HAGB Kararına İtiraz Süresi İçinde Gerekçeli Kararın Açıklanmaması ve Tebliğ Edilmemesi

HAGB Kararına İtiraz Süresi İçinde Gerekçeli Kararın Açıklanmaması ve Tebliğ Edilmemesi - AYM Bireysel Başvuru - AİHM Başvuru - AİHM Kararı - Emsal AYM Kararı - Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru - Ceza Hukuku - Kayseri Ceza Avukatı - Kayseri Ağır Ceza Avukatı - Avukat Zülküf Arslan Hukuk Bürosu

Gerekçeli Karar Açıklanmadan ve Tebliğ Edilmeden HAGB Kararına İtiraz Edilmesi

Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere etkili bir şekilde başvurma hakkını da içerir.

Karar veya hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması durumunda kanun yoluna başvuru süresi tefhimle başlayan kişinin gerekçesini bilmediği karar veya hükme karşı kanun yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullandığı söylenemeyeceği gibi kanun yoluna başvurma nedenlerini bilmeyen kanun yolu merciinin de kanun yolu incelemesini sağlıklı bir şekilde yaptığı söylenemez.

Bu çerçevede HAGB kararının tefhim edilmesinden sonra verilen itiraz dilekçesi üzerine gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmeden dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesi ve başvurucunun ayrıntılı itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edebilir.

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru

Ayşe Eşlik Başvurusu

Başvuru Numarası: 2014/15969 Karar Tarihi: 21/6/2017

İKİNCİ BÖLÜM – KARAR

Başkan: Engin YILDIRIM

Üyeler: Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Recai AKYEL

Raportör: Murat İlter DEVECİ

Başvurucu: Ayşe EŞLİK

I. Başvurunun Konusu

1. Başvuru, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tefhim edilmesinden sonra verilen itiraz dilekçesi üzerine gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın itirazının incelenmek için yetkili mahkemeye gönderilmesi ve ayrıntılı itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. Başvuru Süreci

2. Başvuru 13/10/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiş; Bakanlık, görüş sunmamıştır.

III. Olay ve Olgular

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 8/5/2012 tarihli iddianamesiyle 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu‘na muhalefet suçunu işlediği iddiasıyla başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.

9. Yargılamayı yürüten İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi 30/6/2014 tarihinde başvurucunun isnat edilen suçtan mahkûmiyetine hükmetmiş, sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı vermiştir. Tefhim edilen kararda gerekçeye yer verilmemiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı ise şöyledir:

“…3- Sanık Y. T.’ın, olay tarihinde sanık Ayşe Eşlik’in soruşturma ve kovuşturma aşamasında beyanı saptanan bir kısım tanık avukat ile aynı büroda bulunduğu, kendi beyanına göre hukuk hizmetleri dışında danışmanlık hizmeti yürüttüğü belirtilmektedir. Sanık Y. Kartal 1 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/381 esas, 2005/421 karar sayılı ilamı ile sahte avukatlık yaptığı gerekçesiyle mahkum edilmiştir.

4- Yukarıda yer verilen beyanlara göre sanık Y. kendisini avukat olarak ve Ö. Ö. kimliği ile tanıtmaktadır.(Tanıklar C. B., H. Y., S. A. ve diğerleri). Sanık sahte avukatlık yaptığına ilişkin mahkumiyet hükmünün infazı sırasında cezaevinden firar etmiş ve Halk Caddesi No: 35 Kat: 2 D: 4 Üsküdar / İstanbul adresinde Modern Grup Hukuk – Danışmanlık isminde iş yeri açmıştır…

7- Sınırlı Sorumlu Dalgıçkent Konut Yapı Kooperatifinin yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısı olan S. Ü. ve İ. Y.’ın beyanlarının aksune bir kısım kooperatif üyesinin beyanlarına göre sitenin genel kurul toplantısında dahi sanık Y.’ın kendisinden avukat olarak söz ettiği analışlamkadır. Mahkememizce alınan ve İ. B. tarafından düzenlenen bilirkişi raporuda bu beyanları doğrulamaktadır. Bilinen diğer bir husus bu aşamada sanık Ayşe Eşlik’te aynı ortamda bulunmaktadır ve kayıtlara ve tanık beyanlarına göre sanık Y.’ın avukat olmadığına dair hiç bir beyanı bulunmamaktadır.

