Hırsızlık Amacıyla Vitrin Camını Kırma Halinde İşyeri Dokunulmazlığının İhlali Suçundan da Ceza Verilebilir mi
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Konut dokunulmazlığının ihlali – Madde 116
(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Hırsızlık Amacıyla Vitrin Camını Kırma Halinde İşyeri Dokunulmazlığının İhlali Suçundan da Ceza Verilir mi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2015/332 Karar No: 2018/451 Karar tarihi: 18.10.2018
Kararı veren Yargıtay Dairesi: 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
İçtihat Metni
İş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 116/4, 62 ve 53/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Kandıra Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.04.2013 tarihli ve 25-71 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 23.12.2014 tarih ve 15715-36738 sayı ile;
“Sanığın suça konu lokantanın vitrin camını ve camın ardında bulunan soğutucunun camını kırıp içeri girmeden elini uzatmak suretiyle soğutucuda bulunan etleri çaldığının anlaşılması karşısında, işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun oluşmayacağı gözetilmeden anılan suçtan sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi”
isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 05.02.2015 tarih ve 219884 sayı ile;
“…Yargılamaya ve itiraza konu somut olay incelendiğinde; cadde üzerinde faaliyette bulunan şikâyetçiye ait lokantanın kapalı bulunduğu saat 01.30 sularında işyerinin önüne gelen sanığın, lokantanın dış vitrin camını kırıp vitrin camından da içeriye girerek içinde etlerin bulunduğu soğutucunun da camını kırıp burada tabak içerisinde bulunan pirzola, köfte ve etleri alarak olay yerinden kaçtığı anlaşılmaktadır. Sanığın tekme ile kırdığını kabul ettiği vitrin camı çift taraflı cam olup 1×2 metre ebadındadır ve buradaki kırık kısım 1×1,5 metre genişliğinde; içerideki soğutucunun camı ise 1×2 metre ebadında ve kırılan kısmı 1×1.40 metre genişliğindedir. Dosya içerisindeki olay yeri inceleme tutanakları ve beyanlardan anlaşıldığı gibi sanığın lokantanın dış kısmında bulunan vitrin camını kırdıktan sonra bir insan geçebilecek şekilde 1×1,5 metre genişliğinde bir yer açılmış ve buradan girilerek lokantanın iç kısmında ve uzakta bulunan soğutucunun camı da 1×1.40 metre genişliğinde kırılarak etler alınmıştır. Yani sanık, dış vitrin camını kırdıktan sonra buradan içeriye girmiş ve burada da ciddi bir efor sarf edip soğutucunun camını kırarak atılı suçu işlemiştir. Sanığın, dışarıdan elini uzatarak soğutucunun camını kırmak suretiyle etleri aldığını kabul, dosya içerisinde mevcut tutanaklar, kroki ve fotoğraflar karşısında mümkün değildir. Kaldı ki, her ne kadar fiziken imkân bulunmasa da, sanığın sadece vitrin camını kırıp buradan uzanarak soğutucunun camını kırmak suretiyle atılı suçu işlediği kabul edilse dahi işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunun yasal unsurları oluşmuştur. Zira, müştekinin dış dünyadan ayırmak için kapısı, penceresi bulunan işyerine girilmiş, işyerinin masuniyeti ihlâl edilmiştir. Sanığın işyerinin içerisine bütün vücuduyla veya vücudunun büyük bir kısmı ile girmesi gerekmemektedir.
Bu suça ilişkin kanun maddesi olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun 116. maddesine bakıldığında; ‘Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ Maddenin 3. fıkrasında ise; ‘birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.’ düzenlemeleri yer almaktadır. Madde metninden anlaşıldığı üzere, konut veya işyerine girmenin bir tarifi yapılmamıştır sadece girmekten bahsedilmiştir. Ancak maddenin gerekçesi ve Anayasanın 21. maddesindeki konut dokunulmazlığı birlikte ele alındığında ‘konut dokunulmazlığının ihlâli, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir.’ gerekçe cümlesinden anlaşılması gereken olayımızda olduğu gibi, işyerinin güvenliğinin, çalışma hürriyeti ve güvenliğinin tehlikeye düşürülmesidir.
