Hırsızlık Suçunda Değer Azlığı
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Hırsızlık – Madde 141
(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Madde Gerekçesi
Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmıştır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gereken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır.
Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir.
Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.
Malın değerinin az olması – Madde 145
(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
Madde Gerekçesi
Madde metninde, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle cezada indirim yapılması veya ceza vermekten sarfınazar edilmesi konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/2-588 Karar No: 2023/201 Karar Tarihi: 05.04.2023
Özet: Sanığın gece vakti iş yerine girerek masa üzerinde bulunan sadaka kutusu ile çekmecedeki madenî ve kağıt paraların toplamı olan 70 TL’yi çaldığı anlaşılan olayda; suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak değere dayalı ihlalin ceza verilmemesini nesafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmaması nedeniyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, suç tarihinde paranın satın alma gücü ve ekonomik şartlar gözetildiğinde, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan 70 TL’nin değer bakımından az olması ile hak ve nesafet kuralları dikkate alındığında, sanığın cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesi uyarınca belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
(5237 s. K. m. 3, 53, 58, 63, 142, 145, 147) (5271 s. K. m. 307) (765 s. K. m. 522) (YCGK 16.09.2014 T. 2014/13-73 E. 2014/384 K.)
İçtihat Metni
Nitelikli hırsızlık suçundan sanık …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h, 143, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin … 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.10.2020 tarihli ve 450-318 sayılı hükmün, sanık ve müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen … Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 03.11.2020 tarih ve 1605-1363 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 27.01.2021 tarih ve 32470-1141 sayı ile;
“Şikâyetçiye ait iş yerinden toplamda 70 TL çalınması şeklinde gerçekleşen somut olayda, çalınan paranın değeri nazara alınarak sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,”
isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı
Yerel Mahkeme ise 03.03.2021 tarih ve 160-246 sayı ile;
“Suç nedeniyle meydana gelen toplam zararın 70 TL olması nedeniyle her ne kadar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinde belirtilen malın değerinin azlığı nedeniyle sanığa verilen cezadan indirim yapılabileceği düşünülebilir ise de, şikâyetçinin mahkememizde dinlenmesinde, iş yerinde bulunan televizyon ve yiyecek-içeceklerin çalınmadığını beyan etmesi, sanığın suç tarihinde şikâyetçinin iş yeri haricinde başka yerlere de girerek hırsızlık yapması ve yaklaşık 6 dakika boyunca şikâyetçinin iş yerinde kalması da göz önünde bulundurularak suçun işleniş şekli ve özellikleri dikkate alınıp sanığın yanına alabileceği tüm nakit parayı aldığı, taşımakta sıkıntı yaşayacağı televizyonu ve maddi değeri bulunmayan yiyecek-içecekleri almadığı, ayrıca suça konu 70 TL’nin Yargıtay uygulamasında az olarak kabul edilmediği,”
şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2022 tarihli ve 72867 sayılı Bozma istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye tevdi edilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 08.11.2022 tarih ve 8602-18352 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Uyuşmazlık Konusu
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Olay ve Olgular
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık …’ın 06.09.2020 tarihinde gece saat 02.00 sıralarında şikâyetçi …’e ait isimli iş yerine hırsızlık amacıyla gittiği, iş yerinin … bölmesini ittirmek suretiyle içeriye girip masa üzerinde bulunan sadaka kutusu ile çekmecedeki madenî ve kâğıt paraların toplamı olan 70 TL’yi alarak olay yerinden ayrıldığı, 11.09.2020 tarihli rapora göre iş yerinin … kapısı üzerinden elde edilen bulgulardan kendisine ulaşılarak yakalanan sanığın atılı suçlamayı kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Gerekçe
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinde; “(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmü yer almakta iken anılan hüküm, 29.06.2005 tarihli ve 5377 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile; “(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Madde ile hırsızlık suçlarında, suça konu değerin azlığı nedeniyle hâkime, cezada indirim yapma veya ceza vermeme yönünde geniş bir takdir yetkisi tanınmıştır.
Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, değer azlığı ile ilgili olan ve bu konudaki içtihada daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma şeklinde yansıtılan görüşünün, TCK’nın 145. maddesi uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün görülmemekte ve maddenin uygulanabileceği hâllerden biri olarak kabul edilmekte ise de maddenin sadece bu tanımlamayla sınırlandırılması mümkün değildir. TCK’nın 145. maddesinin gerek ilk şekli gerekse değiştirilmiş biçimi ortak biçimde, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hâkime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Ne var ki, kanun koyucu, hâkimin takdirini, soyut ve farklı bir disiplinle sınırlandırmıştır. O da; az olarak kabul edilecek değerin, hâkimin takdirinde ceza vermekten vazgeçmesini gerektirecek ölçüde ehemmiyetsiz olması, başka bir ifade ile değere dayalı ihlalin ceza verilmemeyi nesafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmasıdır. Hâkim, çalınan veya çalınmaya kalkışılan bu değerin azlığını ya indirimli bir cezayla ya da suçun işlenmesindeki özellikler itibarıyla ceza vermemekle değerlendirebilecektir.
Maddenin ilk metninden sonraki değişiklikte; “suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak” ibaresinin, “cezada indirim” seçeneğinden sonra ve “ceza vermekten vazgeçilebilir” seçeneğinden önce yazılmasının, suça konu malın değerini farklılaştırmayacağı açıktır. Bu nedenle; az ceza verme seçeneğinde daha yüksek değerin aranacağı, ceza vermekten vazgeçme hâlinde ise daha az bir değerin aranmasının gerekli olduğu sonucuna ulaşılmamalıdır.