8- Katılanlar N. ile A. İ. O.’ın aşamalarda uyumlu beyanları dikkate alındığında sanığın kendisini avukat olarak tanıtarak Modern Hukuk Bürosu adına iş aldığı ve sanık Ayşe Eşlik’in bu şekilde kazanç sağladığı anlaşılmaktadır. Katılan N. O.’ ınkira alacağı ile ilgili davayı 14/04/2009 tarih ve 4083 numaralı vekaletname ile Modern Hukuk Avukatları Ayşe Eşlik, A. B. ve A. Y.’a verilmesini sanık Y. sağlamıştır. Ayrıca yukarıda yer verilen pek çok kanıta göresanığın, sanık Ayşe Eşlik ile birlikte 03/06/2009 tarihli Dalgıçkent Sitesi İş Merkezinde yapılan toplantıya katıldığı ve yinekendisini Avukat Ö. Ö. olarak tanıtttiği, kooperatifin hukuk danışmanı olduğunu beyan ettiği anlaşılmaktadır.

9- Tüm bu kanıtlar dikkate alındığında ;

Halk Caddesi No: 35 Kat: 2 D: 4 Üsküdar / İstanbul adresinde Modern Grup Hukuk – Danışmanlık isminde iş yerini sanık Y. T.’ın açtığı, sanığın öncesinde sahte avukatlık yapması nedeniyle kesinleşmiş mahkumiyetinin bulunduğu, sanığın kendisini Ö. Ö. ismi ile ve avukat olarak tanıttığı, sanığın aynı adreste 26/05/2008 tarihinde sanığınS. T. veC. B. ile birlikte Modern Danışmanlık Limited şirketi kurmuş ise de fiili idaresinin sadece sanık Y. T.’da bulunduğu, bu şekilde sanığın kendisini avukattanıtarak; Sınırlı Sorumlu Dalgıçkent Konut Yapı Kooperatifinin hukuki danışmanlık işlemleri ile katılan N. O.’ ınkira alacağı ile ilgili davanın Modern hukuk firmasınca takibini sağladığı, diğer sanıkların aksine 03/06/2009 tarihli Dalgıçkent Sitesi İş Merkezinde yapılan toplantıya katılan sanık Ayşe Eşlik’in bu olgudan haberdar olduğu, Bu sayede;

 – S. Ü. ve Y. İ.’in Üsküdar 3. Noterliğinde düzenlettirdikleri 09/03/2009 tarih ve 8951 yevmiye sayılı vekaletname ile adı geçen kooperatifin vekilliğini üstlendiği ,

– K. N. O.’ ınkira alacağı ile ilgili davaya ilişkin olarak 14/04/2009 tarih ve 4083 numaralı vekaletname ileAytaç Bahçeevli ve Abbas Yalçın’a ile birliktevekalet görevini üstlendiği sonucuna varılmıştır.

 Hukuksal değerlendirme

10- Sanık Ayşe Eşlik hakkında görevi kötüye kullanma … suçlarından cezalandırılması… istemi ile kamu davası açılmıştır…

23.01.2008 tarih ve 5728 Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan bir yıl ibaresi iki yıl olarak, ondördüncü fıkrası da bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanamaz şeklinde değiştirilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması ,mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, sanığın bu kurumun uygulanmaması yönünde talebinin bulunmaması gerekir. Yasanın aradığı anlamda zararın bulunmaması, sabıkasız kişiliği, suç işlemekten kaçınacağı kanaati, sanık Ayşe Eşlik’in aksi yönde talebinin bulunmaması dikkate alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hükmedilmiştir…”

10. Başvurucu müdafii karara itiraz ettiğine ilişkin 1/7/2014 tarihli dilekçesini2/7/2014 tarihinde vermiş ve gerekçeli itiraz dilekçesini gerekçeli kararın tebliğinden sonra vereceğini bildirmiştir.

11. Gerekçeli karar başvurucu müdafiine tebliğ edilmemiş ve itiraz hususunda karar verilmek üzere dosya 8/9/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

12. İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi 8/9/2014 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

 “İstanbul Anadolu 5.Ağır Ceza Mahkemesinin 30/6/2014 tarih ve 2012/334 Esas 2014/269 sayılı kararındaki gerekçe yerinden görüldüğünden sanığın İtirazın Reddine…. karar verildi.”

13. Başvurucu 13/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İlgili Hukuk

14. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 268. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci Maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır…”

15. 5271 sayılı Kanun’un 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır…”

16. 5271 sayılı Kanun’un 275. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.”

17. 5271 sayılı Kanun’un 291. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

“Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır…”

18. 5271 sayılı Kanun’un 293. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hüküm, temyiz eden Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesince öğrenilmesinden itibaren gerekçe, yedi gün içinde tebliğ edilir.”