Bu sebeplerle; sanığın üzerine atılı işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurlarının oluştuğu”
düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 02.03.2015 tarih ve 1875-3320 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin Özel Dairece reddine karar verilmiş, hırsızlık suçundan kurulan hüküm ise onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olup sadece elin içeriye uzatılmasının işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunu oluşturmayacağı sonucuna ulaşılması hâlinde sanığın içeriye girip girmediğinin tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay ve yakalama tutanağında; 01.12.2012 tarihinde gece saat 01.45 sıralarında 155 Polis İmdat hattını arayan ve ismini vermek istemeyen bir şahsın, Bereket Lokantası isimli işyerinden hırsızlık yapıldığı yönünde ihbarda bulunması üzerine bahse konu yere gidildiği, işyerinin girişe göre sağ tarafında bulunan camın kırık olduğu, camın hemen önündeki, içerisinde etlerin bulunduğu buzdolabının da camının kırık olduğu, çevrede araştırma yapıldığı sırada işyerinin arka tarafındaki cadde üzerinde elinde et ve köfte ile gitmekte olan sanık …’ın görülerek yakalandığı bilgilerine yer verildiği,
Olay yeri inceleme raporuna göre; işyerinin lokanta olarak faaliyet gösterdiği, alüminyum doğramadan yapılmış işyeri giriş kapısında herhangi bir zorlama izinin bulunmadığı, kapının yan tarafındaki vitrin camının kırık olduğu, vitrin camı önünde iç kısımda bulunan soğutucunun da camının kırılmış olduğu, işyeri içerisinde bir dağınıklık olmadığının tespit edilerek olay yeri krokisinin ve fotoğrafın rapora eklendiği,
Olay yerini gösterir bir adet fotoğrafın incelenmesinde; işyerinin dış vitrin camı ile camlı bölmelerden oluşan soğutucunun bulunduğu yer arasında bir miktar boşluk bulunduğu,
Görgü ve tespit tutanağında; işyerinin giriş kapısının sağ tarafındaki üç bölmeli camın alt kısmındaki 1×2 metre ebadındaki camın 1×1,5 metre genişliğinde kırılmış olduğu, giriş kapısına göre sağ tarafta ve camın hemen bitişiğinde bulunan ön yüzü 1×2 metre ebadında olan cam bölmeli buzdolabının camının da 1×1,40 metre genişliğinde kırıldığı, işyerinin içinde ve dışında cam kırıklarının bulunduğu, başkaca bir zarar olmadığının belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi soruşturma aşamasında; hırsızlık olayını öğrenmesi üzerine işyerine gittiğini, işyerinin ön tarafında bulunan dış çerçeve camı ile buzdolabı camının kırılmış olduğunu gördüğünü, her iki camın da çift cam olduğunu, iki tabak içerisindeki köfte ve etlerinin çalındığını, şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,
Sanık aşamalarda; olay gecesi karnının acıktığını, şikâyetçiye ait lokantanın önünden geçerken vitrin camı içerisinde yiyecek gördüğünü, vitrin camını tekmeleyerek kırdığını, camın arkasında bulunan et ve köfteleri alarak yakınlarda bir yerde yemeye başladığını, bu sırada polislerin gelerek kendisini yakaladığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
I- Sanığa atılı işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık konusunun incelenmesinde;
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından konut ve işyeri dokunulmazlığının ihlâli ile nitelikli hırsızlık suçları üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun “Konut dokunulmazlığının ihlâli” başlıklı 116. maddesinde yer alan düzenlemeye göre;
“1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.
4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Madde gerekçesinde; “Madde, Anayasa’nın 21. maddesinde güvence altına alınan konut dokunulmazlığını ihlâl fiillerini suç olarak tanımlamaktadır. Konut dokunulmazlığının ihlâli, kişinin kendisine özgü barış ve sükûnunu ve yuvasındaki yaşamının sulh ve selametle cereyanı için var olması gerekli güvenlik duygusunun sarsılmasını ifade etmektedir. Bireylere karşı işlenen ve aynı zamanda onların muhtaç oldukları güvenlik ve sükûnu ihlâl eyleyen bu fiillerin, hürriyete karşı işlenen suçlar arasında bir suç olarak tanımlanması uygun görülmüştür.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Maddenin işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunu düzenleyen ikinci fıkrasının gerekçesinde yer verilen açıklamalara göre;
“Birinci fıkrada tanımlanan fiillerin açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyeri ve eklentileri hakkında işlenmesi ayrı suç olarak tanımlanmıştır. Bu fıkranın uygulanmasında, birinci fıkrada söz konusu olan koşullar aranacaktır. Niteliği itibarıyla açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi alışılmış, mutat olan yerler dışında kalan yerlere rıza bulunmaksızın girilmesi bu suçu oluşturacaktır. Avukatlık bürosu ve özel muayenehane izinle girilmesi gereken yerlere örnek olarak gösterilebilir. Keza herkesin herhangi bir koşulu yerine getirmeksizin girebileceği yerlere, söz gelimi süpermarketlere, dükkânlara, mağazalara, halka açık olmadıkları zamanlarda, mesela mesai saatleri dışında rıza hilafına girilmesi hâlinde de bu suç oluşacaktır. Zira hak sahipleri bu gibi yerlere isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış sayılırlar”
Madde gerekçesinde de özenle vurgulandığı üzere, konut dokunulmazlığının ihlâli ile mülkiyet ve zilyetlik hakkı değil kişi hürriyeti korunmaktadır. Kanunda mülkiyet ve zilyetliği koruyan başka hükümler bulunmakta olup bu suçla kişilerin konutlarındaki güvenlik duygusu, sükûn ve huzurlarının korunması amaçlanmıştır.