Bu itibarla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı (mülga) Kanun’un 522. maddesinde öngörülen “hafif” ya da “pek hafif” kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay’dan, anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde, yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir. TCK’nın 145. maddesinin düzenleniş amacı gözetilmeli, belirtilen hükmün 765 sayılı Kanun’un 522. maddesinden farklı olduğu kabul edilmelidir.
Hâkim, suça konu eşyanın değerinin az olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, suçun işleniş şekli, mağdur veya sanığın konumu, olayın gerçekleştiği yer ve zamanı dikkate almalı, TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde belirlediği hapis cezası ile suça konu eşyanın değerini karşılaştırarak hakkaniyet ilkesini de gözetmek suretiyle ceza adaletini sağlamalıdır. Görüldüğü gibi madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek, cezadan indirim yapılması veya ceza verilmemesinden ibaret değildir. Kimi hâllerde belirlenen hapis cezasının, suça konu eşyanın değerinin azlığı karşısında ağır olacağı düşünülebilir ise de örneğin, bir kişinin sınav belgesinin çalınarak sınava girmesinin engellendiği bir durumda, suça konu sınav belgesinin değeri az olmakla birlikte olay sebebiyle suç mağdurunun telafisi imkânsız bir duruma düşmüş olması nazara alınarak hakkaniyet ilkesi gereğince maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilebilecektir. Buna göre her somut olayda mağdurun konumu, failin kişiliği ve suçun işleniş şekli ayrı ayrı değerlendirilmeli, faili, meydana gelen haksızlığa iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, maddenin uygulanıp uygulanmayacağı ve özellikle ceza verilmeme hâliyle ilgili seçeneğin, failin eylemine uygun düşüp düşmeyeceği belirlenmeli ve şekillenen takdirin gerekçesi kararda gösterilmelidir.
Ancak burada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesinde düzenlenen “ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için hırsızlık suçunun işlenmesi” hâli ile 145. maddede öngörülen değer azlığı kavramı karıştırılmamalıdır. 145. maddede öngörülen değer azlığı ile zorunluluk hâlini düzenleyen 147. maddenin uygulanma şartları birbirinden farklı olup 147. maddenin ayırıcı ölçütü, hırsızlığın ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için yapılmasıdır. Burada hırsızlığın konusu olan malın değerinin az veya çok olmasının herhangi bir önemi yoktur. Örneğin, ölümcül bir hasta için eczaneden çok pahalı bir ilacın çalınması söz konusu olabilir. Buradaki ölçüt değer değil, ağır ve acil bir ihtiyaç için bu malın çalınmasıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesinin uygulanmasındaki en önemli kriter, kuşkusuz değer ölçüsüdür ve bu değerin ceza vermeme ya da belirlenecek bir oranda indirim uygulama hâlini haklı saydıracak düzeyde az olması gerekir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 20.06.2017 tarihli ve 733-341 sayılı; 27.11.2018 tarihli ve 1043-577 sayılı kararlarında da anılan hususlara işaret edilmiştir.
B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanık …’ın, 06.09.2020 tarihinde gece saat 02.00 sıralarında şikâyetçiye ait iş yerinin … bölmesini ittirmek suretiyle içeriye girip masa üzerinde bulunan sadaka kutusu ile çekmecedeki madenî ve kağıt paraların toplamı olan 70 TL’yi çaldığı anlaşılan olayda; suçun işleniş şekli ve özellikleri göz önünde bulundurularak değere dayalı ihlalin ceza verilmemesini nesafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmaması nedeniyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de suç tarihinde paranın satın alma gücü ve ekonomik şartlar gözetildiğinde, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan 70 TL’nin değer bakımından az olması ile hak ve nesafet kuralları dikkate alındığında, sanığın cezasından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 145. maddesi uyarınca belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Karar
Açıklanan nedenlerle;
1- … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03.03.2021 tarihli ve 160-246 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında koşulları oluştuğu hâlde TCK’nın 145. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.04.2023 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
Kayseri Ceza Avukatı
Alanında yetkin Kayseri ceza avukatı kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz; ceza yargılamalarında savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek taraflara avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Ceza davalarında gerekli başvuru veya itirazların zamanında ve usulüne uygun yapılması açısından alanında uzman bir Kayseri ceza avukatı veya ağır ceza avukatından hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Yargılama sırasında herhangi bir mağduriyete ve hak kaybına uğramamak için güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının takip edilmesi önem arz etmektedir.
Alanında yetkin Kayseri Avukat kadrosu ve 15 yılı aşkın deneyimi ile Zülküf Arslan Hukuk Büromuz, savunma hakkını ve hak arama özgürlüğünü temin ederek Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde taraflara hukuki yardım sunmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvuru sürecinde herhangi bir mağduriyete veya hak kaybına uğramamak için gerekli başvuruların zamanında ve usulüne uygun yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu süreçte, alanında uzman bir avukattan hukuki yardım alınması faydalı olacaktır. Zülküf Arslan Hukuk Bürosu olarak; Yalçınkaya Kararı başta olmak üzere AİHM kararlarının Türkçe çevirilerini yapan Eski AİHM Hukukçusu Dr. Orhan Arslan koordinatörlüğünde müvekkillerimize Anayasa Mahkemesi ve AİHM başvurusunun yanı sıra emsal AYM ve AİHM Kararları çerçevesinde yeniden yargılama başvurusu hususunda da hukuki destek vermekteyiz.
Kayseri ceza avukatı veya Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne başvuru yapmak ve süreci takip etmek için bir avukat arıyorsanız 15 yılı aşkın deneyimi ile avukat kadromuzdan dava süreci, hukuki statünüz, haklarınız ile başvuru ücret ve masrafları konusunda ön bilgi alabilir; detaylı bilgi ve tüm sorularınız için bizimle iletişime geçebilir veya yüz yüze görüşmek için Zülküf Arslan Hukuk Büromuzu ziyaret edebilirsiniz.