenmesi talepli itirazın iptali davaları da arabuluculuk dava şartına tabi olduğundan bu davalarda öncelikle arabuluculuk sürecinin başlatılması gerekmektedir.

Yetkili mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5. vd. maddelerine göre belirlenmelidir. Kambiyo senetlerine bağlı alacaklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 755. maddesi gereği aranacak borçlar kapsamında olduğundan, Türk Borçlar Kanunu’nun 89/1. maddesi hükmü bu alacaklar bakımından uygulanamaz. Çeke dayalı kambiyo takiplerinde, davalının ikametgahının bulunduğu yerdeki mahkeme (HMK m.6), muhatap bankanın bulunduğu yer ödeme yeri sayılmasından ötürü buradaki mahkeme (HMK m.10) ve ayrıca 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50/1. maddesi uyarınca çekin keşide edildiği yerdeki mahkemeler yetkilidir.

Sonuç

Kambiyo senetlerinin sıkı şekil şartlarına tabi olması sebebiyle başvuru hakkının kısa ibraz süreleri içerisinde kaybedilmesi mümkün olup, bu durumda, koşulları varsa tarafların temel ilişkiye dayanması veya hamilin kambiyo senetlerine özgü düzenlenmiş ve genel hükümlerden tamamen farklı şartlara sahip olan ve özellikle ispat yükü bakımından davacıya genel hükümlere göre önemli avantajlar içeren Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açması gerekir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi poliçeler için düzenlenmiş bir hüküm olup, TTK m.818/1-m atfı gereği çekler bakımından da uygulanama alanı bulmaktadır. Çeke dayalı başvuru hakkının ibraz veya karşılıksızdır işlemlerinin yapılmaması sebepleriyle düşmesi veya bu işlemler yapılmış olmasına rağmen çekin zamanaşımına uğraması halinde TTK m.732 hükmü gereğince sebepsiz zenginleşme davası hamil tarafından açılabilmektedir.

Çekte sebepsiz zenginleşme talebi, hamilin çeke dayalı başvuru hakkını kaybettiği veya çekin zamanaşımına uğraması sebebiyle alacağına ulaşamadığı durumlarda, başvuru hakkını tamamlayıcı ve düzenleyenin hakkaniyete aykırı zenginleşmesini önleme amacına yönelik kambiyo hukukuna özgü bir haktır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 732. maddesi ile düzenlenen ve çeklerde de uygulama alanı bulan sebepsiz zenginleşme talebi genel hükümlerde düzenlenen sebepsiz zenginleşmeden tamamen farklı özelliklere sahip olduğundan TTK m.732 hükmüne özgü sebepsiz zenginleşme talebinde borçlar hukukundaki sebepsiz zenginleşme hükümleri kıyas yoluyla dahi uygulanmamalıdır.

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme talep edilebilmesi için hamilin zorunlu şekil şartlarını taşıyan çekin ciro silsilesine uygun yetkili hamili olması ve çeke dayalı başvuru hakkının düşmesi ya da çekin zamanaşımına uğramış olması gerekir. Çeke dayalı başvuru hakkının düşmesinde veya çekin zamanaşımına uğramış olmasında hamilin kusurunun olup olmaması önemli değildir.

Çek hukukunda sebepsiz zenginleşme davasını açabilecek tek kişinin hamil olduğu noktasında tartışma yokken, lehtarın da bu davayı açıp açamayacağı noktasında ise doktrinde ve uygulamada farklı görüş ve kararlar mevcuttur. Ancak lehtarın da kambiyo senetlerine özgü sebepsiz zenginleşme davasını açmasının hukuka uygun kabul edilmesi gerekir.

Dava şayet hakkı koruyan işlemlerin yapılmaması gerekçesi ile açılıyorsa, çek kambiyo vasfını yitirdiğinden kambiyo hukuku çerçevesinde başvurma hakkına dair kalemlerin tamamı değil sadece çek bedeli talep edilebilir. Bu durumda temerrüt faizinin başlangıç zamanı olarak; kambiyo senetlerinin aranılacak borç kategorisinde olması, temerrüdün ancak ibraz ile gerçekleşmesi ancak bunun süresinde yapılmaması gerekçeleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117/2. maddesi de göz önüne alındığında, ibraz tarihinin son günü ya da çeke özgü zamanaşımı süresinin dolduğu tarih yerine dava tarihinin esas alınması gerekir.

Çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davası, şayet hakkı koruyan işlemler yapılmış olmasına rağmen çekin zamanaşımına uğraması sebebine dayanıyorsa, başvurma hakkı kapsamındaki tüm kalemlerin ibraz tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile talep edilebilmesi gerekir.

Hamilin hakkı korumaya dair işlemleri yapmaması veya bu işlemleri yapmış olmasına rağmen zamanaşımı sebebiyle çeke dayalı sebepsiz zenginleşme davası açması halinde, düzenleyenin sebepsiz zenginleştiği TTK m.732/4 hükmü gereği karinedir. Dolayısıyla davacı hamilin, zorunlu şekilde şartlarını sağlayan çekin yetkili hamili olduğunu ve TTK m.732 hükmünde belirtilen sebeplerle davayı açtığını ortaya koyması ile birlikte ispat yükü davalı üzerinde kalacaktır.

Tahrifata uğramış bir çek şayet geçersiz hale gelmemiş ise bu çeke dayalı olarak süresi içerisinde TTK m.732 çerçevesinde sebepsiz zenginleşme davası açılabilmesi mümkün kabul edilmelidir. Bu noktada, sürelerin veya hakların belirlenmesinde tahrifata uğramadan önceki halinin esas alınması gerekir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu

Sebepsiz zenginleşme – Madde 732

(1) Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.

(2) Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.

(3) Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez.

(4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.

Kayseri Ticaret Avukatı

Dava sürecinde etkin bir temsil için hukuk alanında deneyimli ve güncel mevzuat ile içtihatlara hakim  bir avukattan hukuki destek almanız büyük önem arz etmektedir. Tazminat hukuku, borçlar hukuku ve ticaret hukuku alanında yetkin avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek hukuk davalarında sürece katılan taraflara avukatlık, arabuluculuk ve hukuki danışmanlık hizmeti vermekte ve taraflara hukuki yardım sunmaktadır.

Ticaret ve şirketler hukuku ile ilgili davalarda gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve yargı kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Ticaret Avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ticaret avukatı arıyorsanız ticaret hukuku alanında 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.