Konut dokunulmazlığının ihlâli suçunun maddi unsuru, bireyin konutuna, işyerine ya da eklentisine rızasına aykırı olarak “girmek” veya rıza ile girdikten sonra rızaya aykırı olarak “çıkmamak” şeklinde seçimlik olarak belirtilmiş olup girmek hâlinde icrai, çıkmamak hâlinde ise ihmali bir hareket söz konusudur.
Girmek, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; “içeri dâhil olmak” şeklinde tanımlanmış olup suç tipi ile korunan mahallere hak sahibinin iradesine rağmen sokulmak, dâhil olmak anlamına gelmektedir. Öğretide bir kısım yazarlarca vücudun, koruma altındaki mahallere tamamen girmesi gerektiği savunulmaktadır. (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Ankara, 2018, s. 100, Artuk, Gökcen, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2017, s. 297) Bu görüşe göre suçun tamamlanması için failin konut, işyeri veya eklentiye tüm vücudu ile girmesi gerekir. Kapı aralığından bir kolun, bacağın ya da başın sokulması suçun tamamlanması için yeterli olmayıp kısmen girme hâlinde teşebbüs hükümlerinin uygulanması söz konusu olabilecektir. Diğer bir kısım yazarlar ise suçla korunan hukuki değer gözetildiğinde bu değerleri ihlâl etmeye yetebilecek, hak sahibinin konutuna veya eklentisine başkasının girmesini istemediğine ilişkin iradesine karşı yapılan girme hareketlerinin suçun oluşması için yeterli olduğunu savunmaktadır. (Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, İzmir, 2017, s. 439; Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, İzmir-İstanbul, 2017, s. 533)
Girmek hareketinin konut, işyeri veya eklentisine yönelik olması gerektiğinden bir kimsenin konut ve eklentisine girilmeden dışarıdan yapılan çeşitli hareketler (örneğin, konutun penceresinden içeriye bakma, cama taş atma ya da dış kapı zilini çalma) konut dokunulmazlığının ihlâli suçunu oluşturmaz. Suça konu konuta, işyerine ya da eklentisine nereden girildiğinin ise suçun oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nun bu suç tipinde aradığı diğer bir seçimlik hareket “çıkmamak” fiilidir. Konuta, işyerine veya eklentisine, rıza dâhilinde girildikten sonra, hak sahibinin, çıkma yönünde irade açıklamasına rağmen failin mahalden çıkmaması ile suç oluşur. Çıkmamak, mütemadi bir suç niteliğinde olduğundan, çıkmamanın konut veya işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçuna vücut verebilmesi için mahalde hukuka aykırı kalmanın belli bir süre devam etmesi gerekmektedir.
Konut dokunulmazlığının ihlâli suçu, hak sahibinin rızası hilafına konut, işyeri veya eklentilerine girilmesi veya rıza ile bu mahallere girildikten sonra rıza hilafına çıkılmaması ile tamamlanır. Bu suç sırf hareket suçudur. “girmek” seçimlik hareketi bakımından bu hareket parçalara ayrılabildiği için teşebbüs mümkün iken, “çıkmamak” seçimlik hareketi bakımından Kanun’da çıkmamanın ne kadar sürmesi gerektiği konusunda bir açıklık bulunmadığından teşebbüs mümkün değildir. (Tezcan, Erdem, Önok, s.548)
Diğer taraftan suç genel kastla işlenebilen bir suç olduğundan failde içeriye girme kastının olup olmadığına bakılması gerektiği, suç işleme kastı bulunmakla birlikte herhangi bir engel nedeniyle içeriye girilemeyen hâllerde suçun teşebbüs aşamasında kalacağı da gözden uzak tutulmamalıdır.