V. İnceleme ve Gerekçe

19. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

20. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB kararına yaptığı itirazın incelenerek reddedildiğini ileri sürmüş; ihlale neden kararların iptalini isteyip maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

21. Gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle itiraz nedenlerinin fiilen ilgili yargı merciine ulaştırılamamasına ilişkin başvurunun, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim hakları kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

.22. Anayasa Mahkemesi, Ali Gürsoy (B. No:2012/833, 26/3/2013) başvurusunda HAGB kararının niteliği üzerinde durmuş; denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararıyla yargılamanın nihai olarak sona ereceği, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği ve esasa ilişkin itirazların bu aşamada ileri sürülebileceği gerekçesiyle HAGB kararına yönelik esasa ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermiştir.

.23. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini ve ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB kararına yaptığı itirazın incelendiğini ileri sürdüğünden söz konusu itirazların kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanması veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararı sonrasında yapılacak kanun yolu başvurusunda dile getirilmesine imkân yoktur. Bu nedenle başvurucunun şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler

24. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

25. Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca herkes “savunma” ve “adil yargılanma” hakkına sahiptir. Savunma hakkının sağladığı “güvenceler”, esasen adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde ayrıca ifade edilmiştir.

26. Ceza yargılamasında savunma hakkının güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32).

27. Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır. Bu itibarla anılan güvencenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Diğer yandan Anayasa’nın 36. maddesine “adil yargılanma” ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (Ufuk Rifat Çobanoğlu, B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 37).

28. Anayasa Mahkemesi de savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen “adil yargılanma” kavramı dışında “meşru vasıta ve yollardan yararlanmak” kavramının da kapsamında olduğunu belirtmiştir (AYM, E.1992/8, K.1992/39, 16/6/1992).

29. “Gerekli zaman”a ve “gerekli kolaylıklar”a sahip olma hakları, uygulamada çoğunlukla iç içe geçmiş durumdadır. İstisnai bazı durumlarda savunma için gerekli imkânlar sağlandığı hâlde gerekli zaman verilmemiş olabilir.

30. Suç isnadı altında bulunan kişiye, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkına uygun bir şekilde savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamaların sonucunu etkileyebilmesi için gerekli zamanın verilmesi gerekir. Gerekli zaman verilmeyen şüphelinin/sanığın hakkındaki isnatları değerlendirip bunlara karşı savunma ve delil araştırması yapması mümkün değildir. Dolayısıyla savunma için gerekli zamana sahip olma, kişiyi acele yapılan yargılamalara karşı korumaktadır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 40).

31. Savunma için “gerekli kolaylık” kavramı ise şüpheliye/sanığa savunma için yardımcı olacak veya olabilecek zorunlu olan imkânları ifade etmekte ve “silahların eşitliği”ni sağlamayı amaçlamaktadır. Suç isnadı altındaki kişiye sağlanması zorunlu kolaylıklar, savunma için “gerekli” olanlardır. Bu kolaylıklardan biri, kişinin savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasına ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesine imkân verilmesidir. Kişinin beraat etmesini veya cezasının azaltılmasını sağlayabilecek delil niteliğindeki belgelere erişimine ve müdafiiyle görüşmesine izin verilmesi, gerekçeli kararın tebliğ edilmesi ve yargılama esnasında esaslı değişikliklerden haberdar edilmesi sağlanacak diğer kolaylıklardır. Bu hak yönünden de somut olayın özelliklerinin belirleyiciliği büyük öneme sahiptir. Değerlendirme, yargılamanın bütünlüğü gözetilerek yapılmalıdır (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 45).

32. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma hakkı mutlak değildir. İstisnai hâllerde hakkın sınırlandırılması mümkündür. Özellikle üçüncü şahısların temel haklarını korumak, kamu menfaatini gözetmek veya adli makamların soruşturma yaparken başvurdukları yöntemleri güvence altına almak gibi amaçlarla bu tedbirlere başvurulmasının zorunlu olduğuna kanaat getirildikten sonra soruşturma evresinde bazı delillere erişim yönünden kısıtlama getirilebilir. Ancak sanığın dava dosyasına erişimine getirilecek kısıtlamanın duruşma öncesinde delillerin sanığa ulaştırılmasını ve kovuşturma evresinde sanığın müdafii aracılığıyla deliller üzerine görüş sunmasını engellememesi gerekir. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi; kısıtlamaya yönelik bu tür tedbirlerin uygulanmasına ilişkin kararlarda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlanıp sağlanmadığını inceler (Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 46).

33. Bireysel başvuru incelemelerinde de ölçü norm, Anayasa’dır; kanuna uygunluk denetimi yapılmamaktadır. Bu nedenle kanunlarda belirtilen sürelere uyulmaması tek başına Anayasa’ya aykırılık sonucunu doğurmaz. Verilen sürenin ve sağlanan kolaylıkların Anayasa’nın 36. maddesi açısından yeterli/gerekli olup olmadığının değerlendirilmesinde yargılamanın bütünlüğü içinde somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır(Ufuk Rifat Çobanoğlu, § 49).

34. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

35. Sözleşme’nin 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça düzenlenmemekle beraber mahkemeye başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle geleceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından kabul edilmektedir (Golder/Birleşik Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35).

36. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). AİHM, mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).

37. Mahkemeye erişim hakkı somut ve etkili olmalıdır. Erişim hakkının etkili olabilmesi için bireyin, haklarına müdahale eden bir işleme itiraz etmek üzere açık ve somut bir fırsata sahip olması gerekir (Ünsal Karabulut, B. No: 2014/12045, 17/11/2016, § 26).

38. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere etkili bir şekilde başvurma hakkını da içerir (Ünsal Karabulut, § 27).

39. Bunun yanında davanın taraflarına gerekçeli mahkeme kararının usulüne uygun olarak bildirilmesi ve tarafların bu gerekçeye göre ayrıntılı itiraz nedenlerini bildirerek kanun yoluna başvurma hakkını kullanmaları, kanun yolunun etkili bir şekilde kullanılması ve bu suretle de hakkaniyete uygun yargılamanın sağlanması açısından zorunludur. Nitekim bu amaçla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 273. maddesinin (1) numaralı fıkrasında istinaf kanun yoluna, 291. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise temyiz kanun yoluna başvurma süresinin hükmün açıklanmasından itibaren başlayacağı belirtilmişken aynı Kanun’un 275. maddesinin (2) numaralı fıkrası ve 293. maddesinin (2) numaralı fıkrasıyla, hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması hâlinde istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurulduğunun öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde gerekçenin tebliğ edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

40. Somut olayda Mahkeme, kısa kararı başvurucuya ve başvurucu müdafiine tefhim etmiştir ancak kısa kararda, mahkûmiyet hükmünün ve HAGB kararı verilmesinin gerekçesini gösterir herhangi bir açıklama yapılmamıştır.

41. Başvurucu müdafii, tefhimle başlayan yedi günlük itiraz süresi içinde verdiği 1/7/2014 tarihli dilekçe ile karara itiraz etmiş ve gerekçeli kararının kendisine tebliği ile birlikte Mahkeme kararına ilişkin gerekçeli itiraz nedenlerini bildireceğini belirtmiştir (bkz. § 10). Buna karşın gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmeden dosya 8/9/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiş ve başvurucuya gerekçeye itiraz etme fırsatı tanınmadan itiraz, İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.

42. Karar veya hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması durumunda kanun yoluna başvuru süresi tefhimle başlayan kişinin gerekçesini bilmediği karar veya hükme karşı kanun yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullandığı söylenemeyeceği gibi kanun yoluna başvurma nedenlerini bilmeyen kanun yolu merciinin de kanun yolu incelemesini sağlıklı bir şekilde yaptığı söylenemez (Temyiz kanun yolu için varılan aynı sonuca ilişkin karar için bkz. Vesim Parlak, B. No: 2012/1034,20/3/2014).

43. Yukarıda açıklanan tespitler ışığında başvuruya konu davada, başvurucunun Mahkeme tarafından 30/6/2014 tarihli celsede gerekçesi açıklanmadan tefhim edilen kısa karar üzerine yedi günlük itiraz süresi içinde verdiği dilekçeyle yaptığı itiraz başvurusunda gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği ve başvurucunun Mahkemenin gerekçesini bilmediği için itiraz nedenlerini sunamadığı anlaşılmış; başvurucuya savunma için gerekli kolaylıklar ve itiraz hakkını etkili bir şekilde kullanma imkânı sağlanmadan yargılamanın sonuçlandırılması nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarına uyumlu bir yargılamanın yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

44. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3.  6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir …

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

46. Başvurucu, ihlale neden olan kararların iptalini isteyip maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

47. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

48. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek ayrıntılı itirazlarını sunabilmesi için imkân tanınmasından sonra yeniden itiraz incelemesinin yapılmasının sağlanması amacıyla İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

49. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama kararı verildiğinden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir..

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim haklarının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek ayrıntılı itirazlarını sunabilmesi için imkân tanınmasından sonra yeniden itiraz incelemesinin yapılmasının sağlanması amacıyla İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Emsal AYM Kararları

Özgür Şakir Beller, B. No: 2019/22043, 15/6/2022

Başvuru, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tefhim edilmesinden sonra verilen itiraz dilekçesi üzerine gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın itirazının incelenmesi için yetkili mahkemeye gönderilmesi ve ayrıntılı itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Abdulğafur Akcan, B. No: 2021/1730, 4/7/2022

Başvuru, gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın incelenmek için üst mahkemeye gönderilmesi ve başvurucuya gerekçeli itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

Kayseri Ceza Avukatı

Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.

Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir. 

Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.

Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.