Gelinen aşamada “işyeri” ve “eklenti” kavramları üzerinde de durulmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda işyeri ve eklenti kavramlarının tanımı yapılmamış, bu kavramlardan ne anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu‘nun ikinci maddesine göre işyeri; işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmış; aynı maddenin ikinci fıkrasında işverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçların da işyerinden sayılacağı; üçüncü fıkrada da işyerinin, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olduğu belirtilmiştir.
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde işyeri; “bir görevin yapıldığı yer, işçinin iş sözleşmesine göre çalıştığı yer” olarak tanımlanmış, öğretide; “esas olarak belirli bir zaman dilimi içinde ya da sürekli, sınaî, sanatsal, bilimsel ve benzeri amaçlara hizmet eden, sabit ya da sabit olmayan kapalı işletme veya satış yerleri” şeklinde açıklanmıştır. (Serap Keskin Kiziroğlu, Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu, Birinci Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2010, s. 68)
Eklenti, Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölümler veya yapılar, bir bütünü tamamlayan diğer küçük bölümler” şeklinde tanımlanmış olup öğretide de; “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak konuta bağlı olup fiilen konutun kullanılmasına özgülenen veya onu tamamlayan, o yerin başkasına aidiyetini simgeleyen, engellerle dış dünyadan ayrı tutulmuş yer” (Tezcan- Erdem- Önok, s. 528); “binaya doğrudan veya dolayısıyla bağlı olan ve binanın hizmetine tahsis edilen, onu tamamlayan mahaller” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Yenerer Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt 1, 3. Baskı, İstanbul, 2016, s. 321) şeklinde tanımlamalara yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, hırsızlık amacıyla şikâyetçinin cadde üzerinde bulunan işyerine gelerek işyerinin vitrin camını kırdığı, vitrin camının hemen gerisinde bulunan cam bölmeli buzdolabının da camını kırarak elini uzatmak suretiyle buzdolabından et çaldığı olayda; sanığın, vitrin camını tekmeleyip kırarak camın arkasında bulunan etleri aldıktan sonra yakalandığını beyan etmesi ve olay yeri inceleme tutanağında suça konu etlerin alındığı buzdolabının işyeri vitrin camının hemen gerisinde bulunduğunun tespit edilmesi karşısında, sanığın işyeri içerisine girmediği, sadece kırık olan vitrin ve buzdolabı camlarından elini uzatmak suretiyle et çaldığı, etlerin bulunduğu buzdolabının sanığın elini uzatıp alabilecek mesafede olduğu, sanığın işyeri içine girme kastı olmadığı gibi içeriye girmesini engelleyen bir neden de bulunmadığı ve etleri çaldıktan sonra kendiliğinden olay yerinden ayrıldığının anlaşılması karşısında işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.
II- Sanığın içeriye girip girmediğinin tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay sonrasında çekilen ve işyeri önünü gösteren fotoğrafın incelenmesinde; işyerinin dış vitrin camı ile soğutucunun bulunduğu yer arasında bir miktar boşluk bulunduğu görülmekte ise de, olay ve yakalama tutanağında, buzdolabının, camın hemen önünde; olay yeri inceleme raporunda, soğutucunun, vitrin camı önünde iç kısımda; görgü ve tespit tutanağında, buzdolabının, vitrin camının hemen bitişiğinde bulunduğu tespitlerine yer verilmesi, sanığın vitrin camının arkasında bulunan etleri camları tekmeleyip kırmak suretiyle aldığı yönündeki aksi sabit olmayan savunması ve camlı bölmelerden oluşan buzdolabının kullanım amacı itibarıyla da lokanta olarak faaliyet gösteren işyerinin vitrin camının hemen gerisinde bulunması gerektiği hususları birlikte değerlendirilerek, fotoğrafta görülen boşluğun, olay sonrasında soğutucunun kısmen geri çekilmesi suretiyle oluştuğunun anlaşılması karşısında, işyeri içine girilip girilmediği, işyeri içine girmeden suça konu etlerin alınmasının mümkün olup olmadığının tespiti bakımından araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı ve eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.
Sonuç olarak, sanığa atılı işyeri dokunulmazlığının ihlâli suçunun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle Özel Dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Sonuç:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2018 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oy çokluğuyla, ikinci uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.